AİLELER ve Araştırmalar diyabetiyle en iyi başa çıkan gençlerin, ailelerinden diyabet yönetimi konusunda destek ve yardım alan gençler olduğunu gösteriyor. www.gulenhasta.com
Diyabet, vücudunuzunda pankreas adlı salgı bezinin yeterli miktarda insülin hormonu üretmemesi ya da ürettiği insulin hormonunun etkili bir şekilde kullanılamaması durumun da gelişen ve ömür boyu süren bir hastalıktır. Sonuç olarak kişi, yediği besinlerden kana geçen şekeri yani glukozu kullanamaz ve kan şekeri yükselir (hiperglisemi). Yediğimiz besinlerin özellikle karbonhidrat içeren besinlerin çoğu vücutta enerji için kullanılmak üzere glukoza dönüştürülür. Midenin arka yüzeyinde yerleşik bir organ olan pankreas, kaslarımızın ve diğer dokuların kandan glukozu alıp enerji olarak kullanmalarını sağlayan "insülin" adı verilen bir hormon üretir. Besinlerle kana geçen glukoz, insülin hormonu aracılığı ile hücrelere girer. Hücreler glukozu yakıt olarak kullanır. Eğer glukoz miktarı vücudun yakıt ihtiyacından fazla ise karaçiğerde (şeker deposu=glikojen), yağ dokusunda depolanır. Diyabeti olmayan bir birey kan şekeri düzeyi açlık halinde 120 mg/dl, tokluk halinde (yemeğe başladıktan iki saat sonra) 140 mg/dl nin üstüne çıkmaz. Açlıkta veya toklukta ölçülen kan şekeri düzeyinin bu değerlerin üstünde olması diyabetin varlığını gösterir. Bir kişinin diyabetli olup olmadığı Açlık Kan Şekeri (AKŞ) ölçümü veya Oral Glikoz Tolerans Testi (OGTT) yapılarak saptanır. AKŞ ölçümü 100-125 mg/dl olması gizli şeker (pre-diyabet) sinyalidir. AKŞ ölçüm sonucunun 126 mg/dl veya daha fazla olması diyabetin varlığını gösterir.
AİLELER VE OGTT de glikozdan zengin sıvı aldıktan 2 saat sonraki kan şekeri değeri önemlidir. İkinci saat kan şekeri ölçümü 140-199 mg/ dl ise gizli şeker, 200 mg/dl veya daha yüksek ise diyabet tanısı konulur. Tip 1 Diabetes Mellitus. Tip 1 diyabetli kişilerde yeterli insülin üretimi yoktur ya da çok azdır. Tip 1 diyabeti olan bireyler içininsülin yaşam için elzem olan, vazgeçilmez bir ilaçtır.. Diyabetli kişilerin % 5-10'u bu tip diyabetlidir. Tip 2 Diabetes Mellitus. Tip 2 diyabetli kişiler insüin üretir fakat üretilen insulin hedef dokularda etkili olarak kullanamazlar.. Tip 2 diyabeti, tip 1 diyabete kıyasla daha sık görülür; diyabetli kişilerin %90'ı tip 2 diyabetlidir. Gestasyonel Diyabet. Gebelik her kadının metabolizmasına ayrı bir yük getirir. Gebeliğin getirdiği bu yük sonucunda gebelik esnasında özellikle gebeliğin 2. yarısından sonra kan şekeri yükselebilmekte ve doğum sonrasında tekrar normal düzeyine dönmektedir.. Gebelik esnasında diyabetin ortaya çıkması durumuna gestasyonel diyabet denir. Gebe kadınların yaklaşık %3 ünde gestasyonel diyabet ortaya çıkar. Pre-diyabet (Gizli Şeker). Eğer bir kişinin kan şekeri düzeyi normalden yüksek olmasına karşın diyabet tanısı koymaya yeterli yükseklikte değilse bu durumda kişi pre-diabetik (gizli şeker hastası) olarak tanımlanır.
Aşırı susama, sık idrara çıkma, yorgunluk ve açıklanamayan kilo kaybı, sık görülen belirtiler olmakla birlikte hiçbir açık belirti de olmayabilir. Yukarıdaki belirtilerden biri veya birkaçı var ise vakit geçirmeden bir sağlık kuruluşuna giderek danışınız. Tip 1 diyabetin ortaya çıkışı genelde ani ve dramatik olur aşırı susama, sık idrara çıkma, yorgunluk, beklenmeyen kilo ve tekrarlayan enfeksiyonlar gibi belirtiler olabilir. Tip 1 diyabet, çoğunlukla çocuklar ve ergenlik çağındakilerde gelişir fakat yetişkinlerde de görülebilir. Çocuklukta en sık görülen kronik hastalıklardandır.tip 1 diyabet için risk faktörleri iyi tanımlanmamıştır. Ancak Tip 1 diyabetiklerin birinci derece akrabalarında genetik ve çevresel faktörlerin hastalığı tetiklediği gösterilmiştir. Tip 1 diyabetin belirtileri daha az sıklıkta ama aynı biçimde tip 2 diyabetli kişilerde de olabilir. Tip 2 diyabetin ortaya çıkışı daha yavaştır ve bu yüzden tespiti de daha zordur. Bazı tip 2 diyabetli kişilerde hiç bir erken belirti görülmez ve başlangıçtan bir kaç yıl sonra çeşitli diyabet komplikasyonları varlığıyla teşhis edilirler. Diyabetli olabileceklerini düşünen riskli kişiler, tanı için bir sağlık kurumuna danışmalıdır. Tip 2 diyabet, esas olarak yetişkinlerde görülmekteyse de dünyanın birçok yerinde ergenlik çağındaki grup için hızla büyük bir sorun olmaya başlamıştır. Tip 2 için risk faktörleri yaşın artışı, şişmanlık (obezite), ailede diyabet öyküsü, gebelikte iri bebek ya da diyabet öyküsü, fiziksel aktivite azlığı, bozulmuş glukoz toleransı ve ırk/etnik gruptur.
Vücudumuzun enerji ihtiyacı, yiyeceklerimizdeki temel besin öğeleri karbonhidrat, protein ve yağlardan sağlanır. Emilebilmek için en küçük parçalarına ayrılan besin öğelerinin en önemlisi glikoz adı verilen basit şekerlerdir. Glikoz başta beyin olmak üzere vücudun tüm organlarının önemli bir besin kaynağıdır. Hücreler ihtiyacı olan glikozu, midenin arkasında bulunan pankreas bezinin salgıladığı bir hormon yardımıyla kullanır. İnsülin olarak bilinen bu hormon vücutta yapılamaz ise alınan gıdalar enerji olarak kullanılamayacaktır. İnsülin hormonlarının eksikliği sonucu ortaya çıkan tip 1 diyabet, sıklıkla çocukluk ve gençlik yaşlarında ortaya çıktığı için Juvenil diyabet adını da alır. Tip 1 diyabet pankreasta bulunan ve insülin üreten beta hücrelerinin otoimmün bir süreç sonunda zedelenmesi ile meydana gelmektedir. Hastalar, mutlak veya göreceli bir insülin yetersizliği olduğundan ömür boyu insülin hormonunu dışardan (enjeksiyon yoluyla) almak zorundandırlar. Bu nedenle Tip 1 diyabet, İnsüline Bağımlı Diyabet (Insulin Dependent Diabetes Mellitus=IDDM) olarak da isimlendirilmektedir. Genel olarak toplumdaki diyabet vakalarının %10'unu tip 1 diyabet vakaları oluştumaktadır. Çocukluk çağında tip 1 diyabet sıklığı ülkeler (bölgeler) arasında farklılık göstermekte ve her yıl 15 yaş altındaki 100.000 çocuktan 1-42'sinde diyabet gelişmektedir. Tip 1 diyabet genel olarak kuzey ülkelerinde daha sık görülmektedir. Sağlıklı bireylerde vücudu dışarıdan gelen yabancı etkenlere karşı korumakta görevli bir bağışıklık sistemi bulunur. Bu sistemin virüs, aşılanma, ilaç, fizik veya psişik stres gibi herhangi bir nedenle normalden sapması sonucu kendi hücrelerini yabancı olarak algılaması, onlara saldırması ve tahrip etmesiyle meydana gelen hastalıklara otoimmün hastalıklar denir. Tip 1 diyabet de otoimmün hastalıklar grubuna dahildir. Bilinmeyen bir nedenle harekete geçen bağışıklık sistemi, insülin yapımını üstlenen pankreas beta hücrelini tahrip etmektedir. Bu tahribat %80 in üzerine ulaştığında hastalık belirtileri ortaya çıkar. İnsülinin görevini anlayabilmek için öncelikle, vücudumuzun fonksiyonlarını yerine getirirken gerekli olan enerjiyi nasıl sağladığını kısaca bilmemiz gerekir. Yediğimiz besinler sindirime uğradıktan sonra vücudumuzda bulunan enzimler sayesinde şekere parçalanır. Şeker (glikoz) kan akımı ile vücudun tüm bölümlerine taşınır. Vücudumuzun ana besin kaynağı olan şeker, enerji sağlayabilmek için kandan vücut hücrelerinin (kas hücreleri, yağ hücreleri ve karaciğer hücreleri) içine girmelidir.
İnsülin, vücudumuzda midenin arka tarafında bulunan bir organ olan pankreastaki beta hücrelerinde salgılanan birhormondur. Kandaki şekerini kandan ayrılarak hücre içine girmesini sağlar. Böylelikle kandaki şeker düzeyi de azalmış olur. Diyabetli olmayan bir insanda her gıda alımı sonrası pankreas alınan besinlerin enerji haline dönüşmesini sağlamak için insülin üretir. Bu demektir ki tüm insanlar insüline bağımlıdır. Diyabetlilerde ise, pankreas yeterli miktarda insülini üretmez veya üretilen insülin hedef hücreler (kas, yağ ve karaciğer hücreleri) tarafından kullanılmaz. Bu durumda vücudumuz için hayati öneme sahip olan insülini dışarıdan vücudumuza sağlamamız gerekmektedir. İnsülin şu an için, hap ya da tablet şeklinde kullanılamamaktadır. İnsülin bir enjektörle cilt altına enjekte edilmek üzere sıvı halde bulunmaktadır. İnsülin, diyabet tedavisindeki en önemli araçlardan biridir. Fakat, insülin tek başına kan şekeri düzeyini kontrol etmez. Eğer verilen diyet programlarına uymaz ve düzenli egzersiz yapmazsanız dünyadaki hiçbir insülin diyabetinizi kontrol altına alamaz. İnsülin hakkında öğrenebileceğinizin en fazlasını öğrenin. Buna kullandığınız insülinin tipi, etki süresi ve maksimum etki zamanı da dahil olmalıdır. Gıda alımınızı ve egzersiz programınızı insülinin enjeksiyon zamanı ve dozu ile koordine etmeyi de öğrenmelisiniz. İnsülin tedavisinin amaçları;. Kan şekerini normale getirmek. Komplikasyonları önlemek. Önlenemeyecek düzeyde komplikasyonlar oluşmuşsa ilerlemeyi durdurmak,. Çocuklar için büyüme ve gelişmenin yolunda gitmesini sağlamak,. Hamilelik ve gebelikle ilgili komplikasyonları önlemektir. İnsülin enjeksiyonu, halk arasında bilinen aksine, sigara ve alkol gibi bağımlılık ve alışkanlık yapmaz. İnsülinin hayat kurtaran bir ilaç olduğunu ve aslında kendimize enjeksiyon yapmakla daha sağlıklı bir yaşam sürmek için gerekli olanı yaptığımızı hatırlamamız bu fikre alışmamızı kolaylaştırabilir.
gelişmiş hastalar, Tip 1 diyabetliler (insüline bağımlı diyabetliler). Ağızdan şeker düşürücü haplarla kan şekeri kontrolü sağlanamayan Tip 2 diyabetliler,. Hangi tip diyabet olursa olsun, akut metabolik komplikasyon (koma). Akut stres, travma (kaza, yanık gibi), cerrahi girişim (ameliyat) yapılacak tüm diyabetliler,. Gebelik başlangıcından sonuna kadar tüm diyabetliler ve hamilelikte diyabeti ortaya çıkanlar,. Komplikasyon gelişmiş tüm diyabetliler (retinopati, nöropati, diyabetik ayak, nefropati gibi),. Pankreası herhangi bir nedenle ameliyatla alınmış olanlar,. Hastalık, stres, travma, ameliyat veya hamilelik gibi durumlarla karşılaşanlar insülin enjeksiyonuna ihtiyaç duyar.. Doktorunuz gebelik, ameliyat gibi bazı özel durumlar sona erdiğinde insulin tedavisinden ilaç tedavisine geçebilir. Başarılı Bir Diyabet Tedasini için Kimlerden Profesyonel Yardım Almalısınız? Tip 2 diyabet vücutta damarın olduğu her organı etkileyen ve ömür boyu süren bir hastalık olduğu için, Tip 2 diyabetli bireylerde iyi bir bakım sağlanmasının ön şartı bir ekip gerekliliğidir. Günlük özen ve bakımı öğretmek için pek çok kişi diyabetlinin yardımcısıdır. Yardımcıların başında da bu konuda uzmanlaşmış hekimler gelir. Hekim diyabetli bireye özgü bir tedavi programı uygular. Diyetisyen (diyabet diyetisyeni) tedavinin temel taşı olan sağlıklı beslenme planının düzenlenmesi, sağlıklı beslenme alışkanlıklarının kazanılması için yardımını isteyeceğiniz kişidir. Diyabet hemşireniz insülin uygulama tekniği, kan şekeri ölçüm yöntemi, hipoglisemi, ayak bakımı ve benzeri konularda size yardımcı olacaktır. Diyabet eğitimcisi ise diyabetli kişilere diyabet konusunda eğitim veren sağlık çalışanlarıdır. Hemşire, beslenme uzmanı ya da pratisyen hekim diyabet eğitimcisi olabilir. Diyabet eğitimcileri özel durumlarda hastalık hallerinde ya da kan şekeri düştüğünde neler yapılması gerektiği konusunda eğitim verirler. Ayrıca kronik hastalıklarda eğitim veren bazı gönüllü kuruluşlar, dernek ve vakıflar da diyabetlilere yol gösteren diğer yardımcılardır.
Diyabetli Çocukların Mutluluğu için Aileler Ne Yapmalı? Çocuğunuzun diyabetiyle barışık bir yaşam sürmesini istiyorsanız, ona diyabet konusunda destek olmalısınız. Aile Olarak Çalışmak Bir Sorumluluk mudur? Diyabet teşhisini izleyen süreç içerisinde diyabetli bireyin ailesinin karşılaştığı sorunlardan biri; zaman, çaba ve paraya eskiye göre daha fazla ihtiyaç duymasıdır. Bu durum günlük diyabet takibi ve düzenli doktor kontrolüne bağlı olarak değişebilir. Ancak öncelikle aileler her yeni sorumluluğu kendi içlerinde nasıl paylaşılacağına karar vermelidir. Biz, diyabet bakımında sorumluluğun hem anne hem de baba tarafından eşit olarak paylaşılmasını isteriz. Buna insülin enjeksiyonunun yapılması da dahildir. Ebeveynlerin enjeksiyon, kan şekeri ölçülmesi, egzersiz ve beslenmenin uygulanması, idrarda keton ölçülmesi gibi işlerde birbirlerine destek olmaları çok önemlidir. Çocuğun diyabete uyum sağlama çabalarında hem anne hem de babanın diyabete ilgi göstermesinin önemi büyüktür. Her ebeveyn yılda en az bir veya iki kez klinik kontrolüne beraberce katılmaya çalışmalıdır. Diyabet bir aileyi tümüyle etkileyeceğinden sorunların çözümünde ve diyabet bakımında tüm aile bireyleri birlikte çalışmalıdırlar. Araştırmalar diyabetiyle en iyi başa çıkan gençlerin, ailelerinden diyabet yönetimi konusunda destek ve yardım alan gençler olduğunu gösteriyor. Her aile bir diğerinden farklı olsa da hepsinde diyabet sorumluluklarını paylaştıran bir planın geliştirilmesi zorunludur. Ebeveynli Yaşamak Bir Sorun Yaratır mı? Amerika daki çocukların yaklaşık dörtte biri tek ebeveynli ailelerde yaşamaktadır. Ayrı yaşayan anne babaların hayati bilgileri paylaşmaları iki ev arasında gidip gelen diyabetli çocuk açısından büyük önem taşır. Bu bilgiler; çocuğun kan şekeri seviyesi, insülin dozu ve zamanları, beslenme düzeni, egzersizleri ve herhangi bir hastalığıyla ilgili bilgilerdir. İyi Bir İletişim ve İşbirliği Esastır Çocuğun yanında taşıyacağı diyabet materyalleri düzenli şekilde bir çantaya yerleştirilebilir. Birçok aile küçük bir şişe Glukagon u ve idrar keton şeritlerini her iki evde de sürekli olarak bulundurmaktadır. İstenilen; her iki ebeveynin de kişisel farklılıklarını bir kenara bırakıp çocukları ile ilgilenecek kadar olgun davranabilmeleridir. Normal Bir Hayat Sürmek Diyabetli kişiye diğer insanlara davrandığımız gibi davranmalıyız. Çocuğun kendi yaş grubundaki diğer çocukların katıldığı etkinliklere katılması, aile dışında arkadaşlara sahip olması ve aile dışı etkinliklerde bulunması önemlidir. Özellikle ergenlik çağındaki gençler için arkadaş desteği çok önemlidir. Diyabetli çocuklar diğer çocuklar gibi terbiye edilmelidir. Önce çocuğu sonra diyabeti düşün kuralı iyi bir yöntem olabilir. Diyabetli çocuklara diğer çocuklar gibi davranılmadığında kendilerini farklı hissetmeye başlarlar, bazen yalnız ve sevgisiz olduklarını düşünerek kendilerine acımaya başlayabilirler. Bazen de istediklerini elde etmek için diyabeti kullanabilirler. Böyle durumlarda aile fertleri çocuğun kendilerini, kullandığı hissine kapılabilirler. Diyabetli çocuğa diğer çocuklarla aynı biçimde davranıldığı takdirde bu sorunların büyük bir kısmı aşılabilir. Kardeşler, diyabetli kardeşlerinin de kendileriyle aynı davranışı gördüklerini hissederlerse onlara ve ailelerine daha çok yardımcı olabilirler.
AİLELER VE
Kardeşlerin Sorumluluğu Var mıdır? Çocukta diyabet görüldüğünde, bu durum tüm aile için kriz teşkil eder. Bu gibi durumlarda diyabetli çocuğa aşırı ilgi gösterildiğinden kardeşler genellikle kendilerini göz ardı edilmiş hissederler. Diyabetin ne olduğunu anlamakta zorlanabilir, kardeşlerinin ölmesinden korkabilir, diyabete kendilerinin sebep olduğu düşüncesine kapılabilirler. Bu sebeple kardeşlerin de diyabet eğitiminin bir parçası olmaları gerekir. Küçük bile olsalar hastaneyi yada kliniği ziyaret ederlerse duydukları korkular azalır. Çocuklar kendilerinin cezalandırıldığı bir durum karşısında, diyabetli kardeşleri cezalandırılmazsa haksızlığa uğradıklarını hissedeceklerdir. Ailedeki tüm çocuklara aynı şekilde davranmak gerekir. Küçük bir kız, diyabetli kardeşi herhangi bir kabahatten azarlanmadan kurtulduğu takdirde, kardeşinden öcünü onun önünde şeker yiyerek aldığını söylüyor ve onunla bu şekilde ödeşiyorum diye ekliyor. Diyabetli çocuklar, diyabet kampları, kayak partileri gibi özel etkinliklere katıldığında diğer kardeşler keşke ben de diyabetli olsaydım, böylece ben de özel şeyler yapabilirdim şeklinde bir tepki geliştirmektedirler. Bu sebeple ailedeki tüm çocuklar için özel zaman ayırmak gereklidir. Aile bireylerinin tümü bu sorunları anlarsa aile içinde kaynaklanabilecek sıkıntılar büyük ölçüde önlenebilir. Evde Tatlı Besinler Bulundurulmalı mı? Diyabetli bir çocuğun yada gencin yaşadığı evde tatlı besinler bulundurulup, bulundurulmaması diyabet alanında en çok tartışma yaratan konulardan biridir. Tatlı besinlerin evde bulundurulması taraftarı olanlar genellikle şu yorumu yaparlar; Diyabetlilerin, özellikle ev dışında arkadaşları ile birlikte oldukları zamanlarda tatlı besinlerden uzak durmayı öğrenmeleri gerekir; buna ancak evde alışabilirler. Tecrübelerimiz, bu yorumu yapanların kendilerinin bu tür besinlere zaafı olduğunu ve bu alışkanlıklarından vazgeçmek istemediklerini göstermektedir. Kendimizin yapmadığı bir şeyi çocuklarımızın yapmasını istemek sizce adil midir? Tecrübelerimiz; kek, bisküvi, şekerleme gibi tatlı besinlerin evde düzenli olarak bulundurulması halinde bunların tüm diğer çocuklar gibi diyabetli çocuklar tarafından da tüketileceği yönündedir. Bizim savımız ise, bir çocuğa abur cubur yiyeceklere evde gereksinim olmadığı öğretilirse çocukların bu tür yiyeceklere dışarıda da ihtiyaç duymayacaklarıdır. Bu tür yiyecekler evde bulunurken sakınmaya çalışmak çocukta daha çok stres yaratır ve kan şekeri seviyesinin yükselmesine neden olabilir (özellikle çocuk bunları yerken yakalanıp, azarlanmışsa). Kardeşler bilerek yada bilmeyerek diyabetli kardeşlerini özendirirlerse, evdeki stres ve çekişme artacak buda çocuğun kan şekeri seviyesinin yükselmesine sebep olacaktır. Ebeveynlerin ve kardeşlerin diyabetli kişiye yapabilecekleri en destekleyici ve özverili hareket bu tür yiyecekleri evden uzaklaştırmaktır. Abur cubur yiyeceklerin besin değerleri uygun olmadığından bu davranış herkesin sağlığı için daha yararlı olacaktır. Ailenin diğer bireyleri bu ürünlere ihtiyaç duyuyorlarsa gereksinimlerinin iş yerinde yada okulda kısaca diyabetli çocuktan uzakta karşılamalıdırlar. En iyi kan şekeri kontrolünün neredeyse her zaman tatlı besinlerin evden uzak tutulduğu durumlarda sağlandığı gözlenmiştir.
Stres ve Heyecanla Nasıl Başa Çıkılmalıdır? Duygular ve stresin diyabet kontrolü üzerine etkisi büyük olabilir. Hayatta birçok olay stres yaratabilir; ailevi sorunlar, anne-baba ile veya anne-baba arasında tartışma, ebeveynlerin boşanması, arkadaşlardan veya akrabalardan birinin ölümü, yeni bir eve taşınma, okul değiştirme bu durumlardan bir kaçıdır. Stres yaratabilecek diğer olaylar, spor yarışmaları ve sınavlardır Bazen doğum günü, yılbaşı ve bunun gibi özel günler bile çocuk için stres kaynağı olabilir. Heyecana bağlı stres sonucunda büyük yaştaki çocukların çoğunluğunda kan şekeri seviyesi yükselirken, daha küçük yaştaki çocuklarda bu seviyenin düştüğü gözlenmiştir. Diyabetli ergenler üzerinde yapılan bir araştırmada başlangıçta idrar şekeri ve aseton negatif olarak ölçülürken, stresli bir görüşme sonrasında idrar şekeri ve asetonunda önemli artış gözlenmiştir. Diyabetli kişilerin düzenli bir hayat sürdürmeleri ve stres ile sağlıklı bir şekilde başa çıkabilmeyi öğrenmeleri gerekmektedir. Stresli durumlar kişinin bunları öğrenmesine yardımcı olur. Bu kişilerin yüksek kan şekeri sebeplerinden biri stres olduğunu bilmeleri gerekir. Bazı durumlarda stresle başa çıkabilmek için profesyonel destek almak büyük yarar sağlayabilir. Okula Devam Zorunluluğu Okula devamsızlık diğer çocuklar için olduğu kadar diyabetli çocuklar için de bir sorundur. Bir hastalık nedeniyle okuldan geri kalındığında çocuğun sınıfa dönmek konusunda endişeleri olabilir. Çocuk tamamlanmamış ödevler, sınavlar, arkadaşlarının ve öğretmenlerinin tepkisi gibi sorunlar hakkında endişeli olduğu zamanlarda diyabet kontrolünde aksaklıklar oluşması sık rastlanan bir durumdur. Çocuk bir süre okuldan uzak kaldığında izlenebilecek en iyi yöntem, onu mümkün olan en kısa zamanda okula dönmeye teşvik etmektir. Uzun bir aranın ardından okula dönüldüğünde diyabetli çocuğun stresi, okul programının düzenlenmesi için danışman ve öğretmenlerden yardım alınarak azaltılabilir. Önemli olan çocuğun en kısa sürede okula tam zamanlı olarak dönmesinin sağlanmasıdır. Bazen çocuklar arkadaşlarının kendilerine karşı davranışları konusunda endişe duyabilirler. Böyle durumlarda bir hemşire veya ebeveynlerden birinin, diğer öğrencilerle diyabet hakkında konuşması çocuğa çok yardımcı olabilir. Bu konuşma arkadaş desteğinin artmasını da sağlayabilir.
Ebeveynlerde Evlilik Sorunları Önemli mi? Çocuklarında diyabet teşhis edilen ebeveynlerin evliliği üzerinde ek bir baskı oluşur. Evlilikte teşhisten önce de sorunlar yaşanıyorsa, teşhisinin getirdiği ek stres sorunları daha da artırabilir. Eşlerin karşılıklı iletişimleri, duygu, düşünce ve planlarını paylaşmaları bu nedenle büyük önem taşır. Eşlerden biri diğerinin davranış biçimine öfkelenebilir, partnerleri duruma farklı tepki verdiği için kendilerini yalnız hissedebilirler. Bazen eşlerden biri kendisinin diğerinden fazla sorumluluk aldığını düşünebilir. Bu hislerini paylaşmadıkları takdirde kızgınlıklar aile sorunlarına yol açabilir. Bu tür bir öfke ailenin diğer üyelerinden saklanamaz hale gelir. Herkes duygularını açıkça paylaşırsa sorunlar büyümez ve çocuklar için stres teşkil etmez. Davranış Değişikliği Bazen diyabetli çocuklar insülin enjeksiyonu, kan şekeri testi, beslenme, egzersiz gibi diyabet kontrolündeki sorumluluklarını yerine getirmekte zorlanabilirler. Bu durumda aile içi anlaşmalar çocuğa yardımcı olabilir. Ama yapılan anlaşmaya titizlikle uyulması gerekir. Yapılan anlaşmanın süresi kısa (bir seferde en çok 1 hafta), şartları açık ve kesin olmalıdır. Sorunlar gözlendiğinde davranış değişikliği konusunda uzmanlaşmış bir sosyal hizmet danışmanına yada psikoloğa danışmakta fayda vardır. Bu uzmanlarla yapılacak birkaç görüşme hem diyabetli çocuk hem de tüm aile için faydalı olabilir.