Hitit Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü Öğr. Gör. Kayhan ALADOĞAN ÇORUM 2017
Jeoloji, Yunanca Ge=Yer ve Logos=Bilim kelimelerinden meydana gelir ve Türkçe deki karşılığı Yerbilimi dir. Jeoloji geniş anlamda, yeryuvarı olarak adlandırılan dünyamızın, güneş sistemi içindeki konumu, durumu, onun fiziksel ve kimyasal özellikleri, yaklaşık beş milyar yıllık geçmişindeki oluşumu ve gelişimiyle, yeryüzünde yaşayan tüm canlıların evrimini konu olarak işler. 2/30
Esasında bir doğa bilimi olan jeoloji, dar anlamda; yaklaşık yarıçapı 6376 km olan yeryuvarının en dış kısmında yer alan ve ortalama kalınlığı okyanusların altında 15-20 km kıtaların altında ise 45-95 km kalınlıkta olan katılaşmış yerkabuğunun oluşumu, bileşimi, yapısı ve gelişimi, iç ve dış etkenlerle uğradığı değişikliklerle, kapsadığı yeraltı zenginliklerini inceleyen bir bilim alanıdır. 3/30
Bu kapsam göz önüne alındığında, jeolojinin, Biyoloji, Fizik, Kimya, Matematik, Coğrafya, Jeofizik, İnşaat Mühendisliği, Petrol Mühendisliği, Maden Mühendisliği, Okyanus bilimi, Meteoroloji ve Metalurji ile çok sıkı bir ilişki ve işbirliği içinde olduğu kolayca anlaşılabilir 4/30
Genel Jeoloji Yerkabuğunda iç ve dış kuvvetlerle meydana gelen her türlü değişiklikleri inceler. 5/30
Yapısal Jeoloji-Tektonik Küçük mineral tanelerinin yapısından, kıtalar ve okyanuslara kadar her büyüklükteki jeolojik oluşuğun yapı, hareket ve deformasyonunu inceler. 6/30
Tarihsel Jeoloji Kabuğun yer tarihi boyunca geçirdiği anorganik gelişiminden bahseder. 7/30
Paleontoloji Jeolojik zamanlar boyunca yaşamış canlıların evrimini ve bunların taşlaşmış kalıntıları olan fosilleri inceler. 8/30
Sedimantoloji Sedimanter süreçler sonucu oluşmuş kayaçların oluşum koşul ve ortamlarını inceler. 9/30
Fotojeoloji Hava fotoğraflarının jeolojik araştırmalarda kullanılması prensiplerini içerir. 10/30
Jeolojik Harita Alımı Jeolojik birimlerin haritalanması ve jeolojik kesitlerinin çıkarılması konularını işler. 11/30
Yeraltı Jeolojisi Yeraltında bulunan ancak yüzeye çıkmamış olan yeraltı zenginliklerinin aranması yöntemleri konusunu teşkil eder. 12/30
Jeomorfoloji, Paleocoğrafya, Paleoklimatoloji Yeryüzü şekillerinin jeolojik etkilerle oluşumunu, eski yeryüzü şekillerini ve tarihsel dönemdeki iklim koşullarını araştırır. 13/30
Mineraloji Doğal koşullarda oluşmuş, katı, homojen, genellikle inorganik, oldukça düzenli atom diziliminde ve belirli bir kimyasal bileşime sahip olan ve yerkabuğundaki kayaçların yapı taşları olan minerallerin özelliklerini inceler. 14/30
Petrografi Yerkabuğunu oluşturan sedimanter, magmatik ya da metamorfik kayaçların tüm özelliklerinden yararlanarak onları tanımlar. 15/30
Mühendislik Jeolojisi Jeolojinin mühendislik hizmetlerine sunulması konularıyla ilgilenir. 16/30
Kaya ve Zemin Mekaniği Kaya ve zeminlerin mühendislik özelliklerini inceler. 17/30
Sondaj Tekniği Yeraltı zenginliklerine uygun alanlardan sondaj yoluyla ulaşma metodlarından bahseder. 18/30
Hidrojeoloji Yeraltındaki suların yerkabuğundaki kayaçlar içinde bulunuşunu, dağılımını, hareketini, fiziksel ve kimyasal özelliklerini, çevreyle etkileşimini, araştırılmasını, kullanılmasını, korunmasını ve geliştirilmesini inceleyen aynı zamanda jeotermal sahaların aranıp bulunması konularında da çalışan bir daldır 19/30
Dünyanın doğası, yani onu oluşturan malzemeler ve süreçler yüzyıllardır incelenmektedir. Fosiller, süstaşları, depremler ve volkanlar hakkındaki ilk yazılı belgeler eski Yunanlılar a (2300 yıl önceye) kadar uzanır. Sümerlerde bile(5000 yıl önce) dünyanın oluşumu ve onu oluşturan bazı malzemelerle ilgili ilkel de olsa bazı bilgiler mevcuttur. Aristo nun dünya ile ilgili açıklamaları ayrıntılı gözlem ve deneylere dayanmıyordu. O, kayaçların yıldızların etkisi altında oluştuğuna ve depremlerin yer içinde çokça bulunan havanın yine yer içindeki yangınlarla ısınması sonucu, yerden patlamalı bir şekilde kaçmasıyla meydana geldiğine inanıyordu. Bir fosille karşılaştığında "Dünyanın içinde hareketsizce pek çok balık yaşıyor ve kazıldığında ortaya çıkıyorlar" gibi kaçamak bir yanıt veriyordu. Daha sonraki zamanlarda, bu fosillerin kayaların içine sonradan girdiği yollu açıklamalar da yapılmıştır. 21/30
Katastrofizm (Kıyamet Kuramı) 17. ve 18. yy. 'da katastrofızm doktrini insanların dünyanın dinamiği konusundaki düşüncelerini ciddi ölçüde etkilemiştir. Katastrofizm veya kıyamet kuramı, paleontolojiyi büyük oranda geliştiren Fransız anatomist Georges Cuvier (1769-1832) tarafından ileri sürülen ve katmanlar arasındaki her bir sınırın, zaman olarak, sel baskınları ve kuraklık gibi felaketlere karşılık geldiğini ve o dönemde yaşayan türlerin çoğunun ortadan kalkmış olduğunu savunan hipotezdir. Kısaca söylenirse, katastrofıstler, dünyanın yüzey şekillerinin büyük ölçüde büyük katastroflar (değişim,yıkım, olay) tarafından şekillendiğine inanıyorlardı. 22/30
Katastrofizm (Kıyamet Kuramı) Bu gün oluşumları için uzun zamana ihtiyaç olduğunu bildiğimiz dağlar ve kanyonlar gibi yapıların aniden, nedeni bilinemezcesine ortaya çıkan ve artık gözlenmeyen bazı felaketlerle oluştuğuna inanılıyordu. Bu düşüncenin arkasında dünyanın o zaman tahmin edilen yaşı ile yeryüzü süreçlerinin hızını uyumlulandırma kaygısı yatmaktadır. 1600'lü yılların ortalarında, İrlandalı bir hiristiyan din adamı olan James Ussher, o zaman kesin ve derinden etki yaratan bir çalışmasını yayımladı. İncil'in saygıdeğer bir izleyicisi olarak Ussher Dünya ve insanlık tarihinin bir zaman dizinini oluşturdu. Buna göre Dünya İ. Ö. 4004 yılında yaratılmıştı. Ussher'in bu çalışmaları o zamanki Avrupa' lı bilim adamları ve dinsel liderler arasında yaygın bir kabul gördü. Ve önerilen zaman dizini bir süre sonra İncil'in kenarlarına basılmaya başlandı. 23/30
1700'lü yılların sonları çoğunlukla modern jeolojinin başlangıcı olarak kabul edilir. Bu zamanda James Hutton adında bir iskoç fizikçi (ve aynı zamanda çiftçi) "Dünya Teorisi" adlı çalışmasını yayımladı. Bu çalışmada, Hutton, "üniformitariyanizm" (tek düzecilik) doktrini olarak bilinen bir prensibi ileri sürüyordu. Bu fikir modern jeolojinin temel prensiplerinden biridir. Basitçe şöyle ifade edilebilir ; " Bugün işleyen fiziksel, kimyasal ve biyolojik yasalar jeolojik geçmişte de çalışmışlardır." Bu, bugün gezegenimizi şekillendirdiğini gözlediğimiz süreçlerin uzun zamandan beri varlıklarını sürdürdükleri anlamına gelir. Üniformitariyanizm çoğunlukla "Bugün geçmişin anahtarıdır." sözüyle ifade edilir. 24/30
Bağıl yaşlandırma, gerçek yaşları yıl cinsinden bilinmeksizin olayların oluş sırasına göre sıralanması anlamına gelir. Bu işlemde süperpozisyon yasası türünden bazı ilkelerden yararlanılır; Bu yasa, deforme olmamış bir sedimanter kayaç veya lav akışında her bir tabakanın altındakinden daha genç ve üstündekinden daha yaşlı olduğunu söyler. Tarihöncesi yaşamın kalıntıları veya izleri olan fosiller jeolojik zaman çizelgesinin oluşturulmasında önemli olmuşlardır. 25/30
Birçok bilim adamı jeolojik zamanın oldukça uzun olduğunu anlamışlarsa da, ellerinde dünyanın yaşını kesinlikle ölçmek için hiçbir araçları yoktu. 20. yy'ın başlarında radyoaktivitenin keşfiyle ve zamanla radyometrik yaşlandırmanın hassasiyetinin giderek iyileştirilmesiyle birlikte jeologlar Dünya tarihindeki olayların tarihlerini oldukça doğru bir şekilde tayin edebiliyorlar. Günümüzdeki tahminler Dünya' nın yaşını yaklaşık 5 milyar yıl olarak vermektedir. 26/30
27/30