POLİS AKADEMİSİ BAŞKANLIĞI REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMA BÜRO AMİRLİĞİ

Benzer belgeler
Ruhsal Bozukluklar ile İlgili Sık Görülen Yanlış İnançlar ve Gerçekler. Osman SEZGİN

1-Çocuğa yeterli harçlık verilmemesi:çocuğun temel ihtiyaçlarının karşılanmaması

OKUL ÖNCESİ ÇOCUĞUNDA UYKU SORUNLARI VE ÖNERİLER

ERGENLERDE İNTERNET BAĞIMLILIĞI

Zorlu Yaşantılar Sonrası Stres Belirtileri (Travma Sonrası Stres Bozukluğu)

KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON. Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem.

SOSYAL FOBİ. Sosyal fobide karşılaşılan belirtiler şu şekilde sıralanabilir.

EDA ÖZCAN ÇOCUK GELİŞİMİ ÖĞRETMENİ

MALTEPE SİHİRLİ GEMİLER ANAOKULU KASIM AYI BÜLTENİ 3 YAŞ

EMDR GÖZ HAREKETLERİ İLE SİSTEMATİK DUYARSIZLAŞTIRMA VE YENİDEN İŞLEME. (Eye Movement Desensitization and Reprossesing)

ÇOCUKLARIMIZ VE TEKNOLOJİ

BİREYLERE YÖNELİK HİZMETLER

Bağımlılık kişinin kullandığı bir nesne veya yaptığı bir eylem üzerinde kontrolünü kaybetmesi ve onsuz bir yaşam sürememeye başlamasıdır.

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI SÜMER ANAOKULU AİLE EĞİTİMİ PROGRAMI

Hizmetiçi Eğitimler.

İZMİR YÜKSEK TEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜ

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI AİLE İÇİ ŞİDDET

Zeka Gerilikleri Zeka Geriliği nedir? Sıklık Nedenleri

Uykusuzluk, Nedenleri ve Çözüm Önerileri. GRUP UYKUSUZLAR Todup D2 Danışman: Prof.Dr. Murat KASAP

Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) Dr. Çağlayan Üçpınar Nisan 2005

Teknoloji Bağımlılığı

YETİŞKİNLERDE MADDE BAĞIMLILIĞI DOÇ. DR. ARTUNER DEVECİ

IŞIK LI ANNE BABA REHBERİ

ERGENDE AİLE KRİZLERİNE MÜDAHALE. Prof. Dr. Emine Zinnur Kılıç

DEHB GÜNLÜK YAŞAM KAOS HALİNE GELDİĞİNDE

Özgüven Nedir? Özgüven Eksikliği Nedir?

ŞİDDET NEDİR? ADEM TOLUNAY ANADOLU LİSESİ REHBERLİK SERVİSİ

DEHB GÜNLÜK YAŞAM KAOS HALİNE GELDİĞİNDE

AİLE GÖRÜŞME FORMU. Görüşme tarihi: Görüşme yeri: Öğrencinin adı, soyadı: Doğum tarihi: Okulu, sınıfı: Adresi ve telefon numarası: Geliş nedeni?

YAŞLILIKTA PSİKO-SOSYAL YAŞAM

Psikolog Seda BİLGEN IŞIK İÇİNDEKİLER: 1. TIRNAK YEME 2. ÇOCUKLARDA BİLGİSAYAR KULLANIMI 3. SINAV KAYGISI 4. KAYNAKÇA

KLİNİK PSİKOLOJİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ

İNTERNET VE TEKNOLOJİ BAĞIMLILIĞI. Rehberlik Servisi Selçuk ÖZTÜRK

UYUŞTURUCU ÖZGÜRLÜĞÜN SONU!

Böbrek Hastalıklarında Yaşanan Ruhsal Sıkıntılar; Yaşamı Nasıl Güzelleştirebiliriz? Prof.Dr.Oğuz Karamustafalıoğlu Üsküdar Üniversitesi

GAZİANTEP LİSESİ REHBERLİK SERVİSİ

Kendi sorumluluklarımızı taşımayı öğrendikçe de gelişiriz. Burada karşılıklı bir ilişki söz konusudur.

Web adresi. Psikolojiye Giriş. Bu Senin Beynin! Ders 2. Değerlendirme. Diğer şeyler. Bağlantıya geçme. Nasıl iyi yapılır. Arasınav (%30) Final (%35)

Doç. Dr. Fatih Öncü. Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Mimar Sinan İşitme Engelliler İ.Ö.O. Aile Rehberliği Etkiliğine Hoş Geldiniz

Ayrıca sinirler arasındaki iletişimi sağlayan beyindeki bazı kimyasal maddelerin üretimi de azalır.

Duygusal ve sosyal becerilere sahip Genç profesyoneller

ÖNSÖZ... IX III

İSTEK ÖZEL ACIBADEM İLKOKULU PDR BÖLÜMÜ EĞİTİM ÖĞRETİM YILI

Gelişim Psikolojisi Ders Notları

Anksiyete ve gerginlik veya endişe. Eminim bunu son zamanlarda hepimiz yaşıyoruz.

BEYİN GELİŞİMİNİN HİKAYESİ

İNSAN HAYATINI ŞEKİLLENDİRMEK: OKULÖNCESİ EĞİTİM

Ruhsal Travma Değerlendirme Formu. APHB protokolü çerçevesinde Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) tarafından hazırlanmıştır

ERGENİM BEN!!! Nereden Çıktı Bu Sınav?

OYUN VE ÇOCUK. -Çocuğun iç dünyasını anlayabilmek. -Çocuğun olayları anlamasına yardım etmek. -Çocuğa olaylarla baş etme becerileri kazandırmak

Yönetici tarafından yazıldı Perşembe, 08 Ekim :05 - Son Güncelleme Perşembe, 08 Ekim :08

ÇOCUKLARDA BENLİK SAYGISI GELİŞİMİ

Okul fobisi nasıl gelişir?

YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR. Prof. Dr. Mehmet Ersoy

Peki, nedir bu momofobi?

DEMANS ya da BUNAMA olarak bilinen hastalık

ÇOCUĞUNUZUN RUH SAĞLIĞI Bu yazıyla ilgilenip okuduğunuza göre bir yetişkin olmalısınız. Çocuğunuza sevginizi göstermenin ya da ona yardımcı olacak en

ALZHEİMER HASTALIĞINA BAKIŞ. Uzm. Dr. Gülşah BÖLÜK NÖROLOJİ BİLECİK DH 2015

Zorbalık Türleri Nelerdir?

Kayıp Travması. Sebepler, psikodinamikler ve travma terapisi. (c) Prof. Dr. Franz Ruppert

Can kardeş Rehberlik ve Psikolojik Danışma Birimi Nisan Ayı Rehberlik Bülteni Can Velimiz ;

ÇOCUKTA ÇALMA DAVRANIŞI

HAREKETLİ ÇOCUK DOÇ. DR.AYLİN ÖZBEK DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK PSİKİYATRİSİ AD. ÖĞRETİM ÜYESİ

OKAN EĞİTİM KURUMLARI PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK BİRİMİ

YAŞLANMA /YAŞLANMA ÇEŞİTLERİ VE TEORİLERİ BEYZA KESKINKARDEŞLER

KARDEŞ KISKANÇLIĞI KARDEŞ KISKANÇLIĞININ NEDENLERİ

2013 / 2014 SAYI: 17. Haftanın Bazı Başlıkları

Meslekte Ruh Sağlığı. A.Tamer Aker İstanbul Bilgi Üniversitesi Travma ve Afet Ruh Sağlığı AD

Ailenin çocuk yetiştirmedeki tutumunu ve çocuk yetiştirmeyle ilgili sorunlarını anlamak için aile tutum modeli ni bilmek yararlı bir yaklaşımdır.

ÜMRANİYE REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ

ÖZEL ATACAN EĞİTİM KURUMLARI ANAOKULU PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK SERVİSİ EYLÜL 2012 VELİ BÜLTENİ ÇOCUKLARDA OKUL KORKUSU

NİSAN 2015 BÜLTENİ. Merhaba! Nisan ayı boyunca yaptığımız etkinlikleri bulabileceğiniz. bültenimizi sizinle paylaşmanın sevinci ve gururu. içindeyiz.

ÇOCUĞUNUZUN İŞİTMESİ NORMAL Mİ?

Bilişim Teknolojilerine Pedagojik Bir Yaklaşım. Mehmet AKSÜT Mega Eğitim Danışmanlık Songül ATEŞ Uşak üniversitesi Hayriye UĞURLU Uşak üniversitesi

Baş ağrısı, başta ve bâzen de boyun veya sırtın üst kısmında gerçekleşen ağrılara verilen ortak isimdir. Yaygın ağrı şikâyetlerinden biridir ve hemen

ADÖLESAN SAĞLIĞININ KORUNMASI VE GELİŞTİRİLMESİ. Prof. Dr. Ayfer TEZEL

T.C. Artvin Valiliği Halk Sağlığı Müdürlüğü Bulaşıcı Olmayan Hastalıklar Programlar ve Kanser Şube Müdürlüğü Ruh Sağlığı Birimi OTİZM

Kardeş Kıskançlığı Nedir?

SAĞLIKLI YAŞAM VE EGZERSĐZ. Prof. Dr. Erdal ZORBA

KORKU HAYAL GÜCÜNÜN MUHTEŞEM BİR HEDİYESİDİR

MADDE BAĞIMLILIĞINDAN KORUNMA

1. Bir süre için hayatınızdaki iyi şeylerin artık olmadığını varsayın.

Doğum sonrası anksiyete bozukluğu için riskli dönem. Sıklığı?? Klinik seyir??

Çocuk ve ergenlerde cinsel kötüye kullanımın belirtileri ve etkileri Çocuk ve ergenlerde cinsel kötüye kullanımı önlemek için yapmamız gerekenler

OKUL ÖNCESİ REHBERLİK HİZMETİ

NEVŞEHİR REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ PSİKOLOJİK DANIŞMANI

OKUL KORKUSU VE OKULA UYUMDA AİLE

OYUN VE ÇOCUK. Oyunun Aşamaları:

Çocuklarda Çalma Davranışının Nedeni İlgisizlik mi? Pazartesi, 17 Ekim :25

EFT ile POZİTİF HAYAT EĞİTİMİ EFT NEDİR?

4+4+4 YAVRULARIMIZIN ÖZGÜVENSİZ, BAŞARISIZ VE MUTSUZ OLMASINI İSTER MİYİZ? Zeynep okula başlıyor. Canımdan çok sevdiğim kızım.

DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU. Dahili Servisler

Demans ve Alzheimer Nedir?

ÇOCUĞUNUZLA BİRLİKTE OYNAMANIN YARARLARI

TEKNOLOJİ BAĞIMLILIĞI VE SİBER ZORBALIK

KEMAL ATATÜRK OKULLARI. Psikolojik Danışma ve Rehberlik Bölümü

ÖZÜR GRUBUNUN TANIMI VE ÖZELLİKLERİ. bireyin eğitim performansının ve sosyal uyumunun olumsuz yönde etkilenmesi durumunu

ÖZEL ATACAN EĞİTİM KURUMLARI

ÇOCUKLARDA VE ERGENLERDE İNTİHAR GİRİŞİMİ

Transkript:

YAŞAM REHBERİM YIL: 3 SAYI: 43 Ağustos, 2014 POLİS AKADEMİSİ BAŞKANLIĞI REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMA BÜRO AMİRLİĞİ YAŞAM REHBERİMİN BU SAYISINDA Çocuklarda İzinsiz Alma Davranışı 2 Dijital Dünyada İnsan Olmak 4 Bilgisayarımdaki Virüs: Travma 6 Çocuğunuz İçin En Uygun Uyku Ortamını Nasıl Yaratabilirsiniz? 8 Ruh Sağlığı ve Ruh Sağlığı ile İlgili Yanlış İnançlar ve Gerçekler 10

ÇOCUKLARDA İZİNSİZ ALMA DAVRANIŞI Yaşam Rehberim Sayfa 2 alınmadığı gibi, onun da ailenin diğer bireylerinin eşyalarını izinsiz almaması gerektiği hatırlatılmalıdır. Böyle bir girişimde bulunduğu zaman kendisine bu eşyanın kime ait olduğu hatırlatılmalıdır. Böylece çocuk bunları ancak izin verildiği zaman ödünç alabileceğini zaman içinde öğrenecektir. Anne babaların da çocuklarına iyi örnek olmaları gerekir. Çocuklarda izinsiz alma davranışının büyük bir bölümü, mülkiyet kavramının ailede ve çevrede yeterince gelişememesinden ileri gelir. Çocukta doğuştan mülkiyet kavramı yoktur. Bu kavram çocuğun gelişimine uygun olarak ailece kendisine kavratılmalıdır. Çoğu anne-baba çocuğuna paylaşmayı öğretmek amacıyla, oyuncak ve eşyalarını kardeşine veya ondan küçük bir çocuğa vermesi konusunda çocuğuna baskı yapar. Zaten evde her şey ortaktır. Çocuğun oyuncakları da ortakmış gibi zorla ve izinsiz alınırsa ondaki mülkiyet duygusunun gelişimi gecikecektir. Her çocuk nesnelere sahip olmanın anlamını ve başkalarına ait olan şeyleri alamayacağını öğrenmelidir. Bunu öğretmenin en iyi yolu, çocuğun kendisine ait eşyaları olmasını sağlamaktır. Onun ayrı odası ve çekmecelerinin olması da zaman içinde mülkiyet duygusunun gelişmesini destekleyecektir. Çocuğun eşyaları izinsiz Nedenleri Hatalı anne-baba tutumları: Annebabaların aşırı disiplinli ve katı tutumları çocuklarda çalma davranışına neden olabilir. Değersizlik duygusu ve özgüven eksikliği: Çocuğun kendini değersiz hissetmesi bu davranışı destekler. Kendini yetersiz hisseden çocuk değerli gördüğü eşyaları çalarak kendini değerli kılmaya çalışır. Kıskançlık ve rekabet duyguları: Kardeşlerini veya başka çocukları kıskanan çocuklar yaşadıkları rekabet duygusunu bastırabilmek için çalma davranışı gösterebilirler. Sevgisizlik ve ilgisizlik: Yeterince sevilmediğini düşünen, duygusal anlamda yeterince ilgi görmeyen çocuk, başkalarına ait eşyaları çalarak elde edemediği sevgi açığını gidermeye çalışır. Çocuğa yeterli harçlık verilmemesi: Çocuğun temel ihtiyaçlarının karşılanmaması çocuğu bir şeyler çalmasına sevk edebilir.

ÇOCUKLARDA İZİNSİZ ALMA DAVRANIŞI Sayfa 3 Çocuğun hayatında önemli bir yoksunluk olması: Böylece çalma sembolik olarak ana-babanın sevgi, ilgi eksikliğinin yerini tutar Sevilmediğini düşünen çocuk, ilgi çekmek için çalabilir. Ana-baba kaybı: Bazen ana- baba kaybından sonrada ortaya çıkabilir Genellikle çalma davranışı gösteren çocukların, alkolik veya suçlu ana-babalar tarafından yetiştirildiği ve ihmal edildiği belirlenmiştir. Çocukta mülkiyet fikrinin gelişmemiş olması: Çocuğun mülkiyet kavramını bilmiyor olması, başkalarının eşyalarını da kendi eşyaları zannederek izinsiz almasına yol açabilir. İntikam almak: Örneğin; başarılı bir çocukla kıyaslanan bir çocuk, ondan intikam almak için eşyalarını alabilir Çocuk otoriter ana-baba yâda öğretmenden intikam almak için de çalabilir. Çocuk özdeşleşmek için kendine kötü örnek seçmiş olabilir: Çocuk bir grubun onayını almak için yapabilir. Amaç çalmak değil, başkalarına yaranmaktır. Özgüvenini artırmak için: Bazı çocuklar kendi güçlerini, erkekliklerini kanıtlamak için yaparlar. Yaşam Rehberim eşyalar alınmamalı, bulunmuş eşyalar geri götürülmeli, diğer insanlar kandırılmamalıdır 3-Aile içi iletişim güçlendirilmelidir: Eğer evde çocuk yakın ilişkiden yoksunsa, yeterli zaman ayrılmıyorsa, aile bireyleri arasındaki ilişki güçlendirilmelidir 4-Çocuğa belirli bir miktarda harçlık verilmelidir: Çocuğun gereksinimlerini karşılayabilecek belirli bir harçlık mutlaka verilmelidir Çocuk ihtiyacı olduğunda tekrar alabileceğini bilmelidir Kumbara anlat 5-Mülkiyet kavramı öğretilmelidir: Çocuğa ihtiyacı olduğunda, kendisine ait olmayan bir eşyayı nasıl ödünç alabileceği ve bunu nasıl geri vereceği öğretilmelidir. 6-Etrafta bozuk para gibi cezbedici eşyalar bırakılmamalıdır. 7-Çocuğun kendisine ait eşyaları olmalıdır. Çocuğun en azından bir kaç eşyası olmalıdır. Anne-baba çocuğun eşyalarını kullanacağı zaman ondan izin almalıdır. Kaynak: Çocuk Gelişimi ve Davranış Bozuk- NASIL ÖNLENİR? 1-Değerler Öğretilmelidir: Çocuğa dürüstlük ve başkalarının mülküne önem verme öğretilmelidir Anne-baba örnek olmalıdır. 2-Örnek oluşturmalıdır: Önce annebaba çocuğa örnek olmalıdır Başkasına ait

DİJİTAL DÜNYADA İNSAN OLMAK www.nbeyin.com Yaşam Rehberim Sayfa 4 Analog (sürekli) verilerden, dijital (sayısal) verilere geçişimiz çok hızlı oldu ve bu gün dijital veri akışı dört bir yanımızı kuşatmış durumda. Artık televizyonlar, sinema salonları ve müzik konserleri dahi demode olma yolunda hızla ilerlerken, evdeki akıllı televizyonlardan, bilgisayarlardan, tabletlerden veya cep telefonlarından kolayca ulaşılabilen içeriklerin çağı başladı. Günümüzde artık bir parçayı dinlemek için albüm satın almanıza gerek yok; istediğiniz parçayı, yolda seyir halindeyken bir kaç parmak dokunuşu ile satın alabilir ve anında keyfini sürmeye başlayabilirsiniz. Yollarda gezinirken size internete bağlanma olanağı sunan GPRS/3G/4G gibi teknolojiler sayesinde istediğiniz içeriğe anında erişme hürriyetine sahipsiniz. Aklınıza takılan bir çok sorunun cevabını, her an cebinizde yahut çantanızda taşıdığınız Ulu Bilge Google a danışmak gibi bir lüksünüz var. Peki acaba beynimiz buna hazır mı? İnsan beyni, bu kadar çeşitli, renkli ve hızlı veri ile başa çıkabilecek donanımlara sahip mi? Bu konu son yıllarında en önemli merak unsurlarından birisi ve henüz dijital çağda doğmuş çocukların yaşlılık dönemlerini gözlemleme şansımız olmadığından, dijital veri bombardımanının uzun dönem etkileri hakkında çok fazla isabetli tahminler yürütecek durumda değiliz. Fakat beyin ve insan fizyolojisi üzerinde yapılan bazı çalışmalar, bizi dijital kanalların kullanımı konusunda uyaran, önemli sonuçlar ortaya koyuyorlar. Oyunlar, E-postalar, Mesajlaşmalar, Sosyal Ağlar ve Biz Yukarıda sıraladığımız teknolojik imkanların güzel şeyler olduğuna dair şüphe duymamız için ilk bakışta bir neden gözükmüyor. Fakat her güzel ve keyifli şey, özellikle yatkınlığı olan beyinler için bağımlılık potansiyeli taşır. İnternet ve dijital ortamların sunduğu kolaylıklar da sıklıkla sosyal yalıtıma ve temel zihin yeteneklerinin zayıflamasına yol açan bazı olumsuzluklar gösteriyor. Bilgisayar Oyunları İnsanı adeta kendisine yapıştıran ve bağımlılık yapan bilgisayar oyunlarının olumsuz etkileri konusunda neredeyse herkes hemfikir; fakat az bilinen olumlu etkileri de var: Görsel alanın çevre bölümlerine ilişkin dikkati artırıyor, karar verme süreçlerini hızlandırıyor, özellikle beynin ön (frontal) bölgesinde anlık karar vermeye dair yeni devrelerin oluşmasını kolaylaştırıyor ve gerçek hayatta da başta el becerileri olmak üzere, bazı becerilerin gelişmesine doğrudan katkı sağlayabiliyor. Elbette bu etkiler, oyunların tipine, oynama süresine ve kişinin bağımlılık geliştirme yatkınlığına göre büyük oranda değişebiliyor. Dolayısıyla yine her zaman olduğu gibi, bilgisayar oyunlarının etkilerini toptancı bir yaklaşımla değerlendirmek

DİJİTAL DÜNYADA İNSAN OLMAK www.nbeyin.com Sayfa 5 yerine, bireye özel yaklaşımlarla ele almak çok daha faydalı sonuçlar doğuracaktır. E-posta ve Sosyal Ağ Programları Anında haberleşmenin büyüsüne kapılmamak çok zor. Fakat aynı ortamda bulunan iki arkadaşın, iki farklı cihaz kullanarak başkaları ile yazışmaları ve birbirleri ile iletişim kurmaya gerek bile görmemeleri, bu gün kafelerde ve toplu yerlerde sıklıkla gördüğümüz bir durum. Böyle manzaralar artmaya başladığında, internetin sağladığı kolaylıkların gerçek hayatı baltaladığı sonucuna kolaylıkla ulaşabilirsiniz. İnternet üzerinden mesajlaşma, bedensel işaretlerden büyük oranda yoksun olduğundan yüzeysel ve uçucu bir karakter taşıyor. Bu yüzden duygusal açıdan düşük risk taşıyor ve beynimizin çok düşük bir faaliyet düzeyinde çalışması, böyle bir iletişim için yeterli oluyor. Fakat bu tarz bir iletişime ağırlık vermeye başladığımızda, özellikle gençlerde, bedensel sinyalleri ve beden dilini okumak konusundaki becerilerde hızla bir gerileme görülüyor. Bu da gerçek sosyal ilişkilerde başarısızlık ve tatminsizlikle birlikte, sanal iletişimin daha çok tercih edilmesine neden olabiliyor. Sosyal medya hesabınıza girdiğinizde sayfanın üst kısmındaki kırmızı renkli bildirimler sizi heyecanlandırır mı? Bilimsel çalışmalar böyle olduğunu gösteriyor. Bildiğimiz gibi bir çok bağımlılığın altında, beynin ön kısmında bulunan akkumbens çekirdeği ve hipotalamus arasındaki dopamin salgılayan hücrelerin büyük rolü var. Keyif ve ödül duygusu hissedildiğinde salgılanan Yaşam Rehberim dopamin, bu salgıya neden olan fiilin daha çok işlenmesini sağlamak üzere insanı o etkene bağımlı hale getirebiliyor. Benzer bir düzenek sosyal medyaya olan bağımlılığı da açıklayabilir. Zira, sosyal medya hesabınızdaki bildirimler ve beğenme ler, kullanıcıların beyninde fazladan dopamin salgılanmasına neden olarak, insanların sosyal medya kullanımına bağımlı hale gelmesini kolaylaştırıyor. Özellikle de çocuklarımız, internetin bu cezbedici etkisi karşısında büyük oranda savunmasızlar. Uzun Vadeli Olası Etkiler Dijital dünyanın uzun dönemde zihnimizin işleyişine nasıl bir etki yapacağını henüz çok iyi bilemiyoruz. Zira dijital dünyaya doğan çocuklar henüz gençlik dönemlerindeler. Fakat beynimizin ve zihin çalışma sistemlerimizin bu dijital dünyaya uyum sağlamak üzere sürekli bir değişim geçirmesi kaçınılmaz. Sinirbilimlerinin son bulguları açısından baktığımızda en tehlikeli görünen uzun vadeli sorun, internet ve dijital ortamlarla

BİLGİSAYARIMDAKİ VİRÜS: TRAVMA Klinik Psikolog Emre Konuk Yaşam Rehberim Sayfa 6 Bir metafor olarak zihnimizi bilgisayara benzetecek olursak, travma virüs oluyor ve virüs işletim sisteminin ya da hard diskteki dosyaların bozulmasına neden oluyor. Travma en basit tanımıyla kişinin fiziksel ve ruhsal bütünlüğünü tehdit eden olaylara denir. Fiziksel şiddet, taciz, tecavüz, kaza, yaralanma, işkence, sevilen birisinin ölümü, hastalık, terk, ihmal, onaylanmama, dışlanma, deprem, sel gibi pek çok yaşantı ve durum travmatik olaylara örnek olarak verilebilir. Ancak klinik açıdan travma, kişinin yaşadığı durum ile değil, etkisiyle değerlendirilir. Yani klinik açıdan bizim travma olarak değerlendirdiğimiz şeyler, geçmişte yaşanmış ve hala kişiyi rahatsız eden, yaşanan travmayı çağrıştıran durumlardan kaçınmaya zorlayan ya da gündelik işleyişi bozan yaşantılardır. Şüphesiz fiziksel şiddet, taciz, dışlanma gibi yaşantılar kendi içinde son derece olumsuz durumlardır. Ancak bu yaşantıların klinik açıdan travma olarak ele alınması ve çalışılması için travmatik etkilerinin olması gerekir. Burada önemli bir nokta da; insanlar travma denildiğinde yukarıda örnekleri verilen yalnızca büyük ve sarsıcı olayları düşünüyorlar. Halbuki klinik açıdan değerlendirildiğinde, başkalarına göre basit bir olumsuz yaşantı, o kişide travmatik bir etki yaratabilir ya da küçük küçük negatif yaşantılar birikerek travmatik bir hal alabilir. Travma ve Zihnimiz Travmanın zihinsel mekanizmasını bilgi işleme süreci açısından ele alacak olursak; araştırmalar zihnimizin günde ortalama 20.000 anıyı, kaydettiğini gösteriyor. Bu anılardan bir kısmı olumlu, bir kısmı olumsuz, kalan büyük bir kısmı ise nötr ve önemsiz anılardan oluşuyor. Bu anılar farklı bileşenlerden oluşuyor. Her anının imajlar, kokular, sesler gibi bir duyusal bileşeni, bir duygu bileşeni, bir düşünce bileşeni ve bunlara eşlik eden bir beden duyumu var. Tabii ki bu anıdan hareketle, diğer anılarla da ilişkilendirerek oluşan inançlar, yorumlar ve yargılar var. Şüphesiz bu kadar çok bileşeni olan anılar ve yaşantıların algılanması, işlenmesi ve kaydedilmesi son derece karmaşık bir süreci içeriyor. Çünkü zihnimiz aslında

BİLGİSAYARIMDAKİ VİRÜS: TRAVMA Klinik Psikolog Emre Konuk Sayfa 7 Yaşam Rehberim geniş bir bilgi işleme ağından, yani bir network sisteminden oluşuyor. Bir metafor olarak, içindeki her şeyin her şeyle ilişkisi olduğu bir bilgisayar ya da dalları olan bir ağaç gibi. Bilgi işleme süreci, özünde içsel, fizyolojik ve adaptif bir süreç. Fiziksel ve içsel bir süreç çünkü her şey derimizin altında, fizyolojik düzeyde olup bitiyor. Adaptif çünkü, bilgi işleme süreci, içimizde ve dışımızda olup bitenlerin, duyumların ya da durumların entegre edilerek düzenlemesi ve anlamlandırılmasına işaret ediyor. Buradan hareketle teknik olarak formüle edecek olursak, bilgi işleme süreci, duyularımız aracılığıyla giren bilginin zihinsel olarak işlenmesi, kaydedilmesi ve diğer anılarla ilişkilerin kurulması anlamına geliyor. Şu ana kadar normal bilgi işleme sürecinden ve olağan anılardan söz ettik. Travmatik anılar ve bu anıların işlenmesi söz konusu olduğunda ise, bu sürecin her zaman bu şekilde düzgün işlemediğini, travmatik yaşantının bilgi işleme sürecinde bir bozulmaya neden olduğunu görüyoruz. Yani bir metafor olarak zihnimizi bilgisayara benzetecek olursak, travma virüs oluyor ve virüs işletim sisteminin ya da hard diskteki dosyaların bozulmasına neden oluyor. Araştırmalar travmatik yaşantıların bir kısmının bir süre sonra olumsuz etkilerinin ortadan kalktığını, yani zihnin kendi kendisini tamir ettiğini, ancak azımsanmayacak bir kısmının ise kişinin yaşamında belirgin bir güçlüğe ya da psikopatolojiye neden olduğunu gösteriyor. Çözülmemiş bir travmatik yaşantı iki açıdan kişinin yaşamında problem oluşturabiliyor. Bunlardan ilki travmatik yaşantının kendisinin travma sonrası stres bozukluğu gibi çok ağır bir psikopatolojiye sebep olmasıdır. Bir diğeri ise, travmatik yaşantının sonraki yaşantılara olan olumsuz etkisi. Yani bir diğer ifadeyle bir network sistemi gibi çalışan zihnimizin, bu olumsuz etkiyi diğer durumlara ya da yeni gelen anılara transfer etmesidir. Örneğin; babama duyduğum öfkeyi, babama benzeyen yanları olan patronuma yansıtmamdır. Dolayısıyla bu durum terapi odasına, ya yaşanmış bir travmanın ardından ortaya çıkan ve kişinin de çoğu kez direkt olarak travmayla bağlantısını kurabildiği şikayetlerle başvurmasıyla geliyor, ya da geçmişte yaşanmış bir travmanın etkisi ile görünürde ilgisiz olan başka bir problemin yarattığı sıkıntıyla geliyor. Örneğin; Asansörde kalmam ve sonrasında asansör korkusu üretmem. Ya da depremden 10 yıl sonra bölgedeki travma merkezine insanların depresyon, alkol sorunu, şiddet sorunu gibi şikâyetlerle

ÇOCUĞUNUZ İÇİN EN UYGUN UYKU ORTAMINI NASIL YARATABİLİRSİNİZ? Kenan Kasim www.genelsaglikbilgileri.com Yaşam Rehberim Sayfa 8 Çocuk odasının huzurlu olması, çocuğunuzun rahat ve huzurlu uyuyabilmesi için en önemli etkendir. Sakin ve rahat bir oda, huzurlu bir uykunun vazgeçilmez bir koşuludur. Yetişkinler gibi, çocukların da dış etkenler tarafından rahatsız edilmediği sakin bir odada uyuması gerekmektedir. Çocuk odasında darmadağınık duran oyuncaklar, açık bir televizyon ve ortalığa saçılıp kalmış atariler uyku sürecini güçleştirecektir. Bu nedenle çocuk odasının tertemiz ve düzenli olması oldukça önemlidir. Çocuk odasının haricinde oyun odanız yoksa, çocuğunuzun gün boyunca odasında oynadığı oyuncakları yatma vakti gelmeden önce göz önünden kaldırın. Bu şekilde oyuncakların uyku öncesinde çocuğunuzun dikkatini çekmesini engellemiş olursunuz. Birçok çocuk yataklarının içine oyuncaklarını taşımayı sever. Çocuğunuzun yatağına oyuncak getirmesine izin vermeyin. Bazı çocuklar uyurken en sevdiği battaniyeye ya da en sevdiği bebeğe sarılmak ister. En sevdiği battaniyeyi ya da bebeği uyku ile bağdaştıran bebeğin uyuması kolaylaşır. Çocuğunuzun dikkatini çekecek ve uykuya dalmasını zorlaştıracak oyuncaklar dışındaki battaniyeye ya da oyuncağa izin vermenizde çok da büyük bir sakınca yoktur. Çocuk odasını adeta bir cennete çevirin. Parlak kırmızı, beyaz ve mavi renklerden oluşan bir çocuk odası güzel görünse bile bu renkler çocuğunuzun dikkatini dağıtarak uyumasını güçleştirebilir. Bu nedenle çocuğunuzun dikkatini dağıtmayacak olan renkleri yani açık yeşil, açık mavi ve krem renklerini tercih edebilirs i n i z. Birçok çocuk, odasında teyp ya da CD çalar bulundurmayı sever. Çocuğunuz uyurken odasında hafif müzik çalmanız faydalı olabilir. Müziğin çocuklar üzerinde olumlu etkisi vardır; yapılan bazı çalışmalara göre, müzik çocukların sinir sistemlerinin gelişmesini sağlar. Gürültülü ve çok hareketli bir müziğin ya da kasetten dinlenen korkunç bir hikâyenin çocuğunuzun uyku düzenini olumsuz etkileyeceğini bilmeniz gerekmektedir. Bu nedenle çocuğunuzun uyurken dinlediği müzik ve hikâyelerin kendisi için uygun olmasına dikkat edin. Bazı çocuklar karanlıkta uyumaktan korkarlar çünkü karanlıkta kendilerini yalnız ve çaresiz hissederler. Bu gibi durumlarda gece lambası kullanmanız faydalı olacaktır. Gece lambanızı ancak çocuğunuz uykuya daldıktan sonra kapatabilirsiniz, ama çocuğunuzun gece yarısı uyandığında karanlıkta tekrar uykuya dalması güçleşecektir. Bazı aileler, açma ve kapama düğmesi uyanma sıklığına göre devreye giren gece lambalarını kullanmaktadır. Bu şekilde, gece lambalarının sadece gerektiği sürece yanması sağlanmaktadır. Bir anne ve babanın çocuğu için yapabileceği en güzel şeylerden biri de çocuğun gece lambası olmadan uyumaya

ÇOCUĞUNUZ İÇİN EN UYGUN UYKU ORTAMINI NASIL YARATABİLİRSİNİZ? Kenan Kasim www.genelsaglikbilgileri.com Sayfa 9 çalışmasını sağlamaktır. Çocuğunuzun odasını gereğinden sıcak ya da gereğinden soğuk tutmayın. Çocuğunuz uyurken üzerindeki battaniye ve yorganları sık sık yere atıyorsa, üzerine daha kalın pijamalar giydirebilirsiniz. Çocuğunuzu uyku tulumunun içinde uyutabilirsiniz. Odası çok sıcak olan bir çocuk geceleri daha sık uyanacaktır. Çocuklar sıcak ortamlarda, soğuk ortamlarda olduğundan daha sık uyanırlar. Bebeğinizi sıcak tutmaya çalışmak tabii ki sizin en temel görevinizdir, ancak çocukların yaşı büyüdükçe üzerlerine kaç tane örtü örtmesi gerektiğine kendileri karar verebilirler. Çocuğunuzu cezalandırmak istediğinizde, yatak odasına hapsetmeyin. Bir ço-cuk yatak odasını ceza merkezi ya da yaptığı yaramazlıkların cezasını çektiği bir oda olarak görürse, o odada huzurlu bir şekilde uyuması güçleşecektir. Bu nedenle çocuğunuzun yatak odasını, içinde huzur ve ferahlık bulduğu bir ortam haline getirin. Uyku Öncesi Alışkanlıklar Birçok çocuk kendi kendisine uykuya dalar ve geceleri uyansa bile yeniden uyumayı başarır. Bebeğiniz uykuya dalmadan önce karnını doyuruyor ve onu sallıyorsanız, uyku sürecinden önce sizden hep aynı şeyleri bekleyecektir. Bu nedenle çocuğunuz Yaşam Rehberim uykuya dalmadan önce rutin olarak hangi alışkanlıkları takip ediyorsanız, aynı alışkanlıkları aynı düzen çerçevesinde uygulamaya devam edin. Yatmadan önce ona ılık bir şeyler içirebilirsiniz, şarkı ya da ninniler söyleyebilirsiniz ya da hikâye okuyabilirsiniz. Ne yaparsanız yapın, çocuğunuz uyanıkken yapmaya çalışın ve yaptıklarınızı bir zaman sıralaması içinde yapmaya gayret edin. Çocuğunuz özellikle de çok küçük yaşta ise, uykuya dalmış olduğunda bile ara sıra odasına gidip varlığınızı hissettirin. Bunu uygularsanız, çocuğunuzun kendisini daha güvende hissedeceğini göreceksiniz. Bazı anne ve babalar çocukları uykuya daldıktan sonra belirli bir süreyi odada kalarak, onların oyuncaklarını ve kıyafetlerini toplayarak ya da düşük bir ses tonu ile hikâye okuyarak geçirirler. Bunun nedeni çocukların anne ve babalarının varlıklarını hissettiklerinde daha huzurlu olmalarıdır. Bazı çalışmalar çocuklar uyurken hiçbir şekilde gürültü yapılmaması gerektiğini savunmaktadır. Ancak bu çalışmaların savunduğu şeyin doğru olduğunu söy-leyemeyiz. Çocuğunuzu akşam vakti karanlık bir odaya götürüp yalnız başına uyumasını isterseniz; kendisini yalnız, korumasız ve soyutlanmış hissedecektir. Çocuklar bu şekilde uyumaya da alışabilir ancak en ufak bir gürültü olduğunda uyanırlar. Bu nedenle yapabileceğiniz en güzel şey hafif bir gürültü olduğunda bile çocuğunuzun uyumaya devam etmesini sağlamak olacaktır.

RUH SAĞLIĞI ve RUHSAL BOZUKLUKLARLA İLGİLİ YANLIŞ İNANÇLAR VE GERÇEKLER Yaşam Rehberim Sayfa 10 Ruh hastalıkları, genel sağlık çerçevesi içinde tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de en başta gelen sağlık sorunlarından biridir. En başta gelen denmesinin sebepleri; toplumda her dört kişiden birinde ruhsal sıkıntı belirtileri, her 6-7 kişiden birinde de ruh hastalığı bulunduğu bildirilmektedir. Toplumda ruh hastalığı görülme oranları genel olarak en az %15 olarak bildirilmektedir. Ülkemizde yapılan bir alan araştırmasında da bu orana paralel olarak ruhsal hastalık görülme oranı % 17,1 olarak saptanmıştır. Ruh hastalıkları; Bireye, aile ve topluma en çok acı veren rahatsızlıkları kapsar (şizofreni, depresyon, kaygı bozuklukları, kişilik bozuklukları, alkol ve madde bağımlılığı gibi). İnsan yetisini ve gücünü ağır derecede ve uzun süre azaltması nedeniyle büyük ekonomik kayıplara neden olur. Bilgisizlik, korku ve ön yargıların en çok görüldüğü ve bu yüzden hastaların tanı ve tedavisinin güçleştiği rahatsızlıklardır. YANLIŞ İNANÇ 1: Psikiyatrik hastalıklar kalp, şeker gibi gerçek tıbbi hastalık değildir! Ruh hastalığı olanlar olsa olsa deli dirler. Ruh hastalıkları tedavi edilemezler. GERÇEK 1: Psikiyatrik hastalıklar da şeker hastalığı, kalp hastalığı gibi tıbbi hastalıklardandır. Ruh hastalıklarının da genetik ve biyolojik nedenleri olduğuna ilişkin kanıtlar vardır ve etkin biçimde tedavi edilebilirler. Psiko-sosyal nedenler de ruh hastalıklarının oluşumunda çok etkili olduklarından tedavide ilaçların yanı sıra psikoterapiler de sık kullanılır. Tedavi başarısı diğer tıbbi hastalıkların tedavi başarısından daha az olmadığı gibi özellikle psikoterapinin de eklenmesiyle kişinin, eski durumundan bile daha sağlıklı bir duruma ulaşabilme olasılığı vardır. YANLIŞ İNANÇ 2: Şizofreni gibi ağır ruh hastalığı olanlar, genellikle tehlikeli ve saldırgandırlar. GERÇEK 2: Bilimsel araştırmalar, ruh hastalıklarında görülen şiddetin genel toplumda görülen şiddetten pek de fazla olmadığını ortaya koymaktadır. Şizofreni gibi ağır ruh hastalığında bile şiddetten daha ziyade korku, kafa karışıklığı ve umutsuzluk gibi durumlar görülür. YANLIŞ İNANÇ 3: Ruh hastalıkları kötü yetiştirilmenin sonucudur. GERÇEK 3:Ruh hastalıklarının oluşmasında esas olarak genetik bir yatkınlığın yanı sıra diğer risk faktörlerinin rol oynadığı düşünülmektedir. Kötü yetiştirilmek, genetik olarak yatkınlığı olan bireylerde önemli bir risk faktörü olabilir. Ancak, birçok durumda hastalık iyi yetişmiş bireylerde de görülebilir. YANLIŞ İNANÇ 4: Depresyon gibi ruh hastalıkları, kişilik zayıflığından kaynaklanır. GERÇEK 4: Depresyon gibi ruh hastalıkları kişilik zayıflığından kaynaklanıyor demek, iyi marka bir otomobilin, aküsünden kaynaklanan bir sorundan dolayı gidemiyorsa bu otomobile kalitesiz bir otomobil deme-

RUH SAĞLIĞI ve RUHSAL BOZUKLUKLARLA İLGİLİ YANLIŞ İNANÇLAR VE GERÇEKLER Sayfa 11 Yaşam Rehberim ye benzer. DEPRESYON KİŞİLİK ZAYIFLIĞI DE- ĞİLDİR! Depresyon vb. ruh hastalıklarında kişilikte zayıflık yoktur. Olsa olsa bazı zayıf alanlar vardır. Bu zayıf alanlar, genelde düşünülenin tersine çok güçlü bir kişiliğin içinde bulunabilir (çok kaliteli bir otomobilin içerisindeki arızalı bir akü gibi). YANLIŞ İNANÇ 5: Şizofreni hiçbir biçimde tedavi edilemez; kontrol altına alınamaz. GERÇEK 5: İlaçlar ve destekleyici yaklaşımlarla birçok şizofren, üretken ve uyumlu bir yaşama geçebilmektedir. YANLIŞ İNANÇ 6: Depresyon ve bunama yaşlanmanın doğal sonucudur. GERÇEK 6: Depresyon ve bunama, yaşlanmanın doğal seyrinin sonuçları değillerdir; ikisi de hastalıktır. Yaşlılıktaki durgunluk ve bazı yaşamsal beklentilerin yaşa göre ayarlanmasıyla depresyon karıştırılmamalıdır. Bunama ise daha çok yaşlılarda görülür. Yaş ilerledikçe risk artar; ancak her yaşlıda bunama görülmez.. YANLIŞ İNANÇ 7: Depresyon veya kaygı bozuklukları, çocuk ya da ergenlerde görülmez. Görülen sorunlar hastalık değil, büyümeye bağlı sorunlardır. GERÇEK 7: Çocuk ve ergenlerde de ruhsal hastalıklar görülür. Bazen sorun olarak değerlendirdiğimiz davranışların altında ciddi ruhsal bozukluklar bulunabilir. Özellikle intiharla ilgili her söylem ciddiye alınmalıdır. YANLIŞ İNANÇ 8: Bağımlılık bir yaşam biçimidir. İrade gücünün zayıflığını gösterir. Madde bağımlıları ahlaken zayıf ya da kötü insanlardır. GERÇEK 8: Bağımlılık oluşumunda, beyin kimyasındaki değişikliklerin rol oynadığı düşünülmektedir. Bağımlılığın ahlaken zayıf ve kötü insan olmayla ilgisi yoktur. YANLIŞ İNANÇ 9: Psikiyatrik ilaçlar uyuşturur, bağımlılık yapar. GERÇEK 9: Psikiyatrik ilaçlar hastayı uyuşturarak bir süre rahat etmesi için değil hastalığın tedavi edilerek düzelmesi ya da belirtilerin azaltılması amacıyla verilir. Uyuşturma yapmazlar. Ancak, kişinin çok hareketli ve sıkıntı içinde olduğu durumlarda sakinleştirici özelliği olan ilaçlar tercih edilir. Psikiyatrik ilaçların büyük bir çoğunluğu bağımlılık yapmaz. Bağımlılık yapma potansiyeli olan ilaçları da hekimler zaten kontrollü kullandırırlar. Bağımlılık korkusuyla ilaç kullanılmadığı zaman, hastalığa ve etkilerine bağımlı olma riski vardır. Hekimler bağımlılığı oluşturmaya değil, önlemeye ve tedavi etmeye çalışırlar. Kaynak: Sağlık Bakanlığı, Eğitimciler için Eğitim Rehberi, Ruh Sağlığı Modülleri, 2008

POLİS AKADEMİSİ BAŞKANLIĞI REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMA BÜRO AMİRLİĞİ Düşüncelerinizi değiştirerek kendi dünyanızı değiştirebilirsiniz Norman Vincent Peale YERİMİZ; Başkanlık Binası 1. Kat Rehberlik ve Psikolojik Danışma Büro Amirliği TELEFONLARIMIZ; 28790 28792 28793 28794 Basım Merkezi: Polis Akademisi Fakülte Ders Araçları ve Yayın Şube Müdürlüğü