HİNDİSTAN DA HİLAFET MESELESİNE AYKIRI BİR BAKIŞ: ŞİBLÎ NUMANÎ VE HİLAFET MAKALESİ. Mehmet ÖZŞENEL *

Benzer belgeler
Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Tıbb-ı Nebevi İSLAM TIBBI

İslamî bilimler : Kur'an-ı Kerim'in ve İslam dininin doğru biçimde anlaşılması için yapılan çalışmalar sonucunda İslami bilimler doğdu.

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Tufan Buzpmar H ÍL A FE T

İLH107 HADİS TARİHİ VE USULÜ (ARAPÇA)

14. BÖLÜMÜN DİPNOTLARI

HAKKARİ ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ İLAHİYAT LİSANS MÜFREDAT PROGRAMI

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

ŞİÎ-SÜNNÎ POLEMİĞİNDE EBÛ TÂLİB VE DİNÎ KONUMU. Habib KARTALOĞLU

Yaşadığı dönemde çok önemli İslam düşünürleri yaşamış. Bunlardan birisi de hocası İbni Teymiyyedir.

MANASTIR TIBBI (Monastic Medicine)

İslam Hukukunun kaynaklarının neler olduğu, diğer bir ifadeyle şer î hükümlerin hangi kaynaklardan ve nasıl elde edileceği, Yemen e kadı tayin edilen

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

Lisans Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Y. Lisans S. Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler /Temel İslam Bilimleri/Hadis 1998

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

ÖZGEÇMİŞ HARRAN ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ HARRAN ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

5 Peygamberimiz in en çok bilinen dört ismi hangileridir? Muhammed, Mustafa, Mahmud, Ahmed.

İSLÂM ARAŞTIRMALARI DERGİSİ TÜRKÇE MAKALELER İÇİN REFERANS KURALLARI

İmam Humeyni'nin vasiyetini okurken güzel ve ince bir noktayı gördüm ve o, Hz. Fatıma

Selamın Veriliş Şekli: Selam verildiği zaman daha güzeliyle veya aynısıyla karşılık vermek gerekmektedir. Allah

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

Ebû Dâvûd un Sünen i (Kaynakları ve Tasnif Metodu) Mehmet Dinçoğlu

İÇİNDEKİLER. G r 17 I. YÖNTEM ve KONUNUN SINIRLANDIRILMASI 17 II. TERMİNOLOJİ 23

KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ BAHAR YARIYILI OKUTULACAK MATERYAL LİSTESİ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ BÖLÜMÜ

Edirne Camileri - Eski Cami. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

TOKAT IN YETİŞTİRDİĞİ İLİM VE FİKİR ÖNDERLERİNDEN ŞEYHÜLİSLAM MOLLA HÜSREV. (Panel Tanıtımı)

Türkçeye Tercüme Edilen Hadis Kitaplarında Geçen Zayıf Hadislerin Numaraları

Birinci İtiraz: Cevap:

Yıl: 9 [Temmuz-Aralık 2008], sayı: 22 ISSN

İMAMİYYE NİN İMAMET NAZARİYESİNİN TEŞEKKÜL SÜRECİ Metin BOZAN İSAM Yayınları, İstanbul 2009, 272 s. Harun TÜRKOĞLU

ÖZGEÇMİŞ. 1. Adı Soyadı: Mehmet Nadir ÖZDEMİR 2. Doğum Tarihi: Unvanı: Yrd. Doç. Dr. 4. Öğrenim Durumu:

İktisat Tarihi I Ekim II. Hafta

İslam ın Serüveni. İslam ın Klasik Çağı BİRİNCİ CİLT MARSHALL G. S. HODGSON

3 Her çocuk Müslüman do ar.

Es-Seyyid Eş-Şeyh Abdülkadir El Abri Hazretleri

Yard.Doç. Aralık 2000 İstanbul Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi. Doktora Ekim 1998 M.Ü.S.B. E. Temel İslam Bilimleri Hadis Anabilim Dalı

Merkez / Bitlis Temel İslam Bilimleri /Tasavvuf Ana Bilim Dalı.

İLAHİYAT 3. SINIF - 1. ÖĞRETİM DERS ADI ÖĞRETİM ELEMANI BÖLÜM SINIF ÖĞRETİM GRUP FARSÇA I DOÇ. DR. DOĞAN KAPLAN İLAHİYAT HADİS TENKİDİ PROF.

KUR AN ve SAHÂBE SEMPOZYUMU

Seyyid Süleyman Nedvi ( )

Süleyman el Ulvan, geçtiğimiz günlerde annesinin vefatı üzerine geçici olarak serbest bırakımış ve cenaze törenine katılmıştı.

Kadınların Savaş ve Sağlıkla İlgili Hizmetleri

TÜRKİYE DİYANET VAKFI YAYINLARI

Hadis Istılahları. ADL: Râvînin hadîsi bozmadan rivâyet eden dürüst bir müslüman olması. AHZ: Bir şeyhden hadîs almak.

TÜM SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARI VE MAKALELER

Question. Muhammed b. el-hasan el-saffar, müfevvizenin temsilcilerinden miydi?

MERYEM SURESİNDEKİ MUKATTAA HARFLERİ كهيعص

HADİS TARİHİ VE USULÜ

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Sultan Abdülhamid Han hakkında 7 itiraf

2. Enver Paşa. 3. Rıza Tevfik Bölükbaşı

T.C. RECEP TAYYİP ERDOĞAN ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ENSTİTÜ KURULU TOPLANTI TUTANAĞI

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

Spor (Asr-ı Saadette) Prof.Dr. Vecdi AKYÜZ

EMEVİLER VE ABBASİLER DÖNEMİ

MANİSA'DAN KUDÜS İZLENİMLERİ

Muharrem ayı nasıl değerlendirilmelidir?

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS. Tefsir II ILH

Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Günümüz Fıkıh Problemleri

KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ GENEL YAYIN İLKELERİ

Ünite 1. Celâleyn Tefsiri. İlahiyat Lisans Tamamlama Programı TEFSİR METİNLERİ -I. Doç. Dr. Recep DEMİR

ĐLÂHĐYAT FAKÜLTESĐ DERGĐSĐ

Yrd. Doç. Dr. Gülşah VARDAR HAMAMCIOĞLU Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medenî Hukuk Anabilim Dalı

Farklı Yönleriyle Endülüs Hadisçiliği, Mustafa ÖZTOPRAK, Sinop 2013, 152 sayfa.

ERCİYES ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ Eğitim Öğretim Yılı 1.ve 2.Öğretim (2010 ve Sonrası) Eğitim Planları HAZIRLIK SINIFI (YILLIK)

DEÜ İLAHİYAT FAKÜLTESİ BAHAR DÖNEMİ MAZERET SINAV TAKVİMİ

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KELAM VE İSLAM MEZHEPLERİ ILH

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

Acaba hali hazırda elimizdeki Kur an Peygamber (s.a.a) e nazil edildiği suretteki Kur an mıdır?

AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ YAYIN LİSTESİ. : Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Telefon : (0212) : abulut@fsm.edu.tr

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

Prof. Dr. Mehmet Ali BEYHAN Atatürk Araştırma Merkezi Başkanı

HAKKIMIZDA. *TÜBİTAK/ULAKBİM-Sosyal Bilimler Veri Tabanı (2003 ten itibaren) *Modern Language Association of America (MLA) (2010 dan itibaren)

İşin Başı İslam, Direği Namaz, Zirvesi Cihaddır Perşembe, 17 Mayıs :08

Fakülte Kurulunun tarih ve 2018/02 1 sayılı karar eki İSTANBUL 29 MAYIS ÜNİVERSİTESİ ULUSLARARASI İSLAM VE DİN BİLİMLERİ FAKÜLTESİ

2.SINIF (2013 Müfredatlar) 3. YARIYIL 4. YARIYIL

Kelâm ve Mezhepler Tarihi II

Üniversitemiz Senatosunun tarih ve 2018/19 2 sayılı karar eki

RUMELİ İSLÂM ARAŞTIRMALARI DERGİSİ. YAYIM İLKELERİ ve YAZIM KURALLARI

Bu sayfa şu linkten yazdırılmıştır: [

DERGİ YAYIN İLKELERİ

Dr. Öğr. Üyesi Gülşah VARDAR HAMAMCIOĞLU Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medenî Hukuk Anabilim Dalı

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6]

ALİ HİMMET BERKÎ SEMPOZYUMU KASIM Hukuk Fakültesi Konferans Salonu, Kampüs / ANTALYA. Düzenleyenler

ARAPÇA YAZMA ESERLERİN DİZGİSİNDE TAKİP EDİLECEK YAZIM KURALLARI

KUDÜS TE BULUNAN TARİHİ OSMANLI ESERLERİ

YALOVA ÜNİVERSİTESİ - SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

AYP 2017 ÜÇÜNCÜ DÖNEM ALIMLARI

T.C. KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ İlâhiyat Fakültesi Dekanlığı. REKTÖRLÜK MAKAMINA (Öğrenci İşleri Daire Başkanlığı)

Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86)

Kadınların Dövülmesi. Konusuna Farklı Bir Bakış. (Nisa [4] 34)

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS HUKUK DOKTORİNLERİ VE İSLAM HUKUKU

T.C. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Pa Sa Ça Pe Cu. Öğle Arası. Seminer ve Danışmanlık

Tefsir, Kıraat (İlahiyat ve İslâmî ilimler fakülteleri)

VAHYĐN ÇEŞĐTLERĐ VE KUR AN-I KERĐM Muhammed b. Tavît et-tancî Terc.: Hüseyin Atay

Transkript:

sakarya üniversitesi ilahiyat fakültesi dergisi 15 / 2007, s. 153-160 hadis HİNDİSTAN DA HİLAFET MESELESİNE AYKIRI BİR BAKIŞ: ŞİBLÎ NUMANÎ VE HİLAFET MAKALESİ Mehmet ÖZŞENEL * Hind Altkıtası XIX. asrın sonları ile XX. asrın başlarında hilafet konusunda önemli tartışmalara sahne olmuştur. İslam hilafetini temsil eden Osmanlı Hilafeti konusunda genellikle müsbet kanaatler bulunmaktadır ve bu kanaatler devrin sosyal ve siyasi yapısının etkisiyle Hilafet Hareketi adlı müstakil bir cereyana da dönüşmüştür. Ne var ki yine siyasi tercihlerdeki farklılıklar sebebiyle zaman zaman aykırı sesler de yükselmiştir. Dönemin Sir ünvanlı İngiliz ve batı hayranı modernist aydını Seyyid Ahmed Han (ö. 1898) bir İngiliz-Osmanlı ihtilafında tercihini İngilizlerden yana kullanabilmiş ve bu bağlamda Osmanlı Hilafeti ne de eleştirel bir yaklaşım geliştirmiştir. Yüzyılın sonlarına doğru bu aykırı yaklaşımlara bir yenisi eklenmiştir. Sir Seyyid Ahmed Han ın yakın dostu olan ve bir dönem onun ünlü okulu Aligarh Koleji nde dersler veren Şiblî Numanî 1 (ö. 1914) kaleme aldığı kısa Hilafet * Yrd. Doç. Dr., Sakarya Ü. İlahiyat F. Hadis Anabilim Dalı Öğretim Üyesi. 1 Hind Altkıtası nda döneminin ilmî, siyasi ve kültürel anlamda en etkili şahsiyetlerinden olan Şiblî Numanî, 1857 yılında A zamgarh ta doğmuştur. Geleneksel dini eğitimini muhtelif şehirlerdeki hocalardan aldıktan sonra Sir Seyyid Ahmed Han ın ünlü okulu Aligarh Koleji nde dersler veren Şiblî Numanî burada batılı hocalarla da tanışmıştır. Tarih, siyer, Arap Edebiyatı, Fars Edebiyatı, kelam, felsefe gibi konularda kaleme aldığı eserlerle kısa sürede büyük bir şöhrete kavuşmuştur. Anadolu, Şam bölgesi ve Mısır a seyahatler düzenlemiş, Haydarabad da bir süre İlim ve Fen Bakanlığı yapmıştır. Daha sonra Leknev e gelen Şiblî, Aligarh Okulu ile Diyobend Okulu, başka bir deyişle modern eğitim ile geleneksel eğitim arasında bir orta yol denemesi olan Nedvetü l- Ulema nın kuruluş çalışmalarına katılmıştır. 1899 da Nedve tarafından kurulan Daru l- 153

makalesinde, hilafette Kureyş kabilesinden olma şartını esas alarak Osmanlı Hilafeti nin meşruiyet ve gerçekliğini sorgulamaktadır. 2 Yazısında Sir Seyyid Ahmed Han ın daha önce yayımladığı bir makalesine atıfta bulunan Şiblî nin, üstadının yaklaşımından ve muhtemelen devrinin belli çevrelerdeki siyasi atmosferinden etkilendiği anlaşılmaktadır. 3 Osmanlının hilafet vasıtasıyla İslam birliğini sağlamaya çalıştığı bir dönemde Osmanlı Hilafeti ni yok sayma anlamına gelen böyle bir yazıyı Şiblî Numanî gibi Hindistanlı ünlü ve etkili bir alimin kaleme almış olması ilk anda şaşırtıcı görünmektedir. Ancak Şiblî Numanî nin seçkin öğrencisi Seyyid Süleyman Nedvî (ö. 1953) tarih boyunca Hindistan-Hilafet ilişkilerini ele aldığı ve Osmanlı Hilafeti ni de savunduğu uzun bir makalesinde, yazının tamamlanmamış bir yazı olduğuna, herkesin hata yapabileceğine ve kişiyi tek bir yazıyla değerlendirmenin yanlış olacağına dikkat çekerek üstadının Osmanlı Hilafet ve saltanatını öven diğer yazılarından örnekler vermiştir. 4 Her halükarda, yazıldığı zaman ve mekan itibariyle Osmanlı Hilafeti hakkında aykırı bir bakışı yansıtması bakımından dikkat çekici bulduğumuz bu kısa makaleyi, Urduca aslından tercüme ederek dikkatlere sunmayı uygun Ulum un başkanlığına getirilen Şiblî sekiz yıl kadar bu görevde kaldıktan sonra ömrünün sonlarına doğru Siret-i Nebi adlı eserini kaleme almaya başlamış, ancak bir cildini yazabildiği eserini bitirmeye muvaffak olamamıştır. Eserini daha sonra öğrencisi Seyyid Süleyman Nedvî tamamlamıştır. Son derece zeki ve kuvvetli bir hafızaya sahip olan Şiblî nin geniş birikim ve kültürünü yansıtan eserleri arasında el-cizye ve hukuku zzimmiyyin, Siretu n-nu man (Ebu Hanife nin Hayatı), Siretu l-faruk (Hz. Ömer in Hayatı), Siretu l-gazali, Şi ru l-acem gibi eserler bulunmaktadır. Eserlerinden bazıları Arapça, Türkçe ve İngilizce ye de tercüme edilmiştir. İtikadi konularda Mu tezili yaklaşımlara sahip olduğu kaydedilen Şiblî 1914 yılında A zamgarh ta vefat etmiştir (bk. Abdülhay el- Haseni, Nüzhetü l-havâtır, Karaçi 1976, VIII, 174-177). 2 Hilafette Kureyş kabilesinden olma şartı ve bu konudaki hadisler konusunda bk. M. Said Hatiboğlu, Hilafetin Kureyşliliği, Ankara 2005. Hilafet konusunda ayrıca bk. Casim Avcı-Azmi Özcan, Hilafet, DİA, İstanbul 1998, XVII, 539-553. 3 II. Abdülhamid döneminde Osmanlı Hilafeti ne muhalefetin ortaya çıkışı ve muhalefetin argümanları hakkında bk. Ş. Tufan Buzpınar, II. Abdülhamid Döneminde Osmanlı Hilafetine Muhalefetin Ortaya Çıkışı: 1877-1882, Hilafet Risaleleri, haz. İsmail Kara, İstanbul 2002, I, 37-61; Azmi Özcan, İngiltere de Hilafet Tartışmaları 1873-1909, Hilafet Risaleleri, haz. İsmail Kara, İstanbul 2002, I, 63-91. 4 Seyyid Süleyman Nedvî, Hilafet or Hindustan, Makalât-ı Süleyman, tertip eden Seyyid Sabahuddin Abdurrahman, Karaçi 1989, I, 168-170; Seyyid Süleyman Nedvî, Hilafet ve Hindistan, Hilafet Risaleleri, haz. İsmail Kara, çev. Ahmed Asrar, İstanbul 2005, V, 14, 170-172. 154

gördük. Yazı Şiblî Numanî nin muhtelif gazete ve dergilerde Urduca olarak yayımlanmış makalelerini toplayan Makalât-ı Şiblî 5 adlı külliyattan tercüme edilmiştir. Yazının nerede ve hangi tarihte yayımlandığı burada belirtilmemiştir. Ancak söz konusu külliyatı derleyen Seyyid Süleyman Nedvî nin başka bir makalesinden, bu yazının 1899 Aralık ayında Aligarh Magazine de yayımlandığı anlaşılmaktadır. 6 Yazıda iktibas olunan hadislerin dipnotlardaki tahricleri tarafımızdan yapılmıştır. Hadislerin tercümelerinde yazarın Urduca ya çevirisi korunmaya çalışılmıştır. Metin ve dipnotlardaki köşeli parantez içindeki açıklamalar bize aittir. HİLAFET Müslümanların kullandıkları dini terimlerden biri de hilafet lafzıdır. Ancak bu lafız, aynı zamanda siyasetle de ilgili olduğundan ve siyasi maksatlar çoğu zaman onun anlam ve hakikatini değiştirerek ifade etmek istediğinden, zaman zaman avam arasında bu lafızla ilgili yanlış anlamalar yaygınlaşmış; en azından manası üzerinde kapalılık ve karışıklıklar meydana gelmiştir. Bu konu bundan bir iki yıl kadar önce Urduca gazetelerde tesadüfi bir olay vesilesiyle gündeme geldi ve bir hayli uzun süre de gündemi işgal etti. Ancak daha sonra bazı sebeplerden dolayı konu kapandı. O sıralarda merhum Sir Seyyid [Ahmed Han], Aligarh Gazetesi nde yayımlanan ilginç bir makale kaleme almıştı. 7 Ben de bir vesileyle Sefername 8 adlı eserimde bu konuya temas etmiştim. Fakat gerçekte, bu meselenin son derece ciddi bir şekilde incelenerek açıklığa kavuşturulması gerektiğini söylemek zarureti vardır. Bu mesele üzerinde iki açıdan durulabilir: 1-Din açısından hilafet makamının hakikati nedir? 5 Tertip eden Seyyid Süleyman Nedvî, Lahor 1989, I, 170-175. 6 Bk. Makalât-ı Süleyman, tertip eden Seyyid Sabahuddin Abdurrahman, Karaçi 1989, I, 168. 7 Seyyid Süleyman Nedvî, Hindistan da Osmanlı Hilafeti ne muhalefetin 1896 Türk- Yunan savaşı sırasında ortaya çıktığını belirttiğine göre söz konusu yazı veya yazıların 1896 ile Sir Seyyid in vefat tarihi olan 1898 arasında yayımlanmış olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim Şiblî Numanî nin de 1899 da yayımlanan yukarıdaki yazısında Sir Seyyid in bu yazısını bir iki yıl önce neşrettiğine işaret etmesi de bunu teyid etmektedir. 8 Sefername, Anadolu-Suriye-Mısır Seyahatnamesi, adıyla Urduca aslından Türkçe ye tercüme edilmiştir (çv. Yusuf Karaca, İstanbul 2002). 155

2-İslam ın başlangıcından bugüne kadar bu lafız hangi manada ve kimler için kullanılmıştır? Hilafet ve imamet lafızları, müteradif lafızlar olup hadis ve akaid kitaplarında eş anlamlı olarak kullanılmıştır. Hilafet veya imametin tarifi akaid kitaplarında mezkurdur. Buna göre hilafet umumi bir tasarruf yetkisi olup bütün müslümanların buna itaat etmesi zaruridir. Şerh-i Mevâkıf ta hilafet şu lafızlarla tarif edilmiştir: Hz. Peygamber in (s.a.) kaim makamı olarak dini ayakta tutma ve insanları koruma makamıdır. 9 Şerh-i Mekâsıd da da şu şekilde tarif edilmiştir: Hz. Peygamber in (s.a.) kaim makamı sıfatıyla din ve dünya hizmeti görmektir. 10 Bu makamı elde etme konusunda bütün İslam fırkaları tarafından bazı şartlar ileri sürülmüştür. Bunlar arasında en öncelikli şart, halife olacak şahsın Kureyş kabilesinden olmasıdır. Bu şartı müslümanlar arasında sadece bir grup, yani Mu tezile inkar etmiştir. Fakat bu grup uzun zaman önce dünya üzerinden tamamen kalkmıştır. Bunun için bugün, bütün dünya müslümanlarının dini itikadlarına uygun olarak sadece Kureyş kabilesine mensup birinin halife veya imam olabileceğini söylemek yanlış olmaz. Buna binaen hilafet için bu şart zaruri görülmelidir. Bu, Hz. Peygamber den (s.a.) muhtelif şekillerde gelen pek çok hadiste de nakledilmiştir. Bu sebeple onları burada tafsilatlı olarak naklediyoruz: 1- İmam Kureyş ten olacaktır. (Müsned-i Ahmed b. Hanbel). 11 2- İktidar (hükümet) Kureyş te kalacaktır. (Tirmizî) (hadis sahihtir). 12 3- Hilafet Kureyş te olacaktır. (Müsned-i Ahmed b. Hanbel) 13, (bu hadislerin bütün ravileri sikadır). 9 Şerhu l-mevakıf taki tarifte dini ikame ve milletin/dinin havzasını muhafaza hususunda Peygamber e halifelik etme şeklinde bir ifade yeralmaktadır. Yazarın buradaki millet i din değil, kavm olarak anladığı anlaşılmaktadır (bk. Adududdin el-îcî, el-mevakıf bi şerhi s-seyyid eş-şerif el-cürcani, thk. Abdurrahman Umeyra, Beyrut 1997, III, 579) ç.n. 10 Şerhu l-mekasıd daki tarif şöyledir: Peygamber (s.a.) ve onun fer i konulardaki ahkamı adına din ve dünya işlerini gören umumi bir riyasettir (bk. Sa duddin et-teftazani, Şerhu l-mekasıd, thk. Abdurrahman Umeyra, Beyrut-Kahire 1989, V, 232) ç.n. 11 Bk. Ahmed b. Muhammed b. Hanbel, Müsned, İstanbul 1981, III, 129, 183; IV, 421; Tayâlisî nin rivayeti için bk. Minhatü l-ma bud fî tertîbi Müsnedi t-tayâlisî Ebî Davud, tertib Ahmed Abdurrahman el-benna, Beyrut 1400, II, 163. 12 Ahmed, Müsned, II, 364; Ebû İsa Muhammed b. İsa et-tirmizî, el-câmiu s-sahih, İstanbul 1981, Menakıb, 72 (hadis no:3936). 156

4- On iki emir olacak, bunların hepsi de Kureyş ten olacaktır. (Sahîhu l- Buharî) (hadis sahihtir). 14 5- Hilafet [benden sonra] otuz yıl devam edecek, ondan sonra saltanat olacaktır. (Ebû Davud, Nesaî, İbn Mace, Tirmizî. Ayrıca İbn Hibban da hadisin sahih olduğunu kaydetmektedir). 15 6- On iki şahıs hükümran olmaya devam ettikleri sürece insanların işleri doğru olmaya devam edecektir. Bu şahısların hepsi de Kureyş ten olacaktır. (Sahîh-i Müslim) (hadis sahihtir). 16 Bu hadislerin bir kısmından açıkça anlaşılmaktadır ki, hilafet Kureyş in hakkıdır ve bazısında da açık bir öngörü ile beyan olunduğu üzere hilafet daima Kureyş te kalacaktır. Fakat yüz yıl kadar bir zaman geçince bütün dünyada Kureyş kabilesinden herhangi bir hükümdar kalmamıştır. Bu sebeple bu hadislerle kasdedilmek istenen şudur ki hilafet gerçekte sadece Kureyş in hakkıdır ve hükümran olan hanedanların insanları padişahtır, yoksa halife değildir. Nitekim hadiste zikrolunduğuna göre, Hilafet otuz yıl sürecek, sonra saltanat olacaktır. Bundan çıkarılacak sonuç şudur: Otuz yıldan sonra hükümran olanlar, Kureyşli olmalarına rağmen halife olmuş değillerdir, belki padişahtırlar. Her halükarda bütün rivayetlerin ortak noktası şudur: Hilafet için Kureyşli olmak şarttır ve Kureyş kabilesinden olmayan bir şahıs, bütün müslümanların itikadına uygun olarak hiçbir şekilde halife olamaz. 13 Ahmed, Müsned, IV, 185. 14 Ahmed, Müsned, V, 90, 92-95, 97-99, 101, 107, 108; Ebû Abdillah Muhammed b. İsmail el-buharî, el-câmiu s-sahih, İstanbul 1981, Ahkam, 51; Tirmizî, Fiten, 46 (hadis no: 2223). 15 Bk. Aynî, Şerh-i Buharî, XI, 34 [Umdetu l-kâri şerhu Sahîhi l-buharî, Beyrut, ts., XXIV, 281]; hadisin birbirine yakın lafızlarla rivayeti için bk. el-benna, Minha, II, 163; Ahmed, Müsned, V, 220, 221; Tirmizi, Fiten, 48 (hadis no: 2226); Ebû Davud Süleyman b. Eş as es-sicistanî, Sünen, İstanbul 1981, Sünne, 9 (hadis no: 4635, 4646, 4647); Ebû Abdirrahman Ahmed b. Şuayb en-nesaî, Fedâilu s-sahabe, Beyrut 1984, s. 17 (hadis no: 52). İbn Hibban ın rivayeti için bk. Alauddin Ali b. Belban el-fârisî, el-ihsan fî takrîbi Sahîhi İbn Hibban, thk. Şuayb el-arnaut, Beyrut 1991, XV, 35, 392-393. Hadis İbn Mace nin Sünen inde bulunamamıştır. 16 Ahmed, Müsned, V, 97-99, 101, 107; Ebu l-hüseyn Müslim b. el-haccac el-kuşeyrî, el- Câmiu s-sahih, İstanbul 1981, İmara, 4-10; ayrıca bk. el-benna, Minha, II, 163. 157

Müslümanlar, Kureyş kabilesinden olmayan bir şahsı hiçbir zaman halife kabul etmemişlerdir. Her şeyden önce Hz. Peygamber in (s.a.) vefat ettiği gün bu mesele ilk defa gündeme geldiğinde daha o gün Ensar yani Medineli Müslümanlar hilafetin kendi hakları olduğunu iddia ettiler. Fakat buna mukabil muhacirler, hilafetin sadece Kureyş in hakkı olduğu delilini öne sürünce itaat ettiler ve kendi davalarından vazgeçtiler. Bu hadise Taberî, İbnü l- Esir ve İbn Haldun un tarihlerinde tafsilatıyla mezkurdur. 17 Abbasi saltanatında zaaf belirmeye başlayınca, her tarafta hükümet davası güdenler ortaya çıktı. Bunlar arasında bazı hanedanlar otorite ve iktidar elde ettiler ve bunların saltanat sınırları o kadar genişledi ki bu sınırlar Abbasi Devleti zamanında bile yoktu. Buna rağmen bunların hiçbiri hilafet iddiasında bulunmadı ve daima (Delhi nin Bahadırşah ından daha fazla bir rütbeye malik olmamasına rağmen) Abbasi Halifesine gelerek boyun eğmeye devam etti. Bunun tek sebebi, bu hükümdarların Kureyş kabilesinden olmamasıydı. Bu şarttan dolayı, eğer bunlar hilafet iddiasında bulunsalardı, müslümanlardan tek bir şahıs bile onların bu iddiasını kabul etmezdi. Adudü d-devle, Mahmud Gaznevî, Melikşah Selçukî [gibi] dünyanın çok büyük şanlı padişahları gelip geçmişler, ancak hepsi de Bağdad Sarayı ndan lakap ve ünvan elde etmişler ve bununla övünüp nam salmışlardı. Şehinşah lakabını elde etmiş ve büyük satvet ve iktidarla padişahlık sürmüş olan Adudü d-devle 369/979 yılında Bağdad da Abbasi Halifesi Tâiullah ın sarayında ünvan almak için hazır bulunduğunda önce zemini öptü. Bu şekilde altı defa zemini öpüp de halife lütfederek onun daha fazla yaklaşmasına izin verince biraz daha ilerleyerek halifenin ayağını öptü. O zaman halife onun kürsüye oturmasına izin verdi. Fakat o [edeben] tekrar tekrar mazeret beyan ettiyse de halife onu mecbur edince el-emru fevka l-edeb [emir edepten 17 İslam tarihinde Sakife Hadisesi olarak bilinen bu olay için bk. İbn Cerir et-taberi, Tarihu t-taberi, thk. Muhammed Ebu l-fadl İbrahim, Kahire 1979, III, 218-223; İbnu l- Esir, el-kâmil fi t-tarih, Beyrut 1979, II, 325-332; İbn Haldun, Tarih, nşr. Halil Şehhade- Süheyl Zekkar, Beyrut 1988, II, 487-489. Bu kaynaklarda muhacirlerin hilafetin Kureyş in hakkı olduğunu ileri sürdükleri, ancak yukarıdaki rivayetlere atıfta bulunmadıkları görülür. Bununla birlikte Hz. Ebu Bekir in Sakife olayı ile ilgili rivayetlerden birinde yukarıdaki rivayetlere benzer bir hadise atıfta bulunmuş olması dikkat çekicidir (bk. Ahmed, Müsned, I, 5). Hilafetin Kureyş e ait olduğuna dair benzeri diğer bazı rivayetler için bk. Ahmed, Müsned, IV, 203; V, 274; Tirmizi, Fiten, 49 (hadis no: 2227); es- Suyuti, Tarihu l-hulefa, Kahire 1952, s. 8-12. Hz. Ebu Bekir in hilafete geliş sürecinde yaşananlar ile ilgili olarak ayrıca bk. es-suyuti, a.g.e., s. 67-72 (ç.n). 158

üstündür] kaidesince yine de kürsüyü öperek üzerine oturdu ve dedi ki Hazretlerine en iyi şekilde itaatimi sağlaması için Allah a dua ediyorum. Bu teşrifatı yerine getirme esnasında bir memuru Adudü d-devle nin yanında bulunuyordu. Bu putperestçe hareketler karşısında şaşkına dönen memur şöyle sormuştu: Bu Allah mı ki bu kadar tazim gösteriyorsunuz? Bunun üzerine Adudü d-devle şöyle dedi: Evet, o Allah [değildir ama Allah] ın halifesidir. Mısırda Fatımi hanedanı büyük bir saltanat kurup Abbasi hanedanını hükmü altına aldığında, Abbasiler Fatımilerin nesebini inkar eden ve buna dair bütün ulemanın imzasını taşıyan bir ferman çıkarmaktan başka tedbir almadılar. Onlar bu şekilde insanları onların tarafından döndürmek istiyorlardı. Bunun sonucu şu oldu ki uzun bir müddet sonra bir Fatımi görevlisi Fatımi halifesini tahttan indirdi ve Abbasi saltanatını yeniden ayağa kaldırdı. Bu görevli bugün bütün dünyada Kudüs Fatihi adıyla meşhur olan Salahaddin Eyyübi idi. 656/1258 yılında Bağdad saltanatı Hülâgu nun eliyle yıkılıp, Abbasi Hanedanı da ortadan kaldırılınca, bu hanedandan olan ve hapishanede tutulan Ahmed Ebu l-kasım adlı bir şahıs, kaçarak Mısır a ulaştı. Orada o zaman Melik Zâhir Baybars hüküm sürüyordu. Ahmed in gelmesiyle birlikte Zâhir büyük bir saray yaptırdı ve büyük bir mahviyet ve tazarru içinde Ahmed e bîat etti. Ahmed in vefatından sonra onun herhangi bir evladı olmadığından, Bağdad ın tahribi esnasında kurtulan diğer bir Abbasi şehzadesi halife oldu ve hilafet bir müddet onun hanedanında (ismen) devam etti. Bu halifeler her ne kadar, böylesine iktidarsız ve hakikatsiz olsalar da onların onayı olmadan herhangi bir hükümetin vazife alması mümkün değildi. Hatta halifenin dini açıdan o derece azameti vardı ki, devrin padişahı daima onun yanına gelerek itaatini arzederdi. Hindistan ın meşhur padişahı Tuğluk, bu hanedandan saltanat fermanı elde etmeye çalışmıştı. Elde ettiği zaman o kadar memnuniyet göstermişti ki bütün şehri aynalarla donatmış ve şairler tebrik için kasideler yazmışlardı. [Dönemin ünlü şairi] Bedr Çâç ın bir kasidesinin matlaı şöyledir: Cebrail yuvarlak kuşaktan (göklerden) ebşiru/müjdeler olsun diyerek geldi, Halifeden sultana hil at ve ferman getirdi. Velhasıl onüç asırdan bu yana, Kureyş kabilesinden olmayan hiç bir hanedan hiç bir zaman hilafet iddiasında bulunmamıştır. Okuyucuları hayrete 159

düşürecektir ki eğer durum böyleyse, Türk hanedanının hilafet iddiası nedendir?! Üstelik Türklerin Kureyş kabilesinden olmadıkları herkesin malumudur. Bu vakıa hakikaten hayreti muciptir ve bu durumun sebebi ondan daha da hayret vericidir. Türklerde, hanedanın sekizinci padişahı olan Sultan II. Beyazıt a kadar hiç bir hükümdar hilafet ünvanını tercih etmemişti. Nitekim bugün bile Türk müellifler o zamana kadar hiç bir Türk padişahı halife ünvanıyla zikretmemişlerdir. 918/1512 yılında saltanat tahtına oturan Sultan I. Selim Mısır ı fethettiğinde orada Abbasi hanedanından ismen bir halife bulunuyordu. Bunun adı Mütevekkil di (bu yukarıda ismini zikrettiğimiz hanedandandı). Sultan Selim onu beraberinde Kostantiniyye ye [İstanbul] götürdü ve hilafet ünvanından vazgeçmeye ve bu ünvanı Selim e devretmeye mecbur bıraktı. Mütevekkil buna razı değil idiyse de mecburen kabul etmek zorunda kaldı. Neticede Ayasofya Camii ne giderek bu durumu ilan etti. İşte Türk hanedanına bu farazi ünvanın izafe edildiği ilk gün budur. Bu olay zahiren her ne kadar komik ise de, bunu bizzat Türk tarihçiler itiraf etmektedir ve Türk tarihlerinde Sultan Selim in zikri geçtiğinde bu vakıa da beraberinde zikredilir. 18 18 Şiblî Numanî nin bakış açısını teyid eden bir yaklaşım için bk. Yavuz Ercan, Yavuz Sultan Selim Dönemi, Türkler, Ankara 2002, IX, 439-440. Krş. İsmail Hami Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, İstanbul 1971, II, 36-38; İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, Ankara 1975, II, 293-294. 160