Somatizasyon iyi tanýmlanmýþ bir taný sýnýfý ya da



Benzer belgeler
Major Depresyon Tanýsý Alan Hastalarda Somatik Belirtilerin Yoðunluðunun Ýntihar Düþüncesi, Davranýþý ve Niyetine Etkisi

Anksiyete Bozukluðu ve Depresyonun Tanýsal Ýliþkileri

Manyetik Rezonans ve Bilgisayarlý Tomografi Öncesi Hastalarda Anksiyete ve Depresyon

Bir Anadolu Þehrinde Psikiyatri Kliniðine Baþvuran Hastalarýn Hastalýk Açýklama ve Çare Arama Davranýþlarý

Psikiyatri Hastalarýnda Týp Dýþý Çare Arama Davranýþý: Türkiye'de ve Almanya'da Yaþayan Türkler Arasýnda Karþýlaþtýrmalý Bir Ön Çalýþma

Depresyon, Pratisyen Hekimler ve Depresyon Eðitimi

Aile Hekimliðinde Genogram

Yineleyici ve Tek Dönem Major Depresif Bozukluðu Olan Hastalarýn Kiþilik ve Affektif Mizaç Özellikleri

Sosyal Kaygý Bozukluðu ile Panik Bozukluðu Olgularýnýn Demografik ve Bazý Klinik Özellikler Açýsýndan Karþýlaþtýrýlmasý

Larson'un 1960'larda veciz olarak belirttiði gibi,

Depresif Bozukluklarda Risk Etkenleri

Dünyada ortalama yaþam süresinde beklenen

Çekirdek belirtileri açýsýndan duygulaným alanýnda. Birinci Basamakta Depresyon: Tanýma, Ele Alma, Yönlendirme. Özet

Konversiyon Bozukluðunda Aleksitiminin Depresyon ve Anksiyeteye Etkisi #

Meme Kanserinin Ruhsal ve Sosyal Etkileri Üzerine Bir Çalýþma

Bedensel hastalýðý olanlarda depresyon morbidite

1960'lardan Günümüze Depresyonun Epidemiyolojisi, Tarihsel Bir Bakýþ

Psikiyatri Polikliniðine Baþvuran Bir Grup Yaþlýda Huzurevi ya da Aile ile Kalmanýn Depresyon ve Anksiyete Düzeyine Etkisi

Anksiyetenin aþýrý ve kiþiyi felç eden formunun bir

Somatizasyon, genel olarak, emosyonel disforiyi. Depresyon ve Anksiyete Bozukluklarında Somatizasyon. Derlemeler / Reviews


Psikiyatrik bozukluklarýn sýnýflandýrýldýðý kitaba. Somatizasyon Bozukluðu. Özet

TÜSAD İnfeksiyon Çalışma Grubu

Çeþitli organ ve sistemleri tutan týbbi hastalýklarýn

Çocuk psikiyatrisinde acil durumlara iliþkin ortak bir yol

Batman'da Çocuk Psikiyatrisi Polikliniðine Baþvuran Hastalarda Belirti ve Taný Daðýlýmlarý

Þizofreni özellikle düþünce, algý ve duygulaným

Depresyonda taný ve ayýrýcý taný sorununu ele. Depresyonda Taný ve Ayýrýcý Taný. Özet. Bunun yanýsýra aþaðýdaki belirtilerden en az 5 i bulunmalýdýr.

Aurasýz migren ile epizodik gerilim tipi baþaðrýsý: Psikiyatrik morbidite ve ayýrt edici diðer özelliklerin araþtýrýlmasý

Psikiyatrik literatürde 1800'lerden beri görünmekte


Kalple Ýliþkili Olmayan Göðüs Aðrýsý Olan Hastalarda Psikiyatrik Eþtaný

Bir Eðitim Hastanesinde Psikiyatri Konsültasyon Hizmetlerinin Deðerlendirilmesi

Son yýllarda teknolojinin ve yaþam kalitesinin

Sunuþ. Türk Tabipleri Birliði Merkez Konseyi

Anksiyete duyarlýlýðý yüksek kiþiler anksiyetedeki

Subklinik Hipotiroidili Hastalarda Tiroid Replasman Tedavisinin Anksiyete ve Depresyon Düzeylerine Etkisi

Obsesif kompulsif bozuklukta sosyodemografik verilerin tedaviye direnç açýsýndan karþýlaþtýrýlmasý

Sosyal anksiyete bozukluðu, ilk kez 1966'da Marks

Semptom Yorumlama Anketi Türkçe Formunun Geçerlik ve Güvenirliði*

Depresyon Tanýsý Almýþ Hastalarda Ölüm Kaygýsýnýn Araþtýrýlmasý

Aðrý tanýsý klinik olarak, DITI ile konulabilir

EŞIK-ALTI DEPRESYON VE DEPRESİF BOZUKLUK: GENEL MEDİKAL VE MENTAL SAĞLIĞA ÖZGÜ HASTALARIN KLİNİK ÖZELLİKLERİ*

Sosyal Fobi. Özet. Taný ve Sýnýflandýrma

Sýnýrda Kiþilik Bozukluðu Aslýnda Bir Bipolar Spektrum Bozukluðu mudur?

Saðlýklý Bir Diþeti Nasýl Olmalýdýr? Saðlýklý diþeti, çoðunlukla açýk pembe renkli, sert kývamlý, mat, yüzeyi portakal kabuðu görünümünde ve diþlerin

Dr. Sevim Buzlu*, Nihal Bostancý**, Derya Özbaþ***, Sevil Yýlmaz****

Depresif Duygudurumdan Major Depresyona Klinik Spektrum

Huzurevinde Yaþayan Bireylerde Depresyon Düzeyi, Ölüm Kaygýsý ve Günlük Yaþam Ýþlevlerinin Belirlenmesi

17a EK 17-A ÖYKÜ KONTROL LÝSTESÝ. ² Rahim Ýçi Araçlar - Ek 17-A²

Cinsel Mitler ve Cinsel Ýþlev Bozukluklarý

makale (7). Kiþinin saðlýðý ile yaptýðý iþ arasýnda birbirini etkileyen dinamik

Yataklý Tedavi Hizmeti Sunan Psikiyatri Kliniklerinde Ektanýlar

Klinik ve Subklinik Hipotiroidide Psikiyatrik Belirti Düzeyi ve Psikiyatrik Belirtilerin Tiroid Hormon Düzeyleri Ýle Ýliþkisi

HIV Enfeksiyonu ve AIDS'in Psikiyatrik Yönleri

BİRİNCİ BASAMAKDA PSİKİYATRİ NURAY ATASOY ZKÜ TIP FAKÜLTESİ AD

2 - Konuþmayý Yazýya Dökme

Depresyonda Bedensel Belirtiler

YENÝ YAYINLARDAN ÖZETLER

YENÝ YAYINLARDAN ÖZETLER

Bel ve Boyun Aðrýsý Hastalarýnda Anksiyete, Depresyon ve Yaþam Kalitesi #

Örgütsel Davranýþýn Tanýmý, Tarihsel Geliþimi ve Kapsamý

ÇEVRE VE TOPLUM. Sel Erozyon Kuraklýk Kütle Hareketleri Çýð Olaðanüstü Hava Olaylarý: Fýrtýna, Kasýrga, Hortum

Yatan hastalarýn anksiyete ve depresyon düzeyleri ve iliþkili faktörlerin incelenmesi

DSM-II'de kronik depresyonlar kiþilik bozukluklarý. Distimik Bozukluk. Özet

Bipolar Bozukluk Baþlangýç Yaþýnýn Klinik ve Gidiþ Özellikleriyle Ýliþkisi

Dr. Pembe Keskinoðlu*, Dr. Özgü Özkul**, Dr. Ruhan Ayan**, Dr. Gamze Norgaz**, Dr. Hatice Giray*, Dr. Bülent Kýlýç***

Hemodiyaliz ve Periton Diyalizi Uygulanan Hastalarda Psikiyatrik Bozukluklar, Algýlanan Sosyal Destek ve Yaþam Kalitesi Düzeylerinin Karþýlaþtýrýlmasý

Kuadriplejili Bir Hastada Panik Bozukluðu ve Psikolojik Savunma Süreçleri


Bir psikiyatri kliniði yataklý birimi hastalarýnda. birlikteliði: Retrospektif bir çalýþma

Somatoform Bozukluklarýn Ýlaçla Tedavisi

ÇOCUK VE ERGEN PSÝKÝYATRÝSÝ BÖLÜMÜNE BAÞVURAN ERGENLERÝN KLÝNÝK ÖZELLÝKLERÝ

Kadýnlarda yaþam boyu depresyon görülme sýklýðý

Dikkat Eksikliði Hiperaktivite Bozukluðu Tanýsý Alan Çocuklarýn Ebeveynlerinde Kiþilik Bozukluklarý

Depresyon; emosyonel alanda; disfori, anhedoni,


Dissosiyatif Kimlik Bozukluðu: Taný ve Nozolojik Sorunlar

Gençlerdeki Somatorform Bozukluklarda Kaygý Düzeyi, Annenin Baðlanma Biçimi ve Aile Ýþlevselliði

Ýnme Sonrasý Depresyon

Yaþlý hastanýn deðerlendirilmesi aþamasýnda bazý

Yaþlýlarda Depresif Belirtiler ve Biliþsel Bozukluðu Etkileyebilecek Etkenler

Karma Anksiyete ve Depresyon Bozukluðu

Türk Tabipleri Birliði Yöneticilerinde Sigara Ýçme Alýþkanlýðý

Bir Üniversite Hastanesinde Yatan Hastalardan Ýstenen Psikiyatrik Konsültasyonlarýn Deðerlendirilmesi

Dr. Ünal Ayrancý*, Dr. Nedime Köþgeroðlu**, Dr. Çýnar Yenilmez***, Fatma Aksoy****

Kahta Devlet Hastanesi Psikiyatri Kliniðinde Yatan Hastalarýn Sosyodemografik ve Klinik Özellikleri

Depresyon: Sosyo-ekonomik ve Kültürel Pencereden Bakýþ

Sýnav Kaygýsý ve Ýliþkili Psikiyatrik Belirtiler

Ýntihar Giriþimlerinin Ýncelenmesi: Risk Faktörleri ve Takip

Sivas Numune Hastanesi Acil Servisine Baþvuran Ýntihar Giriþimlerinin Deðerlendirilmesi

1. Nüfusun Yaþ Gruplarýna Daðýlýmý

Psikiyatrik Bozukluklara Baðlý Engellilik Hali; Üniversite Hastanesi Deneyimi. Disabilites Due to Psychiatric Disorders: Sample Of University Hospital

Yaygýn Anksiyete Bozukluðu Tanýlý Bireylere Verilen Psikoeðitimin Tedavideki Etkinliðinin Ýncelenmesi

Dr. Sarp Üner*, Dr. Þevkat Bahar Özvarýþ**, Sevgi Turan***, Umut Arýöz***, Dr. Orhan Odabaþý****, Dr. Melih Elçin****, Dr. Ýskender Sayek***** Giriþ

Þizofreninin klinik özelliklerini anlatan kitap ya

PSİKİYATRİK BOZUKLUKLARIN EPİDEMİYOLOJİSİ*

SAMSUN ÇIRAKLIK EÐÝTÝM MERKEZÝ NE DEVAM EDEN ÇIRAKLARIN DURUMLUK-SÜREKLÝ KAYGI DÜZEYLERÝNÝN DEÐERLENDÝRÝLMESÝ*

Sosyal Fobinin Diðer Psikiyatrik Hastalýklarla Birlikteliði

Huzurevindeki Yaþlýlarda Depresyon Sýklýðý ve Ýliþkili Risk Etmenleri

Transkript:

Depresyon ve Somatizasyon Uz. Dr. Sermin KESEBÝR* SOMATÝZASYON Somatizasyon iyi tanýmlanmýþ bir taný sýnýfý ya da bozukluk deðil, geniþ kapsamlý bir klinik görüngüdür. Buna baðlý olarak somatizasyonu bulunan olgular oldukça heterojen bir grup oluþturmaktadýr. Somatizasyonun süresi, þiddeti, duygudurum bileþeninin katýlým derecesi ve þiddeti, bireyin duygularýný tanýma ve anlatma yeteneði olgular arasýnda büyük deðiþkenlik göstermektedir (Lipowski 1990). Somatizasyonla çok farklý boyutlarda, örneðin somatoform bozukluklu bir olguda, depresif bozukluk ya da anksiyete bozukluðu olan bir olguda ya da herhangi bir psikiyatrik bozukluðu olmayan bireylerde gelip geçici yakýnmalar biçiminde karþýlaþýlabilmektedir. Ancak bu kiþilerin ortak bir özelliði vardýr, strese ve duygusal uyaranlara yanýtlarý duygusal ve biliþsel olmaktan çok bedenseldir (Stoudemire 1991). Somatizasyon bu özelliði ile de psikosomatik bozukluklarla bir benzerlik göstermektedir. Somatizasyon, ruhsal sýkýntýlarýn ve psikososyal stresin bedensel belirtilerle ifade edilmesidir (Rosen ve ark. 1982). Genel nüfusta yaygýn olup, temel saðlýk hizmetlerinde görülme oranlarýnýn %20-30 arasýnda olduðu bildirilmektedir (Goldberg ve Bridges 1988). Fiziksel ve ruhsal hastalýklarýn somatik bileþeninin objektif ölçümü özellikle psikiyatrist olmayan hekimleri zorlamaktadýr. * Kýrýkkale Yüksek Ýhtisas Hastanesi Psikiyatri Kliniði, KIRIKKALE Somatizasyon Daha Çok Kimlerde Ortaya Çýkýyor? Somatik belirtiler yaþayan hastalarýn psikolojik özellikleri en çok tartýþýlan konular arasýnda yer almaktadýr. Somatizasyon terimini ilk kez Stekel adýnda bir psikanalist kullanmýþtýr (Lipowski 1990). Geleneksel psikanalitik görüþe göre somatik belirtiler, kabul edilemeyen dürtü ve isteklerin bilinç alanýna çýkmasýný engelleyen savunma araçlarýdýr, rahatsýz edici duygularýn inkarý, bastýrýlmasý ya da rasyonalizasyonu somatizasyonla sonuçlanmaktadýr (Kellner 1990). Bazý bireylerin ise çocukluk çaðý travmatik yaþantýlarý nedeniyle duygusal yaþantýlarýný söze dökme yeteneðinin kýsýtlandýðý belirtilmektedir. Bu noktada aleksitimi kavramýna deðinilmelidir. Aleksitimik bireylerin duygularý tanýma ve ayýrdetme zorluðuna sahip olduklarý, düþlem yaþantýlarýnýn fakir olduðu ve iþe vuruk düþünme eðiliminde olduklarý bilinmektedir. Aleksitimik bireylerde sözelleþtirilemeyen duygular bedensel belirtiler yoluyla ifade edilmektedir. Önceleri sadece psikosomatik hastalýklarda görülen bir özellikmiþ gibi ele alýnan aleksitimi ile her tür psikiyatrik hastalýkta karþýlaþýlabileceði gösterilmiþtir (Kellner 1990). Luminet (1994) aleksitimiyi erken dönemdeki anne çocuk iliþkisindeki bozukluklar ve yetersizliklerle açýklamaktadýr. Aile içi þiddet olgularýnda somatizasyon oldukça sýktýr. Aleksitimi kavramý somatizasyonun ya da iletiþimi saðlamak için beden dilinin kullanýlmasý davranýþýnýn büyük oranda sosyal ve kültürel bir oluþum olduðunu düþünen transkültürel psikiyatri çalýþanlarý tarafýn- 14

DEPRESYON VE SOMATÝZASYON dan eleþtirilmiþtir (Kirmayer 1984). Kleinman'ýn Çin'de yaptýðý çalýþmada nevrasteni olgularýnda depresyon DSM-III ölçütlerine göre sorgulandýðýnda %87 oranýnda saptanmýþtýr. Bu olgularda depresif diðer yakýnmalarýn antidepresan tedaviye yanýt verdiði fakat somatik yakýnmalar ve hastalýk davranýþýnýn sürdüðü bildirilmiþtir ve kültürel giysisi içinde nevrasteninin sadece major depresyon olmadýðý belirtilmiþtir. Kirmayer, yalnýzca bedensel olarak da olsa her kültürün yaþadýðý zorluklarý ifade etmek ve iletiþimde bulunmak üzere kullandýðý kendine özgü sembolleri, deðiþik anlatým biçimleri ve sosyal ritüelleri olduðunu ve bu iletiþim biçiminin kendi içinde bir tutarlýlýðý ve iþlevi olduðunu hatýrlatmaktadýr. Benzer þekilde Güney Hindistan'da kadýnlarda menstrüel düzensizlikler, Ýran'da kardiyak yakýnmalar major depresyon tanýlý olgularýn temel yakýnmalarý olarak bildirilmiþtir. Özel organlara yapýlan vurgu kültürün bir ürünüdür ve somatizasyon geleneksel kültürlerde bir baþa çýkma biçimidir (Sayar 1995). Yazarlarýn üzerinde anlaþtýðý nokta ise bu bireylerde duygulanýmsal dilin sözcüklerden çok bedensel imgelerden oluþtuðudur (Stoudemire 1991). Bu dile somatotimik dil denmiþtir. Bebek geliþiminde dil baþlangýçta bedenseldir. Bazý kültürlerde ve ailelerde duygusal sýkýntýlarýn dýþa vurumu geleneksel olarak uygun görülmez, annenin çocuðun duygularýný dýþa vurmasýný desteklememesi, engellemesi, kayýtsýz kalmasý ya da bu duygulara bir isim verilmemesi sembolizasyonu destekleyecektir. Kültürlerin geliþiminde de duygularýn dili baþlangýçta bedenseldir (Stoudemire 1991). Kiþi duygusal duyumlar yaþadýðýnda bunlarý nasýl adlandýracaðý, nasýl yorumlayacaðý ve bu duyumla ne yapacaðý, içinde yaþadýðý kültürün ve ailesinin kendisine sunduðu etkileþim biçimlerine ve sözcük daðarcýðýna baðlýdýr (Angel ve Thoits 1987). Duygusal sýkýntýlar yaþayan bir kiþinin dikkatini ruhsal süreçlere mi yoksa bu sýkýntýsýna eþlik eden belirtilere mi yönelteceðini bu etkileþim biçimleri belirlemektedir. Bunun bir çeþit psiþik gen gibi nesilden nesile aktarýldýðý söylenebilir (Kirmayer 1984). Aile üyelerinde bedensel hastalýk ya da hastalýk davranýþýnýn bulunmasý ve çocuðun bedensel yakýnmalar yoluyla çevreden ilgi ve sevgi toplamaya iliþkin erken deneyimleri ve ikincil kazançlarýn varlýðý somatizasyonu destekleyen etkenlerdir. Somatize eden birey kiþisel ve kiþilerarasý sorunlarýn bedensel belirtiler üzerinden iletilmesi ve týbbi yardýmýn bedensel belirtiler yoluyla aranmasý biçiminde bir davranýþ özelliði göstermektedir (Kleinman 1988). Somatizasyon bu yönüyle kültürel bir iletiþim þekli ve davranýþ biçimidir. Somatik yakýnmalarla baþvuran olgular arasýnda gençler hastalýk fobisi ve hastalýkla aþýrý uðraþ biçiminde bir hastalýk davranýþý sergilerken daha yaþlý olgularýn hastalýklarýnýn ve yakýnmalarýnýn fiziksel bir nedeni olduðuna dair güçlü bir inanç beslemeleri biçiminde bir hastalýk davranýþý ortaya koyduklarý belirtilmiþtir (Chaturvedi ve Bhandari 1989). Nöropsikolojik testler somatik belirtiler yaþayan olgularda dikkat, uyanýklýk, yakýn bellek ve bilgileri bir araya getirme ve bütünleþtirme gibi biliþsel süreçlerdeki bir bozulmaya iþaret etmektedir. Uyarýlmýþ potansiyel çalýþmalarýnda periferik uyarýlarýn filtre edilme süreçlerinde bozulma olabileceðini, beyin kan akýmý çalýþmalarýnda da bununla iliþkili olarak nondominant hemisfer iþlevlerinde deðiþikliði ve lateraliteyi destekleyen bulgular elde edilmiþtir (Saðduyu 2001). Somatizasyon kadýnlarda daha sýktýr (Cloninger ve ark. 1986). Bir çalýþmada fiziksel morbidite daha sýk olmadýðý halde kadýnlarýn fiziksel belirtileri daha sýk ve daha yüksek puanladýklarý bildirilmiþtir. Bu görüngü kadýnlarda somatizasyonun neden daha sýk olduðunu açýklamamakla birlikte semptomun algýlanmasýnýn psikososyal bir boyutu olduðunu düþündürmektedir (von Wijk 1997). Saðlýklý populasyonda yapýlan bir çalýþmada mevsimsel deðiþikliklerle somatizasyon sýklýðý arasýnda kadýnlarda erkeklerde gösterilemeyen bir iliþki gösterilmiþtir (Schlager ve ark. 1993). Bu çalýþmada somatizasyon ile gün ýþýðý süresi arasýnda pozitif bir korelasyon olduðu bildirilmiþtir. Ülkemizde somatik belirtilerle baþvuran olgularla yapýlan bir çalýþmada bu olgularýn çoðunlukla kadýnlar olduðu belirtilmiþtir (Çevik ve Aysev 1988). Baþka bir çalýþmanýn sonuçlarýna göre erkekler depresif epizod sýrasýnda ortaya çýkan çoðul somatik belirtilerden kadýnlara göre iki kat daha fazla yakýnmaktadýr (Köroðlu 1998). Bazý araþtýrmacýlarýn somatizasyonun ileri yaþlarda daha yaygýn olduðunu ileri sürmelerine raðmen (Wilson ve Widmer 1986, Howard 1999), bununla ilgili olarak açýk ve tutarlý araþtýrma sonuçlarý bulunmamaktadýr. Son yýllarda yaþlýlarda aleksitimi ve somatizasyon eðiliminin daha sýk olduðu ve bu yaþ grubunda görülen depresyonlarda, depresyonun diðer bulgularýný baskýladýðý üzerinde durulmaktadýr (Verster ve Gagiano 1995, Tannock ve Katona 1995, 15

KESEBÝR S. Howard 1999, Gutzmann 2000). Aleksitimi ve somatizasyonun yaþlý populasyonda major depresyonun öncülü olabileceði ya da tam remisyonu engelleyebileceði üzerinde durulmaktadýr ve fiziksel hastalýðý olmanýn ve toplumdan uzak yaþamanýn risk etkenleri olduðu ileri sürülmektedir. 65 yaþýn altýndaki ve üzerindeki major depresyon olgularýnýn karþýlaþtýrýldýðý bir çalýþmada, 65 yaþýn üzerindeki olgularda depresif bozukluðun çoðunlukla tek epizod biçiminde ortaya çýktýðý, somatizasyonun, hipokondriyak uðraþlarýn, gerginlik ve ajitasyonun ve kronisitenin daha sýk bulunduðu bildirilmiþtir (Musetti ve ark. 1989). Somatizasyonun toplumun düþük sosyoekonomik düzeye ve düþük eðitim düzeyine sahip kesiminde, göç etmiþ gruplarda ve azýnlýk gruplarýnda daha sýk görülebildiði bildirilmiþtir (Kirmayer 1984, Cloninger ve ark. 1986). Kuzey Amerika'da yaþayan mülteci ve göçmenlerde major depresyon ve anksiyete bozukluklarýnýn prevalansý yüksektir. Bu gözlemden yola çýkarak yapýlan epidemiyolojik çalýþmalarda bu kiþilerin týbbi yardým için baþvurmalarýnýn en sýk nedeninin somatik yakýnmalar olduðu saptanmýþtýr (Hsu 1999). Ancak son yýllarda buna karþý çýkan, somatizasyonun evrensel olduðunu, cinsiyete ve belli bir sosyokültürel sýnýfa ya da etnik gruba özgü olmadýðýný savunan yazarlar da vardýr (Wessely 1997). Baþaðrýsý ile baþvuran olgularda stresör ve baþaðrýsý arasýnda pozitif bir iliþki gösterilirken (Fulcheri ve Barzega 1995), baþka bir çalýþmada bireyi emosyonel olarak etkileyen yaþam olaylarýnýn somatizasyonun ortaya çýkýþý ve sürmesindeki etkisi araþtýrýlmýþ ancak yaþam olayýnýn somatizasyon üzerine etkisi gösterilmemiþtir (Schilte 2002). DEPRESYON VE SOMATÝZASYON Depresyonla fiziksel yakýnmalarýn ve hipokondriyak uðraþlarýn birlikteliði yüzyýllardýr bilinmektedir (Lipowski 1988). M.S. Ýkinci yüzyýlda Galen karýn içi organlarýn beyni ikincil olarak etkilemesiyle ortaya çýkan ''melancholia hypochondriaca'' isimli bir hastalýktan söz etmiþtir. Freud ile birlikte fiziksel belirtilerin psikolojik mekanizmalarla ortaya çýkabileceði görüþü psikiyatriyi etkisi altýna almýþtýr. Genel týp uygulamasýnda psikiyatrik fenomenler arasýnda kabul gören somatizasyon hakkýndaki genel görüþ depresyon ve anksiyetenin özel bir görüngüsü olabileceði yönündedir (Clarke 2000). Süregen somatize durumlar ise farklý görüngülerdir ve konumuz dýþýndadýr. Literatürde somatizasyon ve depresif bozukluk arasýnda nasýl bir iliþki bulunduðu ile ilgili baþlýca üç görüþ göze çarpmaktadýr. Bunlardan ilki somatizasyonun bir depresyon eþdeðeri olabileceði görüþüdür (Clarke 2000). Bu görüþ daha önceki yýllarda süregen aðrý yakýnmasý olan olgularla yapýlan çeþitli çalýþmalara dayandýrýlmaktadýr (Magni 1987). Pek çok araþtýrma verilerine karþýlýk somatizasyon bozukluðu ya da aðrý bozukluðunun gerçek bir depresyon eþdeðeri olduðuna dair açýk kanýtlar bulunmamaktadýr (Kellner 1990). Bu bozukluklar arasýnda hangisinin birincil hangisinin ikincil olduðu tartýþmasýnýn olguya pratik bir yararý yoktur. Süregen aðrý yakýnmasýnýn altýnda bir depresif bozukluk olabileceði gibi, aðrýnýn kendisi bireyin iþlevsellik düzeyini ve yaþam kalitesini etkileyerek depresif bozukluða yol açabilmektedir. Bu noktada önemli olan depresyonun, varsa tanýnmasý ve etkin doz ve sürede tedavi edilmesinin gerekliliðidir. Ýkinci görüþ 1970'li yýllarda bazý yazarlarca önerilen ''maskeli depresyon'' kavramýndan yola çýkan ve somatizasyonun depresyon ve anksiyetenin özel ve özgün bir formu olduðu görüþüdür. Maskeli depresyon kavramý aðrý ve diðer somatik yakýnmalarýn ve belirtilerin ön planda görüldüðü, hipokondriyak uðraþlarla karakterli bir depresyon tablosunu anlatmaktadýr (Köroðlu 1998). Maskeli depresyonun göreceli olarak yaþamýn geç dönemlerinde ortaya çýktýðý, bu bireylerde depresyon þiddeti ile somatik belirtilerin arttýðý bildirilmiþtir (Howard 1997). Maskeli depresyonda kiþisel bir yatkýnlýk temelinde ortaya çýkan ve birbirini izleyen üç aþamadan söz edilmektedir (Özuðurlu 1990). Bu aþamalar aþýrý duyarlýlýk, anksiyete ve inkar dönemi, psikosomatik yakýnmalar dönemi ve depresyonun ortaya çýktýðý son dönemdir. Maskeli depresyon kavramý tanýmladýðý durumun belirsizliði yönünden eleþtirilmiþtir (Lipowski 1990). Depresyon ve somatizasyon arasýndaki iliþkiye deðinen üçüncü görüþ, somatizasyonun depresyonun esansiyel bir özelliði olduðunu ve somatik belirtilerin depresif bozukluðun taný ölçütleri arasýnda yer almasý gerektiðini ileri sürmektedir (Wilson ve Widmer 1983). ICD-10 taný sýnýflandýrma sisteminde somatik yakýnmalara taný ölçütleri içinde yer verilmiþtir, ancak daha çok depresyonun diðer temel belirtilerine eþlik eden ve aðýrlýðý ya da yokluðu tanýnýn konmasýný etkilemeyen, sadece tablonun tanýmlanmasýný saðlayan ek madde- 16

DEPRESYON VE SOMATÝZASYON ler olarak yer almýþtýr (World Health Organization 1992). DSM-IV taný sýnýflandýrma sisteminde ise somatik yakýnmalar ve hipokondriyak uðraþlara tek baþýna bir taný ölçütü olarak yer verilmemiþ ancak hastada bulunabilecek düþünce içerik bozukluklarý içinde hastalýkla ilgili düþünce uðraþlarýnýn olabileceðine deðinilmiþtir (American Psychiatry Association 1994). Standart bir ölçüm ve kullanýlabilir ölçütler tanýmlamaya yönelik ölçek geliþtirme ve geçerlikgüvenirlik çalýþmalarý mevcuttur (Schittle 2000), ancak bu konuda ülkemizde geçerlik ve güvenirlik çalýþmasý yapýlmýþ ve yaygýn kullanýmý olan bir ölçek bulunmamaktadýr. Somatik belirtiler depresyonu ölçen bazý araçlarda yer almakta ve toplam depresyon puanýna katýlmaktadýr (Hamilton Depresyon Ölçeði 1990). Depresif bozukluklu bireylerde somatik belirtilerin nasýl ortaya çýktýðý sorusuna Hamilton, somatik belirtilerin büyük çoðunluðunun anksiyeteye baðlý olduðu görüþü ile yanýt vermektedir (1989). Depresif duygudurum anksiyete sonucu yaþanan bedensel strese duyarlýlýðý arttýrmaktadýr denmektedir. Lipowski'ye (1990) göre ise depresif duygudurum kiþiyi regresyona sokarak, geçmiþ hastalýk yaþantýlarýna ait anýlarý canlandýrmak yoluyla somatik belirtilere yol açýyor olabilir, ayrýca depresif duygudurum aðrý eþiðini düþürerek de somatik belirtilere neden olabilir. Somatik belirtiler depresyonda limbik sistemde, noradrenalin ve serotonin iþlevlerinde, adrenal, tiroid ve büyüme hormonu dizgelerinde ortaya çýkan biyolojik deðiþikliklerle de iliþkili olabilir. Depresif bozuklukta biyolojik aminlerin dengesindeki iþlevsel deðiþikliklerin aðrýyla ilgili olabileceði düþünülmektedir. Serotoninin affektin aðrý üretmesinde önemli bir rol oynadýðý belirtilmektedir. Diensefalonda limbik sistemde, talamus ve hipotalamusta ortaya çýkan deðiþikliklerin depresyon ve aðrý arasýndaki iliþkide baðlantýsal bir rol oynadýðý varsayýlmaktadýr. Depresyonda aðrý eþiðinin düþmesi gibi diðer uyaranlara karþý da duyarlýlýk artmaktadýr. Diðer taraftan depresyonda retiküler sistem de aktive olmaktadýr. Periferik kas gerginliði retiküler sistemin uyarýlmasý sonucu ortaya çýkan anksiyete ile iliþkilidir (Köroðlu 1998). Depresif bozuklukta görülen somatik belirtiler ilaç yan etkilerinden ayýrtedilmelidir. Depresyonun Tanýnmasý Somatizasyonun üç farklý klinik görünümünden söz edilmektedir (Garcia-Campayo ve ark. 1998). ''Ýþlevsel somatizasyon''da týbben açýklanamayan çok sayýda belirti bulunmaktadýr. ''Hipokondriyak somatizasyon''da elde ciddi bir kanýt olmamasýna karþýn ciddi bir fiziksel hastalýðýn bulunduðu yönünde þiddetli kaygýlar vardýr. ''Görünümde somatizasyon''da alttaki bir ruhsal bozukluk kendisini bedensel yakýnmalarla göstermektedir. Depresyon ve somatizasyon birlikteliði bu grupta incelenebilir. Somatizasyon ve depresif bozukluk birlikteliði pek çok klinik ve epidemiyolojik çalýþmada kanýtlanmýþtýr (Bridges ve Goldberg 1985, Blacker ve Clare 1987). Komorbid durumlar da söz konusudur. Depresif bozukluðu olan olgularýn depresif bozukluðu olmayan olgulara göre daha sýk somatik belirti gösterme eðiliminde olduklarý gösterilmiþtir (Kellner 1990). Hamilton depresif bozukluk tanýlý olgularla yaptýðý çalýþmada olgularýn %80'inde somatik belirtilerin ve yaklaþýk üçte birinde hipokondriyak uðraþlarýn bulunduðunu bildirmiþtir (1983). Depresyonun çok yaygýn bir þekilde bedenselleþtirildiði (Kirmayer 1984) ve aðýrlýklý olarak somatik yakýnmalarýn önde geldiði depresif bozukluklarýn en yaygýn affektif bozukluk olduðu belirtilmektedir (Akiskal 1983). Somatizasyonun prevalansýný ve klinik özelliklerini tanýmlamayý amaçlayan bir çalýþmada acil servise baþvuran olgular arasýnda somatizasyon yakýnmasýyla baþvuran olgularýn oranýnýn %9.4 olduðu bulunmuþtur (Lobo 1996). Bu olgularýn %68.7'si DSM-IV ölçütlerine göre depresif bozukluk ya da anksiyete bozukluðu tanýlarý almýþlardýr. Depresif bozukluk þiddeti %40 olguda orta þidddette bulunmuþtur, aðýr þiddette depresyon olgusu saptanmamýþtýr. Depresif bozukluðun olgularýn %66.6'sýnda süregen doðada (6 aydan uzun süredir) olduðu belirlenmiþtir. Sosyodemografik verilere iliþkin bir fark bulunmazken en sýk somatik belirtinin %71.4 oranýnda ortaya çýkan sýrt aðrýsý olduðu bulunmuþtur. Depresif bozukluðun somatik yakýnmalar ve belirtilerle ortaya çýkmasý çoðunlukla yanlýþ taný ve yetersiz tedavi ile sonuçlanmaktadýr. Bu durumun özkýyým giriþiminin de içinde bulunduðu çeþitli ve ciddi komplikasyonlarý bulunmaktadýr. Bu nedenle bu hastalara doðru taný konabilmesi çok önemli bir sorundur. Acil servise bedensel yakýnmalarla baþvuran olgularla yapýlan bir çalýþmada somatizasyon tanýsýnýn sýklýkla doðru olarak konduðu fakat depresyon ve anksiyetenin sýklýkla tanýnmadýðý saptanmýþtýr (Kessler ve ark. 1999). Depresif bozuklukta somatik 17

KESEBÝR S. yakýnmalar ve belirtiler çoðunlukla görülse de her somatik yakýnma ve belirtinin depresyon olmadýðý da unutulmamalýdýr. Bir baþka önemli durum ise genel týbbi duruma baðlý duygudurum bozukluðunun varlýðýdýr. Somatize eden bireylere böyle dikkatli ve özenli bir yaklaþýmýn yararý doðru tanýlarýn konmasý ve tedavi edilmesinin yanýsýra gereksiz antidepresan kullanýmýnýn önlenmesi olacaktýr. Taný sýnýflandýrma sistemlerinde depresyon bir sendrom olarak ele alýnmakta ve taný için bir takým ölçütler sýralanmaktadýr. DSM-IV'e göre ''depresif duygudurum'' taný koymak için tek baþýna þart olmaktan çýkarýlmýþtýr. Depresif duygudurumun yanýnda ya da tek baþýna ''ilgi kaybý ve artýk zevk alamama'' ölçütü taný koymak için gerekli ölçütlerden biri olarak yer almýþtýr (Amerikan Psikiyatri Birliði 1994). Somatik yakýnmalar ve belirtilerle baþvuran olgularda ''ilgi kaybý ve artýk zevk alamama'' depresyon tanýsý koymaya daha çok yardýmcý olabilir. Ayrýca bu olgulara aile öyküsünün olup olmadýðý, fiziksel bir hastalýðýn bulunup bulunmadýðý ve uzun süreli ilaç kullanýmýnýn olup olmadýðý mutlaka sorulmalýdýr. Depresyonun somatik semptomlarý tipik olarak çok çeþitlidir (Çevik ve ark. 1988). En yaygýn semptomlar aðrý, halsizlik, baþ dönmesi, nefes darlýðý, çarpýntý, gastrointestinal belirtiler ve parestezilerdir. Bunlarýn içinde aðrý en baþta gelen semptomdur, kadýnlarda en sýk sýrt ve eklem aðrýlarýna, erkeklerde ise en sýk baþ aðrýsýna rastlanmaktadýr. Somatik belirti tek bir semptom þeklinde de olabilir. Depresyon tanýsý almýþ olgularda somatik belirtilerin ne oranda bulunduðuna iliþkin az sayýda veri bulunmaktadýr. Olgularýn %50'sinden fazlasýnda ortaya çýkan indeks epizod semptomlarý arasýnda somatik belirtiler bulunmamaktadýr (Köroðlu 1998), %10-50'sinde ortaya çýkan indeks epizod semptomlarý arasýnda çoðul somatik semptomlar %25 oranýnda bulunmaktadýr. Depresif bozukluklu bir olgu klinik uygulamada sistematik olarak deðerlendirildiðinde saf psikolojik belirtilerle karakterli bir tablo çok sýk gözlenmemektedir. Depresif bozuklukta duygusal, biliþsel ve vejetatif alanlarda deðiþiklikler görülmektedir, bunlarýn yanýnda görülen somatik belirtiler de vardýr. Somatizasyon dendiði zaman bu belirtilerin baþvuru nedeni ve klinik görünüm olarak diðerlerinin önüne geçtiðini anlayabiliriz. Bazý olgularda bu belirtiler gerçekten çok þiddetlidir. Somatik yakýnma ve belirtilerle baþvuran bir olguda hiçbir duygusal ve biliþsel bulgunun olmadýðý söylenemez. Olgularýn bir bölümü bu tür belirtiler yaþadýðý halde bunlarý dile getirmemeyi seçiyor olabilir, bir bölümü ise kültürel ve bireysel özellikleri nedeniyle ya da duygusal durumlarýný söze dökme yetenekleri sýnýrlý olduðu için bu belirtileri anlatamayabilir. Yine olgularýn bir bölümü hiç depresif duygudurum yaþamadýðýný belirtebileceði gibi önemli bir bölümü de hem bedensel hem de duygusal olarak yaþadýðý belirtilerin farkýndadýr ancak bunlar arasýnda bir iliþki kuramayabilir, hangisinin öncelik taþýdýðýna karar veremeyerek bir dahiliye ya da nöroloji uzmanýna baþvurabilir ve duygusal sorunlarýndan söz etmeyebilir ya da duygusal sorunlarýnýn farkýnda olmalarýna raðmen psikiyatrik bir taný alarak stigmatize edilmekten duyduklarý endiþe nedeniyle bu yakýnmalarýný dile getirmeyebilir. Bu noktada hekimin tutumu önem kazanmaktadýr. Hekim böyle bir sonuca varýyorsa olguya varolan bedensel yakýnmalarýnýn depresif bozukluk, anksiyete bozukluðu ya da somatoform bozukluk gibi psikiyatrik bir hastalýkla iliþkili olabileceðini empatik ve anlaþýlýr bir dille açýklamalýdýr. Bu açýklamayý yaparken ''sýkýntý'', ''üzüntü'', ''stres'', ''hayal kýrýklýðý'' gibi sözcükler kullanýlabilir, böyle bir anlatým olgular tarafýndan hem daha kolay anlaþýlýr hem de daha kolay kabul edilebilir görünmektedir (Çevik 1983). Günümüzün en yaygýn ruhsal bozukluðu depresyondur. Depresif bozukluðu olan bireylerin önemli bir bölümü hekime bedensel yakýnmalarla baþvurmaktadýr. Bu nedenle tüm hekimlerin depresyonu ve somatizasyonu çok iyi tanýmalarý gerektiði, buna yönelik olarak da hem temel psikiyatri eðitimi hem de konsültasyon liyezon psikiyatrisi çalýþmalarýnda bu konuya aðýrlýk verilmesi gerekliliði açýktýr. Akiskal HS (1983) Diagnosis and classification of affective disorders. Psychiatr Dev, 2:123-160. American Psychiatry Association (1994) Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders. 4. Baský, Washington DC. KAYNAKLAR Bridges RN, Goldberg DP (1985) Somatic presentation of DSM- III Psychiatric Disorder in primary care. J Psychosom Res, 29:563-569. Blacker CVR, Clare AW (1987) Depressive disorder in primary care. Br J Psychiatry, 50:737-751. 18

DEPRESYON VE SOMATÝZASYON Chaturvedi SK, Bhandari S (1989) Somatisation and illness behaviour. J Psychosom Res, 33:147-153. Clarke DM, Smith GC (2000) Somatisation. What is it? Aust Fam Physician, 29:109-113. Fulcheri M, Barzega G (1995) Stress, depression, and anxiety in patients with headache. Minerva Psychiatr, 36:179-185. Gutzmann H (2000) Diagnosis and therapy of depression in advanced age. Ther Umsch, 57:95-99. Hamilton M (1990) Frequency of symptoms in melancholia (Depressive Illness). Br J Psychiatry, 154:201-206. Howard R (1997) Syndromes of depression in the elderly. Depression in Elderly People, R Howard (Ed), Martin Dunitz Ltd, United Kingdom, s.33. Hsu SI (1999) Somatisation among asian refuges and immigrants as a culturally-shaped illness behaviour. Ann Acad Med Singapore, 28:841-845. Kellner R (1990) Somatisation: theories and research. J Nerv Men Dis, 178:150-160. Kessler D, Uoyd K, Lewis G (1999) Cross sectional study of symptom attribution and recognition of depression and anxiety in primary care. BMJ, 318:1558-1559. Kirmayer LJ (1984) Culture, affect and somatisation. Trans Psychiatr Res, 21:159-188. Köroðlu E (1998) Depresif bozukluklar. Psikiyatri Temel Kitabý, C Güleç, E Köroðlu (Ed), Ankara, Hekimler Yayýn Birliði, s.512. Lipowski ZJ (1988) Somatisation: the concept and its clinical application. Am J Psychiatry, 145:1358-1368. Lipowski ZJ (1990) Somatization and epression. Psychosomatics, 31:13-21. Lobo A, Garcia-Campayo J, Campos R ve ark. (1996) Somatisation in primary care in Spain. Br J Psychiatry, 168:344-348. Luminet D (1994) Psychosomatic medicine-the future of an illusion. Psychother Psychosom Med Psychol, 44:367-371. Magni G (1987) On the relationship between chronic pain and depression. Pain, 31:1-21. Morrison J, Herbstein J (1988) Secondary affective disorder in women with somatisation. Compr Psychiatry, s.433-440. Musetti L, Perugi G, Soriani A (1989) Depression before and after age 65. Br J Psychiatry, 155:330-336. Özgüven HD, Çevik A, Çermik Ö (1995) Depresyon ve somatizasyon, Depresyon. M Bekaroðlu (Ed), Trabzon, Karadeniz Ruh Saðlýðý Derneði Yayýnlarý, s.41-49. Özuðurlu K (1990) Maskeli Depresyon, Depresif Hastalýklar. Ýstanbul Týp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalý Mezuniyet Sonrasý Eðitim Çalýþmalarý, E Adam (Ed), Ýstanbul, s.123. Saðduyu A (2001) Somatizasyon ve iliþkili sendromlarýn biyolojisi. Türk Psikiyatri Dergisi, 12:211-223. Sayar K (1995) Hüzün hastalýðý. Depresyon, M Bekaroðlu (Ed), Trabzon, Karadeniz Ruh Saðlýðý Derneði Yayýnlarý, s.471. Schilte AF, Portegijs PJ, Blankenstein AH ve ark. (2000) Somatisation in primary care: clinical judgement and standardised measurement compared. Soc Psychiatry Psychiatr Epidemiol, 35:276-282. Schlager D, Schwartz ÝE, Bromet EJ (1993) Seasonal variations of current symptoms in a healthy population. Br J Psychiatry, 163:322-326. Stoudemire A (1991) Somatothymia, Parts I and II. Psychosomatics, 32:365-381. Tannock C, Katona C (1995) Minor depression in the aged. Drugs Aging, 6:278-292. Verster GC, Gagiano CA (1995) Masked depression. S Afr Med J, 85:759-762. Von Wijk CM, Kolk AM (1997) Sex difference in physical symptoms. Soc Sci Med, 45:231-246. Wilson DR, Widmer RB, Cadoret RJ ve ark. (1983) Somatic symptoms: a major feature of depression. J Affect Disord, 5:199-207. World Health Organisation (1992) The ICD-10 Classification of Mental and Behavioral Disorders. Oxford University Press. 19