KAPİTAL Karl MARX Yayınlanış Tarihi : 1867 İthaf : Karl Marx,kitabını proletaryanın yiğit,vefalı ve yüce savunucu ve unutulmaz dostu olarak nitelendirdiği Alman Devrimci Wılhelm WOLFF a ithaf etmiştir. ÖZET Uyarı : Kitap,otuz üç bölümden oluştuğundan bölümlerin tek tek anlatılması yerine,kitap bir bütün olarak sunulacaktır. Karl Marx,her şeyden önce kapitalizmin muazzam bir meta birikimiyle karşımıza çıktığını söyler.metanın iki değeri vardır. Bunlardan birincisi,metanın kullanım değeri,ikincisi ise değişim değeridir.kullanım değeri bir metanın yararlılığını gösterir.emeğin belli bir amaca dönük harcanmasıyla kullanım değeri üretilir. Değişim değeri ise bir metanın değişime girdiğinde aldığı değerdir. Örneğin 1 kilo buğday,1 kilo demirle değişilebilir. Peki bunu sağlayan nedir? Bunu sağlayan iki metanın da üretiminde eşit miktarda emek gücü harcanmasıdır.örneğin keten,bir başka ürünle değişilebiliyorsa,bunu sağlayan,iki üründe de somutlaşan toplumsal emek miktarının birbirine eşit olmasıdır. Bir madde ancak içinde emek maddeleştiği zaman bir değere sahiptir. Bu da emeğin niceliğiyle ( zamanla ) ölçülür. O zaman bir metanın başka bir metaya eşit olmasını sağlayan temel öğe ikisinin de üretimi için gerekli toplumsal zamanın eşit olmasıdır.tabii ki burada akla şu soru gelir. Bir kişi bir metayı üretmek için 5 saat harcarken,başka bir kişi aynı metayı 2 saatte üretmektedir.o zaman daha fazla emek harcanan meta daha mı pahalı olacaktır? Hayır. Çünkü üretim için gerekli olan zaman toplumsal zamandır.bu da bir metanın makineleşmeyle veya diğer bilimsel gelişmelerin etkisiyle meydana gelen, toplumdaki herkes tarafından kabul gören bir zamandır.buna göre, bir metanın değeri o metanın üretimi için harcanan toplumsal emek miktarına göre belirlenir.elmas örneğinden yola çıkarsak,elmas diğer maddelere göre daha pahalıdır. Bunun nedeni,elmasın az bulunması,çıkartılmasının çok zor olması bundan dolayı çok fazla emek harcanmasıdır. Eğer,kömürü bir çırpıda elmasa dönüştüren bir yol bulsaydık,o zaman elmasın değeri çok daha az olurdu. Meta sahibi için doğrudan bir kullanım değerine sahip değildir.onun kullanım değeri başkaları içindir. Çünkü meta bir değişim aracıdır.böylece sahibine dolaysız kullanım değeri olma özelliğini katar.metaların değişimi sırasında devreye giren para,değişim sırasında zorunluluğun oluşturduğu bir kristaldir. Metanın değişimi veya dolaşımı ilk başta şu şekildedir. Meta Meta : Yani metaların birbiriyle değişilmesi. Daha sonra bu değişim meta para meta şeklini alır.burada kişinin elinde bir meta vardır. Bunu belli bir para karşılığında satar ve tekrar meta alır.burada
para bir aracıdır ve en sonunda metaya dönüşerek dolaşımdan çekilmektedir.kişi malın kullanım değerine sahip olmaktadır. Paranın sermayeye dönüşmesi için ise Para Meta Para hareketinin meydana gelmesi gerekir.burada para önce metaya dönüşmekte,daha sonra ise tekrar paraya dönüşmektedir. Burada temel amaç satmak için satın almaktır.bu biçimde para sermaye dönüşür.örnek olarak bir kişi 100 sterline pamuk almakta,bunu 110 sterline satmaktadır. Burada değer kendisine bir değer katmıştır. 100 sterlin 110 sterlin olmuş,kişiye bir 10 sterlinlik artı para sağlamıştır. Para Meta Para dolaşımı sürekli birbirini tekrar eder,her seferinde değer üretmesi için para dolaşıma sokulur.bu hareketin bilinçli temsilcisi kapitalist haline dönüşür. Para Meta Para sermayenin gerçek formülüdür.fakat bu formülün çelişkileri vardır. Yukarıdaki örnekte kişi 10 sterlinlik bir artı değer yaratmış gibi görülür.halbuki, kişinin kazandığı 10 sterlin,başka bir kişiden mal alırken,karşıdaki kişinin aynı formülü uygulaması sonucu elden çıkar. Bir başka örnekle açıklamak gerekirse,kişinin elinde 40 sterlinlik şarap vardır. Bunu başka bir kişide bulunan 50 sterlinlik buğdayla değişir.böylece şarabı değişime sokan 10 sterlin kazanmış olur. Fakat dolaşımın ilk başında 90 sterlinlik bir toplam değer vardır. Dolaşımın sonunda da aynı toplam değer elde edilir. O halde sermaye miktarı değişmemiştir.dolaşım ya da metaların değişimi hiçbir değer doğurmaz. O zaman değerin doğması hem dolaşımın içinde,hem de dışında meydana gelen bir süreçle ilgilidir.değer değişikliği, değişiklikteki ilk işlem olan P M de,satın alınan metada olmalıdır. O zaman metanın tüketiminden değer sızdırabilmek için para sahibinin dolaşım alanında kullanım değeri değer kaynağı olmak gibi özel bir niteliği bulunan ve fiilen tüketimi değer yaratacak olan bir meta bulması gerekir ve kapitalist emekgücünü bulur.emek gücü P M P formülüne dahil olur.tüketimi yalnızca kendi değerini üretmekle kalmaz,fazladan da bir değer yaratır ve bu değer çıktıya yani üretim sonucu elde edilen ürüne aktarılarak daha fazla para elde edilmesini sağlar. Emek gücü bir metadır.emek gücü insanın kendisinde bulunan ve hangi türden olursa olsun bir kullanım değeri üretirken harcadığı ussal ve fiziki yeteneklerin bütünüdür.emek gücünün değeri de tıpkı diğer metaların değeri gibi bu özel nesnenin üretimi için gerekli olan emek zamanıyla belirlenir. Bu nedenle emek gücünün değeri,emekçinin varlığını sürdürmesi için gerekli olan geçim araçlarının değeridir. Emek gücünün üretilmesi ve yeniden üretilmesi gerekir. Çünkü çalışan kişi güç harcar ve bu gücün tekrardan yerine konulması gerekmektedir.işçi bugün çalışıyorsa yarın da çalışabilmelidir.öyleyse geçim araçları yiyecek,içecek,konaklama vs. nin yanı sıra ulusun gelişmişlik düzeyine bağlı olarak alıştığı rahatlık derecesine bağlıdır.fakat emek gücü sahibi bir gün ölür. O zaman kaybolan emek gücünün yerine yenisinin konulması gerekir.o zaman emek gücünün değerinin çalışanın çocuklarının da gereksinimlerini karşılayacak düzeyde olması gerekir. Kişinin eğitim vb.ihtiyaçları da vardır. Bu da emek gücünün değerinin içinde yer alır. Asgari değer ise onu hayatta tutabilecek olan değerdir.
Kapitalistin elinde bulunan ise sermayedir. Sermaye değişen ve değişmeyen sermaye olmak üzere ikiye ayrılır.değişmeyen sermaye,sermayenin üretim araçları,hammaddeleri,yard.malzemeler iken,değişen sermaye emek gücünün satın alınması için gerekli olan paradır.değişmeyen sermayenin içinde bulunan üretim araçları emek süreçleri içerisinde kullanım değerlerini kaybeder,kaybettikleri bu değeri yeni ürünlere,yapılan ürünlere,bir değer olarak aktarırlar.değişen sermaye ise eşdeğerini yarattığı gibi bir de artı değer üretir.formüle edersek; S= Sermaye s = değişmeyen sermaye ( üretim araçlarına yatırılan para ) d = değişen sermaye ( emek gücü için harcanan para,işçiye verilen ücret ) Bu formüle göre Sermayenin 500 sterlin olduğunu düşünelim.bunun 410 sterlini değişmeyen sermayeden,90 sterlini ise değişen sermayeden meydana gelsin. O zaman, S= s+ d = 500 = 410 + 90 Ama üretim sonucunda; S= ( s+d) + a elde edilir. Yani 590 = 500 + 90. Bu durumda s= 0 dersek ( değişmeyen sermaye kendisinden kaybolan değeri metaya aktarmaktadır.) Ürünün değeri s+d+a yerine d+a olur.süreç boyunca emeği temsil eden değer 180 sterlin olduğuna göre,değişen sermaye olan 90 sterlin çıkarılırsa geriye 90 sterlin ya da a bir artı değer miktarını ifade eder. Üretilen nispi büyüklük de artı değerin değişen sermayeye oranıyla belirlenir. Yani a: d ile ifade edilir. Örnekte bu oran 90:90 olup % 100 lük bir artış verir.bu orana artı değer oranı denilir. İşçinin yaşamını sürdürmesi için belli tüketim maddelerine gereksinimi vardır.bu gerekli maddelerin temini için 6 saatlik emek gerekiyorsa,işçinin 6 saat çalışması gerekir. Yani bu süre işgücünün üretimi,yeniden üretimi,için gerekli olan zamandır ki bu zamana gerekli emek zamanı,bu sürede harcanan emeğe gerekli emek denilir.işçinin çalıştığı ikinci bölümde ise işçi artık kendisi için bir değer yaratmaz.bu dönemde kapitalist için artı değeri yaratır.bu zamana artı emek zamanı, harcanan emeğe de artı emek denilir.bu durumda değişen sermaye ile satın alınan emek gücünün değeri eşit olduğuna ve bu emek gücünün değeri işgünün gerekli kısmını belirlediğine göre,öte yandan işgününün artı kısmı artı değeri belirlediğine göre artı değerin değişen sermayeye oranı ne ise,artı emeğin gerekli emeğe olan oranı da odur.yani ; a / d = artı emek/ gerekli emektir. İşgününü on iki saat olarak hesaplarsak ve 6 saati gerekli emek 6 saati artı emek dersek, 6/6 = % 100 olur.artı değer oranı için söylenecek tek formül bu değildir. Artı değer / emek gücü değeri veya artı değer / değişen sermaye de aynı sonucu verir. Klasik iktisatçıların yaptığı yanlış da burada ortaya çıkar. Klasik iktisatçılar artı değerin oranını, artı değer/ ürün değeri veya artı emek/ işgünü olarak hesaplarlar. Fakat bu formüle göre artı değer oranı hiçbir zaman %
100 ün üzerine çıkamaz. Örneğin 12 saatlik işgünün 11 saati artı emek,1 saati gerekli emek olsa bile,klasik iktisatçıların hesabına göre artı değer oranı 11/ 12 çıkmaktadır. Burada artı değer oranı ile kar oranı birbirine karıştırılmamalıdır.artı değer oranı,artı değerin değişen sermayeye bölünmesiyle elde edilirken,kar, artı değerin değişen ve değişmeyen sermayeye bölünmesiyle elde edilir. İşgünü gerekli emek zamanıyla artı zamanın birleşmesinden oluşur.kapitalist elinden geldiğince işgünü uzatmaya çalışarak,mutlak artı değeri daha fazla elde etmeye çalışır.eğer ki işçi bütün zamanını kendisi ve soyu için gerekli geçim araçlarının üretimine vermek isteseydi,başkaları için bu şekilde çalışacak bir bedava zaman olmayacaktı. Bu zamanın olmaması artı emeğin olmamasına neden olacak ve kapitalistler ve onların düzeni de var olmayacaktır. İş bu yüzden kapitalist mümkün olduğunca artı emek süresini uzatmaya çalışır. İngiltere de işgünlerinin uzunluğun 18 saate kadar çıkması bunun en temel örneğidir.kapitalist sadece işçiyi sömürmekle kalmaz.işçinin ailesini de üretim süreci içerisine dahil eder.böylece 6 yaşındaki çocuklar bile üretim sürecine dahil olurlar. Fakat Artı değer sadece işgününü uzatmakla,yani artı emek zamanını uzatmakla elde edilmez. Aynı zamanda,kapitalist emeğin üretkenliğini arttırarak,gerekli emek zamanını azaltmakta artı değer elde eder.çünkü işgünü belli bir süreye kadar uzatılabilir. İşgünün çok uzatılması,emek gücünün yeniden üretiminin engellenmesine,erken ölümlere yol açar. İşte bu yüzden kapitalist,işgünü uzunluğunu sabit tutup,emeğin üretkenliğini arttırarak artı değer elde eder.bu sayede gerekli emek miktarı azalır ve bu sayede elde edilen artı değere nispi artı değer adı verilir.aynı zamanda geçim araçlarındaki düşüş de gerekli emek zamanında bir azalmaya yol açar ki bu da nispi artı değeri arttırır. Peki kapitalist üretim hangi tarihsel aşamalardan geçerek,bugünkü modern halini almıştır? İnceleyelim. Üretim sürecinin tarihi aşamaları,elbirliği,manifaktür ve Modern Fabrika şeklindedir. Manifaktürde uygulanan işbölümü sayesinde belli bir sürede daha fazla meta elde edilir. Kişi belli bir işi yaparak,o işte uzmanlaşır. İşbölümü ve uzmanlaşma işçileri vasıflı vasıfsız şeklinde ayırır. Bu da çıraklığın ortadan kalkmasına ve emek gücünün maliyetinin düşmesine neden olur. Manifaktür dönemi,elbirliği döneminden işçilerin meta üretimine bir yerden bağlanmasıyla,düzensizlik yerine belli alanda belli işçilerle yapılmasıyla,ve işçilerin kapitaliste bağlı olmasıyla ayrılır. Modern Fabrika döneminde ortaya çıkan makine emeğin üretkenliğini arttırıp,artı değer üretmeye hizmet eder. Makine adele gücünü ortadan kaldırır. Böylece herkes çalışabilecek duruma gelir. Makine,erkek işçinin fabrikadaki gücünü ortadan kaldırmaktadır. Kas gücüne dayalı iş yerine,makine üretiminin gelmesi,işçinin ücretini düşürmekte ve işçinin ailesinin diğer üyelerinin de üretim sürecine sokulmasının sağlamaktadır.bu durumda emek gücünün değeri azalırken,çalışanların sayısı hızla artmaktadır. Fabrika manifaktür döneminden belli ilkelerle ayrılır. Bu ilkeler şöyle sıralanabilir. Manifaktür Fabrika İşçi aleti kullanır. Makine işçiyi kullanır.
Emek aracının hareketi işçidir. İşçi makineyi izler. İşçi üretimde hakimdir. İşçi makinenin bir parçası haline gelir. Üretim alanına giren modern sanayi,manifaktürleri yerle bir eder. Küçük sanayileri büyük sanayilere dönüştürerek,sermayenin yoğunlaşmasını sağlar.küçük işletmeleri,ev sanayini yıkıp geçmektedir.tabii ki büyük sanayinin bu devrimci etkisi kendisini tarım alanında da gösterir. Hatta tarım alanında büyük sanayi daha devrimcidir. Köylü sınıfını hızla ortadan kaldırmakta,onun yerine ücretli işçiyi kurmaktadır. Sermaye dolaşımı ise sermayenin pazarda dolaşımı,üretim süreci sonucunda artı değer içeren metalara dönüşmesi,bu metaların tekrar paraya çevrilmesi ve bu adımların tekrarlanması sermayenin dolaşım biçimini oluşturur. Elbetteki sermaye artı değer elde eder ve bu artı değeri sermaye olarak kullanır,ki buna sermaye birikimi adı verilir. Sermaye küçük işletmeleri yutar,böylece biriken sermaye merkezileşir,öyle ki bütün toplumsal sermaye birkaç kapitalistin elinde toplanır. Bu da merkezileşmenin en son sınırıdır,ki kendisini tröstlerle ortaya koyar.sermaye büyüdükçe proleteryayı da çoğaltırken,bir taraftan da bir yedek sanayi ordusu yaratır.sermaye işçi sınıfının üretkenliğini arttırarak,bu orduyu sürekli çoğaltır.fakat yedek ordu,çalışanlar için her zaman bir tehdittir. İşçiler ve işsizler arasında rekabet oluşmakta,işçiler işlerini kaybetmemek için kapitaliste boyun eğmek zorunda kalmaktadırlar. Sermaye birikimi bu yedek orduyu tarımsal nüfustan elde eder.yedek ordu,sermaye birikiminin mutlak yasasıdır. Sermaye birikimi bir taraftan işsizler ordusunu ve kapitaliste bağımlı hale gelmiş bir işçi sınıfını yaratırken ve bunları yoksullaştırırken,sermaye tarafının ise zenginleşmesini sağlamaktadır.bir tarafta çok ağır koşullarda çalışan işçiler,mahkum kadar bile beslenememe,hastalıklar,ahlaksızlar,aynı evde kalan 10 kişi gibi olgular varken,diğer taraf zenginliğin içinde yüzmektedir. Tabii ki kapitalist sermaye birikiminin ilk aşaması ilkel sermaye birikimidir. İlkel birikim,halkın zorla mülksüzleştirilmesi,köylünün elinden toprakların zorla alınması,halkın köylerden kovulması,ortak toprakların çalınması,devlet mülklerinin ele geçirilmesi gibi bir çok uygulamayla kendini gösterir. Tarımsal nüfusun elinden toprağının alınması,kentlere sürülmesiyle kapitalist bir taşla iki değil, bir çok kuş vurur. Bir kere kendisi için gerekli işçi ordusunu yaratmakta,kırsal nüfustan meydana gelen göçün fazla olmasıyla da yukarıda gördüğümüz yedek sanayi ordusunu yaratmakta,böylece işçileri kontrol altında tutmakta,köylünün toprağının kapitalistlerin elinde toplanmasını sağlamakta ve köylünün ürettiği malları artık üretememesine böylece bu malları kapitalistten almasına yol açmakta,yani sermaye için bir Pazar da yaratmaktadır. Sermaye birikimi sağlanmasının bir diğer yolu da ticaret vasıtasıyla sömürgelerin oluşturulması ve buraların acımasızca sömürülmesidir. Ama sermaye birikimi için en gerekli öğelerden birisi de kamu borçlanmasıdır. Kamu borçlanması bir anda parayı sermayeye dönüştürür. Devlete borç veren özel spekülatörlerin doğması,bankaların devlete borç vermesi,sermaye sahiplerinin anonim şirketler vasıtasıyla,devlete borç verip,hiçbir üretim yapmadan faize sahip olmaları sağlar,böylece ülkenin bütün
birikmiş sermayesi yavaş yavaş kapitalistlerin elinde toplanır. Kapitalistlere ödenen faizi karşılamak emekçilere düşmektedir. Çünkü kamu borçlanmasının temel zorunluluğu ağır vergilerdir. Doğrudan üreticinin mülksüzleştirilmesi,kapitalistin diğer kapitalistleri mülksüzleştirmesi,tek elde toplanan sermayenin gittikçe büyümesi ve tekelleşen sermayenin artık üretim tarzının ayak bağı olması kapitalist birikimin tarihsel eğilimidir. Fakat üretim araçlarının merkezileşmesi ve emeğin toplumsallaşması sonucu kapitalizm kendi kabına sığmaz olur. Kapitalist özel mülkiyetin ölüm çanı çalmıştır. Mülksüzleştirenler,mülksüzleştirilir.Burjuvazinin devrilmesi,proletaryanın zaferi kaçınılmazdır. Copy Left, Hayt Huyt Hareketi.