ALEMİN HUDUSUNA İLİŞKİN YAHYA EN-NAHVÎ İLE KELAMCILARIN DELİLLERİ NİN KARŞILAŞTIRILMASI

Benzer belgeler
İçindekiler. Önsöz 11 Kısaltmalar 15

İçindekiler. Kısaltmalar 11 Yeni Baskı Vesilesiyle 13 Önsöz 15

PROCLUS UN ÂLEMİN KIDEMİNE İLİŞKİN DELİLLERİ ÜZERİNE

KÂDI ABDULCEBBAR B. AHMED'İN İNSAN FİİLLERİNİN YARATILMASI VE EŞ ÂRÎ NİN KESB GÖRÜŞÜNÜ ELEŞTİRMESİ

İBN SİNA'NIN BİLİMLER SINIFLAMASI

FARABİ DE BEŞ TÜMEL. Doktora Öğrencisi, Sakarya İlahiyat Fakültesi, İslam Felsefesi Bilim Dalı,

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ 1. BÖLÜM İSLÂM FELSEFESİNE GİRİŞ

Sultantepe Mah. Cumhuriyet Cad. Fısatıkağacı İş Merkezi, No 39/1, Üsküdar İstanbul

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KELAM VE İSLAM MEZHEPLERİ ILH

- kalp ile tasdikte. Abstract

İbn Sînâ nın Kitâbu l-burhân Eserinde Bilimin Konu Sorunsal ve İlkelerinin Açıklanması

YENİ BİR İSLAM MEDENİYETİ TASAVVURU İÇİN FELSEFEYİ ANADOLU DA YENİDEN YURTLANDIRMAK PROJESİ

ĐBN MEYMÛN DA TANRI-ÂLEM ĐLĐŞKĐSĐ Hüseyin Karaman, Karadeniz Basın Yayın, Rize 2007, 261 s.

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

İÇİNDEKİLER. Maide Suresi 116 Ve 117. Ayetlerinin Manası Nedir? Teveffi Kelimesi Ve Arap Dili. Teveffinin Manasıyla İlgili Hodri Meydan

Birinci İtiraz: Cevap:

sakarya üniversitesi ilahiyat fakültesi dergisi 19 / 2009, s tanıtım-değerlendirme

HİKMET YURDU Düşünce Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi

Metafizik (Tanrı-bilim) ve Kelam Arasındaki Fark Üzerine*

İBN MEYMUN FELSEFESİNDE TANRI

Tarihsel Süreçte Eş arîlik-mâtürîdîlik İlişkisi Mehmet Kalaycı Ankara: Ankara Okulu Yayınları, 2013, 384 sayfa.

Dersin Adı Kodu Yarıyılı T+U Kredisi Akts Felsefeye Giriş IV

CUKUROVA UNIVERSITESI ILAHIYAT FAKULTESI. lllll. güz donemi. ISLAM HUKUK USULU I -ders planları-

Ýslâm Ahlak Teorileri (Ethical Theories in Islam)

Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 10 (2016), ss

Fadıl Ayğan. Eylül 2015

TARİHTE İSLAM BİLİM GELENEĞİ

KELAMCILARA GÖRE DELİL VE DELİL TÜRLERİ

insan toplum Değerlendirmeler

İslamî bilimler : Kur'an-ı Kerim'in ve İslam dininin doğru biçimde anlaşılması için yapılan çalışmalar sonucunda İslami bilimler doğdu.

ĠBN RÜġD ÜN KELAMCILARIN HUDUS VE ĠMKAN DELĠLLERĠNE YÖNELTTĠĞĠ ELEġTĠRĠLER

Editörler Prof.Dr. İsmail Erdoğan / Yrd.Doç.Dr. Enver Demirpolat İSLAM FELSEFESİ

Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4. Fakrnâme Vîrânî Abdal

EŞ ARİ NİN ALLAH IN VARLIĞI VE SIFATLARI HAKKINDA KULLANDIĞI BAZI ARGÜMANLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ. Doç. Dr. Halife KESKİN*

Russell ın Belirli Betimlemeler Kuramı

Salih Günaydın * Osman Demir. Kelâmda Nedensellik: İlk Dönem Kelâmcılarında Tabiat ve İnsan. İstanbul: Klasik, sayfa. ISBN:

CUKUROVA UNIVERSITESI ILAHIYAT FAKULTESI. lllll. güz donemi. ISLAM HUKUK USULU I -ders planları-

Editörler Prof.Dr. İsmail Erdoğan / Dr. Öğr. Üyesi Enver Demirpolat İSLAM FELSEFESİ

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İş. K/18-21

KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS HUKUK DOKTORİNLERİ VE İSLAM HUKUKU

İSLAM FELSEFESİ: Tarih ve Problemler Editör: M. Cüneyt Kaya. ISBN sayfa, 45 TL.

DİYOBENDİYE FIRKASI طاي فة دليو ندية

Makâsıdü l-felâsife. Gazâlî. Yakup ÖZKAN

Elektronik Tebliğe Hazır mısınız? Yazar Ahmet OĞUZ Cuma, 19 Ağustos :03

AÖF İLAHİYAT ÖNLİSANS PROGRAMI 1. KİTAP ÜNİTE 1. Okuma Parçası. Tercüme

KİŞİSEL BİLGİLER. Metin ÖZDEMİR. Prof. Dr. Kelam ve Mezhepler Tarihi.

görüşüyle Maturidi'den ayrılmış olmaktadır. Zira Maturidi, Allah'ın bir ilim

Kur an Kerim ayetlerinde ve masumlardan nakledilen hadislerde arş ve kürsî kavramlarıyla çok

KİTAP DEĞERLENDİRMELERİ

İlmî Dergi. DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI Dinî Yayınlar Genel Müdürlüğü. Üç Ayda Bir Yayımlanır

Aydın Topaloğlu. İslâm Felsefesine Giriş drl. Peter Adamson ve Richard C. Taylor çev. M. Cüneyt Kaya İstanbul: Küre Yayınları, sayfa.

Gök Mekaniği: Giriş ve Temel Kavramlar

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

KELAM İLMİNDE AKIL VE NAKLİN ETKİNLİĞİ PROBLEMİ Dr. Cemalettin ERDEMCİ Y.Y.Ü. İlahiyat Fakültesi Kelam ABD.

HAKKINDA KULLANDIGI BAZI ARGÜMANLARIN

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

Kur'an-ı Kerimde tevafuk mucizesi Kainatta tesadüf yok, tevafuk vardır

HİKMET YURDU Düşünce Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi

AST101 ASTRONOMİ TARİHİ

MANTIK, KELAM VE USUL-U FIKIH İLİŞKİSİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME AN ASSESSMENT ON RELATIONSHIP BETWEEN LOGIC, KALAM AND USUL AL-FIQH

İSLAM FELSEFESİ DOKTORA YETERLİLİK OKUMA LİSTESİ

VARLIĞIN KISIMLARININ BELİRLENMESİ *

Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 1511 Kaynak Eserler: 189

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

İBN SİNA FELSEFESİNDE METAFİZİĞİN İNCELEME ALANI. Yakup ÖZKAN. Giriş

K lasik kaynakların pek çoğunun da ifade ettiği üzere İslâm felsefesinin gerçek

KELAMCILARIN TANIM KURAMLARI. Keywords: Definition theory, Theology.

kaza, hükmetmek, Terim anlamı ise kaza, yaratılması demektir.

Fahreddin er-râzî Ömer TÜRKER - Osman DEMİR İstanbul: İSAM Yay., 2013, 635 s.

el-itticâhâtü L-MÜNHARİFE FÎ TEFSÎRİ L-KUR ÂN İ L-KERÎM DEVÂFİ UHÂ VE DEF UHÂ

namazı kılmaları hususunda şöylesi bir yanlış ve tehlikeli bir uygulama vardır.

Sempozyum Onursal Başkanı Prof. Dr. Cemil ÇELİK. Sempozyum Başkanı Prof. Dr. Saffet SANCAKLI

EK-3 ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı : Abdulkuddüs BİNGÖL 2. Doğum Tarihi : 28 Mart Unvanı : Prof. Dr. 4. Öğrenim Durumu : Doktora 5.

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ BAHAR YARIYILI OKUTULACAK MATERYAL LİSTESİ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ BÖLÜMÜ

Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl. Lisans İLAHİYAT ERCİYES Üniversitesi Y. Lisans Sosyal Bilimler Enstitüsü ANKARA Üniversitesi 1989

ABDULLAH EDİB VE ALLAH IN SIFATLARININ TASNİFİ KONUSUNDAKİ GÖRÜŞLERİ

LİVATA HADDİ (EŞCİNSELLİĞİN/HOMOSEKSÜELLİĞİN CEZASI)

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

Kadın ve Yönetim Hakkı

FAHRUDDİN ER-RÂZÎ DE ZAMAN KAVRAMI VE ALLAH IN EZELÎLİĞİ İLE İLİŞKİSİ

TÂĞUT KELİMESİNİN ANLAMI

STOA MANTIĞI VE FÂRÂBÎ YE ETKİSİ. İbrahim Çapak, Ankara: Araştırma Yayınları, 2011 (3. Baskı), 208 s.

İBN RÜŞD PSİKOLOJİSİ -Fizikten Metafiziğe İbn Rüşd ün İnsan Tasavvuru- Atilla ARKAN, İz yay. 376 s. Sadi YILMAZ

Orhan Şener Koloğlu Mu tezile nin Felsefe Eleştirisi Harezmli Mu tezilî İbnü l-melâhimî nin Felsefeye Reddiyesi

Hatice Toksöz * * Yrd. Doç. Dr., Süleyman Demirel Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü.

KİTAP TANITMA. Muharrem AKOĞLU Dr., Erciyes Üniversitesi

BĠLĠMSEL ÇALIġMALAR (SON 5 YIL)

Dua ve Sûre Kitapçığı

Gönderim Tarihi: Kabul Tarihi:

İSLÂM DÜNYASINDAKİ İLK MANTIK ÇALIŞMALARINA GENEL BAKIŞ. İbrahim ÇAPAK *

Question. Masumların (Allah ın selamı üzerlerine olsun) velayet hakkına sahip olduklarının delili Nedir?

Cevheri Ferdin ispat Hakkında*

SİİRT ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ CİLT: 1 SAYI 2 s İSLAM KELÂMINDA KOZALİTE PROBLEMİ CEMALETTİN ERDEMCİ

Lisans Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Y. Lisans S. Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler /Temel İslam Bilimleri/Hadis 1998

Ebû Dâvûd un Sünen i (Kaynakları ve Tasnif Metodu) Mehmet Dinçoğlu

İLH107 HADİS TARİHİ VE USULÜ (ARAPÇA)

Transkript:

KELAM ARAŞTIRMALARI, 2:2 (2004), SS.155-164. ALEMİN HUDUSUNA İLİŞKİN YAHYA EN-NAHVÎ İLE KELAMCILARIN DELİLLERİ NİN KARŞILAŞTIRILMASI Ebu l-hayr Hasan b. Sivar el-bağdâdi Çev: Dr. Cemalettin Erdemci YüzüncüYıl Ünv. İlahiyat Fakültesi Email: cemerdemci@yahoo. com Giriş Yok iken sonradan var olan 1 anlamına gelen hudûs terimi, kelam literatüründe bir varlığın, olayın, hatta bütünüyle evrenin mevcudiyetine yokluğun takaddüm etmesi, bunların bir zamanlar yok iken sonradan var olması anlamına gelir. 2 Alemin kıdemi ve hudûsu problemi hem İslam felsefesinde hem de İslam kelamında çokça tartışılmış bir konudur. Bu konunun ne zaman Müslümanların gündemine girdiği tam olarak tespit edilemezse de Ca d b. Dirhem (ö. 124/741), Cehm b. Safvan (ö. 128/745) gibi alimlerin cevher ve arazların sonradanlığına dayanarak alemin hudûsunu ortaya koymaya çalıştıkları bilinmektedir. H. 298/910 da vefat eden İshak b. Huneyn in, Proklus un (m. 409-490) alemin kıdemine ilişkin delillerini tercüme etmiş olması 3 ve Proklus a reddiye yazarak alemin sonradan meydana geldiğini (hudus) savunan Yahya en-nahvî yi (ö. m. 490) Tabakâtu l-etıbbâ ve l-hukemâ 4 adlı eserinde tanıtması bu konuyu erken dönemlerden itibaren Müslümanların tartıştığının diğer bir kanıtıdır. Cehm b. Safvan ve Ca d b. Dirhem istisna edilirse hudûs delilini ilk kullananların Mutezilî kelamcılar oldukları söylenebilir. Nitekim Ebu l-hüseyn el- 1 2 3 4 Cürcanî, Seyyid Şerif, et-ta rifât, Beyrut, tsz, 37. Geniş bilgi için bkz. Topaloğlu, Bekir, Hudûs md. DİA, XVIII, 305. İshak b. Huneyn in Proklus un alemin kıdemine ilişkin delillerinin tercümesi için Bkz. Bedevî, Hucecu broklus fikıdemi l-alem, el-eflatuniyetu l-muhdese ınde l-arab içinde, Kahire, 1977, s. 34-42. İbn Huneyn, İshak, Tabakatu l-etıbba ve l-hukemâ, Beyrut, 1985, s. 169.

156 Ebu l-hayr Hasan b. Sivar el-bağdâdi, Çev. Dr.Cemalettin ERDEMCİ Hayyat, el-intisar adlı eserinde Muammer b. Abbad, İbrahim en-nazzam ve Ebu l- Huzeyl el-allaf gibi mutezilî alimlerin tabiatçıların görüşlerini eleştirip Allah ın varlığını hudûs deliline dayanarak ilmî bir yöntemle ortaya koyduklarını söyler. Eş ari ekolü kelamcıları Ebu l-hasan el-eş arî, Bakıllâni, Cüveynî ve Ebu l-hamid el-gazzalî ile Ebu Mansur el-maturidî, Ebu l-muîn en-nesefi ve diğer Maturidî ekolü alimleri hudûs delilini kullanarak Allah ın varlığını ve sıfatlarını tespit etmeye çalışmışlardır. Alemin hudûsunu savunan filozoflar da olmuştur bunların başında da el- Kindî gelmektedir. Ne var ki alemin sonradan meydana geldiğini savunan filozoflarla kelamcılar farklı öncüllerden hareket etmişlerdir. Kelamcılar cisimlerin arazlardan soyutlanamadığı ve cisimde birbirlerini takip eden arazların muhdes olduğu öncülüne dayanarak alemin muhdesliği sonucuna varırken filozoflar ise cismin zatî özelliklerine dayanarak alemin hudusunu temellendirmeye çalışmışlardır. Aşağıda tercümesini verdiğimiz İbn Hammar ın metni de kelamcılar ile bir felsefeci ve Hıristiyan teolog olan Yahya en-nahvî nin alemin hudûsuna ilişkin delillerini karşılaştırmakta ve Yahya en- Nahvi nin delillerinin kelamcıların delillerinden üstün olduğu yargısına varmaktadır. Miladi 409-490 yılları arasında yaşamış Yeni-Eflatuncu filozoflardan Proklus alemin kıdemine ilişkin on sekiz delil ortaya koymuş bu delillerden dokuzu İshak b. Huneyn tarafından tercüme edilmiştir. 5 Bu deliller özet bir biçimde Şehristâni nin el- Milel ve n-nihal adlı eserinde Şubehu broklus fi kıdemi l-alem başlığında yer almıştır. 6 M. 490-570 yılları arasında yaşamış olan Yahya en-nahvî 7 hem Proklus a 5 6 7 Geniş bilgi için bkz. İbn Nedim, el-fihrist, (thk. İbrahim Ramazan), Beyrut, 1994, s. 312; İbn Ebi Useybia, Uyûnu l-enbâ fi-tabakâti l-etıbbâ, Beyrut, tsz, s. 151; Şehrezûrî, Şemsuddin, Tarihu l-hukemâ, (thk. Abdulkerim Ebu Şureyb) Beyrut, 1988, s. 178. Şehristânî, Ebu l-feth Abdulkerim, Kitabu l-milel ve n-nihal, Beyrut, 1317 (1. Baskı), s. 79 vd. İslam kaynaklarında her ne kadar Yahya en-nahvî nin Amr b. As ın İskenderiye yi fethine kadar yaşadığı ifade ediliyorsa da (bkz. İbn Nedim, el-fihrsit, 313; İbn Ebî Useybiâ Uyûnu l-enbâ, s. 152). Batılı kaynaklar onun m. 490-570 yılları arasında yaşadığını ifade etmektedirler. Bkz. Maks Meyerhof, Mine l-iskenderiyye ile l-bağdâd,

Kelam Araştırmaları, 2:2 (2004) 157 hem de Aristo ya reddiye yazmış ve alemin muhdes oluğunu savunmuştur. Yahya en-nahvi nin Aristo ya yönelttiği eleştirilere Farabi fi r-red alâ Yahya en-nahvî fi r-red alâ Aristotales adlı risalesinde cevap vermiş ve Yahya en-nahvî nin Aristo yu yeterince anlamadığı sonucuna varmıştır. 8 Bilindiği gibi İslam Kelamcıları da alemin hudûsunu savunmuş ve alemin kıdemini savunan kesimleri dehriyyûn ve tabiyyûn diye nitelendirerek eleştirmiş ve onlara reddiyeler yazmışlardır. Aşağıdaki metnin yazarı Ebu l-hayr b. Sivar b. Baba b. Behman (943-1020) 9 ise Kelamcıların alemin hudûsuna ilişkin delilleri ile Yahya en-nahvi nin delillerini karşılaştırmakta ve Yahya en-nahvi nin delillerinin daha güçlü olduğu yargısına varmaktadır. Kendisi de bir Hıristiyan teolog olan İbn Sivar İslam toplumunda yetişmiş Ebu Hayan et-tevhidî ile birlikte Yahya b. Adi nin ders halkasına katılmış, Aristo nun kitaplarına şerhler yazmış, tercümeler yapmış mantıkçı ve filozof bir kişi olarak tanımış bir şahsiyettir. Risalenin Tercümesi: Enne Delile Yahya en-nahvî alâ hadasi l-alemi evlâ bi l-kabuli min delili l-mutekellimîne aslen. Ebu l-hayr Hasan b. Sivar el-bağdâdi Bismillahirrahmanirrahim Bir konuda ileri sürülen doğru olmayan bir delilin geçersiz kılınması, o konunun doğruluğuna da, yanlışlığına da delalet etmez. Kelamcıların cisimlerin sonradan meydana geldiğine (muhdes) dair delillerinin geçersizliği ortaya konulduğunda, bununla ne cisimlerin sonradan meydana geldiği ne de kadimliği ortaya çıkar. Onların istidlalde bulundukları delil de bu şekildedir. 8 et-turasu l-yunânî fi hadâreti l-islamiyye nin içinde s. 36 vd. Abdurrahman Bedevî de müslüman tabakat yazarlarının bu konuda yanıldıklarını ifade etmektedir. Bkz. Bedevi, el- Eflatuniyetu l-muhdese inde l-arab, s. 33 vd. Bedevi, Abdurrahman, er-resâilu l-felsefiyye li- İbn Bacce ve l-farâbî ve İbn Adî, 1988, s. 108-114.

158 Ebu l-hayr Hasan b. Sivar el-bağdâdi, Çev. Dr.Cemalettin ERDEMCİ Kelamcılar şöyle demişlerdir: Cisim sonradan meydana gelenlerden (havâdis) soyutlanamaz ve onlardan önce var olamaz. Sonradan meydana gelenlerden soyutlanamayan ve onlardan önce var olamayan her şey sonradan olmadır. Öyleyse: Cisim de sonradan olmadır. Mantık sisteminde kıyasları bu şekilde düzenlenir. Bu önermenin öncülünün doğruluğunu araştırmamız gerekir. Bunun yolu da bu delilin içerdiği lafızların manalarının tek tek incelenmesidir. Cisim, uzunluğu, genişliği ve derinliği olan şey demektir. Havadis kelimesiyle kastedilen ise arazlardır. Soyutlanamaz ifadesi ise arazların cisim için gerekli olduğunu ve cismin ancak onlarla var olabildiğini ifade eder. Cisim havadisten önce olamaz ifadesi, cisim havadisten soyutlanamaz ve cismin varlığı havadisin varlığından önce değildir, demektir. Küçük öncülün (mukaddime-i suığra) lafızlarının delalet ettikleri anlamlar bunlardır. Onlar büyük öncülü (mukadime-i kubra) oluşturan muhdestir/ sonradan olmadır lafzı ile yok iken sonradan var olanı kastetmektedirler. Bu kıyasın içerdiği lafızların manaları işte bunlardır. Bu kıyasın iki öncülünü de incelememiz gerekir: Cisim -ki burada cisimden kasıt bütün cisimlerdir- arazlardan soyutlanamaz diyen kişinin arazdan kastı, sukûn ve harekettir. Amacı da hareket ve sukûnun birbirlerini takip etmeleri sebebiyle cismin bunlardan ayrı olmamasıdır. Zira cisim sukûndan sonra harekete ya da hareketli iken sukûn haline geçmektedir. Onların bu konuyu çözmede düştükleri çelişki de budur. Kelamcıların lafızlarından anladıklarımız bunlardır. Onların da bu lafızlardan anladıkları bunlar ise, öncül yanlıştır. Zira muarızları cisimlerde hareket 9 İbn Sivar aynı zamanda İbn Hammar olarak da bilinmektedir. Hayatı ile ilgili geniş bilgi için bkz. İbn Nedim, el-fihrist, s. 325; Şehrezurî, Tarihu l-hukemâ, s. 429; Rescher, Nicholas, Tatavvur l-mantıkı l-arabî, (trc. thk Muhammed Mihran), Kahire, 1985, s. 330.

Kelam Araştırmaları, 2:2 (2004) 159 ve sukûnun birbirlerini takip etmeleri zorunludur şeklindeki öncüllerini kabul etmezler. Onlara göre gök hareket halindedir ve sukûndan sonra hareket haline geçmemiştir yer de sukûn halindedir ve hareketli iken sukûn haline geçmiş değildir. Muarızları bunu şu şekilde açıklamaktadırlar: Herhangi bir cisimde hareket ve sukûnun birbirlerini takip etmeleri, ancak cismin iki zıttı aynı anda kendisinde bulundurma ve onlardan sıyrılma güç ve imkanına sahip olmasıyla mümkün olur. Oysa gök sukûnu kendisinde bulundurma ve hareketten yoksun kalma gücüne sahip değildir. Yerin durumu da bu şekildedir. Yer ve göğün birbirlerine zıt olan bu iki şeyi kendilerinde bulunduracak bir güce sahip olmadıkları es-semâ adlı kitap ile Tabiat Kitapları nda açıklanmıştır. Bütün bunlarla birlikte öncüller incelenirse burada da Kelamcıların yanlışlıkları ortaya çıkar. Çünkü araz, mevzusu yok olmadığı halde (fesad) kendisi var olan ve yok olan şeydir. Araz, var olmada kendisinde varlık bulduğu şeye, yani cisme ihtiyaç duyar. Zira arazlar, var olmada cisimlere gereksinim duyarlar. Dolaysıyla var olmada arazlara gereksinim duyan cisimler değildir. Durum böyle olduğuna göre arazların muhdes olmaları, cisimlerin muhdes olmalarını gerektirmez. Arazlar, insanı insan yapan canlılık ya da nutk gibi cismin özünün dayanakları (mukavimat) olsalardı, bu durum gerekebilirdi. Zira bu iki özellik insandan kaldırıldıklarında, insan yok olmakta onlar var olduklarında da insan var olmaktadır. (Bunlarda olduğu gibi) arazlar da cismin zatı için dayanak ve cismin manasından alınmış olsalardı, araz muhdes olduğundan, cismin de muhdes olması gerekir ifadesi uygun olurdu. Fakat arazların cismin var olmasında herhangi bir rolü olmadığından, arazların herhangi bir durumda olmaları, cismin o durumda olmasını gerektirmez. Kaldı ki cismin arazlardan soyutlanamadığı ve cisimde birbirlerini takip eden arazların muhdes olduğu kabul edilse bile, bundan cismin muhdes olması gerekemez. Çünkü bu arazların zorunlu olarak cisimde herhangi bir kopukluk/boşluk olmadan birbirlerini takip etmeleri mümkün değildir. Arazlardan her biri somut/ mutaşahhıs olmasından dolayı muhdes olmuş olsa bile cismin muhdes olmaz. Zira cisimde bazen hareketin meydana gelmesi bazen de yok olması, aynı şekilde bazen kendisinde sukûnun meydana gelmesi ve daha sonra kendisinde meydana gelen bir

160 Ebu l-hayr Hasan b. Sivar el-bağdâdi, Çev. Dr.Cemalettin ERDEMCİ hareket sebebiyle sukûnun ortadan kalkması mümkündür. Cisimde bu olaylar sürekli bir şekilde tekrarlanmaktadır. Bu durumda ancak muhdes olmayan şey, muhdes olan arazlardan sıyrılabilir. İddialarını ispatlamak için arazların (hareket-sukûn) tekrarının kesintiye uğradığını ve kendisinden önce hiçbir hareketin olmadığı bir harekette, ya da kendisinden önce hiçbir sukûnun olmadığı bir sukûnda son bulması gerektiğini açıklamaları gerekir. Kendisinden önce hiçbir hareketin olmadığı ya da kendisinden önce hiçbir sukûnun olmadığı bir sukûnun varlığına delil getirir ve cismin özünün bunu gerektirmesi dolayısıyla bu ikisinden sıyrılamadığını ve onlar olmadan var olmasının mümkün olmadığını ispatlarlar ise, gerçekten onların ortaya koydukları bu delillerden dolayı cismin de muhdes olması gerekecektir. Aynı şekilde arazlar varlığın kendisinden yoksun olduğu bir nitelikten dolayı ona ilişmişlerdir. Zira araz ismi, bir şeye ilişen ve sonradan ortaya çıkan anlamına gelir. Durum böyle olduğuna göre, arazın iliştiği ve kendisinden meydana geldiği şeyin arazdan önce olması gerekir. Zira arazlar ancak cisimde ortaya çıkarlar ve onda bulunurlar, onların dışında bir varlıkları yoktur. Dolayısıyla arazların cisimle birilikte bulunmaları cismin muhdes olduğuna değil, arazdan önce olduğuna delil olur. Kelamcıların bu delili, cismin muhdes olmasından ziyade, cismin arazlardan önce olduğuna delalet eder. Zira cisme ait hüküm, havadisin yani arazların hükmünden farklıdır. Bu da şu kıyasla ortaya çıkar: Her muhdes bir şeyde var olur ve bir şeye ilişir. Cisim araz değildir. Öyleyse: Cisim muhdes değildir. Bazı kelamcılar cisimlerin muhdes olduğuna aşağıdaki delilden daha güçlü bir kanıtın bulunmadığını iddia etmişlerdir: Cisim arazlardan soyutlanamaz ve onlardan önce olamaz. Arazlardan soyutlanamayan ve onlardan önce olamayan her şey muhdestir.

Kelam Araştırmaları, 2:2 (2004) 161 Öyleyse: Cisim muhdestir. Onlara göre bu delili geçersiz sayan, cisimlerin kadim olduğunu söylemiş olur. Çünkü cisim ya kadimdir ya da muhdestir. Cismin muhdes olduğuna dair delil geçersiz kılındığına göre, cismin kıdemi gerekli olmuş olur. Onların söylediği bu söz geçersizdir ve burhanı, beyan yöntemlerini bilmeyenlerin söyleyeceği bir sözdür. Zira tabiattaki varlıklar ve onlara ilişkin konular, tek bir kıyasa dayanarak doğrulukları ispatlanamaz. Çünkü bazen nesnenin tanımından yani cins ve fasıldan alınmış varlığın zati özelliklerinden bir şeyle; bazen konunun ayrılmaz öz nitelikleriyle (el-hevassu l-lazım); bazen arazlardan alınmış bir şeyle; bazen de fiiller ve onda gözlenebilen şeylerle konu açıklanabilir. Öyleyse tek bir kıyasa dayanarak tespit edilen herhangi bir konunun delili ile yetinmek doğru değildir. Durum bu olduğuna göre, onların zannettikleri gibi bundan cismin kadim olduğu sonucu çıkarılamaz. Kabul edilmeye daha uygun olan Yahya en-nahvî nin delili ise şudur: Her cisim sonludur (mutenahın) Alem cisimdir. Öyleyse: Alem de sonludur. Sonlu olan her cismin gücü de sonludur. Öyleyse: Alemin de gücü sonludur. Ezeli olan şeylerin gücü sonlu değildir. Öyleyse: Alem ezeli değildir. Bu delil, kabul edilmeye kelamcıların delilinden daha uygundur. Zira bu delil zatî niteliklerden alınmıştır. Kelamcıların delili ise arazlardan alınmıştır. Yahya, alemin muhdes olduğuna dair bir çok delil ileri sürmüştür. Kelamcılar Yahya en-nahvi nin delillerini inceleseler kendi yetersiz delillerini bırakıp onun delillerine yöneleceklerdir. Şunu bilmeniz gerekir ki, muhdes kelimesi müşterek bir isim olup şu ağacın yeşermesi, ya da şu embriyonun oluşumu gibi bir zamanda olan varlığa delalet

162 Ebu l-hayr Hasan b. Sivar el-bağdâdi, Çev. Dr.Cemalettin ERDEMCİ eder. Ağaç ve embriyondan her birinin varlığı belirli bir zamanda tamamlanır. Tabii varlıklar doğal olarak bir zamanda var olurlar ve öncelikle bir ilkten ve bir ilkeden tekevvün etmeye başlarlar ve belirli bir zamanda kendi yetkinliği olan bir gayede son bulurlar. Muhdes kelimesi zamanla kayıtlı olmayan şeyler için de kullanılır. Gözün, görülen şeyleri (el-mubsar), aklın akledilirleri (makulat), duyunun da duyulur (mahsusat) şeyleri idrak etmesi gibi. Bunların hepsi de zamanla kayıtlı olmadan meydana gelirler. Yine muhdes kelimesi bir illeti bulunan ve bu illet olmadan var olmayan şeyler için kullanılır. İllet ile malul zaman itibariyle aynı anda ortaya çıkarlar. Biri diğerinden önce değildir. Gündüz ışığının güneşle, karanlık odanın lambanın ışığıyla, beğenenin beğenilen ile ilişkisi de böyledir. Bunların hiç birinde zaman bakımından illet, malulden önce değildir. Fakat yapı, mertebe ve şeref bakımından illet malulden öncedir. Aristo da şöyle demiştir: Bu tarz bir değerlendirmeye göre alem muhdestir. Yani evreni var kılan bir illet vardır ki O da Yüce Allah tır. Fakat zaman bakımından Allah ve alemden hiç biri diğerinden önce değildir. Yüce Allah evreni bir defada (defatan) ve hiçbir tabii tekvin (et-tekvinu t-tabii) olmaksızın var etmiştir. Allah ın gücü sonsuz olduğuna göre, fiillerini herhangi bir zamanda meydana getirmeye ve tamamlamaya ihtiyaç duymaz. Bilakis onu bir defada (defeten) ve zaman olmaksızın meydana getirir. O nun için söyledi ve hemen oldu emretti ve hemen yarattı denilir. Zaman, feleğin ileriye ve geriye doğru hareket sayısı olduğuna göre zamanın felekten ayrı ve felek var olduktan sonra meydana gelmiş olması gerekir. Durum bu olduğuna göre zaman bakımından Allah, alemden öncedir denilmesi caiz değildir, fakat şeref, yapı ve mertebe bakımından öncedir, denilebilir. Proklus da böyle demiştir. Nitekim O alem de Yüce Allah (c. c.) da ezelidir dediğimizde bununla her ikisi için aynı şeyi kastetmiyoruz. Zira Yüce Allah-isimleri mukadestir- ezelidir dediğimizde bununla dehr manasını kastediyoruz. Evren için ezelidir dediğimizde ise bununla zamanı kastediyoruz.

Kelam Araştırmaları, 2:2 (2004) 163 Oluşmakta olana (mütekevven) yakışan/ zaman dır. Mevcut olana yakışan ise dehr dir. Öyleyse Yüce Allah ın ezeliliğinin anlamı dehr, evren için ezeliliğin anlamı ise zamandır. Bu konudaki Aristo nun görüşü budur. Muvaffak kılan Allah tır. O bize yeter. Ona tevekkül ettik, Ona güvendik. Verdiği bütün nimetlerden dolayı Ona hamd ederiz. Salat ve selam da Muhammed (s.a.v.), temiz ve pak olan ehline olsun.