DİYANET İŞLERi BAŞKANLIGI YAYlNLARI II. DİN ŞÜRASI TEBLİG VE MÜZAKERELERİ (23-27 KASIM 1998) (ll) TUriii ye ı:,ıyamt H' ı Jslllm Muştırmalım Merkezi KUtUphtmesi Dem. No:.:JT-::J ANKARA-2003
Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları 1 584 ilmi Eserler 1 93 Tashih AbditAKTAŞ Mustafa KAYA Yusuf APAYDIN Ali Osman PARLAK Dizgi Mehmet KARADAŞ Hasan EKİNCİ HüseyinDiL Grafik Recep KAYA Baskı Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Mat. Tic. İşl. Tel: (0.312) 354 91 24 2003-06-Y-0003-584 1SBN: Tk.No: 975-19-3325-0 ISBN: 975-19-3327-7 Diyanet İşleri Başkanlığı Dini Yayınlar Dairesi Başkanlığı Derleme ve Yayın Şubesi Müdürlüğü Tel: (0.312) 295 73 06-295 72 75
II. DiN ŞÜRASI TEBLİÖ VE MÜZAKERELERİ 515 KESİNTİSİZ EGİTİM KA VRAMI VE UYGULAMA ŞEKLİ Yrd. Doç. Dr. Ahmet GÜRTAŞ 1997 yılında çıkanlıp, uygulamaya konulan 4306 Sayılı Kanunla Milli Eğitimimize bir kesintisiz kavramı girmiştir. Bu kavramla ulaşılmak istenen amaç ilköğretirnde ilk 5 yıldan sonra verilen ilkokul diplomasının kaldınlıp zorunlu eğitim süresinin arada verilen diploma ile bölünmesinin önlenmesidir. Filvaki bu Kanunla ilkokul diploması kaldınlmış ve 8 yıllık zorunlu eğitim, ilköğretim süresi kesintisiz hale getirilmiştir. Getirilen bu kesintisiz kavramı neyi amaçlamaktadır, nasıl anlaşılmıştır ve bu anlayıştan ne gibi sonuçlar doğmuştur, nasıl anlaşılmalıdır? Bu tebliğimizde bu sorulara cevap aramaya çalışacağız. Yalnız konunun evveliyatına yani 4306 Sayılı Kanundan önce eğitimle ilgili uygulamanın ne durumda olduğuna kısa bir bakış yapmakta yarar vardır. 4306 Sayılı Kanundan önceki durum, Milli Eğitimimiz 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunuyla sağlam temellere oturmuş ve bir sistem bütünlüğüne kavuşmuş durumdadır. Nitekim, bu Kanun okul öncesinden lisans üstüne kadar örgün eğitimi, aynca örgün eğitimle birlikte veya ondan bağımsız olarak yaygın eğitimi düzenleyen esaslan ihtiva etmektedir. İşte bu Kanuna göre yani 4306 Sayılı Kanundan önce de zorunlu eğitim süresi 8 yıldır. Ancak okuilaşma oranı yurt sathında ihtiyaca cevap verecek oranda yaygınlaşıncaya kadar bu 8 yıllık süre diploma bazında 2 kaderneye aynlacak ve ilk 5 yıldan sonra İlkokul diploması sonraki 3 yıldan sonra da İlköğretim diplomas ı verilecektir. Okuilaşma oranı 8 yıllık zorunlu eğitim süresine cevap verecek oranda yaygınlaştıktan sonra da ilkokul diptoması uygulamasına son verilip 8 yıl sonunda tek diptorna verilecektir. Görüldüğü gibi zorunlu eğitim süresinin 8 yıla çıkanlmış olması, 1739 Sayılı Kanunla çözümlenmiş bir konu olup, 4306 Sayılı Kanunun bu mevzuda sağladığı katkı bu 8 yılın ilkokul diplomasıyla bölünmesini ortadan kaldınp, bu süreyi kesintisiz hale getirmiş olmasıdır. Kesintisiz Kavramının Amacı 8 yıllık zorunlu eğitim süresinin kesintisiz hale getirilmesinin amacı okula başlayan her öğrencinin en az 8 yıl süreyle eğitim ve öğretim almasını sağlamak, bu süreyi tamamlamadan hiç kimsenin arada alacağı bir diptorna ile öğrenimini yanın bırakmamasını temin etmektir. Zorunlu eğitim süresinin 8 yıla çıkanlmasına ve bu süreyi diploma ile bölmeden her vatandaşın bu eğitimi mutlaka almasına kimsenin bir itirazı yoktur. Aksine herkesin buna desteği vardır, katkısı vardır. Bundan dolayı duyduğu sevinç ve kıvanç vardır. Hatta gelişmiş ve kalkınmış bazı ülkelerde olduğu gibi bu sürenin ortaöğretim sonuna yani on birinci ve on ikinci sını:flara kadar uzatılınasına dair arzusu ve temennisi
516 II. DiN ŞÜRASI 1EBLİG VE MÜZAKERELERİ vardır. Ancak uygulama çok önemlidir. Zira teoride ve kağıt üzerinde çok yerinde, çok iyi, çok faydalı görülen bir prensip hayata geçiriliş ve uygulanış biçimine göre beklenen sonucu verebileceği gibi bazen de tam aksine fayda yerine zarar doğurabilir. Şimdi de fayda yerine zarar doğurabilir. Şimdi de kesintisiz kavramına bu açıdan bakmak istiyoruz. Kesintisiz Kavramımn Anlaşdması ve Uygulama Biçimi 4306 Sayılı Kanunun yürürlüğe konulma biçimine bakıldığında kesintisiz kavramı okulun binasında idaresinde ve prograrnında devamlılık olarak anlaşılmış, böylece bir öğrenci ilköğretimi hangi okulda başlamışsa 8 yılı orada tamamlamak mecburiyetinde bırakılrnıştır. Bu anlayış ve uygulamanın sebep olduğu sakıncaları şöyle özetleyebiliriz; a) Kısıtlı imkanlar içinde ve ancak 5 yıla göre düzenlenmiş okullarda okuyan kırsal kesimin öğrencileri bu mahrumiyetlere daha önce 5 yıl katlanırken bu defa 8 yıl katlanmak mecburiyetinde bırakılmış ve böylece eğitimde fırsat eşitliğindeki denge kırsal kesim öğrencileri aleyhine olmak üzere daha da bozulmuştur. b) Milli Eğitimimizin en başarılı kurumlarından olan ve bu başarılarında ilkokuldan sonra öğrenci alıyor olmalannın büyük payı bulunan Anadolu Liseleri büyük zarar görmüştür. Bu kururnların 8 yıldan sonra öğrenci alıp, bu öğrencileri 1 yıllık hazırlık eğitimine tabi tutmalarıyla geçmişteki başarıyı sergilemeleri birçok sebeplerle mümkün olmayacaktır. Aynca, bu okulların orta kısırnlarının kaldınlmasıyla yabancı dil öğretiminde meydana gelen boşluğu ilköğretimin dördüncü ve beşinci sınıflarında okutulacak yabancı dil dersleriyle telafi etmek de mümkün değildir. Çünkü her şeyden önce bu ihtiyaca cevap verecek sayı ve yetişkinlikte yabancı dil öğretmeni yoktur. c) Çeşitli sebeplerle hayata erken atılmak mecburiyetinde olduğu için ilk 5 yıllık eğitim ve öğretimden sonra çıraklık ve meslek eğitim okullarına giden ve bu yolla erken yaşta meslek sahibi olan dar gelirli aile çocuklanndan bu imkan alınmıştır. d) Gelişmiş ülkeler başta olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinde 5. veya en geç 6. sınıftan itibaren başlatılan yönlendirme, bu anlayış ve uygulama ile 9. sınıfa bırakılmış ve böylece çocukların ilgi, istidat ve kabiliyetlerine göre eğitilmelen için uygun olan dönem büyük çapta heba edilmiştir. e) Meslek okullannın bünyelerinde yer alan ve o meslek okullarına öğrenci hazırlayan ortaokullar kalktığı için, genelde bütün meslek okulları özellikle de İmam-Hatip Liseleri bu anlayış ve uygulamanın büyük darbe vurduğu kururnlar olmuştur. f) Keza Kur'an Kursları da bu uygulamadan büyük zarar görmüş hatta neredeyse Kur'an Kursları bu uygulama ve anlayışın bir sonucu olarak hemen hemen ortadan kalkma noktasına gelmiştir. Çünkü 222 Sayılı Kanunun 59. Maddesine göre ilköğretimini tamamlamayan kimselerin Milli Eğitim Bakanlığı'nca açılanlar dışında herhangi bir kursa devam etmeleri yasaktır. 8 yıllık eğitimd~n sonra çeşitli sebeplerle Kur'an Kurslarına öğrenci gelmediği tecrübeyle görülmüştür.bu durumda Kur'an Kursları birbiri ardınca kapanmaya başlamış bulunmaktadır.. '
IL DiN ŞÜRASI TEBLİG VE MÜZAKERELERİ 517 Bu sakıncalann her biri ayrı bir önemi haiz ve ortadan kaldınlmalan için tedbir alınmayı gerektiridekle beraber bilhassa son iki sakınca yani İmam-Hatip Liseleri ve Kur'an Kurslanyla ilgili olarak ortaya çıkan durum, ayrıca üzerinde öncelikle durolmayı gerektirecek niteliktedir. Çünkü bu kurumlar hızla gelişen bir küçülme değil yok olma sürecine girmiştir. Kişisel duygu, düşünce ve inançlan itibariyle bu kurumlara karşı olanlar bulunabilir. Ama devletin bu kurumlan hakkında ne yapacağını bu sübjektif tavırlar değil, devlet ve milletin çıkar ve istekleri belirlemeli dir. Nitekim bu kurumlar bir ihtiyacın ürünüdür. Bu ihtiyaç bugün ortadan kalkmadığı gibi yann da kalkacak değildir. O halde, bu kurumlann yok edilmeleri değil varsa, aksayan yönleri düzeltilerek korunmalan ve geliştirilmeleri gerekmektedir. Ayrıca bugün bu kururolann getirildiği bu nokta, kesintisiz zorunlu eğitim kavramının zaruri ve tabii bir sonucu da değildir. Zira ortada kesintisiz kavramının bir sui tefsiri ve suüstimali vardır. Halbuki kesintisiz kavramının esas ruhuna ve amacına uygun olarak bugünkünden farklı bir şekilde aniaşılıp uygulanması imkanı da vardır. Şimdi sözü bu noktaya yani yukanda sorduğumuz bu sorunun kesintisiz kavramı nasıl anlaşılmalıdır sorusunun cevabına getirmek istiyorum. Kesintisiz kavramı nasıl anlaşılmalıdır. Zorunlu eğitim süresini uzatmanın amacı, vatandaşın eğitim kültür ve yetişkinlik düzeyini daha ileri noktalara taşımaktır. Bunun için yapılması gereken 8 yıllık süreyi bir ara diploma ile bölmeden bir bütün halinde korumak ve diplomayı 8 yılın sonunda vermektir. Kesintisiz eğitimi sağlayacak olan 8 yılın bina, idare ve program olarak bölünmemesi değil, bu sürenin diploma ile bölünmemesidir. Önemli olan 8 yıl sonunda verilecek olan diplomanın okula başlanılan binada verilmesi değil, bina, idare ve program değişse bile, verilecek tek diplomanın zorunlu eğitim süresi sonunda verilecek olmasıdır. Kesintisiz kavrarnma böyle bakıldığı takdirde; a) Yönlendirme, eskiden olduğu gibi yine 5. veya en geç 6. sınıfta başlar. b) Öğrenciler, ilköğretimin hiç olmazsa son 3 yılını imkanlar el veriyorsa bulundukları okulda yoksa yöneldikleri ortaöğretim kurumlarının bünyesinde okumak suretiyle ilgi, istidat ve kabiliyetlerine uygun bir eğitime zamanında başlamış olurlar. c) Kırsal kesimin öğrencileri çektikleri mahrumiyete 8 yıl süreyle mahkum edilmekten kurtanimış olurlar. d) Anadolu Liseleri başanlannda önemli rolü olan bu öğrencilerini bünyelerine erken yaşta alma imkanına yeniden kavuşurlar. e) İmam-Hatip Liseleri yok olmaya terk edilmekten kurtanimış olur. f) Kur'an Kursları için de yine eskiden olduğu gibi 5. sınıftan sonra öğrenci almalarına imkan sağlayacak yeni yasal düzenleme yapılır. g) Hayata kısa yoldan atılmak mecburiyeti duyan dar gelirli aile çocuklanna çıraklık ve meslek eğitim okullanna erken yaşta gitme imkanı yeniden tanınmış olur. SONUÇ 4306 Sayılı Kanunun amacı şayet zorunlu eğitim süresini 8 yıla çıkarmak idiyse, bu amaç zaten 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ile sağlanmış durumda idi. Eğer, bu
518 II. DiN ŞÜRASI TEBLİÖ VE MÜZAKERELERİ Kanunun amacı zorunlu eğitim süresini ilkokul diplomasıyla bölmeye son verip, bu süreyi kesintisiz hale getirmek idiyse, kesintisiz kavramı kasıtlı veya kasıtsız olarak yanlış tefsir edilip, kötü uygulanmak suretiyle bu amaç aşılmış ve milli eğitimde, özellikle de din eğitiminde telafisi gayri kabil kayıplara sebebiyet verilmiştir. Binaenaleyh, Kur'an Kursları konusunda yeni bir kanuni düzenleme yaparak bunun dışarıda kalan ve yukarıda temas edilen sakıncalar konusunda da herhangi yeni yasal bir düzenlemeye gerek kalmadan sadece kesintisiz kavramını iyi niyetle ve amaç ve ruhunda daha uygun bir şekilde aniayarak ortaya çıkan olumsuzlukları süratle hertaraf etmeye ihtiyaç bulunduğu düşünülmektedir. Saygılarımla.. '