Prof.Dr. Harun TANRIVERMİŞ Doç.Dr. Mehmet ARSLAN Doç.Dr. Mehmet Akif ÖZER Veli ÇELEBİ Osman BOSTAN. Turgut AĞIRNASLIGİL



Benzer belgeler
BU YIL ULUSLARARASI KOOPERATİFLER YILI!

YENİ EKONOMİ PROGRAMI YAPISAL DÖNÜŞÜM ADIMLARI 2019

Tarımın Anayasası Çıktı

YENİ HÜKÜMET PROGRAMI EKONOMİ VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ İÇİN DEĞERLENDİRME EKONOMİ VE STRATEJİ DANIŞMANLIK HİZMETLERİ 30 KASIM 2015

Rezerv para Rezerv Parasal taban Parasal Parası AKTİF: PASİF: Rezerv para Parasal Taban, Merkez Bankası Parası

TEB KOBİ AKADEMİ İLLER GELECEKLERİNİŞEKİLLENDİRİYOR: ADANA GELECEK STRATEJİSİ KONFERANSI 5 ARALIK 2007

FİNANSAL KURUMLAR PARA PİYASASI KURUMLARI

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni

2005 YILI İLERLEME RAPORU VE KATILIM ORTAKLIĞI BELGESİNİN KOPENHAG EKONOMİK KRİTERLERİ ÇERÇEVESİNDE ÖN DEĞERLENDİRMESİ

Bilgi Toplumunda Sürekli Eğitim ve Yenilikçi Eğitimci Eğitimi

ÖZGÜN FİKİRLERİNİZİ PROJELENDİRELİM

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK POLİTİKASI. Sürdürülebilirlik vizyonumuz

ISLAMIC FINANCE NEWS ROADSHOW 2013-TURKEY

Konuşmamda sizlere birkaç gün önce açıklanan İstanbul Uluslararası Finans Merkezi Stratejisi ve Eylem Planı hakkında bilgi vereceğim.

MESLEKİ EĞİTİM, SANAYİ VE YÜKSEK TEKNOLOJİ

Türkiye de Stratejik Çevresel Değerlendirme: İhtiyaçlar, Zorluklar ve Fırsatlar

Türkiye de Yabancı Bankalar *

T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Sanayi Bölgeleri Genel Müdürlüğü. Kümelenme Destek Programı

Erkan ERDİL Bilim ve Teknoloji Politikaları Araştırma Merkezi ODTÜ-TEKPOL

TÜRKİYE DE TARIMIN GELECEĞİ ve AVANTAJLAR

T.C. Kalkınma Bakanlığı

1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ

Orta Karadeniz Bölgesel İnovasyon Stratejisi

KOOPERATİFLERE YÖNELİK HİBE DESTEĞİ

Sınai Mülkiyet Hakları, Önemi,

İSLAM KALKINMA BANKASI SERMAYE PİYASASI KURULU ORTAK KONFERANSI

İNŞAAT SEKTÖRÜNDE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK: YEŞİL BİNALAR & NANOTEKNOLOJİ STRATEJİLERİ. Muhammed Maraşlı İMSAD-UNG Çalışma Grubu Üyesi

BÜTÜNLEŞİK SU YÖNETİMİ İÇİN YEREL ÇERÇEVENİN PLANLANMASI PAYDAŞLAR ÇALIŞTAYI. GAP Tarımsal Sorunlar, Çözüm Önerileri ve GAP TEYAP

TÜRKİYE TARIMI, GELİŞMELER ve GENÇ TARIMCILAR

Tarım Tarihi ve Deontolojisi Dersi 14.Hafta SÜRDÜRÜLEBİLİR TARIM VE GİRDİ KULLANIMI. Dr. Osman Orkan Özer

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

BİRİM KALİTE GÜVENCESİ DEĞERLENDİRME RAPORU. Bilgi İşlem Daire Başkanlığı

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti. Ülkesel Fizik Planı. Bölüm III. Vizyon, Amaç ve Hedefler (Tasarı)

YURTDIŞI MÜTEAHHİTLİK HİZMETLERİ

PROJE YAPIM VE YÖNETİMİ İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ ŞEYMA GÜLDOĞAN

Türkiye de Kırsal Kalkınma Politikaları ve Geleceği

T.C. İSTANBUL KALKINMA AJANSI

ORTA VADELİ PROGRAM ( ) 8 Ekim 2014

2013/101 (Y) BTYK nın 25. Toplantısı. Üstün Yetenekli Bireyler Stratejisi nin İzlenmesi [2013/101] KARAR

GIDA GÜVENLİĞİ VE YENİ TARIM POLİTİKASINA İLİŞKİN ÖNERİLER

MMKD Stratejik İletişim Planı Araştırma Sonuçları

Düzce Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi ve ilgili mekanizmaların vizyonu, Bölgesel, ulusal ve

İŞLETMELERİN AMAÇLARI. İşletmenin Genel Amaçları Arası Denge Genel nitelikli kuruluş ve faaliyet amaçları Özel nitelikli amaçlar

ENERJİ DÖNÜŞÜMÜ ENERJİ TÜKETİMİ

BİRİNCİ BÖLÜM TÜRKİYE EKONOMİSİNE PANORAMİK BAKIŞ...

TÜRKİYE EKONOMİSİ Prof.Dr. İlkay Dellal Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü

Türkiye Cumhuriyeti Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı. Yalın Altı Sigma Konferansı-5 / 7-8 Kasım 2014

EGELİ & CO.: REEL YATIRIMLAR İÇİN YERLİ ve YABANCI FİNANSAL YATIRIMCIYI TARIM SEKTÖRÜNE ÇEKECEĞİZ

Partilerin 1 Kasım 2015 Seçim Beyannamelerinde Mahalli İdareler: Adalet ve Kalkınma Partisi

izlenmiştir. Çin Halk Cumhuriyeti 1949 yılında kurulmuştur. IMF'ye bağlıbirimler: Guvernörler Konseyi, İcra Kurulu, Geçici Kurul, Kalkınma Kurulu

KOOPERATİFÇİLİK HASAN ERDOĞAN. ANTBİRLİK S.S. ANTALYA PAMUK ve NARENCİYE TARIM SATIŞ KOOPERATİFLERİ BİRLİĞİ GENEL MÜDÜRÜ

YÖNT 101 İŞLETMEYE GİRİŞ I

KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK?

VE BİLGİ DENEYİMİ TÜRKİYE DE SANAYİLEŞME SORUNLARI VE KOBİ LERE YÖNELİK ÇÖZÜMLER. Hüseyin TÜYSÜZ KOSGEB Başkan Yardımcısı.

BİRİM KALİTE GÜVENCESİ DEĞERLENDİRME RAPORU. Bilgi İşlem Daire Başkanlığı

ZORLUKLAR, FIRSATLAR VE STRATEJĐLER

KOBİ EĞİTİMLERİ HALİM ALTINIŞIK GÜVENLİK-KİŞİSEL GELİŞİM-YÜZ OKUMA UZMANI

GIDA GÜVENCESİ-GIDA GÜVENLİĞİ

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu 28. Toplantısı. Yeni Kararlar

AB MALİ YARDIMLARI VE TÜRKİYE

TÜRKİYE NİN AVRUPA BİRLİĞİ NE ÜYELİK SÜRECİNDE SAĞLIKTA İNOVASYON

GENEL BİLGİ. KOBİ ler ve KOSGEB

İKV DEĞERLENDİRME NOTU

KALKINMA BANKALARI ARASINDA İŞBİRLİĞİ

3. HAFTA-Grup Çalışması

TEB KOBİ AKADEMİ Tarım Buluşmaları. 13 Aralık 2012 İZMİR

ÜSİMP 2013 Altıncı Ulusal Kongresi, Mayıs 2013, Düzce Üniversitesi

Sürdürülebilir Tarım Yöntemleri Prof.Dr.Emine Olhan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi

TARIM POLİTİKASI. Prof. Dr. Emine Olhan. A.Ü.Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü

İŞBİRLİĞİ YAPILACAK KURUM/KURULUŞ. Hazine Müstaşarlığı Kalkınma Bakanlığı Maliye Bakanlığı Sosyal Taraflar

BELGESİ. YÜKSEK PLANLAMA KURULU KARARI Tarih: Sayı: 2009/21

ASYA KATILIM BANKASI A.Ş YILI II. ARA DÖNEM FAALİYET RAPORU. Raporun Ait Olduğu Dönem : 01 Ocak Haziran 2015

GİRİŞİM SERMAYESİ YATIRIM ORTAKLIĞI SİSTEMİ

2010 Yılı Faaliyet Raporu

Türkiye de Dünya Bankası: Öncelikler ve Programlar

2011 Yılı Teklif Çağrısı Proje Eğitim Toplantısı Program Amaç ve Öncelikleri, Uygunluk Kriterleri, Başvuru ve Değerlendirme Süreci

AB PROGRAMLARI VE TÜRKİYE

KOOPERATİF VE BİRLİKLERDE PROFESYONEL YÖNETİME GEÇİŞ. Seçkin CENKIŞ Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü

08 Kasım Ankara

Bilişimin Gelişmesine 38 Yıldır Katkı Veren Sivil Toplum Kuruluşu: Türkiye Bilişim Derneği

Yerel yönetimler (belediye, il özel idaresi, köy tüzel kişiliği, muhtarlıklar),

Süreç Danışmanlığı. KPMG Türkiye. kpmg.com.tr

GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI EĞİTİM YAYIM VE YAYINLAR DAİRESİ BAŞKANLIĞI Kırsal Kesimde Kadın Kooperatifleri

Kadın Dostu Kentler Projesi. Proje Hedefleri. Genel Hedef: Amaçlar:

Yeşil Kitap Çerçeve, Temel Bulgular ve Politika Önerileri

BİZ KİMİZ? ANADOLU PATENT

Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü

KOBİ ler. Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler. KOBİ ler Önemlidir! Çünkü:

A.Kemal SARUHAN Selda ÖZCAN Ediz DELİHASANLAR

Doğal Gaz Dağıtım Sektöründe Kurumsal Risk Yönetimi. Mehmet Akif DEMİRTAŞ Stratejik Planlama ve Yönetim Sistemleri Müdürü İGDAŞ

BANKPOZİTİF KREDİ VE KALKINMA BANKASI ANONİM ŞİRKETİ

Bölüm 13.Tarımsal Kooperatifçilik

BVKAE

KURULUŞ AMAÇ BAĞLAM KAPSAM. A. KURUM Profili. B. Yönetim Sistemi İle İlgili İç -Dış Hususlar İç Hususlar

Dünya ve Türkiye Ekonomisindeki Gelişmeler ve Orta Vadeli Program. 22 Kasım 2013

BANK MELLAT Merkezi Tahran Türkiye Şubeleri 2014 II. ARA DÖNEM FAALİYET RAPORU

HOLLANDA ÜLKE RAPORU

ELEKTRİK PİYASASINDA BUGÜN İTİBARİYLE KARŞILAŞILAN TEMEL SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ. Aralık 2015

Modern Pazarlama Anlayışındaki Önemli Kavramlar

Transkript:

Ocak 2013 Yıl : 78 Sayı : 913 ISSN : 1300-1450 Ocak 2013 Yıl : 78 Sayı : 913 ISSN : 1300-1450 YIL : 78 SAYI : 913 Ocak 2013 Doç. Dr. M.Akif ÖZER Nurettin PARILTI Ahmet BAYANER Muharrem ÇETİN Rasih DEMİRCİ Hikmet KAVRUK Mehmet Akif ÖZER Adnan TEPECİK Eriman TOPBAŞ Başyazı 1 Turgut AĞIRNASLIGİL TÜRKİYE'DE TARIMSAL KOOPERATİFÇİLİĞİN GELECEK VİZYONU VE PANKOBİRLİK MODELİ Ömer AYDEMİR KAMUDA KOOPERATİFÇİLİGİMİZİN GELECEK VİZYONU VE İLAVE GÖRÜŞLER Kadriye SEZER 14 S. S. NAL-ETİK KOOPERATİFİ 3 10 Prof.Dr. Harun TANRIVERMİŞ Doç.Dr. Mehmet ARSLAN Doç.Dr. Mehmet Akif ÖZER Veli ÇELEBİ Osman BOSTAN 1271 sk. Erol DEMİR NASIL BİR KOOPERATİFÇİLİK PLANLAMALIYIZ? 15 www.koopkur.org.tr adm n@koopkur.org.tr Hikmet YILMAZ KAMUDAKİ ATIL PERSONELİN DEĞERLENDİRİLMESİ MÜMKÜN MÜ? 24 Turgut AĞIRNASLIGİL Özlem ÇATLI BİLGİ ÇAĞI VE ENTELEKTÜEL SERMAYE 27 Yavuz KOCA SOYA: UZUN İNCE BİR YOL Selma AYTÜRE TÜRK DÜNYASININ BAŞI SAĞOLSUN Prof. Dr. Turan YAZGAN Son Yolculuğa Uğurlandı 33 38 Hüsnü POYRAZ Prof.Dr. İhsan ERDOĞAN Özdemir ÜNSAL Osman OKTAY Prof. Dr. CEMAL KURNAZ'DAN BİR SERDENGEÇTİ BELGESELİ Kutalmış Devlet İSMİHAN 21 ARALIK KOOPERATİFÇİLİK GÜNÜ NALLIHAN DA KUTLANDI 39 43 Geçm ş Zaman Olur K... 47 20.01.2013 Dergimizde yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.

Başyazı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına göre; Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Dolayısıyla, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının temel ilkeleri: Atatürk İlkelerine Bağlı Devlet İlkesi, Demokratik Devlet İlkesi, Hukuk Devleti İlkesi, Laik Devlet İlkesi, Sosyal Devlet İlkesi, İnsan Haklarına Saygılı Devlet İlkesi, Eşitlik İlkesi ve Güçler Ayrılığı İlkesidir. Sosyal Devlet İlkesi: Sosyal devlet, fertlerin sosyal durumlarıyla ilgilenen, onlara asgari bir hayat düzeyi sağlamayı, sosyal adalet ve sosyal güvenliği gerçekleştirmeyi ödev sayan devlettir. Sosyal devlet, devletin, sosyal barışı ve sosyal adaleti sağlamak amacıyla sosyal ve ekonomik hayata aktif olarak müdahalesini gerekli gören bir anlayıştır. Sosyal devletin en belirgin özellikleri, kişiyi ekonomik hayatta yalnız bırakmaması, ekonomik hayata müdahale etmesi, herkes için insanlık onuruna yaraşır bir hayat seviyesi sağlamaya yönelik bir devlet biçimi olmasıdır. Sosyal devlet, sosyal adaleti gerçekleştirmek, bireyin ve toplumun refahını sağlamak ve sosyal güvenliği oluşturmak amaçlarını taşır. Sosyal devletin ana öğeleri: a)millî geliri artırmak; bunun için yatırım yapmak, sosyal adalet kuralları içinde kalkınmayı sağlamaktır. b)millî gelirin adaletli dağılımını sağlamaktır. c)özgürlüklerin gerçekleşmesi için maddi imkân sağlamaktır. d) Bireyleri sosyal güvenliğe kavuşturmaktır. Sosyal devlet ilkesi, piyasa ekonomisi uygulamalarında orta sınıfın korunmasına ilişkin olarak, sosyal ekonomi kavramını da beraberinde getirmektedir. Çünkü, giderek daha karmaşık bir hal ve çeşitlilik arz eden gelişen dünyada, devletler gittikçe artan bir şekilde toplum tabanlı faaliyetlere yönelmek ve yerel problemlere yerel çözümler üretmek durumundadırlar. Bu bağlamda sosyal ekonomi; hanehalkı temelli, kar amacı gütmeyen, demokratik temellere dayalı ve toplumun sosyal, ekonomik ve çevresel şartlarını iyileştirme amacı güden bir girişimdir. Sosyal ekonomi girişimleri, piyasa ekonomisi için mal ve hizmet üretirler. Fakat, faaliyetlerini ve karlarını sosyal ve toplumsal amaçları gerçekleştirmek için yönlendirirler. Tipik olarak sosyal ekonomi girişimleri, vatandaşları, hükümetleri, gönüllü sektörleri, şirketleri, eğitim kurumlarını ve diğer ortakları da içeren geniş tabanlı olarak toplumu geliştirme stratejilerini gerçekleştirmek için oluşmuştur. 1

Sosyal ekonominin amaçları; iş yaratmayı ve yetenek gelişimini teşvik etmek, sosyal yardımlar için toplum kapasitesini geliştirmek, ekonomik büyümeyi desteklemek, komşuluk ilişkilerini yeniden canlandırmak, çevreyi korumak, yardıma ve desteğe muhtaç tüm grupları bir araya getirerek harekete geçirmek ve girişimleri toplumun kendi amaçlarına ulaşmasına yardımcı olacak esnek ve güçlü araçlar sağlamak olarak sıralanabilir. Nitekim, Dünyanın tek kutuplu hale gelmesi, adeta tek pazar haline gelmesi ve giderek artan ve keskinleşen rekabet şartlarında; kooperatif işletmeler, esnaf ve sanatkarlar ile küçük işletmeler sosyal ekonomi kapsamında kabul edilmeye başlanmıştır. Genel kabul görmüş bir tanımı yapılmamış ve sınırları belirlenmemiş olan sosyal ekonomi kavramı piyasa ekonomisindeki gelişmeler paralelinde çalışma / ilgi alanını belirlemektedir. Birleşmiş Milletler (BM) istatistiklerine göre; dünya nüfusunun beşte biri çok yoksul (günlük geliri 1 ABD Doları altında) ve beşte biri yoksul (günlük geliri 2 ABD Doları altında) iken yani dünya nüfusunun % 40 ı yoksulluk sınırı altında yaşamakta iken ve bu kapsamda Türkiye de her dört kişiden birisinin yoksulluk sınırı altında gelir sahibi olduğu ve özellikle açlık sınırı altında gelir sahibi olup da Türk Milletinin geleneksel yardımlaşma kültürü ile aç kalmalarının önlendiği gerçekleri dikkate alındığında; piyasa ekonomisinde sosyal ekonomiyi etkin kılmak için, milli gelirden toplumun her kesiminin pay almasını sağlamak için, devlete güven, saygıyı ve bağlılığı muhafaza etmek ve geliştirmek için ve bütün bunların tabi sonucu olarak demokrasinin gelişimine katkı sağlamak için; sosyal devlet ilkesinin gereğinin yerine getirilmesi ve sosyal ekonominin desteklenmesi şarttır. Bunun için gerekli araçlardan olan kooperatiflerin yeri, önemi ve değeri tartışmasızdır. Gereği ise devlet kooperatif ilişkilerinin anayasal dayanakları ile birlikte yeniden ve ivedilikle ihdasıdır. Bu bağlamda, kooperatif davranışın ve kooperatif işletmelerin misyonlarının anlaşılması sonucu T.C.Gümrük ve Ticaret Bankalığı önderliğinde hazırlanarak 17.Ekim.2012 tarihinde yürürlüğe giren ve 2013-2016 yılları arasında uygulamaya konulacak olan Türkiye Kooperatifçilik Stratejisi ve Eylem Planı, Türk Kooperatifçilik camiasının memnuniyeti ve umudu iken; 1961 ve 1982 Anayasaların da olduğu gibi planlanan yeni anayasa da da Türk Kooperatifçiliğinin anayasal güvenceye alınması da haklı beklentileridir. 2

TÜRKİYE DE TARIMSAL KOOPERATİFÇİLİĞİN GELECEK VİZYONU VE PANKOBİRLİK MODELİ Turgut AĞIRNASLIGİL * KIRSAL KESİMDE ÖRGÜTLENMENİN ÖNEMİ VE GEREKLİLİĞİ Tarımsal üretimi arttırmanın, kaliteli ürün elde etmenin ve tarım ile uğraşanların yaşam düzeylerini yükseltmenin en önemli yollarından biri, üreticilerin etkili bir biçimde örgütlenmesidir. Gelişmiş ülkeler incelendiğinde, tarımın gelişip sanayileştiği ve üreticilerin de örgütlendiği görülür. Çünkü tarım politikalarını oluşturmak, uygulama koşullarını belirlemek ve böylece politik mekanizmaları etkileyebilmek, pazarda etkin olabilmek, çağdaş üretim yöntemlerini kullanıp verimliliği arttırarak kırsal alan kalkınmasını gerçekleştirmek, ancak örgütsel güçle yani örgütlü üreticilerle olmaktadır. Var olan sosyal yapı içinde birlikte karar alma ile sorumluluk anlayış ve mekanizmalarının oluşturulması; tüm insan ve fizik kaynaklarının bir araya getirilmesi ve her türlü birlikte davranma, tutum ve alışkanlıklarının geliştirilmesine olanak sağlayan bir yapılanma olan örgütlenme, aynı zamanda, tarımın ve kırsal topluluğun kalkınmasında kendi kendine yardım edebilmenin de en önemli öğesidir. * PANKOBİRLİK APK Müdür Yardımcısı (turgut@pankobirlik.com.tr) Demokratik bir ülkenin hedeflediği amaçlara ulaşabilmesinde ülke halkının ve meslek gruplarının örgütlenmesinin sağlanması ve oluşturduğu organizasyonların ülke ihtiyaçlarına uygun hizmetler sunabilmesi önemlidir. Bu nedenle gelişmiş demokratik ülkelerde yöneticiler, ülke halkının ve çeşitli ekonomik kesimlerde faaliyet gösteren grupların örgütlenmesini desteklemekte ve hükümet politikalarıyla örgütlerin amaçlarını bütünleştirerek sosyal ekonomik politikalar üretiminde sorumlulukları geniş kitlelere dağıtmaktadır. Ülkenin sosyo-ekonomik politikalarının üretim ve uygulama maliyetini asgari düzeye düşürmede ve politikaların uygulamadaki etkinliklerini artırmada söz konusu bu organizasyonlardan yararlanmaktadırlar. Ayrıca, çeşitli sosyo-ekonomik beklentileri olan gruplar kendi aralarında, yasal ve idari yollardan diyaloglar kurarak sosyo-ekonomik sorunların çözümüne geniş kitleleri katarak, onların toplumun yönetilmesinden ve yönlendirilmesinden sorumluluk duymalarını sağlamaktadır. Böylece fertler, organizasyonları aracılığıyla sosyo-ekonomik politikaların oluşmasına katkıda bulunmakta ve uygulamalara bu organizasyonları aracılığı ile katılmaktadırlar (Çıkın, 1992). Türkiye de tarım işletmelerinin yaklaşık %65 oranındaki büyük bir kısmı 1-50 dekar arasında işletme büyüklüğüne sahiptir. Bunun yanı sıra, topraksız aileler de tarımda önem- 3

li yer tutmaktadır. Gerek az topraklı, gerekse topraksız olan bu kesim çoğunlukla gereksinim duydukları tarımsal girdileri kendi adlarına alıp kullanamadıkları gibi, ürün pazarlarında da etkili olamamaktadır. Bu durum, örgütlenme gereğini açıkça ortaya koymaktadır. Tarımda üretici örgütlenmesinin ana amacı: Bu kesimde verimliliği yükseltmek ve üretimden tüketim aşamasına kadar tarımsal ürünlerin değerlendirilmesi suretiyle üreticinin gelirini ve pazardaki konumunu yükseltmektir. Bu nedenle, tarımda üretici örgütlenmesi ve örgütlerinin; - Üreticilerin çıkarlarını koruma, - Yenilik ve gelişmeleri izleme ve yaymada her türlü bilgi alışverişini sağlama, - Politik baskı grubu oluşturma, - Demokratik karar alma sürecini hızlandırma, - Verimlilik ve kalitenin arttırılması için gereken girdileri ve teknolojileri sağlama, - Kırsal alanın ekonomi içindeki etkinliğini arttırma, - Tarım üreticisinin gelir ve yaşam düzeyini yükseltmek gibi amaçları vardır. Örgütlenmenin ülkemizde nüfusun yaklaşık %30 unu bünyesinde barındıran tarım kesiminde gerçekleşmesi; üreticinin her türlü bilgi ve deneyim alışverişi ile iletişim ve etkileşim yoluyla yenilik ve gelişmeleri izlemesi, kamuoyu yaratma ve baskı grubu oluşturarak katılımcı demokrasinin yerleşmesine de katkıda bulunacaktır. Küçük üreticilerin üretim girdilerini uygun koşullarda temin edebilmeleri ve ürünlerini en uygun fiyattan satabilmeleri ancak etkili bir demokratik örgütlenme ile sağlanabilir. Üreticilerin devletin teşvik ve yardımlarından kolay yararlanabilmesi, sahip olunan hayvan varlığının ıslah edilmesi ve buna ü- reticilerin katılımının sağlanması, yönlendirilmesi, küçük ve dağınık bir yapıdaki işletmelerin rasyonel bir yapıya kavuşturulması ancak yetiştiricilerin etkili bir organizasyon içinde örgütlenmeleri ile gerçekleşebilir. AB DE KOOPERATİFLERİN TARIM VE SANAYİDE Kİ YERİ VE ÖNEMİ Gelişmiş Avrupa ülkelerinde tarımsal faaliyetlerde mekanizasyonun artması, teknik bilginin işletmelerde kullanımının zorunlu hale gelmesi ve büyük üretim gücüne sahip üreticilerle rekabet sorununun giderek artması sonucunda tarımsal teşkilatlanmaya duyulan ihtiyaç daha da artmıştır. AB entegrasyonu ile birlikte sanayi alanında Gümrük Birliği vasıtası ile bütünleşen Avrupa nın tarımsal alanda da Ortak Tarım Politikası ile bütünleşmeye çalışmıştır. Ortak Piyasa Düzenleri çerçevesindeki uygulamalar, ilgili tüzüklerdeki şartları yerine getirmek koşulu ile özel sektör yanında, kooperatifler gibi resmen tanınmış olan Üretici Örgütlerince de yapılmaktadır. Bu anlamda Ortak Tarım Politikalarının belirlenmesi ve uygulanması sürecinde, tarımsal kooperatiflerin hem ülkeler bazında, hem de AB düzeyinde rolleri ve etkileri büyüktür. Hükümetlerde yöresel ve toplumsal kalkınmada, kooperatifleri önemli bir araç olarak görmektedir. Özellikle tarımın, tarım dışı sektörlerle bütünleşmesinde, tarımsal pazarların iyileştirilmesinde ve tarımsal pazarların önemli bir kısmının denetimlerinde kooperatifler önemli görevler üstlenmektedirler. Ayrıca birçok sektör içerisinde elde e- dilen iş hacimlerinin önemli bir kısmını yine kooperatifler idare etmektedir. Ekonomilerinde kooperatif işletmelerin yer 4

aldığının gözlemlendiği 96 ülkede, kooperatif üye sayısı 1 miyara ulaşmıştır. Çok uluslu şirketlerden %20 daha fazla istihdam yaratan kooperatiflerin istihdam ettiği insan sayısı 100 milyonu aşmıştır. Dünyadaki en büyük 300 kooperatifin yıllık iş hacmi 1,6 trilyon ABD doları civarında olup dünyanın 9. büyük ekonomisine (İspanya) eşdeğer bir iş hacmine sahiptirler. Bu kooperatiflerin %99 u ekonominin 7 ana sektöründe yoğunlaşmışlardır. Bunlar: Tarım-gıda/ormancılık (%29), Finans kurumları (%26), Tüketim/perakende satış (%22), Sigorta (%17), Emek/Sanayi Kooperatifleri (%2), sağlık kooperatifleri (%2), kamu hizmetleri (%1) ve diğerleri (%1). Kooperatif üyeleri, dünya nüfusunun %13,8 düzeyini temsil ederken, sermaye şirketlerine doğrudan veya dolaylı olarak ortak olanların sayısı ise 893 milyon olup dünya nüfusunun %5 i düzeyinde temsil edilmektedirler. Sermaye şirketlerine doğrudan üye olanların sayısı ise, kooperatif üyelerinin 1/3 ü kadarıdır. Kooperatif üye sayısının ülke nüfuslarına o- ranı bakımından ilginç ülkeler bulunmaktadır. Kooperatife katılım oranı olarak bilinen ve ülkelere göre kooperatifçiliğin gelişme düzeyi göstergesi kabul edilen bu oran bazı ülkelerde şöyledir: İrlanda %70, Finlandiya %60, Avusturya %58 ve Singapur %50. Türkiye de bu oran % 1,0 civarındadır. Kooperatif bankalar, dünyadaki banka şubelerinin %23 ünü temsil etmekte, 870 milyon üye/müşteriye bankacılık hizmeti sunmaktadırlar. Ticari banka şubelerinin %26 sı kırsal bölgelerde iken kooperatif bankaların şubelerinin %45 i kırsal alanlardadır. Tarım aynı zamanda, pek çok ülkede kooperatif faaliyetten en çok yararlanan sektör olmuştur. Tarımsal faaliyetlerin sanayileşmesi ve tarımsal sanayi faaliyetleri yönündeki kırsal sanayi politikalarının uygulamalarında ağırlık çiftçi kuruluşlarına, özellikle de kooperatiflere verilmektedir. Bugün AB genelinde bulunan toplam 125.000 birim kooperatifin 32.000 i tarımsal amaçlıdır. Toplam 70 milyon kooperatif ortağının ise 24 milyonu tarımsal kooperatif ortağıdır. Kooperatifler işletmeleri vasıtasıyla istihdam yaratılmakta ve istihdama süreklilik kazandırılmaktadır. Tüm Avrupa kıtasında kooperatifler 5 milyon insan istihdam etmektedir. AB de ise kooperatifler bünyesindeki kuruluşlarda 600 bin devamlı statüde işçi çalıştırılmaktadır. İş hacimleri 210 milyar Avro yu aşan bu kuruluşlar tarımsal girdilerin %55 inden, tarımsal ürünlerin %60 ından fazlasını temin etmekte, üretmekte ve pazarlamaktadırlar. Bu yapılaşmanın en belirgin özelliği olarak kooperatifler tarımsal sanayinin gelişmesinde en önemli rolü üstlenerek, başta Almanya ve Fransa olmak üzere ülke ekonomilerinin gelişiminde aktif rol oynamışlardır. Örneğin Almanya da tarımsal kooperatiflerin tarımsal üretim, tarımsal sanayi ve pazarlama açısından pazar payları; - Tohumda %95, - Sütte %80, - Hububatta %70, - Yemde %50, - Gübrede %75, - Şaraplık üzümde %70, - Suni tohumlamada %70 dir. Fransa da ise: - Şarapta %60, - Gübre tedarikinde %60, - İlaç tedarikinde %65, - Yemde %70, - Tavukta %35, - Yumurtada %40, - Tütünde %100, - Zeytinyağında %48 dir. 5

DÜNYA ŞEKER SEKTÖRÜNDE KOOPERATİFÇİLİĞİN YERİ VE PANKOBİRLİK Gelişmekte olan ülkelerde tarıma dayalı sanayiler genellikle kamu işletmeleri şeklindedir. Bu nedenle yapılandırma ve özelleştirme uygulamaları da bu ülkelerde yapılmıştır. Batı Avrupa, ABD ve Kanada gibi gelişmiş ülkelerde bu alanda özel sektör ve özellikle tarımsal kooperatifler etkin konumdadır. ABD de Pancar Kooperatiflerinin yani, şeker pancarı üreticilerinin şeker fabrikalarındaki payı %100 dür. İngiltere de British Sugar, Danimarka da Danish Sugar ülkelerindeki pancar şekeri üretiminde %100 paya sahiptir. Almanya da yine bir kooperatif kuruluşu olan Nordzucker ve Sudzucker ülke şeker pancarı şekeri üretiminin %75 ini karşılamaktadırlar. Tablo. AB de Şeker Pazarının Dağılımı Reform Öncesi(%) Reform Sonrası(%) Südzucker 22.1 24.8 Nordzucker 9.3 10,4 Tereos 6.5 9.5 Cosun 3.1 5.6 Cristal Union 3.0 4.0 TOPLAM 44.0 54.3 Tablo. AB de Şirketlerin Şeker Pazarındaki Payı Reform Öncesi(%) British Sugar 7.6 8.5 Danisco 6.0 5.8 Pfeifer&Langen 5.0 5.7 TOPLAM 18.6 20.0 Reform Sonrası(%) Buna göre pazarın; %54,3 ü kooperatifler, %20,0 si özel şirketler, %25,7 ise bağımsız olarak sözleşmeli şeker üreticileri ve diğer tarımsal işletmelere aittir. Tablodan da anlaşılacağı üzere: AB genelinde şeker kotasının % dağılımı dikkate alındığında Reform sonrasındaki en önemli gelişme; Kooperatiflerin elindeki şeker üretim kotaları %10,3 artarken, özel sektöre ait en önemli şirketlerin kotaları sadece %1,40 artmıştır. Pancar Kooperatifleri ve üst kuruluşu Pankobirlik; yaklaşık 60 yıldır modern tarımın ülke geneline yayılmasına öncülük eden, sağladığı girdi destekleri ve dünyadaki gelişmelere paralel sunduğu teknik imkânlarla tarımın sürdürülebilirliğine ve sürekliliğine hizmet eden tarımsal faaliyette bulunan 4,1 milyon tarımsal işletmenin yaklaşık 1,6 milyonunun ortak olduğu, örgütlendiği kuruluşlardır. Pankobirlik; Şeker pancarı tarımı ve diğer ü- retim faaliyetlerinde Türk çiftçisinin modern tarım teknik ve teknolojilerini kullanmasını destekleyen, nitelikli tohum, gübre, ilaç gibi girdilerle verimliliğin artması yönünde çalışmalarını sürdürmektedir. Ülkemizde sözleşmeli tarım uygulamasının ilk, en yaygın ve en başarılı uygulama alanını oluşturan Pankobirlik, bu işlevlerinin yanı sıra artık modern dünyadaki benzerleri gibi sanayici olarak da ekonomik sistemde yerini almıştır. Türk tarımında öncü olan Pancar üreticileri, kooperatifçiliğin bu klasik işlevlerinin yanı sıra gelişmiş ülkelerdeki benzerleri gibi artık sadece pancar tarımı yapmamaktadır. Ürünlerini mamul madde haline getirecek yatırımları da gerçekleştirip, katma değer yaratmak, artan refahtan daha fazla pay almak, ihracat yapmak, istihdama katkıda bulunmak istemektedir. Pancar Kooperatifleri ve üst kuruluşu Pankobirlik; Ülke Şeker Sanayi ve ortağı olan pancar çiftçilerinin ülkenin değişen ve gelişen ekonomik ve sosyal şartları gereği, 6

dışa bağımlı olmadan ihtiyaçlarını karşılaması prensibi dahilinde kendi içerisinde bir entegrasyon sağlamıştır. Bu amaçla ortaklarının ürünlerinin değerlendirilmesi ve ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik yeni yatırımlar gerçekleştirmiş veya kurulmuş tesislere ortak olunması yönünde çalışmalar yapılmıştır. Bunun sonucu olarak Pankobirlik in sahibi olduğu veya ortağı bulunduğu kuruluşları faaliyet konuları itibarıyla ele aldığımızda; - 6 Adet Şeker Fabrikası, - 1 Adet Etanol Tesisi, - 1 Adet Alkol Tesisi - 1 Banka Hissedarlığı, - 1 Adet Sigorta Şirketi, - 1 Adet Dondurulmuş Parmak Patates ve Cips Fabrikası - 1 Adet Yağ Fabrikası - 1 Adet Damla Sulama Fabrikası, - 1 Adet Tohum Üretim Tesisi - 2 Adet Damızlık Hayvan İşletmesi - 1 Adet Et Entegre Tesisi - 1 Adet Sıvı Şeker Tesisi, - 1 Adet Su Dolum Tesisi - 1 Adet Süt ve Süt Ürünleri Fabrikası, - 1 Adet Sert Şekerleme Tesisi, - 1 Adet Çikolata Tesisi, - 13 Adet Yem Fabrikası, - 16 Adet Tarımsal Amaçlı İştirak, - 18 adet çeşitli konularda faaliyet gösteren kuruluşu, - Çeşitli Kömür İşletmelerinde Değişik O- ranlarda Hissedarlık olmak üzere 50 nin üzerinde iştiraki ile ortaklarına hizmeti ve ekonomiye olan katkısını aralıksız sürdürmektedir. Milli Ekonomi içerisindeki yerini ve yaptığı katkıyı da 2011 faaliyet yılı rakamları olarak ifade edersek; - 626 Milyon ABD Doları Sermaye, - 1,65 Milyar ABD Doları Aktif Toplam, - 1,47 Milyar ABD Doları Ciro, - 4.860 Kişiye Sağladığı İstihdam, - 265 Milyon ABD Doları Ortağına Sağladığı Ayni ve Nakdi Destek, - 86 Milyon ABD Doları Hazineye Ödediği Vergi, ile tarımının güçlü olması yönünde ülkemize önemli kazanımlar sağlamaktadır. Pankobirlik bunu Devletten bugüne kadar herhangi bir destek almadan, tamamen üyelerinin kendi imkânlarıyla oluşturduğu sermayeleri ile başarmıştır. KOOPERATİFLERİN GELECEK VİZYONU NASIL OLMALIDIR? Güçlü bir Kurumsal Yapı; Kooperatiflerin kurumsal olarak güçlü bir yapıya kavuşturulması için mevcut mevzuatların yeniden gözden geçirilmesi ve ihtiyaç duyulacak yeni düzenlemeler hayata geçirilerek, 21. yüzyıl şartlarına uygun, gelişen teknolojilere açık bir kurum modeli oluşturulmalıdır. Bu model, kooperatiflerin dinamiklerini katılımcı bir yaklaşımla harekete geçirerek, ortaklarının temel ihtiyaçlarını daha hızlı, rasyonel ve tatminkâr biçimde cevap verecek ve daha rekabetçi bir işletme stratejisine kavuşacaktır. Güçlü Bir Finansman Yapısı; Gelişmiş Ülkelerde olduğu gibi kooperatifler bankacılık hizmetlerinde de rol almalı, sistem kendi bankasına kavuşmalıdır. Kooperatif Bankasıyla kırsal kesimin tasarrufları kendi bankalarında toplanarak, kredi kaynakları yeterli düzeye getirilmiş ve çiftçi uygun koşullarda finansman teminine kavuşturulmuş olacaktır. Girdi Tedarikinde Söz Sahibi Olma; Kooperatifler toplu alım gücünü kullanarak 7

tarımsal girdi konusunda öncü kuruluşlar konumuna gelmelidir. Dağıtım kanalları sayısı azaltılarak girdi maliyetlerinin düşürüleceği bir yapı oluşturulmalıdır. Dış alım işlemlerini hızlandırıcı yeni yasal düzenlemeler yapılması için ilgili meslek kuruluşları ve Hükümet nezdinde girişimlerde bulunulmalıdır. Güçlü ve Dinamik Pazarlama Ağı; Üst Kuruluşların koordinasyonunda birim kooperatifler girdi tedariki yanında ürün toplama ve depolama konusunda uzmanlaşmalı, bazı ürünlerin işlenmesi konusunda gerekli teknik altyapı hazırlanmalı ve iştiraklerin vasıtasıyla ortak üreticilerin ürünlerinin değerlendirilmesine öncelik projeler oluşturulmalıdır. Pazarlama tekniklerinin ve kabiliyetinin kurumsal gelişimi için yetkili personel uzmanlık eğitimlerinden geçirilmeli, üniversiteler ve ilgili kuruluşlar ile AR- GE, ürün geliştirme ve pazarlama konularında sürekli işbirliği sağlanmalıdır. Ulusal ve Uluslararası Marka Oluşturulması; Kooperatifler bünyesinde kurulan iştiraklerin yönetimleri uzmanlaştırılmalı, kendi kendilerine yeter ve kooperatiflere yük olmayan aksine kaynak sağlayan bir yapıya kavuşturulmalıdır. Kooperatiflerin sahibi olduğu iştiraklerin ürettiği ürünlerde markalaşma sağlanmalıdır. Şirketlerin bilişim altyapısı kurularak, teknolojik eksiklikleri giderilmeli, Kooperatif - Şirket ilişkileri rasyonelleştirilerek, şirketlerin özel sektör kurallarına uygun olarak çalışması sağlanmalıdır. Güçlü İnsan Kaynakları Yapısı; Kooperatifler geleceğe dönük insan kaynaklarıyla ilgili stratejiler ortaya koymalı ve insan odaklı bir politika benimsemelidir. Kooperatifler, insan kaynakları politikasını aynı zamanda bir yetenek yönetimi olarak algılamalı, yönetmeliklerle bunu öne çıkaran bir yönetim anlayışı oluşturmalıdır. Etkin İç Denetim(Teftiş) Sistemi; Teftişin eğitim ve rehberlik işlevi ön plana çıkarılmalı, bunun için müfettiş ve kontrolörlerin kapasiteleri geliştirilmelidir. Performans denetimine ağırlık verilerek ve bir iç denetim ile risk sistemi geliştirilmelidir. Güçlü Bir Devlet Kooperatif İşbirliği; Mevzuat altyapısının güçlendirilmesi, eğitim, desteklemeler ve diğer konularla ilgili hükümetlerle sürekli diyalog ve işbirliği içerisinde bulunulmalıdır. Tarımsal Kooperatiflerin kırsal kalkınma projelerinin hazırlanması ve uygulanmasında etkinliği artırılmalı, Devletin kooperatiflerin birikimlerinden yararlanması sağlanmalıdır. Ulusal ve Uluslararası Kooperatif İşbirliği; Ülkemiz kooperatifçiliğinin en önemli sorunu, mevzuatın getirdiği dağınıklık ve kooperatifler arası işbirliği kabiliyetinin son derece zayıf olmasıdır. Bu sorunu giderecek hukuki altyapı oluşturulmalı, dünyadaki gelişmelerin takip edilebilmesi ve gelişimin sürekli kılınabilmesi amacıyla Uluslararası kooperatif kuruluşlarına üyelikler sağlanmalıdır. SONUÇ Tarımımız da teşkilatlı ve ne yaptığını bilen planlı tarım hareketinin önemi büyüktür. Bu ise tüm dünyada olduğu gibi ülkemiz için de modern kooperatifçiliğin geliştirilmesi konusunu gündeme getirmektedir. Çiftçinin dolayısı ile ülkenin ortak ilgi ve çıkarlarını gözetmek amacını gerçekleştirebilmek için örgütlü bir topluma sahip olmak şarttır. Bu dönüşümün tarım kesimi ile milli ekonominin bütünleştirilmesi anlamında çok daha önemli olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Buradan hareketle; uluslararası rekabete hazır olmak ve bilgi toplumunu tarım kesiminin 8

katkısı ile de yakalamanın stratejik önem arz ettiği gerçeğine ulaşabiliriz. AB gibi sosyal organizasyonları destekleyerek çiftçilerin ülke yönetimine demokratik müdahalelerini ve kamuoyu etkinliklerini artırmalarında yardımcı olarak sosyal psikoloji alanında da kontrollü tepki vermelerine vesile olmak, milli güvenliğimiz açısından önemlidir. Bu durum radikal akımların çitçilerimizi dolgu malzemesi olarak kullanılmasını da engelleyeceğinden, kooperatiflerin sanıldığından çok daha önemli görevleri olduğunu da ortaya koymaktadır. Avrupa Birliği ne uyum sürecinde olan ülkemizin Ortak Piyasa Düzenlerine uyumu sağlanırken, çiftçi örgütlerimizin de Avrupa Birliği ndekilere benzer bir şekilde, üstlenebilecekleri sorumlulukları, yapabilecekleri görevleri ortaya koymak gerekmektedir. Sonuç olarak; Kooperatifçiliğin tüm dünyada gördüğü ilgiyi ülkemizde de görebilmesi, faaliyetleri ile üretimde ve ekonomide ki payının artması en büyük beklentimizdir. Köklü ve kurumsallaşmış yapısıyla Pankobirlik olarak bu beklenti ve idealler doğrultusunda milli ekonomiye ve istihdama sağladığımız katkının, tüm kooperatiflerimize örnek teşkil ettiğini de bu vesile ile belirtmek istiyoruz. KAYNAKÇA ÇIKIN, Ayhan Prof. Dr. Ekonominin Yeniden Yapılanmasında Sosyal Ekonominin Rolü, Makale İNAN, Hakkı Prof. Dr. Türkiye de Tarımda Kırsal Kesim Örgütlenmesi, Makale ERASLAN, Sultan Göçün Önlenmesinde Kooperatifçiliğin Rolü Master Tezi, Ankara, 2002 ERTAN, Adnan Türkiye de Tarımsal Kitlerin Özelleştirilmesi Sorununa Kooperatiflerle Yaklaşım Önerisi ve Türkiye Şeker Sanayiinde Pankobirlik Örneği Yüksek Lisans Tezi, Isparta, 1996 9

KAMUDA KOOPERATİFÇİLİGİMİZİN GELECEK VİZYONU VE İLAVE GÖRÜŞLER Ömer AYDEMİR * 21 Aralık Dünya Kooperatifçilik Günü vesilesiyle biraya geldiğimiz bu Panelde konumuz 2023 te Nasıl Bir Türk Kooperatifçiliği öngörüldüğü. Ben de, Türk Kooperatifçilik Kurumundaki Mevzuat ve Üye İnceleme Kurulunun bir üyesi olarak, sizlere Kamunun (Devletin) Kooperatifçilik Vizyonu, gelecekte nasıl bir kooperatifçilik beklediği konusunda bilgi vermeye ve bazı irdelemeler yapmaya çalışacağım. Kamuda kooperatifçilikle ilgili en temel vizyon, Anayasanın 171 inci maddesinde ifadesini buluyor. Anayasa; Devlet, milli ekonominin yararlarını dikkate alarak öncelikle, üretimin artırılmasını ve tüketicinin korunmasını amaçlayan kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak tedbirleri alır. hükmünü içeriyor. Konuya 2000 li yıllar itibariyle baktığımızda, Devletin kooperatifçilikte önemli bir görevi üzerine aldığını, bu konuda bir temel amacının ve vizyonunun olduğunu görüyoruz. Bu vizyon 2023 ü de, sonrasını da kapsıyor. Fakat özellikle 1990 lı yıllar sonrasında ülkelerde yaşanan gelişmelere bakıldığında, kamunun yeterli mesafeyi alamadığımız gibi bir düşünce içinde olduğunu görüyoruz. Nerede görüyoruz derseniz, biliyorsunuz bu yıl Türkiye Kooperatifçilik Stratejisi ve Eylem Planı 2012-2016 açıklandı ve yürürlüğe konuldu.işte bu Belgede görüyoruz. Bu Belge ve Eylem Planının içeriğinde de, gerçekten de ülkemizde kooperatifçilikle ilgili yeterli mesafe alınamadığı tesbitinin yapıldığı görülüyor. Bir durum tespiti var Belgede ve dünya ülkeleri ve bizde kooperatifçiliğin gelişimi * Türk Kooperatifçilik Kurumu Mevzuat ve Üye İnceleme Kurulu Üyesi (omeraydemir06@gmail.com) karşılaştırılıyor. Örneğin, Dünyanın büyüklük a- çısından ilk 300 kooperatifinin bir yıllık cirolarının 1 trilyon 300 milyar ABD Doları olduğu vurgulanıyor. Ve derinden bir Niçin bu ilk üçyüz içinde, Dünyanın 17. büyük ekonomisi olan, 75 milyon nüfusa sahip Türkiye nin bir kooperatifinin yer almadığı sorgulaması yapılıyor. Nitekim, bugünkü konuştuğumuz anlamıyla ilk kooperatif 1844 yılında İngiltere de kuruldu. Bizde de, bundan 19 yıl sonra ilk örnekler Memleket Sandıkları ile görüldü. Arada sadece 19 yıllık bir gecikme olmasına rağmen 150 yılda aldığımız mesafe başarılı diğer ülkelerin aldığı mesafenin çok çok gerisinde kalmıştır. Hatta, 75 milyon nüfusumuza karşın bizim 1/10 nüfusumuza sahip İsviçre nin Global 300 büyük kooperatif arasında iki kooperatifinin bulunması, hakeza Hollanda nın benzer şekilde oldukça az nüfusuna karşın yine listeye her yıl sigorta ve kooperatif bankalarının dahil edebilmesi bunu yansıtmaktadır. Bunun yanında Belgede temel olarak Dünya ülkelerine göre karşılaştırmamız yapılarak bizde niçin bu işin beklenen potansiyeli yansıtmadığı tartışılmış ve Temel Zayıflıklar olarak şu sonuçlara ulaşılmış: Eksik üst örgütlenme nedeniyle, kooperatiflere yönelik eğitim, finansman, denetim, danışmanlık, teknik ve yasal destek sunumu yetersizdir. Türkiye de kooperatiflerin, Milli Gelir, Üretim, İstihdam, Yatırım, Dış Ticaret rakamları içindeki payı ile faaliyet gösterdikleri sektör içerisindeki payları yeterince bilinememektedir. 10

Türkiye de kooperatifler ancak sayısal açıdan (kooperatif sayısı) bir gelişme gösterebilmiş, güçlü bir kooperatifçilik yapısı ve anlayışı oluşmamıştır. Toplumun kooperatifleşme oranı düşüktür. Türkiye de daha çok konut yapımı ve tarım alanında yoğunlaşan kooperatifçilik, diğer ülke uygulamalarında olduğu gibi perakende, kredifinans, sigortacılık, enerji üretimi, eğitim, sağlık gibi sektörlerde yer alamamıştır. En önemlisi de toplumda kooperatifleşme ile ulaşılabilecek sonuçlar bakımından yeterli bir idrak ve farkındalık mevcut değildir (Belge deki Swot Analizi). Bu potansiyeli yansıtamama durumunun yanında, kamu kuruluşlarının Strateji belirleme yükümlülüğü ile Dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girmeyi hedefleyen, bu suretle de şöyle böyle 2 trilyon dolarlık bir Gayri Safi Yurtiçi Hasıla ya ulaşması beklenen Türkiye ekonomisinde kooperatifçiliğin gelirin adil dağılımı ve ekonomiye sektörün katkılarının artırılması amaçlarıyla Strateji belirleme çalışmasına girişildiği ortaya çıkmaktadır. Bu çerçevede hazırlanmış Türkiye Kooperatifçilik Strateji Belgesinin ülkemiz kooperatifçiliğine yönelik vizyonu şöyle tanımlanmıştır: Güvenilir, verimli, etkin ve sürdürülebilir ekonomik girişimler niteliğini kazanmış bir kooperatifçilik yapısına ulaşmak. Tabii bu vizyonun oluşturulmasında kooperatifçiliğimizin zayıf yönlerinin giderilmesinin hedeflendiği hemen göze çarpmaktadır. Güvenilir olmanın ilk sırada yer almasının toplumda kooperatifçilik imajı ile ilgili olduğu, verimli olmayan, yeterli etkinlikten uzak işletmecilik anlayışının, mevcut haliyle sürdürülebilirliği tehlikede olan bir kooperatifçiliğe sahip olduğumuz kaygısının taşındığı anlaşılabilmektedir. Belgedeki Genel Amaç bölümü de benzer unsurlar taşıyor: Kooperatifçiliğe daha elverişli bir ortam sağlamak; toplumda olumlu bir kooperatifçilik imajı oluşturmak ve sektöre güveni artırmak; verimli ve etkin uygulamaları ortaya çıkarmak; sürdürülebilirlik, rekabet edebilirlik ve yenilikçiliği sağlamak; kooperatiflerin ekonomik kalkınmaya ve gelirin daha adil paylaşımına olan katkılarını arttırmaktır. Genel Amaç taki kooperatifçiliğe daha elverişli bir ortam sağlamak unsuru, çok isabetli belirlenmiş durumdadır. Şöyle ki; Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 2001 yılında A/RES/56/114 sayılı İlke Kararı aracılığıyla dünyadaki tüm hükümetlerden bazı taleplerde bulunmuştur. Bunlardan başlıcası; hükümetlerin kooperatiflerin gelişmesi için destekleyici bir ortamı oluşturmalarıdır. Bu talepler hazırlanan bir rehberle duyurulmuştur. Rehber kooperatiflerin desteklenmesi için gerekli yasal, adli ve idari hükümler, eğitim faaliyetleri ve kamu fonlarından faydalanma imkânlarını ele almaktadır. Bu İlke Kararı nın iki, üç ve beşinci fıkraları aşağıdaki şekildedir: Genel Kurul 2. Üye Devletlerin dikkatini, kooperatiflere ilişkin ulusal politikaların geliştirilmesi veya revize edilmesinde göz önünde bulundurulması gereken ve kooperatiflerin gelişmesi için destekleyici bir ortamın yaratılmasını hedefleyen taslak rehbere çekmektedir; 3. Hükümetlerin kooperatifler için destekleyici bir ortamı temin etmek ve amaçlarına ulaşmalarına yardımcı olmak için potansiyellerini korumak ve geliştirmek maksadıyla kooperatiflerin faaliyetlerini idare eden yasal ve idari hükümleri uygun düşen şekilde revizyon altında tutmalarını teşvik etmektedir. 5. Hükümetleri, uygun durumda, kooperatifçilik hareketi ile birliktelik içerisinde ortakların, seçilen önderlerin ve profesyonel kooperatif yönetiminin eğitimini teşvik edecek ve güçlendirecek programlar geliştirmeye ve kooperatiflerin gelişimi ve ulusal ekonomilere katkılarına 11

ilişkin istatistiksel veritabanları yaratmaya veya bunları iyileştirmeye davet etmektedir; Bir ülkede kooperatifçiliğin gelişiminin hazırlanacak ortamın uygunluğuyla birebir bağlantılı olduğu açıktır. Hükümetlerin etkili, arzulu bir kooperatifçilik politikaları olmalı, bunun yanında devlet kuruluşlarının da bu politikayı etkin şekilde uygulamaya koyması gereklidir. Bizde maalesef bu yönde önemli sıkıntılar olduğunu görüyoruz. Parasal destek sağlamak tek başına kooperatiflere destek olmak anlamına her zaman gelmemektedir. En önemlisi niyettir. Bu sıkıntının ülkemizde yaşandığı görülerek politika oluşturulmasının önemi Belgede vurgulanmış ve 1 no lu tedbir ve tartışmalarına da yansıtılmıştır. Hatta Belge de kooperatiflerden tek bir kamu kurumunun sorumlu olması, çok başlılığın önlenmesi konusu bile ayrıntılı şekilde değerlendirilmiştir. Vizyon ve Genel Amaç taki ikinci önemli unsur, kamunun 2016 da ve giderek te Cumhuriyetin 100 üncü yılında kooperatiflerimizi güvenilir, etkin ve verimli kooperatifler olarak görmek istemesidir. Evet, bir vizyon olarak bu hususlar da bir sıkıntının ve yaşanan tecrübelerin sonucudur. Özellikle yapı kooperatifçiliğinde parasal desteklerin hızla arttığı 1980-1990 lı yıllar, belki de kooperatifçiliğimizin en çok gündeme geldiği, diğer taraftan en çok da yara aldığı yıllar olmuştur. Desteklerin artması, sektöre olan ilgiyi artırmış, inşaat sektörünün tabiri caizse uyanıkları nı da kooperatifçiliğin içine çekmiştir. Sonuçta olumsuz örnekler yaşanmış, bunlar halkın zihninde kooperatifçiliğin imajını bozmuştur. Ayrıca sektörel bir güvensizliğe yol açmıştır. Belgeye ve kamunun gelecek vizyonuna göre bu olumsuz imaj, olumlulaştırılacak tır. Bu suretle de güven tesis edilecektir. Verimli ve etkin uygulamaların ortaya çıkarılması meselesini de isabetli tercihler olarak değerlendirmek gerekir. Çünkü, kooperatifler sonuçta birer ekonomik işletmedir ve işletmecilik kurallarına göre hareket etmesi, yöneticiler tarafından ettirilmesi zorunlu kuruluşlardır. Çünkü ortaklarına, üyelerine fayda sağlamak kooperatiflerin temel hedefi ve varlık nedenidir. Eğer bu faydayı sağlayamazsanız ortaklar, üyeler kooperatifte kalmak istemez. İşte bu faydayı sağlayabilmek, konuyu çözebilmek için de bilgili ve profesyonel kooperatif yöneticilerinin varlığı gereklidir. İşletmecilik bilgisi, hukuk bilgisi, ekonomiyi doğru okuyabilmesüzebilme bilgisi, sezgisi gelişkin profesyonel yöneticilere ihtiyaç vardır. Bu konu bir yandan bazı yöneticilerin sertifikasyonuna, bir yandan da bu bilgiyi verecek eğitim mekanizmaları ve kurumlarına ihtiyaç gösteriyor. Biraz sonra yer verileceği üzere Belge ve Eylem Planında bu konularda adımlar atılması öngörülmüştür. 12

13

S. S. NAL-ETİK KOOPERATİFİ Kadriye SEZER * Tarihi Nallıhan iğne oyaları; Halk Eğitim Müdürlüğü tarafından 3 boyutlu çalışmalarla başlatılmış olup, daha sonra; Nallıhan Turizm Gönüllüleri Derneği tarafından 2005 yılından itibaren iğne oyları takılara dönüştürülerek Nallıhan lı kadınlar ile çalışmalar yapmış ve bu çalışmalar sonucunda da ulusal ve uluslararası Pazar yaratmıştır. İğne oyası yapan kadınları kendi örgütlenmelerini kurmaları için kooperatifçilik konusunda eğitim çalışmaları ile örgütlenmenin kendilerine sağlayacağı faydaların farkına varılması sağlanmış, 2009 yılında Nallıhan lı kadınlar kar payı dağıtmayan S.S. Nal-Etik Kooperatifini kurmuşlardır. 2012 yılı itibariyle 497 kadın kooperatif de ve diğer işletmeler de olmak üzere Nallıhan da toplam 650 civarında kadın İpek İğne Oyalarını evlerinde yaparak hem ev ekonomisine, hem de Nallıhan ın ekonomisine katkı sağlamışlardır. S.S.Nal-Etik Kooperatifi her yıl Nallıhan da düzenlenen Uluslararası Tapduk Emre ve İğne Oyaları Festivali kapsamında açmış olduğu takı tasarım yarışmasında kadınlar hayallerini ve duygularını iğne oyalarına yansıtarak takıya dönüştürmüşlerdir. Bunun sonucunda dereceye giren kadınlara ödül verilerek teşvik edilmeleri sağlanmıştır. Kooperatifin şuan 700 ü geçen tasarımı var. Nallıhan lı kadınlar sabırla iğne ile kuyu kazarcasına yaptığı ipek iğne oyaları takılara yöresel isimler verilmiştir. Hoşebe, Kocahan, Adalet Ağaoğlu, Ardıç gibi. Kocahan Kolye, Nallıhan ın adını hanı temsil eder. Hoşebe, ilçeye 3km mesafede asırlık ardıç a- ğaçlarıyla ve yörede yaşayan hoşgörülü bir yaşlının türbesinin bulunduğu mesire yeridir. 14 * S.S: NAL-ETİK Kooperatifi Başkanı (naletik@hotmail.com)

NASIL BİR KOOPERATİFÇİLİK PLANLAMALIYIZ? Erol DEMİR * TARIM KREDİ KOOPERATİFLERİ Ülkemizde tarımsal kredinin ilk kooperatifleşme hareketi 1863 yılında Mithat Paşa tarafından Niş Valiliği sırasında Pirot Kasabasında kurduğu Memleket Sandıkları ile başlamış bulunmaktadır. Modern kooperatifçilik anlayışının kurumsallaşması ve temel hukuki normlara kavuşturulması Cumhuriyetin ilk yıllarında özellikle 1924 yılında çıkarılan İtibari Zirai Birlikler Kanunu, 1929 yılında yayınlanan 1470 sayılı Zirai Kredi Kooperatifleri Kanunu ve takiben 1935 yılında yürürlüğe giren 2836 sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri Kanunu ile gerçekleştirilmiştir. Batı Almanya Raiffeisen Kooperatifleri örnek alınarak hazırlanan 2836 sayılı kanun, Tarım Kredi Kooperatiflerine; çiftçi ortaklarının üretimlerini düzenlemek, artırmak ve kıymetlendirmek için ucuz tarımsal üretim kredisi temin etmek ve tarımsal girdi, alet ve makine tedariki sureti ile ortaklarını zararlı kredi yollarına başvurmaktan alıkoymak ve böylece yurt içi ve yurt dışı rekabet gücünü geliştirmek gibi görevler yüklenmiştir. Daha sonra bu kanun, gelişen ve değişen ihtiyaçlara göre yerini 1972 yılında çıkarılan 1581 sayılı Kanuna bırakmıştır. Bu kanunla, Tarım Kredi Kooperatiflerine yeni bir teşkilatlanma sekli getirilmiş, kooperatiflerin Bölge Birlikleri ve Merkez Birliği organizasyonu içinde teşkilatlanması gerçekleştirilmiştir. * Tarım Kredi Kooperatifleri merkez Birliği Fon Yönetimi daire Başkanı(eroldemir@tarimkredi.org.tr) Tarım Kredi Kooperatifleri teşkilatının giderek büyümesi, ortak ihtiyaçlarının artması ve değişiklik kazanması, ülkemizin sosyal, idari ve iktisadi yapısının gelişmesi, Tarım kredi Kooperatifleri teşkilatının temel yapısında bir takım değişiklikler yapılması gereğini ortaya koymuştur. Bu doğrultudaki sıkıntıların aşılması amacıyla; 1581 sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununun bazı maddelerini değiştiren 237 sayılı kanun hükmündeki kararnamenin değiştirilerek kabulü hakkındaki 3223 sayılı kanun 07.06.1985 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Yine 1581 Sayılı tarım kredi Kooperatifleri ve Birlikleri kanununun bazı maddelerinde değişiklik yapılması hakkındaki 28.06.1995 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren 553 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname gereğince mevzuat dâhilinde gerekli düzenlemeler yapılarak teşkilat daha demokratik bir yapıya kavuşturulmuştur. Son olarak 12 Nisan 2005 tarihinde 5330 sayılı Kanun yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve Tarım Kredi Kooperatiflerini özel banka ve finans kuruluşları ile çalışabilir hale getirmiştir. BANKACILIĞININ TARİHSEL GELİŞİMİ 14.Yüzyılda büyük ailelerin faiz karşılığında borç vermesi, borç verme işleminin kurumsallaşması bankacılığı ortaya çıkarmıştır. Zaman içerisinde devletler ortaya çıkan olumsuzlukları gidermek için bu yapı içerisinde yer almıştır. Casa Di San Giorgio (Cenova 1407) 15

Banko Giro (Venedik 1617) v.b. 18.Yüzyıla gelindiğinde bankalar tüm Avrupa da yaygınlaşmış olup, 18. Yüzyıl ile 20. Yüzyıl arası Avrupa ülkelerinin köklü bankaları kurup geliştirdikleri, merkez bankacılığına geçtikleri ve bankaya ilişkin hukuki düzenlemeler yaptıkları dönemdir. 19.Yüzyılda ticaret sermayesinin gelişimi ve sanayi devrimi, banka sistemini büyük hızla geliştirmiş ve bankaları önemli bir kurum haline getirmiştir. Bankacılığın; esasen tarımsal kredi ihtiyacı nedeniyle doğduğunu söyleyebiliriz. Çünkü sanayi devrimine kadar tarımsal faaliyet toplam faaliyetlerin neredeyse tamamını oluşturmaktaydı. 1929 büyük ekonomik kriz sonucu bankacılık çok büyük bir darbe almış, özellikle tarım kesimini kredilendiren bankalar krizden daha fazla olumsuz etkilenmişlerdir. Bu durum artan o- randa bankaların tarımsal krediden imtina etmesine neden olmuştur. Diğer yandan, sanayi ve ticaretin hızla gelişmesi bu alandaki potansiyelin daha cazip imkanlar sunması bankaları süratle bu alana yöneltmiştir. Tarımsal kredi ihtiyacının karşılanması amacıyla devletlerin bir dizi önlemler aldığı görülmektedir. Özellikle tarımsal kredi kooperatifçiliğinin geliştirilmesi yönünde önemli adımlar atılmıştır. Bu kooperatifler mali yönden desteklenmiş ve çeşitli mali (vergi muafiyeti vb.) ve hukuki avantajlar sağlanmıştır. Zaman içerisinde bu kooperatif kuruluşlarının girdi temini-finansman temini-pazarlama olarak ihtisaslaştığı, finans temini konusunda bankacılık faaliyetine girdikleri görülmektedir. Avrupa da tarımın finansmanı büyük ölçüde bu örgütler tarafından sağlanmaktadır. Almanya da Raiffeisen ve Schulze-Delitsch modellerine göre finansal yapı oluşturulmuş yerel bankalar, bölgesel bankalar (GZB Bank, SGZ Bank) ve tarım merkez bankası (DG Bank). Hollanda da Rabobank. Fransa da Credit Mutuel, Banques Popularies, Credit Agricole. Osmanlı imparatorluğu döneminde 1847 yılında Galata Bankerleri tarafından İstanbul Bankası (Banque de Constantinople) adıyla bir banka kurulmuş, bu banka kısa bir süre sonra iflas etmiştir. 1856 yılında İngiltere de kurulan daha sonra Fransız ortakların da katıldığı Osmanlı Bankası 1863 yılında Padişah fermanı ile kurulmuştur. 1863 yılında Pirot Kasabasında ilk kooperatifçilik denemesine başlanmış ve tarımsal kredi veren sandıklar faaliyete geçmiştir. 1867 yılında memleket Sandıkları Nizamnamesi yayınlanmıştır. Bu sandıklar tarım kredisi ile uğraşması bakımından önem arz etmektedir. 1883 yılında Menafi Sandıklarına dönüşmüş, 15 Ağustos 1888 de Ziraat Bankası resmen kurulmuş, o tarihte faaliyette bulunan Menafi Sandıkları da Banka şubelerine dönüştürülmüştür. 1923 yılına gelindiğinde 22 tanesi ulusal 13 tanesi yabancı olmak üzere 35 banka faaliyet göstermekte, bu bankaların toplam 139 şubesi bulunmaktaydı. Yabancı sermayeyle kurulan bankalar sayıca az olmalarına karşın sektöre hakim olmuşlardır. Milli sermaye ile kurulan bankalar ise çoğunlukla Anadolu da kurulmuş ve yöresel faaliyet göstermişlerdir. 1924 yılında İş Bankası, 1932 yılına kadar Türkiye Sinai ve Maadin Bankası, Emlak ve Eyyam Bankası kurulmuş ayrıca çok sayıda tek şubeli banka sayısında artış olmuştur. 20 Eylül 1931 tarihinde 1715 sayılı T.C. Merkez Bankası Kanunu Resmi Gazete de yayımlanmış, Merkez Bankası 03 Ekim 1931 tarihinde faaliyete geçmiştir. Türkiye de 1984-1990 yılları arasında bankacılık kanunundaki değişmeler ve mali liberalleşme politikaları bankacılık sektöründe köklü de- 16

ğişikliklere neden olmuştur. Bazı Devlet Bankalarının özelleştirilmesi gündeme gelmiştir. 1985 yılında yürürlüğe giren 3182 sayılı Bankalar Kanunuyla; tek düzen hesap planı uygulaması başlatılmış, banka bilançoları dış denetime tabi tutulmuş Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Kurulmuştur. Bankaların geçici likidite ihtiyaçlarının giderilmesi veya fazla likiditelerinin değerlendirilmesi amacıyla organize bir piyasa olan İnterbank piyasası faaliyete geçmiştir (1986). Piyasa likiditesi ile ilgili diğer bir gelişme de T.C. Merkez Bankasının açık piyasa işlemlerine başlaması olmuştur (1987). 1989 yılında yürürlüğe giren kararlar ile Türk lirasına konvertibilite yolu açılmıştır. Sektörün uluslararası piyasalara açılması ve özellikle uluslararası piyasalardan kaynak edinmesinin serbestleşmesi gündeme gelmiştir. Para piyasaları ve döviz piyasaları kurulmuş ve yatırımcılar Türk lirasından çıkıp dövize yönelmeye başlamıştır. 1990-2000 dönemini kapsayan 10 yıllık süreci, yeni banka girişlerinin ve holding bankacılığının arttığı ve hatta bazı holdinglerin birden fazla bankasının olduğu bir dönem olarak adlandırmak mümkündür. Nitekim, 10 yıllık süreçte toplam 22 yeni banka sisteme girmiştir. 1999 Yılından itibaren Türkiye de bankacılık alanındaki yasal ve kurumsal düzenlemelerin değişen koşullara ve uluslararası standartlardaki gelişmelere uyumu konusunda önemli adımlar atılmıştır. Bankacılık açısından Haziran 1999 da yürürlüğe giren 4389 sayılı Bankalar Kanunu önemli bir dönüm noktasıdır. Sektörü denetlemek ve gözetlemekle sorumlu olan idari ve mali açıdan özerk Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu nun kurulması, kredi sınırlamaları, risk grubunun tanımlanması ve belli kısıtlamalar konulması, TMSF nin bankaların sistemden çıkışında devreye girmesini sağlayacak düzenlemelerin bulunması, 4389 sayılı Bankalar Kanununun getirdiği yenilikler olmuştur. 2000 Kasım ve 2001 Şubat krizleri sonrasında mali bünyesi zayıflamış bazı bankalar Tasarruf Mevduatı ve Sigorta Fonu na (TMSF) devredildi. Örneğin İnterbank, Egebank, Yaşarbank, Esbank, Yurtbank, Sümerbank, Bankkapital, Pamukbank, Etibank, Demirbank, Ulusalbank, İktisat Bankası, takip eden yıllarda Bayındırbank, Sitebank, Tarişbank, EGS Bank, Toprakbank, Atlas yatırım, Okan yatırım... vb. 2001 Şubat krizi, Türk ekonomisi ve bankacılık sektöründe gerçekleştirilen bir çok reformun itici gücü olma özelliği de taşımaktadır. BDDK Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programını kamuoyuna duyurmuştur. Söz konusu program; kamu bankalarının operasyonel ve finansal açıdan yeniden yapılandırılması, TMSF bünyesindeki bankaların çözümlenmesi, özel bankaların daha sağlıklı bir yapıya kavuşturulması ve gözetim ve denetim çerçevesinin güçlendirilmesi ve sektörde etkinliğin artırılması olmak üzere 4 temel unsurdan oluşmuştur. 4389 sayılı Kanun ve kriz sonrası uygulamaya konan programlarda temel olarak; belli bir risk grubuna veya ana ortaklığa kullandırılan kredilerde yoğunlaşmayı önlemek amacıyla kredilere ve iştiraklere özkaynakla ilişkilendirilen sınırlamalar getirilmiştir. 2005 Yılında çıkarılan 5411 sayılı Bankacılık Kanununa göre bankacılık sektörüne giriş zorlaştırılmış, özellikle ana ortaklıklara verilen krediler ve satın alınacak iştiraklerin özkaynaklarla ilişkisi pekiştirilmiştir. Banka kurmak için halen 30 milyon lira ödenmiş sermaye şartı 350 milyon liraya çıkarılma aşaması tamamlanmak üzere olup, bu diğer şartlarla birlikte 500 milyon lira gibi sermaye gerektirmektedir. Bilindiği üzere 2008 ekonomik krizini daha önce alınan önlemler ile Türkiye de faaliyet gösteren Banka ve finans kurumları diğer ülkelere oranla daha az etkilenmişlerdir. 17

GENEL ANLAMDA BANKACILIK Bankalar özünde para ticareti yapan, borç para vermek isteyenlerle, borç almak isteyenler a- rasında aracılık görevini üstlenen kuruluşlardır. Kredi ise bir malın bedelinin ileride ödenmesi vaadi anlamındadır. Bankalar verdikleri kredi karşılığında faiz alırlar. Kredilerin temel kaynağı ise tasarruflardır. Bankalar, bir taraftan farklı kesimlerin tasarruflarını ekonominin farklı kesimlerine yönlendirirken, para hacmini etkileyerek ekonomiyi, özellikle yöneldiği sektörün ve toplumsal grupların ekonomik davranışlarını yönlendirmektedirler. Bu nedenle sektör ya da ihtisas bankacılığı giderek önem kazanmıştır. Son yıllarda özel sektör ve kamu sektörünün yanında üçüncü sektör olarak nitelenen kooperatif sektör, genellikle sermaye güçlüğü içerisindedir. Gerek özkaynakları, gerekse kredi olanakları yetersizdir. Hâlbuki kooperatif ve üst örgütlerinin, yarıştıkları özel sektör kadar sermayeye ihtiyaçları vardır. Türkiye de kooperatif ve üst örgütlerinin sermaye ve kredi gereksinimlerini gidermek için bir kooperatifler bankası kurulması ihtiyacı yıllardır tartışılarak dile getirilmiş, ancak gerçekleşmesi yolunda ciddi adımlar maalesef atılamamıştır. Kooperatifçilik, bugün bütün dünyada ve özellikle de ekonomik ve sosyal yönden gelişmiş demokratik ve çağdaş batı ülkelerinde büyük gelişme göstermiştir. Bunlar ekonomik ve sosyal hayatta çok etkili, güçlü üst örgütlere ve finans kurumlarına sahip ve tümüyle demokratik kuruluşlardır. Aynı durum Türkiye için hiç de öyle değildir. Türk kooperatifçiliği ülkenin ekonomik ve sosyal gelişmesinde, sanayileşmesinde, iç ve dış ticaretinde ve demokratikleşmesinde kendisinden beklenilen görevleri yerine getirememektedir. Uzun yıllar yapılan araştırma sonuçları, Türk kooperatifçiliğinin temel sorunlarını başta finansman olmak üzere üst örgütlenme, eğitim, mevzuat ve denetim olarak göstermektedir. KOOPERATİFLER BANKASI Türk kooperatifçilik hareketinin finansman ve kredi sorunu çözülmeden başarılı ve etken olması mümkün değildir. Bu sorunun çözümü için, yönetim ve finansmanına kooperatifler ve kooperatif üst örgütlerinin egemen olacağı bir kooperatifler bankası kurulmalıdır. Bu özellik, kooperatifçiliğin demokratik yönetim ilkesinin de bir gereğidir. Böyle bir banka, kooperatif ve üst örgütlerine kredi veren, onlar tarafından kurulup işletilen bir banka olmalıdır. Böyle bir bankaya ülkemizde ihtiyaç duyulması, en başta ülkemiz kooperatifçiliğinin finansman sorununu çözme ihtiyacından kaynaklanmaktadır. Çünkü ülkemizde var olan tüm kooperatifler, gerek öz sermayeleri, gerekse kredi olanaklarının yetersizliği nedeniyle, genellikle finansman güçlüğüyle karşılaşmaktadırlar. Ülkemizde kooperatiflerin öz sermayeleri; ortakların düşük ortaklık payı yüklenmeleri, yüklenilen bu ortaklık paylarını bile tam ödeyememeleri ve kooperatiflerde sermaye birikimini özendirecek unsurların sınırlı oluşu nedeniyle ciddi bir biçimde yetersizdir. Türkiye de kooperatiflerin kredi olanakları ise; kooperatifleri yeterli krediyle destekleyecek özel bir finansman kuruluşlarının olmayışı, kooperatiflerin kendi finansman kuruluşları vasıtasıyla mevduat kabul edememeleri gibi nedenlerle yetersizdir. Diğer taraftan kooperatiflere verilen kredilerin süreleri kısa, faizleri ise oldukça yüksek ve özel sektöre yöneliktir. Türkiye de kurulacak bir kooperatifler bankası, kooperatifler ve üst örgütlerinin mülkiyet ve yönetiminde bir banka olmalıdır. Çünkü ülkemizde halen kooperatiflere kredi veren devlet mülkiyetinde ve yönetiminde iki banka (T.C. Ziraat Bankası ve Halk Bankası) zaten vardır. Kooperatifler bankası, verdiği krediden dolayı kooperatif ve üst örgütlerini denetleyebilecektir. Kurulacak kooperatifler bankasına tarım kredi kooperatifleri mutlaka ortak olmalıdır. Diğer var olan her türlü kooperatif ve üst örgütleri, 18

kendi olanaklarıyla anonim şirket şeklinde kurulacak kooperatifler bankası pay senetlerinden birer miktar alabilirler. Devletin, kooperatif ve üst örgütlerinin, kurulacak bir kooperatifler bankasının tüm sermayesine sahip olmaları için yeterli miktarda bağışta bulunması ya da düşük faizli kredi ile desteklemesi gerekmektedir. Hatta bazı yabancı ülkelerde yapıldığı gibi başlangıçta kuruluş sermayesini tümden devlet sağlayabilir. Tarım kredi kooperatiflerinin banka sistemi içerisinde yer almasında özellikle mevduat toplama ve fiziki altyapı açısından (otomasyon, bina, personel vb.) büyük yararlar vardır. KOOPERATİFLER BANKASININ KAYNAKLARI Kooperatifler Bankası, devletin tahsis ettiği fonlardan, T.C. Merkez Bankasınca mevduat munzam karşılığı ayrılacak paylardan, devlet güvencesinde çıkaracağı tahvillerden, diğer kredi kuruluşlarından elde edeceği kredilerden ve uluslararası kredi kuruluşlarından sağlayacağı fonlardan da kaynak sağlayabilir. Kooperatifler bankası, ortak ve ortak dışı her türlü bankacılık işlemi yapmalı, ortak ve ortak dışı tüm şahıs ve kooperatiflerden mevduat toplamalıdır. KOOPERATİFLER BANKASININ GÖREVLERİ Merkezi kooperatifler bankasının örgütlendiği gelişmiş ülkelerde ana kredi kooperatiflerine sağlanan başlıca hizmetler şunlardır: a) Tasarrufları, ihtiyacı olan kooperatiflere aktararak kredi ihtiyaçlarını karşılamak, b) Tasarrufları, kooperatif kesiminin dışında ihtiyacı olan kişi ve kuruluşlara borç vererek veya yatırımlara yönelterek kullanmak. c) Senet iskonto etmek, kooperatif bankaları ana kredi kooperatiflerinin iskonto ettikleri senetleri yeniden iskonto (reeskont) ederler. d) Takas (clearing) işlemleri: Kooperatif bankaları ana kooperatif ile öteki bankalar arasında fonların hızlı bir şekilde değişimini düzenler. Aynı zamanda kooperatif çeklerinin kullanımını kolaylaştırır. e) Likiditenin korunması: Kooperatif bankaları kooperatif sektörü içinde yer alan birimlerin kredi taleplerini karşılamak için yeterli miktarda likit varlıklar bulundurarak, ortaklarının likit kaynağı olmaktadırlar. f) Kooperatif bankaları, kooperatiflere işletme sermayesi ve iskonto kredisi verir. Fazla fonlar için yatırım olanakları yaratır. Ayrıca çek, bono, döviz işlemleri, hisse senedi ve öteki değerli belgeleri saklama, ekonomik gelişmelere ilişkin bilgiler verme, finansal konularda danışmanlık yapma gibi her türlü bankacılık hizmetini kooperatif sektöre sunar. YABANCI ÜLKELERDE KOOPERATİFLER BANKASI Gelişmiş birçok yabancı ülkelerde kooperatif sektörün finansman ihtiyacının önemli bir bölümü kooperatif bankaları vasıtasıyla karşılanmakta ve bu ülkeler kendi banka sistemlerini oldukça erken dönemlerde kurmuşlardır. Bu ülkelere kısaca bakıldığında, İngiltere de tüketim kooperatiflerine ait banka, Kooperatif Toptancı Mağazası (Co-operative Wholesale Society) nın ikrazat ve tevdiat bölümü (Loan and Deposit Department) olarak 1872 yılında kurulmuştur. Kooperatifler Bankası 1971 yılında Kooperatif Toptancı Mağazasından ayrılmış ve şirketler yasasına göre Kooperatif Bankası Limited Şirketi adı altında tescilini yaptırmıştır. Almanya da Alman Raiffeisen birliğinin 13 merkez kasası (sandığı) vardır. Merkez Kasaları, Laendliche Zentralkassen, Raiffeisen Zentralkassen ya da Landesgenossenchaft- 19