Korunan Alanların İlanındaki Genel Kriterler Alanın Yeri ile ilgili Kriterler Alanın yeri ile ilgili kriterleri, koruma alanı ilan edilecek alanın büyüklüğü, yeri (konumu) ve ulaşım durumunun araştırılması oluşturmaktadır. Büyüklük Besin zincirinde yukarılara çıkıldıkça, gerekli alan da büyümektedir. Yeterli besin ve türlerin devamlılığı için de "yeterli" alan büyüklüğü gereklidir. Ancak bu büyüklükler hem bölgelere hem de biyotoplara göre değişmektedir.
Örneğin, Almanya'da tilkinin en küçük yaşama ortamı için bazı araştırıcılar (Niethammer) 10 hektarı yeterli görürken, bir diğeri en az 225 hektar (Heydemann, 1981) olmasını istemiştir. ABD'nde ise bu alan 300-400 ha olarak saptanmıştır. Briill (Heydemann, 1981) yırtıcı kuşların üremelerini de dikkate alarak, bazı türler için en az yaşama alanlarını saptamıştır. Buna göre, en az 3 türün 100-400 ha, 7 türün de 3 000-14 000 hektarlık bir alana gereksinimleri vardır. Thomas (1984) İngiltere'de kelebekler üzerine yaptığı araştırmada, kelebeklerin yaşamlarını sürdürebilmeleri ve üremeçoğalma fonksiyonlarını yerine getirebilmeleri için en küçük alanın 0.5 ha olabileceğini belirtmektedir.
Türkçe Adı Latince Adı Gerekli Alan (ha) Kaya Kartalı Aquila chrysaetos 10 000-14 000 Deniz Kartalı Heliaeetus albicilla 6 000-10 000 Puhu Bubo bubo 6 000-8 000 Saz Delicesi Circus aeruginosus 1 500-3 000 Delice Doğan Falco subbuteo 1 000-2 000 Atmaca Accıpıter nısus 700-1 000 Çayır Delicesi Circus pygargus 500-700 Şahin Buteo buteo 400-800 Alaca Baykuş Strix aluco 200-400 Orman Baykuşu A sio otus 200-400 Kır Baykuşu Asio flammeits 100-400 Peçeli Baykuş Tyto alba 100-400 Kerkenez Famico tinnunculus 100-400
Yer (Konum) Türler ya da ekosıstemler ıçin gerekli olan korunan alanın büyüklüğü saptanırken, onun yeri diğer bir ifadeyle, diğer kullanım alanları ile olan ilişkisi de araştırılır. Endüstri, tarım, ulaşım gibi çevreye yoğun baskısı olan kullanımlar arasında kalmış doğal alanlar antropojen etkilere karşı oldukça duyarlıdırlar. Böylesi alanların etkin bir şekilde korunabilmesi ıçin dışarıdan gelen olumsuz etkilere karşı hem etrafında tampon bölgeler oluşturulmalı, hem de "ekolojik köprü" niteliğinde çok yakınında yeni koruma alanları oluşturulmalıdır. Böylece türlerin korunması ve devamlılığı garanti altına alınmış olabilir. Örneğin, 500 hektarın üzerindeki büyük koruma alanlarında bile ekolojik-genetik yalnızlığın (izolasyonun) olmaması için benzer yapıdaki diğer bir alanın en az 8-10 km uzaklıkta olması gerekir (Heydeulann, 1981).
Ulaşım Korunan alanlarda ulaşım iki yönde incelenmelidir. Birincisi; alandaki iç ulaşım, diğeri de korunan alan ile çevreyi birbirine bağlayan dış ulaşım. İç ulaşım ağı hem alana gelen ziyaretçilere, hem de orada çalışanlara hizmet ederken, dış ulaşım ağı daha çok alana gelen ziyaretçiler dikkate alınarak planlanmalıdır. Bu nedenle ulaşım ağı ile birlikte alanı ve bölgeyi tanıtıcı pano ve işaretlere de yer verilmelidir. Korunan alanın özellik ve karakterini bozmadan korumak ve dışarıdan gelecek etkilere daha fazla imkan vermemek için, her iki ulaşım da mümkün olduğu kadar en az düzeyde tutulmalıdır. Sadece korunan alanın bakımı, geliştirilmesi bilim ve araştırmalar için gerekli asgari yollar yapılmalıdır.
Alanın Yapısı ile ilgili Kriterler Alanın yapısı ile ilgili kriterleri, alanın yeri ile ilgili kriterlerin dışında kalan ekolojik kriterler ile tarihi, kültürel ve bilimsel kriterler oluşturmaktadır. Ekolojik Kriterler Korunan alanların ilanındaki en önemli kriterler ekolojik kriterlerdir. Özellikle doğal alanların korunması, türlerin devamlılığı, gelecek nesillere bozulmamış alanlar bırakmak gibi düşüncelerle korunan alanların ilan edilmesinde ve değerlendirilmesinde ekolojik kriterler önemli rol oynarlar. Örneğin, ülkemizde ilan edilen doğa koruma alanlarının tamamı, milli parkların da en az 10 tanesi ekolojik nedenlere dayanmaktadır.
Ekolojik kriterler içerisinde önemlileri; A - Doğallık Doğallık, araştırılan alanın antropojen etkilerden hangi derecede etkilendiğini gösteren bir kriterdir. Aynı zamanda alanın o andaki mevcut durumu hakkında da bilgi vermektedir. Sınırları kesin çizgilerle ayrılmamasına karşın, genelde bir alanın doğallığı 4 grup altında incelenmektedir. 1. Doğal Alanlar: Antropojen etkilerden hiç etkilenmemiş, ekolojik yönden özelliğini korumuş alanlardır. Böylesi alanların Dünya'daki varlığı günümüzde doğa bilimciler tarafından yoğun bir şekilde tartışılmaktadır. Bazıları hiç bir insanın girmediği ve elinin değmediği alanları doğal alan olarak kabul ederken, diğer araştırmacılar, insanların çeşitli faaliyetleri nedeniyle hiç etkilenmemiş alan kalmadığını savunmaktadır. Gerçekten de çeşitli alan kullanımlarının dışında, hava ve su kirliliği dikkate alınırsa, sera etkisi ve ozon tabakasının incelmesi gibi etkiler düşünülürse, "dünyada doğal alan kalmamıştır", denilebilir. IUCN ise doğallığı şöyle tanımlamaktadır. Endüstri devriminden sonra (1750) bir alanda insan aktiviteleri diğer değişikliklerden daha büyük değilse ve ekosistemin yapısını etkilememışse o alan doğal kabul edilir. İklim değişikliği bunun dışında tutulmuştur (IUCN 1994'den Nagel, 2003)
2-Doğala Yakın Alanlar; Antropojen etkilerden çok az etkilenmiş alanlardır, insan faaliyetlerinin çok kısıtlı bir şekilde yürütüldüğü ve içinde yaşayan türlerin yaşamlarını rahatça sürdürebildikleri alanlardır. Bunlara daha çok doğa koruma alanları örnek olarak verilebilir. 3-Yarı Doğal Alanlar: Antropojen etkilerin etkisi altındaki alanlardır. İnsanlar tarafından yoğun olarak kullanılan kültürel alanların dışındaki alanlardır. Ülkemizdeki bir kısım milli parklar, tarım alanları, çayır-meralar, bağ-bahçeler bunlara örnek olarak verilebilir. 4-Kültürel Alanlar: Tamamen insan kontrolü altında olan ve yapısı insan etkisiyle oluşan alanlardır. Bugünkü yerleşim alanları, endüstri bölgeleri gibi yerler kültürel alanlardan sayılırlar.
B - Tehlike Altında Olma Korunan alanlarda bu kriter herhangi bir türün sayısal azalması yanında, potansiyel olarak tehlikenin de arttığı hakkında bilgi vermektedir. Örneğin, ülkemizde Kelaynak (Geronticus eremita) kuşunun nesli bölgedeki olumsuz kullanımlar nedeniyle doğada tükenmiştir. Bitkiler içerisinde ülkemiz koşullarında doğal olarak yetişen Lübnan Sediri (Cedrus libani) de değerli kerestesi nedeniyle asırlar boyunca tahrip edilmiş ve günümüzde hayli azalmıştır. Bir doğa koruma çalışmasında bu türler "tehlike altında olma" kriteri ile değerlendirilebilir. IUCN bu konuda hazırladığı ve daha önce 1970'li yıllarda yayınlanan ve 1980'li yıllarda revize edilen "tehlike altında olma kategorilerini son olarak 1994 yılında yeniden saptamıştır. Ekim ve Ark. (2000) tarafından yapılan çalışmada bu kategoriler 1994 IUCN RED DATA BOOK KATAGOTİLERİ adı altında aşağıdaki şekilde
1. TÜKENMİŞ (Nesli Tükenmiş) - Extinct (EX): Şayet son ferdinin öldüğü konusunda hiçbir şüphe yoksa, bu takson EX kategorisindedir. Türkiye florasında ülkemizde yetiştiğinden söz edilen, ancak bazı botanikçilerin özellikle aramalarına rağmen bulunamamış bazı taksonlar bu kategoriye konmuşlardır. Ülkemizde 10 tanesi endemik olmak üzere bu katagoride 13 bitki türü saptanmıştır. Örneğin; bitkilerden Astragalus pseudocylindraceus, hayvanlardan Alburnus akili (Beyşehir gökçebalığı). 2. DOĞADA TÜKENMİŞ (Nesli Doğada Tükenmiş) - Extinct in the Wild (EW): Takson bulunabileceği ortamlarda ve yılın farklı zamanlarında yapılan ayrıntılı araştırmalarda bulunamamış, yani doğada kaybolmuş ve yalnız kültüre alınmış bir şekilde yaşamaya devam ediyorsa, bu gruba konur. Ülkemizde bitkilerden henüz böyle bir örnek tespit edilmemişken, hayvanlardan Geronticus eremita (Kelaynak) örnek olarak verilebilir. 3. ÇOK TEHLİKEDE (Ciddi Tehlikede) -Critically Endangered (CR): Bir takson çok yakın bir gelecekte yok olma riski altındaysa, bu gruba girer. Yapılan floristik çalışmalarda, gelecekte populasyonları zarar görebileceği düşünülen bitki taksonları bu kategoriye konulmuştur.
Bu kategori için ek kriterler şunlardır. a- Populasyon aşağıdaki tehditler sonucu azalıyor ise. 10 yıl içinde aşağıdaki nedenlerle populasyonda % 80 kaybolma olasılığı bulunması. 1.Habitat özelliğinin değişimi ve türün kaplama derecesinin azalması; 2.Aktüel ve potansiyel bir toplama tehdidi altında olması; 3.Başka bir taksonun istila tehdidi, melezleme, hastalık, tohum bağlamama, kirlenme, rekabetçiler ve parazitlerin etkisi altında olması. b- Bitkinin toplam yayılış alanı 100 km 2 den. ve tek yayılım alanı 10 km 2 den az, çok parçalanmış veya tek bir lokasyondan biliniyor ise. Ülkemizde bu gruba giren 171 tanesi endemik olmak üzere 181 adet bitki türü vardır. Örneğin; bitkilerden Asrtagalas beypazaricus hayvanlardan Gazella subgutturosa (İran Ceylanı).
4. TEHLİKEDE - Endangered (EN): Bu takson oldukça yüksek bir risk altında ve yakın gelecekte yok olma tehlikesi altında, ancak henüz CR grubunda değilse, EN grubuna konur. Belirtilen bu tehlikelerin yüksek riski altında, son 10 yıl içinde veya 3 nesilde populasyonda % 50 azalma olacağı düşünülüyor; yayılış alanı 5 000 km 2 veya tek bir alanda 500 km 2 kadar, birey sayısı 2500 in altında veya en çok 5 lokasyondan biliniyor ise. Ülkemizde bu gruba giren 774 tanesi endemik olmak üzere 843 adet bitki türü vardır. Örneğin; bitkilerden Centaurea aladaghensis, hayvanlardan Canis lupus (Kurt).
Centaurea aladaghensis Canis lupus
5. ZARAR GÖREBİLİR (Hassas) - Vulnerable (VU): CR ve EN gruplarına konmamakla birlikte, doğada orta vadeli gelecekte yüksek tehdit altında olan taksonlar bu gruba konur. Yukarıda belirtilen tehditler karşısında son 10 yıl veya nesil içinde populasyonda % 20 azalma olacağı düşünülen; yayılış alanı 10 lokasyondan fazla olmayan, yayılış alanı toplam 20 000 km 2 olgun birey sayısı 10.000'den az, veya arazı çalışmaları sırasında 100 yıl içinde populasyonunda % 10 azalma olabileceği düşünülen türler. Ülkemizde orta vadede tehdit altında olabileceği düşünülen ve birden fazla lokaliteden bilinenler, şimdilik durumlarında tehlike olmayan 688 tanesi endemik olmak üzere 1 457 adet bitki türü, gelecekte korunmasının sağlanması için bu kategoriye konulmuşlardır. Örneğin; bitkilerden Betula browicziana, hayvanlardan Ursus arctos (Bozayı).
6. AZ TEHDİT ALTINDA -Lower Risk (LR): Yukarıdaki gruplardan herhangi birine konmayan, onlara göre populasyonları daha iyi bitkiler bu gruba konur. Populasyonları oldukça iyi ve en az 5 lokaliteden bilinenler bu kategoriye konulmuştur. Bu grubun 3 alt kategorisi vardır. a- Koruma Önlemi Gerektiren (Korunmaya Muhtaç)- Conservatıon Dependent (CD): 5 yıl içinde yukarıdaki kategorilerden birine girebilecek taksonlar. Hem tür, hem de habitat açısından özel bir koruma statüsü gerektirenler. Ülkemizde bu gruba giren 470 endemik bitki türü vardır. b- Tehdit altına girebilir (Tehlike altına girmeye yakın)-near Threatened (NT): Bir evvekli gruba konamayan, ancak VU kategorisine konmaya yakın adaylar. Ülkemizde bu gruba giren 347 endemik bitki türü vardır. c- En az endişe verici (Önceliği Düşük)-Least Concern (LC): Herhangi bir koruma gerektirmeyen ve tehdit altında olmayanlar. Ülkemizde bu gruba giren 769 endemik bitki türü vardır.
7. Veri Yetersiz- Data Defficient (DD): Bu taksonun dağılım ve bolluğu hakkında bilgi yetersizse takson bu gruba konur. Bu kategorideki bir taksonun biyolojisi çok iyi bilinse bile onun yayılışı ve bolluğu hakkında bilgiler eksiktir.. 8. Değerlendirilemeyenler- (Değerlendirilmemiş)-(Not Evaluated) (NE): Yukarıdaki herhangi bir kriter ile değerlendirilemeyenler. Ülkemizde 3 tanesi endemik olmak üzere bu kategoride 6 bitki türü vardır.
C - Yenilenememezlik Ekolojik kriterlerden biri olan yenilenememezlik kriteri hem insanlar tarafından oluşturulması, hem de doğada tekrar meydana gelmesi imkansız doğa parçalarını, reliyef formlarını, nesli tükenmiş bitki ve hayvan türlerini ifade etmektedir. Örneğin, bir doğa harikası olan Göreme'deki peribacalarını veya Pamukkate'deki travertenleri yeniden oluşturmak mümkün değildir. Bu nedenle 25.11,1986'da Göreme, Milli Park olarak; 22,10.1990 tarihinde de Pamukkale Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak ilan edilmişlerdir. D - Zenginlik / Çokluk / Çeşitlilik Bu kriter, bir doğal elemanın ya da bir bitki veya hayvan türünün ya belli bir zaman dilimi içerisinde çokluğu, veya o türün her zaman için bolluğu hakkında bilgi vermektedir. Örneğin, ülkemizde milli park olarak korunan Manyas Kuşcenneti kuş varlığının zenginliği nedeniyle koruma altına alınmıştır. 64 hektarlık çok küçük bir alanda kuluçka döneminde 15 000 civarında kuşun bulunması olağanüstü bir olay olarak karşılanmaktadır. Ayrıca her yıl 2-3 milyon kuşun da Kuşcennetine geldiği tahmin edilmektedir.
E - Azlık / Enderlik Zenginlik kriterinin tersini temsil eden azlık kriteri, belli olağanüstü görüntüler ile endemik olarak yetişen veya yaşayan bitki ve hayvan türlerim içerir. Örneğin, ülkemizde sadece Marmaris, Çine ve Dalaman'da dere ve akarsu vadilerinde yetişen Liquidamber orientalis (Amber, Sığla) bitkisi, ülkemizde ve Akdeniz-Ege bölgesinde belli ortamlarda yetişmesi ve azlığı nedeniyle korunması gerekli olan bir tür olarak kabul edilmektedir. F - Bütünlük Bütünlük, bir doğa parçasındaki elemanların sayısal değerinden fazla, onun kalitatif değeri ile ilgili bir kriterdir. Tipik bir ekosistemde, o ekosistemi karakterize eden bütün elemanların bulunması ile bütünlük sağlanmış olur. Örneğin: Uludağ veya Doğu Toroslarda Amanos Dağları bulunduğu bölgenin ekosisteminin özelliklerim birarada bulundurmaları nedeniyle bir bütünlük sağlamış olmaktadırlar. G - Temsil Etme (Represantativite) / Temsil Yeteneği Bu kriter de çok büyük bölgelerde bazı ekosistemlerin o bölgeyi karakteristik olarak, temsil etmeleri ile ilgilidir. Bir bölgenin ekolojik yönden bütün özelliklerini taşıyan alanlar veya ekosistemler bu kriterin varlığını gösterir. Örneğin, İç Anadolu'da bir step alanı ya da Akdeniz