Ġçindekiler TÜRKĠYE GÜNDEMĠ... 2 Vizyon belgesinde ne olacak - Abdülkadir Selvi Yeni Şafak Gazetesi... 2 Safsata üretimi ile siyaset etmeyi karıştıranlar var Mehmet Barlas Sabah Gazetesi... 3 Yeni Mesut Yılmazlar aranıyor... Markar Esayan Yeni Şafak Gazetesi... 5 ORTADOĞU GÜNDEMĠ... 7 İsrail uçakları hükümet binalarını bombaladı... 7 Gazze'de ölü sayısı 72'ye yükseldi... 7 Maliki Kürtleri 'IŞİD'i desteklemekle' suçluyor... 7 Ban BMGK'yı acil toplantıya çağırdı... 8 Türkmenler Kerkük'te çok zor şartlarda yaşıyor... 9 Irak konferansı için çağrı... 9 Üçüncü İntifada başlıyor mu? Soli Özel Haberturk Gazetesi... 10 AFRĠKA GÜNDEMĠ... 11 Yemen'de Husi gruplarla çatışmalarda 200 ölü... 11 Fransız Bakan: OAC'nin geleceği için ateşkes şart... 11 AVRUPA GÜNDEMĠ... 11 Fransa sert bir kemer sıkma planını kabul etti... 11 Kamu çalışanlarının greve çıkması bekleniyor... 12 Yunan gümrükcülerin grevi sona erdi... 12 Ukrayna yaptırım listesi genişliyor... 13 Soykırımın 175 kurbanı son yolculuğuna uğurlanıyor... 13 Makedon Arnavutları'na destek protestosu... 13 Kırım Tatar liderleri Rusya'ya direniyor... 14 ASYA PASĠFĠK GÜNDEMĠ... 14 Endonezya'da iki aday da zaferini ilan etti!... 14 Pakistan'da yeniden drone saldırısı: 6 ölü... 15 AMERĠKA GÜNDEMĠ... 15 ABD den Myanmar'a 'işkence' tepkisi... 15 Obama Göçmenlik Sistemini Onarmaya Çalışıyor... 15 Çinli hackerlar ABD'lilerin kişisel bilgilerine ulaştı... 16 1
TÜRKĠYE GÜNDEMĠ Vizyon belgesinde ne olacak - Abdülkadir Selvi Yeni ġafak Gazetesi Martin Luther King gibi, 'Bir rüyam var benim' diye mi söze başlayacak, orasını bilmiyorum. Ama 'Bir hayalim var benim' diyeceğinden eminim. Hatta, 'Bir rüyam var. Gün gelecek, eski kölelerin evlâtlarıyla eski köle sahiplerinin evlâtları, Georgia'nın kızıl tepelerinde kardeşlik sofrasına birlikte oturacaklar' da demeyecek. Başbakan ne diyecek doğrusu merak ediyorum ama Martin Luther King bu konuşmayı 28 Ağustos 1963 tarihinde yapmıştı. Türkiye'nin zencisi Recep Tayyip Erdoğan ise 28 Ağustos 2014 günü Cumhurbaşkanlığı makamına oturacak. Başbakan'ın açıklayacağı vizyon belgesinin içeriği kadar önemli olan bir başka nokta daha var. Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanlığına aday olan birisi, nasıl bir Türkiye ve nasıl bir gelecek tasavvur ettiğini bir belge ile millete taahhüt ediyor. Başbakan Cuma günü, Ekmeleddin İhsanoğlu ise bugün açıklayacak vizyon belgesini. Selahattin Demirtaş da seçmenlerin karşısına bir belge ile çıkacağını söyledi. Cumhurbaşkanlığı seçimi Türk siyasetine iyi bir gelenek kazandırmış oldu. Böylece Cumhurbaşkanı adaylarının ülkenin temel meseleleri konusunda nasıl bir bakış açısına sahip olduklarını görüp, geleceğe dair bir sözleşme yapacağız. Başbakan Erdoğan Cumhurbaşkanı adaylığını başarılı bir organizasyonla açıklamıştı. Başbakan, yarın Haliç Kongre Merkezi'nde açıklayacak vizyon belgesini. Yabancı ülke devlet adamları, sanatçılar, aydınlar ve gazetecilerin yer aldığı bir topluluk karşısında. Vizyon belgesinin içeriğini, toplantının ambiyansını merak ediyorum elbette ki. Ama aynı zamanda Uğur Işılak'ın sesinden nasıl bir seçim şarkısı dinleyeceğimizi en az onlar kadar merak ediyorum. Tayyip Erdoğan AK Parti'yi kurduğu Afyon kampındaki üç kırmızı çizgisini bugün dahi hatırlatan, onun etrafında siyaset yapan bir lider. Hatırlarsanız son AK Parti kongresinde 63 maddelik bir vizyon belgesi yayınlamıştı. Çözüm sürecinden yasaklarla mücadeleye kadar. Erdoğan'ın vizyon belgesinin arkasında, hükümet programlarından, acil eylem planından, seçim beyannamelerinden, 2023 hedefi ve Yol Haritasından oluşan bir geçmiş var. Ne dediyse 2
yapmış. AK Parti'nin kuruluşunda ortaya konulan Türkiye tasavvuru bugün Türkiye realitesi olarak karşımızda duruyor. O sözler orada kalmadı. Şimdi yeni bir eşiğin başındayız. Erdoğan aktif siyasi yaşamında temellerini atıp, duvarlarını yükselttiği Türkiye yapısını Cumhurbaşkanı olarak taçlandırmaya geliyor. Vizyon belgesinin özü bu. Ömer Çelik, Mahir Ünal, Yalçın Akdoğan, Hüseyin Çelik, Mustafa Şentop, Beşir Atalay ve İbrahim Uslu bir süredir geceli gündüzlü bu belge üzerinde çalışıyor. Vizyon belgesini hazırlarken en çok yararlandıkları doküman '2023 Vizyon Belgesi' Öz olarak yeni Türkiye, yeni yönetim anlayışı ve yeni Anayasa öneriliyor. Vizyon belgesinin ana perspektifini, din-devlet ilişkileri, laiklik ve gençliğe bakış oluşturuyor. Erdoğan, Cumhurbaşkanı adaylığı üzerine yaptığı konuşmada iki noktanın altını çizmişti. Birinci ve öncelikli olanı çözüm süreciydi. Vizyon belgesinde de çözüm süreci önemli yer tutuyor. Vizyon belgesinin ana perspektifini özgürlükler ve siyasetin güç kazanması oluşturuyor. Türkiye'nin AB üyelik hedefi ve İslam dünyasının geleceğine ilişkin bakış açısı yine vizyon belgesinde yer alacak noktalardan birisi. Ama asıl önemli olan nasıl bir Cumhurbaşkanı, nasıl bir Cumhurbaşkanlığı makamı ve nasıl bir Türkiye tasavvur ettiğinin ortaya konulması açısından önem taşıyor. Nasıl bir Türkiye geleceği ve nasıl bir dünya tahayyül ediyor. Bunu göreceğiz. Ayrıca Ekmeleddin İhsanoğlu bir gün önce açıklayacağı için kıyaslama imkanı bulacağız. Kılıçdaroğlu gibi değil Erdoğan. Kılıçdaroğlu seçim beyannamesi yayınlıyor, seçim bitiyor, tam tersini yapıyor. Söz verdi mi yapıyor. 63 maddelik vizyon belgesi için 2023 hedefi konulmuştu ama daha şimdiden önemli bir kısmı gerçekleştirildi. Kısa bir süre sonra vizyon belgesi vizyon olmaktan çıkacak çünkü bir çoğu gerçekleşmiş olacak. Safsata üretimi ile siyaset etmeyi karıģtıranlar var Mehmet Barlas Sabah Gazetesi Meğer muhalefet adına siyaset yapmak ne kadar kolay bir işmiş... Cumhurbaşkanlığı seçiminde açık ara ile favori aday AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan 3
Tayyip Erdoğan ya... Ana muhalefet CHP de, ikinci muhalefet MHP de kendi genel başkanlarını cumhurbaşkanlığına aday gösteremediler ya... Şimdi gündeme getirdikleri konulara bakın... - Madem Tayyip Erdoğan CumhurbaĢkanı adayı, o zaman hemen BaĢbakanlığı bırakması gerekir... Oysa bunların arasında Ahmet Necdet Sezer'in cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilmesi ve bunun TBMM'deki oylanması sürecinde aktif siyasette bulunmuş olanlar da var... Acaba bunlardan hangisi "Ahmet Necdet Sezer cumhurbaģkanı adayı olduğunda Anayasa Mahkemesi BaĢkanlığını bırakmıģ mıydı" sorusuna, bugünkü yaklaşımlarını doğrulayacak bir cevap verebilir? Safsata üretimi Bunların galiba çaresizlikten bir başka tartışma konusunu da gündeme getirdiklerine tanık oluyoruz... - Anayasaya göre CumhurbaĢkanı tarafsız olmalıdır. Oysa Tayyip Erdoğan'ın tarafsız olması mümkün değil... Bu tür iddialarla ve Anayasa'daki Cumhurbaşkanı Yemini'nin ışığında "Tarafsızlık"meselesine bakanlar, iki önceki Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e "Hem tarafsız kalıp, hem de 28 ġubat post-modern darbesini Necmettin Erbakan ile Tansu Çiller'in bertaraf edilmeleri için nasıl kullandın" diye bir sorsalar... Artık safsata üretimi haline dönüşen bu tarz siyasetin daha hangi noktalara ulaşacağını kestirmek kolay değil. Siyaset ve yetkiler... Hatta bazıları "Tayyip Erdoğan kendisini hükümetin de baģı olarak görürse, yargıçları nasıl atayabilir" söylemi ile "Kuvvetler Ayrılığı" ilkesini hatırlatmaktalar. Bunların yargıçların yasama organı olan TBMM tarafından belirlenmeleri durumunda, kuvvetler ayrılığı ilkesinin ne olduğunu düşünmedikleri belli değil mi? Mesela Cumhurbaşkanı devletin, Başbakan da hükümetin başı olurmuş... Cumhurbaşkanı siyaset yapmaz, sadece devletin kurumları arasındaki uyumu gözetirmiş... Üstelik bunları söyleyenler arasında kendilerini Atatürkçü olarak sunanlar da var. Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceğini belirleyecek olan ve üstelik bazı kesimlerce sürekli eleştiri konusu olan siyasi kararların, Cumhurbaşkanı Atatürk tarafından alındığını bunlara hatırlatmak gerekmez mi? Sorumsuz ama yetkili olmak Atatürk Türkiye ile dış dünyanın uzlaşması ve savaşın bitmesi için Lozan'da Kıbrıs'tan, Batı Trakya'dan, Kerkük'ten, Musul'dan vazgeçmiştir... Batılılığa uyum için bir gecede alfabeyi değiştirmiş, Medeni Kanun'u müzakeresiz kabul ettirmiştir... Bu çaptaki siyasi kararları cumhurbaşkanları mı, yoksa başbakanlar mı alabilir? Tabii ki bazı siyasetçiler için "Sorumsuz ama yetkili" bir cumhurbaşkanı olmak tercih edilebilir bir konumdur. Mesela yıllarca hem sorumlu hem de yetkili bir siyasetçi olarak mesleğini icra ederken ve yaptıklarından ötürü aferin almak yerine yapamadıklarından ötürü 4
sürekli eleştirilen Süleyman Demirel, Cumhurbaşkanı olur olmaz başbakanlara "Enflasyonu düģürün", "Bütçeyi denkleģtirin", "Eğitime önem verin" benzeri talimat listeleri göndermeye başlamamış mıdır? Bu defa durum farklı Ama belli ki Tayyip Erdoğan böyle yapmayacak... Acaba rahmetli Fahri Korutürk gibi yapsa cumhurbaşkanlığını, daha iyi mi olurdu? Örneğin Demirel-Ecevit zıtlaşması ile geçen ve 12 Eylül darbesine dayanan uzatmalı siyasi kriz hakkında 1970'lerin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'e "Neden ağırlık koymuyorsunuz" denildiğinde, kendisinin Atatürk ve İnönü ile karıştırılmaması gerektiğini söyler ve "Onların arkasında KurtuluĢ SavaĢı zaferinin ağırlığı vardı" derdi. Tabii bütün bunların ötesinde bu defa Cumhurbaşkanı'nı halkın seçeceği gibi bir olgu da var... Yeni Mesut Yılmazlar aranıyor... Markar Esayan Yeni ġafak Gazetesi Murat Yetkin bir süredir Çankaya seçimleri, Gül'ün pozisyonu ve Erdoğan'ın olası tercihleri hakkında son derece ilginç 'analizler' yazıyor. Konu Doğan grubu, hele hele Radikal olunca, bu 'analizleri' daha da önemsemek gerekiyor. Zaten Yetkin de tarafsız analiz görünümlü yazılarına bir ortak aklın temennileri ve akla karpuz düşüren önerilerini bolca sıkıştırıveriyor. Yeni kurulan Merkez Partisi'ni değerlendirirken asıl hamlenin bu olmadığını Arınç ve Gül adına konuşarak ifade etmekte hiçbir beis görmüyor. Yetkin'e göre Arınç AK Parti'nin 'gerileme döneminde olduğunu, ANAP'laşmayı önlemenin tek yolunun ise Gül'ün partinin başına geçmesi gerektiğini' düşünüyormuş. Yetkin yine şaşılacak kesinlikle Gül'ün ağzından konuşuyor ve diyor ki 'Gül partinin AB çizgisinde dindar/muhafazakâr bir parti noktasında olmadığını düşünüyor.' Bu 'analizi' de, Erdoğan eğer Gül'e partinin kapısını kapatırsa, yeni Özal Partisi'nin MP değil, Gül'ün başına geçtiği AK Parti olacağını ifade ederek tamamlıyor. ('İkinci Özal Partisi ufukta belirdi mi?', 05.7.2014) Yetkin veya Yetkin'in temsil ettiği çevrenin İhsanoğlu güzellemesine tanık oluyoruz ardından. 'İhsanoğlu Erdoğan'ın antitezi' tesbitini yapıyor ve kıyaslamalarda bulunuyor. Bu çevrenin Erdoğan okumasını bilinçli bir şekilde çarpık yapması, İhsanoğlu'nun adaylığının çarpıklığının düzeltilmesi adına bir zorunluluk olduğunu anlıyoruz. Mesela Erdoğan'ın özellikle Çözüm Süreci için 'Aynen devam' dediğinden şikâyet edildiğini görüyoruz. Erdoğan'ın 'Aynen devam' dediği şey ise barış sürecinden taviz vermemek, antitezi ise siz tahmin edin. Zaten İhsanoğlu da 'Bu sorunlar Meclis'e gelmeli, siyasi partilerin tartışması yoluyla çözülmeli' diyormuş. Yani Çözüm Süreci yasa tasarısı Meclis'ten geçmek üzere değilmiş, CHP ve HDP bu yasaya destek açıklaması yapmamış, yüzmüş yüzmüş kuyruğuna gelinmemiş gibi... Yetkin'e göre İhsanoğlu'nun bir önemli diğer farkı, 'denge ve denetleme' faaliyetine odaklanacak olmasıymış. Yani bildiğiniz Sezer modeli ile siyaset üstü bir sopa ve takoz fonksiyonu... ('Parlamenter demokrasi, tamam mı devam mı?', 07.07.2014) 'Hava döndü, Gül dönebilir' adlı son eserinde Yetkin, Gül adına konuşmaya devam ediyor. Zaten yazdığı gazete bunu hep yapıyor. Henüz kendilerine ayrılan kâğıt bitmeden, Radikal 'Gül, Erdoğan'a karşı bayrak açacak, Kongre'de partinin başına geçmek üzere siyasete 5
dönecek' şeklinde bir 'haber' yapmış, Çankaya da bunu birkaç cümleyle yalanlamıştı. Ama Yetkin'in 'yakın çevreye' dayandırdığı analizine göre 'Gül bekliyor'... Erdoğan'ın partiyi kendisine bırakması şartıyla bir davet alırsa siyasete dönecek. Çünkü Erdoğan ile aynı şekilde düşünmüyor, Yeni Türkiye ülküsünde ciddi fikir ayrılıkları var. Yetkinler öyle diyor. Çok ilginç şekilde, Radikal'in ağabeyi Hürriyet 6 Temmuz günü Gül'ü rahatsız edecek bir manşetle çıkıyor. 'Yeni Köşk' adlı bu çalışmaya göre, Gül Çankaya'dan ayrıldıktan sonra Hıdiv Kasrı'na komşu Boğaz'a hâkim beş dönüm üzerine konuşlu, çok sıkı şekilde korunan paha biçilmez bir villa satın almıştır. Haberin doğru olmadığına dair Çankaya'dan tekzip geliyor. Villa Gül'ün damadınındır ve Gül ailesinin taşınacağı olası yerler arasındadır. Gazetenin bu ciddi maddi hatayı böyle bir süreçte yapması hiç rasyonel gözükmüyor. Zaten devreye hemen Sözcü'den Soner Yalçın giriyor. Yalçın da 'Hürriyet villanın Gül'e ait olduğunu manşetten vererek neden hata yaptı? Biliyorum ki, Hürriyet gazetesi, Gül sempatizanı! Villa konusunu yakın dostları ve eski çalışanları basın müşaviri Ahmet Sever'e sorabilirlerdi. Koca haber merkezi gazetecilik refleksini kaybetmiş olamaz' diye soruyormuş gibi yapıyor ama aslında konuyu mahalleli dedikodusu üzerinden deşiyor. Hatta, buradaki villalardan birisinin işsiz gazeteci Hasan Cemal tarafından Zafer Çağlayan'a 3.5 milyon dolara satıldığını da iddia ediyor. Yazısını da 'Hürriyet'in bu konuyu niye gündeme getirdiğini araştırmaya devam edeceğim' diye bitiriyor. Benim bu kadar bilgi sahibi mahalleli tanıdığım yok. Ama 'açık istihbarat' dediğimiz, herkesin okuduğu haberleri iyi takip etmek pek çok derde ve soruya deva. 'Süreç kesilsin, Erdoğan hal olsun da yerine kim gelirse gelsin' takıntısındaki çevrelerin, bir yandan Erdoğan'a karşı Gül'ü denkleme sokmaya çalışırken bir yandan da Gül'e yönelik bu haberi yapmalarının, Yalçın'ın da bu habere abanmasının bir anlamı var mı? Tehdit mi, destek mi, bir yol kazası mı, yoksa tesadüf mü? Göreceğiz. Gül veya Arınç adına Yetkingillerin kesinliğinde konuşmak doğru olmaz. Bu iki kişiye de haksızlık yapılmış olur. Her şey kısa süre içinde belli olur, söyleyeceğimizi bugünkü gibi mideden değil, açıkça söyleriz. Ancak, Gül adına AK Parti tabanı açısından Hürriyet ve Radikal ile diğer bileşenlerle bu kadar yakın gözükmek oldukça sıkıntılı olmalı. Gerçekte ne düşündüğümüz ve ne olduğumuz kadar nasıl anlaşıldığımız da önemli. Ve insanlar nasıl algılandıklarından da sorumludur. Gül ve Arınç'tan bağımsız olarak kesinlikle söyleyebileceğimiz, Doğan grubu ve diğer tüm bileşenlerin Erdoğan'a karşı Gül üzerinden bir oyun kurmaya çok hevesli oldukları. Yeni Türkiye'nin eşiğinden dönülmesi, Erdoğan'ın tasfiye edilmesi ve yüzyıllık parantezin bu tarihi anda kapatılamaması için yeni Mesut Yılmaz ve ANAP modeli öncelenmiş gözüküyor. Tutmazsa Merkez Parti ve İhsanoğlu devreye girecek. Çok heyecanlı doğrusu, bakalım neler olacak? 6
ORTADOĞU GÜNDEMĠ Ġsrail uçakları hükümet binalarını bombaladı AA İsrail savaş uçakları, Gazze'deki İçişleri Bakanlığına ait binalara hava saldırısı düzenledi. Gazze'deki Filistin İçişleri Bakanının ofisine üç füze fırlatıldı. Yıkılan üç katlı binanın çevresindeki evler de zarar gördü. İsrail savaş uçakları, Gazze'nin Rimal semtinde ve Deyr el-belah kentinde İçişleri Bakanlığına bağlı İç Güvenlik Biriminin merkezlerini de bombaladı. Sağlık kaynaklarından alınan bilgiye göre, hükümet binalarının hedef alındığı saldırılarda ölen ya da yaralanan olmadı. İsrail savaş uçakları, sabah saatlerinden itibaren tarım arazilerini ve yerleşim yerlerini hedef alan yaklaşık 70 hava saldırısı düzenledi. Askeri uçak ve helikopterler hala Gazze üzerinde alçaktan uçuş yapmaya devam ediyor. Gazze'de ölü sayısı 72'ye yükseldi AA İsrail'in, Gazze'nin çeşitli bölgelerine dört gündür düzenlediği saldırılarda ölenlerin sayısının 72'ye çıktığı bildirildi. Gazze'deki görevi fiili olarak devam eden eski Filistin hükümeti Sağlık Bakanlığı Sözcüsü Eşref el-kudra, yaptığı açıklamada, Gazze'yi ve Han Yunus kentinin deniz sahilini bombalamaya devam eden İsrail'in bölgeye düzenlediği son saldırılarla birlikte pazartesi gününden bu yana ölenlerin sayısının 72'ye, yaralıların ise 520'ye yükseldiğini söyledi. Öte yandan, Filistin güvenlik kaynaklarından alınan bilgiye göre İsrail, Gazze'ye karşı başlattığı "Koruyucu Hat" adlı operasyon çerçevesinde şu ana kadar 750 hava saldırısı düzenledi. Gazze'den de İsrail tarafına 320 roket atıldı. Maliki Kürtleri 'IġĠD'i desteklemekle' suçluyor Financial Times Bugün Financial Times gazetesinde Borzou Daragahi "Irak Kürtleri IŞİD'i desteklemekle suçluyor" başlıklı bir yazı kaleme alıyor. 7
Yazıda, Irak Başbakanı Nuri el Maliki'nin Iraklı Kürt liderleri, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütüne bağlı radikal militanları ve Saddam Hüseyin'in Baas partisini desteklediği iddiasına yer veriliyor. Daragahi, Maliki'nin bu sözlerinin Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile Irak merkez hükümeti arasındaki ilişkileri daha da yıpratacağını yazıyor. Ulusal televizyonda haftalık konuşmasında suçlamaları yönelten Maliki, şu sözleri sarf etmişti: "Erbil IŞİD'e, Baas partisi yanlılarına, El Kaide'ye ve teröristlere ev sahipliği yaparken sessiz kalacak değiliz. Buradan ortaklık çağrısı yapanlara sesleniyorum... Eğer gerçekten bir ortaklık istiyorsanız, bize bu insanları reddedebilecek ulusal bir konum sağlamalısınız." 'Maliki Kürtleri kışkırtıyor' Gazeteci, yazıya şu ifadelerle devam ediyor: Sünni liderlerin pek çoğu, Arap yanlısı televizyon kanalları ve aşiret liderleri, Erbil'e Maliki karşıtı kişilerin yerleşmesine olumlu yaklaşıyorlar. Dün "Eşark el Evsat" gazetesinin Erbil'de yaşayan Şeyh Raad Abdül Sattar Süleyman'ın röportajı yayımlandı. Röportajda Şeyh Süleyman, kendi aşiretiyle IŞİD arasındaki bağlantıyı kabul ediyor. Şeyh Süleyman, IŞİD'e desteğini de şöyle ifade ediyor: "Eğer IŞİD Irak'ı özgürleştirecekse ve Maliki'ye destek veren İranlıları buradan gönderebilecekse, o zaman IŞİD'in İslami Devlet'lerini kurmaları için destek veririz." Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani "Üçüncü dönem seçilme ısrarına bir son vermesi gerektiğini" söylemişti. Maliki'nin sözleri, Barzani'nin bu söylediklerine bir cevap olarak görülüyor. Ban BMGK'yı acil toplantıya çağırdı AA BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun, Gazze'deki duruma ilişkin BM Güvenlik Konseyi'nden acil toplantı talep ettiğini bildirdi. Ban, düzenlediği basın toplantısında, Gazze'nin bıçak sırtında olduğunu belirterek, "Bölgede kötüleşen durum kimsenin kontrol edemeyeceği bir döngüye doğru gidiyor" dedi. Gazze'den İsrail'e yapılan roket atışlarını kınadığını yineleyen Ban, bu saldırıların kabul edilemeyeceğini ve durdurulması gerektiğini söyledi. 8
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüştüğünü ve azami itidal talep ettiğini ifade eden Ban, "İsrail'i sivilleri koruma konusundaki uluslararası yükümlülüklerine uymaya çağırdım. Gazze'de öldürülen sivil sayısının artışını da kınıyorum. Zaman öç alma değil adalet zamanı" diye konuştu. Duygusal tepkilerin arttığının farkında olduğunu da dile getiren Genel Sekreter, bölgede itidal ve sükunun bir an önce sağlanması gerektiğini söyledi. Türkmenler Kerkük'te çok zor Ģartlarda yaģıyor Dünya Bülteni Irak'ta, IŞİD öncülüğündeki silahlı grupların neden olduğu çatışmalardan kaçarak Kerkük'e sığınan aileler, okullar, boş inşaatlar, kaldırımlar, barakalar ve izbe yerlerde hayat mücadelesi veriyor. Kerkük'ün her tarafında Irak'ın diğer bölgelerinde gelen aileleri görmek mümkün. Kutsal ramazan ayında sığınmacı ailelerin yaşadıkları dram yürek burkuyor. Gündüz 50 dereceyi bulan sıcakların altında çaresizce bekleyen aileler, geceleri yere bir battaniye sermek suretiyle çocuklarıyla yatıyor. Göç hayatı ve evsizlik özellikle çocukları perişan ediyor. Çoğu hasta, tedavi edilmeyi bekliyor. Irak konferansı için çağrı Al Jazeera Rus Itar-Tass ajansının haberine göre Rusya Dışişleri Bakanı Gennadi Gatilov, "Irak ta yaşananlardan dolayı herkesin endişeli olduğunu görüyoruz, dolayısıyla bu konferans fikrinin destek görmesini bekliyoruz" ifadesini kullandı. Konferansın düzenlenmesi için Birleşmiş Milletler in üzerinde düşen görevi yerine getirmesini isteyen Gatilov, Şu anda konferansla ilgili tartışmalar başlangıç düzeyinde. Önce aktörler belirlenmeli ve toplantının şekline karar verilmeli dedi. Irak ın parçalanma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu söyleyen Gatilov, teröristlerin Irak ve Suriye de pozisyonlarını güçlendirmelerinin utanç verici olduğunu söyledi. Irak ta uzun süredir devam eden kaos, Irak-Şam İslam Devleti nin (IŞİD) 10 Haziran Salı günü ülkenin ikinci büyük kenti Musul u ele geçirmesi ve diğer bölgelere ilerlemesi sonrasında daha da şiddetlendi. IŞİD in bölgeye düzenlediği saldırının ardından Irak ordusunun askerleri bölgeden çekilmişti. IŞİD 10 Haziran da Musul u ele geçirdikten sonra Fırat ve Dicle nehirleri çevresinde de etkinliğini büyük ölçüde artırdı ve Suriye ile Irak arasındaki sınırı fiilen ortadan kaldırdı. 9
Üçüncü Ġntifada baģlıyor mu? Soli Özel Haberturk Gazetesi OBAMA yönetiminin Filistin-İsrail barışı kotarma çabaları beklendiği gibi büyük bir fiyaskoyla sonuçlanınca hemen herkes Üçüncü İntifada yı beklemeye başlamıştı. Ne var ki Hamas arkasındaki İran ve Mısır desteklerini kaybettiğinden hayli zayıftı. Batı Şeria daki yönetim ise şiddete başvurma yanlısı değildi. Filistin birlik hükümetinin bu koşullarda kurulmasından sonra, İsrail in bundan duyduğu rahatsızlığın bir şekilde kendini göstermesi bekleniyordu. Üç İsrailli gencin kaçırılıp öldürülmesi, buna karşılık olarak bir Filistinli gencin 6 İsrailli tarafından yakılarak öldürülmesi yeni şiddet döneminin önünü açan son dönemdeki gelişmelerdi. Bu şekilde Suriye ve Irak taki gelişmeler nedeniyle arka planda kalan, açıkçası dünyanın da pek umursamadığı Filistin sorunu bir kez daha gündeme damgasını vurmaya başladı. Ortadoğu nun siyasi coğrafyasının ve ittifakların hızla değiştiği, kargaşanın hâkim olduğu bir dönemde Filistin sorununun ilelebet sürüncemede bırakılmasının maliyeti bir kez daha ortaya çıktı. Bu maliyet IŞİD in sebep olduğu muazzam yıkım, bilinen düzenin tahribi, şiddet müptelası bir örgütün mezhep savaşlarının daha derinleşmesine yol açarak bölge devletlerini tehdit etmesi kadar vahim düzeyde değil elbette. Ne var ki, Filistinlilerin maruz kaldığı adaletsizlik giderilmedikçe de bölgede adil bir düzen kurma çabaları bir sonuca ulaşamayacaktır. Bu bağlamda Suudi Arabistan ın eski istihbarat şefi Türki el Faysal ın 2002 deki Arap barış planının hâlâ masada olduğunu söylemesi önemli bir gelişmeydi. Bugünkü İsrail hükümetinin ise bu tür bir çözümle ilgilendiğini söylemek mümkün değil. Dolayısıyla kilitlenme devam edecek demektir. Filistin-İsrail hattındaki gelişmeler elbette Irak savaşı ve Suriye iç savaşının yarattığı genel stratejik ortam içinde yaşanıyor. Önce buna bakmakta yarar var. ABD nin fiyaskoyla sonuçlanan Irak savaşının sonucunda Ortadoğu nun Arap olmayan devletleri ve yarı devlet sahibi Kürtler kazançlı çıktı. Dikkatlerin kendi üzerinden çekilmesinden ve Bush yönetiminin koşulsuz desteğinden yararlanan İsrail, Filistin topraklarını kolonize etme siyasetini durmaksızın sürdürdü. Arap dünyasının perişanlığı, Irak devletinin çöküşü, Hizbullah ve Hamas gibi örgütlerin yerleşik rejimlerde yarattığı antipati nedeniyle dış güvenliğinde de bir sıkıntı yaşamadı. İsrail in, Arap isyanları nedeniyle yaşadığı telaş ise Körfez kaynaklı karşı devrimin ve Suriye deki iç savaşın yarattığı yeni gerçeklik nedeniyle yatıştı. Filistin sorunu konusunda İsrail kendisini gayet rahat hissetmesine rağmen aslında mesele iyice içinden çıkılmaz bir hal almaya da başladı. En basitinden iki devletli çözüm ihtimali gün günden zayıflıyor. Irak savaşı sayesinde İran, Körfez bölgesinde kendisini askeri açıdan dengeleyebilecek tek hasmından kurtulmuştu. Amerikan işgali sonrası iktidara gelenler İran a yakın kişilerdi. İran yalnızca bir düşmandan kurtulmamış, Körfez in diğer ülkelerine karşı muazzam bir stratejik üstünlük elde etmişti. Artık yakın müttefiki Beşar Esad a ve Hizbullah a Irak üzerinden yardım edebiliyor, geniş bir alanı kontrolü altında tutarak Doğu Akdeniz e ve İsrail sınırına erişebiliyordu. Suriye deki rejimin düşmesi ihtimali karşısında tüm gücüyle buna karşı çıkıp, rejimi yerinde tutmayı da başardı. Bir yandan da İran toplumunu çok sıkıştıran ambargolar karşısında Obama yönetimiyle müzakerelere başlama basiretini gösterebildi. ABD ile İran ın gelecekte 10
işbirliğine gitme ihtimali bile bu bağlamda konuşulur oldu. Tahran ın hemen her cephede başarılı olduğu düşünülürken Musul düştü. IŞİD in ve onu destekleyen Sünni aşiretlerin ve grupların askeri ve siyasal denkleme girmesi İran ın karizmasını çizdi. AFRĠKA GÜNDEMĠ Yemen'de Husi gruplarla çatıģmalarda 200 ölü Dünya Bülteni Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) Yemen İnsani İşler Koordinatörü Johannes van der Klaauw, ordu birlikleri ile Husi gruplar arasında çıkan çatışmalarda 200'den fazla kişinin hayatını kaybettiğini belirtti. BM Koordinatörü Johannes van der Klaauw, yazılı açıklamasında, Amran kentindeki şiddet olaylarından ötürü derin endişe duyduklarını kaydetti. Çıkan çatışmalarda aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 200 kişinin hayatını kaybettiğini ifade eden Johannes van der Klaauw, barışçıl yollardan sorunun çözümü ve ateşkes sağlanması çağrısında bulundu, insani yardımların girişine izin verilmesi gerektiğini bildirdi. Fransız Bakan: OAC'nin geleceği için ateģkes Ģart Dünya Bülteni Fransa Savunma Bakanı Jean-Yves Le Drian, "silahlı gruplar arasında ateşkes sağlanmadan Orta Afrika Cumhuriyeti'nin geleceğinin olmayacağını" söyledi. Resmi ziyaret için Orta Afrika Cumhuriyeti'nin başkenti Bangui ye gelen Le Drian, ulusal radyoya ülkedeki durumu değerlendirdi. Le Drian, Bangui'de Fransız, Afrika ve Avrupa güçleri güvenlik durumunu bir nebze düzeltse de ateşkes sağlanmadan Orta Afrika Cumhuriyeti'nin geleceğinin olmayacağını vurguladı. AVRUPA GÜNDEMĠ Fransa sert bir kemer sıkma planını kabul etti Dünya Bülteni Fransa da sosyalistler yapılacak mali kesintiler için destek arıyor. Cumhurbaşkanı Hollande ın uluslararası pazarda rekabet etmek için önerdiği kesintiler üç yılda 50 milyar euroyu buluyor. 11
Reform paketi büyük şirketlerin çalışanlar için harcadığı sigorta masraflarının azaltılması ve emekli maaşlarının dondurulması gibi önlemler içeriyor. Ancak bu paket, özellikle sosyal devlet yönetimini destekleyenler tarafından fazla liberal bulundu. Fransa nın üç büyük sendikası bu reform paketini boykot ettiklerini açıkladılar. Bunun yanı sıra 33 sosyalist milletvekili de reform paketi meclise geldiğinde oy kullanmadılar. Buna rağmen hükümet geri adım atmıyor. Hükümet bundan sonraki kesintilerin merkezi yönetim, yerel yönetim ve sağlık harcamalarında olacağını belirtti. Kamu çalıģanlarının greve çıkması bekleniyor BBC İngiltere'de aralarında öğretmenlerin, itfaiyecilerin ve ulaşım çalışanlarının da olduğu bir milyondan fazla kamu çalışanının bugün greve gitmesi bekleniyor. Sendikalar grevi 2011 yılından bu yana gerçekleşecek olan en büyük eylem olarak tanımlarken, hükümetle anlaşmazlık başta ücretler olmak üzere iş yükü, emeklilik yaşı gibi konuları da kapsıyor. Kamu çalışanlarının çoğunun ücreti 2010 yılından bu yana aynı. Buna rağmen 2014-2015 için önerilen ücret artışı ise enflasyon oranının da altında olan yüzde 1. Bu teklif grev çağırlarının yapılmasına neden oldu. 1 milyondan fazla çalışan greve gitmek için oylamaya katıldı ancak yine de bugün her bir çalışan işe gidip gitmemeye kendisi karar verecek. Yunan gümrükcülerin grevi sona erdi Sabah Gazetesi Yunanistan'daki gümrük görevlilerinin grevinin sona ermesi üzerine Pazarkule ile İpsala sınır kapılarında duran araç trafiği yeniden başladı. Görevlilerin bağlı olduğu sendikanın kararı doğrultusunda, dün başlayan Yunanistan gümrük kapılarındaki 24 saatlik grev, sabah saatlerinde sona erdi. Grev süresince acil durumlar hariç, Pazarkule ve İpsala sınır kapılarından araç giriş ve çıkışına izin verilmedi. Türk gümrük yetkilileri, grevin hafta içine denk gelmesi ve Uluslararası Nakliyeciler Derneği'nin tır sürücülerini Kapıkule Sınır Kapısı'na yönlendirmesi nedeniyle sınır kapılarında herhangi bir sıkıntı yaşanmadığını belirtti. 12
Ukrayna yaptırım listesi geniģliyor TRT Haber AB, Ukrayna krizi bağlamında yaptırım listesine 11 kişiyi daha ekledi. Avrupa Birliği (AB), Ukrayna krizi bağlamında oluşturulan ve alandaki gelişmelere göre şekillendirilen yaptırım listesine 11 kişiyi daha ekleme konusunda uzlaştı. AB Daimi Temsilciler Komitesi (COREPER) tarafından alınan karar çerçevesinde, yaptırım listesine dahil edilmeleri öngörülen yeni isimlerin büyük ölçüde Ukraynalı ayrılıkçılardan ve AB liderlerinin 27 Haziran da belirledikleri şartlara uymadığı düşünülen kişilerden oluştuğu belirtiliyor. Diplomatik kaynaklar, yaptırım listesinin yeni halinin en geç hafta sonunda devreye girmesinin öngörüldüğünün altını çiziyor. AB nin, Ukrayna daki gelişmeler bağlamında oluşturduğu yaptırım listesinde yer alan isimlere AB üyesi ülkelere seyahat yasağı ve malvarlıklarının dondurulması önlemleri uygulanıyor. AB liderleri 26-27 Haziran da Brüksel de yaptıkları son zirvede, üç gün süre vererek Rusya dan ateşkes ve sınırın etkili şekilde kontrolüne ilişkin denetim mekanizması konusunda anlaşmaya varılmasını, üç sınır kontrol noktasının Ukrayna ya geri verilmesini, tüm rehinelerin serbest bırakılmasını ve Ukrayna Devlet Başkanı Petro Poroşenko nun hazırladığı barış planının uygulanması için özlü müzakerelere başlanmasını talep etmişti. Soykırımın 175 kurbanı son yolculuğuna uğurlanıyor AA Srebrenitsa soykırımında hayatını kaybeden kurbanlardan, kimlikleri tespit edilenlerin cenazelerini taşıyan tır konvoyu, 11 Temmuz'da Potoçari'de yapılacak cenaze töreni için Visoko şehrinden yola çıktı. Kurbanların cenazelerini taşıyan konvoyun Visoko'dan hareketi nedeniyle Şehir Mezarlığında düzenlenen törene, soykırımda hayatını kaybedenlerin yakınları katıldı. Visoko Belediye Başkanı Amra Babiç, törende yaptığı konuşmada, soykırım kurbanlarını dua ile yolcu edeceklerini belirterek, ''Buradaki 175 tabut, ülkenin dört bir yanındaki mezar taşları ve hatıralarımız, hiçbir zaman adaleti aramaktan vazgeçmememiz gerektiğini kanıtıdır'' dedi. Makedon Arnavutları'na destek protestosu Haber7 MAKEDONYA'da 2 yıl önce 5 Makedon genci öldürdükleri gerekçesiyle 6 Arnavut kökenlinin ömür boyu hapis cezasına çarptırılması, Arnavutluk başkenti Tiran ve Şkodra kentinde protesto edildi. 13
Ayrıca protestolara Kosova'dan da destek geldi. Priştine caddelerinde gerçekleştirilen yürüyüş, Kosova polisi tarafından yakından takip edildi. Büyükelçilik binasının bulunduğu sokağı trafiğe kapatan ve sıkı güvenlik önlemleri alan Kosova polisi, protestocuları Makedonya Büyükelçilik binasına yaklaştırmadı. Demir barikatlarla sokağı kapatan polis, taşkınlığa izin vermedi. Burada toplanan protestocular, Makedonya karşıtı slogan atarak, Makedonya daki Arnavutların yanında oldukları mesajını verdi. Protestocular, Makedonya Büyükelçiliği'ne 50 metre uzaklıktaki alanda kısa süre kaldıktan sonra sloganlar eşliğinde buradan ayrıldı. Kırım Tatar liderleri Rusya'ya direniyor AA Kırım Tatar Türklerinin lideri Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu'nun Kırım'a girişinin yasaklanmasının ardından bir yasak da Kırım Tatar Milli Meclisi (KTMM) Başkanı Rıfat Çubarov'a geldi. Rusya, Çubarov'un Kırım'a girişini 5 yıl süreyle yasakladı. Bu durum, Kırım Tatar toplumu üzerindeki baskının giderek artacağının göstergesi olarak değerlendiriliyor. Ukrayna'ya bağlı "Kırım Özerk Cumhuriyeti"nin, Rusya işgalinin ardından tek taraflı olarak bağımsızlığını ilan etmesi ve ardından Rusya'ya bağlandığını açıklaması, bölgede yaşayan Kırım Tatarlarının yaşamını her geçen gün daha da zorlaştırıyor. Rusya pasaportu almayan Tatarlar hiçbir hukuki haktan yararlanamazken, Tatar liderlerine yönelik baskılarla da toplum sindirilmeye çalışılıyor. Son olarak Çubarov'a getirilen 5 yıl Kırım'a giriş yasağı, Tatarlara baskının devam edeceğini gösteriyor. TÜRKĠYE'NĠN DESTEĞĠ Türkiye'nin, Kırım'daki olaylarla ve Kırım Tatar toplumunun bölgedeki durumuyla çok yakından ilgilendiğine işaret eden Çubarov, Davutoğlu ile görüşmesinde Kırım Tatar toplumunun kendi ana vatanlarında özgürce yaşama şartlarının nasıl oluşturulabileceğini konuştuklarını aktardı. Çubarov, Türkiye'deki soydaşlarının verdiği destekten duydukları memnuniyeti dile getirerek "Buradaki cemiyetlerimiz büyük bağlılıkla çalışmalarına devam ediyor. Kırım Tatar toplumunun sorunlarına daha fazla dikkat çekmek istediğimiz zaman buradaki cemiyetlerin daha büyük rolü olacak. Arkadaşlarımız her alanda bize yardımcı oluyorlar. Kırım Tatar meselesinin gündemden düşmemesinde buradaki diasporanın büyük etkisi var" dedi. ASYA PASĠFĠK GÜNDEMĠ Endonezya'da iki aday da zaferini ilan etti! Dünya Bülteni Resmi sonuçların 22 Temmuz da açıklanacağı duyurulan seçim hakkındaki hızlı sayım sonuçlarını yayımlayan üç kuruluştan ikisi cumhurbaşkanı adayı Joko Jokovi Widodo yu, biriyse diğer aday Prabowo Subianto yu seçimin galibi olarak gösterdi. 14
Bunun üzerine hem Widodo hem de Subianto seçimi kendilerinin kazandığını iddia ederek zafer konuşması yaparken, Endonezya Cumhurbaşkanı Susilo Bambang Yudhoyono her iki adayı ve Endonezya halkını sükuneti korumaya çağırdı. Merkezi Washington'da olan CSIS, oyların sayımının tamamlanmasının ardından Widodo yu yüzde 52,1 oyla seçimin galibi ilan ederken, Subianto nun oy oranını ise yüzde 47,9 olarak açıkladı. Merkezi Cakarta'da olan (EAK) ise Widodo nun seçimi yüzde 53,4 ile kazandığını, Subianto nun oylarının ise 46,6 kaldığını duyurdu. Merkezi Cakarta da olan Puskaptis adlı anket kuruluşu ise yüzde 52,05 oranında oy alan Subianto nun, yüzde 47,95 alan Widodo yu geride bıraktığını ilan etti. Pakistan'da yeniden drone saldırısı: 6 ölü Dünya Bülteni ABD'nin Pakistan'daki dron saldırıları yeniden başladı. ABD'ye ait bir insansız hava aracı Pakistan'ın Kuzey Veziristan bölgesine bir hava saldırısı gerçekleştirdi. Saldırı sonucu Taliban üyesi oldukları sanılan altı kişi hayatını kaybetti. ABD'ye ait dronun bugün sabah saatlerinde gerçekleştirdiği bombalı saldırı, ABD'nin Kuzey Veziristan'a bu yıl içerisinde yapmış olduğu üçüncü dron saldırısı olarak kayda geçti. AMERĠKA GÜNDEMĠ ABD den Myanmar'a 'iģkence' tepkisi Al Jazeera Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi nde Güneydoğu Asya ülkelerinde insan haklarının durumuyla ilgili oturum düzenlendi. Komite Başkanı Cumhuriyetçi Parti Milletvekili Edward Royce, Bazı sivil toplum kuruluşları tarafından Rohingya Müslümanlarının dramının detaylı olarak belgelendiğini söyledi. Royce, Myanmar hükümetinin Rohingya Müslümanlarına muamelesi içler acısı diye konuştu. Royce, Rohingyalıların, "Toplama kampları" olarak nitelendirdiği alanlarda yaşamaya zorlandığını belirterek, bu kişilerin sağlık hizmeti almasının sistematik bir şekilde engellendiğini, fiziki şiddet ve ölümle tehdit edildiklerini vurguladı. Obama Göçmenlik Sistemini Onarmaya ÇalıĢıyor Amerika nın Sesi Temsilciler Meclisi'nin Cumhuriyetçi Partili Başkanı John Boehner'e mektup yazan Başkan Obama, ödeneğin sınır güvenliğinin güçlendirilmesi, sınırın havadan denetimi, ülkeye kaçak 15
girenlerin tıbbi bakımı ve bu kişilerin işlemlerinin daha hızlı ve verimli bir şekilde görülmesi için ek personel alımında kullanılacağını bildirdi. Obama ayrıca Kongre'den, İç Güvenlik Bakanı Jeh Johnson'a yeni bir yetki verilmesini de talep etti. Bu yeni yetki çerçevesinde İç Güvenlik Bakanı'nın, Amerika'da kalması mümkün olmayan çocukları ülkelerine daha hızlı bir şekilde gönderebilmesi hedefleniyor. Başkan Obama ayrıca, çocukları ve savunmasız kişileri bu tehlikeli yolculuklara çıkaran kaçakçılara yönelik cezaların arttırılması çağrısında da bulundu. Başkan Obama bugün Texas eyaletinde temaslarda bulunacak ve sorunu eyalet yetkilileriyle görüşecek. Ancak Başkan'ın Meksika sınırına gitmeyeceği bildirildi. Çinli hackerlar ABD'lilerin kiģisel bilgilerine ulaģtı The Wall Street Journal LOS ANGELES- New York Times'ın, ABD'li yetkililere dayandırdığı haberine göre Çinli hackerlar, federal çalışanların güvenlik izni başvurularını içeren ABD hükümeti ağlardan birine girerek, ABD'lilerin kişisel bilgilerine ulaştı. Haberde, Çinli hackerların Mart'ta sisteme girdiği ve Personel Yönetim İdaresi'nin, finansal, sağlık ve güvenlik izni başvurular için gereken diğer önemli bilgilere ulaştığı belirtildi. Söz konusu güvenlik ihlalinin Çin'den yapıldığı tespit edildi. Ancak Çin hükümetinin olayla ilgisinin olup olmadığı ve kişisel bilgilerin gizliliğinin ifşa edilip edilmediği henüz bilinmiyor. Haber, ABD'li yetkililerin Pekin'de Stratejik ve Ekonomik Diyalog toplantısında Çinli mevkidaşları ile bir araya geldiği sırada çıktı 16