Olmak, Olgunlaþmaktýr



Benzer belgeler
Gökyüzündeki milyonlarca yýldýzdan biriymiþ Çiçekyýldýz. Gerçekten de yeni açmýþ bir çiçek gibi sarý, kýrmýzý, yeþil renkte ýþýklar saçýyormuþ

2. Kazlarýn bulunduklarý gölü terk etmelerinin nedeni aþaðýdakilerden. A. kuraklýk B. þiddetli yaðýþlar C. soðuklarýn baþlamasý


ünite1 Sosyal Bilgiler


Kanguru Matematik Türkiye 2017

ÇEVRE VE TOPLUM. Sel Erozyon Kuraklýk Kütle Hareketleri Çýð Olaðanüstü Hava Olaylarý: Fýrtýna, Kasýrga, Hortum

1. Böleni 13 olan bir bölme iþleminde kalanlarýn

ünite 3. Ýlkokullarla ilgili aþaðýdakilerden hangisi yapýlýr? Vatan ve ulus sevgisinin yerdir. 1. Okulun açýlýþ töreninde aþaðýdakilerden

BÝLGÝLENDÝRME BROÞÜRÜ

17 ÞUBAT kontrol

Simge Özer Pýnarbaþý

Evvel zaman içinde, eski zamanlarýn birinde, zengin bir ülkenin gösteriþ meraklýsý bir kralý varmýþ. Kralýn yaþadýðý saray çok büyükmüþ.


ünite1 Sosyal Bilgiler Verilenlerden kaçý sosyal bilimler arasýnda yer alýr? A. 6 B. 5 C. 4 D. 3

Romalýlar Mektubu Kursu Doðrulukla Donatýlmak

2003 ten 2009 a saðlýkta dönüþüm þiddet le sürüyor

ünite1 3. Burcu yla çocuk hangi oyunu oynayacaklarmýþ? A. saklambaç B. körebe C. evcilik (1, 2 ve 3. sorularý parçaya göre yanýtlayýn.

3. FASÝKÜL 1. FASÝKÜL 4. FASÝKÜL 2. FASÝKÜL 5. FASÝKÜL. 3. ÜNÝTE: ÇIKARMA ÝÞLEMÝ, AÇILAR VE ÞEKÝLLER Çýkarma Ýþlemi Zihinden Çýkarma

Kanguru Matematik Türkiye 2017

MALÝYE DERGÝSÝ ÝÇÝNDEKÝLER MALÝYE DERGÝSÝ. Ocak - Haziran 2008 Sayý 154

* Okuyalım: * Akıl Oyunları: * Matematik: * El Becerisi: * Alıștırma-Bulmaca: * Bilim ve Teknoloji: * Gezelim-Görelim:

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Mantýk Kümeler I. MANTIK. rnek rnek rnek rnek rnek... 5 A. TANIM B. ÖNERME. 9. Sýnýf / Sayý.. 01

Benim adým Evþen, annem bana bu adý, evimiz hep þen olsun diye vermiþ. On yaþýndayým, bir ablam bir de aðabeyim var. Ablamla iyi geçindiðimizi pek

Konular 5. Eðitimde Kullanýlacak Araçlar 23. Örnek Çalýþtay Gündemi 29. Genel Bakýþ 7 Proje Yöneticilerinin Eðitimi 10

düþürücü kullanmamak c-duruma uygun ilaç kullanmamak Ateþ Durumunda Mutlaka Hekime Götürülmesi Gereken Haller:

Yükseköðretimin Finansmaný ve Finansman Yöntemlerinin Algýlanan Adalet Düzeyi: Sakarya Üniversitesi Paydaþ Görüþleri..64 Doç.Dr.

STAJ BÝLGÝLERÝ. Önemli Açýklamalar

TOPLUMSAL SAÐLIK DÜZEYÝNÝN DURUMU: Türkiye Bunu Hak Etmiyor

Sunuþ. Türk Tabipleri Birliði Merkez Konseyi

ERHAN KAMIŞLI H.Ö. SABANCI HOLDİNG ÇİMENTO GRUP BAŞKANI OLDU.

d es ý KÝTAGAMÝ Nasýl Yapýlýr

Spor Bilimleri Derneði Ýletiþim Aðý

Geometriye Y olculuk. E Kare, Dikdörtgen ve Üçgen E Açýlar E Açýlarý Ölçme E E E E E. Çevremizdeki Geometri. Geometrik Þekilleri Ýnceleyelim

mmo bülteni ...basýnda odamýz...basýnda odamýz...basýnda odamýz... nisan 2005/sayý 83

Bakým sigortasý - Sizin için bilgiler. Türkischsprachige Informationen zur Pflegeversicherung. Freie Hansestadt Bremen.

Eisenhower'dan Reagan'a Jules Feiffer'ýn Amerikasý


Romalýlar Mektubu Kursu Doðrulukla Donatýlmak

TEMMUZ 2012 Sayý: 523 Fiyat: 7 TL. KARANLIÐIN ve AYDINLIÐIN YENÝDEN AYARLANMASI


BİZ VE DEĞERLERİMİZ. 3. Ayþe yeni okulunda okuyacaðý için hangi duyguyu yaþýyormuş? A) B)

TEST. 8 Ünite Sonu Testi m/s kaç km/h'tir? A) 72 B) 144 C) 216 D) 288 K 25 6 L 30 5 M 20 7

COPYRIGHT EBD YAYINCILIK LTD. ŞTİ.

Kanguru Matematik Türkiye 2015

Ý Ç Ý N D E K Ý L E R

Fiskomar. Baþarý Hikayesi

1. FASÝKÜL 2. FASÝKÜL

NÝSAN 2012 Sayý: 520 Fiyat: 7 TL. Dua ve Þükür GERÇEÐÝN GÖZ KAMAÞTIRAN IÞIÐI BÝLGÝNÝN YENÝDEN AYARLANMASIARLANMASI


ÝÇÝNDEKÝLER 1. ÜNÝTE 2. ÜNÝTE BÖLÜM 1 BÖLÜM 2 BÖLÜM 3 BÖLÜM 1 BÖLÜM 2 BÖLÜM 3 KENDÝMÝ TANIYORUM... 9

MALÝYE DERGÝSÝ ULAKBÝM ISSN

SÖZ VARLIÐINDAN YARARLANMA

ünite1 Kendimi Tanıyorum Sosyal Bilgiler 1. Resmî kimlik belgesi Verilen kavram ile aþaðýdakilerden hangisi iliþkilendirilemez?

TUM DERS LER SOR U BAN K AS I HAYAT BİLGİSİ FEN BİLİMLERİ - TÜRKÇE MATEMATİK - İNGİLİZCE

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Ovacýk Altýn Madeni'ne dava öncesi yargýsýz infaz!

.:: TÇÝD - Tüm Çeviri Ýþletmeleri Derneði ::.

Ýlk 1 Mayýs Þiiri Ve Nezihe MERÝÇ

HAZÝRAN 2012 Sayý: 522 Fiyat: 7 TL SÝHÝRLÝ ANAHTARLAR ARLAR ATEÝST EVRÝMCÝLÝÐÝN ÝKÝLEMÝ YAPILMASI GEREKENLER ÝN YENÝDEN AYARLANMASIARLANMASI

7. ÝTHÝB KUMAÞ TASARIM YARIÞMASI 2012


Ne-Ka. Grouptechnic ... /... / Sayýn Makina Üreticisi,

Psikoloji ve Din: Psikologlarýn Din ve Tanrý Görüþleri Ali Ayten Ýstanbul: Ýz Yayýncýlýk, sayfa.

LYS FELSEFE. Felsefeyle Tanýþma Bilgi Felsefesi Varlýk Felsefesi Ahlak Felsefesi

MAYIS 2014 Sayý: 545 Fiyat: 7 TL BÝRLÝKTEN KUVVET DOÐAR ÖZGÜR OLMAK BÝR OLMAKTIR KALPTEN YAÞAMAYA BAÞLAMALIYIZ

Uður Tok ÇOK SEVMÝÞSÝN. Sen onu çok sevmiþsin, Daha da seveceksin, Sen onunla aðlayýp, (sen onunla var olup,) Onunla güleceksin. (Onunla öleceksin.

2 - Konuþmayý Yazýya Dökme

Arkamdan yürüme, ben öncün olmayabilirim. Önümde yürüme, takipçin olmayabilirim. Yanýmda yürü, böylece ikimiz eþit oluruz. (Ute Kabilesi Atasözü) BÜRO

17a EK 17-A ÖYKÜ KONTROL LÝSTESÝ. ² Rahim Ýçi Araçlar - Ek 17-A²

ünite1 3. Aþaðýdaki altý çizili sözcüklerden hangisi yan anlamda kullanýlmamýþtýr? A. Terazinin dili yaklaþýk 300 kg gösteriyordu.


Üçgenler Geometrik Cisimler Dönüþüm Geometrisi Örüntü ve Süslemeler Ýz Düþümü

ünite1 Hücre 3. Öðretmenin sorularý ve Müge nin yanýtlarý tabloda verilmiþtir: 1. Tabloda öðretmenin sorularý ve Duygu nun yanýtlarý bulunmaktadýr.

HER ÝNSAN BÝRBÝRÝ ÝLE AYNI MIDIR?

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

COPYRIGHT EBD YAYINCILIK LTD. ŞTİ.

STAJ BÝLGÝLERÝ. Önemli Açýklamalar




Örgütsel Davranýþýn Tanýmý, Tarihsel Geliþimi ve Kapsamý


DENEME Bu testte 40 soru bulunmaktadýr. 2. Bu testteki sorular matematiksel iliþkilerden yararlanma gücünü ölçmeye yöneliktir.

5. 2x 2 4x + 16 ifadesinde kaç terim vardýr? 6. 4y 3 16y + 18 ifadesinin terimlerin katsayýlarý

Nejat Yavaþoðullar. Ankara Sokaklarý. Söz - Müzik: Nejat Yavaþoðullarý. Yürüyordum. Yürüyordum ay ýþýðýnda. Adým seslerim.

m3/saat AISI

OCAK 2012 Sayý: 517 Fiyat: 7 TL YA HÝÇ PEYGAMBER GELMESEYDÝ?!.. BÝRLÝÐE GÝDEN YOL, SEVGÝDEN GEÇER KANAL ÇALIÞMASI ÝLE ALINAN BÝLGÝLERÝN GÜVENÝLÝRLÝÐÝ


ÝÇÝNDEKÝLER 1. ÜNÝTE 2. ÜNÝTE BÖLÜM 1 BÖLÜM 2 BÖLÜM 1 BÖLÜM 2 BÖLÜM 3 BÖLÜM 4 HAKLARIMI ÖÐRENÝYORUM... 9

DOÐA KOLEJÝ 2019 BURSLULUK SINAVI VELÝ BÝLGÝLENDÝRME KÝTAPÇIÐI

MART 2012 Sayý: 519 Fiyat: 7 TL BAÐIÞLAYICI SEVGÝ DÝNLER EVRÝM TEORÝSÝ ÝLE ÇELÝÞÝR MÝ? ÝNSAN, GERÇEK ÝNSAN OLACAK ÝNSANIN YENÝDEN AYARLANMASIARLANMASI

Kanguru Matematik Türkiye 2017

ünite1 Destek ve Hareket Fen Bilimleri 3. vücudumuzun dik olarak durmasýný saðlayan sistemi elemanýdýr. Verilen cümledeki sembollere aþaðýdakilerden

T.C YARGITAY 9. HUKUK DAÝRESÝ Esas No : 2005 / Karar No : 2006 / 3456 Tarihi : KARAR ÖZETÝ : ALT ÝÞVEREN - ÇALIÞTIRACAK ÝÞÇÝ SAYISI

FEN BÝLÝMLERÝ. TEOG-2 DE % 100 isabet

ÖRNEK RESTORASYONLAR SERGÝSÝ

Transkript:

MAYIS 2012 Sayý: 521 Fiyat: 7 TL Olmak, Olgunlaþmaktýr BÝRBÝRÝMÝZÝ GÖNÜLDEN ANLAMAK EVRENÝN YENÝDEN AYARLANMASIARLANMASI

ÝÇÝNDEKÝLER Yosun Tutmayan Taþ... 2 Dr. Refet Kayserilioðlu Aylýk Kültürel ve Siyasi Dergi Cilt: 44 Sayý: 521 Mayýs 2012 Ne Ateist Evrimcilik Ne de Yaratýlýþ Modeli... 4 (Tanrý Yanýlgýsý - IX) Ahmet Kayserilioðlu Onur Baþkaný: Dr. Refet Kayserilioðlu Sevgi Yayýnlarý Tic.Ltd.Þti. adýna Sahibi ve Genel Yayýn Müdürü: Ayþegül Kayserilioðlu Yazý Ýþleri Müdürü: Güngör Özyiðit Yayýn Kurulu: Güngör Özyiðit Nelda Bayraktar Hale Ürkmezgil Haberleþme ve Okur/Abone Ýliþkileri: P.K: 227 Beyoðlu/Ýstanbul Yönetim Yeri: Ceylan Sk. No: 9/bod.kat Güzelyalý, Pendik/Ýst. Baský: Hedef Dijital Baský Taksim Cad. No: 19/A Taksim/Ýstanbul Fiyatý: 7 TL Yýllýk Abone: 75 TL Yurt Dýþý: 90 TL Kapak Resmi: Anne ve Kýzý Emile Munier Olmak, Olgunlaþmaktýr... 9 Güngör Özyiðit Bilim, Ezoterizm ve Hastalýklarýmýz... 14 (Karma ve Reenkarnasyon - IV) Çeviren Derleyen: Zühal Voigt Ömer Hayyam Hayatý, Eserleri, Felsefesi... 20 Derleyen: Nihal Gürsoy Çaðdaþ Yaþamda Ahlâk Anlayýþýnýn Önemi... 28 Yalçýn Kaya Büyümeyi Durdurmak... 32 (Cumhuriyet ten) Birbirimizi Gönülden Anlamak... 36 Nelda Bayraktar Evrenin Yeniden Ayarlanmasý... 38 (Canlý Kryon Celsesi) Dergimizin internet sitesini www.sevgidunyasidergisi.com, www.dostluk.org adreslerinden ziyaret edebilirsiniz

SEVGÝ DÜNYASI Sevgili Dostlar 1 Dünyada olmak istediðimiz þey ne ise (bir öðretmen, bir doktor, bir yazar, bir anne, bir gösteri sanatçýsý, bir bankacý, bir psikolog v.s.) buna ulaþmak için çalýþýr, mümkünse en iyi okullarda, iyi öðretmenlerden dersler alarak kendimizi yetiþtirir, iþimize hazýr bir hale gelmek isteriz deðil mi? Amacýmýz bunlarýn yaný sýra ruhen de yükselmek için kendini eðitmek ise, yapacaðýmýz þey bu konuyu iþleyen kitaplarý okumak, örnek aldýðýmýz kiþilerle (geçmiþte yaþamýþ olsalar bile) birlikte olup onlarýn tecrübelerinden yararlanmaya çalýþmak olur. Ama eðer gerçeði bir parça da olsa kenarýndan görmüþsek, bir gün bir yerde gerçeðin ýþýðý alnýmýzda parýldayýp oradan da gönlümüze inmiþse, dünyada olmak istediðimiz þey için kendimizi eðiteceðimiz tek bir yer vardýr ve eðitmenlerimiz bu dünyanýn insanlarý deðillerdir. Ýçimize, ta içimize bir yolculuða çýkmamýz gerekir öncelikle, orada sarayýmýzý bulacaðýmýzý bilerek. Orayý tanýmalý, sevmeli, onarmalý, içinde huzur bulacaðýmýz ve en büyük misafirimizi aðýrlayacaðýmýz hale getirmeliyiz. Huzur ve sevgi içinde kendimizle baþ baþa kalacaðýmýz bu yere ulaþmak için kendi içine dönme çalýþmalarý, sessizlik, güven ve teslimiyet gerekir. Ürkek bir kuþ gibi, nereden hangi tehlike gelecek endiþesiyle tedirgin olma hali, uzunca bir süre sessiz ve kendisiyle yalnýz kalamama hali, günlük hayat için bitmez tükenmez endiþeler, çoðu zaman gereksiz, hattâ akýlsýzca meþguliyetler bizi o yolculuða çýkmaktan alýkoyan pürüzlerdir. O pürüzleri halledip sonra yola çýkayým derseniz, bunlar hiçbir zaman bitmeyeceklerdir. Onlara raðmen her þeyi geride býrakarak olduðunuz yerde oraya gidebilirsiniz. Orasý sizin yüksek varlýklardan ilham yoluyla veya direkt olarak eðitim alacaðýnýz yerdir, orasý birliði hissedeceðimiz, anlayacaðýmýz yerdir, orasý gerçek özgürlüðün tadýlacaðý yerdir, orasý tüm boyutlarla, evrenle iliþki içinde olabileceðimiz yerdir. Ve orasý Bizi Sevgisinden Vareden in, davet edersek eðer, gelmeyi istediði yerdir. En Derin Sevgilerimizle SEVGÝ DÜNYASI

Dr. Refet Kayserilioðlu Yosun Tutmayan Taþ "Oh çok þükür" diyordu "halimden memnunum. Apartmanýmýn kirasý rahatlamamama elveriyor. Çalýþýp da ne yapacaðým? El âlemin aðýz kokusunu mu dinleyeceðim? Bir memuriyete girsem âmiri bir türlü konuþacak, iþ sahibi bir baþka türlü konuþacak; ona meram anlat, öbürküne dert anlat, aman iþim mi yok!?" "Ufak çapta bir ticaret yap!" diyecek oldum. "Býrak Allahýný seversen bizde ticaret ahlâký diye bir þey mi kaldý? Bono alýrsýn zamanýnda ödemezler, her yerde yalan, her yerde riya almýþ yürümüþ. Bu memlekette hiçbir þey yapýlmaz!" diyerek kesti attý. Ona sormak isterdim: "Acaba bu dünyada rahat etmek, en ufak bir sýkýntýya katlanmamak ve yan gelip yatmak için mi yaþýyorsun?" Ama faydasý yoktu, "Evet onun için yaþýyorum." diye idraksiz bir cevap vereceðinden emindim. Ona, dünyada insanlarýn tekâmül etmek için bulunduklarýný, istenilen olgunluðu elde etmek için de daima aktif halde olmak gerektiðini, acý veya tatlý insan iliþkilerinin bizi bir yönden olgunlaþtýrdýðýný ve bizim bu münasebetlere muhtaç olduðumuzu nasýl izah edebilirdim?

SEVGÝ DÜNYASI Durumlarýný yeter bulanlar, bilgilerini kâfi görenler, yenilikleri daima reddedenler, yerlerinde sayan kiþilerdir. Onlar ataletin ve miskinliðin kollarýna kendilerini terk etmiþ gafil insanlardýr. Gerçekleri göremeyenler, nurlarla aralarýnda kalýn perde bulunanlar hayatýn gayesini rahata kavuþmak olarak kabullenmiþlerdir. Bu rahata ulaþtýklarýný görünce de yan gelip yatmayý bahtiyarlýk addetmiþlerdir. Çok kýsa bir zaman sonra da neden olduðunu bilmeden iç sýkýntýlarýna uðramýþlardýr. Dünya, içinde yaþayan varlýklara çeþitli bilgileri kazandýrma kudretinde olan bir ortamdýr. Bu ortamda yaþayan her fert gösterdiði gayret ve çaba nispetinde bir þeyler kazanýr. Daha çok uðraþanýn, her çeþit münasebete girip çýkanýn kazanacaðý da elbette daha büyük olacaktýr. Dünyadan kazanýlan, varlýklara kudret katan, maharet veren öz bilgilerdir. Buradaki bilgi her zaman kitaplardan okunmaz. Çok defa bizzat hayattan okunur. Hayatýn kendisinden okuyabilmek de kolay bir þey deðildir. Onun için sýkýntý çekmek, yorulmak, üzülmek, icabýnda sevinmek; fakat daima aktif halde, faal durumda bulunmak gerekir. Tepelerden yuvarlanan taþlar devamlý hareket halinde iseler yosun tutmazlar. Tersine, yuvarlandýkça pürüzleri kalkar, sivri köþeleri yuvarlaklaþýr, yüzleri pýrýl pýrýl, parlak bir hal alýr. Artýk onlar üstlerindeki dayanýksýz, çürük yükleri atmýþlar, saðlam, pýrýl pýrýl çakýl taþlarý olmuþlardýr. Bu yeni hüviyetleriyle parklarý süslemeye, binalara süsleme olmaya hak kazanmýþlardýr. Kazandýklarý üstün deðerler, yeni meziyetler onlara kýymetli yerlerde kullanýlma imkânýný bahþetmiþtir. Yenilikler peþinde koþan, ruhunu her gün deðerli bir bilgi ile donatan ferdin de kýymetli mevkilerde hizmet imkânýna kavuþacaðý, daha üstün yerlerde iþe çaðýrýlacaðý, ondan daha üstün vazifelerin bekleneceði zaruri bir neticedir. Ýlâhi kanunlar, kiþilere kâinat nizamý içinde bir rol vermiþtir. Bu rol, insanýn kazandýðý kudrete uygun olarak büyümektedir. 3

4 Tanrý Yanýlgýsý - IX SEVGÝ DÜNYASI Ne Ateist Evrimcilik Ne de Yaratýlýþ Modeli Ahmet Kayserilioðlu, Psikolog ESRARENGÝZ BOEÝNG 747 "TANRI YANILGISI" kitabýnda: "Tanrý Neredeyse Kesin Olarak Neden Yoktur" ana baþlýklý dördüncü bölüm, yukarýdaki ara baþlýkla baþlar. Boeing 747 denmesi boþuna deðil. Ýngiliz astronomi ve matematikçisi Cambridge Üniversitesi profesörlerinden Fred Hoyle (1915-2001) bir benzetmesinde bu harika uçaktan bahsetmiþ. Hoyle'a göre dünya üzerinde yaþam, tesadüflerin etkisiyle baþlayamaz. Benzetmesi þöyle: "Uçak parçalarýyla dolu bir hurdalýðýn altýný üstüne getiren, silip süpüren bir kasýrganýn rastlantýyla bu parçalarý birleþtirerek uçmaya hazýr bir Boeing 747 oluþturmasý olasýlýðý ne kadar sýfýra yakýnsa, yani mümkün deðilse, dünyada hayatýn dýþ etkenlerle kendiliðinden baþlayabilmesi de o kadar ihtimal dýþýdýr."

SEVGÝ DÜNYASI Yaradýlýþçýlarýn bu örneðe dört elle sarýlarak evrimin imkânsýzlýðýný, yani ihtimal dýþý olduðunu iddia etmelerinden Dawkins acý acý yakýnýr. Onlarý ve Fred Hoyle'u Darwin'in "Doðal Seçilim" kuramýnýn temellerini kavrayamamýþ olmakla suçlar. "Tanrý Yanýlgýsý"nýn yazarýna göre, "Doðal Seçilim"de rastlantýlarla, tesadüflerle oluþma söz konusu deðildir. Çok uzun zamanlarda, akýl almaz sayýdaki doðal etkenlerin, akýl almaz sayýdaki canlý varlýklarla etkileþimleri söz konusudur. Yani burada, istatistikteki "Büyük Sayýlar Kuramý" iþlemektedir. Dawkins "öyleyse" der "ihtimalsizlik kanýtý ileri sürülemez." Aðýr iþleyen bir süreçte, karmaþýklýðýn birdenbire ortaya çýkmadýðýný, kademe kademe, birbirine eklene eklene mükemmelliðe doðru gidildiðini anlatmaya çalýþýr. Fred Hoyle ve benzerlerinin "doðal seçilim" mantýðýný iyi anlayabilmeleri için aynen þu öðütte bulunur: "Doðal seçilimin gücünün deðerini gerçekten anlamak için belki de önce doðal seçilimle ýslanmalý, hattâ içine girip biraz yüzmelisiniz." Biraz ýslanma pahasýna, þimdi biz Boeing 747 örneðini daha da abartalým ve sonra da bunu organik âlemdeki bir örnekle karþýlaþtýralým: Formülü bilinen bir protein molekülünün, amino asitlerden rastlantýlarla oluþabilme olasýlýðýyla... Bir an için, sadece bir hurdalýðýn deðil, tüm dünyanýn, vidalarýna varýncaya kadar Boing 747'nin bütün parçalarýyla dolu olduðunu kabul edelim. Her yer uçaðýn parçalarýnýn milyonlarcasý, milyarlarcasýyla dopdolu. Bitip tükenmeyen rüzgârlar, fýrtýnalar ve diðer doða güçleri, bunlarý sürekli 5 birleþtirmeye çalýþsa, uyuþmayanlarý anýnda bozup, yeni denemelere hazýr býraksa, milyarlarca yýl da geçse, bu güne kadar bir Boeing 747'nin oluþabilmesi aklýmýza sýðar mý?!... Bu örneðin organik dünyadaki bir benzerini Ýsviçreli büyük matematik bilgini Charles Jugin Cai, ince olasýlýk hesaplarýyla ortaya koymuþ. Tüm çevremizin sadece amino asitleri oluþturan 5 elementle dolu olduðunu ve bunlarýn 20 çeþit amino asit oluþturmak için hýzlý bir þekilde etkileþime girdikleri ön kabulüyle iþe giriþmiþ. Ve meydana gelen amino asitlerin düzgün bir sýrayla birleþerek bilinen bir protein molekülünü oluþturabilme ihtimalini hesaplamýþ. Vardýðý sonuç, akla sýðmaz bir sayý: Bir tek proteinin oluþma olasýlýðý 10 üzeri 160'ta bir. Ve bunun oluþabilmesi için de 10 üzeri 243 yýl geçmesi gerekir. Yani 1'in saðýna 243 tane sýfýr koyarak elde edilecek akýldýþý bir sayý. Bizim 5 milyar yýllýk dünya yaþýmýz bunun yanýnda bir daðýn eteðindeki nokta bile deðil. ATEÝST EVRÝMCÝLERÝN CEVABI Charles Darwin ve Russel Wallace tarafýndan ortaya konan evrim teorisinde; iki bilginin yorumlarýnda zýt görüþlerde olduðunu biliyoruz. Wallace, Allah'ýn ortaya koyduðu evrim kanunu ile canlýlarý geliþtirdiðine, yani bir tasarýmýn, bir bilgi ve aklýn iþe karýþtýðýna inanýr. Darwin ise aksine, evrimsel geliþmenin yalnýzca doðal olaylarýn sonucu olduðunu söyler. Wallace'a göre insana kadar gelinmesi için evrimin güdümlenmesi sözkonusudur. Darwin'de ise belirli hiçbir amaç yoktur. Doða neyi gerektiriyorsa, ortaya da o tür canlýlar çýkar. Bu durumda biz insanlar olmayabilirdik belki de!...

6 Kitabýn yazarý Dawkins de tam tamýna Darwin yorumuyla yaþama baktýðýndan, tüm diðer ateist evrimciler ile birlikte, Fred Hoyle ve Ýsviçre'li matematikçinin örneklerini haklý olarak þöyle cevaplayacaklardýr: "Bu hesaplarý bizler de biliyoruz. Sizler en organize bir uçak veya bilinen bir proteinin oluþmasý ihtimalini düþünüyorsunuz. Bizim teorimizin temelinde böyle bilinen bir þeyin oluþmasý sözkonusu deðil ki? Ayrýca en geliþmiþ canlýlarýn birdenbire oluþtuðunu da söylemiyoruz. Önce en basitler kendiliðinden oluþtu. DNA'nýn belli sürelerde kendini eþlediðini biliyoruz. Bu en basit oluþumlar da sürekli kendilerini eþleyerek çoðaldýlar. Ve o basit oluþumlar yine doðal etkilerle deðiþik formlarda biraraya gelip daha karmaþýklarý oluþtu. Onlar da sürekli kendilerini eþleyerek çoðalýp durdular. Yani yüksek organizmalar tesadüflerle deðil, piyangoda büyük ikramiyenin bir kiþiye çýkmasý gibi, uygun birleþimler yaþamýný sürdürürken, uygun olmayanlarýn silinip gitmesiyle meydana geldi." Geçmiþ yazýlarýmý hatýrlayanlar, bu konuda Fred Hoyle ile Dawkins'in ortasýnda bir yerde durduðumu anlamakta haklý olacaklardýr. Fred Hoyle'un dünyada hayatýn baþlamasýný kasýrgalarýn bir uçak oluþturmasýyla örneklemesini yerinde bulmuyorum. Çünkü fosil kayýtlarýndan biliyoruz ki, yeryüzünde hayat üç milyar yýldan beri var. Ve bunun ilk iki milyarlýk çok uzun döneminde sadece çekirdeksiz (prokaryot) tek hücreli bakteriler yaþamýþ dünyamýzda. Ve onlar hâlâ da yaþamýn en büyük nüfusunu oluþturuyorlar etrafýmýzda. Dolayýsýyla hayatýn, bir Boeing 747 karmaþýklýðýyla deðil, belki çekirdeksiz SEVGÝ DÜNYASI bakterileri de önceleyen daha basit bir canlýyla baþladýðýný düþünmemiz daha gerçekçi bir yaklaþým olur. 1953'deki Miller-Urey deneyinden dünyanýn ilkel çorbasýný oluþturan inorganik bileþiklerden, yüksek voltajlý alternatif akým geçirilerek amino asitler elde edildiðini biliyoruz. Diðer deneylerde protein benzeri diðer organik maddeler laboratuarlarda elde edildi. Öyle anlaþýlýyor ki, dünyamýzda henüz hayat baþlamadan, denizlerde oluþan organik moleküllerin, kozmik ýþýnlardan zarar görmeyecek þekilde, dalgalarla en az on beþ metrelik derinliklere ulaþtýðýný düþünmemiz, gerçeklerle uyuþuyor. Böylece daha sonra oluþacak en ilkel bir hücrenin yaþam ortamý peþinen saðlanmýþ oluyor. Ve o hücrenin bu çok elveriþli çevrede, DNA'sýyla yýldýrým hýzýyla kendini eþleyerek tüm denizleri, okyanuslarý alabildiðine doldurmuþ olmasý bugünkü biyoloji bilgilerimiz ýþýðýnda akla çok yakýn geliyor... Peki sonrasý?!... Geçen sayýmýzda Darwin - Wallace evrim teorisini destekleyen biyolojik bulgulardan uzunca söz etmiþtim. DNA'larda deðiþiklikler yapýlabileceðini, türden türe geçiþlerin biyolojik olarak imkân dahilinde olduðuna, hayatýn, evrim teorisinin öngördüðü gibi, basitten karmaþýða ilerleyebileceðine inandýðýmý açýkça ifade etmiþtim. Ama bu geçiþler, bu karmaþýklaþma Darwin'in ve onun izinden giden Dawkins'in öne sürdüðü gibi sadece bilinçsiz, hedefsiz ve plansýz dýþ etkenlerin mi, yoksa Wallace'ýn inandýðý gibi bilgili ve bilinçli tasarýmlarýn etkisiyle mi gerçekleþti.? Bu, ileriki yazýlarýmýn ana konusu olacak. Tamamen bilimsel bulgularýn içinde kalarak, yazarýmýza ters düþmek pahasýna evrim teorisinin ikinci kurucusu

SEVGÝ DÜNYASI Wallace'ýn yorumunu doðrulayacak kanýtlar üzerinde detaylý olarak duracaðýz... Bu, sonraki iþimiz. Þimdi en iyisi biz "Tanrý Yanýlgýsý"nýn 4. bölümünde kaldýðýmýz yere tekrar dönüp, oradan ilerlemeyi sürdürelim. BÝR BÝLÝNÇLENDÝRÝCÝ OLARAK DOÐAL SEÇÝLÝM 7 Kitapta 4. bölümün ikinci ara baþlýðý da bu!... Okuyucu, bilinçlenmeye hazýr, yazarýn "Doðal Seçilim" hakkýnda bilimsel olarak neler söyleyeceðini merak ede ede sayfalarý çeviriyor. Ve maalesef neredeyse "Tanrý'nýn olmadýðýný kanýtlamak için" karþý tez olarak öne sürdüðü "Doðal Seçilim"in, bu her biri birbirinden ayrý muhteþem yapýdaki 10 milyon canlý türünün oluþmasýný nasýl saðladýðýyla ilgili doðru dürüst bir cevap bulamýyor. Ya ne buluyor? Neredeyse bir propaganda kitabý gibi, isim isim örnekler vererek, kimleri tezleriyle ateizme ýsýndýrdýðýnýn sayfalarca açýklanmasý... Zaman zaman Darwin'in yanýnda Wallace'ýn da ismini anýyor ama, onun doðal seçilime inanmakla beraber, bunu kullanan bir bilince, bir tasarýmcýya da inandýðýndan tek satýr bile söz etmiyor. Ben þahsen isterdim ki, canlýlarýn tek tek yaratýldýðý, evrimin olmadýðý, hattâ dünyanýn bir kaç bin yýllýk bir geçmiþi olduðu gibi bugün kolayca reddedilecek "Yaratýlýþ Modeli" görüþlerine kolayýndan savaþ açacaðýna, yanlýþýný ortaya çýkarsýn. Wallace yorumunu biyolojik kanýtlarla çürütsün. Ama bunu yapmak için her türe özgü, birbirinden doðal seçilimle türemesi imkânsýz içgüdülere, bir yorum getirmesini isterdim ondan. Ve dahasý 530 milyon yýl önceki 10 milyonluk kýsa bir jeolojik süreçte, örneðin 5 gözlü, hortumlu hayvanlarýn "Kambriyen Patlamasý" diye adlandýrýlan dönemde birdenbire nasýl beliriverdiklerini açýklamasýný... Bunun yalnýzca doðal seçilimle nasýl mümkün olacaðýný... Bunlarýn hiçbirisi yok kitabýn bu en önemli bölümünde. Her neyse, biz yine 4. bölümü incelemeyi sürdürelim. ÝNDÝRGENEMEZ KARMAÞIKLIK Onlarla savaþmak kolay ya, Dawkins yine yaratýlýþ modeli yandaþý Hýristiyan dindarlarýn, muhteþem beden yapýlarý, organlarýn ahenkli çalýþmalarýnýn tesadüfen oluþmayacaðýný ortaya koyan örnekleri üzerinde bitmeyen yorumlarla sayfalarý dolduruyor. "Doðal

8 Seçilim"in rastlantýyla deðil, adým adým birikimlerle bu sonucu saðladýðýnýn bir reklam spotu gibi sürekli tekrarý... Ama bunu nasýl yaptýðý, nasýl saðladýðýyla ilgili biyolojik doyurucu kanýtlar yine yok. Örneðin: "Fotosentez sýrasýnda yaklaþýk olarak 70 farklý tepkime olur. Bu gerçekten de mucizevi bir olaydýr" diye karþý savý ileri süren dindarlarýn kitaplarýndan alýntýlar yapar. Onlarýn "bunun açýklamasý rastlantýsallýk olabilir mi, buna sahiden inanabilir miyiz?" sorusuna Dawkins'in verdiði cevabý, bilgiden ziyade polemiklerle, tekrarlarla sayfalarýn doldurulduðunu göstermek için aynen aktarmak istiyorum. Yazar, çok sýkýþtýðý yerlerde, hem de pek çok yerde "Siz bunlarý Allah yarattý diyorsanýz, peki öyleyse O'nu kim yarattý?" diyerek konuyu baþka bir mecraya taþýmakta da çok mahir. Lafý fazla uzattýk. Öyleyse dindarlarýn fotosentez mucizesini kastederek, "Bunun açýklamasý rastlantýsallýk olabilir mi, buna sahiden inanabilir miyiz?" sorusuna Dawkins'in cevabýný aynen aktaralým en iyisi: "Hayýr, buna inanmamalýyýz; ancak örneðin ardýndan örnek tekrarlamasý, bizi hiçbir yere ulaþtýrmaz. Yaratýlýþçý mantýðý SEVGÝ DÜNYASI hep aynýdýr: Bazý doðal fenomenlerin rastlantýsal olarak varolmasý, istatistiksel olarak çok imkânsýzdýr. Ve ilaveten bu fenomenler genelde çok karmaþýk, çok güzel, çok huþû uyandýrýcýdýr. Bu yazarlarýn rastlantýsallýða sunabilecekleri tek alternatif: Tasarým'dýr. Bunlarýn hepsi bir tasarýmcý tarafýndan yaratýlmýþ olmalýdýr. Ve bilimin bu hatalý mantýða yanýtý da hep aynýdýr. Rastlantýsallýðýn tek alternatifi tasarým deðildir. Doðal seçilim daha iyi bir alternatiftir. Aslýnda tasarým daha en baþýnda gerçek bir alternatif deðildir. Çünkü çözdüðü sorundan daha büyük bir sorun doðurur: Tasarýmcýyý kim tasarladý? Rastlantýsallýk ve tasarým her ikisi de istatistiksel ihtimalsizliðin çözümü olarak baþarýsýzdýrlar. Çünkü biri bir baþka sorun doðurur, diðeri ise sorunu kýsýr döngüye çevirir. Doðal seçilim gerçek bir çözümdür. Þimdiye kadar sunulmuþ yegâne iþleyen çözümdür. Ve yalnýzca iþleyen bir çözüm deðil, ayný zamanda müthiþ bir þýklýðýn ve gücün açýklamasýdýr..."(tanrý Yanýlgýsý, sayfa 117-118) Gelecek yazýmda, yine "Tanrý Neredeyse Kesin Olarak Neden Yoktur" baþlýklý 4. bölümle ilgili düþüncelerimi aktarmayý sürdüreceðim.

SEVGÝ DÜNYASI 9 Olmak ya da olmamak, iþte bütün mesele! Shakespeare Olmak, Olgunlaþmaktýr Güngör Özyiðit, Psikolog Þ unu açýkça görüyoruz ki, çaðýmýzýn deðer sýralamasýnda, insanýn mükemmelleþme, Tanrýya benzeme yönünde yol almasý demek olan olgunlaþma ve olma, alt sýraya düþtü. Sahip olma onun üstüne çýktý. Nicelik niteliðin önüne geçti. Bugün artýk insanýn niteliðine deðil, niceliðine bakýlýyor. Yani "Kaç paralýk adam" olduðu soruluyor. "Paran kadar konuþ" deniliyor. Her zaman ve her yerde "Parayý veren düdüðü çalar" sanýlýyor. Ne var ki, mutluluða gelince o düdük biraz güdük kalýyor. Sevinç ve þükür sesi veremiyor bir türlü. Sayýlar aklýný baþýndan almýþ insanlarýn. Milyonlarý, milyarlarý ve þimdilerde trilyonlarý telâffuz etmeyi pek seviyorlar. Saint-Exupery'nin "Küçük Prens"inde dediði gibi, büyükler sayýlara bayýlýyorlar. Tutalým, onlara yeni tanýþtýðýnýz bir dosttan söz açtýnýz. Onun hakkýnda asýl sorulacak þeyleri sormazlar. Sesi nasýldýr, hangi oyunlarý sever, resim yapar mý, þiir yazar mý, sohbeti tatlý mý, bunlarý hiç mi hiç sormazlar. "Kaç yaþýnda?" diye sorarlar. "Kaç kilo?", "Kaç kardeþi var?" Ve en önemlisi "Kaç para kazanýyor?" derler. Ve bu türlü bilgilerle onu tanýdýklarýný sanýrlar. Yine Exupery'yi dinleyelim: Deseniz ki, "Kýrmýzý kiremitli güzel bir ev gördüm. Pencerelerinde saksýlar, çatýlarýnda kumrular vardý." Bir türlü gözlerinin önüne getiremezler bu evi. Ama "Elli milyarlýk bir ev gördüm" deyin, bakýn nasýl "Aman ne güzel ev" diye haykýracaklardýr.

10 Dedim ya, sayýlar saltanat kurmuþ insanlarýn kafalarýnda. Shakespeare "Olmak ya da olmamak, iþte bütün mesele!" derken insan için doðru koymuþtu sorunu. Çaðýmýz meseleyi "Sahip olmak ya da olmamak" biçiminde dönüþtürerek gerçeði yamulttu. Bir tüketim toplumu yarattý. Tüketici, huzursuz, bitkin, bunalýmlý bir tip üretti. Öylece insan yaþamýn temel ilkelerine, varoluþ nedenine ve kendine ters düþtü. Giderek niçin yaþadýðýný bile unuttu. Kendine iyice yabancýlaþtý. Öyleyse yeniden bu iki fiille hesaplaþmak varoluþ nedenine uygun düþeni öne almak, diðerini onun buyruðuna vermek zorundayýz. Nedir olmak? Sözlükler þöyle diyor; Bir duruma geçmek. Yeni bir hâl almak. Þarabýn sirke olmasý, ateþin kül olmasý gibi. Yani varlýðýn özünde niteliksel bir deðiþme oluyor. Sahip olmak ise, mal, mülk gibi nesnelere malik olmak ve onlarýn üzerinde dilediðince kullanma hakký elde etmek. Yani insanýn nicelik yönünde, miktar olarak bir takým imkânlara sahip bulunmasý. Ýnsanýn varoluþ nedenine gelince, insan her þeyden önce yücelmek, birliðe ulaþmak ve insanüstüne eriþmek için bulunuyor yeryüzünde. Özündeki insanca güçleri, yetenekleri özgürce geliþtirmesi gerekir. Ve yine insanýn bu yönde geliþmesini her türlü SEVGÝ DÜNYASI engelden arýndýrmak lâzým. Bunun için Yaradan dünya gibi bir düzen kurmuþ, Güneþle dünyayý harekete geçirmiþ. Ýnsana akýl vermiþ. Önüne engin tecrübe imkânlarý sermiþ. Yine insana destek olsun diye gülyüzlüler kanalý ile dosdoðru bilgiler göndermiþ. Sonra bir baþ iki el vermiþ insana. Öyle düþünüp, öyle çalýþýp, öyle yapsýn, yücelsin ve yüceltsin diye. Öylece birliðe ersin, onda karar kýlsýn diye. Yüce Yaradan her þeyi insan için varetmiþ. Ve insana hayýr için, hayra kullanmak üzere her istediðini verir. Ýþte bunu istemeyi bilmek iþtir. Ve verdikçe tükenmediðini, verdikçe verilecek çok þey olduðunu gören gerçek mutluluða erendir. Diyeceksiniz ki, almadan, sahip olmadan nasýl verilir. Evet, vermek için almak gerek. Ama almak için de olmak gerek. Çünkü ancak olgun kimse, aldýðýný doðru deðerlendirir, onu kendinin ve baþkalarýnýn hayrýna kullanabilir. Olmak ayný zamanda insaný Her þeyin Sahibi ile bir eder, onu her þeyin sahibi kýlar ki, bu da her þeyden vazgeçmiþ olma koþulunu beraberinde taþýr. Bir þeye gereksinme duymayacak hale gelmek, o þeye gerçekte ve tam anlamýyla sahip olmak deðil midir? Ýþte Çehov'un bir öyküsü ve sanatýn bu soruya cevabý: "Rus soylularýndan iki zengin delikanlý bahse tutuþurlar. Bunlardan biri yirmi yýl kapalý bir yerde, yalnýz kalabilirse, bahsi kaybeden ona büyük bir para verecektir.

SEVGÝ DÜNYASI Yirmi yýl tek baþýna kalmaya dayanamayýp çýkan ise, bahsi kaybedecek ve o diðer arkadaþýna büyük parayý ödeyecek. Kapalý kalanýn her istediði kendisine verilecek. Kapýsýnda da bir nöbetçi bulunacak. 11 Soylu delikanlýlardan biri, tek penceresi, tek kapýsý olan bir yere kapatýlýyor. Kapýda nöbetçi bekliyor. Delikanlý bir süre sonra kitap istiyor. Ve gün geçtikçe kitap isteðini arttýrýyor. Ve içerde ha babam okuyor. Öylece yýllar geçiyor. Bu arada, öteki delikanlý kumarcýlýðý ve uçarý yaþantýsý yüzünden zenginliðini yitirmiþ, sýfýrý tüketmiþtir. Bütün umudu kapalýdaki arkadaþýnýn, tek baþýna yaþamaya dayanamayýp kapalý olduðu yerden çýkmasý ve onun da bahsi kazanýp paraya konmasý. Kapalýdaki arkadaþýný kaçmaya kýþkýrtmak için de türlü çareler düþünür. Nöbetçiye görmezden gelmesini söyler. Kapýyý açýk býraktýrýr, ama ne yaptýysa nafile. Arkadaþý içerde okuyordur ha bire... Yirminci yýlýn son gecesi, artýk son çare, arkadaþýný öldürecek ve buna bir intihar süsü verecek. Hani yalnýzlýða dayanamayýp, canýna kýymýþ gibi. Böylece bahsi kazanýp parayý alacak. O niyetle, sabah, gün doðmadan önce arkadaþýnýn kapalý olduðu yere girer. Ama içerde arkadaþý yok. Pencere de açýk!. Tamam, demek kaçmýþ. Parayý alacak öyleyse... Ne o?! Masanýn üzerinde arkadaþýnýn kaçmadan önce Resim: Mum Iþýðýnda Okuyan Genç Adam Mathias Stohom kendisine yazýp býraktýðý bir mektup: "Tek baþýna yirmi yýlý doldurmama bir saat kala buradan ayrýlarak, seni bana para vermekten kurtarýyorum. Çünkü yirmi yýldýr okuduðum kitaplarla öyle zenginleþtim ki, bana vereceðin büyük paranýn bile gözümde hiçbir deðeri kalmadý. Beni bu sonsuz zenginliðe kavuþturduðun için sana teþekkür ederim." Günlük yaþamýn içine fazla gömülmek, insanlarla her an iç içe olmak, insaný kendini geliþtirmekten, dolayýsýyla insanlara deðerli, kalýcý bir þeyler vermekten alýkoyar. Zira vermek için, önce almak gerek. Kozasýnda kelebeðe dönüþen ipekböceði misâli, insanýn özündeki deðerleri gün ýþýna çýkarabilmesi için, bir süre yalnýzlýk kozasýnda yoðun bir iç çalýþmasýna giriþmesi lâzým. Gülyüzlülerin görev alana dek yalnýz baþlarýna daða çýkmalarý ve orada kendileriyle baþbaþa kalmalarý boþuna deðil.

12 Günümüzde birçok düþünür, bilim adamý, koca bir kentin içinde kendi çalýþma odalarýnda, laboratuarlarda, yine insanlardan uzakta, yalnýz baþlarýna yol alýrlar. Ama onlar insanlarýn sorunlarý üzerine kafa yorduklarýndan, insanlara daha da yakýndýrlar aslýnda. Güneþ, görünüþte bizden çok uzakta, ama verdiði enerji ve ýþýðý ile ne kadar yakýnýmýzda.. BUÐDAY VE ÇÝÇEK Hep tartýþýlýr: Sanat sanat için mi, toplum için mi olmalý? Sanatçý fildiþi kulesinde, toplumun sorunlarýndan uzak, salt güzeli yaratma iþine mi giriþmeli? Yoksa gýrtlaðýna kadar toplumsal sorunlara gömülüp, pek fazla sanat kaygýsý gözetmeden sanatý toplum hizmetine mi koþmalý? Bize göre her ikisi de olmalý. Sanat bir insanlýk durumunu dile getirmeli. Ama bunu güzel bir þekilde yapmalý. Kaldý ki, salt güzel bir þey ortaya koyup, insanlarda estetik bir heyecan uyandýrmak da toplumsal bir hizmet, insanýn yüceliþine bir katký deðil mi? Biz çiçekleri sadece günlük yaþamdaki yararlarý açýsýndan mý deðerlendirip seviyoruz. Bir buðday tarlasý elbet ki güzel ve yararlý. Ama bir çiçek bahçesi de en az onun kadar güzel. Kokusu da cabasý. Ancak, açlarý buðdayla beslemeyi düþünürken, gönüllerin de çiçek güzelliðine özlem duyduðunu unutmamak gerek. Çaðdaþ bir Japon romanýndan SEVGÝ DÜNYASI alýnan þu parça bunu en çarpýcý bir biçimde gözler önüne sermektedir: "Otake-san'ýn hâlâ feda etmediði küçük bir lüksü vardý; o da, ufak bahçesiydi. Savaþýn sonlarýna doðru oradaki çiçekleri de söküp yemek zorunda kaldý. Ama bunu bile kendi kiþiliðine uygun biçimde yaptý. Pancar, turp ve havuçlarý öyle bir biçimde ekti ki, bitkiler büyüdüðü zaman yapraklarý göze, çiçek yapraklarý gibi güzel görünür oldu. Otake, 'Gerçi bu durumda, bunlarýn otlarýný ayýklayýp bakýmlarýný yapmak çok güç oluyor, ama hayat mücadelesi uðruna güzelliði fedâ edersek, barbarlar daha þimdiden bizi yenmiþ sayýlýr' diyordu." YOKSULLUK VE VARSILLIK Bir baba sahip olduklarýnýn deðerini göstermek üzere oðlunu hafta sonu bir köye götürür. Ve orada yoksul bir tanýdýðýnýn evinde bir gece geçirirler. Tatil dönüþü oðluna sorar: " Ýnsanlarýn ne kadar fakir olduklarýný görerek, bizim evin ve ailemizin deðerini daha iyi anladýn deðil mi? "Oðlu: " Evet" deyince "Ne öðrendin peki?" diye sorar. Bunun üzerine oðul babasýnýn beklemediði bir deðerlendirmede bulunur: "Kýsaca þunu gördüm: Bizim evde bir köpeðimiz var, orada ise dört. Bizim bahçemizde koca bir havuzumuz var. Onlarýn þýrýl þýrýl akan upuzun dereleri. Bizim evimizde ve bahçemizde lambalarýmýz var; onlarýn ise yýldýzlarý Biz evde saatlerimizi kurup zil sesi ile uyanýyoruz; onlarsa kuþ sesleri ile güne gözlerini

SEVGÝ DÜNYASI açýyorlar " Bu sözler kimin gördüklerinden ders almasý gerektiði konusunda babayý düþündürür. Ve oðlu son olarak þunu sözlerine ekler: "Teþekkür ederim baba, sayende gerçek zenginliðin ne olduðunu anladým." Her þeyin bizim olduðunu ama ayný zamanda hiçbir þeyin bizim olmadýðýný anlamak bilgeliðin özel bir ödülüdür. Bu bizi hem özgürleþtirir, hem de bize 13 hayatý paylaþtýðýmýz kadar zengin ve mutlu olduðumuzu gösterir. Ekonominin insancýl yüzünü araþtýran toplumcu düþünür Andre Gorz, daldýðý ekonomi denizinden bakýn nasýl pýrýl pýrýl ýþýldayan bir inci çýkarýr. Ýsterseniz boynunuzda gerdanlýk olarak dursun, isterseniz kulaðýnýza küpe olsun: "Sayýlamayan, toplanýp çýkartýlamayan, satýlamayan ve satýn alýnamayan ne varsa iþte onlardýr hayatýn ve mutluluðun özü!" EN GÜZEL VASÝYETNAME Vaktiyle Amerika'da bir düþkünler evinde, kimsesiz ve meteliksiz ölen bir adamýn eski ve yamalý elbisesinin cebinde bir vasiyetname bulunur. Bir avukatýn hayranlýkla okuduðu yazýlý belge Ýngiltere'de çýkan " Daily Mirror" gazetesi tarafýndan " Dünyanýn en güzel vasiyetnamesi" olarak nitelenir. Vasiyetname þöyle baþlar: "Saðlam bir zihin ve belleði olan ben, Charles Louns-Berry, dünyada sahip olduðum tüm varlýklarýmý eþitçe daðýtýlmak üzere insan kardeþlerime býrakýyorum" Kendi fakir, ama gönlü zengin yaþlý adam neleri miras býraktýðýný madde madde belirtir: 1- Ýyi anne ve babalara çocuklarýna verilmek üzere övgü, cesaret ve güven verici tüm tatlý sözleri býrakýyorum. 2- Yeryüzünün bütün çocuklarýna oynamalarý için çiçekli bahçeleri, kýrlarý, dere kýyýlarýný, sularda dallarýný ýslatan söðütleri, masmavi gökte gezinen beyaz bulutlarý býrakýyor; ne var ki çalýlara ve dikenlere karþý dikkatli olmalarý konusunda onlarý uyarýyorum. 3- Gençlere içinde oynayacaklarý, spor yapacaklarý tüm sahalarý, yüzülebilecek bütün güzel sularý, kýzakla kayýlacak karla örtülü bayýrlarý býrakýyorum. 4- Aþýklara gökteki yýldýzlarý, mehtaplý bir gecede sevdikleri ile el ele dolaþmalarýný, duvarlardan sarkan kýrmýzý gülleri, rengarenk mis kokulu tüm çiçekleri müziðin tatlý naðmeleri ile kurabilecekleri en güzel hayalleri býrakýyorum. 5- Yine gençlere dostlar biriktirme olanaklarýný, arkadaþça dayanýþmalarý birlikte söylenecek ve dans edilecek bütün þarkýlarý býrakýyorum. 6- Yetiþkinlere yaþ almanýn bilgeliðini, çocuklarýna özendirici örnek olmanýn güzelliðini, okunacak en güzel kitaplarý, gezilecek en güzel yerleri býrakýyorum. 7- Baþlarý kar gibi beyaz taçlarla süslü sevgili ve saygýdeðer yaþlýlara, dolu dolu yaþanmýþ bir ömrün hak edilmiþ huzurunu, çocuklarýnýn ve torunlarýnýn saygýlý sevgisini miras býrakýyorum."

14 Karma ve Reenkarnasyon - IV SEVGÝ DÜNYASI Bilim, Ezoterizm ve Hastalýklarýmýz Çeviren ve Derleyen: Zühal Voigt Bilimsel Düþünce ve Yanýlgý Geçen sayýlarýmýzda iþlediðimiz reenkarnasyon konusuna, bu sayýmýzda Thorwald Dethlefsen'in ezoterik ve pozitif ilim konularýnda yapmýþ olduðu çok isabetli bazý tespitleriyle devam etmek istiyor ve sözü ona býrakýyoruz: "Yüzyýlýmýzýn düþüncesi, bilimsel dediðimiz bir dünya görüþü ile damgalanmýþtýr. Bu sýfat, bir iddianýn, bir teorinin veya bir düþüncenin doðruluk derecesini ölçmek üzere kullanmaya çalýþtýðýmýz bir kriter haline gelmiþtir. Hepimiz, bilimsellikle ilgisi olmayan konularda bile bilimsel kategoriler içinde düþünürüz. "Bilim, çalýþmalarý ile, gerçeðe düþünce yoluyla ulaþmayý ve kanunlarý keþfederek mevcut varlýklarýn çeþitliliði içine bir düzen getirmeyi hedefler. Bunun için, gerçeði olabildiðince kapsayan teoriler ortaya sürülür. Her teori, ortaya atýldýðýnda, onu ortaya atanýn bilincinin bir aksini ifade eder. Devamlý yapýlan araþtýrmalarla, bilinç de geliþir ve kendinden önceki teoriyi çok dar gösterir. Bu yüzden yeni bir teori gerekir. Bu þekilde, insanlýk devamlý geliþmekte olan bilinci dolayýsýyla her ortaya konan teoriyi bir gün aþar ve yeni bilgilere gereksinim duyulur. Bugünün gerçeði yarýnýn yanýlgýsýdýr. "Bilim tarihi insanlýk yanýlgýlarýnýn tarihidir. Elbet ki insan yanýlgýlarýndan öðrenecektir ama inanýlmaz olan þudur ki, her nesil yanýlgýlarýn geçmiþte kaldýðýný ve kendi ulaþtýðý gerçeðin en son mutlak gerçek olduðunu sarsýlmaz bir kesinlikle kabul eder. Bilimin bu noktadaki inanç gücü, her çeþit dini mezhebi bile geride býrakýr. O anda kabul edilmiþ olan genel gerçeðin karþýsýna baþka görüþ çýkaranlara karþý gösterdiði davranýþ da, dini taassuba þaþýlacak derece benzer. Yine bu noktada bilim, sürekli ileri sürdüðü kendi "tarafsýzlýk" ilkesine de ters düþer.

SEVGÝ DÜNYASI "Bilim dýþ dünyayý araþtýrýr. Dýþ dünya da maddeden oluþtuðundan, bilim araþtýrma metodlarýný maddenin þartlarýna göre ayarlamýþtýr. Bugün ise bu metodlar, madde ile ilgisi olmayan alanlara da tatbik edilmektedir. Bu metodlar madde dýþý alanlara tatbik edildiðinde de, yalnýzca madde ölçülebilir olduðundan, madde dýþýnda hiçbir þeyin olmadýðý sonucuna varýlmaktadýr. Bu kýsýr döngü, ancak bilim kendi metodlarýnýn kýsýtlýlýðýný farkettiðinde ve maddi olmayan alanlara yeni ve bilim düþüncesine alýþýlmamýþ gelen metodlarla yaklaþtýðý zaman kýrýlabilir." Ezoterik ve Müsbet Ýlim Thorwald Dethlefsen 15 Antik Yunan Filozofu Pisagor öðretilerini iki kýsým halinde öðrencilerine aktarýrmýþ. Birinci kýsýmda, devamlý öðrencilerine öðrettikleri, ikinci kýsýmda da herkese açýk olan dersleri yer alýrmýþ. Ezoterik kavramý, devamlý öðrencilerini kasteden ve "dahili kýsým" anlamýna gelen "esoteros" kelimesinden türemiþ. Bugün bu kavram, çeþitli gizli öðretilerin, çeþitli spekülasyonlarýn ve iddialarýn, hattâ içinde geleceði görmekten, insanlarý mutlak mutluluða kavuþturmaktan söz eden pek çok kiþilerin ve gruplarýn da yer aldýðý, bazý kere de çekinmeden þarlatan diye vasýflandýrýlabilecek unsurlarýn da cirit attýðý çok geniþ bir havuz için de kullanýlmakta. Bizim burada sözünü edeceðimiz "Ezoterik" in ne þekilde anlaþýlmasý gerektiðini yine Dethlefson'dan dinleyelim: "Ben Ezoterik kavramýndan, kendisini müsbet bilim olarak tanýtan düþünce binasýna zýt bir kutup teþkil eden genel bir dünya görüþünü anlýyorum." Dethlefsen'e göre bilim dýþ dünyayý ölçer ve ölçemediði her þeyi de yok sayar. Bilim iþlevsel düþünür. Oysa bir de "içerik" vardýr ve bu içerik ölçüye gelmez. Ama bu içerik, aynen ölçülebilen gibi, insana ait birþeydir. Bilim gerçi ölçen medotlarýyla insanlýðý teknik açýdan belli bir noktaya getirmiþtir ama, insanlýðýn dertlerini yok edememiþtir. Yok edebildiklerinin yerine de sürekli yenileri türemektedir. Bilimin ulaþtýðý geliþme yalnýzca iþlevsel maddi yönle sýnýrlý kaldýðýndan, tek yönlü bir geliþmedir ve gerçeðin yalnýzca bir bölümünde etkilidir. Ezoterik yol, yani içerik üzerinde düþünen yol ise, insanlýk tarihi kadar eski olduðu halde, kiþisel kavrama üzerinden

16 yol alabildiði için kiþisel kalmýþtýr. Bilimle ezoteriði birbirinden ayýran en önemli hususlardan biri, bilimle edinilen bilgilerin çoðaltýlabilir, daðýtýlabilir, tekrarlanabilir ve paylaþýlabilir olmasý, ezoterik yolla elden edilen bilgilerin ise bu yönteme gelmemesidir. Nasýl ki bir baþkasý yerine yiyip içemezseniz, bir baþkasý yerine bir þeyi de anlayýp benimseyemezsiniz. Ezoterik yola yalnýz çýkýlýr ve yol ancak yalnýz katedilir. Tabii ki yolda, baþkalarýnýn deneyimlerinden, yazdýklarýndan, anlattýklarýndan, aktardýklarýndan faydalanýrsýnýz ama bu da görecelidir, anlayabileceðiniz, benimseyebileceðiniz ölçüdedir. Dethlefsen bu farklýlýðý, þu sözlerle dile getiriyor: "Pozitif Bilim transfer edilebilir ama bilgi, hayýr." Bu sözü elbette, müsbet bilim metodlarýyla edinilen sonuçlarýn taþýnabilirliði ama bilginin transfer edilemeyeceði þeklinde anlamalýyýz. Burada "bilgi" den kastedilen, kiþisel bir deneyim sonucu elde edilmiþ, kavranmýþ, özümlenmiþ ve kiþiye malolmuþ, düþünce ve davranýþlarýný biçimlendirmiþ, yani kiþiyi deðiþtirmiþ ve geliþtirmiþ olan gerçektir. Büyük mistik Dethlefsen, ezoteriði, ucunda bir hedef olan bir yol olarak betimliyor. O hedefe de, ancak o yola çýkýlýp o hedefe kadar yüründüðünde varýlabiliyor. Örneðin Paris'e gitmek isterseniz, bu þehre varan bir kara veya hava yolundan, oraya kadar olan mesafeyi katetmek, o yolu bedeniniz ve ruhunuzla yaþamak zorundasýnýz. Ancak bu þekilde o hedefe varabilirsiniz. Paris'le ilgili fotoðraflara bakýp kitaplar okumakla o hedefe varmýþ sayýlmazsýnýz. SEVGÝ DÜNYASI Bu da, ezoterikle bilim arasýndaki önemli farklardan biri. Ezoterik yoldan elde edilen bilginin en önemli özelliklerinden birisi de baðlayýcý olmasý. Pozitif ilimle elde edilmiþ bilgiler, insaný baðlayýcý olmaz. Bu bilgilere aklýnýzla onay verebilir, iradenizle o bilgilere uygun bir yaþam tarzý seçebilirsiniz ama bunun tam tersini de yapabilirsiniz. Basit bir örnekle, þiddetin zararlarý konusunda kitaplar yazýp konferanslar veren bir sosyolog, evinde karýsýný, çocuklarýný veya köpeðini dövmeye rahatlýkla devam edebilir. Ama ezoterik yoldan bir bilgiyi keþfetmiþ ve özümsemiþ bir insan, o bilginin dýþýnda bir davranýþta artýk bulunamaz, örneðimizdeki sosyolog þayet þiddetin haksýzlýðýný ve zararlarýný bizzat kendi yaþamýnda bir þekilde kavrayabilmiþ ve özümsemiþ olsaydý, bu konuda kitaplar yazmamýþ bile olsa, hiçbir canlýya el kaldýramazdý. Ezoterik ve Reenkarnasyon Ezoterik, baþlangýçlarýndan beri her zaman reenkarnasyon düþüncesini içinde barýndýrmýþ, yani reenkarnasyon ezoterik düþünce sistemi içinde her zaman var. Çeþitli ezoterik akýmlar içinde, geçmiþ hayatlarý hatýrlamak için çeþitli yöntemler ve alýþtýrmalar yer almakta. Dethlefsen, yaþamýmýzda karþýlaþtýðýmýz olaylarýn ve sorunlarýn geliþmemiz için gerekli olan öðrenim ve eðitim materyali olduðunu vurguladýktan sonra, insanýn öðrenmesi için iki yol bulunduðunu hatýrlatýyor: Aktif veya pasif yol. Aktif öðrenme, yolumuza çýkan olaylara olumlu bir bakýþla yaklaþarak, onlarý

SEVGÝ DÜNYASI baþa çýkmamýz ve çözmemiz gereken sorular olarak algýlayýp, onlardan çýkarmamýz gereken dersleri ve öðrenmemiz gerekenleri anlamaya çalýþmakla gerçekleþiyor. Birçok insanýn yaptýðý gibi, sorunlarý bastýrmaya çalýþýr, onlardan kaçmaya ve yolumuzu deðiþtirmeye uðraþýrsak da, aktif öðrenme olanaðýný kaybederek, pasif öðrenme pozisyonuna geçeriz. Pasif öðrenme yolu ise ne yazýk ki her zaman dertlerle ve üzüntülerle kaplý. Bu yolda baþýmýza kazalar, hastalýklar, kaderin silleleri diye tanýmladýðýmýz bir takým olumsuz olaylar geliyor. Hastayým, Öyleyse Sebep Bende Dünyada bulunuþumuzun sebebi, öðrenmek ve varlýk olarak geliþmemize ve sonsuzluktaki yolumuza devam edebilmek için, dünya seviyesindeki eksiklerimizi tamamlamak. Bunun için de, yaþam denen bu sürede, çeþitli olaylar içinden geçiyoruz. Bu olaylara, bedenimizin hastalanmasý da dahil. Thorwald Dethlefsen, baþýmýza gelen hastalýklarýn yalnýzca baþa çýkmak zorunda olduðumuz bir sorun veya bir öðrenme yolu olmakla kalmayýp, ayni zamanda ruhsal durumumuzun veya ruhsal yolumuzdaki yanlýþ davranýþlarýmýzýn veya eksiklerimizin bir sonucu, daha doðrusu bir aynasý olduðunu ifade ediyor. Bedenimizin fonksiyonlarý, doðanýn kendilerine öngördüðü biçimde uyum içindeyse, saðlýktan, bu fonksiyonlardan biri veya birkaçý bu uyumu terketmiþse, hastalýktan söz ediyoruz. Dethlefsen'e göre, bu uyum bozukluðu aslýnda bilinçte gerçekleþmekte ama onun ifadesi, 17 bedende kendisini göstermektedir. Yani hastalýk, aslýnda bilinç düzeyinde oluþan bir olayýn, bedendeki aksidir. Beden kendi kendine hasta veya saðlýklý olamaz. Bu ancak, o bedenle baðlantý halindeki bilincin varlýðý esnasýnda mümkündür. Bunu, bir cesedi gözlemlediðimizde de görürüz, þöyle ki bir cesedin hasta veya saðlýklý oluþundan söz edilemez, o ancak çürüyüp daðýlabilir. Hastalýk ve saðlýk durumu, ancak o bedenin bir bilinçle baðlantýlý halinde, yani yaþýyor olduðunda söz konusudur. Bu durumda, bir insan, bilincinde dengesizliðe düþmüþse, bilinç seviyesinde bir eksiklik varsa, bunun belirtisi bedende görülür ve yaþanýr hale gelir. Sonuçta beden deðil, insan hastadýr ve hastalýk kendisini bedende ifade eder. Her hastalýk, daha derinde geliþmiþ bir baþka bozukluðun alarm sinyalidir. Bu sinyali ortadan kaldýrmaya çalýþmak, örneðin onu kapatmak, susturmak, söndürmek sorunun aslýný çözmez. Bugünkü týbbýn yaptýðý budur; yani alarm sinyalinin sebebini araþtýrmak yerine onu susturmaya, ortadan kaldýrmaya çalýþmak. Hastalýðý çeþitli kimyevi maddelerle veya ameliyatlarla yoketme yoluna gitmek. Yine basit bir örnekle, bir otomobilin bir yerinde arýzasý varsa, kontrol lambalarýndan biri bir sinyal verir. O zaman yapýlacak þey, bir tamirciye gidip ne olduðuna baktýrmaktýr, sinyal lambasýný kapatmak veya kýrmak deðil. Hastalýklar, yani bilincimizdeki uyumsuzluðun bedenimizde kendini gösteren semptomlarý (belirlileri), ne eksiðimiz olduðunu bize en yakýn arkadaþýmýzdan

18 bile daha doðrudan ve dürüstçe söylerler ve onlar yanýlmazlar. Onlarýn bize ne söylediðini anlamamýz için ise, onlarýn artýk unuttuðumuz dilini yeniden öðrenmemiz gerekir. Ayrýca hastalýklar, bugünkü týp ilminin yaptýðý gibi savaþýlýp yenilecek bir unsur deðil, dönüþtürülecek olgulardýr. Hastalýk ancak saðlýða dönüþtürüldüðünde, insanýn tüm dengesi yeniden oluþur ve ruh ve bedendeki uyum yeniden hasýl edilmiþ olur. Dethlefsen'e göre, hastalýklar yanlýþlýkla meydana gelmiþ olup, giderilmesi gereken arýzalar deðil, ruh ve bedenden oluþan tüm insanýn, ruhsal yolundaki hedeflerine kavuþmasý için gidilmesi elzem olan yollardýr. Ýnsanlýðýn, tarihi boyunca çeþitli hastalýklarla savaþmýþ, bazýlarýný ortadan kaldýrabilmiþ, bazýlarýný yok edememiþ olmasý, ortadan kaldýrdýklarýnýn yerine de, yepyeni hastalýklarýn türeyerek, yepyeni mikroplarýn, yepyeni bakterilerin insan saðlýðýný tehdit etmeye devam etmiþ ve ediyor olmalarý da, bu tezi kuvvetle desteklemektedir. Dethlefsen, hasta olma halinin, saðlýklý olma hali karþýsýndaki kutup olduðunu ve evrende her yerde ve her þeyde mevcut ve esas olan dualite prensibinin bir ifadesi olduðunu, yer meselesi dolayýsýyla buraya alamadýðýmýz uzun açýklamalarla ifade ediyor. Yani hastalýk, saðlýklý olmanýn karþýtýdýr ve insan sürekli bu dualite içindedir. Bir baþka deyiþle de, yüzde yüz saðlýklý insan mevcut deðildir, ancak dualitenin o anda kendisini bedende ifade eden görünür bir belirtisi henüz yoktur. Ýnsan ancak saðlýklý ve hastalýklý unsurlarýn birarada olduðu bir SEVGÝ DÜNYASI dualite içinde yaþayabilir. Dualite tümden kaldýrýldýðýnda, insan varlýðý da mevcut olamayacaktýr, çünkü o zaman varlýk dünya realitesi olan dualiteden ayrýlmýþ, "birlik" haline dönmüþ olacak, kýsacasý yaþýyor olmayacaktýr. Demek ki, hastalýklar dünya yolumuzun bir parçasýdýr ve onlarsýz bir yaþam mümkün deðildir. Ýnsan, yaralanabilir, hastalanabilir, zeval bulabilir bir bedenle dünyaya gelir, daha doðumunda hedef, doðanýn, bu bedenin bir gün ortadan kalkacak olduðu þeklindeki bir kanunudur ve insan bedeni dünyada kaldýðý sürece çeþitli hastalýklara maruz kalarak ölüm anýnda bu hedefe ulaþýr. Bu durumda, bugünkü medeniyetimizin "saðlýklý yaþam" sloganlarýnýn, günlerden bir gün, tüm hastalýklarýn ve hattâ ölümün de ortadan kaldýrabileceði düþüncelerinin, ebedi gerçek karþýsýnda insanoðlunun kapýldýðý ne geniþ hayaller olduðu da açýkça anlaþýlmaktadýr. Elbet ki bu düþünceler karamsar olmak, umutsuzluða kapýlmak için deðil, asýl gerçeði görmek, onu kabul etmek ve ona göre dünya yaþamýný sürdürebilmek içindir. Hastalýk ve Reenkarnasyon Ýliþkisi Dethlefsen'in bu ilginç tezine göre, insan yaþamý boyunca karþýsýna çýkan olaylarda dualite dolayýsýyla hep iki þýktan birini seçerek ilerler. Seçmemiþ olduklarý bilinç altýnda yer bulur ve yaþamak için, düþünceler, istekler, fanteziler halinde bilinç altýndan bilince çýkmaya çalýþýrlar. Ýnsan bunlarý görmezden gelirse, semptomlar halinde fiziksel bedende tezahür ederler. Kiþi hastalýðýnýn bilinçteki nedenini bulduðunda ve onu yaþamýna

SEVGÝ DÜNYASI entegre ettiðinde, tezahür, yani hastalýk da ortadan kalkar. Bir baþka deyiþle, kiþi her dualiteyi "birlik" haline dönüþtürdüðünde, iyileþme gerçekleþir. Bu açýdan hastalýklar, varlýðý mükemmelliðe götüren yollardan biridir. Dethlefsen, reenkarnasyonlar boyunca hastalýklarýn, daha doðrusu bilinç altýmýzýn bedenimizde tezahür eden unsurlarýnýn bir eskalasyon (týrmanma) yolu tuttuðunu da þöyle izah ediyor: 19 "Bir sorun, bedenimizde bir semptom halinde yerleþmeden önce, kendisini bir fikir, bir konu, bir istek veya bir fantezi olarak ruhsal yaþamýmýzda belli eder. Kiþi bilinç altýndan gelen dürtülere ne derece açýksa ve onlara yaþamýnda ne derece yer verirse, yaþamý da o derecede canlý olacaktýr. Ama dürtülerin oluþtuðu bu kaynaklarý kapatýr ve onlarý yok sayarsa, týrmanmanýn ilk adýmýný atmýþ olur ve ilk semptom fonksiyonel bir bozukluk olarak bedende kendisini gösterir. Bu seviyeden sonra, akut iltihaplý hastalýklar gelir. Ýltihaplý hastalýklar genelde bizim herhangi bir þeyi kavramamýz için aktüel bir taleptir. Bundan sonra kronik hastalýklar oluþur. Bunun arkasýndan da tedavisi olmayan hastalýklar gelir. Bu geliþme er geç ölümle sonuçlanýr. Ama tabii ki bu bir son deðildir. Burada karma ve reenkarnasyon devreye girer ve sorunlar, doðuþtan olan hastalýk ve sakatlýklar halinde bir sonraki hayata aktarýlabilirler. Yani bir ömür boyu bir sorunu kavrayamamýþ olan kiþi, onu bir sonraki enkarnasyonuna taþýr. " Bu düþünceler, özellikle her þeyi maddeden ibaret sayan günümüzün genel bilim anlayýþý için muhakkak ki oldukça yabancý. Tabii ki son zamanlarda bazý bilim dallarý, özellikle psikosomatik týp, rahatsýzlýk ve hastalýklarýn kaynaðýnýn psikolojik olduðunu kabul ederek, bu yolda tedavi yöntemleri geliþtirmeye çalýþýyor. Ama burada da yapýlan, insan psikolojisini, yine bir madde olan beynin elektriksel fonksiyonlarýndan oluþan ve ölümle kaybolan bir olgu saymaktan öteye gitmeyen ve bu yüzden de sorunun aslýna inme þansýndan peþinen mahrum denemeler olmaktan kurtulamýyorlar. Ýnsaný, maddi ve maddi olmayan yönleriyle bir bütün olarak kabul eden ve araþtýrmalarýný bu yönde geliþtiren bir bilim anlayýþý yerleþmedikçe de, bu konuda fazla bir yol alýnamayacaktýr herhalde. Bu konuda umutlar yine de Kuantum Fiziðinin açacaðý kapýlarda ve gideceði yollarda olacaktýr. Dethlefsen'in, semptomdan soruna, yani hastalýktan sebebe giden açýklama ve yorumlarýna da gelecek sayýda yer vereceðiz. Alýntýlar: 1.Schicksal als Chance (Kaderi Þans Olarak Görmek) 2.Krankheit als Weg (Hastalýðý Bir Yol Olarak Algýlamak) (Thorwald Dethlefsen)

20 SEVGÝ DÜNYASI Ömer Hayyam Hayatý, Eserleri, Felsefesi Derleyen: Nihal Gürsoy Aþk yazýlýdýr dünya defterinin ilk sayfasýnda, Gençlik denilen þiirin ilk dizesi baþlar aþkla Aþk evrenidir yaþadýðýn, gördüðün her bir þey, Yaþamýn asýl anlamý, özü aþktýr anla.

SEVGÝ DÜNYASI B ir bilge ve ozan olan Hayyam'ý öncelikle hayatýný ve eserlerini inceleyerek, tanýmaya çalýþalým. Gerek yaþadýðý dönemde gerekse daha sonraki zamanlarda hakkýnda en çok yorum yapýlmýþ, kimilerine göre ayyaþ, inkârcý, dengesiz olarak nitelendirilmiþ olsa da, Doðu'da Ýbn-i Sina'dan sonra en büyük âlim olarak kabul görmüþ, sayýsýz bilimsel buluþa imza atmýþtýr. Evrene gerçekçi bir açýdan bakmakla birlikte, sevgiden, hoþgörüden, özgürlük ve yaþama sevincinden ayrýlmadan her þeyi sorgulamýþ, duygu ve düþüncelerini ise sadece rubailerinde dile getirmiþ, insanlýðý sevgiye ve barýþa davet etmiþtir. Dünyayý ayaklarýnýn altýnda eskitenler, Onu elde etmek isteyip didiþenler, Dünyanýn gerçeðini, anlamýný, Hiç sanmýyorum, anlamýþ olsunlar. HAYATI ve ESERLERÝ Asýl adý Gýyaseddin Ebu'l Feth Bin Ýbrahim El Hayyam'dýr. Doðum ve ölüm tarihini içeren bilgiler, 1044/1048 ile 1122-1132 yýllarý arasýnda yoðunlaþmaktadýr. Ýran'ýn Niþabur þehrinde dünyaya gelmiþtir. Mezarý da Niþabur'da bulunmaktadýr. Hayatýna ve özellikle gençlik yýllarýna dair açýk bilgilere ulaþmak tamamen mümkün olmamakla birlikte, devrinin en büyük âlimlerinden olmasý sebebiyle, o dönemin pek çok eserinde kendisine ve çalýþmalarýna dair bilgilere rastlamak mümkündür. Hayyam'ýn bilimsel çalýþmalarýnýn tümüne ulaþýlmamýþ olsa da bilinen bilimsel eserlerini þöylece sýralayabiliriz. 21 1. "Der Ýlm-i Külliyat" Bilimsel ilkelerle ilgili bir kitaptýr. 2. "El Cebr (Cebir), El Kevm ve't Teklif"- Oluþ ve görüþler: Hayyam'ýn önemli matematik kitaplarýndan biridir. 3. "Kitab-ü Mizani'l Hikme, (Mizan-ül Hikem)"- Bilgelikler Ölçüsü- Abdurrahman el Hazini tarafýndan 1940'da, Tahran'da yayýnlanmýþtýr. 4. "Kitab-ün fi'l burhân alâ sýhhat-ý turuk-il Hind fi istihrâci adlâ-il muhabbaât, vel muk'âbâd mebniyyeh alâ istikrâ in kalil"- Hesap yöntemleri üzerine bir yapýttýr. 5. "Levâzým-ül ekmene"- Ýklim ayrýmlarýnýn nedenlerini inceleyen bir kitaptýr. 6. "Muhtasar fi'l Tabiiyat"- Fizik ve doða kanunlarýnýn özetini içeren bir kitaptýr 7. "Müþkilât-ül Hisab"- Matematik biliminin zorluklarýna iliþkin bir kitaptýr. 8. "Nevrûz-nâme"-Nevruzla ilgili bir kitaptýr. Takvimin düzeltilmesi için Nevruz yýlbaþý kabul edilmiþtir. 9. "Nizam-ül Mülk"- Ünlü Selçuklu veziri hakkýnda bir kitaptýr. 10. "Risale El Kevn ve'tteklif"- Oluþ ve Görüþler- Ýnsanýn görevleri üzerine bir kitaptýr. 11. "Risale fi'l Barahin alâ Mesailü'l Cebr ve'l-mukabele"-cebir problemlerinin tanýtýlmasý üstüne bir incelemedir. Ölümünden sonra F. Woepcke tarafýndan 1851'de Arapça'dan çevrilerek Fransýzca olarak yayýnlanmýþtýr. Hayyam'ýn en önemli cebir yapýtýdýr. 12. "Risalet'ün fi'l Vücud"-Varlýk üzerine bir kitaptýr. Ölümünden sonra S. Nefisi tarafýndan 1931 yýlýnda yayýnlanmýþtýr. Londra British Museum'dadýr. 13. "Risale, müsemma be ve garaz

22 ezan risale deryafteni fusuli arbaa est ve illeti ihtilafi havayi bilad ve ekalim"- Mevsimle ve iklimlerle ilgili bir kitaptýr. 14. "Risalet'ün fi'l ihtiyal Marifetü miktar üz Zeheb vel Fiddatü fi Cism-i Mürekkebü Minhüma"- Almanya'da Goethe Kitaplýðý'ndadýr. 15. "Risalet'ün fi'l cevabi selâse mesâilin va fi'l keþf-il hicab an zarûratil tezad fi'l âlem- Çeliþkiler üzerine bir kitaptýr 16. "Ravzat-ül-ukul"-Akýllar Bahçesi- Akýl üzerine bir kitaptýr. 17. "Þerh-i ma Aksala min Musaddaratý Kitabü Üklidi"- Euklides'in Kitabýna Giriþteki Güçlükler Üstüne-1936 yýlýnda Hollanda'da yayýnlanmýþtýr. Hayyam'ýn elyazýsý ile dörtlüklerini bir araya getirdiði bir yapýt ne yazýk ki bugüne kadar bulunamamýþtýr. Ancak baþkalarýnýn biraraya getirdiði Rubaiyat'ýn çeþitli örnekleri bulunmaktadýr. Türkçe'de ilk kez Sencer Mirza tarafýndan 1861'de (eski harflerle, Osmanlýca) yayýnlanmýþtýr. Daha sonra Muallim Feyzi Efendi 1910'da, Hüseyin Daniþ'de 1927'de (Rubaiyyat-ý Ömer Hayyam) dörtlüklerinin bir kýsmýný yayýnlamýþlardýr. Yeni harflerle Abdülbaki Gölpýnarlý'nýn hazýrladýðý yapýt 1953'de basýlmýþtýr. Hayyam'ýn þiirlerini Avrupa'da ilk tanýtan Barthelemy d'herbelot adlý Fransýz (1697), onu "Evliya gibi bir Müslüman filozofu" olarak tanýmlamýþtýr. Thomas Hyde adlý Ýngiliz, (Oxford Üniversitesi Profesörü ve daha sonra Kütüphane Müdürlüðü görevi yapmýþtýr. En iyi SEVGÝ DÜNYASI Doðu Dilleri Profesörü olarak tanýnýyor)1700 yýlýnda Eski Ýran'lýlarýn ve Medya'lýlarýn Port'larýn dinlerine ait kitabýnda Hayyam'dan bir din adamý gibi söz etmiþtir. Ouseley'nin Oxford Bodleyen Kütüphanesi'ne armaðan ettiði kitap koleksiyonunda, Hayyam'ýn dörtlüklerini içeren en eski elyazmasý bulunmaktadýr. Rubaiyat-ý Ömer Hayyam adlý bu elyazmasý incelenince, Batý dünyasý büyülü bir þiirle karþý karþýya olduðunu anlamýþtýr. Dörtlükleri okuyan Edward Fitzgerald (Ýngiliz þair), günlerce etkisinde kalmýþ, baþka þiir okuyamamýþ ve bir dostuna þunlarý yazmýþtýr: "Hayyam'ýn þiirlerinde temiz maden sesi var. Onun felsefesi, ki ancak bugün bizim malýmýz olabilmiþtir, bu alçak dünyada bizi aldatmayan biricik felsefedir." Fitzgerald, dörtlüklerin 110'unu çevirerek 1859 yýlýnda yayýnlamýþtýr. O zamanýn Ýngiltere'sindeki dinsel tutuculuk nedeniyle kitap ancak 250 adet basýlmýþ, ilgi görmemiþ, daha sonra keþfedilerek 1868'de yeniden basýlmýþ ve Hayyam, Ýngilizlerin iki büyük þairi Shakespeare ve John Milton kadar ünlenmiþtir. Kitap, Hayyam kadar Hayyam'ý çeviren Fitzgerald'a da ün ve þöhret getirmiþtir. Ýngiliz þair Lord Alfred Tennyson, Hayyam dörtlüklerini okuduktan sonra, "Öyle bir yýldýz ki, onu fýrlatýp atan Güneþle eþtir" dizelerini yazmýþ ve Hayyam'ýn rubailerini Güneþe benzetmiþtir. Hayyam'ýn rubaileri pek çok dile çevrilmiþ olup, ülkemizde dörtlüklerinin ilk çevirisi Galatasaray Lisesi Farsça Öðretmeni Feyzi Efendi tarafýn-