DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. BATI EDEBİYATINDA AKIMLAR-II (EDB106U) KISA ÖZET KOLAYAOF 1
İÇİNDEKİLER Ünite 1: Empresyonizm (İzlenimcilik) ve Ekspresyonizm (Dışavurumculuk) 3 Ünite 2: Kübizm, Dadaizm, Fütürizm, Letrizm 5 Ünite 3: Sürrealizm (Gerçeküstücülük)..8 Ünite 4: Felsefe ve Edebiyat: Egzistansiyalizm..9 Ünite 5: Modernizmden Postmodernizme 11 Ünite 6: Batı Edebiyatının Türk Edebiyatına Tesiri 13 2
Ünite 1: Empresyonizm (İzlenimcilik) ve Ekspresyonizm(Dışavurumculuk) Empresyonizm Anlamı ve Tanımı İzlenim/intiba anlamına gelen impression kelimesine dayanan empresyonizm in Türkçe karşılığı izlenimcilik/intibacılık tır. Bu anlayışı benimseyen sanatkârada empresyonist (izlenimci) denir. Empresyonizm kelimesini ilk olarak gazeteci Louis Leroy, 1874 de açılan bir sergi hakkında yazdığı yazıda kullanmış ve Claude Monet nin sergideki resimlerinden birinin isminden (İmpresyon- İzlenim/Gün Doğumu, 1872) alınmıştır. Kelimenin 1858 lere kadar inen bir kullanımı olduğu iddia edilir. Empresyonizm; XIX. yüzyılın son çeyreğinde realizm, natüralizm ve parnasizme tepki olarak doğup gelişen ve dış gerçekliğin sanatkârın ruhunda bıraktığı izlenimlerin anlatımını esas alan bir sanat/edebiyat akımıdır. EMPRESYONİZMİN DOĞUP GELİŞTİĞİ ORTAM Akımın sanat/edebiyattaki ilke ve nitelikleri anlatıldığında daha iyi anlaşılacağı gibi, empresyonizmin doğuş zemini, sembolizminkinden pek farklıdeğildir. Empresyonizmin doğuş ortamını, öncelikle insanı Şzyonomi, irsiyet veçevrenin ürünü kabul edip onun iradesini inkâr eden natüralizm; çok büyük ölçüde dış gerçekliğe takılıp kalan realizm; şiiri, sanatkârın duygu ve duyarlığından uzak, soğuk bir mermer pürüzsüzlüğüne indirgeyen parnasizm gibi akımlara ve bu akımlar çevresinde oluşan sanata duyulan tepkide aramak gerekir. Resimde Empresyonizm: Yakın veya uzak geçmişte bazı örnekler bulunmakla birlikte empresyonizm, resim sanatında yeni ufuklar açan ve bu alanda gerçek bir inkılâp olarak değerlendirilebilecek bir akımdır. Onda, sanatkârın görme duyusu ile iç dünyası arasında bir köprünün kurulması; bu köprü vasıtasıyla elde edilen izlenimlerin olduğu gibi tuvale aktarılması esastır. Empresyonist ressam, kalıcı ve statik olanın değil, geçici ve dinamik olanın peşindedir. Daha açık bir ifadeyle o, akıp giden zaman içinde sürekli bir değişim yaşayan dış dünyayı; bu dinamik dünya ile aynı kaderi paylaşan kendi iç dünyasını birleştirip an ı tuvalde yakalamak ve dondurmak arzusundadır. Empresyonist ressamlar en çok dalgaları, su yüzeyini, denizi, gökyüzünden ayıran ufuk çizgisini, şekilleri devamlı değişen bulutlarıyla gökyüzünü, akan nehirleri, güneş ışığının pırıltılı oyunlarını, karın gözleri kamaştıran parlaklığını resmetmeyiseverler. Edebiyatta Empresyonizm: Empresyonizm akımı, edebiyatın şiir ve tiyatrotürlerinde belli ölçüde etkili olmuştur. Çoğu zaman sembolizmle iç içe görülen şiirdeki empresyonizm, -resimde olduğu gibi-, dış dünya ile sanatkârın iç dünyası arasındaki ilişkiyi esas alır. EMPRESYONİSTLER VE ESERLERİ Adı geçen sanatkârlar ve eserleri, yüzde yüz bu akım sınırları içinde değerlendiriliyor şeklinde anlaşılmamalıdır. Paul Verlaine (1840-1896): Fransız şairi. Eserleri: Zuhal Şiirleri, Âşıkların Bayramı,Güzel Şarkı, Sözsüz Romanslar, Usluluk, Beddualı Şiirler, İtiraşar, Amours, Şiir Sanatı. Arthur Rimbaud (1854-1891): Fransız şairi. Eserleri: Cehennemde Bir Mevsim, İlhamlar, Asılmışlar Balosu, Şaşkınlar, Vadide Uyuyan Adam,Sarhoş Gemi, İlluminations,Bütün Şiirler. Rainer Maria Rilke (1875-1926): Alman şairi. Eserleri: Chistoph Rilke nin Aşk ve Ölüm Şarkısı, Yeni Şiirler, Resimler Kitabı, Malke Laurids Brigge nin Notları,Duino Mersiyeleri. EKSPRESYONİZM (DIŞAVURUMCULUK): EKSPRESYONİZM İN ANLAMI VE TANIMI Ekspresyonizm; XX. 3
yüzyılın başında sanatkârın kedi iç dünyasını gözlemlemek suretiyle elde ettiği gerçeği açığa çıkarması, dışa vurmasını esas alan,bireyselci bir sanat/edebiyat akımıdır. Ekspresyonizm in kelime olarak kullanılışı 1850 lere kadar inmesine rağmen, kavram olarak ne zaman ve nasıl ortaya çıktığı;ilk defa kim tarafından kullanıldığı hususları tartışmalıdır. Bazı araştırmacılar, kavramın ilk olarak Almanya da Wilhelm Worringer tarafından 1911 de; bazıları ise Paul Cassier tarafından 1910 da kullanıldığını iddia etmektedirler. EKSPRESYONİZMİN DOĞUP GELİŞTİĞİ ORTAM Birinci Dünya Savaşı öncesi yıllarda Almanya da doğan ve savaş yıllarında gelişip diğer ülkelere de yayılan ekspresyonizm, bunalan Avrupa nın yeni arayışlarından birisidir. Bu sebeple onun temelinde, huzursuzluk ve tedirginliğin yarattığı başta yeni insan olmak üzere yeni bir dünya, yeni bir sosyal yapı, yeni bir gerçek, yeni bir sanat arayışı veya özlemi vardır. hem Richard hem de Sheppart ın çözümlemelerinde vurguladıkları gibi savaşın yıkıcılığı, sanayileşme ile keskinleşen vahşi kapitalizmin günlük yaşamdaki yabancılaşma etkisi (alliniation) ve bir yandan Avrupa da gittikçe yükselen ırkçılığın (antisemitizm) yarattığı kaotik ortam ekspresyonistleri aydın sorumluluğu ile çözüm aramaya yönlendirmiştir. Bu dönemde sözü edilen birey tam da Kafka nın Dönüşüm (Die Verwandlung) adlı yapıtındaki Gregor Samsa gibidir. ekspresyonistler Kafka nın metaforik olarak tanımladığı 1900 lü yıllardaki insanın bu acınası halini sık sık eserlerine konu etmişler; bütün sorunlara çözüm olarak yeni insan ı önermişler ve bu yeni insanın yaratılmasında yol gösterebilecek beş şahsiyeti model olarak benimsemişlerdir: Bunlar; isa, Darwin, Nietzche, Marks, Freud tur NİTELİKLERİ Güzel sanat dallarının hemen hepsinde yankı ve ifadesini bulan ekspresyonizmin belli başlı ilke ve nitelikleri şu şekilde sıralanabilir: İç Gerçeği Esas Alma: Yukarıda vurgulanan tepki ve düşüncelerden hareketle yola çıkan ekspresyonizm, öncelikle yeni bir gerçek anlayışını gündeme getirir. Bu gerçek, ne realist ve natüralistlerin inandıkları maddî ve görünenle sınırlı bir gerçek, ne sembolistlerin inandıkları maddenin ardındaki gizli gerçek, ne de Eşâtun un inandığı ideler âlemindeki gerçektir. Hatta dış gerçek, asıl gerçeğe ulaşmadabir engeldir. Gerçek, başka bir yerde değil, sanatkârın içinde veya ruhunda gizlidir. Yani nesnel değil, öznel ve içseldir. Kısacası ekspresyonizmin gerçeği, sanatkârın iç dünyasında şekillenmiş itibârî/kurgusal bir gerçekliktir. Üstelik dış dünyada var olan bir nesneyi kopyalamak bize herhangi bir şey kazandırmayacaktır. İç Gözlem ve Dışavurumu Önemseme: Yukarıdaki gerçek anlayışı, ekspresyonizmi, öncelikle iç gözleme yöneltir. Sanatın amacı ve görevi, sanatkârın kendi iç dünyasını gözlemesidir. Bu sebeple ekspresyonist, dış dünyada bulamadığı mutluluğu kendi iç dünyasında arayan ve bulduklarıyla dış dünyayı değiştirmek isteyen bir insandır. İkinci aşamada ise bu iç gözlemlerin dışa yansıtılması gelir. Yani sanatkâr, kendi iç gerçekliğini, sanatın imkânları dâhilinde dışa yansıtacaktır. Bireysellik ve Soyutlama: Gerçeği, sanatkârın iç dünyasında bulan, bu sebeple iç gözlem üzerinde yoğunlaşan ekspresyonizm, doğal olarak bütünüyle ferdiyetçidir. Bu noktada insanı içinde yaşadığı toplumdan; hatta kendisinden bile soyutlar. Geriye sadece iç ben/ruh kalır. Ancak bu insan, klâsisizmin evrensel insanından çok farklı, canlı bir ruhtur. EKSPRESYONİSTLER VE ESERLERİ 4
Adı geçen sanatkârlar ve eserleri, yüzde yüz bu akım sınırları içinde değerlendiriliyor şeklinde anlaşılmamalıdır. Heinrich Mann (1875-1955): Alman yazarı. Eserleri: Bir Aile İçinde, Tembeller Ülkesinde, İmparator, Üç Dakikanın Romanı, Kapının Önünde Yürüyüş, Kavallar ve Hançerler, Kral Dördüncü Henri nin Gençliği, Kral Dördüncü Henri nin Sonu. Alfred Döblin (1878-1957): Alman yazarı. Eserleri: Kara Perde, Üç Sıçrayış, Dağlar Denizler ve Devler, Berlin Alexanderplatz. James Joyce (1882-1941): İrlandalı yazar. Eserleri: Dubliners (hikâye), Sürgünler, Ulysses (roman), Oda Musikisi, Sürgünler, Şnnegan ın Uykusuzluğu. Franz Kafka (1883-1924): Avusturyalı yazar. Eserleri: Dava, Açlık Şampiyonu, Şato, Amerika, Çin Seddi, Değişim, Ceza Sömürgesi. Ernst Weiss: (1884-1940): Avusturyalı yazar. Eserleri: Kadırga, Zincirlenmiş Hayvanlar, İnsan İnsana Karşı, Nahar, Görgü Tanığı, Cezaevi Hakimi, Aristokrat, Kadın Avcısı. Hugo Ball (1886-1927): Alman yazar ve şairi. Eserleri: Şametti ya da Fakirlerin Züppeliği Hakkında, Delişmen Tenderenda (roman). Arp Hans (1887-1966): Alman ressam, heykeltıraş ve şairi. Eserleri: Boşlukta Lekeler, Gam Telaşı, Nefes, Havanın Yurdu (şiir), Yapraksız Günler (şiir, deneme, anı). Eugene Gladstone O Neill (1888-1953): Ünlü Amerikan tiyatro yazarı. Eserleri: İmparator Jones, Kıllı Goril, Şairin Ruhu, Anna Christie, Kara Ağaçlar Altında, Sonu Gelmeyen Günler, Araya Giren Garip Oyun, Yağ, İp, Altın, Milyonlarca Mark, Ay Herkese Gülümser. Ünite 2: Kübizm, Dadaizm, Fütürizm, Letrizm KÜBİZM: KÜBİZM İN ANLAMI VE TANIMI Kübizm in bir sanat/edebiyat akımına ad olması, 1908 de Paris teki Georges Braque ın resim sergisindeki kübik biçimlerden oluşan bir ev resmini gören H. Matisse nin,-alay olsun diye- bu resmi kübist olarak nitelemesiyledir. Kelimenin kavramlaşması, Louis Vauxcelles in tekliş iledir. Akıma böyle bir isimin verilmesi ile Pablo Picasso, Paul Cezanne, Georges Braque, Francis Picabia, Juan Gris gibi ressamların resimleri ile -aşağıda izah edileceğimiz- resim sanatı hakkındaki düşünceleri arasında çok yakın bir ilişki vardır. Bir sanat/edebiyat akımı olarak kübizm; resimde varlığın geleneksel tarzda yansıtılmasını reddedip onu görünen gerçekliğinden soyutlayarak bütün boyutları ve nitelikleriyle tuvale aktarmak iddiasında olan; edebiyatta ise geleneksel akıl ve mantık perspektişni reddedip sanatkârın hayal gücünü öne çıkararak varlığı bütün hâlinde kavrama iddiası içinde şiiri görselleştiren, dilin doğal sözdizimi, yapı ve anlam mantığını bozan, şeklinde her türlü yeniliğe açık olan bir akımdır. Resimde Kübizm in İlke ve Nitelikleri Kübistler, gelenek hâline gelmiş bu bakış tarzını reddederler. Varlıkların doğrudan doğruya ve ışık altında olduğu gibi resmedilmesi yerine, bu varlıkların kendilerine sunduğu gerekli malzemeden hareketle gerçeğin yeniden yaratılması gerektiğini savunurlar. Çünkü onlara göre sanat,var olan gerçekleri taklit etmek, yeniden ortaya koymak değil, insanın keşişerini, özlemlerini anlatan ve bütünüyle sanatkâra ait olan bir yaratma, bir sentez işidir. Bir başka ifadeyle, bilinmeyeni bilinene, anlatılamayanı anlatılana dönüştürmektir. Söz konusu yaratma tarzı sonucu elde edilen sanat eseri de, dış dünyanın veya oradaki herhangi bir varlığın taklidi değil, yeni bir varlık, yeni bir şeydir. O zaman kübizm, sanatın ve sanatkârın dış gerçeklikten, doğadan kopuşu ve kendi üzerinde yoğunlaşması demektir. 5