HASAN ALİ TOPTAŞ Bin Hüzünlü Haz

Benzer belgeler
ŞEBNEM İŞİGÜZEL Sarmaşık

ŞEBNEM İŞİGÜZEL Eski Dostum Kertenkele

HAKAN BIÇAKCI Otel Paranoya

BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe

KEREM ASLAN Her Şey Dahil

İletişim Yayınları 2472 Çağdaş Türkçe Edebiyat 426 ISBN-13: İletişim Yayıncılık A. Ş. 1. BASKI 2017, İstanbul

İletişim Yayınları 2462 Çağdaş Türkçe Edebiyat 423 ISBN-13: İletişim Yayıncılık A. Ş. 1. BASKI 2017, İstanbul

MENEKŞE TOPRAK Temmuz Çocukları

PELİN BUZLUK Deli Bal ve Kanatları Ölü Açıklığında

BURCU ŞENTÜRK Bu Çamuru Beraber Çiğnedik

ŞEBNEM İŞİGÜZEL Kirpiklerimin Gölgesi

WILHELM SCHMID Arkadaşlıktaki Saadete Dair

ya kın ol ma yı is ter dim. Gü neş le ısı nan top rak üze rinde ki çat lak la rı da ha net gö rür düm o za man. Bel ki de ka rın ca la rı hat ta yağ

MELİKE UZUN Soğuk ve Temiz

BARIŞ BIÇAKÇI Baharda Yine Geliriz

İslam da İhya ve Reform, çev: Fehrullah Terkan, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2006.

BARIŞ BIÇAKÇI Seyrek Yağmur

ECE ERDOĞUŞ Tuhaf Hikâyeleri Sever misiniz?

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun

FRANCESCA SIMON FELAKET HENRY İLE SPOR

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süleyman Bulut GÜNAYDIN! GÜNAYDIN! Resimleyen: Burcu Yılmaz

-gi de ra yak- se ve bi lir sin... Öl mek öz gür lü ğü de ya şa mak öz gür lü ğü de önem li dir. Be yoğ lu nda ge zer sin... Şöy le di yor du ken di

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Çetin Öner. Roman GÜLİBİK. Çeviren: Aslı Özer. 26. basım. Resimleyen: Orhan Peker

DİLŞA DENİZ Yol/Rê: Dersim İnanç Sembolizmi

Arne Bellstorf. ALMAN SEVGİLİ Astrid Kirchherr ve Stuart Sutcliffe in Hikâyesi. Çeviren: Tanıl Bora

Derleyenler FERYAL SAYGILIGİL - BEYHAN UYGUN AYTEMİZ Gülebilir miyiz Dersin?

BU KALEM UN(UFAK)* SEL YAYINCILIK. Enis Batur un yayınevimizdeki kitapları:

İletişim Yayınları SERTİFİKA NO

İletişim Yayınları SERTİFİKA NO Κρατύλος

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Tanşıl Kılıç. Roman ŞEKERLİ SİNEK. 12. basım. Resimleyen: Vaqar Aqaei

ŞİMDİKİ ÇOCUKLAR HÂLÂ HARİKA

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süleyman Bulut. Bilmece ŞİPŞAK BİLMECELER DEYİM VE ATASÖZLERİ. 2. basım. Resimleyen: Ferit Avcı

Derleyen AYŞE BUĞRA Sınıftan Sınıfa

TÜLİN KOZİKOĞLU - UĞUR ALTUN Mıstık, seni anlamıyoruz! Noktalama İşaretlerinin Öyküsü

Gü ven ce He sa b Mü dü rü

ELİF TÜRKER Sevgili Alef,

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süleyman Bulut. Öykü ASLAN KRAL KORK. Resimleyen: Sedat Girgin

HAMZA AKTAN Kürt Vatandaş

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süleyman Bulut. Öykü ORMANDAKİ DEV. 4. basım. Resimleyen: Reha Barış

Esrarengiz Olaylar. Dangg Dongg Dangg

ALİ ARTUN Sanatın İktidarı

DÜZLEM AYNALAR BÖLÜM 25

UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK

MATBAACILIK OYUNCAĞI

mer can or ma nı için de do laş mak tay dı. Ka ya la rın ara sın da ki ya rık lar da on la rın yu va la rıy dı. Ha nos de lik ler den bi ri ne bil gi

OĞUZHAN TAŞ Gazetecilik Etiğinin Mesleki Sınırları

10. SINIF KONU ANLATIMLI. 2. ÜNİTE: ELEKTRİK VE MANYETİZMA 4. Konu MANYETİZMA ETKİNLİK ve TEST ÇÖZÜMLERİ

Tanşıl Kılıç ŞEKERLİ SİNEK. Resimleyen: Vaghar Aghaei

FRANCESCA SIMON FELAKET HENRY NİN KÂBUSU

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Şiir BEZ BEBEKLE KUKLASI. 2. basım. Resimleyen: Burcu Yılmaz

Gök ler. Uçak lar la gi di lir an cak ora la ra. İn san gök ler de do la şa bil se. Bir ak şa müs tü, ar ka daş la rıyla. Bel ki ora la ra uçak lar

JOHN BERGER Leylak ve Bayrak

Afetler ve İlişkilerimiz

TORK VE DENGE BÖLÜM 8 MODEL SORU - 1 DEKİ SORULARIN ÇÖZÜMLERİ. 4. Kuvvetlerin O noktasına

7. Sınıf MATEMATİK TAM SAYILARLA ÇARPMA VE BÖLME İŞLEMLERİ 1. I. ( 15) ( 1) 5. ( 125) : ( 25) 5 6. (+ 9) = (+ 14)

KEMAL VAROL Sahiden Hikâye

ÜMİT KARDAŞ Demokrasi ve Hukuk Krizi

İletişim Yayınları SERTİFİKA NO

Gültekin Emre nin YKY deki kitapları:

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış

KÜÇÜK UYKULAR BAHÇESİ

Hans Christian Andersen Tahsin Yücel ( Dilek Yördem Ceylan

Kuş Eppeği Levent Cantek

VEDAT ÖZDEMİROĞLU Türkçe Sözlü Hafif Mizah

KIRMIZI KANATLI KARTAL

Yayına Hazırlayanlar NAZAN AKSOY - BÜLENT AKSOY Türk Edebiyatına Eleştirel Bir Bakış

WOLFGANG BORCHERT Fener, Gece ve Yıldızlar. ve Ölümünden Sonra Yayımlananlar

Arda Alyanak Daniela Palumbo Filiz Özdem Carla Manea

ENGİN SARI Mardin de Kültürlerarasılık

AYLİN BALBOA Belki Bir Gün Uçarız

sınıflar için. Öğrenci El Kitabı

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Pavlus un. Seyahatleri

YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLERİN BANKALAR KANUNU NUN 46 NCI MADDESİNE GÖRE YAPACAKLARI TASDİKE İLİŞKİN USUL VE ESASLAR HAKKINDA YÖNETMELİK

Eynu Bat Çin: Sar Uygurca ve Salarca Kuzeydoğu Güney Sibirya Şorca Sayan Türkçesi Bat Moğolistan Duha...

AHMET KARCILILAR Mavinin Reddi

Küçük Bir Kız Tanıyorum On Yaşında

BİL BENİ BİLEYİM SENİ

VEKTÖRLER BÖLÜM 1 MODEL SORU - 1 DEKİ SORULARIN ÇÖZÜMLERİ MODEL SORU - 2 DEKİ SORULARIN ÇÖZÜMLERİ

ÖZGE SARIOĞLU Yangın

Delal Arya HEYECANLI KİTAPLAR. Serüven. Resimleyen: Mert Tugen YEDİ DENİZLERDE 2. 2 Basım İSKELET SAHİLİ NDEKİ SIR

DESTANLAR VE MASALLAR. Samed Behrengi KÜÇÜK KARA BALIK. Masal. Çeviren: Haşim Hüsrevşahi resimleyen: Mehmet Sönmez

Tanrı nın Güçlü Adamı

İnsanların Üzüntüsünün Başlangıcı

İnsan Okur. Resimleyen: Reha Barış MERAKLI KİTAPLAR

Mustafa Sönmez. Berobana Şarkısı. 28 Ocak 23 Şubat 2017

ÖDEV ve ÖLÇME AKILLI. Berna DEMİREL

STAJ ARA DÖNEM DEĞERLENDİRMESİ AYRINTILI SINAV KONULARI

BAĞIL HAREKET. 4. kuzey. Şekilde görüldüğü gibi, K aracındaki gözlemci L yi doğuya, M yi güneye, N yi güneybatıya doğru gidiyormuş gibi görür.

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İnsanların Üzüntüsünün Başlangıcı

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

ÖZEL NİLÜFER ÇOCUK EVİ

Eziyet Eden Birinden Vaaz Eden Birine

MARC NICHANIAN Edebiyat ve Felaket

Söyle, üzmesinler onu. Ele güne muhtaç olmasın. Hâlâ sigara. Çünkü gücüm var biraz daha.

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

BAĞIL HAREKET BÖLÜM 2. Alıştırmalar. Bağıl Hareket ÇÖZÜMLER. 4. kuzey

Transkript:

HASAN ALİ TOPTAŞ Bin Hüzünlü Haz

HASAN ALİ TOPTAŞ 1958 yılında Denizli nin Çal ilçesinde doğdu. İlk öykü kitabı Bir Gülüşün Kimliği 1987 de, ikinci öykü kitabı Yoklar Fısıltısı 1990 da yayımlandı. Ölü Zaman Gezginleri adlı öykü dosyasıyla 1992 yılında Çankaya Belediyesi ile Damar edebiyat dergisinin düzenlediği yarışmada birincilik ödülü aldı. Aynı yıl Sonsuzluğa Nokta adlı yayımlanmamış romanıyla Kültür Bakanlığı nın düzenlediği yarışmada mansiyon aldı ve Sonsuzluğa Nokta Kültür Bakanlığı tarafından yayımlandı. 1994 te Gölgesizler adlı yayımlanmamış romanıyla Yunus Nadi Roman Ödülü nü aldı. Bin Hüzünlü Haz adlı romanı ise 1999 Cev det Kud ret Ede bi yat Ödü lü ne de ğer gö rül dü. Ya za rın ay rı ca Yal nız lık lar ad lı şi ir sel me tin ler den olu şan bir ki ta bı, Ka yıp Ha yal ler Ki ta bı ad lı bir ro ma nı, Ben Bir Gür gen Da lı yım ad lı bir ço cuk ro ma nı ve Harf ler ve No ta lar ad lı bir de ne me ki ta bı vardır. Toptaş ın son romanı Uykuların Doğusu 2005 te yayımlandı. Adam Yayınları, 1998 (1 baskı) Doğan Kitap,????-2007 (5 baskı) İletişim Yayınları 1405 Çağdaş Türkçe Edebiyat 196 ISBN-13: 978-975-05-0690-1 2009 İletişim Yayıncılık A. Ş. 1. BASKI 2009, İstanbul EDİTÖR Belce Öztuna KAPAK Suat Aysu KAPAK RESMİ Komet UYGULAMA Hüsnü Abbas DÜZELTİ Defne İpek BASKI ve CİLT Sena Ofset Litros Yolu 2. Matbaacılar Sitesi B Blok 6. Kat No. 4NB 7-9-11 Topkapı 34010 İstanbul Tel: 212.613 03 21 İletişim Yayınları Binbirdirek Meydanı Sokak İletişim Han No. 7 Cağaloğlu 34122 İstanbul Tel: 212.516 22 60-61-62 Faks: 212.516 12 58 e-mail: iletisim@iletisim.com.tr web: www.iletisim.com.tr

HASAN ALİ TOPTAŞ Bin Hüzünlü Haz i l e t i ş i m

Hayat nedir diye sorarsan, bilmiyorum evlat; sormazsan biliyorum... HARAPTARLI NAFİ

nı aralaya aralaya uzanan, açlığı titreyişe dönüşmüş, kocaman eller koy muşsunuzdur. Derken, bunların yanına yöresine kılıç gibi parlayıveren bakışlar, boşluğu dişleyen dişler, pis pis kokan gülüşler ve çevreleri kesik hırıltılarla sarılmış ölümden beter irkilişler koymuşsunuzdur ama, ben sizin hayal ettiklerinizi iğneden ipliğe bir kez daha hayal ederek, şimdi buraya cümle cümle, görülmüş resimler gibi sıralamak da istemiyorum. Hikâyenin bütünlüğü daha fazla çözülmesin diye, bu bölümde de boş bırakılmış birkaç sayfa tadı bulunsun istiyorum çünkü ve böylece hikâye, bir süre de olsa benliğimin sı nırlı bakışından kurtulup rahat bir soluk alabilsin, kendisi kalabilsin, ya da anlatmakla ben onu bir yandan yaşatıp bir yandan öldürüyorsam bu güzel günahın birazı da sizin olabil sin istiyorum. Hem zaten, ben Alaaddin in korkudan helak olacağı bu ne fes kesici sahneyi anlatmaya başlasam bile, büyük bir olası lıkla, daha mum cızırtıları arasında uçuşan tüllerin ağartıla rını geçip iki erkek kardeşin yatağına ulaşamadan yarı yolda kalabilirim. Artık sonunu kolayca görebildiğimizi sezen hikâ ye tam da bu noktada birdenbire çark edip kendini yeni keli melerle geriye doğru kelime kelime silerek, sanki bütün bun ların hiçbiri olmamış gibi bizi alıp gene mahzenin zifiri karan lığına götürebilir çünkü. Hatta, bize Alaaddin i, yaşanmış ola bilirliklerin belleğimizde kalan tortularıyla birlikte oraya var dığımızda, hâlâ elinde bıçak, Tatar kızının cesedi başında öy lece dikiliyorken gösterebilir. Sonra, Alaaddin orada, cesedin hareketsizliğine yapışıp kalmış da bir türlü kopamıyormuş ve kopamayınca da o hareketsizliği ister istemez aynı şiddetle tekrar ediyormuş gibi günlerce dikilir belki ve elindeki bıçak tan hikâyenin yüzüne günlerce, şıp şıp kan damlar. Hem de, mahzenin boşluğunda, bu boşluğa sığmayan başka bir boşlu ğu dile getirircesine; şıp şıp... O sı- 126

rada, artık böcek çıtırtıları gezinmez herhalde ortalıkta; arkalarında çizgi çizgi, oyuk oyuk sessizlikler bırakarak gider, karanlığın içindeki taş ko kulu kovuklarına saklanırlar. Alaaddin de bu sessizliklerin, bu şıpırtıların ve ağartılarıyla bu şıpırtıları büsbütün çıplak bırakan duvar taşlarının arasında, ölümü düşünür sürekli. Sımsıkı kenetlenen ağzını bir kerecik bile açmadan, Tatar kı zının şeklini alan ölüme kocaman gözlerle baka baka; ölüm nedir, ölüm nedir, nedir ölüm, nedir, nedir, diye sorar. Sonra, işte böyle sorarken, nasıl olduğunu bile anlayamadan, birdenbire belleğindeki geçmişte bulur kendini... Rengâ renk Acem halılarının varıp dayandığı, yüzü damar damar süslemelerle dolu, ahşap bir kapının önündedir. Ayaklarında, bir çift heves gibi gözüken, kırmızı fiyonklu, beyaz pabuçlar. Omzundaysa, Hadi bakalım, hadi... diye konup kalkan, kup kuru, şefkatli bir el... Kapıyı açıp yavaşça içeri süzülür Alaad din, odanın ortasına doğru birkaç adım yürür, halıdaki dese nin göbeğinde durur, dizlerini kırar ve oturur. Haraptarlı Nafi, kabaca bir minderin üstüne bağdaş kurmuş, upuzun saka lıya köşede oturuyordur. Dizlerinin dibinde, cızır cızır yanan ufacık bir mum vardır. Mumun aydınlığındaysa, neredeyse tabuta benzeyen, kapkalın bir kitap... Alaaddin, işte o kitaba gözlerini dikmiş heyecanla bakıyor, heyecanla bekliyor, hatta dizlerinin üstünde duran küçücük ellerini yavaşça kımıldatıp arada bir ter basan avuçlarını havalandırıyordur ama, Ha raptarlı Nafı hâlâ yüzünü kaldırıp ona bir kerecik olsun bak mamıştır. Derin bir uykudadır sanki. Gözkapaklarının ayrı, ellerinin ayrı, dizlerinin ayrı uyuduğu, bambaşka ve derin bir uykuda... Derken, saatlerdir eşyaların sessizliği, kuşların rü yaları, kitapların ruhları, kelimelerin renkleri ve yıldızların işitilmeyen gürültüleri üzerine karşılıklı konuşuyorlarmış da söz sırası şimdi kendisine gelmiş gibi; Hocam, hayat nedir? di- 127

ye sorar Alaaddin. Haraptarlı Nafi de, sakalını bir süre sıvazladıktan, yüzünü çevirip bir süre penceredeki yıldızlara baktıktan ve ağzını belli belirsiz şapırdattıktan sonra, sanki yanıtı çoktan hazırmış da nicedir onu susuyormuş gibi; Hayat nedir diye sorarsan, bilmiyorum evlat, der emin bir sesle, sormazsan, biliyorum... Alaaddin, sonra ona, ölüm nedir diye sormak ister ama, tam da bunu düşünüp ağzını açtığı anda kendini yeniden mahzenin karanlığında bulur. Böyle bile olsa, başka bir olabilirliğe sarılıp şimdi ben mahzendeki Alaaddin in o sırada yaptıklarından ne denli pişman lık duyacağını, akıp giden zamanı geri getirebilmek için ka ranlığı avuçlayıp avuçlayıp nasıl sarsacağını, ardından hıçkıra hıçkıra aylarca nasıl gözyaşı dökeceğini, artık kendisine gizliden gizliye yiyecek getiren de olmayınca her gün oturup Tatar kızının etlerini uzun ve gönülsüz çiğneyişlerle biraz bi raz nasıl yiyeceğini, ama ne kadar yerse yesin giderek nasıl iğne ipliğe döneceğini, sonra içinde büyüyen suçluluk duygu sunu sesiyle birlikte dışarı atmak istercesine birdenbire Ta tar kızının adını haykırıp bir gün kendi kendini nasıl ele ve receğini ve bütün bu olup bitenlerden sonra, merdiven basa maklarından saçı sakalı birbirine karışmış kopkoyu bir ka ranlık halinde sürüklenip götürülürken, dönüp omzunun üzerinden kederli bir yüzle geride kalan Tatar kızının kemik lerine nasıl iç çekerek bakacağını da anlatmak istemiyorum. Benim o gün başımı çevirip türbeye baktığım anda hissettiğim yorgunluk, böyle çalakalem yazılıp insanı bir meraktan diğerine sürükleyecek ilginç hikâyeler zinciriyle açıklanabi lecek türden değildi çünkü. Benimkisi, hiçbir zaman hiçbir şeyle açıklanamayacak kadar derin, hiç kimsenin anlayamayacağı ölçüde karmaşık ve acayip bir yorgunluktu. 128