1 GENEL BAŞKAN KILIÇDAROĞLU GENÇ SOSYAL BİLİMCİLER PLATFORMU 2. ULUSAL GENÇLİK TARTIŞMALARINDA, ETNİK KİMLİK ÜZERİNDEN, İNANÇ ÜZERİNDEN, YAŞAM TARZI ÜZERİNDEN KİM SİYASET YAPIYORSA ÜLKEYE İHANET EDİYORDUR DEDİ. Tarih : 25.12.2014 - Etnik kimlik üzerinden, inanç üzerinden, yaşam tarzı üzerinden kim siyaset yapıyorsa açık ve net söylüyorum ülkeye ihanet ediyordur. Etnik kimlik üzerinden siyaset yapılmaz. Hitleri gördük, etnik kimlik üzerinden siyaset yaptı milyonlarca insan hayatını kaybetti. İnanç üzerinden siyaset. Avrupa daki yüzyıl savaşlarına bakın. Yüzyıl devam eden savaşlar. Hepsi Hristiyan. Farklı mezheplerden. Yüzyıl birbirlerini öldürdüler. Yaşam tarzı. Kim nasıl yaşarsa, özgür ortam istemiyor muyuz? Bireyin özgürlüğünü savunmuyor muyuz? Bunun üzerinden siyaset olmaz. - Üniversitelerde her türlü düşünce özgürce, ama kavgasız tartışılmalı. Eğitimin bir diğer özelliği karşı düşünceye, Farklı düşünceye tahammül etmektir. Her türlü baskıya karşı mutlaka direnin. Bu ülkenin geleceği için. Baskı kabul edilemez, şiddet kabul edilemez. Ama beraber bir arada uygarca tartışma elbette yapacağız. Tartışacağız ki ortak aklı egemen kılalım. - Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ün benim manevi mirasım bilim ve akıldır dediğini asla unutmayın. Bakın dünyada hiçbir lider bunu söylememiştir. Bilim ve aklın önceliği bir toplumu yücelten temel değerlerdir. Bu değerlerden yola çıktığımızda daha güzel, daha uygar, kendi içinde daha barışık bir Türkiye yi elbette -1/7-
2 kuracağız. Biz belki kuramadık ama sizler mutlaka kuracaksınız. Çünkü biz sizlere sonuna kadar güveniyoruz - Eğitimin bir diğer özelliği; ahlaki değerlerimizi yükseltmesidir. Japonya da 4 saat sular akmadı diye belediye başkanı görevinden istifa ediyor. Neden? O suyun akmasından ben sorumluyum diyor. Bizde bırakın 4 saati 15 gün sular akmadı hiç kimse istifa etmedi. Demek ki ahlaki değerlerimizde ciddi bir sorun var. İspanya da iktidar partisinin Genel Merkezi bir yolsuzluk dolayısıyla 14 saat didik didik arandı, İspanya nın Başbakanı çıktı, yolsuzluk dolayısıyla kamunun yani polisin böyle bir arama yapmış olması İspanya nın onurudur dedi. Peki bizde ne oldu? - Eğitimin bir diğer temel özelliği; nitelikli sorular sormasını sağlamaktır dedim. Ama birde meraktır. Amerikalıların Mars a gönderdikleri uzay mekiğinin adı meraktır. Eğer siz eğitimle insanın merak duygusunu körleştirirseniz, çağın gerisine götürürsünüz toplumu. Onu beslerseniz o zaman toplumu ileriye taşırsınız. Var ya tez, antitez ve sentez dediğimiz kavram. Her düşünce bir tezdir, her karşı düşünce bir antitezdir. Ve dünya böyle gelişir - Biz darbe hukukunun değişmesini istiyoruz. Türkiye de birinci sınıf demokrasinin olmasını istiyoruz. Bu ülkenin insanları birinci sınıf demokrasiyi hak ediyor. Genel Başkan Kılıçdaroğlu İstanbul da sosyal bilimci üniversite öğrencilerine şöyle seslendi; Sevgili gençler, sizlerle beraber olmak benim için gerçekten onur. Bizi davet ettiniz siyasetçileri buraya. AKP den anayasa hukuku hocası burada, MHP den iki değerli siyasetçi burada. Birisi az önce konuştu Genel Başkan Yardımcısı. Çok sayıda Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşım, grup başkanvekilimiz burada. Aslında bir üniversitede bulunmak, bir siyasetçinin bir üniversitede konuşması bana göre çok önemli. Gençler geldiler bir Salı günü dediler ki, Sayın Genel Başkan biz bir toplantı yapmak istiyoruz toplantıya gelecek misiniz? Olur dedim siz yumurtaları hazırlarsanız söz bende geleceğim diye. Az önce siyasetçileri dinlediniz. Bende bir siyasetçiyim. Bir üniversitenin çatısı altındayız ve dolayısıyla burada yapacağımız konuşma geleceğe ufuk açan bir konuşma olması gerekiyor. Üniversite dünyanın bütün ülkelerinde en fazla önem verilen kurumlardan birisidir, birisi olmak zorundadır. Evrensel değerleri içinde barındıran, özgür tartışmayı içinde barındıran, her türlü düşüncenin özgürce tartışıldığı kurumlardır üniversiteler. Geleceğe ufuk tutan kurumlardır üniversiteler. Bakın değerli genç arkadaşlarım, insanoğlu hayata avcılık ve atıcılıkla başlamıştır. Daha sonra toprağı keşfetmiş, tarım toplumuna geçmişiz. 19.yüzyıla kadar tarım toplumu bütün dünya. 19.yüzyılda İngiltere de buharlı motorun keşfiyle sanayi devremi başlamış. Fazla sürmemiş 20.yüzyılın sonu, 21.yüzyılın başında artık bilgi toplumuna geçti dünya. Soru şu; Türkiye bilgi toplumunun neresinde? Eğer siz bilgi toplumunu yakalarsanız saygın bir ülke olursunuz. Bilgi toplumunu yakalarsanız bütün dünyada kabul gören bir ülke olursunuz. Bilgi toplumunu yakalarsanız üniversiteler dünyanın her tarafında ses -2/7-
3 getirir. Peki bilgi toplumunu nasıl yakalayacağız? Nasıl bilgi toplumu olacağız? Bunun sihirli anahtarı eğitimdir değerli arkadaşlarım eğitim. Sanmayın ilköğretimden başlıyor eğitim. Çocuk doğduğu andan itibaren bir eğitim sürecinin içindedir. Eğitimi eğer siz Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ün söylediği çağdaş uygarlığı yakalamak için ve onu aşmak için yapıyorsanız bir toplumu geleceğe taşırsınız. Ama eğitimi bir toplumu geriye götürmek için yaparsanız, kuralları böyle koyarsanız o zaman siz bilgi toplumu olamazsınız. Çok önemli bir söz vardır Samuelson un, Güneşe tapılan ülkede ısı kanunları iyi anlaşılmaz diyor. Özü şudur; eğitimin özü daha nitelikli sorular sormayı sağlamaktır. Öğrenci daha nitelikli sorular soruyorsa, çevresini, ülkesini, arkadaşlarını, siyaseti sorguluyorsa, dünyayı sorguluyorsa orada nitelikli eğitim var demektir. Ama sen sus sen konuşma, büyüklerin ne derse sen sadece onu yap diye bir eğitim verilirse o zaman o ülkenin geleceği karanlıktır. Bunu çok iyi bilmek zorundayız. Eğitimin bir başka özelliği eğitim nitelikli insan yetiştirir. Hedefi bu olmak zorundadır eğitimin. Eğer nitelikli kişileri yetiştirebilirsek, eğitimle uygar insanlar yetiştirebilirsek bir; ahlakı düzeyimizi yükseltmiş olacağız. İki; demokrasimizi güçlendirmiş olacağız. Üç; kadın erkek eşitliğini sağlamış olacağız. Dört; demokrasiyi derinleştirmiş olacağız. Beş; katma değeri yüksek ürünler üreten bir ülke olacağız. Eğitim bu kadar önemlidir. O nedenle eğitim 21.yüzyılda bütün ülkelerin en temel stratejik alanıdır. Peki bizde eğitim nedir? Anayasadan az önce söz edildi. Darbe anayasasından söz edildi. YÖK dediğimiz yani Yüksek Öğrenim Kurumu dediğimiz bir kurum olduğu sürece üniversiteler özgür ve özerk olamaz. Bunun kalkması lazım. Üniversitelerde her türlü düşünce özgürce tartışılmalı ama kavgasız tartışılmalı. Kavga olmamalı. Eğitimin bir diğer özelliği karşı düşünceye tahammül etmektir. Farklı düşünceye tahammül etmektir. Benim düşündüğümden aykırı düşüneni sustururum, o konuşamaz dediğiniz andan itibaren orada eğitim iflas eder. Toplumun geleceği iflas eder. O nedenle farklı düşünceyi içselleştirmek zorundayız. Kabul etmesek bile dinlemek zorundayız. Eğitimin bir diğer özelliği; ahlaki değerlerimizi yükseltir dedik. Eğer çağdaş uygarlığa yönelik eğitim veriyorsak bunu göreceğiz ve bunu yaşayacağız. Tipik örnek Japonya da 4 saat sular akmadı diye belediye başkanı görevinden istifa ediyor. Neden? O suyun akmasından ben sorumluyum diyor. Bizde bırakın 4 saati 15 gün sular akmadı hiç kimse istifa etmedi. Demek ki ahlaki değerlerimizde ciddi bir sorun var. İspanya da daha yeni iktidar partisinin Genel Merkezi bir yolsuzluk dolayısıyla didik didik arandı ne kadar biliyor musunuz? 14 saat. Ama İspanya nın Başbakanı çıkıp farklı bir şey söyledi. Dedi ki, yolsuzluk dolayısıyla kamunun yani polisin böyle bir arama yapmış olması İspanya nın onurudur dedi. Ben oraya müdahale etmem varsa yolsuzluk ortaya çıksın dedi. Peki bizde ne oldu? Biz bunu yakalayabildiğimiz andan itibaren Türkiye yücelecektir, büyüyecektir Türkiye. Eğitimin bir diğer temel özelliği; nitelikli sorular sormasını sağlamaktır dedim. Ama birde meraktır. Toplumu ileriye taşıyan temel duygu meraktır. Önce insan kendisini merak eder doğduğu andan itibaren, çevresini merak eder, ailesini merak eder, kökenini merak eder, ulusunu merak eder, dünyayı merak eder. Unutmayın sevgili gençler, Amerikalıların Mars a gönderdikleri uzay mekiğinin adı meraktır. Ne oluyor diye evrende. Eğer siz eğitimle insanın merak duygusunu körleştirirseniz çağın gerisine götürürsünüz toplumu. Onu beslerseniz o zaman toplumu -3/7-
4 ileriye taşırsınız. Var ya tez, antitez ve sentez dediğimiz kavram. Her düşünce bir tezdir, her karşı düşünce bir antitezdir. Ve dünya böyle gelişir. Ve dünyayı böyle geliştirmek zorundayız. Değerli arkadaşlarım, Genç Sosyal Bilimciler, çok önemli konularda toplantı yapıyorsunuz çok önemli konularda. Dış politikayı, eğitimi, pek çok alanı masaya yatıracaksınız burada. Bir iki konuda düşüncelerimi söyleyip sizlerden Allahaısmarladık isteyeceğim. Daha doğrusu kısa süre beraber olacağız sizlerle. Bunlardan birincisi şu; anayasa. Bir toplumun, bir ülkenin, bir devletin ana omurgası anayasayla belirlenir. Milli irade diyorlar ya milli iradenin tanımı da anayasada vardır. Egemenlik kayıtsız şartsız milli iradenindir der. Ama orada şöyle bir cümle daha var. Milli egemenliği yetkili organlar kullanır der. Kim? Yasama, yargı ve yürütme. Üçü de milli iradeyi kullanır. Sadece iktidar partisine oy verenlerin milli irade olarak tanımlandığı bir süreç asla doğru bir süreç değildir. Milli irade bütün siyasi partilere oy verir, milli iradeyi yargı temsil eder ve yürütme organı temsil eder. İki; anayasa değişmeli mi? Evet değişmeli. Bu konuda bizim düşüncemiz şu değerli arkadaşlarım çok net ve açık ifade etmek isterim. Bir; anayasanın ilk dört maddesi için kırmızı çizgidir ve değişemez. Bu kadar açık, bu kadar net. İki; az önce Sayın rektörümüzün odasındaydık arkasında Mustafa Kemal in bir fotoğrafı var. Yanlış hatırlamıyorsam orada Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir diye bir tanımlama var. Biz bu tanımında aynen arkasındayız. Hiç kimse endişe etmesin. Değerli arkadaşlarım, Sayın Kuzu çok güzel bir açıklama yaptı. Dedi ki, İngiltere de yazılı anayasa yok. Ama hiç kimse İngiltere ye dönüp sizde demokrasi yoktur diyemiyor veya demiyor. Tam tersine demokrasinin beşiği olarak adlandırılır İngiltere. Önemli olan yasalar değil arkadaşlar. Kuşkusuz önemlidir ama önemli olan o yasalara hayat verecek olan siyasettir. Şimdi size 1980 askeri darbesinin getirdiği anayasadan bir cümle okuyacağım. Şöyle der medyayla ilgili. Basın hürdür sansür edilemez. Oturduk şimdi yeni anayasa yazacağız. Ne yazacağız? Aynı şeyi yazacağız. Basın hürdür sansür edilemez. Belki basın yerine medya özgürdür sansür edilemez diye yazabiliriz ama sonuç değişmiyor. Peki ben size şu soruyu sormak isterim genç arkadaşlar. Basın hürdür sansür edilemez diye anayasada temel bir kural varken ve bu kural bugün için yürürlükteyken bana medyanın hür olduğunu, özgür olduğunu savunan ya da düşünen bir arkadaşım var mı lütfen elini kaldırsın ben görmek isterim. Yok. Anayasa var niye yok? Soru şu; anayasa değişikliğini yapalım. Evet. Çağdaş bir anayasa yapalım evet ama temel soru şu; darbe hukuku değişmediği sürece anayasanın değişmesinin hiçbir anlamı yoktur. Önce darbe hukukunu değiştireceğiz. Darbe hukuku nedir? Toplantı gösteri yürüyüşleri kanunu. Değişiyor mu? Değiştirmiyoruz tam tersine 4 generalin yaptığından daha ağırını yapıyoruz. Nasıl yapıyoruz? Makul şüpheyi getiriyoruz. Senden şüphelendim diyelim ki Sayın Rektörümden şüphelendim. Ne yapıyoruz? Kusura bakma diyor senin evini, barkını her tarafını arayacağız makul şüphe. Kime göre makul şüphe? Bana göre makul şüphe. Arıyorum. Sonra? Malvarlıklarına el koyuyorum. Neye göre? Makul şüphe. Sonra hapse atıyorum. Neye göre? Makul şüphe. Sonra? Hocam diyecek ki kendime bir avukat -4/7-
5 bulmam lazım beni savunması için gidip bir avukat buluyor. Türkiye nin en önemli avukatını buluyor diyelim bu davaları en iyi bilen avukat. O da gidiyor bakalım diyor hocamız neyle suçlanmış. Mahkeme bir karar alıyor yine makul şüpheye göre diyor ki dosyada gizlilik kararı var sen göremezsin. Nasıl savunacak? Bunun anayasayla bir ilgisi yok arkadaşlar. Bunlar yürürlükteki anayasaya aykırı uygulamalar. Evrensel insan haklarına aykırı uygulamalardır bunlar. Siz bunları değiştirmediğiniz sürece, kafalar özgürleşmediği sürece sorun çözülemez. Sorunun temelinde özgürlüğü nasıl anlayacağız biz? Sorunun temelinde bu var. Karşı düşünceye tahammül edeceğiz. 16 yaşındaki bir çocuk hapse atılamaz değerli arkadaşlarım. 16 yaşındaki çocuk hapse atılamaz. Şunu düşünebilir misiniz? Siyasetçiye hakaret ettiği diye veya siyasetçiyi kötüledi diye hapse atılacak. Sayın Burhan Kuzu hocamız çok güzel bir şey yaptı gerçekten de yürekten kutluyorum siyasal bilgiler fakültesine gitmiş öğrenciler yumurta atmışlar, olabilir atılmaması bizimde gönlümüzde yatan bir şey. Siyasetçiyi dinlesinler, sorular sorsunlar, dediği gibi soru yağmuruna tutsunlar, cevap veremez noktaya getirsinler. Bunların hepsine evet. Ama 16 yaşındaki bir çocuğu siz, bir siyasetçiyi eleştirdi diye tutup hapse atarsanız olmaz. Dünyaya rezil edersiniz Türkiye yi. Türkiye nin geldiği nokta bu. Neden bunu yapıyorsunuz? Tam tersine bana da yumurta atıldı. Savcılık almış soruyor şikayetçi misin diye. Hayır dedik şikayetçi değiliz niye şikayetçi olalım. Siyasetçiyseniz eleştiriye tahammül etmek zorundasınız, en sert eleştirilere bile tahammül etmek zorundasınız. Bakın adres AİHM nin kararları. Buna göre bakmak zorundasınız, buna göre olayları yorumlamak zorundasınız. Biz darbe hukukunun değişmesini istiyoruz. Türkiye de birinci sınıf demokrasinin olmasını istiyoruz. Bu ülkenin insanları birinci sınıf demokrasiyi hak ediyor. Biz üçüncü sınıf demokrasiye muhtaç veya mahkum bir ülke olmamalıyız. Hepimiz bunu böyle bilmek ve böyle savunmak zorundayız. Dış politikaya gelince; dış politikanın milli olması zorunludur arkadaşlar. Bakın söylüyorum milli olması zorunludur. Çünkü dış politikalar ülkelerin çıkarları üzerine inşa edilirler. Eğer siz dış politikayı ülkenin çıkarı üzerine değil de, kendi siyaset anlayışınızın çıkarları üzerine inşa ederseniz dış politikada iflasla karşılaşırsınız. Temel sorunumuz budur. Mezhep eksenli dış politika olmaz. Ve genç arkadaşlarım sakın şunu unutmayın. Etnik kimlik üzerinden, inanç üzerinden, yaşam tarzı üzerinden kim siyaset yapıyorsa açık ve net söylüyorum ülkeye ihanet ediyordur. Açık ve net söylüyorum. Etnik kimlik üzerinden siyaset yapılmaz. Hitleri gördük hep beraber. Etnik kimlik üzerinden siyaset yaptı milyonlarca insan hayatını kaybetti. İnanç üzerinden siyaset. Avrupa daki yüzyıl savaşlarına bakın. Yüzyıl devam eden savaşlar. Hepsi Hristiyan. Farklı mezheplerden. Yüzyıl birbirlerini öldürdüler. Yaşam tarzı. Kim nasıl yaşarsa, özgür ortam istemiyor muyuz? Bireyin özgürlüğünü savunmuyor muyuz? Bunun üzerinden siyaset olmaz. Siyaseti farklı noktalara taşımak zorundayız. Gerçek anlamına taşımak zorundayız siyaseti. Bunu yaptığımız zaman güçlü Türkiye yi kurabiliriz ve inşa edebiliriz. Eğitimde bir şey söyledim cümlemi tamamlayım. Katma değeri yüksek ürün üretmek -5/7-
6 zorundayız dedim. Katma değeri yüksek ürün üretmek zorundayız. Katma değeri yüksek ürün ne demektir? Sanıyorum salonda herkesin cep telefonu var. Katma değeri yüksek ürün odur. Bilgi toplumu, bilgiyi yakalama, bilgiyi sanayicinin kullanıp ürün üretmesinin temelinde katma değeri yüksek ürün üretmek vardır. Biz Güney Kore den önce otomobil üreten bir ülkeyiz. Güney Kore den önce. Bizim gençlerimiz hatırlar mı bilmiyorum Anadol diye bir markamız vardı. Güney Kore otomobil üretemezken biz otomobil ürettik. Kendi markamızı. Bugün bizim otomobil markamız yok. Ama Güney Kore nin dünya çapında üç markası var. Bizim Samsung gibi, LG gibi bir markamız yok. Soru şu; neden Güney Kore gelip bizi geçti? Temeli eğitim arkadaşlar eğitim, eğitim. Sihirli anahtar eğitimde. Eğer bunu yakalayabilirsek, geliştirebilirsek o zaman pek çok sorunu çözmüş oluruz. Katma değeri yüksek ürün üretmeyen bir ülke sadece o ürünlerin tüketicisi konumuna gelir ve önümüzdeki süreçte göreceksiniz bir katma değeri yüksek ürün üreten ülkeler kişi başına gelirin 50 bin, 60 bin dolar olduğu ülkeler birde onları tüketen ülkeler olacak. Biz tüketen değil, hem tüketen ama aynı zamanda üreten ülke olmak istiyoruz. Genç sosyal bilimciler bizi davet ettiler, bizim düşüncelerimizi kendilerine aktarmamızı istediler, 45 üniversiteden genç arkadaşlarımın buraya gelmesi gerçekten beni çok mutlu kıldı. Umuyorum ve diliyorum Türkiye deki bütün üniversiteler, bütün gençler, genç kuşaklar yeni şeyleri, yeni düşünceleri dile getirsinler. Onların diliyle bizim dilimiz biraz farklı. Farkı gezi olaylarında fark ettik. Onlar dünyaya daha farklı bir gözle bakıyorlar. Daha uygarca bakıyorlar, daha sevecen bakıyorlar. Birbirlerini daha iyi anlıyorlar. Biz siyasetçiler ise biraz daha sert, üslubumuz biraz daha kırılgan. Dolayısıyla bizim o konuda sizden alacağımız çok büyük dersler olduğunu ben nin Genel Başkanı olarak ifade etmek durumundayım. Teknolojiyi bizden iyi kullanıyorsunuz, dünyayı bizden daha iyi izliyorsunuz, geleceği bizden daha iyi tasavvur edeceğinizden hiçbir endişem yok. Gençler siyasetle ilgilenmiyor dediler tam tersine gençlerin sadece Türkiye değil dünya siyasetiyle de ilgilendiklerini gördük. Bizden daha iyi yetiştiler, daha iyi eğitim aldılar. Biz bundan da son derece mutluyuz. Biz o nedenle gençlerin sıcak siyasete doğrudan girmesini de istiyoruz. Eğer siyasetin içine girerlerse siyaseti yeniden çağdaş anlamda dizayn etme imkanımızda olacak ve bu imkanı yaratacak olanda siz gençler olacaksınız. Size güveniyoruz, size inanıyoruz, yürekten inanıyoruz. Her türlü baskıya karşı mutlaka direnin. Bu ülkenin geleceği için. Baskı kabul edilemez, şiddet kabul edilemez. Ama beraber bir arada uygarca tartışma elbette yapacağız. Tartışacağız ki ortak aklı egemen kılalım. Bir genç arkadaşım söyledi ortak aklı egemen kılmak istiyoruz diye. Devletin akılla yönetildiğini, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ün benim manevi mirasım bilim ve akıldır dediğini asla unutmayın. Bakın dünyada hiçbir lider bunu söylememiştir. Bilim ve aklın önceliği bir toplumu yücelten temel değerlerdir. Bu değerlerden yola çıktığımızda daha güzel, daha uygar, kendi içinde daha barışık bir Türkiye yi elbette kuracağız. Biz belki kuramadık ama sizler mutlaka kuracaksınız. Çünkü biz sizlere sonuna kadar güveniyoruz. Hepinize en derin selamlarımı, saygılarımı sunuyorum. -6/7-
7-7/7-