Hande EROL 1 KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ NİN KURULUŞ SÜRECİ

Benzer belgeler
Kıbrıs Antlaşmaları, Planları ve önemli BM, AB kararları-1

Devrim Öncesinde Yemen

TÜRK DIŞ POLİTİKASINDA GÜÇ KULLANMA SEÇENEĞİ ( )

Çarşamba İzmir Gündemi

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Kuzey Irak ta Siyasi Dengeler ve Bağımsızlık Referandumu Kararı. Ali SEMİN. BİLGESAM Orta Doğu ve Güvenlik Uzmanı

Güncel Bilgiler. y a y ı n l a r ı

Devletin Şefleri Cumhurbaşkanları

} Prof. Dr. Hakkı Keskin

ABD İLE YAPTIĞIN GİZLİ ANLAŞMAYI AÇIKLA -(TAMAMI) Çarşamba, 03 Temmuz :11 - Son Güncelleme Perşembe, 04 Temmuz :10

İLK KIBRIS TÜRK PUL SERİSİ

Doğu Akdeniz de Enerji Savaşları

YAŞ ta bedelliye olumlu bakıldı

KIBRIS AKADEMİK DİYALOG

Özgürlükleri daha da güçlendirmek istiyoruz

ANAYASA HUKUKU (İKTİSAT VE MALİYE BÖLÜMLERİ) GÜZ DÖNEMİ ARASINAV 17 KASIM 2014 SAAT 09:00

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri

İkrime Sabri: Mescidi Aksa nın. Bir Karışından Bile Taviz Vermeyiz

ORSAM AYLIK IRAK TÜRKMENLERİ GÜNCESİ

TEMEL HUKUK DERS NOTLARI SON HAFTA. Öğr. Gör. Erkan ÇAKIR

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...IX

ANAYASA HUKUKU DERSİ

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

DR. FAZIL KÜÇÜK VE KIBRIS. Rukiye MADEN

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi

İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI

ITUC KONGRESİ KARAR TASLAĞI NDA HAK-İŞ İN ÖNERİLERİ KABUL GÖRDÜ

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI II. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ DERS TARİHİ 1. DERS SAATİ 2.

facebook.com/salthukuk twitter.com/salt_hukuk 1 İçindekiler Milletlerarası Hukuk Çift-İ.Ö. 2. Dönem - Part 5 Pratik

Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız!

ÜLKE RAPORLARI ÇİN HALK CUMHURİYETİ Marksist-Leninist Tek Parti Devleti Yüzölçümü 9,7 milyon km 2

DEMOKRASİ VE SAYDAMLIK ENSTİTÜSÜ

Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara Karşı Filistin Halkının Tutumu (Anket)

Kıbrıs Müzakereleri ve Kıbrıs ta Son Gelişmeler

Kıbrıs Sorunu ve Aralık 1963 (Kanlı Noel) Saldırıları

İslam Dünyasından Darbe Girişimine Tepkiler

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

DİASPORA - 13 Mayıs

MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE OSMANLI DEVLET TEŞKİLATI

Yeni anayasa neyi hedefliyor?

Suriye İnsan Hakları Ağı (SNHR), Suriye de insan hakları ihlallerinin

BATI CEPHESİ'NDE SAVAŞ

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

Başkentteki Yardımcı Kuruluşlar. Türkiye nin Yönetim Yapısı Doç. Dr. Aslı Yağmurlu

İnsanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallara hukuk denir. Hukuk kurallarını koyan, uygulanıp uygulanmadığını

ÖRNEK SORU: 1. Buna göre Millî Mücadele nin başlamasında hangi durumlar etkili olmuştur? Yazınız. ...

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

KAMU YÖNETİMİ. 5.Ders. Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER

T.C. YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Basın Bürosu Sayı: 19

GENEL OLARAK DEVLET TEŞKİLATI SORULARI

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ. Sorular Cevaplar

İKV DEĞERLENDİRME NOTU

Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine dönemi için aday olan Türkiye'nin,

Endüstrinin Sağlık Politikalarını Engellemesi. Prof Dr Elif Dağlı

EKİM 2014 KAHRAMANMARAŞ SELİM IŞIK

Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü TÜRK ANAYASA DÜZENĐ BAHAR DÖNEMĐ ARA SINAVI CEVAP ANAHTARI

Suriye Arap Cumhuriyeti. Enformasyon Bakanlığı. Enformasyon Bakanlığı

ÖZETLE. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

CUMHURBASKANININ YETKİ VE SORUMLULUKLARI

LAW 104: TÜRK ANAYASA HUKUKU 14 HAFTALIK AYRINTILI DERS PLANI Doç. Dr. Kemal Gözler Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi

Türkiye'de "Decentralization" Süreci

Körfez'in petrol zengini ülkesi: Kuveyt

Biz yeni anayasa diyoruz

ÜNİTE:1. Anayasa Kavramı, Anayasacılık Akımı ve Anayasa Çeşitleri ÜNİTE:2. Türkiye de Anayasa Gelişmelerine Genel Bakış ÜNİTE:3

BAŞBAKAN ERDOĞAN: KOPENHAG SİYASİ KRİTERLERİ NOKTASINDA EĞER HERHANGİ BİR SIKINTI DOĞACAK OLU

Hackerlar ortaya çıkardı: Birleşik Arap Emirlikleri İsrail yanlısı kurumları fonluyor!

Bu bağlamda katılımcı bir demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları alanındaki çalışmalarımız, hız kesmeden devam etmektedir.

MEHMET UTKU ÖZTÜRK 1961 KURUCU MECLİSİ

SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

Lozan Barış Antlaşması

"Türkiye, Gürcistan'a ilham kaynağı olabilir"

ULUSLARARASI FİLİSTİN ZİRVESİ 2018

İ Ç İ N D E K İ L E R

2-) Türkiye de tek dereceli seçim ilk kez hangi seçimlerde uygulanmıştır? A) 1942 B) 1946 C) 1950 D) 1962 E) 1966

Kosova'nın Bağımsızlığı: Türkiye Perspektifinden Bir Analiz

İÇİNDEKİLER. Birinci Bölüm ANAYASA KAVRAMI

ULUSAL (MİLLİ) GÜVENLİK. Olgun YAZICI İstanbul Sağlık Müdürlüğü İnsan Kaynakları Şube Müdürü

ULUSAL ÇALIŞTAY SONUÇLARI

En İyisi İçin. I. Kanun-u Esasi gerçek anlamda anayasa bir monarşi öngörmemektedir. (x)

Sayın Ahmet Davutoğlu na Yöneltilen Sorular 1) Bakanlık ve Başbakanlık yaptığınız süre içerisinde FETÖ örgütlenmesi hakkında resmi veya gayri resmi

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE HIRVATİSTAN CUMHURİYETİ ARASİNDA DOSTLUK VE İŞBİRLİĞİ ANTLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN

YENİ YAYIN ULUSLARARASI ÖRGÜTLER HUKUKU: BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SİSTEMİ

BAŞBAKAN ERDOĞAN İRAN DA BAŞBAKAN ERDOĞAN, CUMHURBAŞKANI AHMEDİNEJAD, DİNİ LİDER HAMANE

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Venezuela Devlet Başkanı Maduro ile ortak basın toplantısında konuştu

11 EYLÜL SALDIRISI VE YENİ DÜNYA: SOĞUK BARIŞ DÖNEMİ

3.Meclisin faaliyetlerine ara vermemesi şeklinde olan meclisin her zaman açık olması yasamanın hangi ilkesi ile ilgilidir?

TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1

TÜRKĠYE DE ANAYASA DEĞĠġĠKLĠĞĠ: NEDENLER, YAġANANLAR VE SONUÇLAR

ULAŞTIRMA BAKANI YILDIRIM: BAŞBAKAN IN İLETİŞİM VERGİSİNDE KAMUYA VERDİĞİ BEYANAT, BİZİM İÇİN BİR

15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye Salonu

Sayın Yönetim Kurulu Üyesi/ ve Meclis Üyesi Arkadaşlarım,/

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

(Resmî Gazete ile yayımı: Sayı : Mükerrer)

ANAYASAL ÖZELLİKLER. Federal Devlet

Cumhuriyet Halk Partisi

Transkript:

Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 3, Sayı: 17, Eylül 2015, s. 296-313 Hande EROL 1 KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ NİN KURULUŞ SÜRECİ Özet Doğu Akdeniz de jeopolitik önemine bağlı olarak Avrupa, Asya ve Afrika kıtaları arasında kilit noktada bulunan Kıbrıs, tarih boyunca birçok farklı topluma ev sahipliği yapmıştır. Ada, uzun yıllar İngiliz sömürge idaresi altında bulunduktan sonra, 1960 yılında Türkler ve Rumların çoğunluğunda olduğu bir cumhuriyete dönüşmüş, 1974 yılından günümüze kadar Ada nın kuzey tarafı Türklerin, güney tarafı ise Rumların yaşadığı bir bölge haline gelmiştir. 1983 yılında, Ada nın kuzeyindeki Kıbrıs Türkleri KKTC adı altında (hukuksal açıdan sadece Türkiye tarafından tanınan) bağımsız bir devlet ilan ederken, Rumlar 2004 yılında Avrupa Birliği üyesi olmuştur. Anahtar Kelimeler: KKTC, Rauf Denktaş, Türkiye, Kıbrıs THE EMERGENCE of TURKISH REPUBLIC of NORTHERN CYPRUS Abstract Situated at the maritime crossroads of the eastern Mediterranean basin, Cyprus has a rich and varied history. Many invaders, settlers and immigrants have come here over the centuries. The birth of the new and independent Republic of Cyprus was realized on 16 August 1960. In 1975, the Turkish Federated State of Cyprus was declared. After eight years of failed negotiations with the leadership of the Greek Cypriot community the north unilaterally declared its independence on 15 November 1983 under the name of the Turkish Republic of Northern Cyprus. This was rejected by the UN and the Republic of Cyprus. The declaration of a Turkish Republic of Northern Cyprus was recognized by no nation other than Turkey. Cyprus entered the European Union divided in 2004. Keywords: TRNC, Rauf Denktaş, Turkey, Cyprus 1 Dr., zeynephandeerol@hotmail.com

297 Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti nin Kuruluş Süreci I. GİRİŞ Kıbrıs Cumhuriyeti, 11 Şubat 1959 Zürih- Londra Anlaşmalarına dayanarak kurulmuştur. Bu çerçevede, "fonksiyonel federasyon" öngören bir anayasanın temelini oluşturan ve aynı zamanda İngiltere ye iki egemen üs bölgesi bırakan bir Kuruluş Anlaşması, bunu teminat altına alan bir Garanti Anlaşması ve Türkiye ile Yunanistan ın Kıbrıs ta askeri birlik bulundurmalarını sağlayan bir İttifak Anlaşması ortaya çıkmıştır. Kıbrıs Cumhuriyeti 16 Ağustos 1960'ta resmen kurulmuştur. 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti, uluslararası anlaşmalarla kurulan bir ortaklık devleti olup, anlaşmalar Ada nın iki toplumlu yapısı temel alınarak oluşturulmuştur. 1960 düzenlemeleriyle içeride iki halk arasında fonksiyonel bir ortaklıkla iç dengenin sağlanmasına ve Türkiye, Yunanistan ve İngiltere'nin garantör olmasıyla da dış dengenin teminine çalışılmıştır. Türk toplumunun lideri olan Cumhurbaşkanı Yardımcısına, tüm temel konularda Cumhurbaşkanına eşit haklarla veto yetkisi verilmiştir. Türkiye, bu anlaşmalarla İngiliz egemen üsleri (Ağrotur ve Dikelya) de dahil olmak üzere, Ada nın tümünü garanti altına almıştır. ( http://www.mfa.gov.tr/kibris-tarihce.tr.mfa 1 Mayıs 2015) Kıbrıs Anayasası ile 1960 yılında meydana gelen Kıbrıs Cumhuriyeti, Türk ve Rum halkının, birlik ve beraberlik içerisinde, anayasada düzenlenmiş kanunlar kapsamında yaşamasına olanak veriyordu. Kıbrıs Anayasası, Kıbrıs a iki toplumlu bir düzene dayanıyordu. Türkler, nüfus anlamında azınlık olmalarına rağmen kamu hizmetlerinde %30, orduda %40 gibi bir temsil hakkına sahip oluyorlar, ayrıca Türk olan cumhurbaşkanı yardımcısına da veto hakkı veriliyordu. (Aydoğdu, 2005: 38) 15 Ağustos 1962 de Kykko manastırında yapılan bir törende Makarios: Kıbrıslı Rumlar, EOKA cılar tarafından başlatılmış bulunan istiklal mücadelesine devam etmeli ve onların başlattığı işi tamamlamalıdırlar. Mücadele şimdi yeni bir şekilde devam ediyor ve hedefimize ulaşıncaya kadar devam edecektir demek cesaretini gösterebildi. Yine başka bir demecinde Makarios, Kıbrıs Cumhuriyetinin kurulmasını temin eden Zürih ve Londra Anlaşmaları, o zamanda hüküm süren şartların bir sonucudur. Kıbrıs mücadelesinin gayesi bir cumhuriyet kurmak değildi. Antlaşmalar sadece temeli kurdular şeklindeki bir açıklama ile Makarios, Kıbrıs Cumhuriyeti ne temel teşkil eden anlaşmalara ve cumhuriyet anayasası hükümlerine itibar etmediği ve esas maksatlarının hala Yunanistan a bağlanmak olduğunu ortaya koymuştu. ( Hacek,2005: 56) Bu yaklaşımı çerçevesinde 1963 yılında Cumhurbaşkanı Makarios anayasada bazı değişiklikler yapmak istedi. Makarios un Kıbrıs Anayasasında yapmak istediği değişiklikler şu başlıklar altında toplanıyordu: 1.Ordunun miktarı, anayasaya bağlı olarak değil, özel bir kanuna göre düzenlenmelidir. Kıbrıs Anayasasının 129. maddesine 1. fıkrasına göre, cumhuriyetin yüzde altmışı Rum, yüzde kırkı Türklerden oluşan iki bin kişilik bir ordu mevcudu öngörülmüştür. (Makarios un bu isteğinin altında, Kıbrıs taki Türk askerlerinin sayısını azaltmak isteği vardı.) 2.Cumhurbaşkanı ile yardımcısının veto hakkı kaldırılmalıdır. Anayasanın 50.maddesi ile Cumhurbaşkanı ile Cumhurbaşkanı yardımcısına birlikte ve ayrı ayrı yasama organına karşı veto hakkı tanımıştı. 3. Adalet mekanizması tek elde birleştirilmelidir 4. Polis ve jandarma teşkilatı birleştirilmelidir

Hande Erol 298 5.Anayasanın 173.maddesine göre, Cumhuriyetin en büyük beş kenti olan Limasol, Lefkoşa, Magosa, Larnaka ve Baf ta bulunan Türk halkı tarafından ayrı belediyeler kurulması öngörülmüştü. Makarios, belediyelerin birleştirilmesini öne sürerken, Türklerin kurduğu belediyeleri ortadan kaldırmak istiyordu 6. Memurlar nüfus oranına göre toplumlar arasında dağıtılmalıdır. Makarios, memurların nüfus oranına göre dağıtılmasını ileri sürerek, anayasada Türkler için kabul ettiği kamu hizmetlerine katılma oranını daha da azaltarak yönetimde Türklerin etkisini zayıflatmak istemektedir. 7. Amme hizmeti komisyonlarında onda üç oranında bir esas olduğu halde, yapılan teklifte bu oran beşte bire indirilmektedir. 8. Rum Cemaat Meclisi lağvedilmekte ve sadece Türk Cemaat Meclisi bırakılmaktadır. Böylece Türkler esas unsur değil azınlık olarak algılanacaktır. 9. Temsilciler Meclisi başkan ve yardımcısı cemaatler tarafından ayrı ayrı değil, Temsilciler Meclisi tarafından bütün milletvekillerinin katılmasıyla seçilmelidir. (Sarıca- Teziç- Eskiyurt, 1975: 43-44) Denktaş a göre, Makarios un 1960 Anayasasında yapmak istediği değişiklere bakıldığında, iki ortaklı cumhuriyeti bozmak istediği görülür. Kısa vadede Türk tarafının anayasa ile belirlenen haklarını hiçe sayarak, onları azınlık statüsüne indirmeyi amaçlayan Makarios un uzun vadedeki hedefinin ENOSİS olduğu açıktı. Anlaşmada Bağımsızlıkta ve egemenlikte eşit ortaklık vardı; bir taraf diğerine hükmedemezdi. Rum liderliği bu ortaklığı ENOSİS e sıçrama tahtası olarak kullandı. Ortaklık üçüncü yılda başımıza yıkıldı. Hedef, ENOSİS i önleyen kısıtlamalardan, garantilerden ve Kıbrıslı Türklere verilmiş olan hak ve yetkilerden kurtularak Ada nın Türk, Ermeni, Maronit, Latinlerden oluşan azınlıkları içeren tek halkı vardır görüntüsünü yaratarak, kendi kaderini tayin yolu ile görünürde demokratik yoldan Rum çoğunluğun oyu ile ENOSİS e varmaktı. Bunu başarabilmek için Kıbrıs Türklerini dize getirmeleri ve Garanti Anlaşmasından kurtulmaları gerekmekteydi. şeklinde değerlendiren Rauf Denktaş, EOKA cıların saldırıları karşısındaki davranışlarını Biz de bunu önlemek için 1960 Antlaşmaları altında elde ettiğimiz eşitliği, bağımsızlığın ve egemenliğin Rumlara verilmediğini, iki taraftan oluşan bir idareye verildiğini, ortaklıktan dışlanmakla bu haklarımızı Rumlara teslim etmemiş olduğumuzu ulusal direnişimiz ile kanıtlamak zorunda kaldık şeklinde açıklamaktadır. ( Denktaş, 2011) Makarios un Kıbrıs Anayasasıyla cumhurbaşkanı yardımcısına verilen veto hakkını ve yerel yönetimde Türklere verilen hakları kaldırmak istemesi, 1963 Kanlı Noel Olaylarının çıkmasına yol açtı. 4 Aralık tarihinde Baf Kapısı civarında EOKA cı Markos Drakos heykelinin aslında Rumlar tarafından bombalanıp, Türklerin yaptığı iddiaları ortaya çıktı. (Aksaygın,2000: 47) Klerides anılarında Rum liderleri ile taraflarının tavrını ve bu dönemi şu şekilde anlatır: Kıbrıs Rum liderliğinin, 1962 de anayasal sorunlara pratik çözümler bulunması için hazırlanan Türk önerileriyle birlikte ayrı belediyeler, kamu hizmetinde 70-30 oranı gibi diğer anayasal hükümleri de reddetmiş olması, Türklerin kuşkularını iyice artırdı. Üstelik hükümet üyelerinin ENOSİS mücadelesi esnasında öldürülen savaşçıları anma törenlerinde ve milli günlerde yaptıkları vatanperverane konuşmalarda, Kıbrıs Rumlarının EOKA kahramanlarının uğrunda öldüğü ulusal hedefleri (Ada yı Yunanistan a bağlama) gerçekleştirme niyetlerini açıklamaya

299 Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti nin Kuruluş Süreci devam etmeleri, Kıbrıslı Türklerin kuşkuları için yeterli ve gerekli kanıtları sağladı. Makarios la yaptığım konuşmalar sonucu, onun niyetlerini şöyle özetleyebilirim: 1.Makarios, Zürih ve Londra Anlaşmaları ile Türk toplumuna tanınan aşırı hakları, aşama aşama feshederek ve Türkleri, uluslararası azınlık haklarına sahip bir azınlık konumuna indirgemek niyetindeydi. 2.13 maddelik öneriler, aşırı Türk haklarının feshi yönünde atılmış sadece ilk adımlardı. 3.Değişikliğe olan gereksinme, uluslararası anlayış görünce ve Türklerin değişikliklere karşı çıkışı nedeniyle tüm müzakere çabaları başarısız kalınca, Makarios tek yanlı harekete başvuracaktı. 4.Eğer Türk Toplumu anayasanın tek yanlı olarak değiştirilmesini kuvvet kullanarak önlemeye girişirse, güvenlik güçleri ilk iş olarak asayiş ve nizamı sağlamaya çalışacaktı. Bu iş için yetersiz oldukları saptandığı takdirde, İçişleri Bakanı Yorgacis in hazırladığı paramiliter güçler, Türk ayaklanmasını bastırmak için Türkiye nin müdahalesine fırsat vermeyecek ölçüler içinde, tüm olanaklarını kullanarak, güvenlik güçlerine yardımcı olmaya çağrılacaktı. ( Gazioğlu, 2003: 158-159) Makarios un görüşlerini bu şekilde özetleyen Klerides in bu konudaki kendi düşünceleri ise şöyleydi: Ben gidişattan çok memnundum. Bizi ayıran tek şey, 1960 yılından beri Kıbrıslı Türklerin vergi yasa tasarısını onaylamamalarıydı. Örneğin, su sorununu çözmek için baraj yapmak istiyorduk fakat vergi toplayamadığımız için yapamıyorduk. Bu Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk çatışmasından kaynaklanmıyordu. Gerçek bir sorun vardı. Kıbrıs Türk tarafı, anayasası gereğince aldığı mali yardımla, hatta Türkiye den aldığı ekonomik destekle eğitim yükünü taşıyacak durumda değildi. Eğer vergi tasarısını onaylasaydı, Türk Cemaat Meclisi vergi toplamayacaktı. Ancak bu öneri kabul edilmedi. 1964 den itibaren Kıbrıs devletinin bir Kıbrıs Rum devletine dönüştürülmeye başlandığını görüyoruz, en azından fiilen böyle. Kıbrıs Rum Liderliğinin, özellikle 1965 te Makarios un, Kıbrıslı Türklerin azınlık haklarının güvence altına alınması yönünde BM ye verdiği iyi niyet mektubu, yine AKEL in dünyadaki diğer komünist partilere gönderdiği ve Kıbrıs ta, Kıbrıslı Türklerin neden azınlık haklarından başka haklara sahip olamayacaklarını anlatan mektup, benim bu değerlendirmemi daha da güçlendiriyor. Amaç, devletin daha işler hale getirilmesiydi. Ayrı çoğunluk ve vergilendirme konularında devlet mekanizması işler değildi. Anayasada, İngiliz döneminde geçerli olan ve bizim devraldığımız vergi yasalarının en çok altı ay ile bir yıl içinde değiştirilmesi yazılı olduğu halde, iki üç yıl geçmesine rağmen bir türlü uzlaşma sağlayamamıştık. Dolayısıyla biz ayrı çoğunluk sistemini kaldırmak isterken, amacımız devleti daha işler haline getirmekti. İngiliz döneminden kalma yasalarla topladığımız vergilerle istediğimiz icraatları yapamazdık. Bu konuda Kıbrıslı Türklerle uzlaşma sağlayamadık. Bunun nedeni de Kıbrıslı Türklerin kendi Cemaat Meclisleri tarafından vergilendirilmesiydi. Eğer vergileri devlet toplamış olsaydı, Cemaat Meclisi ayrıca vergi toplayamayacaktı. Çifte vergilendirmeyi kimse kaldıramazdı. Bunu yapmak isterken amacımız devleti tekelimize almak değildi. Makarios un önerdiği 13 maddelik anayasa değişikliği önerilerine bakıldığında, orada cumhurbaşkanı yardımcısının yetkilerine dokunulmadığı görülür. Önerilen 13 maddelik değişiklik, devletin daha iyi işlemesi içindi. (Adams- Cottrell, IX: 741) Burada dikkatten çeken yan değişiklik önerileriyle ilgili güç paylaşımının iki etnik unsura dayandığı ve devletin daha iyi işlemesi hususunda ikna sürecinin çalıştırılmamasıydı. Güç paylaşımında oydaşmacı yaklaşım zorlanarak işbirliğini tesis etmek bu tür iki kurucu etnik unsurun olduğu yapılarda kaçınılmazdı. Buradan anlaşılıyor ki devletin iyi

Hande Erol 300 işlemesi konusunda demokratik rıza alma yolları pek denenmemiş ve kaçınılmaz olarak işbirliğinin yerini çatışma almıştı.. (Hasgüler - Özkaleli, 2010: 17-25, 63-67) Tarafsız, diplomatik bir gözle okunduğunda Makarios un 13 maddelik değişiklik önerisi aslında erkin bir toplumdan ötekine aktarılmasından başka bir şey olmadığı görülür. Başka bir deyişle devletin iki toplumlu karakterinin yıkılarak, tek toplumlu yani Helen karakterine bürünmesiydi. Kıbrıs devletinin anayasal ortak sahibi olan Kıbrıs Türkleri bu değişikliklerle geçici misafir statüsüne çekiliyordu. Bunların yanı sıra meşhur bu değişiklik önerilerinin arkasında garantör ülke İngiltere nin Yüksek Komiserinin cesaretlendirmesi de düşündürücüydü. 15 Temmuz 1974 tarihinde Makarios a karşı gerçekleştirdiği darbe, Ada daki dengelerin değişmesine neden olayların başlangıcı oldu. Darbeciler, EOKA cılardan Nikos Sampson ı Makarios un yerine cumhurbaşkanı olarak atıyorlardı. Rauf Denktaş, Bayrak radyosundan yaptığı konuşmada, darbenin Rumların iç meselesi olduğunu vurgulayarak Ada daki Türk varlığının korunması için Türkiye nin müdahalesini talep ediyordu. Çünkü Kıbrıs ta sıkıyönetim ilan eden darbeciler Lefkoşa ve Girne ye hâkim olmuş, Ada da hızla güçleniyorlardı. Böylesi bir durum Türklerin güvenliğini ve yaşam hakkını da tehdit edebilirdi. Darbe karşısında İngiltere ve Sovyetler olayı kınarken, ABD tarafları sükûnete davet etmekteydi. BM ise tatmin edici bir tepki vermiyordu. Dünya kamuoyunda ciddi bir tepki görünmüyordu. Daha önceki yıllarda askeri yetersizlik ve dış baskılar sonucu garantör olma hakkından doğan hakkını kullanamayan Türkiye ise bu sefer sessiz kalmaya niyetli değildi. (Hasgüler- Uludağ,2004: 329) II. Türkiye nin Ada ya Müdahelesi 1964 yılından beri, Kıbrıs Rum yönetiminin hazırladığı ortamda Türk bölgelerinin, Lefkoşa ile Ada sathına yayılmış Rum kontrol, saldırı ve ablukası yüzünden birbiriyle bağlantısı kesilmiş, mevcut Türklerin hayatı çekilmez bir hal alarak yok ve imha edilme noktasına gelmişti. Ancak bu durum 20 Temmuz 1974 sabahına kadar sürecekti. Türkiye 20 Temmuz 1974 tarihinde garantörlük hakkını kullanarak resmen Ada ya müdahale başlamıştı ve başbakan Bülent Ecevit tarafından kamuoyuna Barış Harekâtı açıklanmıştı. Türk müdahalesiyle Ada daki Sampson hükümeti ve Yunanistan daki darbeci rejim yıkılıyordu. BM, ABD ve Batılı devletlerin ateşkes çağrısının ardından 25 Temmuz 1974 tarihinde I.Cenevre Görüşmeleri başladı. Görüşmeler sonucu 30 Temmuz 1974 tarihinde şu kararlar alındı: 1.Ada da bir güvenlik bölgesi kurulacak 2.Rum ve Yunan işgalindeki Türk bölgeleri derhal boşaltılacak 3.Tutsak durumunda olan asker ve sivil personel derhal mübadele edilecek veya serbest bırakılacak 4.Ada da barışın sağlanması ile anayasaya uygun bir hükümet yeniden kurulacak 5.Kıbrıs Cumhuriyeti nde Kıbrıs Rum toplumu ile Kıbrıs Türk toplumu olmak üzere iki otonom idarenin mevcudiyeti kabul edilecek. Yukarıda alınan kararları ve barışı konuşmak için 8 Ağustos 1974 tarihinde taraflar II. Cenevre Görüşmelerinde bir araya geldiler. Ancak Yunanistan ın isteksiz tutumu, İngiltere nin tepkisizliği Türkiye yi başladığı barış harekâtını tamamlaya yöneltti. 14 Ağustos 1974 tarihinde başladığı işi bitirip, Türklerin güvenliğini sağlamak için Türk Silahlı Kuvvetleri II. Kıbrıs Barış Harekâtı nı başlattılar. 2 gün süren harekât sonunda Rumların Türklere yaptığı katliamlar ve toplu mezarlar da gün ışığına çıkıyordu. (Çay,1989: 101)

301 Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti nin Kuruluş Süreci Kıbrıslı Rumlar 1974 de yaşadıkları hayal kırıklığı ve travma ile o zamana kadar kullanmadıkları Kıbrıs bayraklarına sarılmaya ve kullanmaya başlıyor, Kıbrıs Cumhuriyeti nin üyesi olduklarını hatırlamaya başlıyorlardı. Burada önce Yunanistan daki Albaylar Cuntasının Makarios a darbe yapması ve ardından da Kıbrıs ın bölünmesi Rumlarda ciddi bir kırılma yaratmıştı. ( Mavratsas, 2003: 141-156) 1 Nisan 1967 den beri Albaylar Cuntasının etkisinde olan Atina artık Makarios a darbe yaparak onu ortadan kaldırmak ve Kıbrıs ı Megali İdea doğrultusunda Yunanistan a katarak toprak yoluyla iktidarlarına güç katmak istemişlerdi. Kıbrıs ta yeni bir dönemi başlatacak olan olayların kaynağını 15 Temmuz 1974 de Cumhurbaşkanı Makarios a Ada da konuşlanmış olan Yunan Alayının (ELDİK) darbe girişimi oluşturmaktadır. ( İsmail, 2014: 5) Öyle ki Kıbrıs Cumhuriyetini kuran uluslararası anlaşmalara göre Yunan Alayında 950 Helen askeri, Türk Alayında ise 650 Türk askeri konuşlanmıştı. Yunanistan da 21 Nisan 1967 de Albaylar Cuntası Atina da demokrasiyi rafa kaldırmış ve o günden sonra ülkeyi askerler yönetmekteydi. Kıbrıs ta bu şartlarda iç savaş başlamış ve yönetimi Atina adına yürüten EOKA cılar Makarios yanlısı ve AKEL üyesi Rumları tutuklamaya hatta öldürmeye başlamıştı. Türkiye o günlerde garantör ülke sıfatıyla ve Kıbrıs Türklerinin can güvenliğini korumak amacıyla uluslararası girişimler başlatmıştı. Dönemin Başbakanı Ecevit ile Dışişleri Bakanı Güneş İngiltere ye Ada ya müdahale edilmesi konusunda öneriler getirmiş, BM ve ABD ye çağrı yapılmıştı. (Hürriyet, 20 Temmuz 1974:1) Ecevit BM Genel Sekreteri Kurt Waldheim e gönderdiği mesajla Ada da tek meşru yönetimin Türkler olduğunu söylüyor ve darbecilerin reddedilmesini istiyordu. (Milliyet, 20 Temmuz 1974: 1) Ecevit in ve Türkiye nin bu politikası tarihi hakkı ve duygusal nedenlere dayanmaktaydı. Kıbrıs adası 1571 yılında 352 yıl sürecek olan Osmanlı Türkünün hâkimiyeti ile tanışmış ancak 1878 yılında İngiltere, Hindistan yolunu ekonomik, siyasi ve askeri denetim altına almak açısından önemli bir kale olan Kıbrıs ı ele geçirme fırsatını yakalamıştır. İngiltere, Osmanlı- Rus savaşının Osmanlıların aleyhine gitmesiyle, gereğinde Osmanlı İmparatorluğunu Ruslara karşı koruyacağı sözünü vererek Ada yı kiralamıştır. Ancak Türkiye, Ada ve Ada da yaşayan Türk halkıyla yüzyıllardır olan tarihi ve manevi bağları kopmamıştır. ( Erol, 2014: 14) Ecevit Hükümetinin İngiltere yle Kıbrıs a ortak müdahale etme önerisinin sonuçsuz kalması nedeniyle 20 Temmuz 1974 de I. ve II. Paraşüt Taburu Kıbrıs a inmeye başladı (TBMM Tutanakları Dergisi, 20 Temmuz 1974: 8-12).Birinci Barış Harekâtı olarak başlayan bu müdahale 13 Ağustos 1974 e kadar sürdü. Birinci harekâtın sonunda Lefkoşa ve çevresi ile Girne ve çevresi tamamen ele geçirilmişti. İki harekât arasında İkinci Barış Harekâtı ise 14 Ağustos ile 20 Ağustos 1974 tarihleri arasında Mağusa, Mehmetçik (Karpaz),Güzelyurt, Lefke ve Lapta ya dönüktü. İki harekâtın sonunda Kıbrıs Türklerinin yaşam alanları güvence altına alındı ve yeni bir dönem başladı. Kıbrıs ta bugün halen süren sınırlar bu iki müdahale sonunda kuruldu ve Ada iki kesimli, iki bölgeli, iki milletli, iki devletli, iki demokrasili ve iki dinli hüviyetine kavuştu. Kıbrıs Birinci Harekâtın 3. gününde Yunanistan da Konstantin Karamanlis sürgünden geri çağrıldı, Sampson görevden ayrıldı ve yerine Glafkos Klerides getirildi. İngiltere, Türkiye ve Yeni Yunan hükümeti arasında 25 Temmuz 1974 de Cenevre de barış görüşmeleri başladı. Görüşmelere sonradan 9 Ağustos 1974 de Denktaş ile Klerides de katıldı. Lakin 13 Ağustos 1974 de Klerides e yapılan öneri karşısında 48 saat süre isteyince Güneş bunu reddetti ve İkinci

Hande Erol 302 harekât 14 Ağustos 1974 de başlamış oldu. ( Hale, 2003: 163-164, Milliyet, 15 Ağustos 1974: 8) Kıbrıs ta Türkiye nin 2. Harekâtından sonra yeniden görüşme süreci başlamıştır. Kıbrıs sorununa diplomatik yollardan bir çözüm bulmak üzere ilgili taraflar nezdinde temaslara girişen BM Genel Sekreteri Kurt Waldheim Lefkoşa dan Ankara ya gelmiştir. Esenboğa havaalanında verdiği demeçte Waldheim, amacının Kıbrıs sorunu hakkında Türk hükümeti ile görüşmeler yapmak olduğunu bildirmiş ve görüşmelerin uzun sürede başlayabileceğini söylemiştir. Kasım 1974 e gelindiğinde, BM Genel Kurulunda Kıbrıs konusunda kabul edilen karar tasarısının en önemli noktasının, iki toplumun varlığının kabul edilmesi ve bu iki toplum arasında eşit şartlarda kendi liderleri aracılığı ile görüşmelerini sürdürmeleri olduğu konusunda BM deki gözlemciler görüş birliğindedirler. Bu anlayış, Türkiye nin Kıbrıs konusunda yürüttüğü stratejinin isabetli olduğunun da bir teyidi anlamındadır. Çünkü yok sayılmaya çalışılan Türklerin varlığı kabul edilirken, eşit haklara sahip olmaları gerektiği ifade edilmektedir. Aralık 1974 te ise BM Güvenlik Konseyi 365 sayılı kararı alır. Buna göre; Genel Kurul, Kıbrıs sorununu inceledikten sonra, Milletlerarası Barış ve Güvenlik için bir tehdit olan Kıbrıs buhranının devam etmesinden ötürü cidden kaygılanarak, Bu buhranın BM'nin amaç ve prensipleri uyarınca gecikilmeksizin barışçı yollarla çözümü gereğini göz önünde bulundurarak; Bütün devletleri, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin egemenliğine, bağımsızlığına, toprak bütünlüğüne ve bağlantısızlık siyasetine saygı göstermeye ve bu devlete karşı bütün eylem ve müdahalelerden kaçınmaya çağırır. Kıbrıs Cumhuriyeti'ndeki bütün yabancı askeri kuvvetlerin ve yabancı askeri varlığın ve personelin süratle geri çekilmesi ve bu devlete yönelik bütün yabancı müdahalelerin durdurulmasında ısrar eder, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin anayasa sisteminin Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk toplumlarını ilgilendiren bir sorun olduğunu düşünür. Genel Sekreterin iyi niyet çabaları ile iki toplum temsilcileri arasında eşitlik esası uyarınca ilişkilerin ve görüşmelerin başlamasını uygun bulur ve bu ilişki ve görüşmelerin, bunların temel ve meşru haklarına dayalı karşılıklı olarak kabul edilebilir bir siyasi çözüme serbestçe ulaşılması amacıyla devam etmesini diler. Bütün göçmenlerin güvenlik içinde evlerine dönmeleri gerektiğini düşünür ve ilgili tarafları bu amaca yönelik acil tedbirler almaya çağırır. BM, bu kararda da Ada dan askeri kuvvetlerin çekilmesinde ısrarcı olmuştur. BM dönem içerisinde, özellikle 1954 ten sonra, Kıbrıs konusunda müdahil olmuş ve ilk dönemlerde inisiyatif alarak etkin bir konumda politika üretmiştir. Ancak geçen zaman içerisinde, aldığı kararların taraflar üzerindeki etkinliğini sağlayamaması kontrolü kaybetmesinde etkili olmuştur. (Küçükoğlu, 2012: 271-272)

303 Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti nin Kuruluş Süreci III. Kıbrıs Türk Federe Devleti nin Kuruluşu Türkiye nin 1974 yılında Ada ya müdahalesinden, 1975 yılında KTFD nin kuruluşuna kadar geçen sürede, Rauf Denktaş, Cemaat Meclisi Başkanı olarak Ada da söz söyleyebilen yetkili tek kişiydi. KTFD 1975 yılında kuruluyor ancak başka aday olmadan Denktaş iktidara geliyordu çünkü Ada da gerçek anlamlı siyasi bir yapılanma mevcut değildi. Daha önceki bölümde üzerinde durulan TMT, Ada da yaşayan Türklerin arasında oluşturduğu birlik ve beraberlikle, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti nin kuruluşuna giden yolda mihenk taşı sayılabilir. Ancak Rumlar karşısında, Rumlarla hukuksal açıdan eşit statüde olmak için siyasi ve legal örgütlenme yoluna gidilmeliydi. Kıbrıs Cumhuriyetinin fiilen ortadan kalkması, Kıbrıs Türklerini ayrı bir yönetim altında yaşamaya sevk etmişti. KTFD, o günün şartlarında bir geçiş dönemiydi. Kavramsal açıdan bakıldığında, federasyon tanımıyla, KTFD nin içinde bulunduğu durum uyuşmamaktadır. Ortada bir federe devlet vardır ancak bir merkez ya da herhangi bir yere bağlı değildir. Merkeze bağlı diğer bir federe devlet yoktur. Federe devlet ismi, Kıbrıs Türk toplumunu bir çatı altında birleştirip, tanımlama isteğinden ortaya çıkmıştı. Kıbrıs Türk Federe Devleti, Kıbrıs Türklerinin politik, ekonomik, sosyal ve idari ihtiyaçlarını karşılamak ve Kıbrıs ta Rum kesiminin de dikkate alacağı, (Zürih ve Londra Anlaşmalarının zemin oluşturabileceği) bir çözüm anlayışıyla daha sonra kurulacak iki kesimli federal bir Kıbrıs Cumhuriyeti ne zemin hazırlamak için Kıbrıslı Türkler tarafından kurulmuştu. ( Milliyet, 14 Şubat, 1975: 1) Güvenlik Konseyi, KTFD nin kuruluşunu, 12 Mart 1975 günü ve 367 sayılı kararında kınamakla birlikte, iki toplumu eşitlik içinde en kısa zamanda görüşmelere çağırmıştır. (Armaoğlu, 1998: 815) KTFD Anayasası 8 Haziran 1975 tarihinde halkoylaması ile kabul edilmiştir.(aydoğdu, 2005: 153) Bu dönemi anlatan Denktaş, kendisinin bağımsız devlet talebine karşın Türkiye nin istediğiyle federe devlet ilan ettiklerini söylemektedir: Türkiye de Irmak hükümeti işbaşında. Geçici bir hükümet. Dışişleri Bakanı Melih Esenbel, bana telefon eder ve der ki: -Amerikalılar ile İngilizler bu Makarios tan usandılar. Amerika da, İngiltere de, Yunanistan da dolaşıyor, olumsuz beyanatlara devam ediyor. Bunu Kıbrıs a göndermek istiyorlar. Bizden de izin istediler. Biz buna razı olduk sen ne dersin? Bunun üzerine ben de Makarios un sadece Rumların cumhurbaşkanı olduğunu, Kıbrıs ın cumhurbaşkanı olamayacağını göstermek için Ada ya gelişiyle birlikte ayrı bir devlet olduğumuzu ilan etmemiz gerektiğini söyledim. Ama ilan edeceğiniz devletin adını federe devlet koyun. Rumlar da kendi federe devletlerini ilan ederlerse 3 ay, 6 ay içerisinde federasyonun sınırlarını, yetkilerini konuşursunuz ve bu iş biter. Bunu yapmayacaklarını söyleyip ayrı devlette ısrar etmem üzerine de - Biz bunu kaldıramayız. Sizin şimdi adınız Kıbrıs Türk Yönetimi, federe devlet adını almakla bir devlet mevhumuna sahip oluyorsunuz, 5-6 ay zarfında Rumlar yola gelmezse, kendi federe

Hande Erol 304 devletlerini kurmazsa, federasyonu oluşturmazsa o zaman siz ayrı devlet ilan edersiniz o zaman biz de destekleriz (Denktaş, 1999: 482). Ancak işler Türkiye nin planladığı gibi gitmeyecekti. Denktaş, bağımsız devlet kurmak için 5-6 ay değil, 8 sene beklemek zorunda kalacaktı. Aslında KTFD nin kurulmasının ardında yatan gerçek sebep 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekâtı ile Türk tarafının iki ayrı ve bağımsız yönetime dayalı politikasının parçasıydı. Denktaş a kalsa bağımsız Türk devleti hemen ilan edilmeliydi. KTFD nin ilanında Kıbrıs devletinin anayasasını değiştirerek federal bir anayasa yapılması ifadesi yer alsa da, Denktaş bu değişikliğe karşı çıkıyordu. Ya Kıbrıs Cumhuriyeti nin toplum düzeyine indirilmesi ya da Kıbrıs Türk toplumunun devlet düzeyine çıkarılması gerektiğini savunuyordu. (Hasgüler, 2004: 39-42, Milliyet, 16 Kasım 1975: 6) KKTC nin ilanına kadar 8 yıl yaşayan federe devlet(1975-1983), tüm Ada yı kapsama iddiası olmayan ama Kıbrıs Türklerinin kendi yönetimlerine kendilerinin sahip olduğu bir yapıydı. Kıbrıs Türk Federe Devletinin kurulması ile KKTC nin kurulması arasında Kıbrıs Türklerinin destekçisi Türkiye nin uluslararası alandaki prestiji ve gücü bakımından ciddi farklılıklar vardı. İlkinde dünyadaki statüsü ve prestiji baş gösteren ekonomik ve siyasi istikrarsızlıklara rağmen yüksekti. Rejimi ve demokratik yapısı itibarıyla kabul gören bir ülkeydi. İkincisinin kuruluşu ise son 3 yılını askeri rejim altında ve insan hakları başta olmak üzere tartışmalı ve prestiji neredeyse yok denecek düzeydeydi. Bu iki farklı statüdeki Türkiye nin güçlü olduğu ve rejimi meşru olduğu şartlarda geliştirdiği ve desteklediği KTFD daha muteber olarak muamele görmekteydi. Bu durumun üzerine Kıbrıs Türklerinin iç siyasal tartışmaları arasında olan KTFD Anayasasındaki 2 dönemle sınırlı devlet başkanlığı konusunu, KKTC anayasasında sınırsız bir hale getirilmesi de önemli bir tartışma konusu olmuştu. Bununla birlikte Türkiye deki iki dönemdeki farklılıklar da Kıbrıs Türkleri üzerinde olumsuz etkilerde bulunmuştur. Bunların yanına bir de rejimi Avrupa ülkeleri arasında tartışmalı Türkiye nin KKTC ilanıyla birlikte Kıbrıslı Türk muhalifler, Yunanistan ve Kıbrıs Rumlarının negatif propagandasının etkisi de bu ülkelerde ciddi etki yapmıştı. Bunun etkisini KKTC nin ilanının hemen 3 gün sonrasında BM Güvenlik Konseyinin aldığı 18 Kasım 1983-541 sayılı bu ülkeyi tanımama kararı ve çağrısıyla da anlamak mümkündür. ( Erol, 2014: 155) IV. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti nin İlanı Rauf Denktaş, 1983 sonbaharında Rumlarla eşit statüde müzakere etmek için yıllardır beklediği fırsatı buluyordu. Denktaş yıllardır hayallerinde yaşattığı uygun şartların oluşması, ayrı devleti, fiilen de yaşatmak için harekete geçiyordu. Denktaş ın aklında önemli iki parametre vardı; Türkiye de uygun koşulların oluşması ve federasyon taraftarlarını ekarte etmek. Denktaş bu süreci şöyle anlatır: Önemli olan bu yola çıkmaktı. Yıllarca bu yolda değildik. Ama bu meramı anlatmak da güç oldu. Bu nedenler bu kararda olduğumuzu ve bunu yapmak istediğimizi ben kendi arkadaşlarıma söyledim. O inandığım arkadaşlarımın da siyasi partilerde inandıkları arkadaşları vardı. İşte onlar kanalıyla partilerde bir hücre çalışması yaptık. Bu hücrelerden tamamdır cevabını alıp bağımsızlığa gidelim dendiği ve biz de bütün hazırlıklarımızı, hatta bildirilerimizi tamamladıktan sonra iş zamanlama meselesine kalmıştı. Zamanlama da şöyle yapıldı: Türkiye de bir hükümet gidecek bir hükümet gelecek. Giden bize ne derse etkisiz olacaktı. Gelen ise emrivakiyi bulacak. Bundan daha iyi bir zamanlama olamazdı. (Gürkan, 2000: 72) Bağımsızlık ilanının ayak sesleri kamuoyunda 1983 yılının başından itibaren duyulmaya başlanmıştı. Denktaş 20 Mayıs 1983 tarihinde ayrı devlet mi ilan ediyorsunuz sorusuna:

305 Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti nin Kuruluş Süreci Bizim devletimiz vardır. Kıbrıs devletinin içerisindeyiz. Bundan bizi attılar, 20 yıldır Kıbrıs devletinin bir kısmında Türk halkı olarak devletimiz vardır. Biz bunun şeklini yeniden gözden geçirme zamanı geldiği kanısındayız, bunları görüşeceğiz diyerek bağımsızlık sinyallerini veriyordu. (T.C Dışişleri Bakanlığı Kıbrıs-Yunanistan İşleri Dairesi Başkanlığı, 1984: 75) Denktaş, 22 Mayıs 1983 tarihinde Birlik gazetesine verdiği demeçte beklenen bağımsızlığın gerekçelerini açıklıyordu: Rum idaresinin meşru hükümet olarak tanınması ve barış harekâtından sonra Cenevre Anlaşması ile kayda getirilen durum gerçeğinin unutulması, Kıbrıs meselesinin uzayıp gitmesine neden olmuştur. Kıbrıs ın bir bütün olarak bağımsızlığını, bağlantısızlığını korumasının yolu, Kıbrıs Türklerinin kurucu ortaklık hakkını cesaretle değerlendirerek Kuzey Kıbrıs Cumhuriyeti kurmalarından geçer. (T.C Dışişleri Bakanlığı Kıbrıs-Yunanistan İşleri Dairesi Başkanlığı, 1984: 80) Türkiye, Kıbrıs konusunda Denktaş yerine başka bir isimle devam etmek istemiyordu, davayı Denktaşsız yürütmenin zorluğunun farkındaydı. Ancak Denktaş bağımsızlık istiyordu. Türk Dışişleri Bakanı İlter Türkmen, bağımsızlık ilanını destekliyordu ancak Evren in başkanlığındaki Milli Güvenlik Konseyinin ikna edilmesi gerekiyordu. Uzun süren tartışmalar sonucu Milli Güvenlik Konseyi de bağımsızlık fikrini onayladı. Türkmen in ifadesine göre, Türk karar vericiler, eğer bağımsızlık ilan edilirse Rumlarla müzakere zemininde daha avantajlı bir duruma gelinebileceğini düşünüyordu. (Satan - Erdoğan, 2012: 450) Türkiye tarafından bağımsızlığın desteklenmesinin başka bir nedeni ise Denktaş ın yeniden cumhurbaşkanı seçilmesinin önünü açmaktı. Çünkü 1975 yılında ilan edilen KTFD nin anayasasına göre, Denktaş ikinci defa cumhurbaşkanı seçilmişti ancak bir daha seçilemeyecekti. Türkmen bu durumu şöyle ifade ediyordu: Unutulmamalıdır ki, KKTC nin kurulması ile güdülen bir gaye de Denktaş ın cumhurbaşkanlığının devamını sağlamaktı. Bağımsızlıktan önceki Federe Devlet Anayasası seçilmesine imkân vermiyordu. KKTC nin kurulması ile kabul edilen yeni anayasa bu olasılığı açmıştır. ( Hasgüler - Tüzünkan, 2010: 65-66) KKTC nin ilan edileceği her ne kadar cumhurbaşkanı Kenan Evren, Türk Dışişleri Bakanı İlter Türkmen, Ankara daki çeşitli Dışişleri mensupları ve Ada daki Türk büyükelçiliği mensupları, tarafından bilinse de, 12 Eylül darbesi sonrası ilk sivil seçimlerden lider çıkarak başbakan olacak Turgut Özal tarafından bilinmemekteydi. ( Batu, 2013) Ancak Ada da söylentiler dolaşmaya başlamıştı. Ada sokaklarında insanlara 14 Kasım 1983 günü yarın Denktaş ın mecliste çok önemli bir konuşması olacak şeklinde el altından haberler iletiliyordu. (Sömek, 2012: 75) Bu arada 17 Ağustos 1983 tarihinde KTFD Meclisinin aldığı 44 sayılı karar doğrultusunda, bağımsızlık ilan edileceği anlaşılıyordu. BM Genel Kurulunun, 13 Mayıs 1983 tarihinde aldığı 253 sayılı karar, Türk tarafı açısından mutlaka tavır konması gereken bir karar olarak nitelendirildi. ( Demirel, 2003: 108) Söz konusu kadar: 13 Mayıs 1983 tarihinde, BM Genel Kurulu nun aldığı 253 sayılı kararla Rum egemenliğinin adanın kuzeyine yayılmasına olanak sağlanmış ve tüm Rum göçmenlerin geri dönmeleri istemiştir. Bu karar, Kıbrıs Türklerinin Ada daki varlıklarını, Kıbrıs Cumhuriyeti ndeki kurucu ortaklık haklarını inkâr eden, toplumlararası görüşmelerin zemini oluşturan eşitlik ilkesini çiğneyen, Türkiye nin garantör ülke sıfatıyla yasal olarak yaptığı barış harekatını bir istila olarak göstermeye çalışan ve diğer devletlere gayri meşru Rum Hükümeti yönetiminin, Kıbrıs Türklerine kabul ettirilmesi için yardım çağrısında bulunan, Kıbrıs ta iki toplum arasında uzlaşmaya varılmış 77-79 Doruk Anlaşmalarına ters düşen bir karardı. ( Hasgüler, 2009: 178)

Hande Erol 306 Ada daki bu hareketlilik karşında dönemin Dışişleri Bakanı İlter Türkmen, Denktaş ın son açıklamaları beklediğimiz açıklamalar değildir veya Savunma Bakanı Haluk Bayülken, şu sırada bir takım sansasyonel ve heyecan yaratıcı beyanlar vermenin doğru olduğuna inanmıyoruz şeklinde açıklamalar yapsalar da durumdan haberdarlardı. ( Kızılyürek, 2009: 73) Denktaş, parlamentoda yer alan tüm partilerin ve milletvekillerinin tümünü 14 Kasım 1983 gecesi yemeğe davet ediyor, ertesi gün bağımsızlık ilan edileceğini açıklıyordu. Denktaş ın ifadeleri ile KKTC nin ilanı şöyle olmuştur:... 14 Kasım dı ikametgâhımda bir yemek verdim bütün partilere. Muhalefet partisinin içinden Sayın Suat Veziroğlu nu ve onun gibi arkadaşları da bundan başka çare yoktur diye ikna ettik. O yemeği güle oynaya yedik, artık ertesi gün ilan edeceğim devleti. Saat 12 ye doğru peki dedim afiyetle yemeği yediniz. Size bir haberim var. Yarın biz devlet ilan ediyoruz. Başka çare yok. CTP ve TKP derhal Sen nasıl yaparsın? Ne münasebetle yaparsın? Türkiye ye sordun mu? Dediler. Dedim Şimdiye kadar Türkiye ye sorarak hareket ederim diye bana saldırıyordunuz. Türkiye ye sormam mı lazımdı? Canım biz bunu yarın yapıyoruz. Benim istediğim sizden oybirliğiyle çıkmasıdır kararın. Güçlü çıkmamız için. Çünkü devletin doğuşuna hayır diyen partiler olarak kalırsanız herhalde yeni devletin meclisinde rol alamayacaksınız. Derhal telefonlara sarılmak istediler hâlbuki biz telefonları kestik, dünyayla irtibat kesilmişti. Gece yarısı büyükelçiliğe gitmişler, büyükelçinin haberi var tabii ki. İnal Batu ya Efendim Denktaş yarın devlet ilan ediyor demişler. Ne yapalım demiş Edecekse eder ne yapabiliriz bu saatte? ( Batu, 2013 ) O gecenin sabahında, 15 Kasım 1983 tarihinde KKTC resmen kuruldu. Yayınlanan 24 maddelik bağımsızlık deklarasyonunda, Kıbrıs Türkü nün 20 yıllık mücadelesi anlatıldıktan sonra, BM İnsan Hakları Demeci, BM Anlaşması ve diğer milletlerarası belgelerin tanıdığı selfdeterminasyon hakkının kullanıldığı belirtilerek, Dünya ve Tarih önünde, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti nin bağımsız bir devlet olarak kurulduğunu ilan ediyoruz deniyordu. KKTC yi ilk tanıyan devlet Türkiye oldu. Zaten başka hiçbir devlet de tanımadı. Bağımsızlığa en şiddetli tepki, Yunanistan, Kıbrıs Rumları ve İngiltere den geldi. (Armaoğlu, 1998: 960) Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan, kararı, yasa dışı ve kabul edilemez olarak yorumladı. 16 Kasım da Yunanistan, Türkiye ye bir protesto notası verdi. 18 Kasım da BM Güvenlik Konseyi toplanarak, Pakistan ın ret, Ürdün ün çekimser oyuna karşılık, 13 oyla 541 sayılı kararı aldı. Buna göre; KKTC nin ilanı hukuksal olarak geçersiz kabul ediliyor ve geri alınması çağrısında bulunuluyordu. Türkiye, söz konusu kararı tanımadı. Denktaş ise, Güvenlik Konseyinin Çin i 30, Doğu Almanya yı 25 yıl yok saydığını ama bugün iki devletin de BM içinde yer aldığını belirterek, geri adım atmayacaklarını söyledi. ( Fırat, 2004: 108) KKTC nin ilan edilmesini, eski Lefkoşa Büyükelçisi Asaf İnan şöyle değerlendirmektedir; KKTC nin ilanı Kıbrıs sorununda çok önemli bir olaydır. Sorunun gelişiminde bu kademeye gelinceye kadar birçok basamak geçilmiştir. Rum-Yunan tarafının asırlar boyu sürdürdüğü ENOSİS takıntılı yaklaşımı 1960 Anlaşmalarına aykırı olarak Kıbrıs Cumhuriyeti nin tek başına sahiplenme tehdidi ve çabası, Ada çapında Kıbrıslı Türklerin EOKA çetelerinin baskısı ve terörü altında yaşamaya başladığı acılar, bu arada müzakereler, alınan bozulan kararlar, tutulmayan mutabakatlar ve oyalama niyetiyle yapılan yeni yeni anlaşmalar, Rum tarafının uzlaşmaz tutumunun Türk halkına getirdiği yaşamsal kısıtlamalar ve zorluklar, bütün bunlar Kıbrıs sorununun kesinlikle gözden uzak tutulamayacak gerçekleridir. KKTC nin ilanından evvel, Kıbrıs Türk halkının haklarının ve canının korunması maksadıyla başlatılan mücadelede etkili bir şekilde kurulan örgütlerden Otonom İdareye geçiş, Barış Harekâtından

307 Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti nin Kuruluş Süreci sonra da Federe Devlet kuruluşlarına geçişler, Türkiye de ve Kıbrıs ta sorumlu yetkililerin ve kurumların birbirlerine danışmaları ile atıldı. Kıbrıs sorununa muhtemel çözüm arayışlarında coğrafi ve hukuki olarak şekillenmiş KKTC nin varlığını temel yapı ya da dayanak olarak görmek, geleceğe çok daha güvenli bakmanın en sağlıklı yoludur. ( İnanç, 2007: 46-50) Hem Denktaş ın hem de Türkiye açısından Türkmen in ifadeleri analiz edildiğinde bu dönemde devam eden müzakerelerin sonuç vermemesi Kıbrıs Türklerini, yeni bir format altında örgütlenmeye sevk ettiği görülür. KKTC nin oluşumu kendiliğinden ortaya çıkan bir durumdan ziyade koşulların gerekliliğinin bir sonucuydu.1968 yılından beri devam eden toplumlararası görüşmelerde masaya Türk kesimi de Rum kesimi de toplum liderleri sıfatıyla katılıyordu. Ancak, masadan kalkıp kendi toplumlarının karşısına kendi unvanları ile çıkıyorlardı. Masada bu unvanlar geçerli olmasa da, masadaki dengeyi sağlamak adına, eşit statü gerekmekteydi. Sonuçta, bir tarafta devlet, bir tarafta devlet olduğu kabul edilmeyen bir toplum vardı. Ama KKTC nin ilanını tek başına bu gereksinime bağlamak doğru değildir. Çünkü o dönemde müzakere süreci aktif değildi. Müzakereler zaman zaman ortaya çıkıp, zaman zaman askıya alınan bir seyir takip ediyordu. Dolayısıyla kısa vadede KKTC nin bir anda ilan edilmesini gerektiren bir durum yoktu. Ancak, toplamda bu ilanı gerektiren nedenler vardı. Bunları, iç ve dış nedenler olarak ayırmak mümkündür. İç nedenlere bakıldığında, ilk olarak Denktaş ın tekrar aday olabilmesinin önünün açılmasıydı.1975 yılında kabul olunan KTFD anayasasına göre, devlet başkanı ABD de olduğu gibi iki dönemden fazla seçilemezdi. Bu koşullar altında, 1976 ve 1981 devlet başkanlığı seçimleriyle iki dönem devlet başkanlığı yapan Denktaş, 1986 seçimlerinde aday olamayacaktı. Böyle bir konuda anayasa değişikliğine gidilmesi, kamuoyu tarafından hoş karşılanmayabilirdi. Bakanlar Kurulu aldığı 13 Mayıs 1983 tarihinde gizli bir kararla, ucu federasyona açık bir bağımsız devlet ilan edilmesine karar verdi. KKTC nin ilan edilmesinde, Denktaş ın kendi inisiyatifini kullandığı ve Türkiye nin itirazlarına karşı, bu ilanı gerçekleştirdiği ifade ediliyordu. (Hasgüler, 2009: 175) KKTC nin ilan edilmesinde etkisi olan dış faktörler de bulunmaktaydı: 9 Ağustos 1980 tarihinden beri devam eden görüşmelerin ve 17 Ağustos 1983 tarihinde KTFD Meclisinin aldığı 44 sayılı karar doğrultusunda, bağımsızlık ilan edileceği anlaşılmıştı. BM Genel Kurulunda, 13 Mayıs 1983 tarihinde alınan 253 sayılı karar, Türk tarafı açısından mutlaka tavır konması gereken bir karar olarak nitelendirildi. Bu karar, Kıbrıs ta iki toplum arasında uzlaşmaya varılmış 77-79 Doruk Anlaşmalarına aykırıydı. Bu anlaşmalarda iki kesimli federasyon üzerinde anlaşmaya varılmıştı. Şimdi Rum tarafının, BM Genel Kurulu kararını benimsemesi, 77-79 Anlaşmalarını kabul etmediğini ifade ediyordu. Uluslararası konjonktürdeki bu gelişmeler, Denktaş ı hayallerine bir adım daha yaklaştırıyordu. Denktaş, bu durumu şu şekilde anlatır: Rum-Yunan ortaklığının bu olumsuz tutumu, Kıbrıs Türk tarafını yeni bir değerlendirme yapmaya sevk etti. Kıbrıs Türk halkı kendi kaderini kendisinin tayin etmesi gerektiğine inandırdı. 15 Kasım 1983 Salı sabahı KTFD Meclisi, Bağımsızlık Bildirisini dünyaya ilan etti. KKTC kuruldu. (Hasgüler, 2009: 178) Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, bağımsızlık kararının ardından ilk resmi görüşmesini Türkiye nin Lefkoşa Büyükelçisi İnal Batu ile yapmıştır. 15 Kasım günü, Türkiye nin büyükelçisi İnal Batu, Denktaş ı ziyaret ederek Türkiye nin tanıma kararını bildiriyor, birkaç gün içinde de güven mektubunu sunarak resmen yeni ilan edilen KKTC de Türkiye nin büyükelçisi oluyordu. ( Erol, 2014: 160) Görüşmeden sonra yaptığı açıklamada Denktaş, Halkımızın kaçınılmaz durum karşısında iradesini kullanarak bağımsız devlet ilan ettiğini Türkiye ye resmen bildirdik açıklamasını yaptı. (Milliyet, 16 Kasım 1983: 3) Batu nun

Hande Erol 308 ardından Denktaş, BM Genel Sekreterinin özel temsilcisi Hugo Gobbi ile de bir görüşme yaparak bağımsızlık ilanını BM ye duyurmuştur. (Milliyet, 16 Kasım 1983: 3) Kendisinin kaleme aldığı bağımsızlık bildirgesinde Denktaş: Kıbrıs ta 20 yıldan beri vuku bulan gelişmeler ve bu gelişmelerin bugün ulaştığı nokta, bazı gerçeklerin dünya kamuoyu önünde açıkça söylenmesini zorunlu hale getirmiştir... Kıbrıs Cumhuriyeti, Kıbrıs Türk Halkı ile Kıbrıs Rum Halkı nın ortaklığına dayalı bir devlet olarak kurulmuştu. İki milli toplumun anlaşması suretiyle kurulmuş olan bu ortak Cumhuriyeti, Kıbrıs Rum Yönetimi, 1963 ten başlayarak, yıkmış ve yok etmiştir... Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti nin, Birleşmiş Milletler ülkelerine bağlılığını Bağlantısızlık dışında bir dış politika izlemeyeceğini iki büyük devletle ve bütün ülkelerle ilişkilerinde, Doğu Akdeniz de barış ve istikrarın ve dengelerin korunmasını daima ön planda tutacağını ve hiçbir askeri blok a katılmayacağını, Kuzey Kıbrıs ı dünyada, Akdeniz de ve yakın bölgemizde barışın hüküm sürmesine hizmet edecek, bağımsız ve bağlantısız bir barış ve huzur bölgesi olarak tutmaya azimli ve kararlıyız... (Aydoğdu, 2005: 176-185) Denktaş ın Türk basınına mesajı ise bundan sonra yanımızda sıkı durun oluyordu. (Milliyet, 16 Kasım 1983: 11) Bağımsızlık ilânından üç gün sonra Bakanlar Kurulu yeni bayrağı belirlemiştir. Eski Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağının zemini üstünde, sol köşede Ay-Yıldızlı kırmızı Türkiye Cumhuriyeti bayrağı yer almıştır. Meclis, kurucu Meclise dönüştürülmüştür. Yeni devletin ayrı bir marşı olması düşünülmemiş ve Rum kesiminin Yunan milli marşını benimsemesi nedeniyle, İstiklal Marşı nın kullanılması kabul edilmiştir. KKTC nin ilanından sonra devlet protokolünün sırası da değiştirilmiştir. Bu teklifi bizzat Türkiye Büyükelçisi Asaf İnhan yapmıştır. İnhan artık böyle şey olmaz, artık burada başka bir devlet var, benim bu devletin başbakanından daha önde olmam, meclis başkanından daha önde olmam yakışık almaz diyerek protokoldeki yerinin değiştirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Yapılan başka bir değişiklik ise Türkiye Büyükelçiliğinin ikinci adamının tüm Bakanlar Kurulu toplantılarına katılması ve ikinci bir başbakan gibi davranarak toplantıyı büyükelçiye rapor edilmesinin yine Asaf İnhan ın 1984 yılında kaldırtması olmuştur. Buradan bağımsızlık ilanı sonrası Türkiye nin Kuzey Kıbrıs siyasetine daha az müdahale ettiği sonucu çıkarılabilir. Milliyet gazetesinin 26 Kasım 1983 tarihli haberine göre, Kuzey Kıbrıs ın Karpaz bölgesinde 850 Türk ile beraber yaşayan 620 Rum Türklerle bir arada olmak-tan şikâyetçi olmadıklarını belirtmişler ve KKTC vatandaşı olmayı kabul edebileceklerini söylemişlerdir. ( Yılmaz, 2014: 99-100) A. KKTC nin İlanına Tepkiler Bağımsızlığın ardından kamuoyunda çeşitli görüşler yerini alıyordu. Gazeteci Sami Kohen, bağımsızlık için hem sürprizdir, hem sürpriz değildir. Sürprizdir çünkü son zamanlarda bağımsızlıktan sık söz edilmiş fakat çeşitli gelişmeler karşısında plan bir nevi buzdolabına konmuştur. Sürpriz değildir çünkü son günlerde Kıbrıs Türk Yönetiminin bağımsızlık ilanı için en iyi zamanın şimdi olduğu görüşünü savunduğu biliniyordu diye yazıyordu. (Milliyet, 16 Kasım 1983: 11) Kohen, yeni kurulan KKTC nin tanınmama nedenlerini, Kıbrıs ın (Rum yönetiminin hâkim olduğu Kıbrıs Cumhuriyeti), bir devlet olarak tanınması nedeniyle Türklerin toplu olarak yaşadıkları Kuzeyde bağımsızlık ilân etmesi ayrılıkçı bir hareket sayılması,

309 Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti nin Kuruluş Süreci Dünya kamuoyunda özellikle Üçüncü Dünya Ülkelerinde merkezi hükümetten kopmak isteyen devletlerin olması, Batı nın ve Doğu nun çıkarının Kıbrıs ın statüsünün değişmemesi doğrultusunda olması, Rum yönetiminin İngiltere ye üs vermesi ve Sovyet Rusya ile ilişkilerinin iyi düzeyde olması ve Türkiye nin kendi görüşünü dünyaya yaymakta ve savunmakta pek başarılı olamaması olarak belirtiyordu. (Milliyet, 22 Kasım 1983: 11) Siyaset bilimci Esat Çam ise bağımsızlık kararını uzun zaman önce alınması gereken bir karar olarak yorumluyordu. (Milliyet, 16 Kasım 1983: 11) Anayasa hukukçusu Orhan Aldıkaçtı ise kararı endişe verici olarak değerlendiriyordu: Gelecek için ciddi endişelerim var, şahsen üzüntü verici bir zamandır. (Milliyet, 16 Kasım 1983: 11) Türkiye deki siyasi partiler KKTC nin ilânını memnuniyetle karşılaşmışlar ve bu ilânının Rum davranışlarının kaçınılmaz sonucu olduğuna vurgu yapmışlardır. Bülent Ecevit te Kıbrıs Türk Meclisi nin bağımsız devlet ilânını kaçınılmaz saydığını belirterek karar, Kıbrıs gerçeğinin Rum tarafınca yıllardır göz yumulmasının doğal sonucudur demiştir. Kıbrıs Türk Meclisi nin federal devlet amacına bağlılığını özellikle vurgulaması da Kıbrıs Türklerinin iyi niyetinin ve yapıcı tutumunun yeni bir kanıtı olduğunu değerlendirmiştir.(yılmaz, 2014: 101) KKTC nin ilanına dış tepkiler de gecikmiyordu. Yunanistan, bağımsızlığı tanıyan Bangladeş ile diplomatik ilişkilerini kesiyordu. (Milliyet, 17 Kasım 1983: 1) KKTC nin ilanından sonra İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher, Cumhurbaşkanı Kenan Evren e mektup yazarak, Ankara dan bağımsızlık kararını iptal ettirmesini istiyordu. (Milliyet, 16 Kasım 1983: 1) ABD Kongresi ise KKTC için kınama kararı alıyordu. (Milliyet, 18 Kasım 1983: 1) BM Genel Sekreteri Perez de Cuellar, Kıbrıs ta yeni devletin ilanından derin üzüntü duyduğunu belirterek, bu kararı BM Güvenlik Konseyi kararlarına aykırı bulduğunu ifade ediyordu. (Milliyet, 18 Kasım 1983: 1) KKTC nin ilanından sonra Batılı devletlerin tepkileri karşısında Türkiye nin nasıl bir tutum izleyeceği Cumhurbaşkanı Kenan Evren in şu sözlerinden belli oluyordu: Bu noktaya gelindikten sonra bağımsızlık ilanından geri dönüş beklemek olanaksız. Denktaş ın bu konuşmalarını ve halkın gösterilerini takiben başta ABD olmak üzere İngiltere ve Almanya gibi ülkelerden üzerimize baskı geleceği kuşkusuz. Onlara vereceğimiz cevap self-determinasyon haklarını kullanıyorlar, Denktaş bizim telkinlerimizi dinlemiyor şeklinde olacaktır ( Karaca, 2010: 325) Evren in vurguladığı gelinen nokta, daha önceki bölümlerde üzerinde durulan KKTC nin ilanının sağlayan iç ve dış nedenlerdi. Ankara ve Denktaş arasında gizlilikle yürütülen bu süreçte, 12 Eylül darbesi sonucu iktidara gelen Türkiye deki askeri yönetimin lideri cumhurbaşkanı Kenan Evren, Tunus, Libya, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün, Pakistan, Bangladeş, Endonezya, Malezya ve Suudi Arabistan gibi Müslüman ülkelerin liderlerine mektup yazarak ilan edilecek KKTC nin tanınmasını istemiştir. Hepsi Müslüman olan bu ülkelerden sadece Bangladeş, KKTC yi tanımış ancak İngiltere nin baskısıyla, 2 gün sonra kararını değiştirmiştir. Diğer ülkelerin de KKTC yi tanımamasının nedeni İngiltere ve ABD nin baskısıdır. Çünkü bu ülke vatandaşlarının birçoğu İngiltere ve ABD de çalışmaktaydı. ( Batu, 2013 ) Pakistan Büyükelçisi ise kamuoyuna KKTC yi mutlaka tanıyacağız açıklaması yapsa da İngiltere ve ABD nin baskısıyla bu söylemi fiiliyata dökememiştir. (Milliyet, 16 Ocak 1984: 7) Tüm bu gelişmelerden habersiz olan Özal, iktidara geldikten sonra, o tarihteki Türkiye nin Lefkoşa Büyükelçisi İnal Batu yu Ankara ya çağırarak durum hakkında bilgi

Hande Erol 310 almıştır. Özal ın durumdan habersiz olması karşısında şaşıran Batu, KKTC nin ilan edilmesinin nedenini Özal a şu şekilde açıklamıştır: Ortada federasyon olmadan kurulan Kuzey Kıbrıs Türk Federe Devleti ne Rum tarafı ne de Batılı devletler tarafından itibar görmemekteydi. Eğer bağımsız bir devlet ilan edilirse müzakerelerde Türk tarafı da Rum tarafı ile eşit bir konuma sahip olacaktı böylece Kıbrıs sorununda çözüme varılabilecekti. ( Batu, 2013 ) Türkiye nin planı yukarıda adı geçen devletlerden yarısı bile KKTC yi tanısa bunun uluslararası arenada zamanla rüzgârın KKTC lehine eseceği yönündeydi. Ancak bu plan başarılı olamadı ve KKTC yi sadece Türkiye tanıdı, Bangladeş ise önce tanıdığını ilan ettiyse de sonrasında bu kararından baskılar sonucu vazgeçti. KKTC nin kuruluşunda kilit role sahip olan İnal Batu, Türkiye nin söz konusu devletlerin KKTC yi tanıyacağına çok güvendiğini belirterek, bu durum karşısında o yıllarda, 30 yıl sonra hala hiçbir devletin KKTC yi tanımayacağını söyleseler inanmazdım demektedir. ( Batu, 2013 ) Büyükelçi Ercüment Yavuzalp ın Turgut Özal la görüşmelerinden aktardıkları da Batu nun sözlerini destekler niteliktedir. Yavuzalp, Özal ile görüşmelerini şu şekilde aktarır: Benimle yaptığı görüşmelerde özellikle kararın zamanlamasından sık sık şikayet ediyordu. Beni daha yeni tanımış olmasına rağmen, hemen her temasımızda yeni bir hükümetin iktidarı devralmak olduğu bir dönemde kendisinin bir oldu-bitti ile karşı karşıya bırakıldığından, kendisine danışılmak lüzumu duyulmadan alınmış olan böyle önemli bir kararın uluslararası planda yarattığı sorunların göğüslenmesi sorumluluğunun üzerine yıkılmış olduğundan duyduğu sıkıntıyı acı bir şekilde ifade ediyordu. (Kızılyürek, 2009: 73-74) Özal, işin zorluğuna dikkat çekerken, bağımsızlığın zamanlamasıyla ilgili Denktaş ın açıklaması ise Türkiye de yeni bir hükümet kurulacaktı. Bağımsızlık kararını bu hükümetin kurulmasından önce almak Türkiye yi yönetecek olanları zor durumdan kurtarmayı da sağlayabilirdi şeklinde oldu. (Milliyet, 16 Kasım 1983: 11) KKTC ilan edildiğinde başbakan olan ve bir ay sonra görevini Turgut Özal a devredecek olan 1980 darbe döneminin başbakanı Bülend Ulusu yıllar sonra bu olayı şöyle anlatıyordu: Efendim, o zaman rahmetli Denktaş la temas hâlindeydik. Bizden sonra bu işin olmayacağı kanaatine vardık. O bakımdan böyle bir yola gittik. Bu cesur bir karardır. Bizden sonra böyle bir karara varılmayacağını o bize ifade etti, ondan sonra bu yola gidildi. Yani aklımda kalan öyle. Onda da kimseyi suçlamıyorum. Yani rahmetli Özal geldi, işte şu oldu bu oldu filan... (TBMM Araştırma Komisyonu Tutanakları, 14 Haziran 2012: 13) Sonuç 2011 yılına gelindiğinde KKTC nin var olması için uluslararası camiada tanınmasına gerek olmadığını belirten kurucu cumhurbaşkanı Rauf Denktaş KKTC için Toprağına, halkına sahip, Türkiye tarafından tanınmış, İslam Konferansı Birliği nde yeri ve sözü olan, birçok alanda birçok ülke ile sosyal, ekonomik, kültürel ilişkileri olan bir devlettir. Bir devletin varlığı, onun başkaları tarafından tanınmasına bağlı değildir. Ambargolar nedeniyle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ekonomisinin, müşterek milli bir davada işbirliği yaptığı Anavatanına muhtaç olması geçici bir olaydır; hudutlarımızın savunulmasında garantör Anavatanın askeri desteğine muhtaç oluşumuz da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti nin varlığına ve onu var eden halkımızın kendi kaderini tayin hakkı olan egemenliğine gölge düşürmez. Bugün, dünya haritasında, kimseden destek almaksızın, tek başına ayakları üzerinde durabilen devlet yoktur. Uluslararası birlikler, kuruluşlar, ittifaklar bunun kanıtıdır. demekteydi. ( Denktaş, 2011: 5) Denktaş ın öngörüsüyle, Güney Kıbrıs Rum yönetiminin aldığı akıl almaz mali ve siyasi desteklere rağmen