Arif KESKİN ASAM Ortadoğu Uzmanı akeskin@asam.org.tr İRAN-SUUDİ ARABİSTAN İLİŞKİLERİ ve Şİİ JEOPOLİTİĞİ Ahmedinejad ın Mart 2007 de gerçekleşen Suudi Arabistan ziyareti, son yıllarda iki ülke arasında gerginleşen ilişkileri yumuşatma amacı taşıyordu. 11 Eylül sonrası İran ın, ülkenin içinde ve çevresindeki değişimlerle birlikte kendine güveni hızla artmıştır. Reformcu ve muhafazakarlardan oluşan ikili yapı, Ahmedinejad ın göreve gelmesi ve reformcuların iktidardan dışlanmasıyla son bulmuştur. Bu değişim, İran a dış politikasında daha rahat ve hızlı politika üretme ve uygulama zeminini hazırlamıştır. İran, ABD nin Irak ve Afganistan da kendisi olmadan istikrarı sağlayamayacağını düşünmektedir. Ayrıca Filistin de İran yanlısı HAMAS ın iktidara gelmesi ve Lübnan da Hizbullah ın etkinliği, bölgede İran ın kozlarını güçlendirmektedir. Bunlara, petrol fiyatlarındaki artışın İran ı ekonomik anlamda rahatlatmasını da ekleyebiliriz. Tüm bu gelişmeler İran a; Irak, Lübnan ve İsrail-Filistin gibi bölgenin önemli sorunlarında belirleyici rol oynama fırsatını sunmaktadır. 11 Eylül sonrası sürecin bölgede zirveye taşıdığı bir diğer ülke ise Suudi Arabistan dır. Suudiler, Arap dünyasındaki liderlik yarışında Mısır ın yerini almıştır. Bu süreçte, Mısır bölgesel etkinliğini yitirerek içine kapanırken, Irak ta Saddam rejimi devrilmiş, Suriye ise Batı nın ağır baskısı ile Lübnan dan çıkartılarak köşeye sıkıştırılmıştır. Yükselen petrol fiyatlarıyla Suudi Arabistan ın yıllık geliri 200 mil- 70 Stratejik Analiz, Mayıs 07
yar doları aşmıştır. ABD nin işgali ile ortaya çıkan yeni durum, Suudi Arabistan a Sünniler üzerinde etkinlik kurma olanağı sağlamıştır. Ayrıca İran ın nükleer çalışmalarıyla ilgili olarak gün geçtikçe tırmanan İran-ABD gerginliği, Suudi Arabistan ın önünde yeni bir stratejik manevra alanı açmıştır. Bu süreç ayrıca, Suudi Arabistan yönetimine ülke içi reform hareketlenmelerini bastırma olanağı vermiştir. Bütün bunlar, karda yürüyüp izini belli etmeyen Suudi dış politikasını daha açık oynamaya itmiştir. Bu oyunda Suudiler sorunların çözüm noktası olma misyonunu üstlenmiştir. Suudi Arabistan ın son dönemde, Lübnan, Filistin, Irak ve hatta İran sorunlarında çözüm merkezi olma arayışı gözlenmektedir. İran ın bölgedeki kazanımları ve istekleri, diğer bölge devletlerini özellikle de körfezdeki güney komşusu Suudi Arabistan ı kaygılandırmaktadır. İran ın güç kazanması; Suudi Arabistan yumuşak karnı olan kraliyetinin meşruluğunun sorgulanmasına, ülkenin mezhepsel farklılıklarının kışkırtılmasına, İslam dünyasındaki liderlik pozisyonuna ve Körfez egemenliğine son verilmesine neden olabilir. Bu nedenle Suudi Arabistan bölge devletleri arasında İran karşıtlığını açık şekilde gösteren bir devlet olmuştur. ABD-İran gerginliğinin tırmanması, ABD nin bölgede İran karşıtı çabalarında Sünni Arap devletlerini, özellikle de Suudileri ön saflara sürmesine olanak tanımaktadır. Söz konusu durum, bu süreçte kritik bir anlam ifade eden Suudi Arabistan-İran ilişkilerinin analiz edilmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır. Çalışmamız, Suudi Arabistan- İran ilişkilerinin genel niteliğini, sorunları ve çatışma ile işbirliği alanlarını ele alacaktır. Yazımızın ilk bölümünde 1979 İran İslam Devrimi sonrası Suudi Arabistan-İran ilişkileri ele alınmıştır. Daha sonraki bölümlerde ise iki ülke arasında varolan sorun alanları analiz edilmiştir. Yazının sonunda genel değerlendirme yapılmış ve gelecek için öngörüde bulunulmaya çalışılmıştır. Devrim Sonrası İran-Suudi Arabistan İlişkileri İran, Arap ülkeleri arasında, Suudi Arabistan la olan ilişkilerine birinci derecede önem vermektedir. Suudi Arabistan ın Basra Körfezi nde bulunması, İslam ın kutsal topraklarına ev sahipliği yapması ve petrol zengini olması nedeniyle Arap devletlerini etkileme potansiyeline sahip olması, İran açısından büyük önem arz etmektedir. İran dış politikası açısından bu derece önem taşıyan Suudi Arabistan ile ilişkiler, inişli-çıkışlı bir seyir izlemiştir. İran İslam Devrimi ile birlikte, şeriatla Suudi Arabistan, Ürdün ve Mısır gibi Sünni Arap devletleri bölgede bir Şii hilali nin oluşmasından kaygı duymaktadırlar. Onların gözünde İran, İsrail den daha tehlikeli bir hal almaya başlamıştır. Zira İsrail in bölgede İran kadar yayılma olanağı yoktur. İran ise Şiilerin olduğu her yere girebilir ve bu nedenle İsrail den daha tehlikelidir. yönetilen iki İslam ülkesi arasında kurulacak ilişki modeli çok önemli olmuştur. Suudiler ilk önce bekle gör politikası izleyerek açık şekilde devrimin karşısında yer almak istememiştir. Ancak kısa süre sonra bu tutum değişmeye başlamıştır. Suudi Arabistan ın ABD-İsrail yanlısı duruşundan rahatsız olan İranlı yetkililer, Suudi ailesini açıkça eleştirmekle kalmamış, Suudi Arabistan karşıtı örgütleri işbirliğine davet ederek onlarla yakınlaşmaya başlamıştır. Ayrıca, İran daki devrimin etkisiyle Suudi Arabistan daki Sünni İslamcılar hareketlenmiştir. Bu süreçte, hafızalardan silinmeyen Mekke deki cami ve polis karakolunun basılması eylemini gerçekleştirmişlerdir. Devrimle birlikte Suudi Arabistan ın yaklaşık yüzde 10 oranındaki Şii azınlığı da harekete geçmiştir. Yayımladıkları bildiriler ve camilerdeki konuşmalarla, Suudi ailesine açıkça muhalefet etmeye başlamışlardır. Mezhepsel törenlerini gerçekleştirmek isteyen Şiiler devlet güçleri ile çatışmıştır. 1 Buna paralel olarak İranlı hacılar Beraet ez Moşerekin (Müşriklerden Arınma) ismini taşıyan eylemler aracılığıyla Hac ziyaretini ABD, İsrail ve onların yanında bulunan Arap devletlerine karşı siyasi muhalefet platformuna çevirmişlerdir. Nitekim 1987 de İranlı hacıların gerçekleştirdikleri eylemlerde 400 e yakın İranlı Mekke deki çatışmalarda öldürülmüştür. Bu eylemin ardından, Suudiler 1988 de tek taraflı olarak üç yıl boyunca İran ile ilişkilerini kesmişlerdir. Bu süre zarfında İranlıların Hac ziyaretini de yasaklamıştır. 2 İran ın devrim ihracı politikasından ciddi bir endişe duyan Suudi Arabistan, Baas ideolojisi ve Mayıs 07, Stratejik Analiz 71
İran, Azerbaycan, Irak ve Bahreyn de çoğunluğu oluşturan Şiiler, Lübnan ın da en büyük mezhepsel grubu. Afganistan, Pakistan, Hindistan gibi yakın doğu ülkelerinin yanı sıra Kuveyt ve Suudi Arabistan da önemli bir Şii nüfusu var. Saddam ın Suudi Arabistan dan toprak talebine rağmen Irak ile yakınlaşmaya başlamıştır. 1979 da Suudi Arabistan ve Irak arasında bir güvenlik anlaşması imzalanmıştır. 1980 de Saddam Hüseyin, Suudi Arabistan ı ziyaret etmiş ve Melik Fahd ile görüşmüştür. Bu görüşmede Saddam ın İran a yapacağı saldırının gündeme geldiği söylenmektedir. İki ay sonra patlak veren İran-Irak Savaşı nda Suudiler, Saddam a destek vermişlerdir. Bu süreçte Suudi Arabistan ın Irak a 30 milyar dolara yakın yardımda bulunduğu bilinmektedir. Suudi Arabistan İran a karşı etkinliğini, Irak la yakınlaşma ile sınırlı tutmamıştır. İran ın körfezdeki nüfuz ve etkinlik çabalarını engellemek amacıyla, 1981 de Basra Körfezi İşbirliği Konseyi nin kurulmasına öncülük etmişlerdir. 3 1989 dan sonra Suudi Arabistan-İran ilişkileri yumuşama sürecine girmiştir. İran-Irak Savaşı 1988 de bittiğinde savaşın gerçek galibi olmasa da, Saddam ülkesini zafer havasına sokmuştur. Saddam ın bu savaştan cesaret alması, bazı Arap devletlerini özellikle de Suudi Arabistan ı endişelendirmekteydi. Diğer taraftan İran da Humeyni ölmüş ve Rafsancani cumhurbaşkanlığına seçilmiştir. Rafsancani nin ılımlı pragmatist dış politika yaklaşımı ve Birinci Körfez Savaşı nda Suudi Arabistan ile İran ın aynı safta yer almaları iki ülke ilişkilerini olumlu yönde geliştirmiştir. Nitekim 1991 de karşılıklı olarak büyükelçilik düzeyinde diplomatik ilişki kurulmuş, Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı El-Faysal İran ı ziyaret etmiştir. 72 Stratejik Analiz, Mayıs 07
İki ülke arasındaki ilişkilerin yumuşadığı bir dönemde cereyan eden 1996 Zahran olayı ilişkileri yeniden sarsmıştır. Zahran da bulunan El-Hobar gökdelenlerinde gerçekleşen patlama 19 Amerikalının ölümü ve 365 kişinin yaralanmasıyla sonuçlanmıştır. Olayın Suudi Arabistan ın Şiileri tarafından gerçekleştirildiği iddiası, gözlerin İran a çevrilmesine neden olmuştur. İran-Suudi Arabistan ilişkilerinin olumlu yönde ivme kazanması 1997 de Hatemi nin cumhurbaşkanı olması ile başlamıştır. Hatemi tansiyonu düşürme politikası çerçevesinde komşular ile arasında güven ve dostluk tesis etmeye çalışmıştır. 4 Bu mesaj Suudi Arabistan da çok olumlu karşılanmıştır. Rafsancani üst düzey bir heyet ile Suudi Arabistan ı ziyaret etmiş ve bunu 2000 yılında Hatemi nin ziyareti izlemiştir. Ziyarette Suudi yetkililer İran dinî lideri Hamaney i ülkelerine davet etmişlerdir. Süreç Suudi Arabistan ve İran arasında bir güvenlik anlaşması imzalanmasıyla devam etmiştir. Bu dönemde, İran-Suudi Arabistan ilişkileri siyasi, ekonomik, kültürel ve dinî alanlarda önemli gelişmeler kaydetmiştir. 5 İki ülke arasındaki olumlu hava, İran da Mahmud Ahmedinejad ın iktidara gelmesi ile yeniden değişmiş ve ciddi sorunlar ortaya çıkmıştır. Ahmedinejad ın dış politikadaki radikal söylemi, İran ın nükleer çalışmaları ve Irak konusu, iki ülke ilişkilerindeki temel sorunları teşkil etmektedir. Ahmedinejad ın Mart 2007 de gerçekleşen Suudi Arabistan ziyareti bu tür sorunları çözme arayışı olarak değerlendirilebilir. Suudi Arabistan ve İran Arasındaki Temel Sorun: Şii Jeopolitiği Saddam ın devrilmesi, Irak ta siyasi rejim değişikliğinden öte bir anlam taşımaktadır. Irak devletinin Sünni Arap merkezli kimliği değişmiştir. Irak ta Şiilerin ve Kürtlerin siyasal alanda temsil edilme hakları yeni bir Irak kimliği doğurmuştur. Bu durum Irak ı belli ölçüde Sünni Arap devleti kategorisinden çıkarmıştır. Saddam ın devrilmesi ile Şiiler bölgenin siyasi jeopolitiğine yeni bir aktör olarak girmişlerdir. Irak ta Şiilerin etkinleşmesi ile birlikte İran ın Irak taki etkinliği de Sünni Arap devletleri açısından kaygı verici bir hal almıştır. Irak taki değişim, İran a Basra Körfezi nde etkinlik olanağı ve Arap Orta Doğu coğrafyasında nüfuz alanı sağlayarak, İran a Orta Doğu hâkimiyetine giden yolu açmıştır. Böylelikle Irak taki değişim ile birlikte bölgedeki Şii jeopolitiğinin yapısı yeniden tartışılmaya başlanmıştır. Suudiler, İran ın nüfuzunun ABD tarafından sınırlandırılmasını istemektedir. Ancak ABD- İran arasındaki olası sıcak çatışmadan da endişe etmektedir. Zira çatışma Lübnan, Irak ve Filistin gibi bölgelere de sıçrayabilir ve bölgede yeni bir Amerikan karşıtlığı dalgasını tetikleyebilir. Bu da Suudi Arabistan ı içeride istikrarsızlığa sürükleyebilir. İslam dünyasındaki bir milyar üç yüz milyon Müslümanın sadece yüz otuz milyonu Şii mezhebine mensuptur. İran, Azerbaycan, Irak ve Bahreyn de çoğunluğu oluşturan Şiiler, Lübnan ın da en büyük mezhepsel grubudur. Afganistan, Pakistan, Hindistan gibi yakın doğu ülkelerinin yanı sıra sadece Kuveyt ve Suudi Arabistan gibi Körfez ülkelerinde de toplam 14 milyona yakın nüfusları vardır. Şii jeopolitiğinin dünya açısından önemli olmasının nedenlerinin başında, Şiilerin yerleştiği coğrafyanın dünya petrolünün üçte birine sahip olması gelmektedir. Ayrıca İslam tarihinde Şiilerin isyan kültürüne sahip oldukları algılaması mevcuttur. Son dönemde ABD politikaları sonucu değişen Orta Doğu denklemi iktidardan dışlanan Şiiler için yeni umutlar doğurmuştur. Diğer taraftan Şii jeopolitiği İran ın nüfuz alanı olarak bilinmektedir. 1979 un ardından hem devrimin doğal etkisi hem de İran ın bilinçli politikası nedeni ile bu bölgelerde önemli bir Şii uyanışı ile karşılaşmaktayız. Şii olgusu ciddi bir siyasi faktör olarak ilk önce İran ve daha sonra Lübnan da kendisini gösterse de Şiilerin gerçek anlamda bölgesel bir faktör olarak devreye girebilmeleri Irak müdahalesinden sonra başlamıştır. Saddam ın varlığı Şii potansiyelinin önündeki en büyük engeldi. Bunun ortadan kalkması ve Irak ta Şiilerin etkinlik kazanmaları, Şii jeopolitiğinin önemini yeniden gündeme taşımıştır. Lübnan da Hizbullah ın İsrail karşıtı başarılı direnişi bu konunun önemini daha da artırarak bir tür korku yaratmıştır. Bahreyn de seçimlerde önemli kazanımlar sağlamaları ve Yemen deki Şii ayak- Mayıs 07, Stratejik Analiz 73
İran-ABD gerginliği bir taraftan Suudi Arabistan ın manevra alanını genişletiyor diğer taraftan da bölgedeki Amerikan karşıtı dalgayı besleyerek ABD ye yakınlığıyla bilinen Suudi yönetimini endişelendiriyor. lanması bu korkuyu hissedilebilir hale getirmiştir. Şiiliğin İran ın nüfuz alanı olarak algılanması da İran ve Suudi Arabistan arasında yeni bir gerginliği tetiklemiştir. Sonuç olarak; Suudi Arabistan, Ürdün ve Mısır gibi Sünni Arap devletleri bölgede bir Şii hilali nin oluşmasından kaygı duymaktadırlar. Bu bağlamda Sünni Arap devletlerinin gözünde İran, İsrail den daha tehlikeli bir hal almaya başlamıştır. Bu anlayışa göre İsrail in bölgede İran kadar yayılma olanağı yoktur. İran ise Şiilerin olduğu her yere girebilir ve bu nedenle İsrail den daha tehlikelidir. Söz konusu algılama, bölgedeki Müslüman ülkelerde Şii-Sünni ayrışmasının ortaya çıktığına işaret etmektedir. Ancak bu ayrışma Irak ta fiilî bir çatışmaya dönüşse de diğer bölgelerde bir çatışmadan bahsetmek doğru olmayacaktır. Son gelişmeler en fazla Suudi Arabistan ı rahatsız etmeye başlamıştır. Çünkü Vahabiyet kendi içinde Şiilik karşıtlığı barındırmaktadır. Diğer taraftan Suudi Arabistan ın içinde bir Şii azınlığı bulunmaktadır. Suudi Arabistan da Şiiler 2 milyon 700 bin kişi ile toplam nüfusun onda birini oluşturmaktadır. Şiiler genellikle Kuveyt ve Katar sınırında ve Arabistan ın güney bölgesindeki Necran da yaşamaktadır. Suudi Arabistan, İran ın bu bölgedeki Şiiler üzerindeki etkisinden endişe duymaktadır. 6 Sünni Arap devletlerinin en önemli korkusu Irak ta başlayan ABD-Şii işbirliğinin bölgede İran ile birlikte diğer Şiileri de kapsayan bir stratejik işbirliğine dönüşmesidir. ABD nin bölgedeki sorunları çözmek için Şiilere ihtiyacı vardır. Çünkü yalnızca Sünni Arap merkezli bir politika üreterek çözüme ulaşamayacağı açık hale gelmiştir. Filistin, Irak ve Lübnan gibi sorunlu bölgelerde çözüm için Şii grup- 74 Stratejik Analiz, Mayıs 07
lara olan ihtiyacı ortadadır. Üstelik Orta Doğu da her tür değişim ve demokratikleşme hareketinde Şiilerin de gündeme gelmesi kaçınılmaz bir gerçektir. Tüm bunlar Sünni Arap devletlerini endişeye sevk etmektedir. Şii-Sünni ayrışma süreci, ABD ye İran karşıtı çabalarında önemli bir manevra alanı doğurmuştur. ABD, İran ı bölgede yalnızlaştırmak amacıyla ılımlı Sünni Arap ülkeleri İran karşıtı politikalara itmektedir. İran nüfuzunun artması sonucu ABD, Körfez ülkelerinin de rızasıyla bu ülkelere askerî yığınak yapmaya başlamıştır. İran, resmî söyleminde, dış politikasında Şii-Sünni ayrımı yaptığı iddialarını reddetmektedir. Şii- Sünni ayrışımını emperyalizm komplosu olarak nitelendirmek suretiyle tüm Sünni devletlere güven mesajı vermeye çalışmaktadır. İranlı yetkililer Şii- Sünni birliği arzusunda olduklarını göstermek için çeşitli uluslararası toplantılar düzenlemeye başlamıştır. Nevruz Bayramı ile yeni yıla girilen İran da dinî lider Hamaney bu yılı milli birlik ve İslam dayanışma yılı olarak tanımlamıştır. Ayrıca İran, 26 Mart 2007 de gerçekleştirilen Riyad toplantısında körfez ülkelerinin ortak bir güvenlik örgütü kurması önerisinde bulunmuştur. Bu çabalar İran ın Sünni Arapların kendisine karşı bloklaşmasını ne kadar ciddiye aldığını göstermektedir. Lübnan Sorunu Şii jeopolitiğinin tartışma odağında yer alan ve dolayısıyla İran ve Suudi Arabistan ın çatışma alanı olan ülkelerden biri de Lübnan dır. İran, Lübnan la devrimden çok önce, 1960 larda Şah Pehlevi zamanında ilgilenmeye başlamışsa da, Lübnan Şiileri üzerindeki asıl etkisi devrimden sonra hissedilmiştir. Devrim sonrasında Lübnan Şiileri örgütlenmeye başlamıştır. İran ın maddi ve manevi desteği ile Emel ve Hizbullah örgütleri kurularak, Lübnan siyasal ve sosyal yaşamının etkin bir aktörü haline gelmişlerdir. Buna karşılık 1960 lardan itibaren Mısır, Suriye ve İran la bir nüfuz mücadelesine giren Suudi Arabistan da, Lübnan da yüzde 22 oranında bulunan Sünniler üzerinde etkinlik kazanma peşinde olmuştur. Suudi Arabistan 1960 lardan itibaren Mısır, Suriye ve İran la nüfuz kazanma yarışı içine girmiştir. Bugün Mısır la olmasa da Suriye ve İran ile bu yarışı sürdürmektedir. Lübnan daki Sünniler Suudilerin yardımı ile iktidarın en önemli oyuncularından biri haline gelmiştir. Hariri ailesinin siyasete girme- Lübnan daki Sünniler Suudilerin yardımı ile iktidarın en önemli oyuncularından biri haline gelmiştir. Hariri ailesinin siyasete girmesi bir Suudi projesi olarak bilinmektedir. Suudi Arabistan ın Lübnan politikası ABD, AB politikaları ile örtüşmektedir. Suudi Arabistan, Sünnilerin etkin olduğu, İsrail ile sorunlarını çözmüş, istikrar içinde yaşayan bir Lübnan istemektedir. si bir Suudi projesi olarak bilinmektedir. Suudi Arabistan ın Lübnan politikası ABD, AB politikaları ile örtüşmektedir. Suudi Arabistan, Sünnilerin etkin olduğu, İsrail ile sorunlarını çözmüş, istikrar içinde yaşayan bir Lübnan istemektedir. Suudiler, Hizbullah örgütüne de kuşkuyla bakmakta ve silahsızlanmasını istemektedir. Hizbullah ın Lübnan ve Filistin direnişinin bayraktarı olarak Arap kamuoyunda kazandığı olumlu imajdan rahatsızdır. Zira bu durum bölgede İran ı güçlendirirken İsrail ile barış yapmak arzusunda olan Suudiler açısından bir meşruiyet sorunu yaratmaktadır. Temmuz 2006 da başlayan ve 34 gün süren İsrail-Hizbullah çatışmasında Suudilerin bu tutumu net olarak görülmüştür. Suudi Arabistan, savaştan Lübnan içindeki unsurları sorumlu tutarak, Hizbullah ile bu örgüte destek veren İran ı sert bir dille suçlamıştır. Suudiler, Hizbullah ve Hristiyanlara kuşkuyla baksalar da Lübnan da istikrar istemektedirler. Lübnan-İsrail çatışmasının veya Lübnan iç savaşının kendi içindeki radikalizmi tetikleyeceğinden endişe duymaktadır. Bu nedenle Hizbullah ile diyalog arayışı içindedir. Diğer taraftan İran ile de görüşme yapılmıştır. Mart 2007 de gerçekleşen Ahmedinejad ın Suudi Arabistan ziyaretinin gündemindeki en önemli madde, Lübnan olmuştur. Bu görüşmelerin sonucunda Lübnan da geçici de olsa siyasi istikrar sağlanmıştır. Filistin Sorunu İran ve Suudi Arabistan ilişkilerindeki en önem- Mayıs 07, Stratejik Analiz 75
İran ın nükleer çalışmalarından ve İsrail in nükleer silahlarından kaygı duyan Suudiler, İran ın durdurulmaması halinde kendileri de aynı arayışlara girebilir. li sorunlardan biri de İsrail-Filistin çatışmasıdır. Aslında İsrail ve Filistin sorunu Arap devletleri ile İran arasındaki ilişkilerde her zaman önemli bir yer işgal etmiştir. 1979 İslam Devrimi öncesinde Şah ın İsrail yanlısı politikası Arapları memnun etmemiş, İran ın Devrim sonrasındaki İsrail karşıtı tutumu da Arap devletleriyle ilişkilerinin gelişmesinde yine olumlu bir rol oynamamıştır. 7 Çünkü İran, sürekli olarak Arapların İsrail politikasını eleştirmiştir. İran, İsrail in varlığını gayrı meşru olarak görmekte ve reddetmekte, İsrail ile barış masasına oturan Filistin örgütlerine ve barışı destekleyen ülkelere de karşı çıkmaktadır. Bu politika Humeyni tarafından kurumsallaştırılmış ve 1979 dan günümüze kadar İran devleti tarafından sürdürülmüştür. Buna göre, İsrail ile yapılacak her türlü barış girişimi İslam dünyasına ve Filistin e ihanettir. Nitekim İran Devrimi nin hemen ardından İsrail ve ABD ile iyi ilişki kurmak isteyen Arap devletlerin tutumunu Arap irticası olarak tanımlamıştır. İran, İsrail ile barışmak isteyen Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ve Yasar Arafat ile mesafeli ilişki kurmuş ve İsrail in varlığını kabul etmeyen HAMAS ve İslami Cihad ı desteklemiştir. 8 İran, İsrail-Filistin meselesinde Suudi Arabistan dahil birçok Arap devleti ile sorun yaşamıştır. Suudilerin, İsrail-Filistin barış girişimlerine karşı çıkmıştır. Suudi Arabistan 2002 de bir barış planı sunmuştur. Arap Barış Planı olarak bilinen plan, İsrail in Golan ve Lübnan daki işgal edilmiş topraklar dahil, 1967 de işgal ettiği topraklardan çekilmesini, başkenti Kudüs olan bir Filistin devletinin kurulmasını, BM nin 1948 de kabul ettiği 194 sayılı 76 Stratejik Analiz, Mayıs 07
karara uygun olarak Filistin mülteci sorununa adil bir çözüm bulunmasını ve İsrail ile ilişkilerin normalleşmesini öngörmektedir. Plan İran ın politikası ile taban tabana zıttır. Son dönemde Suudiler planı yeniden gündeme getirmiştir. İran ve ABD arasındaki gerginlik ve Sünni Arap devletlerinin İran tedirginliği Arap Barış Planı nı gündeme taşımıştır. Riyad da gerçekleşen Arap Ligi zirvesine plan damgasını vurmuştur. İran-ABD gerginliğinin tırmandığı bir dönemde gündeme getirilen plan, İran tarafından İran ın kartlarını elinden almak ve muhtemel bir İran-ABD sıcak çatışmasında İran ın HAMAS üzerinden radikal eylemler gerçekleştirme olanağını yok etmek olarak yorumlanmıştır. İran bu algılamasına rağmen, Sünni Arapların tepkisini daha fazla çekmemek için sesiz kalmayı yeğlemiştir. İran ın Nükleer Çalışmaları ve Suudi Arabistan İran ve ABD nin nükleer bilek güreşi devam ederken ABD, İran karşıtı ittifakı genişletme çabası içindedir. 9 Bir taraftan nükleer konusunda BM Güvenlik Konseyi nde yaptırım kararı çıkarma arayışında olan Vaşington, diğer taraftan Sünni Arap devletleri ile İran karşıtı blok oluşturma peşindedir. ABD nin Arap Orta Doğusundaki İran karşıtı hesaplarında Suudi Arabistan büyük önem taşımaktadır. ABD nin bölgesel hesaplarında Suudi Arabistan tarihsel olarak önemli bir rol oynamıştır. Suudi Arabistan, 1960 larda Nasır ın ve daha sonraki süreçlerde Suriye ve Irak ın karşısında yer almıştır. Irak işgali sonrası Suudi Arabistan-İran ilişkilerinde yükselen tansiyon bu tarihi olguları hatırlatmaktadır. Suudi Arabistan, İran ın nükleer çalışmalarından endişe duymaktadır. Suudilere göre İran ın nükleerleşmesi bölgedeki durumu daha da karmaşık hale getirebilir. Nükleer silahlardan arınmış bir Orta Doğu isteyen Suudiler, İsrail in nükleer silahlarını da eleştirmektedir. 10 İran ın nükleer çalışmaları durdurulmadığı taktirde ise Suudilerin de bu yola gitmesi yüksek bir ihtimal olarak görülmektedir. Suudiler, İran ın nüfuzunun ABD tarafından sınırlandırılmasını istemektedir. Ancak ABD ile İran arasında doğabilecek bir sıcak çatışmadan da bir o kadar endişe etmektedir. Zira çatışma Lübnan, Irak ve Filistin gibi bölgelere de sıçrayabilir. Diğer taraftan böyle bir çatışma bölgede yeni bir Amerikan karşıtlığı dalgasını tetikleyebilir ki bu da Suudi Arabistan ı istikrarsızlığa sürükleyebilir. Bu nedenle Suudi Arabistan, İran a ABD nin tehditlerini ciddiye almasını ve nükleer sorununu sıcak bir çatışmaya dönüşmeden çözmesini telkin etmektedir. İran-ABD gerginliği, Suudi Arabistan ın önünde yeni bir stratejik manevra alanı açmıştır. İran korkusu, Suudi Arabistan yönetimine ülke içi reform hareketlenmelerini bastırma olanağı vermiştir. Bütün bunlar, karda yürüyüp izini belli etmeyen Suudi dış politikasını daha açık oynamaya itmiştir. Suudiler sorunların çözüm noktası olma misyonunu üstlenmiştir. İranlılara göre ise Suudiler, İran karşıtı bir sıcak çatışmayı istemeseler de İran-ABD gerginliğinde ABD nin yanında yer almışlardır. Suudilerin Irak, Filistin ve Lübnan daki çabalarının İran ın bölgesel kozlarını elinden almak ve İran ın ABD karşısındaki stratejik güç kapasitesini ve manevra alanını yok etme amacı güttüğünü düşünmektedirler. Sonuç ve Genel Değerlendirme İran ve Suudi Arabistan ters kutuplarda dursalar da ilişkilerinin düşmanca bir noktaya gelmemesi için de çaba göstermektedirler. İran ın bugün dış politika önceliği ABD ile yaşadığı gerginliktir. Suudilerin geleneksel İran ve Şii korkusu ise Suudileri ABD yle birlikte hareket etmeye itebilir. Bu durum İran ın bazı Arap devletleri ile ilişkilerini zorlaştırabilir ve Körfez de İran karşıtı güvenlik arayışları artabilir. Diğer taraftan muhtemel İran-ABD gerginliğinde Suudilerin petrol politikaları İran ı ciddi şekilde zor durumda bırakabilir. Nitekim son dönemde petrol fiyatlarının düşmesi İran ekonomisine zarar vermiştir. Diğer taraftan ABD nin de İran karşıtı bir blok oluşturma niyeti ve iradesi ortadadır. İran ın bu nedenle Suudiler le iyi ve güvenilir bir ilişki kurmaya ihtiyacı vardır. Suudilerin de İran ile ilişkilerini dengeleyerek ABD ve İsrail le ilişkilerinde manevra alanı açmak ve Batılıların kendisine olan ihtiyacını perçinlemek için İran a ihtiyacı vardır. Ayrıca açık şekilde İran karşıtı bir noktada yer alması ve Batılılarla birlik- Mayıs 07, Stratejik Analiz 77
te hareket etme görüntüsü, Müslüman kamuoyunda Suudilere zarar verebilir. Suudi Arabistan, İran la çatışarak bölgede istikrarı sağlayamayacağının farkındadır. Irak ta başlayan Şii-Sünni çatışmasının tırmanması Suudi Arabistan ı da içine alabilir. Bu nedenle son dönemde iki ülke farklı bakış açılarını işbirliği alanına çevirme iradesi veya en azından tansiyondan uzak bir ilişki kurma görüntüsü sergilemektedir. Ancak bölgedeki gelişmeler ve iki ülkenin farklı arayışları var olan iyimser ortamı yıkacak kadar güçlüdür. İlişkilerin olumlu seyri açısından İran ın yayılmacı olmadığı ve komşularını tehdit etmediği şeklinde bir güven mesajı vermesi gerekmektedir. Ama bu zor gözükmektedir. İran ve Suudi Arabistan ilişkileri ABD-İran ilişkilerinin seyri ile doğrudan bağlantılıdır. Çünkü İran ve Suudiler arasındaki sorun alanları, İran ın ABD ye karşı kullanabileceği kozları oluşturmaktadır. Bu da ikili ilişkilerin geleceğini daha da karmaşık hale getirmektedir. Sonuç itibarıyla iki ülke arasındaki ilişkiler şimdilik işbirliği çerçevesinde bir görüntü çizse de ilişkilerin niteliği, sorun alanları, kemikleşmiş güven bunalımı nedeniyle ilişkilerin yüksek tansiyondan arınması zor görünmektedir. SA Dipnotlar 1 Cemile Kediver, Ruyaruyi-e Engelab-e Eslami ve Amerika, Etelaat Yayınevi, Tahran, 1379, s.109. 2 Said Esedi, Evamel-e Moesser Der Teğiyr-e Siyaset-e Harici-e erbestan Der Gebal İran, Siyaset-e Harici, Cilt 15, Yaz 1380, s.581. 3 Piruz Müçtehdzae, İdehayi Jeopolitik ve Vageyithayi İrani, Neşer-e Ney Yayınevi, Tahran, 1379, s. 381. 4 Elireza Ezgendi, Teneşzodayi Der Siyaset-e Harici: Mored-e Cumhuriye-e Eslami, Siyaset-e Harici, Cilt 13, Kış 1378, s.1035. 5 Behram Ehvan-e Kazemi, Vageraiha ve Memgeraiha der Revabet İran ve Erebestan, Havermiyane, Cilt 7, No. 2, 1379, s.115. 6 Devrimin ilk yıllarında İran-Suudi Arabistan ilişkileri hakkında detaylı bilgi için bkz. Graham Fuller, Gebley-e Alem, Çev.Abbas Muhber, Merkez Yayınevi, Tahran, 1373, s.120. 7 Maksut Recber, Molahezat-e Emniyeti Der Siyaset-e Harici-e İran, Motelaat Rahbordi, Tahran, 1378, s.207. 8 İran ın ve diğer bölge ülkelerinin İsrail-Filistin Sorunu na bakışı konusunda bkz. Emre Bayır, Orta Doğu Barış Süreci, Oyuncuları ve İran, Stratejik Analiz, Cilt 3, No. 22, Şubat 2002, s.44. 9 İran ın nükleer çalışmaları hakkında detaylı bilgi için bkz. Arif Keskin, İran ın Nükleer Çabaları: Hedefler, Tartışmalar ve Sonuçlar, Stratejik Analiz, Mart 2005, Cilt 59. 10 Suudi Arabistan dan İran a Eleştiri, Milliyet, 05 Mart 2007, http:// www.milliyet.com.tr/2007/03/05/son/sondun35.asp. 78 Stratejik Analiz, Mayıs 07