İSTANBUL- LAŞMAK Olgular, Sorunsallar, Metaforlar



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

TMMOB ŞEHİR PLANCILARI ODASI ŞEHİR VE BÖLGE PLANLAMA ÖĞRENCİLERİ BİTİRME PROJESİ YARIŞMASI

Planlama Kademelenmesi II

YAZ 2015 SAYI: 305. şehir tanıtımı

SADETTİN ÖKTEN İÇİMDE AVM VAR!

Eskişehir Kent Merkezi Kentsel Dönüşüm Projesi

HER TÜRLÜ MEKANIN YIKILIŞINI İŞİTİYORUM,PARÇALANAN CAMI VE ÇÖKEN

DLH Genel Müdürlüğü Kentiçi Raylı Toplutaşım Kriterleri Ve Mevzuatın Geliştirilmesi Đşi

Üst Ölçekli Planlar Mekansal Strateji Planı

STRÜKTÜR ÇÖZÜMLEME. Doç. Dr. ALİ KOÇAK

Neden Daha Fazla Satın Alalım?

UTY nin esas amacı, yol ağını kullanan araç sayısını azaltırken, seyahat etmek isteyenlere de geniş hareketlilik imkanları sağlamaktır.

KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN TÜRKİYE DEKİ GELİŞİMİ

Dubai de yükselen Selenium Yaşam Kalitesi Midtown Selenium

Kentsel Dönüşüm ve Sulukule Çocuk Atölyesi

Murat Çokgezen. Prof. Dr. Marmara Üniversitesi

1950 LERDEN GÜNÜMÜZE GELEN BİR ALIŞVERİŞ KOMPLEKSİ: BALIKESİR KASAP VE SEBZE HALİ. Gaye BİROL Yrd. Doç. Dr., Balıkesir Üniversitesi Mimarlık Bölümü

Türkiye dönüşüm geçirerek kırsal bir tarım ekonomisinden küresel ölçekte yılında Türkiye nin kentsel nüfusu ülkenin toplam nüfusunun sadece

ÇEVRENİN GENÇ SÖZCÜLERİ

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

SAKARYA ULAŞIM ANA PLANI

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ... v BİRİNCİ BÖLÜM TURİZMDE TEMEL KAVRAMLAR

Doğal Afetler ve Kent Planlama

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

BİLECİKTE YATIRIMIN DOĞRU ADRESİ KAYI PLAZA.

CİHANGİR DE SOYLULAŞTIRMA SÜRECİ MEKANSAL SAPTAMALAR : KENTSEL VE SOSYAL SERVİSLERİN ANALİZİ

YENİ ŞEHİR ARNAVUTKÖY / 2. İSTANBUL. Daha İyi Bir Gelecek İçin Bugün`den Harekete Geçin

İSTANBUL ULAŞIM-TRAFİK HALK ANKETİ GENEL DEĞERLENDİRME

SOSYOLOJİ DERSİ 2.ÜNİTE TOPLUMSAL YAPI

BEŞĐKTAŞ TEKNĐK GEZĐ RAPORU

Yaşam. Kandilli si. Hayalinizdeki. Yatırımın. Yaşamın ve

2- Takside. Türk kadınla Alman kadın aynı yerden taksiye bindiler aynı mesafeyi gidip aynı yerde indiler.

1. görev İlk görevimize hoş geldiniz. Biliyorsunuz ki Sinan ilk görevinde şifreli mesajı çözdü ve Taksim Meydanı na gitmesi gerektiğini buldu. Sinan ı

Her güzelin bir kusuru var

GAZİANTEP GAYRİMENKUL SEKTÖRÜ DEĞERLENDİRME VE ÖNGÖRÜLER 2015 EKONOMİ VE STRATEJİ DANIŞMANLIK HİZMETLERİ GAZİANTEP, 24 KASIM 2011

Kent ve İnsan İlişkisi. Yrd. Doç.Dr. Çiğdem Vatansever 22 Şubat 2013

ANTALYA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ İMAR VE BAYINDIRLIK KOMİSYONU RAPORU

İSTANBUL UN DÜNYA YA AÇILAN KAPISI BAYRAMPAŞA da yaşamak bir ayrıcalıktır.

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

YENİ TRADEMARK YİNE BORNOVA!

SANAYİ KENTİNİN SORUNLARINA ÇÖZÜM ARAYIŞLARI:

TMMOB PEYZAJ MİMARLARI ODASI ANTALYA KENT ANKETİ BASIN RAPORU 25 Mart 2009

6.15 TURİZM Ana Konular

TÜRK TURİSTİN İLGİSİNİ ÇEKEN OSMANLI MİRASINA SAHİBİZ

TUVAL GARDEN, bir TPD GRUP Projesidir.

TEKİRDAĞ- MALKARA. G-17-b-13-b PAFTA. Kültür Merkezi Alanı Oluşturulması ve Yeşil Alan Yer Değişikliği NAZIM İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİ AÇIKLAMA RAPORU

ANKARA TOPLU TAŞIMA ARAÇLARI DURAK VE GÜZERGAH COĞRAFİ BİLGİ SİSTEMİ ( ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ EGO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

2014 Seçim Beyannamemizde bu dönem ulaşım ve şehircilik dönemi olacak demiştik.

Mr. Cas x Urban Vintage Experiences

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

H+Bredgatan H+ BREDGATAN KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJESİ. Erik Giudice Architects sunar. Helsingborg, İsveç

Kadir CANATAN, Beden Sosyolojisi, Açılım Yayınları, 2011, 720 s. İstanbul.

www. vadistanbul.com

h e l i s y a p i. c o m

kimdir? Nazif Kerem GÖZENER ÖZGEÇMİŞ

Gençlerin Doğu Ekspresi keyfinde usulsüzlük iddiası

Sanılanın aksine her ormanın ve ağacın bir yaşı vardır ve zamanla ormanlarında yenilenmesi gerekir.

Muhammed ERKUŞ. Sefer Ekrem ÇELİKBİLEK

MUĞLA-BODRUM-MERKEZ ESKİÇEŞME MAHALLESİ-BARDAKÇI MEVKİİ 9 PAFTA 14 ADA 70 ve 90 PARSELLER KORUMA AMAÇLI İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİ PLAN AÇIKLAMA RAPORU

1) 3.Yaş turizmi nedir? 2)3.Yaş turizmi nasıl yapılır? 3)Türkiye 3.Yaş turist sayıları (Vasco Turizm) 4) 3.Yaş Turizmi davranışsal özellikleri

ANKARA KALKINMA AJANSI.

İZMİR BALÇOVA ANADOLU LİSESİ İSTANBUL ÜNİVERSİTE TANITIM VE KÜLTÜR GEZİSİ

Değişiklik Paketi : 6

Cumhuriyet Halk Partisi

KONURALP TEKNİK GEZİ RAPORU

Mantıksal Operatörlerin Semantiği (Anlambilimi)

ÇEVREMİZ VE BİZ 1.park 2.büfe 3.okul 4.banka 5.otel 6.market 7.alışveriş merkezi 8.kafe 9.hastane 10.köprü 11.nehir 12.kafe 13.spor salonu 14.

alışveriş caddeye çıkıyor!

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri

MOBİLYANIN YENİ ADRESİ ŞEHRİN ÇEKİM MERKEZİNDE...

KRUVAZİYER TURİZMİNDE DÜNYA VE İZMİR, TÜRKİYE KRUVAZİYER PLATFORMU NUN ÇALIŞMALARI

MALATYA VE KENT KİMLİĞİ, NEDEN BÖYLE BİR TARTIŞMA?

Bursa Yakın Çevresi Deprem Tehlikesi ve Kentsel Dönüşüm

Mega kentin mega projesi...

1 )Herhangi bir iletişim kanalı yardımıyla farklı ortamlarda bulunan kaynak ve alıcının gerçekleştirdiği iletişime ne ad verilir?

ŞEHİR HİÇ BU KADAR SİZİN OLMAMIŞTI...

Roma ve Bizans Dönemi Tarihi Eserleri. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

"Nereden başlasam, nasıl anlatsam..."

AYA THEKLA YERALTI KİLİSESİ

Hotel Römerhof / Erlensee

AVM ve mağazalar için

Kente katbekat değer katan uzmanlık:

Gelelim şehir içi ulaşım ücretlerine...

BOLU KENT VİZYONU HEDEF 2023

HiZMETLERiMiZ HIZ KESMEDEN DEVAM EDiYOR

Beyoğlu İlçesi Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi'ne ait 1/5000 ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı İmar Plan Tadilatları

Adnan Kazmaoğlu Mimarlık tarafından tasarlanan Terrace Fulya projesi, odağına Nişantaşı'nı ve ona uygun mimari kaliteyi koyuyor.

KIRKPABUÇ ÜRÜN KATALOĞU 2013

6. Sınıf. Kazanım Değerlendirme Sınavı - 1. Birinci Ünite konularını kapsar.

OKULLARDA TEKNOLOJİ KULLANIMI İLE BEŞERİ ALTYAPI ARASINDAKİ İLİŞKİLERİN İNCELENMESİ. Demet CENGİZ

Erasmus programı ile gidilebilecek en iyi 10 şehir

Nüfus ve Kalkınma İlişkisi: Türkiye (TÜİK'in Yeni Nüfus Projeksiyonları Işığında)

BROADACRE CITY. Frank Lloyd Wright. Doç. Dr. Zeynep Enlil Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü

OTOBÜSLE AVRUPA TURLARI

Kumbahçe de otel inşaatında göçük meydana geldi

YÖNT 101 İŞLETMEYE GİRİŞ I

İşyeri Mağazalar Teras Café Bar & Restaurant. Studio Home Ofisler

Transkript:

RABIH MROUé İSTANBUL- LAŞMAK Olgular, Sorunsallar, Metaforlar PELİN DERVİŞ BÜLENT TANJU UĞUR TANYELİ SALT012-RABIH MROUÉ-A001

A Acİl Eylem Planı Ada Akbİl Alışverİş Merkezİ Ana Cadde Anarşİ Arabalı Vapur Arabesk Ayakkabı Boyacısı Aylaklık Azınlık B Bağdat Caddesİ Bakkal Bakkal Sandvİçİ Balık Balık-Ekmek Bankamatİk Banlİyö Barajlarda Doluluk Bayrak Bayramlar Bİenal Bİsİklet Bİzans C Camİ Ç Çarpık Kentleşme Çöp Ekonomİsİ D Demokrasİ Denİze Gİrmek Deprem Dİl Dolgu Zemİn Dolmuş Düğün TopoĞrafyaları E Edebİyat Ekran Elektrİk Erotİzm Etnİsİte F Fatİh Sultan Mehmet G Gazhane Gecekondu Gestalt Çökmesİ Gİysİ Göç Gökdelen Gözetleme Güvenlİk Güzelleştİrme H Halİç Halİç Tersanelerİ Hamam Han Hane Hendek/Çukur Hİbrİtleş-me/tİrme I Iraklı Göçmenler İ İdealİmdekİ Ev 2010 İkİyüzlülük İranlı Göçmenler İskele(t) İstanbullaşmak İstanbullu İstİklal Caddesİ ya da Beyoğlu İstİmlak K Kağıtçılar Kaldırım Kamusal Alan Kanalİzasyon Kanyon Kapalı-Sİte Kapan Kapıcı Karşı Taraf Kent Folkloru Kentsel Dönüşüm Kırım Kİlİsesİ Kİmlİk Koruma Kurulu SALT014-İSTANBULLAŞMAK-002

Kulaklık Kuzey İstanbulluluk Küreselleşme L Levantenler ve Neo-Levantenler M Mahalle Manzara Mavna McDonald s Merkez Mezarlık Mİnİbüs Mutenalaştırma Müteahhİt Müze Müzİkte Korsan N Nostaljİ O Oryantalİzm Osmanlı Mahallesİ Otel Otopark P Palİmpsest Panorama Park Otel Park ve Bahçeler Pastane Performatİf Trafİk Peyote Sahnesİ Plaj Polİtİk Mekan Pornografİ Post-gecekondu R Reklam Restorasyon S Sahİlyolu Sayfİye Semt Konakları Semt Pazarı Serçe Seyyar Yemek Satıcısı Sİluet Sİmİt Sİmİt Sarayı Sİnagog Sİnema Sokak Hayvanları Sokak Köpeklerİ Sovyetler Birlİğİ Sonrası Göçmen Soylulaşma Stadyum Su Ş Şİrket-İ Hayrİye T Taksİm Meydanı Temİzleme Tİnercİ Tramvay Turİzm V Varoş Vİyadük Y Yabancı Yabancılaşma Yalı Yangın Yara Yayalaştırma Yer Adları Yeşİlçam Yıkım ya da Çarpık Kent Yokuş Yükselme Z Zaman Zeplİn SALT014-İSTANBULLAŞMAK-003

bölüm 1 İSTANBULLAŞMAK SERGİ VE KİTAP Pelin Derviş, Bülent Tanju, Uğur Tanyeli SALT014-İSTANBULLAŞMAK-004

Bu kitap, Garanti Galeri nin, 6 Eylül - 9 Kasım 2008 tarihlerinde Alman Mimarlık Müzesi nde (DAM, Frankfurt am Main) düzenlediği Becoming Istanbul [İstanbullaşmak] başlıklı sergiyle eşzamanlı olarak (Almanca ve İngilizce) yayınlandı. Ancak, serginin eşlik metni değildi. Ondan özerk bir İstanbullaşma manzarası çizmesi öngörülmüştü. O sayede, sergi var olmasa da kitabın okunabilir kalması umuldu. Türkçesi de bu umutla yayınlandı. Bu başlığı taşıyan bir kitap ortaya koyunca iki soruya yanıt vermek zorundayız: 1. İstanbullaşmak nedir? 2. Bu kitap İstanbullaşma yı hangi yaklaşımlarla, hangi vurgularla anlatıyor? İlk sorunun cevabını, İstanbullaşma kavramının tanımını, içeride bir madde olarak okumak mümkün (bak. İstanbullaşmak). Burada çok kısaca, bu kavramın şöyle bir tarihsel dönüşüme işaret ettiğini söylemekle yetineceğiz: Bugün adı dünyanın her yerinde yaygın biçimde İstanbul olarak bilinen kent sadece 20. yüzyıl başlarında bile, farklı siyasal, kültürel ve kültüralist, ulusal ve ulusalcı gerekçelerle, önyargılarla koşullanan farklı özneler tarafından farklı adlarla anılıyordu. İki dünya savaşı arasındaki dönemden sonra tek bir adın, İstanbul un egemenliği başladı. Aynı yüzyılın ikinci yarısındaysa, geleneksel Doğu Akdeniz kozmopolitizmi yerine, yeni bir çoğulluk ve neredeyse gönülsüzce bir çoğulculuk odağı haline geldi. Demek ki, adı tekilleşirken, kendisi çoğulluklar, çoğulculuklar üreten bir metropolden söz ediyoruz. Ancak, çoğullaşmanın İstanbul a ilişkin tahayyülleri, yargıları, düşünceleri, söylemleri, özetle İstanbul dan konuşurken açıkça dile getirilen ve/veya ima edilenleri kalıplaşmaktan kurtardığı söylenemez. Kentsel yaşam ve aktörler alabildiğine çoğullaşsa da, İstanbul dan konuşurken başvurulan stereotipler, dışlayıcı söylemler, basmakalıp düşünce örüntüleri, kimi aktörlerin görmezden gelinişi ve mağduriyetleri ortadan kalkmadı. Bu metropolden konuşanlar hala Türkiye içinde ve dışında bir dizi boş kavramı kullanmadan edemiyorlar. Örneğin, hala İstanbul Doğu ile Batı nın buluştuğu yer veya Kültürler ve dinler diyaloğunun örnek meka- SALT014-İSTANBULLAŞMAK-005

nı. Hala milyonlarca turist buraya geldiklerinde kenti bir Doğu kentine ulaştıkları inancıyla dolaşıyorlar. Hala, popüler kültürde Şark imgelerini görselleştirenler İstanbul un kubbeli, minareli siluet ini tüm İslam dünyasına genelleştirerek yeniden üretip duruyorlar. Kuşkusuz, bunları Tabii ki öyle; tabii ki, İstanbul iki dünyaya da ait olmayan bir arada kalmışlık metropolü. Yoksa değil mi? diyerek savuşturmaya çalışmak mümkün. Ancak, bu kitap bildik yargıları yinelemek, yenilemek ve pekiştirmek için hazırlanmadı. O nedenle, dünyanın Doğu-Batı gibi bir yarılma içinde tahayyül edilemeyecek kadar karmaşıklık ve çeşitlilik içerdiği saptamasından yola çıktık. Bunu kavramak isteyenler, belki de Behar ve Duben in kitabını* okuyarak işe başlamalıdırlar. Orada, İstanbul un geç 19. yüzyılda bile kimi toplumsal pratikler bağlamında ve kantitatif veriler çerçevesinde Batı Akdeniz büyük kentlerine benzer değerler ortaya koyduğu anlatılıyor. Bunu anımsatırken, İstanbul un hep bir Avrupa ya da Akdeniz kenti olduğu gibi başka stereotipleri yinelemeye çalışmıyoruz. İstanbul a o ikisi de dahil, stereotiplerden arındırılmış bir zeminden bakmayı öneriyoruz. Daha çok da ortamı, en azından bu kitap aracılığıyla stereotiplerden arındırmayı deniyoruz. Bunu yaparken zihinlere Oryantalist yargılar yerine, İstanbul la ilgili yerli ya da yabancı başka yargı kalıplarını yerleştirmeyi denemediğimizi söylemeliyiz. Aksine, bu kitap Avrupa da üretilenlerden çok, İstanbul da üretilmiş İstanbul önyargı ve stereotiplerini sarsmayı hedefliyor. Bunu da onları yer yer ironiyle, hatta sarkazmla ele alarak yapıyor. Bir kenti anlamanın, hemen her yer gibi İstanbul için de, o kente ilişkin söylemleri anlamak demek olduğunu düşünüyoruz. Kentleri doğrudan değil, söylemsel gözlüklerin ardından okuruz. Anlamaktan kastımızsa o yıpranmış terimi yine de kullanalım- İstanbul söylemlerinin dekonstrüksiyon larını yapmaktan ibaret. Yani, kentin dününe ve bugününe ilişkin hemen her söylemin, ilk bakışta işaret ettiği gerçekliklerden çok farklı göndermeleri olabileceğini hatırlatmak istedik. İstanbul un bildik yaygın söylemlerde hiç dile getirilmeyen yönlerine de burada işaret etmekte yarar var. En batıdaki Doğu kenti veya İslam kenti gibi ifadelerin tamamen dışarıda bıraktığı şeylere... Örneğin, Afrikalı konuk işçilerin, Moldovyalı hizmetçi ordularının, geniş Batı Avrupalı grupların kentine... Ekonomisiyle tek başına SALT014-İSTANBULLAŞMAK-006

Türkiye yi sürükleyen kente... Satanistler gibi marjinallerin, her yıl İstiklal Caddesi nde resmi yürüyüş ve kutlamalar yapan eşcinsellerin, en hoşgörülüsünden en tutucusuna, sayısız İslami anlayışın kentine... İbadetlerini camilerde değil, kendi cemevlerinde yapan geniş Alevi grupların kentine... Türkiye de basılan kitapların yüzde doksanını üreten kente... Gecekondu teriminin icat edildiği, ama birkaç yıldır kullanım dışı kaldığı kente... 27 üniversiteyi barındıran metropole... vs, vs, vs. Alain Duben, Cem Bahar, İstanbul Haneleri: Evlilik, Aile ve Doğurganlık, 1880-1940, İletişim Yayınları, 2. Baskı Kasım 1998. >İstanbullaşmak Kitap, yukarıdakiler ve benzerleri gibi sayısız görmezden gelinmiş olguya ve söylemsel araçlarla mağdur edilmiş pek çok aktöre görünürlük kazandırmaya yönelik. Bugünkü İstanbul u kavramak için orada konuşulan kimi konuları, meseleleri ve onlara yaklaşmak için başvurulabilecek bazı kavramları ele alan maddelerden oluşuyor. Maddeler, farklı disiplinlerde uzmanlaşmış kişiler tarafından yazıldı. Ancak, ilk bakışta verdiği izlenimin aksine, bu kitap bir İstanbul Kent Ansiklopedisi veya Sözlüğü kimliğini taşımıyor. Onu olsa olsa bir İstanbul Sorunsalları Eleştirel Okumaları gibi düşünmek mümkün. Hakettiği bir eleştirel mesafeden okunmasını da özellikle öneririz. SALT014-İSTANBULLAŞMAK-007

İÇERİK VE KULLANIMA İLİŞKİN NOT Bu kitap, alfabetik biçimde düzenlenmiş olsa da, olağan leksikografik bir pratiğin ürünü sayılamaz. Olağan değil; çünkü, bu kitabın ele aldığı başlığa değinen kavram ve olguları alfabetik olarak bir araya getiren hızlı ve kullanılabilir nitelikte bir başvuru bilgileri toplamı sayılması zor. Dolayısıyla, örneğin, İstanbul hakkındaki güncel kantitatif verileri merak edenler burada aradıklarını bulamayacaklar. İstanbul un tarihine, topoğrafyasına, kültür tarihine ve folkloruna ilişkin bilgiler de, ender istisnalar dışında, kitapta yer almıyor. Hepsi hakkında farklı ayrıntı düzeyinde bilgi veren kaynaklar var. Bu kitapsa, güncel İstanbul da tartışma başlığı, çoğunlukla da kaygı konusu oluşturan bir dizi sorunsalı içermekte. Bu sorunsallar İstanbul un bugününü ve metropole dönüşme sürecini gözlemleyenlerin kullandığı kalıp yargılar, açıklama örüntüleri, stereotipik yakınmalar, en genelde söylemsel ifadeler olarak nitelenebilirler. Kentsel gerçeklikleri kendileri olarak, per se ve bireysel biçimde deneyimlemekten çok, hazır bulduğumuz söylemlerin içinden okuruz. Daha uygun bir anlatımla, aslında kenti değil, önceden yazmış olduklarımızı okuruz. Kentten konuşurken de, elimizde (toplumsal dağarcığımızda) mevcut sonlu sayıda söylemsel ifade ve sorunsalı sonsuz sayıda özgül duruma uyarlayarak düşünür ve konuşuruz; yani onları sürekli yeniden üretiriz. Kuşkusuz bu uyarlama süreçleri eğip bükmeyi, çarpıtmayı, eğretilemeyi, hemen daima başka birçok ilintili gerçekliği görmezden gelmeyi de kapsar. Kitap, yukarıda kısaca değinilen, bu her yer için çok bildik gerçeği, kenti per se okuyamama durumunu problemleştirmek üzere tasarlandı. Okuyucuya zihnindeki söylem ve sorunsalların dekonstrüksiyonlarını yapmasını öneriyor. En azından o söylem ve sorunsalların kolayca feda edilebilir olduğunu ima ediyor. Bunu yaparken, İstanbul un bir Şark kenti olduğuna inananların Oryantalist imgelemleri tabii ki hedef alınıyor. SALT014-İSTANBULLAŞMAK-008

Ama, belki ondan da fazla bu metropolü bir Doğu-Batı gerilimi içinde kavramaya çalışanların Oksidentalist imgelemi hırpalanmak isteniyor. Dolayısıyla, kitaptaki maddeler izleyici-okuyucunun bildiklerini kuşkulu kılmak üzere yazıldılar. İzleyici-okuyucu İstanbul u ne kadar iyi bildiğini, tanıdığını düşünüyorsa, bu maddelerden o kadar rahatsız olacaktır. Amaçlanan da zaten o. İstanbul un eski güzelliklerini yitirdiğini, bir zamanlar ne kadar huzurlu olduğunu, spekülasyonun yıkıcı etkilerini, minareler ve kubbeler kentinin gökdelenler kentine doğru evrildiğini ve daha sayısız benzer saptamaları bu kitapta bir kez daha okumak isteyenler aradıklarını bulamayacaklar. Şu nedenle: Değişimin olağanlığını, yani İstanbul un hep İstanbul kalması nı değil, İstanbul haline gelmesi ni eksen alan bir kitap bu. Kitap, editörler tarafından saptanmış bir dizi başlığın yüzden fazla kişiye yazma teklifiyle sunulması yöntemiyle ortaya kondu. Onlar seçtikleri başlıkları kendilerine editörlerce tanımlanan ana yaklaşım çerçevesinde yazdılar. Bazı başlıklar birden fazla kişi tarafından seçilip yazıldı. Kimi maddelerin birden fazla yazara ait farklı yazımlarının olması bir bakıma çizgidışı sayılabilir. Ancak, bizim yaklaşımımız açısından bu, o maddenin farklı ve çelişik tanımları olduğu değil, yalnızca aynı kavramın birkaç farklı dekonstrüksiyonunun yapıldığı anlamına geliyor. Her maddenin (birden fazla yazımı olanlarda her yazımın) başına orada ele alınan kavramın kısa tanımı gibi işlev gören kısa bir açıklama metni konuldu. Açıklamayı da madde yazarının yazdığı hallerde bu müelliflik durumu ayrıca belirtilmedi. Açıklama, editörler tarafından eklenmişse, sonuna ed. şeklinde not düşüldü. Kavramlardan kitaptaki diğer kavramlara yapılan göndermeler, hem metin içinde, hem de metnin solundaki boşlukta belirtildi. Kitabın sonunda tüm yazarların kısa özgeçmişleri verilmektedir. Bunun amacı okuyucunun olası merakını gidermek değil. Kavramların tarafsız bir sözlükteki gibi tanımlanmadığı bir kitapta, her farklı yazımın hangi mesleki ve/veya bireysel nedenden kaynaklandığının bilinmesinin (ya da tartışılmasının) yararlı olabileceğini düşündük. SALT014-İSTANBULLAŞMAK-09

bölüm 2 İSTANBULLAŞMAK Olgular, Sorunsallar, Metaforlar SALT014-İSTANBULLAŞMAK-010

ACİL EYLEM PLANI Paranoit bir endişeyle beklenen büyük İstanbul depreminin vereceği hasarı azaltmak üzere hazırlanmış önlemler bütünü önerisi. [Ed.] İstanbul için İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından hazırlanan iki önemli çalışmadan birincisi, Japon İstanbul İli Sismik Mikro Bölgeleme Dahil Afet Önleme ve Azaltma Temel Planı Çalışması dır. JICA Raporu Eylül 2002 de tamamlanmıştır. Ayrıca, İBB tarafından İTÜ-YTÜ- BÜ-ODTÜ ye hazırlatılan İstanbul Deprem Mastır Planı (İDMP), Ağustos 2003 tarihinde kamuoyunun gündemine sunulmuştur. JICA çalışması, İstanbul ve çevresi için: 1) Afet önleme ve azaltma planlamaları kapsamında sismik mikro bölgeleme çalışmaları nı entegre etmek ve geliştirmek; 2) Binalara ve altyapıya gelebilecek herhangi bir hasar ve tehlike karşısında şehir genelinde hasar önleme ve azaltma programı önerisinde bulunmak; 3) Arazi kullanım planı, depreme odaklı yasa önerileri vb. konular da dahil olmak üzere afet önleme hususunda önerilerde bulunmak üzere hazırlanmıştır. JICA çalışması, yaklaşık 750.000 bina, 3.040.000 hane ve yaklaşık 9.000.000 nüfusu olan İstanbul da, 7,5 büyüklüğünde bir deprem olursa, 50.000-60.000 civarında ağır hasarlı bina, 500.000-600.000 civarında evsiz aile, 70.000-90.000 civarında ölü, 120.000-130.000 civarında ağır yaralı, 400.000 civarında hafif yaralı olabileceğini ve ortaya 50 milyar ABD doları civarında maddi kayıp çıkacağını hesaplamıştır. JICA raporunun önerileri doğrultusunda hazırlatılan İDMP çalışması ise İstanbul da olası bir deprem tehlikesine (bak. Deprem) karşı mevcut yapıların deprem güvenliklerinin incelenmesi SALT014-İSTANBULLAŞMAK-011

ve gerekli güçlendirmenin yapılmasının yanı sıra, kapsamlı dönüşümün gereği olan ekonomik, toplumsal ve mekansal boyutlar çerçevesinde yasal, örgütsel, teknik ve finansal konulara ilişkin önerilerde bulunmaktadır. Planda, İstanbul da deprem güvenliğinin artırılması için depreme yönelik tüm teknik, idari ve hukuki yapı incelenerek; konu ile ilgili tüm yetki, sorumluluk, ilke ve esasların yanı sıra bölgesel ve ulusal stratejiler belirlenmiştir. İDMP, İstanbul daki deprem risklerinin belirlenmesi ve giderilmesi için, en yüksek riskli bölgeler öncelikli olmak üzere, bir program çerçevesinde eylem planı hazırlanmasını önermektedir. JICA çalışması can kaybını minimize etmek ve zararları azaltmak için yerel tahliye alanlarının oluşturulmasını önermektedir. İstanbul da mevcut parklar ve açık alanların yetersizliği bu alanların elde edilebilirliği konusunda öncelikli kararların alınmasını zorunlu kılmaktadır. İstanbul u kısa vadede deprem riskine dayanıklı hale getirmenin birinci koşulu, yüksek riskli binaların tasfiyesi ve yeniden yapımına ilişkin strateji ve uygulama modellerinin geliştirilmesi ile halkın güvenliğinin sağlanmasına yönelik Acil Eylem Planı nın (ACEP) hazırlanmasıdır. İstanbul da olası depremin riskini en aza indirmeyi hedefleyen ACEP, riskli binaların tasfiyesi, tahliye koridorlarının açılması ve toplanma alanlarının yaratılması için kısa vadeli önlemleri ve kriterleri ortaya koyan bir planlama yaklaşımıdır. ACEP in hedefleri şöyle sıralanabilir: Yüksek risk taşıyan yapıları boşaltmak ve yıkmak; yıkılan yapılarda oturanlara kalıcı veya geçici öneriler sunmak; tahliye koridorları açmak; toplanma alanları oluşturmak; geçici yerleşim alanları hazırlamak; önemli kamu binalarını güçlendirmek; yanıcı-patlayıcı madde depolayan alanları taşımak; acil yardım noktaları oluşturmak. Faruk Göksu >Deprem ADA Dört tarafı Marmara yla çevrili dokuz buçuk İstanbul parçası. SALT014-İSTANBULLAŞMAK-012

Fiziksel coğrafya, size estetik ve hatta ütopik görüneni basit bir dille, tek kalemde öyle bir doğrulukla ifade eder ki; tanımlarına itiraz etmekte bazen zorlanabilirsiniz. Ama ada kavramı fizikselin ötesindedir. Her usta bir veya birçok ada vardır. Ve kimi zaman zihinsel adalar, fiziksel adalarla bütünleşir. İstanbul un adaları da bu düzlemde rollerini oynamış ve halen de oynamaktadır. Kim bilir, belki de adaların şehrin geri kalanına göre biraz daha korunmuş bir ortamı sahneleyebilmesinin nedeni, İstanbullunun denizle imtihanının bir sonucudur. Şehrin içinden geçen deniz, güneydoğuya kıvrılarak adaların İstanbul-İzmit konürbasyonu içerisinde eriyip gitmesine mani olan bir kalkan görevi görür. İstanbul anakarasına fiziksel olarak oldukça yakın ancak ruhsal açıdan da bir o kadar uzak duran bu kara parçaları, güneşin doğuşundan batışına; Sedef/Terevinthos, Büyükada/Prinkipo, Tavşan/Neandros, Heybeli/Halki, Kaşık/Pita, Burgaz/Antigoni, Kınalı/Proti, Yassı/Plati ve Sivri/Oxia olarak sıralanır. Bu dokuz üye, bin yıl önceki bir depremde batan Vordonisi adasının çevresinde, adeta onun cenazesini kutlarcasına dağılmışlardır. Büyük deprem, Vordonisi yle birlikte üzerindeki manastırı ve onu yaptıran Patrik Fotios un mezarını da Marmara nın sığlıklarına çekmiştir. Bununla birlikte, diğer adaların onlarca manastırı halen bakidir. Hemen her tepede ve koyda bir manastır veya şapele rastlamak mümkündür. Hz. İsa, Meryem Ana, Baş Melek Mikail, Aya Yorgi ve Aya Nikola gibi dini figürlere adanmış bu yapılar, İstanbul adalarının geçmiş çağlarda Papaz Adaları olarak anılmasına sebep olmuştur. Doğu Roma ve Bizans zamanlarında başta prensler olmak üzere birçok devlet adamının bu manastırlara sürülmesi sonucunda ise adalar, Gustave Schlumberger in eseri ile meşhur olan Prens Adaları adını almıştır. Günümüzde, bu coğrafyanın adı resmen ve cismen Adalar dır. Ancak yerel halkı ve bilenleri, onlardan kısaca Ada olarak bahseder. Bazen Yassıada gibi hem Sör Henry Bulwer-Lytton a bütün sermayesini yedirten bir zevk adası, hem de ölümcül kararların alındığı bir acı adası olur, ufacık alanlarda devasa çelişkilerin varlığına sebep olurlar; bazen de tabiat ve beşeriyetleri ile en usta edebiyatçıların ve müzisyenlerin ilham kaynağı olurlar. Buralarda matematik işlemez. Ada birçok kişiye aitken, isimsiz bir Rum balıkçısından ünlü SALT014-İSTANBULLAŞMAK-013

devlet adamı, sanatçı veya edebiyatçıya, kısaca hayal eden beher kişiye ait ayrı bir ada mevcuttur. Troçki ye mektuplarını yazdıran Büyükada/ Prinkipo nun ufak bir kesimi ise benim adamdır. Ada mın adı, Fransız ateş tuğlaları ve demiryolu raylarından yapılmış çitlerle çevrili 26 dönümlük bir arazide bulunan Prinkipo Palace tır. O, modern kolonizasyonun (turizmin) yetim kalmış bir ürünüdür (bak. Turizm). Turizmi emperyalizmin çağlar boyunca biçim değiştiren araçlarının en medenisi olarak algılamak mümkündür. Öyle ki; turizm faaliyetleri, öteki dünyanın çekicilik ve zenginliklerinin kan ve zorbalık yerine daha kibar bir yolla elde edilmesini sağlamıştır. Thomas Cook un öncülüğünde başlayan paket turculuktan günümüzün turizm endüstrisine kadar geçen zaman zarfında, kalkınmakta olan ülkeler doğal ve kültürel değerlerini (hammaddelerini) sonuna kadar arza açmış, bunun karşılığında turist gönderen ülkelerdeki büyük tur toptancıları da bu değerleri işleyerek ürüne çevirmiştir. Buna paralel olarak, zincir işletmeler ve referans örgütlerin turist alan ülkelerin konaklama sektörlerindeki yatırım ve yönetim paylarını arttırması ise, endüstriyel sistemin geri dönülemezliğini garanti altına almıştır. 19. yüzyıl İstanbul u da bu turistik modernizasyonun süreç taşlarından biri olmuştur. Avrupa da yükselen Oryantalist (bak. Oryantalizm) merak ile Osmanlı da güçlenen Batılılaşma hareketinin kesiştiği noktada muhteşem bir pazar oluşmuştur. Bu fırsatı en iyi şekilde değerlendiren Yataklı Vagonlar (Wagon Lits) Şirketi ise, amiral gemisi Şark Ekspresi (Orient Express) ile İstanbul u kendine başlıca destinasyon olarak belirlemiştir. Ancak turizmde tam egemenlik için sadece dağıtım ve ulaşım kanallarını kontrol etmek yetmez. Konaklamayı da sağlamak gerekir. Wagon Lits için bu gereği sağlamak, İstanbul gibi modern anlamdaki otelin henüz sadece Galata, Pera ve Adalar da tek tük örneklerle temsil edildiği bir destinasyonda pek de zor olmamıştır. Şirket, 19. yüzyıl sonlarına doğru yan firması olan Büyük Avrupa Otelleri (Compagnie Internationale des Grand Hotels) zinciri adına müşterilerine layık tesisleri İstanbul a kazandırmıştır. İlk olarak 1894 yılında Tarabya da Bosphorus Summer Palace ı, bir yıl sonrasında ise halen anıtsal değerini bir nebze koruyan Pera Palace ı açmıştır. Summer Palace, Boğaz ın terapik nimetlerine ev sahipliği yaparken (Therapia-Tarabya); Pera Palace SALT014-İSTANBULLAŞMAK-014

ise, İstanbul un Kırım Savaşı sonrası en önemli kentsel dönüşüm ikonlarından Grand Rue de Pera sında eğlenmek, o zamanlar bile tarihi olmuş yarımadasında ise öğrenmek isteyenlerin lüks sığınağı olmuştur. Peki, tarihi yarımadada turizm olur da, Büyükada da turizm olmaz mı? Türklerin İstanbul u fethinden itibaren 400 yıl boyunca bir balıkçı köyü olan Büyükada, ani bir kentleşme ile 19. yüzyılın ikinci yarısında yerli ve yabancı birçok elitin uğrak noktası olmuş ve en az Pera kadar Batı tipi otelcilikte ilerlemiştir. Hal böyleyken Büyük Avrupa Otelleri nin bu destinasyona da yatırım yapması kaçınılmaz olmuştur. Profesyonel yatırımcı, adadaki turistik çekiciliğin destinasyona özgü mevsimselliği kıramayacağı bilinciyle hareket ederek, destinasyonun da önüne çıkacak nitelikte ve işlevde bir ürün oluşturması gerektiğini farketmiş ve özel bir konsept seçmiştir: Eşi görülmemiş bir yapı içersinde Monte Carlo tipi Lüks bir Kumarhane Oteli... Sanayi-i Nefise Mektebi nin kurucularından Alexandre Vallaury, mimarı olduğu Prinkipo Palace ı sadece Osmanlı ahşap konut sanatının dev bir örneği olarak tasarlamamıştı. Halen dünyanın en büyük monoblok ahşap yapılarından biri olarak gösterilen ve alabildiğine çamlık bir tepede konumlanarak doğal ve kentsel doku ile yapı ilişkisine artık rastlanması zor bir emsal teşkil eden bu yapı, dış cephesindeki görkemli sadeliğinin yanında karmaşık statiği ve iç mekanlardaki detayları ile de yaşatılması gereken bir okul. Detaylar derken, oymalardan kakmalardan bahsetmiyorum. 100 metrelik geniş cephesinin ortalarında yer alan dikdörtgen pencerelerde kullanılan altın orandan ve bu noktada yapının görkemini unutturan, adadan daha nice yazılı ve görsel yapıtlar çıkmasına neden olacak manzarayı örnekliyorum. Ve bu manzaradan bizi men eden 110 yıllık bir geçmişten... Prinkipo Palace, inşa edildiği 1898-1899 yıllarından günümüze zor bir ömür geçirdi. Yerel halkın onun varlığına karşı tutucu bir yaklaşımda bulunması ve rakip otellerin burada padişah karşıtı toplantılar yapılacağı şeklinde dedikodular yayması, şüpheci ve tedbirci kişiliğiyle ünlü Sultan II. Abdülhamit in kumar bahanesini öne sürerek otelin açılmasını engellemesi için yeterliydi. Kumarhane olmadan yeterince kar edemeyeceğini düşünen Büyük Avrupa Otelleri Şirketi SALT014-İSTANBULLAŞMAK-015

oteli satılığa çıkardı. Önceleri hiçbir alıcı çıkmadı; ta ki Zarifi ailesi önderliğindeki Rum cemaati onu alana kadar... Rumlar, binayı 1894 depreminde ağır zarar gören Yedikule deki yetimhanelerinin ikamesinde kullandılar. Böylece lüks bir kumarhane oteli gibi son derece kapitalist bir işlev için inşa edilen yapı, yardıma muhtaç çocuklara kol kanat geren insani bir misyona sahip oldu. Ancak çocuklara bakarken, kendine bakamaz hale gelmesi, ciddi şekilde yıpranmasına ve 1964 yılında boşaltılmasına sebep oldu. O yıllarda Kıbrıs ta meydana gelen olaylara paralel olarak cezalı konuma düşünce de, yıllar boyu tamir ve bakım göremedi. Sonuçta, yetimhane yetim kaldı. Siyasi ve hukuki kavgalar devam ederken, o önce kişiliğini, sonra çocuklarını ve çatısını yitirdi. Halk arasında ona Al Palas denmesine sebep olan kırmızı aşı boyası ise neredeyse tamamen silindi. O ise rengini zaten çoktan unutmuş bir şekilde yaşam mücadelesi vermekte ve bir yandan da, her şeye inat, bir asrı aşkın süredir açılışını beklemekte... Doğa, Vordonisi yi Marmara ya gömdü. İnsanoğlu da, özünde ne kadar aciz olduğuna bakmaksızın, doğayla eş koşmaya çalışarak, Prinkipo Palace ı tarihe gömecek gibi görünüyor. Ya da o, önce insana sonra da doğaya karşı dik duruşunu koruyarak bir gün tekrar açılacak ve modern görünümlü otellere karşıt bir kültürel turizm öğesi olarak doğumunu durduran tutuculuğa ironik bir gönderme yapacak. Doğrusunu zaman bilir. Bizim için bol, onun için dar olan... Osman Cenk Demiroğlu >Oryantalizm, Turizm AKBİL Akıllı uslu müzikli cici bilet. Küçücük bir aygıt bu. Gündelik işlerin olağan parçası. Asıl amacı bir yerden bir yere giderken sahibine kolaylık sağlamak. Çoğunlukla anahtarlıkların ucundan sallanıyor, bazı özel durumlarda ise bir kartın ucuna iliştirilmiş biçimde cüzdanlarda yerini buluyor. İstanbul da yaklaşık 5 milyon Akbilli var. Hepsi sahip oldukları bu çelik zırhlı elektronik silindiri alıp Akbil satış noktalarında kuyruğa SALT014-İSTANBULLAŞMAK-016

giriyorlar. Gişedeki memura belli bir miktar para, diyelim 20 YTL uzatıp, Akbillerini yirmi Liralık dolduruyorlar. Ya da Akbil 24 dolum makineleri sayesinde bu iletişimden ve -amaç o ki- kuyruklardan kurtuluyorlar. İstanbul da çok sıradan bir işlem bu. Gündelik uzantınızın içi boşaldıkça tekrarlıyorsunuz. Yine de ay başında sıkı bir hesapla maaşınızın veya harçlığınızın tam da yetecek kadarını Akbile yatırmak en makbulü. Ay sonunda beş parasız ama bol kontörlü, ya da hem parasız hem kontörsüz kalmak can sıkıcı olacaktır. İşte bu yüzden, evleri ile işyerleri arasında upuzun mesafeler olan İstanbul un en zorunlu gezginleri, bir ödeyip iki kazandıran aylık abonman seçeneğini tercih ediyorlar. Böylesi bir hesap kitap için motivasyon yüksek: Akbilli günlük koşuşturmacasında vapura, otobüse, teleferiğe, trene, metroya, deniz otobüsüne, tünele, motora, tramvaya, fünikülere ucu ucuna yetişmişken bilet veya jeton almak derdinden muaftır, vakit kaybetmez; Akbilli sistemin işlemesine katkısından ötürü her bindiği toplu taşıma aracında indirimle ödüllendirilir, %8 daha ucuza seyahat eder; demin bindiği Akbilli toplu taşıma aracından inip yenisine binerken daha da büyük bir ödülü hakedendir, bir aktarma ile toplam karını %21 artırır; ayrıca söz konusu Akbilli, çikolata, meşrubat, tuzlu yemiş krizine girerse, belediyenin Akbille çalışan yiyecek-içecek otomatı hizmetinden de faydalanabilir. Kendisi bu gündelik devinimlerinin neticesinden anında haberdar edilir. Bunun için halihazırda birbirine paralel işleyen iki sistem var. Birincisi, her geçişte makinedeki küçük ekranda yazılı olarak beliren, Akbilden düşülen ve Akbilde kalan kontör miktarları bilgisidir. Bu bilgi, kısacık geçiş süresince gözü ekranda olan Akbil sahibine özeldir. Diğeri ise gişe civarındaki herkesin sahiple dolaylı bir ilişkiye girmesine imkan veren, çığırtkan melodilerdir. Sabahın erken saatinde vapur iskelesinde duyulan la-mi sesi, iki olasılığa işaret eder: Sahip ya civarda oturmaktadır ve günün ilk toplu taşıma aracına biniyordur, ya da iskeleye ulaşmak için hala sisteme dahil olmayan dolmuş veya minibüs ile seyahat etmiştir. Yok eğer duyulan ses si-ladiyez-si-dodiyez ise ve anahtarlık tipi Akbilden kaynaklandıysa, sahibin bundan en fazla 90 dakika önce başka bir toplu taşıma aracında yolculuğuna başladığı, şimdiyse günün ilk ak- SALT014-İSTANBULLAŞMAK-017

tarmasını yaptığı kesindir. Ancak aynı ses kart tipi Akbilden yükseliyorsa, bu tiplerde indirimli melodi sabit olduğundan sahibin kaçıncı yolculuğunda olduğunu tahmin etmek imkansızdır. Gişelerin birinden si-mi-ladiyez-si-mi-ladiyez-simi-ladiyez melodisi yükseldiği durumdaysa, sahibin içinden bir küfür savurduğunu hayal etmek işten bile değildir. Çünkü Akbili bitmiştir. Muhtemeldir ki jeton kuyruğu uzun, Akbil satış noktası uzak, Akbil 24 bozuk, vapur ise demir almaktadır. Yazık, bu olay otobüste başına gelseydi, şoförün üşengeç veya dalgın yolcular için sağladığı nakit para karşılığı Akbilini kullandırma hizmetinden yararlanabilirdi. Bu kısacık, tekdüze melodiler, İstanbul da her şehiriçi seyahatinin başlangıcında, yolcular tarafından elbirliği ile icra edilen yeni ve hareketli bestelere dönüşürler. Hatta Akbilli için temelde ürkütücü olan sessizliktir. Eğer gişe önünde dikilerek sırayı tıkayan, panik içinde haşır huşur çantasını karıştıran birini görürseniz anlarsınız. Endişesi yersiz değildir, Akbilin kendisi her neredeyse içinde ya da ucunda entegre olduğu elzem ve özel başka şeyler de oradadır çünkü. Meriç Öner ALIŞVERİŞ MERKEZİ (I) Yeni doğan bir davranış kalıbı, bir varoluş biçimi. [Ed.] Alışveriş merkezleri, shopping centre lar, onların vaatleri; bunların bir kısmı reklamcılığın genel vaatleri, onların Sen de alabilirsin, Sen de yapabilirsin, Sen de olabilirsin leridir. Oralarda önemli olan bu tanıdık söylemin kendisi değil, kurulan bu cümlelerin oraya gelenler için kurulan sahnede gezinenler üzerindeki yatıştırıcı etkisidir. Bu cümleler, burada, bu sahnede gezinenler için, Yürü bu koridorlarda, bir şey alman gerekmiyor, gevşe, kendini iyi hisset demektir. Aynı zamanda Buraya gelen herkes eşittir, en azından aksi ispat edilinceye kadar da. Alışveriş merkezi ütopik bir proje olarak bizi birleştirir mi? Haftasonları önlerinde bir tek içecekle masaları saatler boyunca ele geçirip etrafı süzen varoş gençlerini, zengin semtlerin çocuklarını, küçük çocuklarıyla birlikte hem dolaşıp hem sıkılan genç evlileri, özel dükkan kafelerinde bıkkın, lakayt yüz ifadeleriyle dünyanın en önemli şeyini konuşuyormuş gibi yapan solaryum güzellerini, araba anahtarlarını şakırdatan saçları jöleli genç erkekleri, koridorlardaki metal banklara SALT014-İSTANBULLAŞMAK-018

oturmuş her an ikaz edilmeyi bekleyerek sigara içen tedirgin tipleri, hatta tüketime karşı belli bir ironi kazanmış olduğunu tahmin edebileceğiniz şu havalı çifti bir araya getiren, daha önemlisi birarada tutan ne? Alışveriş yapan herkesin katılabileceği öne sürülen araba çekilişi mi? Herkesin elinde iyi kötü biriken naylon torbalar mı? Hem hepsi hem hiçbiri. Orada gezinenleri, onları dışarıda ne kadar farklı hayatlar beklerse beklesin, o an saran saçma, teatral bir aidiyet duygusu var. Buradayız, iyiyiz, sakiniz, hep birlikte koridorlarda yürüyoruz. Bu aitlik duygusu hem yalancı hem sahici ve alışveriş merkezi alışveriş merkezliğini böyle ifa ediyor. Bir birliktelik vaadi. Fatih Özgüven ALIŞVERİŞ MERKEZİ (II) Kapitalist üretim ilişkilerinin mimarlıkla ifadesi. [Ed.] Çağımızın tüketim katedralleri olarak adlandırılan alışveriş merkezleri gündelik yaşamın ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Artık kent hayatının sokak değil alışveriş merkezleri merkezli geliştiği söylenebilir. Ağ benzeri bir yapılanma ile kent örüntüsünün içine yayılan alışveriş merkezleri oluşturdukları çekim gücü ile kent yaşamını, kamusal hayatı, o kente ait deneyimleri ve kentin ağırlık noktalarını yeni baştan tarif ederler. Bu anlamda kentin yerine ikame etme; kent içinde kent olma iddiasıdır bu. İçlerindeki yapay park ve çocuk oyun alanları, restoran meydanı, çiçekçiler sokağı gibi kente gönderme yapan isimler, alışveriş merkezlerinin bu iddialarının en canlı kanıtıdır. Yarattıkları çekim gücü ile kenti içlerine çekerler ama giriş kapısındaki güvenlik kontrolü ve klimatize ortam benzeri mekanizmalar aynı zamanda bir filtre görevi görür. Bu filtre, sokaktaki olayı, tesadüfleri, gerçek deneyimi dışarıda bırakır; onun yerine önceden kurgulanmış gösterileri ve mutlak kontrolü koyar. İçeride yaratılan hijyenik ve homojen ortam dışarısının, kentin, kirli, tehlikeli, karmaşık ve anlaşılmaz olduğu yanılsamasını yaratır. Kısacası Baudelaire gibi 19. yüzyıl modernistlerini baştan çıkartan ve bir kenti kent yapan tüm kültürel zenginlik ve canlılık dışlanır. Bu anlamıyla kente karşı oldukları bile söylenebilir. Eğer alışveriş merkezinin kökeni aranacak olunursa, Aristide Boucicaut nun 1852 de Paris te SALT014-İSTANBULLAŞMAK-019

Bon Marché adında açtığı perakende satış mağazasını hatırlamak gerekecektir. Bon Marché ile piyasada dolaşıma çıkan ürünlerin tüketilme biçimleri ve bunlara ait mekansal düzenlemeler, geleneksel ilişkilerden (takas, sınırlı ihtiyaçların karşılanması gibi) ve biçimlerden (pazar yeri ya da üretim ile satışın aynı mekanda gerçekleşmesi gibi) ayrılmaya başlamıştır. İlk modern mağaza, parça başına düşük kar oranı ve geniş satış hacmi, sabit fiyat ve herkesin satın alma zorunluluğu olmadan mağazayı gezebilmesi ilkeleri ile geleneksel alışveriş biçimlerinden tümüyle ayrılır. Çağdaş kapitalizmin örgütlenme biçimini, kapitalizmin erken dönemlerinden ayıran en önemli olgu, küreselleşen kapitalizmde vurgunun üretimden tüketime dönmesi, her türlü toplumsal ve ekonomik ilişkinin tüketim merkezli bir söylem üzerine kurulmasıdır. Özellikle 1960 larla beraber toplumbilimlerde, tüketim kavramını ve tüketime dayalı toplumsal yapılanmayı temel alan bir söylemin gelişmesi tesadüf değildir. Toplumsal yapının tüketim ilişkileri temelinde kurulması, toplumsal yapılanmanın fiziki çevresinin de bu tür ilişkilere imkan tanıyacak, bu ilişkileri kolaylaştıracak biçimde oluşmasını gerektirir. Bugün sadece alışveriş merkezleri değil, gündelik yaşamın tüm mekansal görünümleri tüketim ilişkileri çerçevesinde yeniden yapılanmaktadır. Alışveriş merkezleri mağazaların bir araya toplandığı basit birer mekansal örgütlenme olmanın ötesinde, tüketimi manipüle eden tüketim araçlarıdır. Fabrikanın üretimi örgütleyen ve denetleyen bir araç olmasına paralel, çağdaş alışveriş merkezleri ve hipermarketler gibi tüketim mekanları da tüketimi örgütleyen ve denetleyen araçlardır. Fabrika, üretimi mekan-zaman çerçevesinde yeniden organize eden bir araçtır. Çalışmanın ritmi, emeğin nasıl ve hangi koşullar altında kullanılacağı, fabrikanın mekansal örgütlenmesi tarafından belirlenir. Daha önceki dönemlerle karşılaştırıldığında fabrika, ortalıkta dolaşan ve kendi gündelik hayatı içinde görev-öncelikli olan emeğin, zaman-öncelikli olarak belirli gün ve saatlerde, belirli bir mekanda yoğunlaşması ve zapturapt altına alınmasının aracıdır. Fabrikanın üretim alanında yaptığını, alışveriş merkezi tüketim alanında yapar. Devir süresini sürekli kısaltmak zorunda olan sermaye, üretimi fabrika temelinde örgütlediği gibi, tüketimi de tüketim araçlarının kendine özgü mekansal biçimlenmesi çerçevesinde örgütlemektedir. SALT014-İSTANBULLAŞMAK-020