Biyoteknoloji Sektörel İnovasyon Sistemi konulu Etkinliğin Açılış Konuşması Doç. Dr. Cevahir UZKURT 3 Nisan 2013, Ankara Ramada Plaza Otel (Söğütözü) Değerli Konuklar, Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı nın ev sahipliğinde Bakanlığımız Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü ile işbirliği halinde gerçekleştirilen Biyoteknoloji Sektörel İnovasyon Sistemi seminerine hepiniz hoş geldiniz. Sizleri şahsım ve Bakanlığım adına saygıyla selamlıyorum. Rekabet gücünün, ülkelerin ekonomik kalkınmışlığının ve toplumsal refah seviyesinin bir göstergesi haline geldiği yirmi birinci yüzyılda, tüm ülkeler kıyasıya bir yarış içindedirler. Hedef ise dünya ekonomisinde daha fazla söz sahibi olabilmektir. Rekabet edebilmenin, bilgi ve yeni teknoloji üretmekten geçtiği gerçeğinden hareketle gelişmiş ülkeler Ar-Ge ve yenilikçilik faaliyetlerine daha fazla önem vermişlerdir. Bunun yanında sosyal yaşamdan ekonomiye, ekonomiden siyasete kadar yaşamın tüm alanlarının da teknolojiye bağımlı hale gelmesi, daha ileri teknolojiler üretilmesinin gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Sanayileşmiş ülkeler kalkınma ve güçlü bir ekonomi için bilim, teknoloji, Ar-Ge ve yenilikçiliğin önemini kavradığı 1950 li yıllardan itibaren bu alanda sistematik politikalar üretmekte ve uygulamaktadır. Ülkemizde de 1960 lı yıllardan sonra bu alanda önemli politika belgeleri ortaya konulmuş ancak hedeflere ulaşma noktasında bazı zafiyetler gösterilmiştir. Son yıllarda, Bilim ve Teknoloji politikalarına da yön vermek amacıyla, Vizyon 2023 belgesi hazırlanmış ve bu belgede, Türkiye nin 2023 yılında 500 Milyar Dolar ihracat yapması, Dünyanın ilk 10 gelişmiş ülkesi içerisine girmesi ve ihracatın %20 sinin orta ve yüksek teknolojili ürünlerden oluşması hedeflenmiştir. Bu hedefe ulaşmak üzere Ar-Ge harcamalarının GSYİH içerisindeki payının % 3 e yükseltilmesi ve bu harcamaların 2/3 ünün özel sektör tarafından yapılması öngörülmüştür. Benzer şekilde tam zamanlı Ar-Ge personeli sayısının 300 bine çıkarılması ve bunun 180 bininin özel sektörde çalışması öngörülmüştür. Bu çerçevede, ülkemizin 2023 yılı hedeflerini karşılamak amacıyla ilk kez bilimin, teknolojinin ve sanayinin birbiri ile olan ilişkilerini ve entegrasyonunu daha da derinleştirmek üzere 2011 yılında Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı kurulmuştur. Bu yeni yapıda, hali hazırda Bakanlığa bağlı olan KOSGEB ve Türk Patent Enstitüsü ne ilaveten görevleri 1
itibariyle ilgili bakanlığın faaliyetleri ile ilişkili olan TÜBA ve TÜBİTAK gibi birimler de Bakanlığın bağlı, ilgili kuruluşları arasında yerini almıştır. Böylece ülkemizde bilim ve teknoloji alanında faaliyet gösteren kurumların bir çatı altında toplanarak dağınık bir görünüm arz eden Ar-Ge yapılanmasının koordinasyonu sağlanmaya çalışılmıştır. Sayın misafirler, Kısa sürede Ar-Ge konusunda özellikle bir kültürel altyapı oluşturmak, farkındalık yaratmak ve üniversite sanayi işbirliğini oluşturmak gibi alanlarda önemli adımlar atılmakla birlikte, henüz ileri teknoloji alanlarında rekabet gücü yüksek ve dış ticaret açığına olumlu katkı yapacak Ar-Ge projelerinin yapılması ve bunların ekonomik ve sosyal bir katma değere dönüşmesi konusunda yeterince ilerleme sağlanamamıştır. Bu bağlamda kamu kurumlarının daha hedef odaklı ve koordinasyon içerisinde hareket etmeleri gerekliliği de açıktır. Çünkü Ar-Ge ye ayrılan fonların önemli riskleri taşıdığı gerçeğini göz önünde bulundurduğumuzda, bu alana aktarılan kamu kaynaklarının ekonomik bir katma değere dönüşmesini sağlamak için doğru bir inovasyon ekosistemi kurgusuna ihtiyaç olduğu, gelişmiş ülkelerce dikkate alınan en önemli gerçeklerden birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bilindiği üzere, Bakanlığımız koordinasyonunda hazırlanan Türkiye Sanayi Stratejisi (2011-2014) Türkiye nin orta ve yüksek teknolojili ürünlerde üretim ve Ar-Ge merkezi olması vizyonuna sahiptir. Bu stratejiye ilaveten, otomotiv, makina, elektrik ve elektronik, kimya, demir-çelik, seramik sektörel stratejileri de Bakanlığımız koordinasyonunda uygulamaya geçirilmiş, ilaç, tekstil-hazır giyim-deri ve de geri dönüşüm sektörü stratejilerinin hazırlıklarında ise son aşamaya gelinmiştir. Bu belgelerin bilim ve teknoloji politikaları ile uyumlu hazırlanması ve uygulanması gerekmektedir. Ancak bilim ve teknoloji politikamızın ülkemizi bu alanda ileriye taşıyacak bir niteliğe sahip olması, amaç ve hedefleri net ve ayrıntılı olarak belirlenmiş, uygulamada ortaya çıkan eylemlerin etki ve performans analizleriyle sonuçlarının değerlendirildiği ve gerekli görüldüğü durumlarda revize edildiği bu doğrultuda da ekonomi ve sanayi politikalarıyla uyumlu olan ve mükerrerliklere neden olarak israfa yol açmayan bir özelliğe sahip olması gerekliliği açıktır. Bu bağlamda çıkarılan yasa ve yönetmeliklerin de bu hedeflerin gerçekleşmesini sağlayacak şekilde koordineli çıkması önem arz etmektedir. 2
Bu bağlamda, biyoteknoloji ve nanoteknoloji sektörlerinde Ar-Ge ve yenilik stratejilerinin hazırlanması Bakanlığımızın 2013-2017 yıllarını kapsayan Kurumsal Stratejik Planı nda yer alan öncelikli tedbirler arasında yer almaktadır. Değerli katılımcılar, Yaklaşık 2 yıllık bir mazisi olan kurumumuzda, bilim, teknoloji, araştırma, geliştirme ve yenilikçilik politikalarını ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği yaparak belirlemek, uygulamak, uygulanmasını sağlamak, izlemek, koordine etmek ve sonuçlarını değerlendirmek görevleri Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü uhdesine verilmiştir. Bundan önceki dönemde sanayi Ar-Ge desteklerine odaklanan birimimiz, bir yandan bu desteklere tüm hızıyla devam ederken ve bu destekleri elektronik ortama taşırken, bir yandan da yeni destek mekanizmaları kurgulama, politika geliştirme ve politikaların sonuçlarını izleme ve değerlendirme konusundaki kapasitesini geliştirmektedir. Bu kapsamda, birimimizde Politika ve Strateji Dairesi Başkanlığı ihdas edilmiş olup, ilgili paydaşlarla çeşitli platformlarda bir araya gelmek suretiyle politika ve mevzuat geliştirmenin yanında etki değerlendirme çalışmaları da önem kazanmıştır. Örneğin, Bakanlığımızın üniversite-sanayi işbirliği konusuna verdiği öneme binaen, ülkemizin 26 Kalkınma Ajansı bölgesinde ve 81 ilini kapsayacak şekilde, 2013 yılı boyunca üniversite-sanayi işbirliği bölgesel Toplantıları düzenlenmektedir. İllerimizdeki Üniversite Rektörleri- Sanayi Odası Başkanları ve kamu temsilcileri Sayın Müsteşarımız başkanlığındaki panellerde bir araya gelmekte, her bölgenin orta ve yüksek teknolojili ürünlerde sanayi ve akademisyen potansiyeli paydaşlarla tartışılmakta ve geri dönüşler alınmaktadır. Şimdiye kadar Ankara, Kocaeli, Bursa, İzmir, Antalya da toplantılar yapılmış olup, 6 Nisan da Aydın da, 20 Nisan da Tekirdağ da olmak üzere toplantılara devam edilecektir. Öte yandan, geçtiğimiz sene yapılan Özel sektör Ar-Ge Merkezleri Zirvesi ve Teknogirişim Zirvesi ne ilaveten, geçtiğimiz hafta İstanbul da gerçekleştirilen 1. Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Zirvesi ile Bakanlığımızdan destek alan paydaşlar bir araya gelmekte ve önümüzdeki dönem yapılacak çalışmalara ışık tutacak görüşme ve çalışmalar gerçekleştirilmektedir. 3
Geçtiğimiz hafta TGB zirvesinde açıkladığımız bir diğer önemli çalışma ise Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Performans Endeksidir. Endeks ile teknoparklara sağlanan destekler ve muafiyetler, yönetici şirket harcamaları, Ar-Ge projeleri, Ar-Ge harcamaları ve gelirleri, ihracat ve firma kompozisyonu, fikri mülkiyet hakları, kuluçka ve teknoloji transfer hizmetleri (TTO) ile üniversite-sanayi, firmalar arası ve uluslararası işbirliği konusunda belirlenen göstergelerle ülkemizdeki 32 TGB değerlendirilmiştir. Bakanlığımızın önümüzdeki dönemde Özel sektör Ar-Ge merkezleri, San-tez ve Teknogirişim desteklerinin etki analizi çalışmalarına örnek oluşturması açısından endeks çalışmalarına büyük önem vermekteyiz. Söz konusu çalışmalarda Bakanlığımız, ilgili tüm taraflarla işbirliği ve etkileşim içinde olmaya özen göstermektedir ve çalışmaların daha da geliştirilmesi konusunda bu alanda tecrübesi olan tüm kesimlerin katkılarını beklenmekteyiz. Bununla birlikte, ülkemizin bilim ve teknolojide ileri ülkeler seviyesine gelebilmesi için önümüzdeki dönemde yürütülecek Ar-Ge faaliyetleriyle sanayicimizin ve girişimcilerimizin bilgi ve teknoloji yoğun üretime geçmesi, toplam ihracat içinde yüksek teknolojili ürünlerin payının artırılması amacıyla teknolojik ürün; yatırım, tanıtım ve pazarlama destek programlarını uygulamaya geçirmeyi hedefliyoruz. Söz konusu yeni destekler belirlenirken öncelikli sektörlerde odaklanılması gereken öncelikli alanların da tespit edilmesi büyük önem arz etmektedir. Biyoteknoloji sektöründe de bugün yapılacak seminerin bu çalışmalar için önemli bir temel teşkil edeceği düşünülmektedir. Değerli konuklar, Genel tabiriyle mikroorganizma, bitki ve hayvan hücresi kültürleri gibi biyolojik sistemlerin sanayi, çevre, tarım, sağlık gibi sektörlerdeki sistemlerin proseslerinde kullanılması olarak tanımlayabileceğimiz biyoteknoloji; tıp, kimya, gıda, biyoloji/genetik, çevre gibi birçok disiplini bünyesinde barındırmaktadır. Her ne kadar biyoteknolojik süreçler bilim dünyası için yeni bir olgu olmasa da, modern biyoteknolojinin gelişiminin 40 yıllık bir geçmişi bulunmaktadır. Biyoteknolojinin 21. yüz yılın en çok gelişme gösteren endüstrilerinden birisi olması, birçok sektörde uygulama alanının bulunması ve beraberinde getirmiş olduğu risk ve yararlar konunun kamusal boyutta da çoklu paydaşlarının olmasına sebebiyet vermektedir. İlk etapta biyoteknolojinin geliştirilmesi, bu konudaki bilim ve teknoloji politika araçlarının 4
belirlenmesi ile sağlanabilir. Bu kapsamda Kalkınma Planlarında ve ülkemizde yapılan Teknoloji Öngörüsü çalışmalarında belirlenen öncelikli teknoloji alanlarından bir tanesi de Biyoteknoloji ve Gen Teknolojileri dir. Bununla birlikte, geçen süreç içerisinde mevcut durumu ortaya koyan herhangi bir değerlendirmenin ve detaylı çalışmaların uygulamaya geçirildiğini söyleyebilmek mümkün değildir. Ülkede Ar-Ge ye harcanan GSYİH nın son yıllarda büyük bir hızla artmış olması ulusal inovasyon ekosistemi içerisinde yer alan Bakanlığımız ve bağlı ve ilgili kuruluşlarının vermiş olduğu teşvik sistemlerine de yansımış, bu desteklerden yararlanan biyoteknoloji projelerinin gün geçtikçe artmasına sebep olmuştur. Ancak unutulmamalıdır ki, günümüz dünyasında çığır açan teknolojiler sınıfına giren biyoteknolojinin özel bir kapsamda ele alınarak, bu bilim dalına özgü ihtiyaç ve sorunların belirlenmesi, çözüm önerilerinin geliştirilmesi hayati derecede önem arz etmektedir. İşte bu durumda ülke çapında Ar-Ge ve yenilik politikalarının ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği halinde belirlemekle yetkilendirilmiş olan Bakanlığımız Ulusal Biyoteknoloji Ar-Ge ve Yenilik Strateji Belgesi nin ve Eylem Planı nın hazırlanması görevini üstlenmiş olup, bu konudaki çalışmalara başlamıştır. Bugün yapılacak seminerin de bu strateji çalışmalarına büyük katkı yapmasını diliyoruz. Konuşmamı bitirirken bu organizasyonun gerçekleşmesine vesile olan Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı nın değerli temsilcilerine, hazırlanan rapora yurtdışından ve yurtiçinden katkı veren tüm hocalarımıza ve paydaşlara ve ayrıca bu organisazyonda emeği geçen tüm arkadaşlarımıza teşekkürü bir borç bilirim. Etkinliğimizde konuşma yapmak üzere şehir dışından gelen değerli hocalarımız başta olmak üzere tüm katılımcılarımıza da katılımları ve katkıları için çok teşekkür ediyoruz. 5