CONSEIL DE L'EUROPE AVRUPA KONSEYİ AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE ERTÜRK/TÜRKİYE (Başvuru no. 15259/02) KARAR STRAZBURG 12 Nisan 2005 Sözkonusu karar AİHS nin 44 2. maddesi uyarınca kesinlik kazanacaktır. Editör revizyonuna tabi tutulması mümkündür. Ertürk-Türkiye Davasında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (İkinci Daire), Sn. J.-P. COSTA, Başkan, Sn. A.B. BAKA, Sn. R. TÜRMEN, Sn. K. JUNGWIERT, Sn. M. UGREKHELIDZE, Sn. M. A. MULARONI, Sn. E. FURA-SANDSTRÖM, yargıçlar, Ve Bölüm Sekreteri Sn. S. DOLLÉ nin katılımı ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Heyeti olarak toplanmış, T.C. Dışişleri Bakanlığı, 2005. Bu gayrıresmi özet çeviri Dışişleri Bakanlığı Avrupa Konseyi ve İnsan Hakları Genel Müdür Yardımcılığı tarafından yapılmış olup, Mahkeme yi bağlamamaktadır. Bu çeviri, davanın adının tam olarak belirtilmiş olması ve yukarıdaki telif hakkı bilgisiyle beraber olması koşulu ile Dışişleri Bakanlığı Avrupa Konseyi ve İnsan Hakları Genel Müdür Yardımcılığı na atıfta bulunmak suretiyle ticari olmayan amaçlarla alıntılanabilir.
22 Mart 2005 tarihindeki gizli görüşme sonucunda, Yukarıda anılan tarihte benimsenmiş olan aşağıdaki karara varmıştır: USULİ İŞLEMLER OLAYLAR 1. Davanın nedeni, Türk vatandaşı Hasan Ertürk ün ( başvuran ), 31 Ocak 2002 tarihinde, İnsan Hakları ve Temel Özgürlükleri Korumaya Dair Sözleşme nin ( Sözleşme ) eski 25. maddesi uyarınca, Türkiye aleyhine Avrupa İnsan Hakları Komisyonu na ( Komisyon ) yaptığı başvurudur (başvuru no. 15259/02). 2. Başvuranı, görevini Ankara da ifa etmekte olan avukat M. Bektaş temsil etmiştir. Türk Hükümeti ( Hükümet ), AİHM huzurundaki davalar için bir Ajan tayin etmemiştir. 3. 21 Ocak 2004 tarihinde AİHM başvuruyu tebliğ etmeye karar vermiştir. AİHS nin 29 3. maddesini uygulayarak başvurunun kabul edilebilirliği ve esaslarına ilişkin bir sonuca varmaya karar vermiştir. DAVA OLAYLARI 4. Başvuran 1959 yılında doğmuştur ve Ankara da yaşamaktadır. 5. 21 Kasım 1983 tarihinde yakalanmış ve yasadışı bir örgüt olan Dev-Yol a (Devrimci Yol) mensup olmasından şüphe edilmesi nedeni ile gözaltına alınmıştır. 6. 30 Aralık 1983 tarihinde Ankara Sıkıyönetim Mahkemesi başvuranın tutuklu yargılanmasına karar vermiştir. 7. 14 Aralık 1988 tarihinde başvuran duruşmaya kadar serbest bırakılmıştır. 8. 19 Haziran 1989 tarihinde Ankara Sıkıyönetim Mahkemesi başvuranı yasadışı bir örgüte mensup olması nedeni ile mahkum etmiş ve yedi yıl hapis cezasına çarptırmıştır. 9. 28 Aralık 1996 tarihinde Yargıtay, Ankara Sıkıyönetim Mahkemesi nin kararını sözkonusu suç hususunda Mahkeme iç hukuku yanlış yorumladığı için feshetmiştir. 10. 3953 No.lu Kanun un 27 Aralık 1993 tarihinde yayımlanmasına ve sözkonusu yayımlanma ile Sıkıyönetim Mahkemeleri nin yargı yetkilerinin kaldırılmasına müteakip Ankara Ağır Ceza Mahkemesi, başvuranın davasında yargı yetkisine sahip olmuştur. 11. 6 Mayıs 1996 tarihinde Ankara Ağır Ceza Mahkemesi, başvuranın yargılanmasını başlatmıştır. 12. 28 Mayıs 2004 tarihinde başvuran, Türk Ceza Kanunu nun 146. maddesi uyarınca anayasal emri yok etmeye teşebbüs etmekten suçlu bulunmuştur. Asliye Mahkemesi, başvuranın daha önce gözaltında tutulduğunu ve tutuklu yargılandığını gözönüne alarak başvuranın hapsedilmesine gerek olmadığına karar vermiştir. 13. Dava işlemleri halen beklemededir. HUKUK I. AİHS NİN 6 1. MADDESİNİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI
14. Başvuran, dava işlemlerinin uzunluğunun AİHS nin aşağıda kaydedilen 6 1. maddesinde öngörülen makul süre gereğine uymadığı hususunda şikayette bulunmuştur: Herkes cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde görülmesini istemek hakkına sahiptir. 15. Hükümet, sözkonusu iddiaya itiraz etmiştir. 16. Gözönüne alınması gereken süre, başvuranın yakalandığı ve gözaltına alındığı tarih olan 21 Kasım 1983 de başlamış ve halen sona ermemiştir. Sonuç olarak, yirmi bir yıldan fazla bir süredir devam etmektedir. 17. AİHM nin yargı yetkisi ratione temporis yalnızca, Türkiye nin Avrupa İnsan Hakları Komisyonu na bireysel başvuru hakkını tanıma beyanının verildiği tarih olan 28 Ocak 1987 tarihinden itibaren geçen on sekiz yıllık sürenin değerlendirilmesine izin vermiştir. Ancak, yukarıda kaydedilen beyanın verildiği tarihte yürütülen işlemlerin durumu gözönüne alınmalıdır (bkz. Şahiner/Türkiye, no. 29279/95, 21, ECHR 2001-IX, ve Cankoçak/Türkiye, no. 25182/94 ve 26956/95, 25-26, 20 Şubat 2001). Bu önemli günde, dava işlemleri üç yıldan fazla bir süredir devam etmektedir. A. Kabul Edilebilirlik 18. Hükümet, başvurunun AİHM nin yetki alanı ratione temporis dışında kaldığını ileri sürmüştür. 19. AİHM, Şahiner kararında da (yukarıda kaydedilen, 21) bu tür bir itirazı reddetmiş olduğunu belirtmiştir. Sözkonusu davada, yukarıda kaydedilen davada verdiği karardan farklı bir karar vermesini gerektirecek özel koşullar bulunmamaktadır. 20. Hükümet, ayrıca başvuranın, şahsı aleyhindeki cezai takibat halen beklemede olduğu için iç hukuk yollarını tüketmemiş olduğunu ileri sürmüştür. 21. AİHM, iç hukuk yollarını tüketmiş olma yükümlülüğünün, yalnızca başvuranın dava konusu olan duruma çözüm bulma hususunda etkin ve uygun yolları normal olarak kullanmasını gerektirdiğini hatırlatmıştır. 22. AİHM, başvuran aleyhine başlatılan cezai takibatın, başvuranın AİHS hususundaki mağduriyetini çözümleyecek yetkinliğe sahip olmaması nedeniyle, Hükümet tarafından iddia edildiği gibi etkin bir hukuk yolu olarak değerlendirilemeyeceği kanısındadır. 23. Dolayısıyla, AİHM Hükümet in ilk itirazlarını reddetmiştir. B. Esaslar 24. Hükümet, başvuranın maruz kaldığı suçlamaları ve 723 davalıyı kapsayan büyük kapsamlı bir duruşma gerçekleştirme gereğini gözönüne alarak davanın karara bağlanmasının güç olduğunu ileri sürmüştür. Sözkonusu unsurların dava işlemlerinin uzunluğunu açıkladığını ve adli makamlara, hiçbir ihmal ya da gecikme suçunun yüklenemeyeceğini ileri sürmüştür. 25. Başvuran, şahsı aleyhinde başlatılan cezai takibatın yirmi bir yıldır sürmekte ve halen beklemede olduğunu iddia etmiştir. 26. AİHM, ilk derece ve temyiz aşamalarında önemli gecikmeler olduğu kanısındadır. Başvuran ve diğer davalıların büyük bölümü aleyhine açılan davanın karara
bağlanmasının güç olduğunu kabul edebilmektedir. Daha önce açıklanmış olduğu gibi dava işlemlerinin, on sekizi AİHM nin yargı yetkisi kapsamına giren yirmi bir yıldan fazla sürdüğünü belirtmiştir. Sözkonusu sürenin uzunluğu haddinden fazladır ve yalnızca karmaşıklığa ilişkin görüşlere değinilerek mazur gösterilemez. AİHM, dava işlemlerinin uzunluğunun yalnızca yerel Mahkeme nin davaya özenli bir şekilde bakmamış olması ile açıklanabileceği kanısındadır (bkz. Cankoçak ve Şahiner kararları, yukarıda kaydedilen, sırasıyla 32 ve 27). 27. Kendisine sunulan tüm delilleri ve davaya ilişkin içtihadı inceledikten (bkz. Cankoçak ve Şahiner kararları, yukarıda kaydedilen, sırasıyla 33 ve 30) AİHM, dava işlemlerinin uzunluğunun makul süre gereğini karşılamadığı sonucuna varmıştır. 28. Dolayısıyla, AİHS nin 6 1. maddesi ihlal edilmiştir. II. AİHS NİN 41. MADDESİNİN UYGULANMASI 29. AİHS nin 41. maddesine göre: Mahkeme işbu Sözleşme ve protokollerinin ihlal edildiğine karar verirse ve ilgili Yüksek Sözleşmeci Tarafın iç hukuku bu ihlali ancak kısmen telafi edebiliyorsa, Mahkeme, gerektiği takdirde, hakkaniyete uygun bir surette, zarar gören tarafın tatminine hükmeder. A. Zarar 30. Başvuran, uğramış olduğu manevi zarar karşılığında 30,000 Euro (EUR) tazminat istemiştir. 31. Hükümet başvuranın isteğine itiraz etmiştir. 32. AİHM, başvuranın sıkıntıya maruz kalmış olduğu kanısındadır. B. Masraf ve Harcamalar 33. Başvuran, AİHM huzurundaki davalar ile ilgili olan masraf ve harcamalar için tazminat istememiştir. C. Gecikme Faizi 34. AİHM, gecikme faizinin, Avrupa Merkez Bankası nın uyguladığı faiz oranına üç puan eklemek suretiyle oluşacak faiz oranına göre belirlenmesini uygun bulmuştur. YUKARIDAKİ NEDENLERDEN DOLAYI, AİHM OYBİRLİĞİYLE 1. Başvurunun kabul edilebilir olduğuna; 2. AİHS nin 6 1. maddesinin ihlal edilmiş olduğuna; 3. (a) Sorumlu Devlet in başvurana, uğranan manevi zarar karşılığında, kararın AİHS nin 44 2. maddesine göre kesinleştiği tarihten itibaren üç ay içerisinde, tahakkuk edecek vergilerle birlikte, ödeme gününde uygulanabilir oran üzerinden sorumlu Devlet in ulusal para birimine çevrilecek 14,000 EUR (on dört bin Euro) ödemesi gerektiğine; (b) yukarıda kaydedilen üç aylık sürenin bitiminden ödeme gününe kadar basit faizin, gecikme süresince, Avrupa Merkez Bankası nın uyguladığı faiz oranına üç
puan eklemek suretiyle oluşacak faiz oranı temel alınarak yukarıdaki miktarlara uygulanması gerektiğine karar vermiş; 4. Başvuranın adil tazmin isteğinin kalan kısmını reddetmiştir. İşbu karar, AİHM İç Tüzüğün 77 2. ve 3. maddeleri uyarınca, 12 Nisan 2005 tarihinde İngilizce olarak hazırlanmış ve yazılı olarak tebliğ edilmiştir. S. DOLLÉ J.-P. COSTA Sekreter Başkan