Sağlık, bütün insanların doğuştan sahip oldukları insan hakkıdır, sağlık hizmetleri bu hakkın verilmesini sağlama anlayışı ile verilmelidir.



Benzer belgeler
TNSA-2003 ÖNEMLİ SONUÇLARI HİZMET ALANLARI

TR63 BÖLGESİ MEVCUT DURUM ANALİZİ DEMOGRAFİK GÖSTERGELER

TÜRKİYE SAĞLIK İNSANGÜCÜ DURUMUNUN ULUSLARARASI KARŞILAŞTIRMASI. Prof. Dr. Şebnem ASLAN

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI

Türkiye de Kadınların Sağlığı

Mevsimlik Tarım İşçilerinin ve Ailelerinin İhtiyaçlarının Belirlenmesi Araştırması 2011 Harran Üniversitesi-UNFPA

Türkiye de Sağlık Harcamalarının Finansal Sürdürülebilirliği

KADINLAR AÇISINDAN SAVUNMASIZLIK/ÖRSELENEBİLİRLİK. Prof. Dr. Şevkat BAHAR ÖZVARIŞ

Erken Yaşlardaki Evlilikler ve Gebelikler

Türkiye, OECD üyesi ülkeler arasında çalışanların en az boş zamana sahip olduğu ülke!

TOPLUMSAL CİNSİYET TOPLUMDA KADINA BİÇİLEN ROLLER VE ÇÖZÜMLERİ

81 İl için Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Karnesi Ülker Şener & Hülya Demirdirek

M2 S1. Üreme Sağlığı. Tanım, Üreme Hakları, Bütüncül Yaklaşım. Doç. Dr. Günay SAKA 12 Mayıs 2011

Avrupa Ve Türkiye Araç Pazarı Değerlendirmesi (2013/2014 Şubat)

Kadın Dostu Kentler Projesi. Proje Hedefleri. Genel Hedef: Amaçlar:

KADIN DOSTU AKDENİZ PROJESİ

HABER BÜLTENİ xx Sayı 45

KONYA İNŞAAT SEKTÖRÜNÜN, FİYAT BEKLENTİSİ DÜŞTÜ

Eğitimde ve Toplumsal Katılımda Cinsiyet Eşitliğinin Sağlanması Projesi

İŞSİZLİKTE TIRMANIŞ SÜRÜYOR!

Araştırma Notu 14/161

8 Aralık 2016, İstanbul

HABER BÜLTENİ Sayı 22

DOĞURGANLIĞI BELİRLEYEN DİĞER ARA DEĞİŞKENLER 7

Namus adına kadınlara ve kızlara karşı işlenen suçların ortadan kaldırılmasına yönelik çalışma

HABER BÜLTENİ Sayı 50

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE İÇİN KADIN KONUKEVLERİ PROJESİ 7 MAYIS 2014-ANKARA. Saygıdeğer Misafirler, Değerli Basın Mensupları

Avrupa Ve Türkiye Araç Pazarı Değerlendirmesi (2011/2012 Ekim)

HABER BÜLTENİ Sayı 20

KADIN DOSTU AKDENİZ PROJESİ

DÜŞÜKLER VE ÖLÜ DOĞUMLAR 6

İSO Kadın Sanayiciler Platformu 8 MART MANİFESTOSU

HABER BÜLTENİ xx Sayı 47

A.ERDAL SARGUTAN EK TABLOLAR. Ek 1. Ek 1: Ek Tablolar 3123

HABER BÜLTENİ xx Sayı 33

Belediye Eğitim Müdürlüğü Veliler Kurulu (Konseyi) 200,00 700,00 700,00 //////////// 1.200, ,00 250,00 900,00 500,00 300,00 1.

HABER BÜLTENİ Sayı 51

E İTLİK VE ÇALI MA YA AMINDA KADINLAR

Çok tatil yapan ülke imajı yanlış!

HABER BÜLTENİ Sayı 38

HABER BÜLTENİ xx Sayı 40

Araştırma Notu 18/225

2013 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması

EFA 2008 Küresel İzleme Raporu e Kadar Başarabilecek miyiz? Önemli Noktalar

KALKINMA BAKANLIĞI KALKINMA ARAŞTIRMALARI MERKEZİ

BÖLGE PLANI SÜRECİ. Bilecik Sosyal Yapı Özel İhtisas Komisyonu Çalışmaları Bilecik İl Genel Meclis Toplantı Salonu

Avrupa Ve Türkiye Araç Pazarı Değerlendirmesi (2012/2013 Ağustos)

DOĞUM ÖNCESİ BAKIM VE DOĞUMA YARDIM 10

HABER BÜLTENİ Sayı 35

HABER BÜLTENİ Sayı 49

Kadına YÖNELİK ŞİDDET ve Ev İçİ Şİddetİn Mücadeleye İlİşkİn. Sözleşmesi. İstanbul. Sözleşmesİ. Korkudan uzak Şİddetten uzak

HABER BÜLTENİ Sayı 25 KONYA HİZMETLER SEKTÖRÜ ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDEN UMUTLU

Dünya Nüfus Günü, 2013

HABER BÜLTENİ Sayı 28

Kadın işçiler. Dr. Nilay ETİLER Kocaeli Üniversitesi

Türkiye Nüfusunun Yapısal Özellikleri Nüfus; 1- Nüfusun Yaş Gruplarına Göre Dağılımı Genç (Çocuk) Nüfus ( 0-14 yaş )

Mirbad Kent Toplum Bilim Ve Tarih Araştırmaları Enstitüsü. Kadına Şiddet Raporu

2011 KADIN İSTATİSTİKLERİ

HABER BÜLTENİ xx Sayı 34

HABER BÜLTENİ xx Sayı 33 KONYA HİZMETLER SEKTÖRÜNÜN ÇALIŞAN SAYISI BEKLENTİSİ ARTTI

HABER BÜLTENİ xx Sayı 19

25 KASIM KADINA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI DAYANIŞMA GÜNÜ

LÜTFEN KAYNAK GÖSTEREREK KULLANINIZ 2013

Yeni Sosyal Güvenlik Sistemi Üzerine Notlar

HABER BÜLTENİ Sayı 50

AVRUPA KONSEYİ İNSAN HAKLARININ KORUYUCUSU ÖZET

HABER BÜLTENİ Sayı 24 KONYA İNŞAAT SEKTÖRÜ GÜVEN ENDEKSİ GEÇEN AYA GÖRE DÜŞTÜ:

ÇALIŞMA HAYATINDA DEZAVANTAJLI GRUPLAR. Şeref KAZANCI Çalışma Genel Müdür Yardımcısı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı MART,2017

TÜRKİYE İŞSİZLİKTE EN KÖTÜ DÖRT ÜLKE ARASINDA

HABER BÜLTENİ xx Sayı 17

HABER BÜLTENİ xx Sayı 26 KONYA İNŞAAT SEKTÖRÜ GÜVEN ENDEKSİ BİR ÖNCEKİ AYA GÖRE YÜKSELDİ

Cumhuriyet Halk Partisi

BİR BAKIŞTA SAĞLIK -AVRUPA

HABER BÜLTENİ Sayı 51 Konya Hizmetler Sektörü 2017 de, 2016 ya Göre Daha İyi Performans Sergiledi:

HABER BÜLTENİ xx Sayı 26 KONYA HİZMETLER SEKTÖRÜ ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDEN UMUTLU

KONYA HİZMETLER SEKTÖRÜNÜN FİYAT BEKLENTİSİ DÜŞTÜ

HABER BÜLTENİ Sayı 39

BÖLGE PLANI SÜRECİ. Eskişehir Sosyal Yapı Özel İhtisas Komisyonu Çalışmaları Anadolu Üniversitesi

HABER BÜLTENİ xx Sayı 24

İŞSİZLİK BÜYÜK ÖLÇÜDE ERKEKLERDE YAŞANAN İŞGÜCÜ ARTIŞI İLE İSTİHDAM KAYIPLARINDAN KAYNAKLANIYOR

KADIN DOSTU KENTLER - 2

ÜLKEMİZDE KADIN SAĞLIĞI KADINLA İLGİLİ YAPILAN ULUSLAR ARASI TOPLANTILAR

AVRUPA OTOMOTİV PAZARI 2014 YILI OCAK AYINDA %5 ARTTI.

Türkiye de Erken Çocukluk Gelişimi ve Binyıl Kalkınma Hedefleri Yolunda Gelişmeler. Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı Yıldız YAPAR.

TOPLUMU TANIMA VE EKİP ÇALIŞMASI YARD. DOÇ. DR. NALAN AKIŞ

Kadınların Çok Yönlü Güçlendirilmesi Projesi

Türkiye Sağlık Hizmetlerinin Finansmanı ve Sağlık Harcamalarının Analizi Dönemi

BELGESİ. YÜKSEK PLANLAMA KURULU KARARI Tarih: Sayı: 2009/21

GERÇEK İŞSİZ SAYISI 6 MİLYON 2,6 MİLYON GENÇ BOŞTA GEZİYOR

Türkiye de Sivil Toplumu Geliştirme ve Sivil Toplum-Kamu Sektörü Diyaloğunu Güçlendirme Projesi

2013 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması

1. SOSYAL SERMAYE 1. (1) (2) 2. (3). (4) 3. (5) (6) 4.

Türkiye de Kadın İstihdam Sorununa Çözümler LİZBON SÜRECİ ve KADIN GİRİŞİMCİLİĞİ

HABER BÜLTENİ xx Sayı 11

Pazar AVRUPA TOPLAM OTOMOTİV SEKTÖR ANALİZİ. Ekim 2018

5.1. Ulusal Bilim ve Teknoloji Sistemi Performans Göstergeleri [2005/3]

BÖLGE PLANI SÜRECİ. Bursa Sosyal Yapı Özel İhtisas Komisyonu Çalışmaları Merinos Atatürk Kültür ve Kongre Merkezi

Grafik 9 - Lise ve Üzeri Eğitimlilerin Göç Edenler İçindeki Payları. Kaynak: TÜİK, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi

Ekonomik Rapor Kaynak: TÜİK. Grafik 92. Yıllara göre Doğuşta Beklenen Yaşam Süresi. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği /

Ülkemizde Anne Sağlığı Hizmetleri

Transkript:

TÜRKİYE DE KADIN SAĞLIĞININ DURUMU SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ (2011) 1.GİRİŞ Dünya Sağlık Örgütünün tanımına göre sağlık, sadece hastalık ve sakatlığın olmaması değil, bireyin bedenen, zihnen ve sosyal yönden tam bir iyilik halinde olmasıdır. Kadın sağlığında her üç boyut da eşit derecede önemlidir ve yapılacak her düzenlemede verilecek her hizmette bu üç boyutun da göz önünde tutulması gereklidir. Sağlık, bütün insanların doğuştan sahip oldukları insan hakkıdır, sağlık hizmetleri bu hakkın verilmesini sağlama anlayışı ile verilmelidir. Kadın sağlığına ve verilecek hizmetlerde mutlaka bütüncül bir yaklaşım benimsenmelidir. Kadınlara verilecek her hizmette, kadının bir birey olduğunun kabulü ile sağlığının korunması ve sağlık hizmeti alması sağlanmalıdır. Esasen sağlık hizmetlerinin bu bilinçte verilmesi sosyal devlet olmanın da gereğidir. Gerek dünyada gerekse Türkiye de nüfusun yarısını oluşturan kadınların sağlığı, taşıdıkları üreme sağlığı sorunları nedeniyle özellik arz etmektedir. Şöyle ki, kadınların üreme ile ilgili olaylara bağlı hastalık yükleri erkeklere kıyasla 3 misli daha fazladır. Ayrıca, Türkiye dahil pek çok ülkede kadınların statüleri düşük, sağlık göstergeleri olumsuzdur. Diğer taraftan kadın sağlığı genel anlamda çocuk ve toplum sağlığını da yakından ilgilendirmekte ve etkilemektedir. Eğer kadınlar genelde sağlıklı değilse, gebelik süresince yeterli /nitelikli bir doğum öncesi bakım (DÖB) alamıyorlar ve sağlıksız koşullarda doğum yapıyorlarsa bundan kendi sağlıkları kadar doğacak çocukların dolaysıyla toplumun sağlığı da olumsuz etkilenir. Her ne kadar yıllar içinde Türkiye de Kadın ve Çocuk sağlığı ile ilgili ölüm ve hastalık ölçütlerinde önemli iyileşmeler olduysa da gelinen düzey gelişmiş ülkelerle kıyasladığında hala onların birkaç misli gerisindedir. Sadece bu gerçek bile bu gurubun sağlığının hala çok önem arz ettiğini, daha fazlasının yapılması gerektiğine işaret etmektedir. Bu Raporda öncelikle, kadın sağlığına ilişkin mevcut durum ortaya konulmakta, daha sonra kadın sağlığının geliştirilmesine ilişkin olumlu ve geliştirilmesi gereken yönler üzerinde durulmakta ve son olarak da Türkiye de kadın 1

sağlığını iyileştirmedeki stratejiler ve yapılması gerekenler özetlenmektedir. 2.TÜRKİYE DE KADIN SAĞLIĞININ MEVCUT DURUMU 2.1.Türkiye de Kadın Sağlığı ile ilgili Demografik Durum ve Sağlık Göstergeleri 31 Aralık 2009 tarihi itibarıyla Türkiye nüfusu 72 561 312 kişidir (www.tuik.gov.tr). 2009 yılında Türkiye nin yıllık nüfus artış hızı binde 14,5 olarak gerçekleşmiştir (www.tuik.gov.tr). Nüfusun % 50,3 ünü (36.462.470 kişi) erkekler, % 49,7 sini (36.098.842 kişi) ise kadınlar oluşturmaktadır (www.tuik.gov.tr). Nüfusunun % 27 si 15 yaşın altındadır (TNSA-2008). Türkiye için toplam doğurganlık hızı yıllar içinde giderek azalmış olup halen, kadın başına 2.16 doğumdur. Doğurganlık yenilenme düzeyinin (2.10) hemen üzerinde olan bu hız Türkiye de doğurganlıktaki düşüşün devam ettiğini göstermektedir. Türkiye de son otuz yılda (1978-2008 döneminde) toplam doğurganlık hızının 4.33 den 2.16 ya düştüğü, yani doğurganlık hızının yaklaşık olarak yarı yarıya azaldığı görülmektedir. Doğurganlık düzeyi kırsal alanlarda, kentsel alanlara göre daha yüksektir. Kırsal alanlardaki toplam doğurganlık hızı (2.68) kentsel alanlardaki doğurganlık hızından % 34 daha yüksektir. Türkiye de kadınlarda gebelik ve doğumların erken yaşlarda başlayıp üreme döneminin ileri yaşlarına dek devam ettiği görülmektedir. Türkiye de doğumların %70 i 30 yaşından önce meydana gelmektedir. Gebelik ve doğum ile bağlantılı hastalık ve ölüm risklerinin en yüksek olduğu 20 yaşın altında ve 35 yaşın üzerinde yapılan doğumlar tüm doğumların yaklaşık beşte birini oluşturmaktadır. Kırsal alanlardaki kadınlar her yaş grubunda kentsel alanlardaki aynı yaş gruplarındaki kadınlara göre daha fazla çocuk doğurmaktadır. Doğurganlık düzeyindeki bölgesel farklılaşma çok belirgindir. En yüksek toplam doğurganlık hızı 3.27 ile Doğu Bölgesi için gözlenirken en düşük doğurganlık hızı 1.73 ile Batı Bölgesi ne aittir. Türkiye de 2008 yılında, evli kadınların %27.6 sı 16-19 yaş arasında evlenmiştir. (Evlenme İstatistikleri) Ergen dönemde olan kadınların yüzde 6 sının çocuk doğurmaya başladığı görülmektedir. 2008 yılında 19 yaşındaki ergenlerin %9.4 ü anne olmuştur. (H.Ü, Nüfus Etütleri Enstitüsü, Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması) 2009 yılında doğan her 100 çocuğun 8 i 19 yaş ve altındaki annelerden doğmuş olup 2009 yılı itibarıyla Türkiye de 103 698 çocuk anne mevcuttur (www. tuik.gov.tr). 2

15-49 yaş evli çiftlerin %73 ü herhangi bir yöntem ile gebelikten korunmaktadır. Etkili yöntem kulanlar %46, geleneksel yöntem kullananlar ise %27 dir. Doğum yapan gebelerin %8 i gebelikleri süresince hiç DÖB almamıştır. Bunun anlamı Türkiye de bir yılda 103 400 kadın gebelik süresince DÖB hizmetine ulaşamamaktadır. DÖB yapılması gereken 3 muayene (Her muayenede kan basıncı (KB) ölçme,her trimesterde Hb. ölçme,gebeliğin 2.yarısında her muayenede çocuk kalp sesi dinleme) yönünden değerlendirildiğinde nitelikli DÖB alma 1:3 oranında azalmaktadır.yani gebelikte verilen hizmetlerin niteliği de yetersizdir. Doğumların %91,3 ü sağlık personeli yardımı ile yapılmaktadır. %9 u ise tıbbi yardım almaksızın gerçekleşmektedir. Bu da Türkiye de bir yılda 116 310 doğumda tıbbi yardım alınamadığı anlamına gelmektedir. Yüksek riskli Doğurganlık Davranışları yaygındır. Son beş yıl içindeki doğumların sadece %33,2 si hiçbir risk kategorisinde değilken, %35 i risk kategorisindedir. Yani her 3 doğumdan biri riskli doğumdur. Kadın ve erkek arasındaki güç dengesizliğinin bir sonucu olan Kadına Yönelik Şiddet sadece insan onuruna yapılan bir saldırı olmayıp kadının en temel insan haklarının ihlalidir ve çok önemli bir halk sağlığı sorunudur. Kadına yönelik şiddet (KYŞ), uluslar arası belgelerde eşitlik, kalkınma ve barış hedeflerine ulaşılmasını engelleyen çok ciddi bir durum olarak tanımlanmaktadır. Ne yazık ki KYŞ in her türü Türkiye de çok yaygındır. Türkiye de 2008 yılında yapılan ulusal araştırmada yaşamının herhangi bir döneminde kadına, uygulanmış olan fiziksel şiddet: % 39, cinsel şiddet:% 15, duygusal şiddet: % 40 ve ekonomik şiddet olarak; çalışmasına engel olma % 37, ev içi harcama yapmama % 8, gelirini elinden alma ise % 4 olarak bulunmuştur. Yine sözde namus adına işlenen cinayetler de ne yazık ki bir Türkiye gerçeği olup kadına karşı ayırımcılık ve kadını kontrol etmenin en uç uygulamasıdır ve kadının yaşam hakkı elinden alınmaktadır. 2006 yılında yayınlanan Emniyet Genel Müdürlüğü nün raporuna göre ; 2000-2005 yılları arasında 81 ilde, polis ve jandarma kayıtlarından elde edilen verilere göre; Türkiye de 455 kadın namus adına öldürülmüştür. Bu veri kadına yönelik şiddetle ilgili ilk resmi veri olması açısından önemlidir. www.ksgm.gov.tr 2008 yılı itibariyle eşi ya da birlikte olduğu kişiden şiddet görmede, bölgeler arası farklılıklar mevcut olup örneğin fiziksel ve cinsel şiddet görme en fazla % 57 ile Doğu bölgesinde ve en az % 26 ile Batı bölgesindedir. Ülke çapında bu sıklık ortalama % 41,9 dur. Kırsal bölgelerde yaşanılan şiddet sıklığı kentsel bölgelerde yaşanan şiddet olaylarına göre daha yüksektir (www.ksgm.gov.tr). Sağlık durumunun bozulması şiddet yaşamış kadınlarda şiddet yaşamamış kadınlara göre iki kat daha fazladır. Aile içinde fiziksel veya cinsel şiddete 3

uğramış kadınların, uğramamış kadınlardan üç kat daha fazla intiharı düşündüğü ve dört kat daha fazla intihara teşebbüs ettiği saptanmıştır. 2002'de 66 kadın cinayete kurban giderken 2009 yılının ilk 7 ayında bu sayı 953'e yükselmiş olup kadın cinayetleri son 7 yılda % 1400 artmıştır. (Adalet Bakanı Sadullah Ergin in DTP Van Milletvekili Fatma Kurtulan ın soru önergesine verdiği yanıta göre) TÜİK verilerine göre ; Kadınlara yönelik tecavüz ve taciz gibi cinsel saldırı suçları son beş yılda % 30 artmıştır. Bağlı ve arkadaşlarının, Töre ve Namus Cinayetleri ne ilişkin 46 cezaevinde töre ve namus cinayeti işleyen 190 kişiyle görüştüğü araştırma sonuçlarına göre; görüşülenlerin % 25.3 ü karısını öldürmüş olup ilk sırada yer almakta, annesini, eşini, kız kardeşini taciz edeni öldürenler % 16,3 ile ikinci sırada kız kardeşini veya ablasını namusunu koruyamadığı gerekçesi ile öldürenler % 14,7olarak bulunmuştur.. Hükümlülerin % 47'si "pişman olmadığı" nı bildirmiş. Araştırmaya katılanların yüzde 42'si bu cinayeti işlediklerinden dolayı ailelerinden olumlu, yüzde 46'sı da çevreden olumlu tepki aldığını ifade etmiştir. Bu durum, katile şerefli katil statüsünü getiriyor demek yanlış olmaz. Aileden ve çevreden şiddete ve öldürmeye ilişkin teşvik ve onay konusunda çevrenin rolünü ortaya koymaktadır. Diğer bir ifadeyle mahalle baskısı cinayeti işlemeye azmettirmektedir. (Bağlı M. ve ark. Töre ve Namus Cinayetleri Dicle Üniversitesi (DÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölüm, 2008) 2.2.Türkiye de Kadınla ilgili Eğitim Göstergeleri Kadının statüsünün belirleyicilerinden olan eğitim, sağlık düzeyini de dolaylı olarak çok yakından etkileyen bir faktördür. Genel olarak, kadınlar erkeklerden daha az eğitimlidir. Türkiye deki 15 yaş üstü kadınların % 33 ü ya hiç eğitim almamış, ya da ilkokulu tamamlamamışken bu rakam erkeklerde %20 dir. Kadınların dörtte biri, erkeklerin ise üçte biri lise ve üzeri eğitime sahiptir. Erkek nüfusun ortanca eğitim süresi 5.1 yıldır, bu değer kadınların ortanca eğitim süresine göre 0.6 yıl daha uzundur (4.5 yıl). Beklendiği gibi kentsel alanlarda yaşayanların kırsal alanlarda yaşayanlara göre eğitime katılımları daha yüksektir ve eğitimde kalma süreleri de daha uzundur. Eğitime katılımda cinsiyet farklılıkları kentsel alanlarda, kırsal alanlardan daha belirgindir. Kentsel alanlarda yaşayan erkekler arasında ortanca eğitim süresi 6.6 yıldır, bu süre kentte yaşayan kadınların ortanca süresinden (4.7 yıl) iki yıl daha fazladır. Kırsal 4

15 yaşın altındaki kız ve erkek çocukların çoğunluğu okula devam etmektedir. Ancak erkek çocuklar arasında okula devam etme oranları genel olarak kız çocuklarına göre yüksektir. Cinsiyetler arasındaki eğitim farklılığı yaş ile birlikte artmakta, özellikle ilköğretimin birinci basamağı sonrasında (13 yaş ve üstü) farklılık daha da büyümektedir. Türkiye'de kentlerde yaşayan kadınların kırsal alanlarda yaşayanlara kıyasla daha eğitimli olduğu görülmektedir. Kırsal yerleşim yerlerinde yaşayan kadınların % 28'i herhangi bir eğitim düzeyini tamamlamamışken, bu durum kentlerde yaşayan kadınlar arasında % 15 e inmektedir. Türkiye de Cumhuriyetle beraber okur yazar olmada her iki cinsiyette de çok çarpıcı artışlar meydana gelmişse de kadın ve erkek arasındaki fark hala kapanmamıştır. Bu da Türkiye de toplumsal cinsiyete duyarlı bir milli eğitim politikasının izlenmediğini göstermektedir. 2.3.Türkiye de Kadınla ilgili Çalışma Yaşamı,Sosyal Güvenlik ve Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği ile ilgili Göstergeler (Kaynak: www.tuik.gov.tr) 2009 yılı Kasım döneminde, Türkiye genelinde işgücüne katılma, % 48,1 dir. Erkeklerde işgücüne katılma, % 70,6, kadınlarda ise % 26,4 tür. Lise altı eğitimlilerde işgücüne katılma % 46 iken, yükseköğretim mezunlarında bu % 78,4 tür. Lise altı eğitimlilerde erkeklerin işgücüne katılması % 69 iken, kadınlarda % 22,2 dir. Lise ve dengi okul mezunlarında erkeklerde işgücüne katılma % 74,8 iken, kadınlarda % 33,1 dir. Yükseköğretim mezunlarında erkeklerde işgücüne katılma % 83,3 iken, kadınlarda % 71,4'tür. Çalışma durumu ile medeni durum arasında güçlü bir ilişki bulunmaktadır, halen evli olmayan kadınların çalışma durumu, evli olanlara göre çok daha yüksektir (TNSA-2008). Beklendiği üzere, çocuk sahibi olmanın çalışma üzerinde önemli bir etkisi vardır ve çocuksuz kadınlar arasında çalışanların sıklığı, çocuğu olanlara göre daha yüksektir (TNSA-2008). Kadınların sosyal güvenliği, % 20 ile en yüksek SSK daha sonra %9 ile Emekli Sandığı kapsamındadır. 5

Bölgesel farklılıklar dikkate alındığında, sosyal güvenlik kapsamında olmayan kadınların Doğu bölgesinde (%84) ve özellikle Güneydoğu Anadolu bölgesinde (%87) çok yüksek olduğu görülmektedir. Dünya Ekonomik Forumunun 2010 yılı Raporuna göre Türkiye de kadın ve erkek arasındaki farkı yansıtan toplumsal cinsiyet uçurumu göstergesi yönünden diğer ülkelere göre genel durumu: Türkiye nin son beş yıllık sıralaması: 2006:105. sırada [toplam115 ülke ] 2007: 121. sırada [toplam 128 ülke ] 2008:123. sırada [toplam 130 ülke ] 2009: 129. sırada [toplam 134 ülke ] 2010:126. sırada [toplam 134 ülke ] 2010 yılı için Türkiye nin, genel sıralamada, 134 ülke içinde 126. sırada olması kadın ve erkek arasındaki genel uçurumun boyutunu çok açık olarak göstermektedir. Bu rapora göre durumu Türkiye den durumu daha kötü olan ülkeler sırası ile; Fas,Benin,Suudi Arabistan, Fildişi Sahilleri Mali,Pakistan, Chad ve Yemendir. Diğer spesifik alanlardaki kadın-erkek toplumsal cinsiyet uçurum endeksinde ise 2010 yılı için Türkiye ; EĞİTİMDE, 134 ÜLKE İÇİNDE 109. SIRADA SİYASAL KATILIMDA, 134 ÜLKE İÇİNDE 99. SIRADA SAĞLIKTA, 134 ÜLKE İÇİNDE 61. SIRADA İSTİHDAMDA, 134 ÜLKE İÇİNDE 131. SIRADA yer almaktadır. Yine Kadın Erkek toplumsal cinsiyet uçurumu endeksinin sıralamasında Türkiye nin AB ülkeleri ile kıyaslanmasında da durum çok iç açıcı değildir. Şöyleki; AB ÜLKELERİ VE TÜRKİYE ÜLKE ADI SIRALAMADA YERİ ÜLKE ADI İzlanda 1 Slovenya 42 Norveç 2 Polonya 43 Finlandiya 3 Fransa 46 SIRALAMADA YERİ 6

İsveç 4 Estonya 47 İrlanda 6 Makedonya 49 Danimarka 7 Bulgaristan 50 İsviçre 10 Hırvatistan 53 İspanya 11 Yunanistan 58 Almanya 13 Çek Cumhuriyeti 65 Belçika 14 Romanya 67 Birleşik Krallık 15 Slovakya 71 Hollanda 17 Macaristan 79 Latvia 18 Malta 83 Luksemburg 26 Kıbrıs 86 Litvanya 35 Türkiye 126 Avusturya 37 Farklı bir gösterge de TOPLUMSAL CİNSİYET GÜÇLENDİRME İNDEKSİ olup Birleşmiş Milletler İNSANİ GELİŞME RAPORU- 2009 a göre; Türkiye 109 ülke sıralamasında ne yazık ki 101. sıradadır. Türkiye de kadınların iş gücüne katılımları sağlıkları ve statüleri yönünden son derece önemli olup bu konuda da durum ne yazık ki alarm vermektedir. Şöyle ki; Son yıllarda kadınların işgücüne katılımı, Cumhuriyet tarihinin en düşük düzeyindedir ( Bu yüzdeler sırası ile Türkiye için % 26, Kentsel bölge için bu daha da düşük olup % 16 dır). OECD Ülkelerinde kadınların iş gücüne katılımı ortalama % 62 olup, aşağıdaki grafikten de anlaşılacağı üzere Türkiye kadın istihdamı yönünden pek çok gelişmekte olan ülkelerin bile gerisindedir. 7

3.Kadın Sağlığı yönünden önemli olan bazı Yasalar: Genel olarak kadın sağlığı, özelde de üreme sağlığı, ülkedeki sağlık ve sosyal politikalardan bu politikalara göre kabul edilen yasalardan/mevzuattan etkilenir. Eğer yasalar, toplumsal cinsiyete duyarlı ve eşitlikçi ise ve sağlığın doğuştan kazanılmış bir insan hakkı olduğu ilkesi kabul edilerek hazırlandı ise; Sağlık politikalarında koruyucu sağlık hizmetlerine ağırlık ve öncelik verilip bu hizmetlerde erişimi engelleyen her soruna (mesafe, ücret, nitelik v.b.) devlet tarafından çözüm getiriliyorsa; Kadın anne ve çocuk sağlığı olumlu etkilenir. Kuşkusuz mevcut politika ve yasaların sözü edilen özellikte olmasının ötesinde mutlaka alanda/uç yörelerde uygulanıyor olması ve bu uygulamaların denetimlerle değerlendiriliyor olması gerekir. Ülkemizde genel olarak sağlık alanında ve özelde kadın/üreme sağlığı/aile/çocukların korunması konularında geniş bir yasal çerçeve bulunmaktadır, örneğin ; Anayasa (10/41/56/90 vb. maddeler) 4721 Sayılı Türk Medeni Kanun (Kabul Tarihi 22.11.2001) 2828 Sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu (Kabul Tarihi 27.05. 1983) 4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun (Kabul Tarihi 17.01.1998) 5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanunu (Kabul Tarihi 15.07.2005) 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun (Kabul Tarihi 18.01.2003) 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu (Kabul Tarihi 12.10.2004) 2827 Sayılı Nüfus Planlaması Hakkında Kanun (Kabul Tarihi 27.05.1983) 224 Sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesine Dair Kanunun (1961) 5840 Sayılı Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu (Kabul Tarihi 24.03.2009) 5393 Sayılı Belediye Kanunu (Madde 14) (Kabul Tarihi 13.07.2005) 4306 Sayılı İlköğretim Ve Eğitim Kanunu, Milli Eğitim Temel Kanunu, Çıraklık Ve Meslek Eğitimi Kanunu, Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanun İle 24.3.1988 Tarihli Ve 3418 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Ve Bazı Kâğıt Ve İşlemlerden Eğitime Katkı Payı Alınması Hakkında Kanun ile zorunlu temel eğitim 8 yıla çıkarılmıştır (Kabul Tarihi 18.08.1997) 24 Kasım 2004 tarihinde, 5258 sayılı "Aile Hekimliği Pilot Uygulaması Hakkında Kanun" kabul edilmiş ve uygulamaya konulmuştur. 8

1 Ekim 2008 tarihinden itibaren Genel Sağlık Sigortasına ilişkin çıkartılan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun uygulanmasına başlanmıştır. Türkiye de kadın ve ailelerin sağlıklarının korunması ve geliştirilmesi konusunda gerek yasal boyutta gerekse hizmet ve alt yapı boyutunda pek çok olanak bulunmaktadır. Buna rağmen, kadın ve ailelerin sağlıklarının korunması ve geliştirilmesi konusunda yapısal ve yönetsel sorunlar, yetersizlikler devam etmektedir. Bu durumun nedenleri şu şekilde sıralanabilir; Türkiye de kadının sosyal statüsünün düşük olması, kadının kendi sağlığı konusunda bilinçli olmasını da engellemektedir. Yasal düzenlemelere de yansıdığı gibi verilen hizmetlerin bütüncül bir yaklaşımla verilmediği görülmektedir. Kurumlar arasında hatta aynı kurumun farklı birimleri arasında eşgüdümü sağlamak bazen çok güç olabilmektedir. Mevzuatla ilgili diğer ciddi sorun ise mevcut yasaların uygulamalara tam olarak yansıtılamaması bazen de herhangi bir ön değerlendirme yapılmaksızın ülke gerçeklerine uygun olup olmayacağı belli olmayan yasal düzenlemelere ve uygulamalara gidilmesidir. 3. KADINLARIN / ANNELERİN /AİLELERİN SAĞLIĞININ KORUNMASI VE GELİŞTİRİLMESİ İLE İLGİLİ OLUMLU YÖNLER Türkiye nin sadece sağlıkta değil pek çok devlet geleneğinde ve sosyal uygulamalarında uzun ve köklü bir geçmişinin olması Cumhuriyetin ilk yıllarından beri kurumsallaşmış mekanizmalarımızın olması. Daha 1920 lerde Avrupa ülkelerinde sadece üç ülkede Sağlık Bakanlığı var iken Türkiye, Sağlık Bakanlığını kurmuştur. Bugünkü Sağlık Bakanlığı içinde Temel Sağlık Hizmetleri (TSH), AÇSAP ve Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüklerinin olması sağlıkta önemli mekanizmalardır. 1961 yılında kabul edilen 1963 yılında uygulanmaya başlanan 224 Sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesine Dair Kanun ile Alma Ata dan 17 yıl önce, Türkiye deki sağlık hizmetlerinde TSH yaklaşımını öngören bugün bile sağlıkta uluslar arası düzeyde önemini yitirmeyen bir yaklaşım getirilmiş ve uygulanmıştır. Bu yaklaşımın yaklaşık 40 yıllık uygulamasının olumlu etkileri Türkiye sağlık göstergelerindeki iyileşme eğilimlerinde kolayca görülebilmektedir. Bütün bu iyileşmeler Sağlıkta Dönüşüm Programından önce meydana gelen olumlu gelişmelerdir. Günün koşullarına göre uyarlanmış ya da çıkarılmış (TCK, Ailenin Korunması, Medeni Kanun, Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesine Dair Kanun, 2827 sayılı Nüfus Planlaması Kanunu) yasaların olması 9

Türkiye de yaklaşık 40 yıl uygulanmış olan Temel Sağlık Hizmeti yaklaşımını esas alan hizmet modeli ile Kadın-Anne ve Çocuk sağlığında alınan büyük mesafeler ülke çapında yapılan araştırmalarla hiş kuşkuya yer vermeyecek şekilde demonstre edilmiş kanıtlanmıştır, bu konuda Türkiye de Yıllar içinde meydana gelen olumlu gelişmeler / eğilimler bu yazının ekindeki grafiklerden ve tablolardan da çok kolayca görülecektir (Bkz yazının sonundaki EK grafik ve tablolar) Türkiye de sağlık sisteminde esas yapılması gereken, yaklaşık 40 yıllık bir deneyim birikimi olan temel sağlık hizmetleri sisteminin esasen nedenleri herkesçe bilinen aksayan eksik yönlerinin, yeterli bir politik irade ile giderilmesi, düzeltilmesi olmalı idi. Sağlıkla ilgili bazı hizmet/mücadele konularında gösterilen politik kararlılık. Geçmişte aile planlaması örneğinde ya da bugün tütün örneğinde olduğu gibi. Olumlu doğrultuda kullanılırsa medyanın varlığı Türkiye deki kadınların değişime açık olması Toplumun genel eğitim düzeyindeki olumlu gelişmeler ve bu bağlamda zorunlu temel eğitimin 8 yıla çıkarılmış olması 1990 yılından beri fonksiyon gösteren Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü nün varlığı ve kadınla ilgili konularda yürüttüğü savunuculuk programları Ülkemizde, 102 si devlet, 62 ü vakıf olmak üzere toplam 164 Üniversite, devlet ve vakıf üniversitelerinde 61 ü faal ve 13 ü faal olmayan toplam 64 Tıp Fakültesi, 98 adet dört yıllık, 80 adet iki yıllık Sağlık Bilimleri alanında Fakülte ya da yüksek okul varlığı, (www.yok.gov.tr ) (Türkiye de Sağlık Eğitimi Ve Sağlık İnsangücü Durum Raporu 2010) Üniversitelerin kadın konusunda araştırma ve uygulama yapan, sayıları 50 civarında olan Kadın Araştırma ve Uygulama Merkezleri nin olması Kadın konularında uluslar arası gelişmelerin olumlu yönde olması ve Türkiye nin tümünü olmasa da pek çoğunu ülkeye yansıtmak için olan çabası. Türkiye de Kadını ilgilendiren konularda çok güçlü ve çok sayıda gönüllü ve özverili hizmetler üreten Sivil Toplum Kuruluşlarının varlığı. Kadınlara Yönelik Şiddetle Mücadele konusunda toplum bilincinin /farkındalığın giderek artıyor olması Türkiye de sağlık uygulamalarında, çeşitli disiplinler ve sektörler tarafından somut göstergelere/ölçütlere ve özellikle de toplumsal cinsiyet ayrımcılığına işaret eden ölçütlere daha fazla yer verilmesi. Politik Partilerin, uygulamalara yansıtmasalar da (!) programlarına kadın konularını daha fazla dahil etme eğilimleri Politik Partilerin sıralamalarda arkalara atsalar da (!) daha fazla kadın aday gösterme eğilimleri AB sürecinin kadın, anne ve aile sağlığının korunmasına yasal zemin hazırlaması ve diğer Uluslar arası gelişmelerin rehberliği önemli fırsatlardır. Türkiye deki aile yapısının pek çok yönüyle koruyucu ve destekleyici olması 10

Kadın konusu ile uğraşan STK ların çalışmalarının giderek daha fazla ses getirmesi, dikkat çekmesi, kadınlarda kadın sorunları konusunda bilinç arttırılmasına yaptıkları katkı. Uygulamalara tam yansımsa da Kadına Yönelik Şiddetle (KYŞ)Mücadele, Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Sağlanması Ulusal Stratejik planların hazırlanmış olması, KYŞ le mücadelede il eylem planlarının hazırlanıyor olması (Halen sadece 4-5 ilde bu plan hazırlanabilmiştir) 4.KADINLARIN / ANNELERİN /AİLELERİN SAĞLIĞININ KORUNMASI VE GELİŞTİRİLMESİ İLE İLGİLİ SORUN ALANLARI; Sağlık Politikalarında politik kararlılığın sürekli olmaması. Her yeni politik dönemde bir önceki başlananları, aksayan yönleri varsa düzeltmek yerine tamamen yok sayarak yeni uygulamalara başlanması, özellikle kadın-anne ve çocuk sağlığında uygulamaların kişilere bağlı olması ve kurumsallaşamaması Sağlık Hizmetlerinin Aile Hekimliği ile ilgili ilk pilot uygulaması, 2005 yılında Düzce ilinde başlatılmıştır. Sağlıktaki bu hizmet biçimi Türkiye de neo-liberal politikaların bir sonucu olan Sağlıkta Dönüşümün bir parçası olup, sağlığın da alınır satılır bir meta olarak görülmesinin sağlığa olan bir yansımasıdır. Bu sistem,sağlık hizmeti sunmadaki ekibi zayıflatmakta nerede ise tek hekime indirgemektedir. Sözü edilen sistemde sağlık hizmeti hastalıkla başlatılmakta (Çünkü gerçek uygulamada,ancak bir şikayeti olan Aile Hekimine başvuracaktır), sağlık ocakları sisteminde olduğu gibi ev ziyaretleri yapılması yönetmeliklerde yer alsa da uygulama anlamında ortadan kalkmaktadır. Bu tür uygulamalar, sağlıkta erken tanı ve koruyucu hizmetleri zayıflatan, arka plana atan yaklaşımlardır. Diğer bir yönü ise sağlık hizmeti vermede kırsal ve kentsel kesimlere çifte Standard getirmektedir. Çünkü aile hekimleri kentsel ve yarı kentsel bölgelerde oturmayı seçmekte, hizmet vermeleri beklenen köyler kendilerine o ilin sağlık müdürlüğü tarafından bağlanmaktadır. Pilot uygulama olarak başlatılan sağlıkta devletin rolünü küçülten, hizmetlerde bireye olan maliyeti artıran, sağlıkta özellikle kadın, anne,çocuk, engelliler, yaşlılar ve yoksullarla ilgili sağlık düzeyi farklılıklarını daha da derinleştireceği kaçınılmaz olan aile hekimliği sisteminin Türkiye de hiçbir bilimsel değerlendirilmesi yapılmaksızın (Yapıldı ise kim yaptı sonuçları nedir? kamu oyu bunu bilmemektedir.) 2010 yılı sonu itibarı ile Türkiye nin 81 iline yaygınlaştırılmış olması endişe vericidir. Oysa Sağlık, bireylerin doğuştan sahip oldukları bir insan hakkıdır ve Devletin bireylerin bu hakkını koruma, gereğini yapma görevi vardır- olmalıdır. Türkiye de aile hekimliği sistemi ile daha da derinleşmesi kaçınılmaz olan kadın sağlığı ile ilgili eşitsizliklere bir örnek verilecek olursa, Türkiye de 2005 yılında yapılan Ulusal Anne Ölümleri Araştırması verilerine göre; Türkiye de Anne Ölüm oranı 100 bin canlı doğumda 28.5 dur (Bunun anlamı gelişmiş ülkelerden en az on misli daha yüksektir) Ayrıca 11

Bütün bu veriler, Türkiye de kamunun ağırlıklı olduğu koruyucu sağlık hizmetlerine öncelik ve ağırlık veren, sağlık hizmetlerinin çeşitli disiplinlerden oluşan bir ekiple Temel Sağlık Hizmetleri Yaklaşımı ile sunulması gerektiğine işaret etmektedir. Aile Hekimliği uygulamasıyla ; patron ve çalışan mantığı getirilmiş,sağlık çalışanlarının iş güvencesi yok edilmiş, ekip anlayışı ortadan kaldırılmış, çok sayıda küçük mahalle muayeneleri oluşturulmuş, denetimi son derece güç, performans sisteminin yönlendirdiği, reçete yazma temelli bir sistem getirilmiştir.temel Sağlık Hizmeti vermede Sağlık Ekibinin ciddi boyutta zayıflatılmış olması; Sağlık Hizmetlerinde erken tanı dahil koruyucu hizmetlerin geri plana atılıyor olması kadın sağlığı yönünden de olumsuz sonuçlar doğurması kaçınılmaz olan uygulamalardır. Henüz uygulama sonuçlarının değerlendirilmediği bir sistemin Türkiye geneline yaygınlaştırılma çabası. Kadın ve çocuklara ebelerin ev ziyareti ile verdiği hizmetin kaldırılması, böylece hizmet almak için başvurmayacakların gözden kaçma ihtimalinin çok fazla olması Sağlık hizmetleri vermede Performans uygulamalarının hizmetleri yönlendiriyor olması- doğal olarak performansı yüksek olan (getirisi fazla olan) hizmetler öncelik alacaktır ki bu o hizmetlerin toplumun en fazla ihtiyaç duyduğu hizmetler olduğu anlamına gelmemektedir. Özetle sağlıkta dönüşümde uygulanan performans sistemi hizmeti yönlendirmekte, hizmetin gerekliliğinden çok puanının kaç olduğu öne geçmektedir. Toplumun sağlık okuryazarlığının düşük olması ve bu konudaki talebin yetersiz olması Toplumda kadının birey olarak değil kız evlat, eş, anne v.b. görülmesi diğer bir ifade ile kadının ikincil konumda görülmesi Kadınla ilgili sağlık ve diğer sosyal konularda bütüncül bir yaklaşımın olmaması Türkiye deki yoksulluk ve dengesiz gelir dağılımı sorununun toplumun bütününü ancak daha çok kadın ve çocuk sağlığını etkileyen en ciddi faktör olması. Yaşamın her döneminde, kız çocuğuna daha doğum öncesi dönemden başlanarak ileri yaş dönemlerine kadar uzanan Toplumsal cinsiyet ayrımcılığının, önemli bir sorun olarak ciddiyetini koruması Nüfus büyüklüğümüzün gereken kaynağı yaratabileceğimizden fazla olmasının yanı sıra, nüfus artış hızında bölgeler arası farkın çok olması, annenin eğitiminin nüfus artışında ve sağlık hizmetlerine ulaşmada kilit faktör olması 12

Kadının statüsünü geriye götürecek, geleneksel rolüne itecek her uygulamanın kadının sağlığını etkilediği bilinen bir gerçek olmasına rağmen, Türkiye de son on yılda kadını geleneksel rolüne itecek faaliyetlerin artması, Sağlık alanında koruyucu hizmetlerin önemli olduğu bilinse de sağlık bütçesinin büyük bir oranının hala tedavi edici hizmetlere ayrılması Medyada kadınla ilgili yaratılan imajın son derece olumsuz olması, ayrıca dizilerde ve filmlerde sağlık ile ilgili konularda da yanlış ve eksik bilgilendirmelerin olması, Medyanın ataerkil zihniyetle, erkeksi söylemlerle kadını meta ya da cinsel bir obje olarak görmesi ki bu zihniyete kadınların gerçek bir tepki vermemesi. Kadınlara ve annelere verilen sağlık hizmetlerinin niteliğinin uygun olmaması (Örneğin, Türkiye 2008 araştırması göstermektedir ki gebelerde, DÖB da çok yüksek oranda ultrason yapılmakta ancak her gebenin tansiyonu ölçülmemektedir, yani verilen hizmetlerin niteliği yetersizdir, diğer bir örnek 2 önemli kadın kanseri olan serviks ve meme kanserinde ülke genelinde uygulanabilen ve herkesin ulaşabileceği yeterli düzeyde önleme/tarama programlarının olmaması, var olanların da hedef kadın grubuyla buluşturulamaması) Evli, üç aileden birinin(%33) gebeliği önlemede etkili yöntemlere ulaşamaması yani aile planlamasında karşılanamayan gereksinimin çok yüksek olması. Yeni uygulanan aile hekimliği sisteminde kadın, anne, çocuk sağlığı ve aile planlaması hizmetlerinin verilişinde son derece önemli olan ebe-hemşirehekimden oluşan ekip anlayışının zayıflaması, bütüncül yaklaşımın bozulması koruyucu hizmetlerin geri plana atılması her türlü sağlık hizmetinde bireye olan maliyetin belirgin olarak artması (ilaç dâhil), halen bu konuda sosyal güvencesi ve ekonomik gücü olmayanlar için uygulanabilir bir çözümün üretilememiş olması Aile yapısında ataerkil özelliklerin halen hâkim olması Sağlık personelinin sayıca yeterli olmasına rağmen, niteliğinin ülkede verilecek hizmetlere uygun olmaması ve sağlık personeli dağılımının dengeli olmaması Çocuklara okullarda üreme sağlığı ve sağlık bilinci geliştirilmesi konularında verilen derslerin içeriğinin, süresinin yeterli olmaması Üreme Sağlığı konularında yürütülen Avrupa Birliği projelerinden gelen kaynakların kullanımının etki ve katkısının değerlendirilmemiş olması, ayrıca uygulanmış etkinliklerin projelerin bitiminde sürdürülmemesi. Ülkede sağlık hizmetlerinin nitelik ve kapsayıcılık yönünden bölgeler ve kır/kent arası farkının çok fazla olması Türkiye de sağlık hizmetlerinin topluma verilmesinde en zayıf yön gerçek anlamda formal eğitimi olan sağlık yöneticisinin eksikliğidir. 5.KADINLARIN / ANNELERİN /AİLELERİN SAĞLIĞININ KORUNMASI VE GELİŞTİRİLMESİ İÇİN İZLENECEK STRATEJİLER NELER OLMALI? NELER YAPILMALIDIR? 13

Kadın sağlığının iyileştirilmesi ve kadın sağlığının geliştirilmesinde sürekliliği olan Politik kararlılık, politik iradenin varlığı. Zorunlu temel eğitimin kısa vadede 12 yıla çıkarılması Herkes için sağlık (Health for All) stratejisinden vazgeçilmemesi Özellikle Kadın-Anne ve Çocuk sağlığında HALKIN HİZMETE DEĞİL, HİZMETİN HALKA GİTTİĞİ BİR SİSTEMİN UYGULANMASI. Ekip hizmetinin temel alındığı birinci basamak sağlık hizmetlerinin güçlendirildiği, kadın sağlığında bütüncül yaklaşımı benimseyen Temel sağlık hizmeti yaklaşımının hizmet modeli olarak uygulanması. Kadın sağlığını etkileyen diğer altta yatan / hazırlayıcı faktörlerin de ele alınıp bağlantılı sorunlara çözüm getiren politikaların oluşturulması Kadının bağımsız bir birey olduğunun kabul edilmesi ve kadınların da bu kabulü içselleştirilmesi. Kadının Güçlenmesi (Eğitim ve ekonomik gücünün olması) Toplumsal Cinsiyet eşitliğinin sağlanması, ayırımcılığın önlenmesi için toplumun ataerkil yapısının, bazı muhafazakar - kadını arka plana iten geleneksel yargı ve uygulamaların değiştirilmesi için gereken çabaların gösterilmesi Disiplinler ve sektörler arası işbirliği Sağlık hizmetlerinde bireye maliyeti arttıran hizmet modelinden kaçınılması Devlette sağlığın doğuştan kazanılmış bir hak olduğunu kabul eden ve buna uygun hizmet üreten bir anlayışın hâkim olması gereklidir Uluslar arası işbirliğinin sürdürülmesi yanı sıra uluslar arası düzeyde imzalanan sözleşmelerin uygulamalara aktarılması, Yapılan çalışmaların izlenmesi ve değerlendirilmesi Kadınların sağlığının korunması ve teşviki konusunda, konuyla ilgili her sektörün kendi sorumluluğunda olan faaliyetleri yapması ancak bütün bunların üst düzey sorumlularca izlenip değerlendirilmesi Sağlık hizmetleri profesyonel yönetim gerektiren hizmetlerdir, o halde hizmetlerin özelliği de dikkate alınarak, hekim kökenli ancak halk sağlığı,yönetim bilgi ve becerisini kazanmasını sağlayan formal eğitimli sağlık yöneticilerinin sağlık sisteminde yönetici olarak istihdam edilmesi 15-49 yaş kadınlara, yılda iki kere sağlıklı iken ulaşılması Nitelikli doğum öncesi bakım, sağlıklı doğum ve doğum sonrası bakım hizmeti almayan gebenin kalmaması Aile Planlaması hizmetlerinde uygulama yapmak isteyen her bireyin etkili AP yöntemlerine ulaşmasının sağlanması Ülkemizde çıkarılan ve çıkarılacak her yasanın toplumsal cinsiyete duyarlılık açısından TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu tarafından değerlendirilmesi mekanizmasının işletilmesi Anne ölüm oranının, bütün coğrafi bölgelerde, yüz bin canlı doğumda 10 un altına düşmesinin sağlanması. 14

Bebek ölüm hızının, bütün coğrafi bölgelerde bin canlı doğumda 10 un altına düşmesinin sağlanması. Ölü doğum ve neonatal ölümlerde 2008 yılı düzeylerine göre % 30 luk bir azalma sağlanması Kadın ile ilgili tüm sağlık göstergelerinde bölgeler arası ve kır-kent farkının % 50 nin altına düşmesi Toplam doğan bebekler arasında, anne yaşı 19 un altında olan bebek oranının 2009 yılına göre %30 azaltılması Kadına Yönelik Şiddette ulusal stratejimiz olan Sıfır Tolerans ın gerçekleştirilmesi için özellikle, bu konuda mevcut yasaların uygulanmasının sağlanması, yani yasalarda ön görülenlerin kadınlara ulaşmasının garanti edilmesi. Türkiye de her ilin Valiliği tarafından 2007 yılı Başbakanlık Genelgesinin de bir gereği olarak, sektörler arası işbirliği ile Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele İl Eylem Planını 2011 yılı sonuna dek hazırlayarak uygulamaları başlatması Kadının yaşam hakkını elinden alan ve hiçbir şekilde kabul edilemez olan kadın cinayetlerinin işlenmesinde etken olan toplumun ataerkil yapısı, toplumsal cinsiyet eşitsizliği gibi faktörlerin değiştirilmesi için gerekli her türlü müdahale programlarının hayata geçirilmesi. Yasalarda hala mevcut olan bazı boşlukların yoruma açık olmayacak şekilde değiştirilmesi / düzeltilmesi Şiddet mağduru kadınların sağlık ve sosyal hizmetlere ulaşımının önündeki tüm yasal ve uygulanmalardan kaynaklanan engellerin kaldırılması (ücret problemleri, 7/24 kesintisiz hizmet vb) Okullaşmayan kız çocuğunun kalmaması Kadın erkek okuryazarlığındaki farkın kapatılması Sağlık yöneticilerinin tümünün, halk sağlığı yaklaşımını eğitimi ile kazanmış yöneticilerden olmasının sağlanması. Yani Halk Sağlığı Uzmanı ya da Halk Sağlığı alanında Doktora (PhD) derecesi almış olan hekimlerden olması Sektörler ve disiplinler arası işbirliğinin mekanizmasının oluşturulması ve çalıştırılması gerekmektedir Kadın, anne ve aile sağlığı hizmetlerinin gerçekleştirilmesi için devlet bütçesinden yeterli payın ayrılması gerekmektedir Oluşturulan Ulusal Stratejik Planların tüm sektörlerce bilinip uygulanması gerekmektedir Her bir sektörün kadın sağlığının korunması ve geliştirilmesi konusunda savunuculuk rolünü yerine getirmesi gerekmektedir. Son zamanlarda sözü edilen halk sağlığı konusunda eğitimi olan insan gücüne duyulan ihtiyaç nedeni ile Sağlık Bakanlığının yapmaya çalıştığı gibi 3 aylık eğitimle halk sağlığı sertifikası kazandırılmış sağlık personelinin yönetici olarak istihdamı ya konunun iyi anlaşılmadığını gösterir ya da halk sağlığı eğitiminin 15

Sağlık hizmetlerinde paranın değil hizmetin önde geldiği bir anlayış benimsenmeli. Performans sistemi ya hizmetleri yönlendirici olmayacak şekilde yeniden biçimlendirilmeli ya da tümü ile kaldırılmalıdır. Bununla birlikte sağlık çalışanları emeğinin karşılığını alabileceği ve insanca yaşayabileceği bir maaşa kavuşturulmalıdır. Çalışma şartlarının düzenlenmesi ve meslek bilincinin oluşturulması, ne kadar iş o kadar para mantığının ortadan kaldırılması gerekir. Performans sistemi geldiğinden beri sağlık çalışanları halkın sağlığını değil hastalığını konuşur oldu. Çünkü bu uygulama dişi çürütmeyene değil, çürümüş dişi çekene, aile planlaması danışmanlığı yapana değil, sezaryen yapana para veriyor. Bu sorun sağlığın siyaseti ve ticareti olmaz yaklaşımı ile çözümlenmelidir. Fırsatların kullanımında gerçek anlamda toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin sağlanması. Kadının sağlık durumunu değerlendirecek / izleyecek cinsiyete duyarlı göstergelerin oluşturulması ve bu göstergelerle kadın sağlığının düzenli olarak izlenmesi ve bu izleme sonuçlarına göre müdahale programları ve stratejik planlarının gözden geçirilmesi Rutin bildirimlere dayalı bir sağlık kayıt bildirim sisteminin kurulması ve Standard bir veri tabanının oluşturulması. Sağlık verilerinin araştırmalarla değil gelişmiş ülkelerde olduğu gibi rutin olarak toplanması. Kadının aleyhine olan geleneksel uygulamaların engellemesi (mirastan pay verilmemesi, başlık parası, erken yaşta ve zorla evlilikler v.b.) için toplumun ataerkil yapısını değiştirici, kadını ikincileştiren yaklaşımların önüne geçilmesi amacıyla savunuculuk yapılması Türkiye deki temel hak ve özgürlüklere ilişkin mevcut tüm yasa ve kuralların uluslararası antlaşmalara, kurallara uyumlu hale getirilmesi (örn CEDAW, Çocuk Hakları Sözleşmesi vb) SONUÇ VE DEĞERLENDİRME Türkiye de Kadın, anne, üreme sağlığı konularındaki göstergeler incelendiğinde yıllar içinde olumlu gelişmelerin olduğu gözlemlenmektedir. Ancak bu göstergeler ileri ülkeler ile karşılaştırıldığında hala çok yetersizdir. Kadınla ilgili gerçekleştirilmesi gereken ilk adım Kadının Bir Birey olduğunun kabul edilmesidir. Yani kadın doğumundan ölümüne dek birisinin bir şeyi olarak değil bağımsız bir birey olduğu için değerlidir görüşü bütün topluma benimsetilmelidir, kadınlar da bu görüşü içselleştirmelidirler. Kadınlar reklam ve 16

siyaset aracı olmamalıdır. Kadının kafası değil beyni üzerinden politikalar yürütülmelidir. Araba satışında mini etekli kadın da siyasi simgesiyle mesaj veren kadında, kadına zarar vermektedir. Bu bilincin yerleşmesi ve yerleştirilmesi gerekmektedir. Türkiye de yine incelenen konu ile ilgili bölgeler ve kır-kent arasında kadının eğitim düzeyi, kadın erkek toplumsal cinsiyet farkına göre uçurum denilebilecek farklılıklar mevcuttur. her şeyden önce kadınla ilgili yasalarda yapılan olumlu değişiklik ve düzenlemelerin uygulamalara yansıtılması garanti edilmelidir. Kadınlarla ilgili doğurganlığının teşviki, örtünmenin özendirilmesi/zorlanması/ yaygınlaştırılması gibi kadını geleneksel rolüne iten bütün çabalardan vazgeçilmelidir. Kadının gücü asla politik bir araç olarak kullanılmamalımdır. Mevcut tablo karşısında Türkiye de kadının sağlığının teşviki ve geliştirilmesi için oluşturulacak modelin tek tip olmayıp ihtiyaca uygun şekilde gerekli uyarlamaların yapıldığı temel sağlık hizmeti yaklaşımlarını içeren hizmet modellerinin esas alınmasını, sağlığı paraya endekslemeyen sağlığın bir insan hakkı olduğu ilkesini yaşama geçiren bir hizmet modelini zorunlu kılmaktadır. Diğer taraftan hizmet modeli ne olursa olsun uygulamaların periyodik/bilimsel değerlendirilmesi yapılarak dinamik bir süreçle izlenmesi uygun olacaktır. POLİTİK SÖYLEMDE KULLANILABİLECEK BAZI EK CÜMLELER Fiziksel, ruhsal ve sosyal sağlık anlayışından hareketle, her yerde ve her alanda cinsiyet eşitliğinin sağlanmasını hedefliyoruz. Cinsiyet eşitliğinin önündeki her türlü engelle mücadele edeceğiz. Özellikle kadın rolü, erkek rolü, kadın işi, erkek işi vb ayrımcı söylem ve tutumlarla mücadele edeceğiz. Devletin sağlık hizmetlerindeki sorumluluğunun bilincindeyiz. Sağlık hizmetini, sözde sağlıkta dönüşüm adı altında bu alandan devasa paralar kazanmayı hedefleyenlerin insafına bırakmayacağız. Şu anda trafik sigortası rolündeki Genel Sağlık Sigortası na ek olarak herkesin ayrıca Kasko Sigortası gibi özel sağlık sigortası yaptırmasına karşıyız. 17

Ülke gerçeklerine uygun, en az maliyetle en etkili sağlık koruma sistemini devreye sokmak için çaba sarf edeceğiz. Tüm ülke insanını olumsuz etkileyecek ancak kadınları daha da olumsuz etkileyecek olan paran kadar sağlık, parası olana sağlık politikalarına izin vermeyeceğiz. Nerdeyse her gün değişen yap-boz tahtası şeklinde sağlık mevzuatı oluşturma yerine etkili yönetim ve denetim mekanizmaları oluşturacağız. Sağlık Hizmetlerinin, bir ekip hizmeti olması gerektiği gerçeğinden hareketle, hekim, ebe hemşire, sağlık teknisyenlerinden oluşan bir ekiple sunulan, halkın para ya da mesafe engeli ile karşılaşmadığı kolay ulaşılabilen, nitelikli, koruyucu sağlık ve erken tanı hizmetlerine özel önem ve ağırlık veren bir sağlık sistemi hedeflemekteyiz. Kısaca HALKIN HİZMETE DEĞİL, HİZMETİN HALKA ULAŞTIRILDIĞI BİR SİSTEMİ hedeflemekteyiz. 18

EKLER (Türkiye de Kadın ve Çocuk Sağlığında Yıllar içindeki gelişmeler ve Bölgesel farklılıklarla ilgili Grafik ve Tablolar) Türkiye de yıllara göre okur-yazarlık (1935-2000) 100 80 60 40 20 0 1935 1940 1945 1950 1955 1960 1965 1970 1975 1980 1985 1990 2000 ERKEK KADIN Source: SIS Results of the National Census, TurkStat, Statistical Yearbook of Turkey, 2006. Türkiye de, Cumhuriyetle birlikte kadın ve erkeklerin eğitim düzeyi giderek artmıştır ancak grafikten de anlaşılacağı gibi her iki cinsiyet arasındaki fark hala kapanmamıştır. 250 Bin canlı doğumda 200 150 100 208 168 163 134 96 50 0 65,2 59,3 52,6 42,2 40 38,3 36,8 35,2 33 29 1963 1968 1973 1978 1983 1988 1990 1993 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2003 2008 17 Türkiye de Yıllara Göre Bebek Ölüm Hızları giderek düşmüş olup 2008 yılı için bin canlı doğumda 17 dir. 19

BÖLGELERE GÖRE BEBEK ÖLÜM HIZI, TÜRKİYE (2003: 0,29-2008: %0 17) 22/16 21/22 34/24 41/39 29/30 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması: 2003-2008 Türkiye de anne ve çocuk sağlığı ile ilgili bütün göstergeler bölgelere, yerleşim yerinin kırsal ya da kentsel olmasına, kadının/annenin eğitim düzeyine göre çok farklılık göstermektedir. 250 200 150 208 100 bin CD da 100 50 0 132 100 70 44 38 49 1974 1981 1990 1998 2000 2005 2005 Kaynak: 1974, 1981 DİE, 1990 Tahmin 1998 :Hastane Çalışması, 2006 Ulusal Anne Ölüm Çalışması Türkiye de Yıllara Göre Gebeliğe Bağlı Ölümler Türkiye de Anne Ölüm oranı yıllar içinde düşmüştür ancak hala mevcut oran gelişmiş ülkelerin birkaç misli yüksektir. Riskli gebeliklerin yaygın olduğu Türkiye de anne ölümlerinin üçte ikisi önlenebilir nedenlere bağlı meydana gelmektedir. 20