AGGA-YUNANİSTAN DAVASI ( No:3) Başvuru no: 32186/02

Benzer belgeler
EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE GÜNGİL TÜRKİYE. (Başvuru no /03 ) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRAZBURG. 10 Mart 2009

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE. ZEYTİNLİ/TÜRKİYE (Başvuru no /04) KARAR STRAZBURG. 26 Ocak 2010

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM KARAR BARIŞ DERİN BAŞVURUSU. (Başvuru Numarası: 2014/13462)

A V R U P A K O N S E Y Đ

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ UYGULAMA TALİMATI 1 ADİL TAZMİN TALEPLERİ

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE. ERTÜRK/TÜRKİYE (Başvuru no /02) KARAR STRAZBURG. 12 Nisan 2005

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ ÜÇÜNCÜ DAİRE ŞENOL ULUSLARARASI NAKLİYAT, İHRACAT VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no:75834/01)

AVRUPA ĐNSAN HAKLARI MAHKEMESĐ

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ DÖRDÜNCÜ DAİRE. Gümüşten -Türkiye Davası (Başvuru no: 47116/99)

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

ÜYE ROBERT CAROLAN TARAFINDAN BİLDİRİLEN KARŞIOY VE MUTABIK GÖRÜŞ YAZISI

ĐKĐNCĐ DAĐRE FETHULLAH AKPULAT - TÜRKĐYE DAVASI. (Başvuru no: 22077/03) KARAR STRAZBURG. 15 Şubat 2011

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE. YER VE GÜNGÖR/TÜRKİYE (Başvuru no /06 ve 48581/07) KARAR STRAZBURG.

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE. GEÇGEL ve ÇELİK/TÜRKİYE (Başvuru no. 8747/02 ve 34509/03) KARAR STRAZBURG.

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ. MEHMET MÜBAREK KÜÇÜK - TÜRKİYE DAVASI (Başvuru no:7035/02) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRASBOURG.

KABUL EDİLMEZLİK KARARI

AİHS İN 41. MADDESİ UYARINCA YAPILACAK TAZMİNAT TALEPLERİNE DAİR YÖNERGE *

CONSEIL DE L'EUROPE AVRUPA KONSEYİ AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ KARAMAN VE BEYAZIT - TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no: 73739/01) KARAR STRAZBURG

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE NİN SARAR / TÜRKİYE KARARI * ** (Başvuru no. 1947/09, Karar Tarihi: 27 Mart 2012)

ĐKĐNCĐ DAĐRE EYÜP KAYA TÜRKĐYE DAVASI. (Başvuru no: 17582/04) STRAZBURG. 23 Eylül 2008

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM KARAR ŞEHRİBAN COŞKUN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU. (Başvuru Numarası:2014/11376)

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE ERHUN -TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru numaraları: 4818/03 ve 53842/07) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRAZBURG

İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ KARARLARI

CONSEIL DE L EUROPE AVRUPA KONSEYİ AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ. İKİNCİ DAİRE KANAT ve BOZAN -TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no:13799/04)

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE MEHMET SELÇUK - TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no: 13090/04 ) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRAZBURG.

COUNCIL OF EUROPE AVRUPA KONSEYİ AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ ÜÇÜNCÜ DAİRE CANPOLAT TÜRKİYE. (Başvuru no /00) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRAZBURG

CONSEIL DE L'EUROPE AVRUPA KONSEYĐ AVRUPA ĐNSAN HAKLARI MAHKEMESĐ KANĐOĞLU VE DĐĞERLERĐ - TÜRKĐYE DAVASI. (Başvuru no:44766/98, 44771/98 VE 44772/98)

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE. KESHMIRI/TÜRKİYE (Başvuru no /08) KARAR STRAZBURG. 13 Nisan 2010

KABUL EDİLMEZLİK KARARI

ANAYASA MAHKEMESİNDEN VERGİ USUL KANUNUYLA İLGİLİ BİREYSEL BAŞVURUYA İLİŞKİN YETKİSİZLİK KARARI

KABUL EDİLMEZLİK KARARI

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ ÜÇÜNCÜ DAİRE. TACİROĞLU - TÜRKİYE (Başvuru no /02) KARAR STRAZBURG. 2 Şubat 2006

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ MEHMET ÖZEL ve diğerleri - TÜRKİYE DAVASI (Başvuru no: 50913/99) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRASBOURG.

KABUL EDİLMEZLİK KARARI

Yeni İş Mahkemeleri Kanununun Getirdiği Değişiklikler

COU N CI L OF KONSEYĐ

CONSEIL DE L'EUROPE AVRUPA KONSEYĐ AVRUPA ĐNSAN HAKLARI MAHKEMESĐ KONUK - TÜRKĐYE DAVASI. (Başvuru no: 49523/99) KARAR STRAZBURG.

İKİNCİ DAİRE BAYAR / TÜRKİYE (NO.5) KARAR STRAZBURG. 25 Mart 2014

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ DÖRDÜNCÜ DAİRE NACARYAN VE DERYAN - TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no:19558/02 ve 27904/02 )

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA ĐNSAN HAKLARI MAHKEMESĐ

İKİNCİ DAİRE KABUL EDĠLEBĠLĠRLĠK HAKKINDA KARAR

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM KARAR NURAN CEYLAN ÖZBUDAK BAŞVURUSU. (Başvuru Numarası: 2014/2890)

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE. YILDIZ YILMAZ/TÜRKİYE (Başvuru no /01) KARAR STRAZBURG. 11 Ekim 2005

KABUL EDİLMEZLİK KARARI

KABUL EDİLMEZLİK KARARI

Ulusal Mevzuatın AİHM Yargılamasındaki Rolüne Dair Kısa Bir Değerlendirme

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

ANAYASA MAHKEMESİ NE BİREYSEL BAŞVURU YOLU AÇILDI

COUNCIL OF EUROPE AVRUPA KONSEYİ AVRUPA ĐNSAN HAKLARI MAHKEMESĐ ĐKĐNCĐ DAĐRE ÇATAK TÜRKĐYE DAVASI. (Başvuru no: 26718/05) KARAR STRAZBURG.

AVRAPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE

KABUL EDİLMEZLİK KARARI

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE S.S. BALIKLIÇEŞME BELDESİ TARIM KALKINMA KOOPERATİFİ VE DİĞERLERİ - TÜRKİYE DAVASI

KABUL EDİLMEZLİK KARARI

ĐKĐNCĐ DAĐRE KARAR. Başvuru n o 43627/09 Misak HAÇĐKOĞLU/TÜRKĐYE STRAZBURG

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ İKİNCİ BÖLÜM KARAR. Başvuru Numarası: 2013/8492. Karar Tarihi: 8/9/2014 İKİNCİ BÖLÜM KARAR

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

SEYFULLAH TOSUN ANAYASA MAHKEMESİ NE BİREYSEL BAŞVURUDA MASUMİYET KARİNESİ

CON S EI L D E KONSEYĐ

İNSAN HAKLARINI VE TEMEL ÖZGÜRLÜKLERİ KORUMA SÖZLEŞMESİ PROTOKOL No. 7

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

KABUL EDİLMEZLİK KARARI

KABUL EDİLMEZLİK KARARI

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE PARSIL/TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no: 39465/98) KARAR STRAZBURG. 26 Nisan 2005

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE. ZÖHRE AKYOL/TÜRKİYE (Başvuru no /03) KARAR STRAZBURG. 4 Kasım 2008

KAYA VE SEYHAN/TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no: 30946/04) Strazburg 15 Eylül 2009

KABUL EDİLMEZLİK KARARI

heyetine cevap vermekten kaçınarak 3 Şubat, 7 Nisan ve 12 Mayıs 1994 tarihlerinde yapılan duruşmalara katılmamıştır.. HUKUK AÇISINDAN I. AİHS NİN 10.

CONSEIL DE L EUROPE AVRUPA KONSEYĐ AVRUPA ĐNSAN HAKLARI MAHKEMESĐ ĐKĐNCĐ DAĐRE ADNAN ÖZDEMĐR -TÜRKĐYE DAVASI. (Başvuru no:4574/06)

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ ÜÇÜNCÜ DAİRE EVRENOS ÖNEN - TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no: 29782/02) KARAR STRAZBURG. 15 Şubat 2007

ĐKĐNCĐ DAĐRE. (Başvuru no. 7971/07) KARAR STRAZBURG. 28 Mayıs 2013

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM KARAR BİLAL MÜŞTAK BAŞVURUSU. (Başvuru Numarası: 2014/233)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM KARAR BÜLENT UĞURLU VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU. (Başvuru Numarası: 2014/13364)

Serkan Cengiz / Avukat

SİRKÜLER İstanbul, Sayı: 2019/078 Ref: 4/078

ĐKĐNCĐ DAĐRE. (Başvuru No. 4062/07) KARAR STRASBOURG. 28 Ağustos 2012

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE SERİN -TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no:18404/04) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRAZBURG.

ĐKĐNCĐ DAĐRE. (Başvuru No /07) KARAR STRAZBURG. 24 Eylül 2013

İŞLETME İLE ORTAKLARI ARASINDAKİ PARASAL TRAFİĞİN BANKALAR ARACILIĞIYLA TEVSİKİ ZORUNLU MU?

KABUL EDİLMEZLİK KARARI

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /18-21

KABUL EDİLMEZLİK KARARI

Dr. SEYİTHAN GÜNEŞ Emekli Hakim HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI

KABUL EDİLMEZLİK KARARI

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ APOSTOLİDİ VE DİĞERLERİ- TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no:45628/99) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ (ADİL TATMİN) STRAZBURG

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ

CONSEIL DE L'EUROPE AVRUPA KONSEYĐ AVRUPA ĐNSAN HAKLARI MAHKEMESĐ ĐKĐNCĐ DAĐRE MEHMET ZÜLFĐ TAN - TÜRKĐYE DAVASI. (Başvuru no: 31385/02)

KABUL EDİLMEZLİK KARARI

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararı

ĐKĐNCĐ BÖLÜM. (Başvuru No /03) KARAR. (Adil tazmin) STRAZBURG. 24 Eylül 2013

KABUL EDİLMEZLİK KARARI

KABUL EDİLMEZLİK KARARI

Transkript:

Türkiye Barolar Birliği Dergisi Mart- Nisan 2007 Sayısı İngilizce özgün metninden çevirenler; Elif Ekinci/Avukat 1, Serkan Cengiz/Avukat 2 AGGA-YUNANİSTAN DAVASI ( No:3) Başvuru no: 32186/02 Agga-Yunanistan davasında ( Başvuru no:3); Başkan, Yargıçlar L.LOUCAİDES, C.L.ROZAKİS, F.TULKENS, E.STEİNER, K.HAJİYEV, D.SPİELMANN, S.E.JEBENS, ve Daire Yazı İşleri Müdürü S. NİELSEN den oluşan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (Birinci Daire), 22 Haziran 2006 tarihinde yaptığı oturum sonrasında aynı gün aşağıdaki şekilde karar vermiştir: USUL İŞLEMLERİ 1. Bu dava, Yunan vatandaşı Mehmet Agga (başvurucu) tarafından Yunanistan Cumhuriyeti aleyhine İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına Dair Sözleşme nin (Sözleşme) 34.maddesi uyarınca 6 Ağustos 2006 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ne yapılan başvurudan ( no:32186/02) kaynaklanmaktadır. 2. Başvurucu, Komoniti de (Kuzey Yunanistan) 3 görev yapan avukat Mr.S.Emin tarafından temsil edilmiştir. Yunan Hükümeti (Hükümet) Devlet Hukuk Konseyi danışmanı Mr V. Kyriazopoulos ve Devlet Hukuk Konseyi nde hukuksal yardımcı olarak çalışan Mrs M. Papida tarafından temsil edilmiştir. 3. Başvurucu, özellikle tanınan bir dinin resmi görevlisinin yetkilerini gasp etmekten dolayı mahkum edilmesi nedeniyle Sözleşme nin 9. ve 10. maddelerinde yer alan haklarının ihlal edildiği yönünde iddialarda bulunmuştur. 4. Başvuru, Mahkeme nin 1. Daire sine havale edilmiştir (Mahkeme İç Tüzüğü, md.52/1). Bu Daire içinde davayı inceleyecek olan heyet, Sözleşme nin 27/1 maddesi ve İç Tüzük ün 26/1 maddesi uyarınca oluşturulmuştur. 1 Avukat, İzmir Barosu Üyesi elifekinci80@yahoo.com 2 Avukat, İzmir Barosu Üyesi 3 Gümilcine (Ç.N)

5. Mahkeme, 1 Kasım 2001 tarihinde Dairelerinin yapısını değiştirmiştir (İç Tüzük, md. 25/1). Dava, yeni oluşturulan Birinci Daire ye gönderilmiştir (İç Tüzük, md. 52/1). 6. Daire, 5 Nisan 2005 tarihli kararıyla başvuruyu kabuledilir bulduğunu açıklamıştır. 7. Başvurucu ve Hükümet, davanın esasına ilişkin değerlendirmelerini sunmuşlardır (İçtüzük, md. 59/1). OLGULAR I. DAVADAKİ OLAYLAR 8. Başvurucu, 17 Ağustos 1990 tarihinde sorumluluk bölgesindeki camilerde ibadetlere katılan Müslümanlar tarafından Xanthi müftüsü olarak seçilmiştir. Yunan Devleti ise bölgede görev yapmak üzere bir başka müftü atamıştır. Buna rağmen, başvurucu görevden geri çekilmeyi reddetmiştir. 9. Başvurucu aleyhine, 11 Şubat 1996 ve 17 Şubat 1996 tarihlerinde Xanthi müftüsü sıfatıyla resmi bildiriler imzalaması ve bunları yayınlaması nedeniyle tanınan bir din in resmi görevlisinin yetkilerini gasp etmekten dolayı Ceza Kanunu nun 175. maddesi uyarınca dört ayrı ceza kovuşturması başlatılmıştır. 10. Başvurucu davalar boyunca kendi seçtiği avukatlar tarafından yasaya (hukuka) uygun olarak temsil edilmiştir.ulusal mahkemeler davalı ve davacıya ait çok sayıda tanık dinlemiştir. 11. Lamia Tek Hakimli İlk Derece Ceza Mahkemesi, 11 Aralık 1997 tarihinde, Xanthi müftüsü sıfatıyla resmi bildiriler yayınlaması ve bunları imzalamasından dolayı başvurucuyu açılan ilk üç davada suçlu bulmuştur (karar no: 3913/1997, 3914/1997, 3915/1997). Lamia Tek Hakimli İlk Derece Ceza Mahkemesi (monomeles plimmeliodikio), 1 Aralık 1999 tarihinde, başvurucuyu dördüncü davada da aynı gerekçeyle suçlu bulmuştur (Karar no. 4919/1999). Başvurucu kararları temyiz etmiştir. 12. Lamia 3 Hakimli İlk Derece Ceza Mahkemesi (trimeles plimmeliodikio), 31 Mayıs 2000 tarihinde dört davada da başvurucunun mahkumiyeti ile sonuçlanan kararları onamıştır. Hükmedilen toplam 8 ay hapis cezası para cezasına çevrilmiştir (Karar no: 1654/2000, 1655/2000, 1656/2000 ve 1657/2000). Başvurucu, bu mahkumiyet kararlarının Sözleşme nin 6., 9. ve 10. maddelerini ihlal ettiğini ileri sürmektedir. 13. Temyiz Mahkemesi, 8 Mart 2002 tarihinde, her dört dava ile ilgili olarak da başvurucunun temyiz taleplerini reddetmiştir. Temyiz Mahkemesi, Ceza Kanunu nun 175. maddesinde yer alan suçun, tanınan bir dinin resmi görevlisi adı altında ve bu din görevlisine ait olan idari yetkilerden birisinin kullanılması sırasında işlendiğini belirtmiştir Temyiz Mahkemesi, başvurucunun Xanthi müftüsü gibi davranması ve görüntü sergilemesi nedeniyle bu suçu işlediğini belirtir. Mahkeme, buna ilaveten, başvurucunun mahkumiyetinin Sözleşme nin 9. ve 10. maddelerine aykırı olmadığını; zira başvurucunun dini inancından

veya birtakım görüşlerini ifade etmesinden dolayı değil, bir müftünün yetkilerini zorla gasp etmesi nedeniyle cezalandırıldığını belirtmiştir. Sözleşmenin 6. maddesi ile ilgili olarak, Temyiz Mahkemesi, başvurucunun dava boyunca kendi seçtiği avukatlar tarafından kanuna uygun olarak temsil edildiğini ve tüm savunma haklarından faydalandığını belirtmiştir (hüküm no. 304/2002). II. İLGİLİ İÇ HUKUK VE UYGULAMA 14. İlgili iç hukuk ve uygulama, 17 Ekim 2002 karar tarihli, 50776/99 ve 52912/99 başvuru numaralı Agga- Yunanistan (no. 2) davasında (33-44 nolu paragraflar arasında) yer almaktadır. HUKUK I. SÖZLEŞMENİN 9. MADDESİNİN İHLALİ İDDİASI 15. Başvurucu, mahkumiyet kararının Sözleşme nin 9. maddesini ilgilendirdiğini ileri sürmüştür. Madde aşağıdaki gibidir: 1. Herkes düşünce, vicdan, din özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, din veya inanç değiştirme özgürlüğü ile tek başına veya topluca, açıkça veya özel tarzda ibadet, öğretim, uygulama ve ayin yapmak suretiyle dinini veya inancını açıklama özgürlüğünü de içerir. 2. Din veya inancını açıklama özgürlüğü ancak kamu güvenliğinin, kamu düzeninin, genel sağlığın, veya ahlakın ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için demokratik bir toplumda zorunlu tedbirlerle ve yasayla sınırlanabilir. A. Tarafların iddiaları 16. Hükümet, ilk olarak başvurucunun yayınladığı resmi bildirilerin içerikleri nedeniyle değil sadece Xanthi müftüsü gibi davranması gerekçesiyle mahkum edildiğini savunmuştur. Sonuç olarak, burada başvurucunun dini inançlarını ifade etme hakkına bir müdahale söz konusu değildir; zira Sözleşme nin 9. maddesi, başvurucuya tanınan bir din in resmi görevlisinin yetkilerini gasp etme hakkı vermemektedir. 17. Hükümet, müdahale söz konusu olsaydı dahi, bu müdahalenin Sözleşme nin 9. maddesinin 2. bendi uyarınca her halükarda haklı olacağını savunmuştur. İlk olarak, Hükümete göre, Atina Barış Antlaşması 4 yürürlükte değildir ve başvurucunun iddialarının mevcut davaya uygulanan Ceza Kanunu nun 175. maddesi uyarınca değerlendirilmesi gerekmektedir. 4 1913 Atina Antlaşmasında Müslüman cemaatin özerkliğine ve hiyerarşik yapısına dokunulmayacağı, müftülerin Müslüman seçmenleri tarafından seçileceği belirtilmiştir. 1920 tarihli ve 2345 sayılı yasaya göre azınlık dini kurumlarını kendi özgür iradesiyle oluşturur ve müftülerini seçer. 24 Aralık 1990 da çıkartılan bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile 2345 sayılı yasa yürürlükten kaldırarak müftüler, valiler tarafından atanmaya başlanmıştır.(ç.n)

Bu görüşe göre, hükümet, müdahalenin Ceza Kanunu nun 175. maddesi ile hukuk tarafından düzenlenmiş olduğunu iddia etmiştir. Bu madde, mahkemeler tarafından başvurucunun mahkumiyetini öngörülebilir kılacak bir şekilde yorumlanmıştır. Söz konusu müdahalenin meşru bir amacı bulunmaktadır. Ulusal mahkemeler, meşru müftünün yetkisini koruyarak, özel olarak dini topluluklarda ve genelde toplumda düzeni korumaya çalışmıştır. Ulusal mahkemeler, aynı zamanda Devletlerin üzerinde sınırsız takdir hakkını kullanabildiği bir alanda ülkenin uluslararası ilişkilerini korumaya çalışmıştır. 18. Buna ilaveten, hükümet, müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olduğunu savunmuştur. Müftüler, bir çok ülkede devlet tarafından atanmaktadır. Dahası, müftüler, Yunanistan da önemli adli görevler ifa etmektedirler ve yargılama yapan kişiler halk tarafından seçilemezler. Hükümet, Xanthi de şu an 2 müftü olduğunu, bu nedenle mahkemelerin Müslümanlar arasında; Müslümanlar ve Hıristiyanlar arasında; ve Türkiye ve Yunanistan arasında gerilim yaratmamak için yetkisiz müftüyü mahkum etmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Mahkemeler, 175. maddedeki suçun din görevlisinin yetkilerinin gerçekten yerine getirildiği esnada işlendiğini belirtmiştir. Mahkemeler, aynı zamanda, başvurucunun söz konusu davranışlarının kanunda açıkça belirtilen bir müftünün idari vazifeleri kapsamında yer aldığını belirtmiştir. 19. Başvurucu hükümetin savunmalarına katılmamaktadır. Başvurucuya göre, Atina Barış Antlaşması nın halen yürürlüktedir (bkz. Agga v. Yunanistan, no. 2, yukarıda belirtilen karar, 33-36). Dahası, başvurucu, Thrace da yaşayan Müslümanların 2345/1920 sayılı Kanun un yürürlükten kaldırılmasını hiçbir zaman kabul etmediğine dikkat çekmiştir. Son olarak, Yunanistan daki Hıristiyanların dini liderlerini seçme haklarının olduğunu ve Müslümanların bu olanaktan mahrum bırakılmalarının ayrımcı muamele oluşturduğunu ileri sürmüştür. 20. Başvurucu, mahkumiyetinin kendini dini lider olarak benimseyen kişiler ile birlikte dinini özgürce yerine getirme hakkına müdahale oluşturduğunu iddia etmektedir. İlaveten, mahkumiyetinin kanun tarafından öngörülmediğini belirtmiştir. Bu hususta, Atina Barış Antlaşması nın halen yürürlükte olduğunu, Yunanistan Başbakanının bu hususu 1923 Lozan Barış Antlaşması na yol açan diplomatik konferansta kabul ettiğini belirtmiştir. Dahası, Temyiz Mahkemesi, yakın zamanlarda verdiği bir kararda Atina Barış Antlaşması nın geçerliliğinin devam ettiğini onaylamıştır ve hukuk alanında faaliyet gösteren bilim adamları da aynı görüştedirler. Müslümanlar, 2345/920 sayılı Kanun un yürürlükten kalkmasını hiçbir zaman kabul etmemiştir. Başvurucu, son olarak, mahkumiyetinin demokratik bir toplumda gerekli olmadığını; zira Yunanistan da Hıristiyanların ve Musevilerin dini liderlerini seçme hakları olduğunu ve Müslümanların böyle bir olanaktan mahrum bırakılmalarının ayrımcı muamele oluşturduğunu ileri sürmüştür.

B. Mahkemenin değerlendirmesi Serkan Cengiz Avukatlık ve Danışmanlık Bürosu 21. Mahkeme, başvurucunun Sözleşme nin 9. maddesinde yer alan hakkına müdahale edilip edilmediğini; eğer bir müdahale varsa, Sözleşme nin 9. maddesinin 2. bendi uyarınca bu müdahalenin kanun tarafından öngörülmüş olup olmadığını, meşru bir amaç taşıyıp taşımadığını ve demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığını göz önünde bulundurmakla mükelleftir. 1. Bir müdahalenin varlığı 22. Mahkeme, din özgürlüğünün birey vicdanının temel bir öğesi olmasının yanı sıra; bu özgürlüğün aynı zamanda kişinin diğerleriyle toplu olarak ve aleni şekilde ibadet ederek ve dinini öğreterek dinini ortaya koyma özgürlüğünü de kapsadığını yinelemiştir (bkz. diğerleri arasından, Kokkinakis / Yunanistan, 25 Mayıs 1993 tarihli karar, A serisi, no.260,sf.17/31) 23. Mahkeme, buna ilaveten, başvurucunun tanınan bir dinin resmi görevlisinin yetkilerini gasp etmekten mahkum edildiğini yineler. İlgili ulusal mahkeme kararında da ortaya konulduğu gibi başvurucunun mahkumiyetinin sebebi, başvurucunun Xanthi müftüsü sıfatıyla dini içerikli resmi bildiriler yayınlamış olmasıdır. Bu şartlarlar dahilinde, Mahkeme, başvurucunun mahkumiyetinin, Sözleşme nin diğerleriyle birlikte toplu halde ve aleni şekilde... dinini ortaya koymak için,.ibadet ederek ve dinini öğreterek gibi ifadeler içeren 9/1 maddesi ile garanti altına alınan din özgürlüğü hakkına müdahale oluşturduğunu belirtmiştir (Serif / Yunanistan, Başvuru no. 38178/97, 39, AHİM 1999-IX). 2. Kanun tarafından öngörülebilir olma 24. Taraflar, mevcut müdahalenin kanun ile düzenlenmiş olup olmadığı hususunda anlaşamamış olmalarına rağmen Mahkeme bu mesele hakkında karar vermeyi gerekli görmemiştir. Zira diğer nedenler sebebiyle başvurucunun mahkumiyeti her halükarda Sözleşme nin 9. maddesi ile bağdaşmamaktadır (Agga / Yunanistan (no. 2), yukarıda bahsedilen karar, 54). 3. Meşru amaç 25. Mahkeme, mevcut davadaki müdahalenin Sözleşme nin 9/2 maddesi uyarınca meşru bir amacı olduğunu kabul etmiştir. Bu amaçlardan en önemlisi kamu düzeninin korunmasıdır. Mahkeme, bu bağlamda başvurucunun bölgedeki Müslüman cemaatinin dini lideri olduğunu iddia eden tek kişi olmadığını ve yetkililerin 20 Ağustos 1991 tarihinde bir başka kişiyi de Xanthi müftüsü olarak atadıklarını ifade etmiştir (Agga / Yunanistan (no. 2), yukarıda bahsedilen karar, 55). 4. Demokratik bir toplumda gereklilik 26. Mahkeme, Sözleşme de yer aldığı manada, düşünce, inanç ve din özgürlüğünün demokratik bir toplumun temel öğelerinden biri olduğunu yineler.

Demokratik bir toplumda doğası gereği bulunan çoğulculuk, yüzyıllar içinde ve birçok güçlük içinde kazanılmış olup varlığı yukarıda belirtilen özgürlüğe bağlıdır. Demokratik bir toplumda çeşitli dini grupların menfaatlerini uzlaştırmak amacıyla din özgürlüğüne sınırlamalar konulmasının gerekli olabileceği de bir gerçektir (bkz. Kokkinakis / Yunanistan, yukarıda bahsedilen karar, prg. 17 ve 18, 31 ve 33). Durum bu olmakla beraber, bahsi geçen kısıtlamaların zorunlu sosyal bir ihtiyacı karşılaması ve izlenen meşru amaçla orantılı olması gerekir (bkz, diğerleri arasında, Wingrove / Birleşik Krallık, 25 kasım 1996 tarihli karar, İlam ve Karar Raporları, 1996-V, p. 1956, 53). 27. Mahkeme, aynı başvurucuya ait ve aynı olguları içeren dava ile ilgili 2 numaralı Agga- Yunanistan kararında (yukarıda bahsedilen karar), başvurucunun Ceza Kanunu nun 175. ve 176. maddelerine bağlı olarak mahkum edilmesinin Sözleşme nin 9. maddesinin ihlali anlamına geldiği yönlü tespitini yineler. Mahkeme ilgili kararında özellikle şu hususları vurgulamıştır: ( ) başvurucuyu mahkum eden ulusal mahkeme, hükme esas olan kararında başvurucunun yasal sonuçlar doğuracak belirli bir hareketine değinmemiştir. Yerel mahkeme, başvurucuyu dini içerikli resmi bildiriler yayınlaması ve bu bildirileri Xanthi müftüsü sıfatıyla imzalaması gibi basit bir gerekçeyle mahkum etmiştir. Dahası, kararda başvurucunun Xanthi deki Müslüman cemaatin en azından bir kısmının desteğine sahip olduğu hususu tartışılmamıştır. Bununla beraber, Mahkeme ye göre, kişinin kendisini sadece kendisini takip etmeye istekli bir grubun dini lideri olarak tanıtması nedeniyle cezalandırılması, demokratik bir toplumdaki dini çoğulculuğu sağlama isteği ile uyuşmaz.( ) Mahkeme, başvurucunun, müftülere ya da tanınan bir dinin diğer görevlilerine ait yasalarda yer alan hukuki ve idari yetkileri kullanmaya teşebbüs ettiğine dair bir delilin bulunmadığını da belirtir. Son olarak, Mahkeme, demokratik toplumlarda Devletlerin dini toplulukların mevcudiyeti sürdürmelerini veya bu toplulukların başına dini bir lider getirilmesini sağlamak için önlemler alması gerektiği fikrini benimsemez. ( ) gerilim yaratılmasına dair genel referans dışında, Hükümet, Xanthi de 2 dini lider bulunmasının bölgede yaşayan Müslümanlar arasında yarattığı yada ileride yaratabileceği karışıklığı hiç dikkate almamıştır. Dahası, Mahkeme, Müslümanlar ve Hıristiyanlar arasında veya Yunanistan ve Türkiye arasında gerilim riskinin haklı varlığını belirleyici, çok uzak ihtimallerden öte somut hiçbir kanıt gösterilememiş olduğunu belirtir. 28. Görülmekte olan davaya dönülecek olursa, Mahkeme, başvurucunun, Devletin veya Belediye yetkilisinin yetkilerini kasıtlı olarak gasp etme eyleminden dolayı, bu eylemi suç olarak düzenleyen Ceza kanunu nun 175. maddesi uyarına mahkum edildiğini incelemiştir. Bununla beraber, Mahkeme, 2 numaralı Agga-Yunanistan kararında da incelemiş olduğu gibi, başvurucuyu mahkum eden ulusal mahkeme kararında başvurucunun yasal etkiler doğuracak herhangi bir özel eylemine değinilmediğine dikkat çekmiştir. Aksine, ulusal mahkeme, başvurucuyu dini içerikli mesajlar yayınladığı ve bu mesajları da Xanthi müftüsü olarak imzaladığı gerekçesiyle mahkum etmiştir. 29. Yukarıda belirtilen olaylar ışığında, Mahkeme, yukarıda bahsi geçen konuyla ilgili daha önce vermiş olduğu kararda belirtilmiş olan gerekçeden ayrılmasını gerektirecek herhangi bir gerekçe bulamamıştır. Mahkeme, özellikle, başvurucunun 175. madde uyarınca mahkum edilmesini davadaki olayın şartlarına göre haklı kılacak zorunlu bir sosyal ihtiyaç olgusunun belirtilmemiş olduğunu dile getirir.

Sonuç olarak, Sözleşme nin 9/2 maddesi uyarınca kamu düzenini korumak amacıyla başvurucunun ibadetle ve öğreterek, diğerleriyle topluluk içinde ve aleni şekilde dinini ortaya koyma hakkına yapılan müdahale, demokratik bir toplumda zorunlu değildir. (bkz. Agga / Yunanistan (no. 2), yukarıda belirtilen karar, 61). Bu nedenle, incelenmekte olan davada Sözleşme nin 9. maddesinin ihlali söz konusudur. II. SÖZLEŞMENİN 10. MADDESİNİN İHLALİ İDDİASI 30. Başvurucu, yukarıdaki iddialarının yanı sıra, yazılı olarak sunduğu birtakım görüşlerinden dolayı mahkum edilmesi nedeniyle de Sözleşme nin 10. maddesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir. Söz konusu madde aşağıdaki gibidir: 1. Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber ve fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmalarına engel değildir. 2. Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün ve ya kamu güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın korunması veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngörülen bazı biçim koşullarına, sınırlamalara ve yaptırımlara bağlanabilir. 31. Mahkeme, 9. maddenin ihlal edildiğine dair tespitlerin belirlenmesinden sonra, 10. maddesinin uygulanmasını gerektirecek ayrı bir olayın var olmaması nedeniyle Sözleşme nin 10. maddesinin ihlal edilip edilmediğine dair ayrı bir değerlendirmeyi gerekli görmemiştir. III. SÖZLEŞMENİN 41. MADDESİ UYARINCA BAŞVURU 32. Sözleşme nin 41. maddesi şöyledir: Mahkeme işbu Sözleşme ve protokollerinin ihlal edildiğine karar verirse ve ilgili Yüksek Sözleşmeci Taraf ın iç hukuku bu ihlali ancak kısmen telafi edebiliyorsa, Mahkeme, gerektiği takdirde, zarar gören tarafın hakkaniyete uygun bir surette tatminine hükmeder. A. Tazminat 33. Başvurucu, iddiasını destekleyici herhangi bir belge ileri sürmeden, Lamia üç Hakimli İlk derece Ceza Mahkemesi tarafından ödemeye mahkum edildiği para cezasına mukabil olarak 1,848.86 Avro tutarında maddi tazminat talebinde bulunmuştur. Buna ilaveten, 10,000 Avro da manevi tazminat talep etmiştir. 34. Hükümet sözcüsü, başvurucunun sadece gerçekten katlandığı zararların tazmin edilmesi gerektiğini ileri sürmüş ve başvurucunun manevi tazminat talebi ile ilgili olarak, Sözleşme nin 9. maddesinin ihlal edildiğinin tespit edilmesinin kendi içinde Sözleşme nin 41. maddesinin amaçları bakımından yeterli bir adil tatmin oluşturduğunu belirtmiştir.

35. Mahkeme, başvurucunun herhangi bir para cezası ödediğini ispatlayamadığını incelemiştir. Buna ilaveten başvurucu belirli bir tutara ilişkin herhangi bir delil de ileri sürmemiştir. Mahkeme, akabinde başvurucunun bu kalem altındaki iddialarını reddetmiştir. Bunun yanı sıra, başvurucunun manevi tazminat talebi ile ilgili olarak, Sözleşme nin 9. maddesinin ihlal edildiği bulgusunun kendi içinde sözleşmenin 41. maddesinin amaçları bakımından kendi içinde yeterli adil tatmin oluşturduğunu belirtmiştir. B. Masraf ve giderler 36. Son olarak, başvurucu, ulusal yargılama boyunca ortaya çıkan ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önündeki yargılamadan kaynaklanan masraf ve giderleri için 5,119.95 Avro tutarında bir geri ödeme talebinde bulunmuştur. İddiasını aşağıdaki gibi izah etmiştir: (a) Ulusal mahkemeler huzurundaki yargılama sürecindeki ücret ve masraflar için 1,619.95 Avro; (b) Çeşitli masraflar (seyahat ve konaklama masrafları) için 2,500 Avro; ve ( c) Avrupa İnsan Hakları Mahkeme si ( Mahkeme) huzurundaki yargısal süreçteki ücretler için 1,000 Avro. Başvurucu, Mahkeme ye sadece ulusal yargılama sürecine ait faturaları sunmuştur. 37. Hükümet, masraflar ve giderlerin gerçekten ve gerekli şekilde maruz kalınan zararları kapsaması ve tutarının makul miktarlarda olması gerektiğini ileri sürmüştür. 38. Mahkeme, Sözleşme nin 41. maddesi uyarınca sadece gerçekten ve gerekli şekilde maruz kalınan zararları kapsayan ve tutarının makul miktarlarda olduğu gösterilen masraflar ve giderlerin geri ödeneceğini yineler. Buna ilaveten, İçtüzük ün 60/2. maddesinde Sözleşme nin 41. maddesi uyarınca yapılan her talebin detaylarının ilgili destekleyici belgeleri veya senet ve makbuzlarıyla birlikte kalem kalem beyan edilmesi gerektiği, aksi halde mahkemenin bu talebi kısmen veya tamamen reddebileceği hükmü yer almaktadır. (bkz, örnek olarak, Cumpǎnǎ ve Mazǎre / Romanya [GC], no. 33348/96, 133, AİHM 2004-XI). 39. Mahkeme, incelemekte olduğu davada, başvurucunun sadece ulusal mahkeme yargılaması esnasında maruz kaldığı masraf ve giderlerle ilgili olarak destekleyici belge sunduğunu belirtir. Mahkeme ulusal mahkemeler önünde yapılan masraf ve giderlerin giderim elde etmek veya Sözleşme açısından ihlal oluşturduğu tespit edilecek bir olayın önlenmesi amacıyla gerçekten ve zaruri olarak yapıldığı ve ayrıca söz konusu masraf ve giderlerin miktar açısından da makul olduğu düşüncesindedir.

Bu davaya esas teşkil eden Mahkeme içtihatlarıyla ortaya konulan kritere bağlı olarak, bu kalem altında başvurucu lehine her türlü vergiden muaf olmak üzere 1,620 Avro tazminata hükmedilmiştir. C. Gecikme faizi Mahkeme, bu davada gecikme faizinin hesabında Avrupa Merkez Bankası nın marjinal borç verme oranının baz alınmasını ve bu orana %3 lük bir eklenti yapılmasını uygun bulduğunu belirtir. TÜM BU NEDENLERLE MAHKEME OYBİRLİĞİ İLE, 1. Sözleşme nin 9. maddesinin ihlal edildiğine hükmeder; 2. Sözleşme nin 10. maddesinin uygulanmasını gerektirecek ayrı bir meselenin mevcut olmadığına hükmeder; 3. (a) Hükümetin başvurucuya masraf ve giderler için Sözleşme nin 44. maddesi uyarınca kararın kesinleşme tarihinden itibaren 3 ay içinde her türlü vergiden muaf olmak üzere 1,620 Avro ( binaltıyüzyirmiavro) ödemesine, (b) Yukarıda bahsedilen 3 aylık sürenin sona ermesinden itibaren fiili ödemeye kadar yukarıdaki meblağa Avrupa Merkez Bankası marjinal borç verme oranının baz alınarak ve bu orana %3 lük bir eklenti yapılarak ortaya çıkan faiz oranın işletileceğine hükmeder; 4. Başvurucunun diğer tazminat taleplerini reddeder. İş bu karar İngilizce olarak ve İçtüzük ün 77/2 ve 77/3 maddelerine uygun olarak 13 Haziran 2006 tarihinde yazılı olarak açıklanmıştır.