Türkiye nin Suriye politikası Haziran 21, 2012-4:47:28 AK Parti Hükümeti Suriye de yaşananlara, bir kardeş diğer kardeşinin yaşadığı trajediye nasıl bakıyorsa öyle bakmaktadır. Bizim arzumuz, hemen yanıbaşımızda acı çeken, zulme uğrayan kardeşlerimizin biran önce huzur ve sükûna kavuşmasıdır. Binlerce Suriyelinin ölümüne, onbinlercesinin evini, yurdunu terketmek zorunda kaldığı Suriye deki olaylara binlerce kilometre uzağımızda yaşanıyormuş gibi davranmamız, görmezden gelmemiz mümkün değildir. Büyük devletler, kader birliği yaptığı milletlerin, devletlerin sıkıntılarının, kendi derdi ve sıkıntısı olduğunu bilir, bu sıkıntının çözümünde sorumluluğu olduğunun da farkındadır. Büyük devletlerin, vatandaşlarının geleceğini etkileme potansiyeli taşıyan, sorunları ortaya çıkmadan öngörüp, kendi lehine yönlendirmesi ve çözmesi de gereklidir. Eğer ortada potansiyel risk varsa ve siz bunu kendi halkınız ve kardeş halkların çıkarı ekseninde çözmek için irade koymuyor, risk almıyorsanız görevinizi yerine getirmiyorsunuz demektir. Başta Filistin sorunu olmak üzere Ortadoğu da Müslüman halkların ve mazlumların her türlü sıkıntısı bizi doğrudan ilgilendirir. Bölge halklarıyla kardeşlik bağları olmayan, binlerce kilometre uzaktaki artniyetli sömürgeci imparatorluk artığı devletlerin bölgeyle emperyalist niyetlerle ilgilendiklerini unutmamalıyız. Süreci kendi çıkarlarına hizmet edecek biçimde kurgulama isteği olan devletlerin yakından takip ettikleri bu sorunları ile aktif biçimde ilgilenmek Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin hem hakkı hem de görevidir. Suriye de şu an işbaşında bulunan rejim halkın güvenini kaybettiği gibi gelecekte bu kötü durumun değişebileceğine dair hiçbir umut ışığı vermemektedir. Toplumsal taleplere, demokratik işleyişe sırtını dönen Suriye rejiminin, başta Suriyeliler olmak üzere Ortadoğu da Müslüman halklar ile komşu ülkelerle ve dünyanın geri kalanıyla eşit ve demokratik platformda ilişki kurması engellenmektedir.
Dünyanın gelişmişlikle ilgili kazanımlarına sahip milletlerin devletlerin ortak paydası demokrasi, insan hakları, hukuk devleti ve eşitlikçi toplumsal katılımdır. Suriye de halkın haklı taleplerine karşılık vermeyen Baas rejimi Suriye halkının geleceğini çalmaktadır. Demokrasiye geçiş süreciyle birlikte Suriye devletinin, Suriye halkının artacak refahını ve toplumsal huzurunu engellemektedir. Bu saat itibariyle Esad rejimine gösterilecek müsamaha Suriye halkının Müslüman kardeşlerimizin çoluk çocuk demeden katledilmesinin devamını sağlamaktan başka hiçbir sonuç doğurmayacaktır. Şüphesiz Suriye nin Esad sonrası kısa sürede ideal demokrasi rejiminin kurum ve süreçleriyle yönetileceğini ummak fazlasıyla iyiniyetli yaklaşım olacaktır. Ancak baskıcı diktatoryal rejim sonrası kurulacak geçiş sürecini yönetecek toplumsal mutabakata dayalı bir yönetim, Suriyeli kardeşlerimizi bugünkü koşulların çok ötesinde huzura can ve mal emniyetine kavuşturacaktır. Suriye de yaşananlar bir insanlık trajedisi olarak devam etmekte ve önümüzdeki günlerde daha da acı ve gözyaşıyla artarak devam edecek gibi gözükmektedir. Suriye de olaylar başladığından bugüne 80.000 den fazla Suriyeli evlerini terkedip Türkiye ye göç etmiştir. Aynı biçimde Lübnan a göç eden Suriyeli kardeşlerimizin sayısı 90.000 den fazladır. Türkiye nin, Suriye halkını kaderine, bir despotun zulmüne terketmesi, bütün bu ölümleri, acıları görmezden gelmesi mümkün değildir. Suriye'de yaşanan zulüm ve var olan mazlumlar neticesinde AK Parti nerde durması gerekiyorsa orada duruyor, mazlumun, acı çekenlerin, halkın yanında oluyor. Suriye de yaşanan trajedi sadece Türkiye nin sorunu değildir. Başta Müslüman dünya olmak üzere, vicdan sahibi her ülke bu sorunu, kanı, gözyaşını dindirmek için elinden geleni yapmak zorundadır. Her nekadar Türkiye üzerine düşen sorumluluktan kaçmayacak olsa da bu sorunu tek başına Türkiye nin çözmeye kalkmasının en son tercih olduğu da ortadadır. Suriye sorununda uluslararası mutabakatın sağlanması gerekliğine inanan AK Parti hükümeti bu çabalara elinden gelen katkıyı koymuş ve başta Annan planı olmak üzere uluslararası alandaki çalışmalarda dost ve kardeş Suriye halkının lehine olacak yardımlarda bulunmuştur. 2011 yılı Nisan ayı içerisinde Suriye de başlayan iç karışıklıklar nedeniyle, nüfus hareketlerine yönelik olarak bugüne kadar ülkemize giriş çıkış yapan yaklaşık 110 bin Suriye vatandaşı için, Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından 4 ilimizde kurulan kamplarda bir yılı aşkın süredir, her türlü insani yardım ihtiyacı karşılanmaktadır. Kurulumu tamamlanan Gaziantep Karkamış çadırkentine okul ve yurtlarda kalan Suriye vatandaşlarının nakledilmesine başlanmış olup, Kahramanmaraş Merkez çadırkenti de tüm altyapı çalışmaları tamamlanarak kullanıma hazır hale getirilmiştir. Ülkemize gelen Suriye vatandaşlarının yerleştirilmeleri amacıyla Gaziantep Nizip, Adıyaman Merkez ve Osmaniye Cevdediye çadırkentlerinin kurulum çalışmaları da süratle devam etmektedir. Kamp merkezlerinin dışında Kilis, Gaziantep, Kahramanmaraş, Adana, Adıyaman, Malatya ve Osmaniye de bulunan yatılı bölge okulları, öğrenci yurtları ve spor salonlarında barındırılan yaklaşık 20 bin Suriye vatandaşı da kurulmakta olan barınma merkezlerine yerleştirilecektir. Bu bağlamda; *Suriye den gelenler için kurulan 9 Çadırkent, 1 Geçici Kabul Merkezi ve 1 adet Konteynerkentte bugün itibariyle 80.410 Suriye vatandaşı bulunmaktadır. *29 Ağustos 2012 itibariyle; Hatay da 11.164, Gaziantep te 12.653 (8.286 sı İslahiye, 875 i Karkamış
çadırkentlerinde, 3.492 si okul, yurt ve spor salonlarında), Kilis te 13.058 (785 i okul ve yurtlarda) Şanlıurfa da 26.526 (16.603 ü Ceylanpınar da, 9.923 ü Akçakale de) kişi barındırılmaktadır. Ayrıca Kahramanmaraş ta 7.757, Adana da 3.026, Adıyaman da 959, Osmaniye de 1.447 ve Malatya da 2.938 Suriyeli geçici olarak yatılı okullarda misafir edilmektedir. *Çadırkentlerde ve konteynerkentte barınma, yiyecek, sağlık, güvenlik, sosyal aktivite, eğitim, ibadet, tercümanlık, haberleşme, bankacılık ve diğer hizmetler verilmektedir. *Konteynerkent ve çadırkentlerde her türlü koordinasyon; ulusal ve uluslararası afet ve acil durumlarda ülkemiz adına yetkili kurum olan Başbakanlık AFAD tarafından sağlanmaktadır. *Kurulan kamplarda; okul, cami, ticaret, polis ve sağlık merkezi, basın brifing birimi, çocuk oyun alanları, televizyon izleme üniteleri, su deposu, arıtma merkezi, trafo ve jeneratör gibi donatılar da yer almaktadır. *Ülkemize giriş yapan Suriye vatandaşlarına günlük olarak 3 öğün sıcak yemek verilmeye devam edilmektedir. *Çadırkentlerde oluşturulan 35 derslikte okul çağındaki 420 si kız, 385 i erkek olmak üzere toplam 805, Kilis te 64 derslikte 2.690, Gaziantep te 4 kreş ve 4 çadır derslikte 416 ve Şanlıurfa da 12 derslikte 600 olmak üzere toplam 4.511 Suriyeli çocuk ve gence okul öncesi, ilk ve ortaöğretim eğitimi verilmektedir. Bundan sonra yapılması gereken daha güçlü bir uluslararası destek için çalışmak ve özellikle başta İslam ülkeleri olmak üzere sorunu Suriye halkının acısını dindirmek hedefiyle takip etmektir. Bu bağlamda Suriye'de yaşanan insani dramı durdurmak ve çatışmaları sonlandırmak hedefiyle kurulan, birçok ülkenin de yer aldığı uluslararası bir siyasi çatı organı olan Suriye Halkının Dostları Grubu'nun ikinci konferansına Türkiye evsahipliği yaptı. İstanbul'da gerçekleştirilen konferansta Suriye rejiminin silahlara erişiminin engellenmesi için tüm ülkelere çağrı yapıldı. Suriye de Mart 2011 de halk gösterileri ile patlak veren gelişmeler, Ortadoğu da yeni etkileşim alanlarının ortaya çıkmasına neden olan bir siyasi depremin uzantısıdır. Tunus ta başlayıp Ortadoğu ve Kuzey Afrika coğrafyasında kısa sürede geniş bir coğrafyayı etkisi altına alan Arap Baharı nın en kanlı halkası Suriye dir. Suriye de Arap Baharı nın yaşandığı diğer ülkelere kıyasla örgütlü bir muhalefetin bulunmaması, Beşar Esed a toplumsal desteğin yüksek olması, farklı etnisite, din ve mezheplere ait grupların birarada yaşama kültürüne sahip olması ve ülkedeki yaygın istihbarat yapılanması nedeniyle, olayların Suriye ye de sirayet etmesi başlangıçta zayıf bir olasılık olarak değerlendirilmekteydi. Arap Baharı nın yaşandığı diğer ülkelerde, hedef diktatör idarelerin yıkılması olarak belirlenmişken, Suriye deki toplumsal hareketler ilk aşamada Esed Rejimi tarafından ülkede siyasi, ekonomik ve toplumsal reformların gerçekleştirilmesine odaklanmıştı. Bu çerçevede, Suriye halkının yönetimden başlıca beş talebi vardı: 1- Çok partili siyasi sisteme geçilmesi ve uluslararası temel hak ve özgürlüklerin anayasal güvence altına alınması. 2-1963 yılından beri uygulanan olağanüstü halin kaldırılması. 3- Yerel idare yasasında değişikliğe gidilmesi.
4- Yargı reformları. 5- Güvenlik ve istihbarat birimlerinin yeniden yapılandırılması. Ortadoğu ve Kuzey Afrika coğrafyasını kasıp kavuran Arap Baharı hareketlerinin tehdit ettiği bekasını sürdürmek amacıyla tarihin akışını geri çevirmeye çalışan bir tutum izleyen Beşar Esed yönetimi, ne halkına, ne ülkemize, ne de uluslararası kamuyouna verdiği reform sözlerini tutmuştur. Halkın meşru taleplerini duyurmaya çalıştığı gösterileri şiddet politikaları ile kanlı şekilde batırmayı tercih etmiştir. Türkiye, Arap halklarının demokratik hak ve özgürlüklere sahip olmak amacıyla yürüttükleri Arap uyanışı sürecinde, halkına zulmeden, silah doğrultan otoriter ve baskıcı rejimlerin yanında olmamıştır. İktidarın gerçek sahibi halkların yanında yer almış ve bu ülkelerle ve halklarla tarihe dayanan dostluk bağlarımızın bilinci içinde, sürecin en hızlı ve barışçıl şekilde başarıya ulaşması için aktif çaba göstermiştir. Kendi demokrasi tecrübesi ve duruşu ışığında Türkiye, ne statükoyu desteklemek ve kendi halkına karşı acımasızca şiddet uygulayan rejimlerle hiçbir şey olmamış gibi ilişkileri devam ettirmek seçeneğini benimsemiş, ne de eski alışılmış reflekslerle uyumlu olarak bekle gör politikası izlemiştir. Türkiye nin Suriye deki gelişmelere yaklaşımı da bundan farklılık göstermemiştir. Türkiye, başından itibaren, en kutsal hak olan yaşama hakkını öne koyan, insan odaklı bir hareket tarzı benimsemiştir. Türkiye, Suriye politikasını şekillendirirken, üçüncü tarafların yönlendirmesiyle değil ulusal çıkarları, bölgesel vizyonu ve benimsediği evrensel değerler temelinde hareket etmektedir. Cumhuriyetimizin kuruluşundan bu yana rehber edindiğimiz yurtta sulh, cihanda sulh anlayışının günümüze uyarlanmış bir tezahürü olan komşularımızla sıfır sorun ilkesi, Türkiye nin bir güvenlik, istikrar ve barış kuşağıyla çevrilmesi hedefi üzerine inşa edilmiştir. Türkiye, kendi tecrübelerini, tüm bilgi, deneyim ve donanımını paylaşmak suretiyle tavsiyelerde bulunduğu Suriye yönetimine günümüz dünyasının gerektirdiği reformları yapmaya teşvik etmiştir. İki ülke arasında tesis edilen Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi çerçevesinde Bakanlıklar arasındaki yoğun temaslarla da, bu reformların gerçekleştirilmesi hedefine yönelik katkı sağlamıştır. Türkiye bu çabalarını, Suriye'nin ekonomik, sosyal ve siyasi gelişim ve dönüşümüne nasıl yardımcı olunabilir? düşüncesiyle ve iyi niyetle gerçekleştirmiştir. Suriye Yönetimi, Türkiye nin tüm samimi tavsiye ve çabalarına rağmen, halkın meşru talepleri doğrultusunda demokratik bir açılım gerçekleştirmek yerine, ülkeyi şiddet sarmalına sürükleyen baskı politikalarına ağırlık vermeyi tercih etmiştir. Bu itibarla, Türkiye-Suriye ikili ilişkilerinin bugün geldiği aşama, dostane duygularla aylar boyunca sabırla yürüttüğü girişimlere karşın, Suriye yönetiminin Türkiye nin uzattığı yardım elini havada bırakması ve girmiş olduğu çıkmaz yolda ilerlemekte diretmesinin sonucudur. Gelinen aşamada Türkiye, BM ve Arap Ligi nin Suriye Ortak Özel Temsilcisi Kofi Annan ın ortaya koymuş olduğu ve Suriye Yönetimi nin de kabul ettiğini açıkladığı altı maddeli planın tüm unsurlarıyla hayata geçirilmesini desteklemekte ve uluslararası toplumun anılan plana verdiği tam desteği teyit ederek, Suriye yönetiminin plandan kaynaklanan taahhütlerinin ne ölçüde yerine getirildiğini sahada denetlemek amacıyla bir gözetim mekanizması oluşturan BM Güvenlik Konseyi kararlarını memnuniyetle karşılamaktadır. Sonuç olarak;
Türkiye, Suriye halkının meşru taleplerinin barışçıl yollardan dile getirilmesinin yararına ve gerekliliğine inanmaktadır. Suriye nin ulusal birliğinin ve toprak bütünlüğünün muhafazası, güvenlik ve istikrarının sağlanması, barış, istikrar ve refaha kavuşması en temel dileğimizdir. Suriye de halen akan kanın derhal durdurulması, insani krizin aşılması ve halkın arzuladığı hür ve demokratik bir Suriye ye giden siyasi geçiş sürecinin önünün açılması için uluslararası meşruiyet temelinde yoğun çaba sarf eden Türkiye, bundan sonra da aynı kararlılıkla gayretlerini sürdürecektir. Dost ve kardeş Suriye halkına içinden geçmekte oldukları bu sıkıntılı dönemde yardım elinin uzatılması Türk halkı için vicdani bir borçtur.