> DÜBAM LÜBNAN VE SURİYE DE MEZHEPÇİLİK - KARŞILIKLI YAYILMA DİNAMİKLERİ - Joseph BAHOUT > 2013 ARALIK DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI www.dunyabulteni.net
DÜBAM LÜBNAN VE SURİYE DE MEZHEPÇİLİK - KARŞILIKLI YAYILMA DİNAMİKLERİ - Joseph Bahout Genel Yayın Yönetmeni Akif EMRE Yayın Koordinatörü Aynur ERDOĞAN Çeviren Mehmet ŞEYHOĞLU DÜBAM Yayınları Küresel İletişim Merkezi Barbaros Bulvarı, Balmumcu / Beşiktaş Tel: (0212) 274 80 21 274 80 22 www.dunyabulteni.net
Sunuş Birinci Dünya Savaşı ndan sonra yapay sınırlarla düzenlenen Ortadoğu da kartların yeniden karıldığının işaretleri analistleri meşgul ediyor. Ortadoğu yeniden şekillenirken toplumsal fay hatları da ortaya çıkıyor ve güç merkezlerinin manipülasyonlarına açık hale geliyor. Ortadoğu da ortaya çıkan kaos, yüzlerce yıldır birlikte yaşama deneyimine sahip dini ve mezhebi gruplar arasında çatışmanın zeminini oluşturuyor. Joseph Bahout ın USIP (The U.S. Institute of Peace) için hazırladığı Lübnan ve Suriye deki mezhepçi ayrışmaya dair rapor; toplumsal grupları ayrışmaya götüren psikolojik etkenlerin anlaşılmasında faydalı. Ayrıca bölgede tesis edilmeye çalışılan ulusdevlet lerin geleneksel toplumsal düzenin bozulmasındaki etkisine ve yine despotik ulusdevletlerle kurulan görece istikrarın bozulmasıyla bu eski fay hatlarının sebep olduğu sarsılmalara ayna tuttuğu için önemli. Dünya Bülteni okurlarına bir de bu açıdan bakınız diyerek raporun tercümesini dikkatlerine sunuyoruz. DÜBAM > DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI 4
LÜBNAN VE SURİYE DE MEZHEPÇİLİK < Özet Arap devrimleri Suriye ye ulaştığı zaman Lübnan da Sünni-Şii ayrılığı zaten hazır vaziyetteydi. Suriye deki karışıklık Lübnan da var olan yangına fazladan yakıt ekledi. Suriye deki kriz Lübnan da Sünni-Şii gerilimini iki seviyede şiddetlendiriyor: Bir taraftan sembolik ve kimlik temelli, diğer taraftan jeopolitik ya da menfaat temelli. Mezhepçiliğin kimlik temelli ya da sembolik biçimine doğru bu değişiklik, muhtemelen Levant ta meydana gelmekte olan mücadelenin varoluşçu karakteriyle izah edilebilir. Orada hayali ya da fazla mamur olsun, her iki topluluğun sadece iktidar ya da kaynaklardaki paylarını savunmadıkları, aksine tamamen bekalarını savundukları hissi veriyor. Lübnan daki azınlık topluluklar -Hristiyanlar ve Dürziler dahil- değişen bölgesel ortam dolayısıyla giderek daha endişeliler. Lübnan ve Suriye, mezhep çeşitliliği ve milli birlikle ilgili zor denklemle yüzleşmek zorunda. 5 > 2013 ARALIK
> DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI Max Fisher ın Levantlardan oluşan toplumsal çeşitlenmeyi gösterirken kullandığı harita 6
LÜBNAN VE SURİYE DE MEZHEPÇİLİK < Lübnan ve Suriye de mezhepçilik Arkaplan Suriye devrimini belirleyen silahlı ihtilaf, Suriye toplumunda uyumakta olan mezhepçi gerginlikler ve ayrılıkları gün yüzüne çıkardı ve ihtilafları eskilere dayanan ama şimdi yeni fay hatları dal budak salan Lübnan başta olmak üzere komşu ülkelere de sirayet etti. İkiz Levant devletleri Suriye ve Lübnan da, özellikle de Suriye devriminin ortaya çıkardığı dinamiklerden sonra, mezhepçiliği tartışırken iki ülkede mezhepçi dinamiklerin almış olduğu farklı biçimleri akılda tutmak çok önemlidir. Hem Lübnan hem Suriye toplumları toplulukçuluğu, Suriye konusu da etnik farklılıkları yansıtır. Her ikisi de çoğulcu ve heterojen olarak tanımlanabilir ama Lübnan ve Suriye de mezhepçi siyaset dinamiğini önemli bir fark ayırır. Lübnan da mezhepçilik sadece sosyolojik bir gerçek olarak tanınıp kabul edilmekle kalmadı, o devlet içinde de devlet dışı kurumlarda da resmileşti ve meşrulaştı ve anayasada da yer aldı. Lübnan ın mezhepçi iktidar paylaşım sisteminin köken ve pekişmesinin izleri, 1860 ta Lübnan Dağı nda Osmanlı vilayeti Mutasarrıfiye nin kurulmasıyla 19. asır ortalarına kadar gider. Bu daha sonra 1920 de Lübnan Cumhuriyeti nin kurulması, onun 1926 anayasası, 1990 Taif Antlaşması yla yenilenen 1943 teki Milli Antlaşma yla pekişti. Taif Antlaşması resmi anayasayı revize etti ama siyasi mezhepçilikle alakalı konulara yapısal olarak temas etmedi. Bunun aksine, Fransız mandası altındaki kısa dönem hariç, Suriye nin siyasi yapısına, mezhebi bağlılıklar ya da mezhebi kimlik beyanlarını kınayacak boyutta, oldukça gönüllülüğe dayalı, Yakoben ve merkezi ulus inşa etme tecrübesi damgasını vurdu. Bu yapılar, 1950 lerde Arap milliyetçisi partilerin yükselişiyle genişledi, 7 > 2013 ARALIK
> DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI 8 1960 lardan itibaren farklı türlerde Baas partilerinin iktidara gelişiyle de daha da pekişti. Bu tezat asıl iki ülkedeki Hristiyan toplulukların siyasi duruşlarında barizdir. Arap Doğu da kısmi milliyetçilik biçimi olarak Lübnanlılığın zuhuru için Lübnan daki Hristiyanlar çok önemliyken Suriye deki Hristiyanlar ise çoğunlukla Arap birliği milliyetçiliği savunucusu değillerdi. Suriye nin sıkıntıları için çıkış stratejilerinin sık sık mezhepçi iktidar paylaşımına dair Taif formülü yolunu akla getirdiği bir zamanda iki ülkenin tarihi yörüngesindeki bu yapısal fark hatırlanmaya değer. Bu, Suriye de devlet ve devlet dışı kurumlarında yerleşik mezhepçiliğin Suriye için Taif tarzı sonuç savunucularının iddia ettiklerinden çok daha girift ve daha istikrarsız olabileceğini gösterir. İkinci bir değerlendirme ardışıklık ve nedensellik konularıyla ilgilidir. Suriye krizinin giderek artan bir şekilde Lübnan siyasetine bulaşma tehlikesi taşıdığı inkar edilemez bir şeyse, Lübnan da mezhepçi gerilimin, özellikle de Sünni-Şii geriliminin, Suriye devriminin öncesine kadar gittiği akılda tutulmalıdır. Bunun en somut örneklerinin izleri 2005 e, Lübnan da Başbakan Refik Hariri ye suikastın yol açtığı derin çatlağa kadar gider. Ama ayrılığın kökleri Taif Antlaşması nın yapılması ve uygulanmasında ve Lübnan da savaş sonrasında Suriye vesayeti sırasında empoze edilen iktidar yapısında bulunabilir. Savaş sonrası sistem, Suriye Hariri nin öldürülmesini takiben, yükselen iki rakip güç, liberal Sünnilikle daha devletçi, Batı karşıtı Hizbullah Şiiliğini ehlileştirirken, siyasi egemenliğin Hristiyan Maroni toplumundan Sünni ve Şii topluluk arasında belirsiz bir ortak hakimiyete geçtiği şeklinde özetlenebilir. Bu hassas dengeler üzerine kurulu yapıda ilk çatlak, çoğu Lübnanlının Irak savaşı ve Saddam Hüseyin in devrilmesini bölge çapında Sünni Arapların zararına çalışan mezhepçi dengede değişiklik olarak algıladığı 2003 te
LÜBNAN VE SURİYE DE MEZHEPÇİLİK < meydana geldi. Hariri nin ölümü bu algıları kuvvetlendirdi: Hizbullah ın Temmuz 2006 daki savaşta gösterdiği cesur performans ve onun 2008-2009 da Beyrut ve diğer Sünni bölgeleri ele geçirmesi bu endişeleri etkili bir şekilde arttırdı. Bu yüzden, Arap devrimleri Suriye ye ulaştığı zaman Lübnan da Sünni- Şii ayrılığı zaten devam ediyordu. Suriye deki karışıklık sadece mevcut yangına fazladan yakıt ekledi. Suriye krizi ve Lübnan da Sünni-Şii gerilimi Suriye deki kriz Lübnan da Sünni-Şii gerilimini iki seviyede şiddetlendiriyor: Bir taraftan sembolik ve kimlik temelli, diğer taraftan jeopolitik ya da menfaat temelli. Bu seviyeler karşılıklı olarak diğerini dışlayıcı değildir: Sık sık biri diğerini besler ve genelde ikisi arasında ayrım yapmak zordur. Yine de Suriye deki aleni katliamın, Lübnan da mezhepler arası hareketlilik mekanizmalarına derin değişiklik getirdiği, kimlik temelli ve dini temelli hareketliliği çıkar temelli ve siyasi biçime dönüştürdüğü kesindir. Sünni bölgelerinde yaygın olan -zorla ya da teşvik edilerek- Şiiliğe geçişle ilgili hikayelerden Şam da Seyyide Zeyneb türbesini savunma adı altında Şii tugaylarını seferber etmeye; YouTube da rejim yanlısı Şebbiha milislerinin genç devrimcileri Esad ın fotoğrafı önünde diz çöktürüp onları Beşşar dan başka tanrı yoktur demeye zorladıkları görüntülere; Beyrut un güney Şii bölgelerinde Şam ın yanışının Mehdi nin gelişi ve zamanın sonunun habercisi olduğuna dair giderek kuvvetlenen söylentiler yayılmasına kadar çıkar temelli ve kimlik temelli sınırlarla ilgili tehlikeli bulanıklıklar meydana geldi. Mezhepçiliğin kimlik temelli ya da sembolik biçimine doğru bu değişiklik, muhtemelen Levant ta meydana gelmekte olan mücadelenin 9 > 2013 ARALIK
varoluşçu karakteriyle izah edilebilir. Orada hayali ya da fazla mamur olsun, her iki topluluk, sadece iktidar ya da kaynaklardaki paylarını savunmadıkları, aksine tamamen bekalarını savundukları hissine geliyor. İhtilaf yoğunlaştıkça ve daha açık uçlu şiddet yerleştikçe müzakere ve uzlaşmanın yenilgi ve kayba denk olduğu sıfır toplamlı oyun olarak mezhepçi rekabet de daha fazla içselleşiyor. Lübnan Şii toplumu için, Esad rejiminin devrilme ihtimali, İran a bağlı direniş eksenine hayati bir darbe ve bunun ötesinde, Lübnan dan Suriye üzerinden Irak a kadar Sünni bütünlüğünün Şii topluluğunu yeniden Sünni tabiyeti ve hakimiyeti dönemine sokma tehlikesi doğuracağı bir temeldir. Benzer şekilde, Lübnanlı Sünniler ve bunların müttefikleri için, sadece Esad ın devrilmesi bunları ve Lübnan ı, bunların tasavvuruna göre İran destekli Şii hegemonyasından kurtaracak ve yıllardır Şii şiddetinin gölgesi altında yaşadıktan sonra adaletin hakim olmasına imkan verecektir. Bölgesel eğilimlerle birlikte mezhepçilik örgüsünün bu mahalli yönleri, İran la Körfez Sünni monarşileri arasında ve yine İran la Türkiye arasında sıcak savaşı besliyor. > DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI 10 Lübnan da mezhepçi temsilin psikolojisi Yukarıdaki eğilimlerin bir neticesi olarak, Lübnan da daha yoğun, belki de abartılı mezhepçi temsil psikolojisi kök salıyor. Şii topluluğu arasında varlıklarını tehdide dair algılar, özellikle Hizbullah ın 2006 da İsrail le savaşındaki performansı sonrasında vazıh hale gelen paradoksal güç ve gurur hissiyle birlikte mevcuttur. Her iki hissiyat Şii siyasi aktörler tarafında giderek artan saldırganlığa dönüyor, Şii toplumunda muhalif seslerin susturulması ve sosyal kontrol stratejilerine olduğu kadar devlet kurumları ve kararları üzerindeki tartışmalara kadar uzanıyor. 2003 Irak istilası sonrasında Şiilerin kuvvetlenmesi, 2005 te Hariri suikastı, 2008-2009 da Beyrut taki Hizbullah darbesi ve sonra Saad
LÜBNAN VE SURİYE DE MEZHEPÇİLİK < Hariri hükümetinin devrilmesi de dahil son olayların toplam etkisi, Sünni toplumu içinde dayanılmaz bir aşağılanma ve kızgınlık birikimine yol açtı. Bu algılar, özellikle Lübnan Ordusu olmak üzere devlet kurumlarına karşı giderek artan güvensizlik hissiyle de kuvvetleniyor. Lübnan Ordusu, önemli güvenlik kararları alınması gerektiğinde giderek Hizbullah ın kanunsuz bir infazcı uzantısı olarak algılanıyor. Aşağılanma ve kızgınlık hissi, Sünni toplumu içinde geleneksel siyasi liderlikteki aşınma sebebiyle potansiyel olarak da tehlikeli hale geliyor. Saad Hariri son iki senedir yurt dışında yaşıyor, bıraktığı boşluğu doldurmak için de aday bulunmuyor. Suriye de devam etmekte olan savaşın daha da harekete geçirdiği, radikal Selefi hiziplerin durdurulamaz görünen yükselişleri de cabası. Bölgesel seviyede geleneksel Sünni desteği de Suudi Arabistan ın 2001 deki Arap Baharı ayaklanmaları sonrasında önceliklerini değiştirmesi ve Krallık la Katar arasında yumuşak ara bozukluğu sebebiyle azaldı. Lübnan sahnesinde, araları açık olan bu iki süper topluluğun yanı sıra, giderek kendilerini tehlike altındaki azınlıklar olarak algılayan hizipler de var. 1990 da Lübnan iç savaşının sona ermesinden bu yana Hıristiyanların siyasi endişeleri, artan marjinalleşme ve üstünlüğün kaybı üzerine odaklanmışken, şimdi endişeler Şii ve Sünni kampları arasındaki öldürücü kutuplaşmaya yöneliktir. Bu süreç 2005 ten ve Suriye nin Lübnan dan çekilmesinden bu yana da çalışıyor ama Suriye deki ihtilafta ve bu ihtilafın, muhalefetin bazı unsurları arasında aşikar olan Hıristiyan karşıtı ve azınlık karşıtı söylemler bakımından yansıttığı güçlü görüntülerle kuvvetlendi ve netleşti. Geçen yaz iç savaşa yakalanan, dünyanın en eski Hıristiyan yerleşim yerlerinden birine izafeten Malula etkisi de Levant Hıristiyanlarının Arap Baharı sonrasındaki akıbeti hakkındaki belirsizliği daha da büyüttü. Biraz farklı bir modelde Dürzi toplumu da bölgesindeki ortam bozulurken olanları endişeyle takip ediyor. Suriye, Lübnan ve 11 > 2013 ARALIK
İsrail in kesiştiği üçgen bölgede bulunan bu küçük topluluk, gelecek yıllar ya da on yıllar boyunca bölgenin şiddetli çatışmaların pençesinde olacağının ve daha geniş çaplı mezhepçi eğilimler ortaya çıkarken Dürzilerin daha da zayıflamaktan kaçınmak üzere önemli meydan okumalarla karşı karşıya kalacaklarının pekala farkındadır. Dürzilerin topluluk olarak tarafsızlık arayışı içinde, ister Lübnan daki Şuf dağlarında ister Suriye de Süveyde deki Dürzi Dağı nda eski-yeni tampon bölge oluşturma fikirleri ve kendi güvenliklerini sağlama düşünceleri zuhur ediyor. Yeni Ortadoğu da mezhep çeşitliliği ve ulusçuluklar Suriye kazanı bölgede mezhepçi ve toplulukçu yaşamla alakalı olarak ulus devletlerin 50 seneden fazla bir zamandır bastırdıkları, uzun süreli sorunları yeniden uyandırdı. Irak ta Saddam ın devrilmesinden sonra güya kurumsal federasyon kurulmasından Suriye de Esad sonrasında Alevi faktörünün nasıl ele alınacağı meselesine, Suriye ve Irak boyunca Türkiye ye ulaşan Kürt dirilişine kadar mezhep çeşitliliği ve ulusçuluklar bariz bir şekilde yeniden masadadır. Lübnan hiçbir şekilde bu meselelerden kaçamayacak; toplum içinde yarı demokratik bir şekilde geliştirdiği mezhepçilik denklemi, şimdi ciddi şekilde sarsılıyor. Kartların yeniden karılırken bölgesel eğilimler hesaba katılmak zorundadır ve özellikle de Suriye de halen oynanmakta olan ayrılıkçı oyunlar etkilidir. > DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI 12
LÜBNAN VE SURİYE DE MEZHEPÇİLİK < 13 > 2013 ARALIK
> DÜBAM DOSYASI LÜBNAN VE SURİYE DE MEZHEPÇİLİK - KARŞILIKLI YAYILMA DİNAMİKLERİ - > 2013 ARALIK DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI > DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI 14 DÜBAM Yayınları Küresel İletişim Merkezi Barbaros Bulvarı, Balmumcu / Beşiktaş Tel: (0212) 274 80 21 274 80 22 www.dunyabulteni.net