DASKYLEİON 2013 KAZI SEZONU ÇALIŞMALARI SONUÇ RAPORU
DASKYLEİON 2013 KAZI SEZONU ÇALIŞMALARI 20.06.2013-16.09.2013 tarihleri arasında yürütülen Daskyleion kazı çalışmaları T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Gene Müdürlüğü nün izniyle Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi adına Prof. Dr. Kaan İREN başkanlığında gerçekleşmiştir. 2013 Sezonu kazı çalışmaları dört farklı alanda sürdürülmüştür. Bunlar; Kült Yolu(H-XXXII H- XXXIV), kentin ana girişinden güneye doğru devam eden Ortaçağ suru aşağı kentteki (P XXXI), Phryg kent suru ve akropolisin üzerinde (P-XLI P-XLII R-XLII), jeofizik çalışmaları sonucunda toprağın altında büyük bir yapı olduğunun saptandığı alandır (N XXIV) (Harita 1). Harita 1: 2013 kazı sezonunda çalışılan plankareleri gösteren harita
1. Kült Yolu Resim 1: H-XXXII, H -XXIII, H-XXXIV Plankareleri HHXXXII Plankaresi Resim 2: Anakayaya açılmış çukurlar kazılmadan önce H XXXII Plankaresinde (Resim 1) yürütülen çalışmalarla, Hisartepe nin son derece yumuşak olan anakayasına açılmış olan çukurların (Resim 2) ortaya çıkartılması, neden ve ne zaman kazıldıklarının, ne için kullanıldıklarının anlaşılması hedeflenmiştir.
Bu seneki çalışmalarda 4 adet anakaya çukuru, 1 adet kanal ve yamaca doğru yarım daire biçiminde bir oluşum saptanabilmiştir (Resim 3) (Şekil 1). Bunlardan oldukça büyük boyutlara sahip olan iki tanesi basamak halinde çapta daralarak derinleşmektedir. Bu olgu akla, çukurlarda su gibi bir sıvı depolanmış olabileceğini, içindekiler tüketilip de sıvının yüzey seviyesi değiştikçe suda çözünebilir bir yapıya sahip olan çukurun duvarlarının kademeler halinde oyulmuş olabileceğini akla getirmektedir. Diğer yandan anakaya yapısının suyla aşınabilir olmasından dolayı bu çukurların içine konacak herhangi bir sıvı saflığını koruyamayacaktır. Resim 3: JRA, JTO, JTC ve JTB kodlu anakaya çukurları Çukurların tahıl gibi katı bir maddenin depolanması için kullanılmış olması mümkün olmakla birlikte bunu doğrulayacak herhangi bir kanıt ele geçmemiştir (kalın ve yoğun karbon tabakaları gibi). Çukurların en belirgin ortak yönü, içlerine dolmuş olan toprak ve moloz taş katmanlarından MÖ 4.yy dan daha geç bir tarihe ait herhangi bir malzeme ele geçmemiş olmasıdır. En yaygın malzeme grubu MÖ 4.yy izlenimi uyandıran siyah firnisli kâselerdir (Resim 4). Bunların kalitesiz Attika üretimi mi yoksa Attika taklidi yerel üretimler mi olduğu ayrı bir tartışma konusudur. Eldeki bu veriler bize çukurların hikâyesi ile ilgili şunları söylemektedir: Resim 4: Çukurlardan ele geçen MÖ 4.yy seramiklerinden örnekler Çukurlar MÖ 4.yy dan önceki bir tarihte açılmış ve şu anda tam kestiremediğimiz bir amaç için kullanılmışlardır. MÖ 4.yy da ise çukurlar yer yer taş içeren moloz, yer yer toprak ile doldurularak kapatılmıştır. MÖ 395 yılında Spartalı komutan Agesilaos un Daskyleion a gelerek satrap Pharnabazos un saraylarını yaktığı ve yerleşimin ciddi boyutlu bir tahribata uğradığı bilinmektedir 1. Bu yıkıma ait tahribat tabakaları Daskyleion çeşitli yerlerinde önceden de saptanmıştır. Bu yıkımın ardından Daskyleion da bir imar çalışması gerçekleştirilmiş olması akla 1 Ksenophon, Hellenika, IV. I. 37
yakındır. Bu imar çalışması sırasında da Akropolis te yapılaşma için daha fazla yer kazanmak adına, oldukça geniş yer kaplayan bu çukurların doldurulmuş olması muhtemeldir. HHXXXIV Plankaresi Şekil 1: H XXXII Plankaresi ve anakaya çukurları Önceki kazı sezonlarında büyük kısmı ortaya çıkarılmış olan Kült Yolu ve güneyindeki döşemeli alanın güney kısmında bu sezon da çalışılmaya devam edilmiştir. Burada yürütülen çalışmanın amacı, Daskyleion un akropolisinin güney kısmını kaplayan Pers Dönemi yapılaşmasını ortaya çıkarıp anlayabilmektir. Söz konusu alanda çok geniş bir alana yayılmış ve 1,13 m kalınlığında bir moloz tabakasıyla karşılaşılmıştır. Bu moloz tabakası büyük çoğunluğu yumruk büyüklüğünde, az miktarda da büyük boyutlu taşlardan oluşmaktadır. Bu taşların arasında çok az toprak yer almaktadır. Moloz yığınından ele geçen son derece karışık nitelikli malzeme Lydia seramiğinden Ortaçağ sırlı seramik parçalarına kadar çok geniş bir tarihsel skalaya sahiptir. Bunun yanında en yaygın olan grup MÖ 4. yy a ait daldırma firnisli, dışa ve içe çekik ağızlı kâselerdir. Duvarlar 2012 kazı sezonunda kuzey yüzü ortaya çıkarılmış olan JOM kodlu duvarın 2 (Resim 5) bütünü ortaya çıkarılmıştır. 13,10 m boyunca takip edilebilen duvarın eni ile ilgili kesin bir ölçü vermek 2 JOM kodlu duvarın en üst korunan seviyesi 33,34 m dir. En derinde takip edilebildiği seviye ise 32.23 m.dir.
güçtür. Çünkü duvarın taşları yer yer devrilmiştir. Buna rağmen duvarın doğu kısmında çok küçük bir kısmı korunmuştur ve 0,75-0,80 m ölçülerini vermektedir. Geçtiğimiz sene Daskyleion da planı tamamen anlaşılabilmiş ilk yapı olan 3 mekânlı yapı nın üzerinde, daha farklı bir yapıya ait olduğu, duvarlardaki aks farklılığından belli olan duvarlar ile uygun akslarda JOM kodlu duv ar ve bunu güney yönünde dik olarak kesen JZM kodlu duvarlar (Resim 5) ortaya çıkarılmıştır. JZM kodlu duvar güney-kuzey yönünde 4,25 m boyunca takip edilmekte, daha geç döneme ait ve daha üst kotta yer alan büyük andezit bloklu duvarın altına girmektedir. Duvarın korunabildiği yerlerdeki kalınlığı 60-100 cm olarak ölçülmüştür. JZM kodlu duvarın 3 ortaya çıkmasıyla, JOM ve JPP kodlu duvarlarla sınırları belirlenen alanın kapalı bir mekân olduğu görülmüştür. Bu mekânın batısında yer alan alansa ancak batıda JZM kodlu duvarla, kuzeyde ise JOM kodlu duvarla sınırlanmaktadır. En az iki odaya sahip olan bu yapının batı kısmının yamaçta, belki de toprak kayması sebebiyle yıkılmış olduğu görülmüştür. Kiremitler 2012 kazı sezonunda söz konusu mekânların üzerine gelecek bir konumda, 33. 81 m.-33. 65 m. seviyeleri arasında yaygın olarak çok sayıda in situ kiremit ve bunların hemen altında JPB kodu verilen taban saptanmıştır. Buna benzer bir yıkıntı oluşumu ile bu yapının çeşitli yerlerinde, batıdan doğuya doğru giderek alçalan çok farklı seviyeler karşılaşılmıştır. Bu tip yıkıntılar en rahat saptanabildiği yer batıdaki mekânın hemen hemen ortasına denk gelen bir alanda 32,97 m seviyesindedir ve sarı kil bir tabanla karışık haldedir. Resim 5: H XXXIV plankaresinde ortaya çıkarılan mimari elemanlar 3 JZM kodlu duvarın üst sınırı 32.46 m seviyesinde olmakla beraber 32.02 m seviyesine kadar inilebilmiştir, duvar daha alt seviyelerde devam ediyor olabilir.
Tabanlar Yukarıda sözü edilen iki mekânın da çeşitli yerlerinde farklı seviyelerde sarı kil taban parçaları saptanmıştır. Bunlardan en sağlam olarak takip edilebilen KAC kodu verilen taban, batıdan doğuya doğru aniden çökmüştür (Resim 6). Batıda üst seviyesi 33,11 iken doğudaki üst seviyesi 32,80 m dir. 232 X 80 cm.lik bir kısmı korunagelmiştir. Tabanın hemen üzerinden, in situ kiremitlerin arasından ele geçen malzeme MÖ 4.yy ı vermektedir. Resim 6: sarı kil taban Diğer bir anlaşılabilir durumdaki taban kalıntısı 32,24 m seviyesinde yer almakta ve JZM kodlu duvara ait gibi görünmektedir (Resim 7). Ne yazık ki sadece duvarın batı yüzünde ince bir hat olarak gözlenebilen tabanın ölçülerini saptamak güçtür. Bu tabanın üstündeki ve altındaki kontekstler ayrılmıştır. Tabanın üst seviyesindeki tabaka kalın bir moloz yığınıdır ve yukarıda içeriğinden bahsedilmiştir. Tabanın alt seviyesindeki topraktan ele geçen malzeme ise MÖ 6.yy ortalarına ait Kuşlu Kâse parçasından MÖ 4.yy a ait daldırma firnisli kâse parçalarına giden bir repertuara sahiptir. Ortaçağ sırlı herhangi bir parça ele geçmemiştir. Resim 7: sarı kil taban
2012 kazı sezonunda büyük kısmı ortaya çıkarılmış ve JPD kodu verilmiş olan büyük andezit bloklu duvarın batıya doğru bir bölümü daha ortaya çıkarılmıştır. Kült yolunun üzerindeki diğer andezit bloklu büyük duvarlarla karşılaştır. Yukarıda sözü edilen kalın ve yaygın moloz tabakasının söz konusu yapının neredeyse bütünün kapladığı ve çok miktarda Bizans seramik parçası içerdiği göz önünde bulundurulursa, Ortaçağ da doldurulmuş olduğu akla gelmektedir. Neden doldurulmuş olduğu sorusuna gelirsek, eski dönemlere ait yıkılmış binaları doldurarak düzgün bir zemin elde ederek andezit bloklardan duvarlara sahip bir yapının inşa edilmiş olabileceği düşünülebilir. 2. N-XXIV Açması Hisartepe höyüğünün merkezi noktasında yer alan ve höyüğün en yüksek kodu olan + 38,65 m seviyesine sahip N-24 açmasının (Resim 8) 2013 kazı sezonunda kazılmaya başlanmasının nedeni akropoliste yer alan idari ve kamusal yapılara ait olabilecek mimari yapıları ortaya çıkarmak, dokümantasyonunu yapmaktadır. Bu plankarede ortaya çıkarılan duvarlar çok evreli bir yapıya işaret etmektedir. Ele geçen veriler doğrultusunda duvarların hepsi olasılıkla Bizans dönemi duvarlarıdır. Çalışmalar esnasında 2 adet zemin ve bir adet küçük taşlarla yapılmış döşeme açığa çıkarılmıştır. Açmanın kuzey kesiminde 3 adet pithos çukuru ile karşılaşılmıştır. Bu çukurlardan 3 adet pithos ile birlikte Bizans seramiği ve buğday tohumları ele geçmiştir. Pithoslardan iki tanesi büyük ölçüde korunmuş olmakla birlikte bir tanesinin iki adet küçük gövde parçası ile bir adet ağız profili dışında parçası ele geçmemiştir Açmanın kuzeyinde yer alan sandık duvar tekniği ile örülmüş JUL kodlu duvarın ve bu duvarın güneyinde yer alan iki adet tavan dikme yuvasının da işaret ettiği gibi birden fazla evreye sahip olduğu görülen yapının 2 katlı olduğu düşünülmüştür. Bununla beraber yapının güneyinde yer alan küçük taşlarla örülmüş güçsüz duvarın bu mekâna ait bir bahçeyi sınırlandırdığı düşünülmüştür. Tüm bu veriler bir araya geldiğinde kazılan alanın pithosların da işaret ettiği üzere bir eve ait depolama alanı olduğunu düşünmek çok da yanlış olmayacaktır. Kazı sezonu boyunca elde edilen veriler çalışılan seviyeler arasında ortaya çıkartılan mimari ögelerin Bizans Dönemine ait olduğunu göstermektedir. Kazı sezonunun son zamanlarına doğru Bizans duvarlarının gerekli işlemlerinin yapılması ve kaldırılması işleminden sonra daha erken evreye ulaşılmıştır. Ancak bu konuda kesin konuşabilmek için sağlam bir tabakalanmayla karşılaşılmamıştır. Açmanın bırakıldığı en alt seviyede Ortaçağ da sarı bir izolasyon malzemesiyle kaplı bir sarnıç bulunmaktadır. Bu sarnıcın temizlik aşamasında tesadüfen keşfedildiği gibi küçük dolgu taşları ile doldurulmuş olabileceği görülmüştür. Ayrıca yine antik döneme ait kerpiç ve balçık duvar izleri batı ve doğu kesitte izlenebilmektedir.
Resim 8: N XXIV Plankaresindeki Ortaçağ yapı kompleksi 3. Phryg Suru Açması Daskyleion 1998 yılı kazı sezonunda, ilk defa 1996 yılında ortaya çıkarılan Phryg suru olarak adlandırılan mimari yapının, Hisartepe nin güneyinde hangi yöne, ne şekilde ilerlediğini saptamak amacıyla N-10 açması olarak kazılan alan 2013 yılı kazı sezonuna kadar kötü doğa şartlarına uzun süre maruz kalmış ve açma otlar ve kesitlerden akmış toprak ile kapanmıştır. Daskyleion 2013 yılı kazı sezonunda, PXLI-PXLII&RXLII plankarelerine giren bu alanda biriken toprağın açma dışına çıkarılması ve alanda yer alan Phryg suru ile ilgili mimari buluntuların dökümantasyonunu (çizim,fotoğraf) gerçekleştirmek amacıyla çalışmalar yürütülmüştür. Bu çalışmalar 15.07.2013 tarihinde başlayıp 31.08.2013 tarihinde sona ermiştir. Hisartepe nin güneyinde yer alan açmanın başlangıçta uzunluğu 15.30 m, genişliği kuzeyde 4.30 m güneyde 4.20 m ölçülerinde iken açmanın güneyindeki sondaj kesiti kaldırılmış, açmanın uzunluğu 18.80 m, genişliği 4.35 m ölçülerine ulaşmıştır. Batı kesiti temizlemeye yönelik yürütülen çalışmalar sırasında 19.07.2013 tarihinde açmanın kuzeyinde en üst seviyesi 21.05 m olan sur dolgusuna ait taşlar ile karşılaşılmış ve sur dolgusu güneyde 16.91 m seviyesine kadar açığa çıkarılmıştır. Dolgu taşlara JSV kodu verilmiştir. JSV kodlu sur dolgusun açığa çıkarılması sırasında gelen malzeme JTH koduna eklenmiş, kaldırılması sırasında gelen malzemeler JUU koduna eklenmiştir. Her iki koddan gelen malzemede bir değişim söz konusu olmamış en geç malzemeleri Bizans dönemine tarihlendirilmiştir. JSV kodlu dolgunun kaldırılması sırasında sur taşlarının hizasında hala kiremit parçalarıyla karşılaşılması sur duvarının Bizans döneminde tahrip edildiğini veya tekrar kullanıldığını göstermektedir (Resim 9).
Resim 9: Sur duvarında Bizans tahribi Açmanın güneyinde kalan sondaj kesiti kaldırılmış açmanın sınırları; 18.80 m uzunluğa ve 4.35m genişliğe ulaşmıştır. Sondaj kesitinin kaldırılması sırasında ele geçen en geç malzeme Bizans dönemine aittir ve söz konusu malzemeler JRY koduna eklenmiştir, 18.51 m seviyesinde küçük ve orta büyüklükte taşlardan oluşan, doğu-batı yönünde bir hat izleyen öncelikle bir duvar olduğu düşünülen ancak sonraki çalışmalar sonucu moloz yığını olduğu anlaşılan bir seki ile karşılaşılmıştır. Moloz yığınına JRZ kodu verilmiş, moloz yığının üstünden gelen malzeme JSA koduna eklenirken, 29.07.2013 tarihinde kaldırılması sırasında ele geçen malzemeler JTG koduna eklenmiştir. JSA ve JTG kodlarında en geç malzeme Bizans dönemine tarihlendirilmiştir. JRZ kodlu moloz yığının; taşlarının küçük ve orta büyüklükte olması ve aralarında kiremit parçalarının görülmesi sebebiyle Bizans dönemine ait olduğu düşünülmektedir. Moloz yığının; uzunluğu 60 cm, genişliği 4.20 m, yüksekliği 61 cm dir. Phryg surunun JSU kodu verilen doğu duvarını ortaya çıkarmak amacıyla sürdürülmüş olan çalışmalara 19.07.2013 tarihinden itibaren başlanmıştır. Açma içinde öncelikle kesitlerden akmış akıntı-döküntü toprak kaldırılmıştır. Çalışmalar sırasında modern kirlenmeyi gösteren çok sayıda naylon parçası ve ambalaj ele geçmiştir. Söz konusu malzemeler JRL koduna eklenmiştir. En üst seviyesi 20.57 m olan JSU kodlu sur duvarını ortaya çıkarmak amacıyla önünde seviye inme çalışmaları sürdürülmüştür. Kademli olarak yapılan seviye inme çalışmaları ile kesitlerde tabakalaşmanın karışık bir görüntüde ve eğimli olduğu görülmüş, ele geçen malzemeler toprak yapısında gözlemlenen değişimler dikkate alınarak; JTT, JSC, JTS, JTR, JUF, JUT, JUV gibi farklı kodlar adı altında toplanmıştır. Çalışmalar sırasında kazılan tabakalaşmış anakaya dolgusunda az miktarda malzeme ele geçmiştir ve tarihleyici malzeme sayısı azdır. Bu tabakalaşmada steril olarak kazılan tek tabaka koyu kahverengi, killi balçıktır. Balçığın Manyas Gölü bataklığından getirildiği ve sur duvarını desteklemek için kullanıldığı düşünülmektedir. Ele geçen malzemeler arasında Erken Tunç Çağ ına ait olduğu düşünülen şevron bezemeli kuzguni siyah renkli, seramik parçaları dikkat çekicidir. Ortaya çıkarılan duvarın toplam uzunluğu 17.11 m dir ve sur duvarında 11.65 m-14.24 m arasında bir kesinti olmuştur. Seviye inme çalışmaları sırasında su ile karşılaşılmış ve bu alanda çalışmalar durdurulmuş ancak sur duvarının bu alanda daha alt seviyelerde devam ettiği anlaşılmıştır. Duvarın ortaya çıkarılan toplam yüksekliği 3.58 m dir. Surun duvar örgüsü Gordion daki sur duvarına benzemektedir (Resim 10).
Resim 10: Sur duvarı Sur duvarını güney kesite kadar ortaya çıkarmak için gerçekleştirilen çalışmalar sırasında; 16.08.2013-21.08.2013 tarihleri arasında RXLII-PXLII plankarelerinde, doğu kesitten çıkan ve batıya doğru devam eden kyklopik taşlar ile karşılaşılmıştır. Bu taşların en üst seviyesi 17.89 m, en alt seviyesi 17.02 m dir. Çalışmalar sırasında ele geçen malzemeler JYJ kodu adı altında toplanmıştır ve en geç malzeme Bizans dönemine aittir. Bu taşların Lydia surunun iç yüzü ile ilişkili olabileceği düşünülmektedir (Resim 11). Resim 11: Lydia surunun iç yüzü ile ilişkili olabileceği düşünülen taşlar Bu kyklopik taşların altında Phryg sur duvarına ait çok sayıda taş ile karşılaşılmıştır. Bu taşların düzgün bir şekilde yerleştirildiği görülmüş ve kyklopik taşları yerleştirmeden önce bir zemin oluşturmak için yapıldığı anlaşılmıştır. Çalışmalar sırasında ele geçen malzemeler JYI koduna eklenmiştir ve en geç malzemenin Bizans dönemine ait olduğu görülmüştür. Çalışmaların son gününde açmanın final çekiminin yapılabilmesi için gerçekleştirilen genel temizlik çalışmaları sırasında JSU kodlu sur dolgusunun üzerine kesitlerden akmış bir adet Kyzykos üretimi altın sikke ele geçmiştir (Resim 12).
Resim 12: Kyzikos sikkesi 4. Kent Girişinin Güneyi Ortaçağ Suru Açması İlk defa 1993 yılında kazı çalışmaları başlamış olan ve ortaya çıkarılan, P XXX-XXXI/R XXX-XXXI plan karelerinde yer alan, Bizans Sur-Kule giriş kapısı çalışmalarına 2010 yılında da devam edilmiş ve kuzey kuleye ait sur yapısının kule ile olan bağlantısını ve surun nasıl bir aks ile kuzeye doğru devam ettiğini anlamak amacıyla çalışmalar gerçekleştirilmiş ve sonucunda amaçlanan verilere ulaşılmıştır. 2012 yılındaki çalışmalar ise kuzey kuleye nazaran tahrip görmüş güney kule ile surun bağlantı yerini saptamak ve surun güneye doğru devam edip etmediğini, eğer ediyorsa surun ne yönde devam ettiğini belirlemek amacıyla 29.06.2012-28.08.2012 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. 2013 kazı sezonunda daha önceki çalışmalar doğrultusunda Güney Sur yapısının aksının ne yöne devam ettiği ve nereye kadar devam ettiğini saptamak, bunun yanında 2012 kazı sezonunda ve surun doğusunda, sura bitişik olarak açığa çıkarılmış döşeme taşların ve bu taşların altında bulunan balçık tuğla ve kerpiçten yapılmış olan duvarın da devam edip etmediğini, eğer ediyorsa nereye kadar ve ne yönde ilerlediğini saptamak amacıyla çalışmalara başlanmış ve 09.07.2013 22.08.2013 tarihleri arasında çalışmalar sürdürülmüştür. Çalışmalara 09.07.2013 tarihinde başlanılmıştır. 10x10 m. lik plan kare belirlenip ipler çekilmiş, açmanın kuzeyindeki en yüksek alandan seviye inilmeye başlanmıştır. Bu alandan gelen modern buluntular göz önünde bulundurulduğunda buradaki toprağın geçmiş yıllardan kalan atık toprak olduğu anlaşılmış ve +32.05 m. seviyesinde sona erdiği, ayrıca açmanın güneyinde de atık toprağa rastlandığı ve batıdan doğuya doğru aktığı gözlemlenmiştir. Öncelikle açma içindeki seviyenin aynı olması için çalışmalara başlanmış ve bu çalışmalar sırasında karşımıza sur yapısının aksı üzerinde +32.74 m. seviyesinde döküntü taşlar çıkmış ve bu taşların geniş bir alana yayıldığı fark edilmiştir. Bu döküntü taşlara JRH kodu verilmiş ve taşların etrafı iyice açılarak kaldırılmıştır. Bu taşların kaldırılması sırasında en geç malzeme olarak Bizans seramiği ele geçmiştir. JRH kodlu döküntü taşların kaldırılmasından sonra seviye inme çalışmalarına devam edilmiş ve karşımıza +32.05 m. seviyesinde Güney Sur un temelinin batı yüzündeki taşlar çıkmıştır. Sur duvarına daha önceki yıllarda kod verilmediği için bu yıl kod alınmış ve JTJ kodlu Güney Sur Duvarı olarak adlandırılmıştır. Sur duvarının temelinin devamını görmek, açığa çıkarmak için seviye inme çalışmalarına devam edilmiştir. Bu çalışmalar sırasında görülmüştür ki kuzeyden güneye ilerledikçe surun seviyesi azalmaktadır. Surun temelinin bu yıl açığa çıkarılan kısmı kuzey-güney doğrultulu yaklaşık 6,50 m. olup açığa çıkarılan kısmında kuzeydeki seviye +32.05 m. iken, güneydeki seviyenin +31.62 m. olduğu görülmektedir (Resim 13).
Resim 13: Güney Sur un 2013 kazı sezonunda ortaya çıkarılan kısmı Temelin oturduğu düzleme ulaşmak ve ne kadar devam ettiğini görebilmek için surun doğusunda ve batısında seviye inme çalışmaları yapılmış ve surun batıda +30.79 m. seviyesinde sonlandığı görülmüştür. Batıda inilen seviye sırasında bir adet krem rengi astara sahip, üzerinde AƟHNAIOY baskısı bulunan amphora kulbu ve bir adet kızartma tavası kulbu ele geçmiştir. Ayrıca bir adet taştan, haç biçimli Bizans mühürü bulunmuştur (Resim 14). Resim 14: Surun batısında seviye inerken ele geçen buluntular Surun temelinin oturduğu düzleme ulaştıktan sonra seviye inme çalışmalarına devam edilmiş ve surun temelinin oturduğu düzlem geçilmiştir. Bu sırada görülmüştür ki sur toprağa oyulmuş çukurunun içine doldurulan dolgu taşların üzerine oturtulmuştur. Güneye doğru seviye azaldığı için buradaki oturma düzlemi gözlemlenememiştir. Ayrıca suru inceleyecek olursak büyük ve küçük boyutlu şekilsiz taşlardan ve horasan harcından oluştuğu görülmektedir. Sura batı yüzünden baktığımızda ise bu yıl açılan kısmında derin bir çatlak olduğu ve surun o kısımdan kırılarak doğuya doğru eğim yaptığı görülmüştür. Bu bize burada büyük bir deprem olmuş olabileceğini düşündürtmüştür. Geçen yıl açığa çıkarılmaya başlanan Güney Sur un kuleye doksan derecelik bir açıyla birleştiği görülse de güneye doğru bu açının değiştiği ve aksının batıya doğru kaydığı gözlemlenmiştir (Resim 15).
Resim 15: Güney Sur un aksının değiştiği bölüm Surun doğusunda yapılan seviye inme çalışmaları sırasında +31.63 m. seviyesinde, kesitten görebildiğimiz kireçli alana ulaşılmış ve bu alanı açığa çıkarma çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Bu kirecin çok geniş bir alana yayıldığı gözlemlenmiş ve tamamını açığa çıkarabilmek için R- XXXI plan karesine genişlemeye gidilmiştir. Bu alanın surun temelinde kullanılan horasan harcındaki kireci sağlamak amacıyla yapıldığı ve kireç çukuru olarak kullanıldığı anlaşılmış, sınırları belirlenmiş ve çukura JVR kodu verilmiştir. Kireç çukurunun kuzey-güney doğrultulu uzunluğu yaklaşık 4.50 m olup, doğu-batı doğrultulu genişliği yaklaşık 2.70 m dir (Resim 16). Resim 16: Kireç çukuru
JTJ kodlu güney sur duvarının doğusunda, geçen yıl açığa çıkarılan ve +31.13 m. seviyesinde karşımıza çıkan döşeme taşların ve bu taşların hemen altında yer alan, balçık tuğlalardan ve kerpiçten oluşan duvarın devamını görebilmek için sur ve JVR kodlu kireç çukuru arasında seviye inme çalışmaları yapılmıştır. Döşemelerin güneye doğru devam edeceği düşünülmüş, fakat +31.73 m. seviyesinde sadece iki adet döşeme taşı ortaya çıkarılmış ve bu taşların kült yolunda açığa çıkarılan taşlarla çok benzer olduğu gözlemlenmiştir. Bu döşemelerin bitiminde sura dik açıyla yapışık durumda, kuzeydoğu-güneybatı doğrultulu bir duvarla karşılaşılmıştır. Bu duvarı incelediğimizde sur temelinin bu duvarın üzerine oturtulduğu anlaşılmıştır. Bu duvara JVE kodu döşemelere ise JVS kodu verilmiştir. Balçık tuğlalardan yapılmış duvarın ise güneye doğru 3.50 m daha ilerlediği görülmüş ve sonlanmıştır. Balçık tuğlalardan yapılmış duvara JVT kodu verilmiş ve kireç çukuruna yapışık olduğu gözlemlenmiştir (Resim 17). Resim 17: Sur, duvar, kireç çukuru ile balçık tuğladan duvarın çizimi Resim 18: Attik guttus ve gri monokrom oinokhoe Ayrıca JVS kodlu döşemelerin JVT kodlu balçık tuğlalardan yapılmış duvarın üzerine oturtulduğu gözlemlenmiştir. Balçık duvarın seviye indikçe devam etmediği ve kesildiği gözlemlenmiş ve +31.34 m. seviyesinde en iyi korunan tuğlanın ölçülerinin uzunluğunun 60 cm, genişliğinin 30 cm, yüksekliğinin ise 6 cm olduğu görülmüştür. Bu balçık duvarın açmanın kuzeydoğusunda kalan, Pers dönemine ait duvarın üst kısmı olabileceği ya da höyüğün güneyinde ortaya çıkarılan Frig Sur duvarının üst kısmı olabileceği de düşünülmüştür. Aynı aks üzerinde olmasalar bile duvarın bi yerde dönüş yapabileceği düşüncesi söz konusudur. 2012 yılında P XXX-XXXI/R XXX-XXXI plan karelerinde yapılan çalışmalar sırasında surun doğusunda duvarın doğu yüzünü açığa çıkarmak için 1.50 x 1.50 m. lik bir sondaj açılmıştır. Bu alanda +31.45-31.20 m. seviyeleri arasında in situ durumunda kiremitler ve sikke, yüzük, ve 4.yy a ait amphora parçaları ele geçmiş ve bu amphoralar tamamlanmıştır. 2013 sezonunda bu alanda da seviye inme çalışmaları gerçekleştirilmiş ve bol sayıda seramik ele geçmiştir. Bu seramikler arasında tamamlanan bir adet 4.yy a tarihlendirilen Attika guttus ve gri monokrom oinokhoe ele geçmiş ve geçen yıl kazılan alanın devamı olduğu anlaşılmıştır (Resim 18). Alandan gelen seramikler +30.56 m. seviyesinde kesilmiştir ve bu alandan gelen seramiklere geçen senenin kodu olan JOT kodu verilmiştir. Ayrıca alandaki seviye inme çalışmaları sırasında alanın kuzeyinde, balçıktan tuğlalardan yapılmış duvarın önünü kapatacak şekilde +31.12 m.
seviyesinde, 1.24 x 70 cm boyutlarında kerpiç bir alanla karşılaşılmıştır. Bu alan incelendiğinde kerpicin doğuya doğru akmış bir durumda olduğu ve hatta bu kerpicin arkasında kalan tuğlaların da tam korunmadığı ve dağınık bir biçimde olduğu gözlenmiştir (Resim 19). Resim 19: Kerpiç alan ve dağınık durumda balçık tuğlalar P-XXXI plankaresindeki son olarak, açığa çıkarılan ve belgeleme işlemleri tamamlanan JVR kodlu kireç çukurunun kaldırılma çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Kireç çukurunun kaldırılması sırasında altından toprak geldiği görülmüştür. Bu topraktan bir adet M.Ö. 7.yy ın 3.çeyreğine tarihlendirilen kuşlu kâse ağız ve gövde parçası ele geçmiştir. Alanda +30.47 m. seviyesine inilmiş ve kireç çukurunun kaldırılmasıyla karşımıza balçık tuğlalardan duvarın doğu yüzünü tamamen kaplayan, soluk yeşil renkli sıva çıkmıştır. Bu sıva duvarın güney sınırından başlayıp açmanın kuzeyinde açığa çıkarılmış akıntı kerpiçe doğru ilerlemekte, fakat akıntı kerpiçe değmemektedir ve yer yer döküldüğü gözlemlenmektedir (Resim 20). Sıvaya JZU kodu verilmiştir. Sıvanın daha alt seviyelerde de ilerlediği düşünülmekte, fakat çalışmaların sona ermesinden dolayı seviye inme çalışmaları gerçekleştirilememiştir. Sıvaya bakacak olursak, Daskyleion da daha önce ortaya çıkarılmış sıvalara renk ve yapı açısından benzemediğini ve şimdiye kadar açığa çıkarılmış en uzun sıva olduğu görülmüştür. Resim 20: Sıva
Sonuç 2013 kazı sezonunda çalışmaların yürütüldüğü alanlarda Kült Yolu nda MÖ 4. yy da doldurulmuş olan anakaya çukurları ortaya çıkarılmış; N-XXIV plankaresinde birden çok evreli bir Bizans yapı kompleksi; Bizans girişinin güneyindeki alanda güney surunun devamı, ve bunun altında çok daha erken bir döneme ait balçık tuğlalardan örülmüş ve kerpiç ile sıvanmış bir yapıya ait duvar kalıntısı ortaya çıkarılmıştır.