16.03.2016 Çarşamba İzmir Basın Gündemi "Yerinizde Olsam" Yine Tıbbı Seçerdim... İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Genç Yeryüzü Doktorları Topluluğu tarafından 14 Mart Tıp Bayramı ve Sağlık Haftası etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen "Yerinizde Olsam" konulu söyleşi, Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Konferans Salonunda düzenlendi. Alt ve üst dönem tıp öğrencilerini buluşturan söyleşide genç hekim adayları, kendileriyle aynı süreçlerden geçen hocalarının hekimliğe bakış açısı, tıp okurken yaşadıkları ve hekimliğe başladıktan sonraki süreçlerde edindikleri tecrübeleri dinleme imkânına sahip oldu. İKÇÜ Tıp Fakültesi Aile Hekimliği ABD Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hüseyin Can, Tıbbi Farmakoloji ABD Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yusuf Cem Kaplan, Halk Sağlığı ABD Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Melih Kaan Sözmen'in konuşmacı olarak yer aldığı söyleşide ilk soru; 'Neden tıbbı tercih ettiniz? " oldu. "Pişman olmayacaksınız" Günümüzdeki tıp fakültesi eğitim süreci ile okudukları dönem arasında farklılıklar gördüğünü kaydeden Doç. Dr. Yusuf Cem Kaplan, "Öğrenciyken üst sınıflarla iletişim anlamında kopukluk yaşıyorduk. İKÇÜ'de bu anlamda
öğrencilerimizin sıkıntı yaşamadıklarını görüyoruz. Bizim dönemimizde de, bu gibi söyleşilerin etkileşimlerin olmasını isterdik." dedi. Tıp Fakültesi tercihinin bilinçli olmadığını, puanına göre tıp yazdığını söyleyen Doç. Dr. Kaplan, mesleğe başlayınca hekimlik tercihinin ne kadar yerinde bir karar olduğunu gördüğünü söyledi. Doç. Dr. Kaplan, "Kendinize zaman tanıyın. Pişmanlıklar yaşayabilirsiniz. Özellikle mesleğe başladığınız anda, insanlara yardım etme duygusu ile bu pişmanlıklarınızın kaybolduğunu göreceksiniz." şeklinde konuştu. "Yapıcı olursanız kazanırsınız" Halk Sağlığı ABD Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Melih Kaan Sözmen, tıbbı yarı bilinçli olarak seçtiğini aktardı. Hekimlik mesleğinin kutsallığının çok farklı bir duygu olduğunu ifade eden Yrd. Doç. Dr. Sözmen, "Tıp Fakültesini hem kazanıncaya kadar, hem de kazandıktan sonra çok büyük emek veriyorsunuz. Staj, klinik, nöbetler, asistanlık süreci çok zor geçebilir. Aslında çalışmak yıpratmıyor. Çalışırken yaşananlar yıpratıyor. Yaşadığınız süreçlerde yapıcı olursanız kazanıyorsunuz. İşinizi iyi yapıyorsanız, az para kazanmanız da önemli değil." diye konuştu. "Gönüllü olarak nöbet tuttum" Aile Hekimliği ABD Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hüseyin Can, annesinin astım hastası olduğunu, hastane kuyruklarında, tedavi süreçlerinde yaşadığı sıkıntılardan etkilendiğini, 'başkalarının annesi ağlamasın' ilkesi ile tıp okuduğunu söyledi. Bu mesleğin hiçbir maddi kazançta karşılığının olmadığını vurgulayan Doç. Dr. Can, "Bu meslekte para hedefiniz olmuyor. Yaşadığınız eğitim süreçlerinde pişmanlıklarınız olabiliyor. Ama hastayla birebir etkileşime geçtiğimde tüm sıkıntılarımı unuttum. Öğrenciyken hep gönüllü nöbet tuttum. İnsanlara dokunduğunuz an hekim olduğunuzu hissediyorsunuz. Beyaz önlüğün verdiği sorumluluğu hissediyorsunuz. Derslerde anlattığımız gibi hasta monitöründe düz çizgi varsa, "yaşıyorsunuz" denmez. Mutlaka bir hareket olacak ki EKG'nizde "siz yaşıyorsunuz" diyebilelim. Genel olarak hayatı ve mesleği 'her inişin bir çıkışı var' şeklinde değerlendirmek gerekir dedi.
EPİLEPSİ UTANILACAK BİR HASTALIK DEĞİL! Diyabet, ya da kalp damar hastalıklarından farkı olmasa da, toplumdaki ön yargılar nedeniyle epilepsi hastaları olumsuz etkileniyor. Dünyadaki en yaygın nörolojik hastalıklardan biri olan epilepsi, beyinde var olan elektriğin aşırı artması ile ortaya çıkıyor. Epilepsinin en çok görüldüğü dönem ise yaşamın ilk yılları ve 60 yaş sonrası... Bu hastalığın utanılacak bir şey olmadığını söyleyen İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hatice Sabiha Türe, son zamanlarda nörolojide tanı yöntemlerinin ilerlemesiyle, teşhis ve tedavinin daha kolay hale geldiğini söyledi.
Epilepsinin çok fazla türü olduğuna değinen Yrd. Doç. Dr. Türe, hastalığın genetik olabileceği gibi, kafa travması veya menenjite bağlı da gelişebileceğini ifade etti. Epilepsi hastalarının büyük bir kısmında ise neden, ne yazık ki belirlenemiyor. BÜYÜK NÖBETİ BEKLEMEYİN! Tüm epilepsi nöbetlerinin kasılma, bilinç kaybı, ağızdan köpük gelme şeklinde olmadığını söyleyen Yrd. Doç. Dr. Türe, özellikle çocuklarda hafif bir göz dalması, iletişim kaybı, motor-mental gelişimde gerilik, kolunda-bacağında sıçrama, ağız şapırdatma, anormal konuşma gibi belirtilerin gözardı edilmemesini istedi. Epilepsinin bazı türlerinde özellikle de genetik olanlarda ışığa ve sese karşı duyarlılık olduğunu söyleyen Türe, bilgisayar karşısında uzun süre kalma, uykusuzluk ve yorgunluğun nöbetleri tetiklediğini dile getirdi. AMELİYAT %30 İÇİN UMUT Epilepsinin %30 luk özel bir grubunda, operasyon şansının bulunduğunu söyleyen Türe, nöbetler tek bir odaktan çıkıyorsa ve antiepileptik ilaçlar kullanmasına rağmen nöbetler durmuyorsa, operasyona başvurduklarını söyledi. Dünya çapında yaklaşık 50 milyon kişiyi etkileyen epilepsi, ülkemizde de yaklaşık 800 bin kişide mevcut. Akraba evliliklerinin çok olması, bebeklerin hastalıkla ya da erken doğmuş olması, doğum travmasının daha çok görülmesi nedeniyle, gelişmemiş ve az gelişmiş ülkelerde epilepsi sıklığı daha fazla. EPİLEPSİNİN TEDAVİSİNİN OLMADIĞI KANAATİ YANLIŞ! Epilepsi hastalarının yaklaşık %70 i uygun şekilde tedavi edilmeleri halinde normal bir yaşam sürebiliyor.burada en önemli nokta nöbetleri durdurmaya yönelik olarak seçilen ilaçların düzenli ve planlı kullanımı. Epilepsinin genellikle yanlış anlaşıldığını söyleyen Türe, bu durumun hastaların kendine olan güveni azalttığını ve toplumsal damgalamanın çoğu zaman, hastalıktan daha büyük problem oluşturduğunu söyledi. Epilepsinin etkisinin değerlendirilmesi sırasında, hastalar ve hekimlerin nöbet sayısını saymanın ötesine odaklanmaları gerektiği hususunda gittikçe artan bir farkındalığın söz konusu olduğunun altını
çizen Türe, işsizlik düzeyinin epilepsi hastaları için daha yüksek olduğundan bahsetti. Türe; Toplumsal bilincin artması ile epilepsi hastalarının normal yaşam sürmesi ve yaşam kalitesinin artması mümkündür. dedi. NÖBET SIRASINDA NE YAPMALI? Soğan, Kolonya Koklatmayın! Nöbet sırasında en önemli şey; hastayı güvenli bir yere almak ve ucu sivri, sert eşyalardan uzak tutmak. Hastayı sabit ve rahat olacak bir şekilde bir tarafa doğru yatırıp, tükürüğünün dışarı akmasını ve nefes yolunu tıkamamasını sağlayın. Rahat nefes alması için mümkünse ağzını ve solunum yolunu açık tutun. Asla ağzına bir şey sokmaya çalışmayın! Nöbet sırasında ilaç vermeye çalışmayın. Soğan, kolonya vb. şeyler koklatmanın bir faydası yoktur. Epilepsi krizi olduğu bilinen bir kişi ise yapay solunum veya kalp masajı yapılmasına gerek yoktur. Nöbeti iyi gözlemleyin, nöbet hakkında verebileceğiniz detaylı bilgilerin hem hastaya, hem de doktora yardımcı olacağını unutmayın.