Ahmet K. Han. Rektör Danışmanı ve Fakülte Üyesi, Kadir Has Üniversitesi. Yönetim Kurulu Üyesi, EDAM. Mitat Celikpala

Benzer belgeler
ÜLKEMİZDE SİBER GÜVENLİK

Ulusal KBRN Yönetmeliği ve Kurumlar Arası Organizasyon. Dr. Ayça ÇALBAY Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Servis AD, ERZURUM

Ulusal Mevzuat. 2 Nükleer Güvenlik Forumu, Ankara

TR 2008 IB EN 04 MADEN ATIKLARININ YÖNETİMİ PROJESİ

ACİL SAĞLIK HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ HİZMET BİRİMLERİ VE GÖREVLERİ HAKKINDA YÖNERGE. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

ŞUBE MÜDÜRLÜKLERİ GÖREV TANIMLARI

TEBLİĞ. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığından: SİBER OLAYLARA MÜDAHALE EKİPLERİNİN KURULUŞ, GÖREV VE

Daha Güçlü Türkiye için Etkin SOME ler Nasıl Olmalı?

Türkiye ve Kitle İmha Silahları. Genel Bilgiler

ULUSAL SİBER GÜVENLİK STRATEJİ TASLAK BELGESİ

Afetlerde Acil Müdahale Ekiplerinin Koordinasyonu AFŞİN EMRE KAYIPMAZ BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ACİL TIP ANABİLİM DALI

Entegre Acil Durum Yönetimi Sistemine Giriş

2013/101 (Y) BTYK nın 25. Toplantısı. Üstün Yetenekli Bireyler Stratejisi nin İzlenmesi [2013/101] KARAR

Resmî Gazete Sayı : 29361

Sibergüvenlik Faaliyetleri

KITASINDA ETKİN BÖLGESİNDE LİDER ÖNSÖZ

Ülkelerin Siber Savaş Kabiliyetleri. SG 507 Siber Savaşlar Güz 2014 Yrd. Doç. Dr. Ferhat Dikbıyık

İŞ YATIRIM MENKUL DEĞERLER A.Ş. İŞ SÜREKLİLİĞİ PLANLAMASI A. AMAÇ

İSG için Uluslararası İşbirliğinde ILO Araçları ve Rolü ILO Türkiye Ofisi

187 SAYILI İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİNİ GELİŞTİRME ÇERÇEVE SÖZLEŞMESİ, 2006

Siber Savaş ve Terörizm Dr. Muhammet Baykara

BİLGİ SİSTEMLERİ YÖNETİMİ TEBLİĞİ

ISSAI UYGULAMA GİRİŞİMİ 3i Programı

Kapsam MADDE 2- (1) Bu yönerge, Sağlık Araştırmaları Genel Müdürlüğünün teşkilatı ile bu teşkilatta görevli personeli kapsar.

İTÜ MADEN FAKÜLTESİ İş Sağlığı ve Güvenliği İç Yönergesi

Afet Yönetimi (INM 476)

Venatron Enterprise Security Services W: P: M:

BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Hukuki Dayanak ve Tanımlar

FİNAL (11 TEMMUZ 2016)

Madenlerde İş Sağlığı ve Güvenliği ILO Düzenlemeleri ve Uygulamaları Kadir Uysal ILO Türkiye Ofisi

İklim Değişikliği ve Hava Yönetimi Koordinasyon Kurulu Çalışma Grupları

(1) ATRG L 268, , s. 1.

1 Şubat 2015 PAZAR Resmî Gazete Sayı : 29254

Ek 6.2: Bugüne Kadar Gerçekleştirilmiş Olan Paydaş Katılım Faaliyetleri 1 1

AB de İşyeri Sağlığı ve Güvenliği

X X İl Milli Eğitim Müdürlüğü Toplum Sağlığı Merkezleri X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X. X X X X X X Okul/Kurum Müdürlükleri

ENERJİ GÜVENLİĞİ ÇALIŞTAYI Türkiye Nükleer Güç Programı 2030

DOĞAN GRUBU İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ POLİTİKASI

Bu bağlamda katılımcı bir demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları alanındaki çalışmalarımız, hız kesmeden devam etmektedir.

AB CUSTOMS AGENCY ACADEMY

Türkiye de Stratejik Çevresel Değerlendirme: İhtiyaçlar, Zorluklar ve Fırsatlar

Hedefler, Aktiviteler, Çıktılar

EĞ İ Tİ M İ ÇERİ KLERİ

NAZİLLİ DEVLET HASTANESİ RİSK ANALİZİ PROSEDÜRÜ

Güney Akım Açık Deniz Boru Hattı Türkiye Bölümü

Atılım Üniversitesi Bilgi & Đletişim Teknolojileri Müdürlüğü Bilgi Güvenliği ve Ağ Yönetim Uzmanı Görev Tanımı

JANDARMA VE SAHİL GÜVENLİK AKADEMİSİ GÜVENLİK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ DENİZ EMNİYETİ VE GÜVENLİĞİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI DERSLER VE DAĞILIMLARI

2015 Sonrası Kalkınma Gündemi için Seçkin Kişiler Üst Düzey Paneli (HLP) Görev Tanım Belgesi

TÜRKİYE - POLONYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

UE.18 Rev.Tar/No: /03 SAYFA 1 / 5

4. Gün: Strateji Uygulama Konu: Kanun Tasarısı Hazırlamak

SAF GAYRİMENKUL YATIRIM ORTAKLIĞI A.Ş. RÜŞVET VE YOLSUZLUKLA MÜCADELE POLİTİKASI

Prof. Dr. Zerrin TOPRAK Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi

Hazırlayan Selma KILIÇ Destek Hizmetler Müdürlüğü Ġlkyardım ve Afet Birim Sorumlusu Afet ÇalıĢmaları Koordinatörü

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KURULLARI HAKKINDA YÖNETMELİK (7 Nisan 2004/25426 R.G.) BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak

6331 SAYILI İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUNU BİLGİLENDİRME TOPLANTISI 8 OCAK 2013 ÖNDER KAHVECİ

T.C. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ. Burhanettin KURT, İSG Uzmanı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE İRAN İSLAM CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA ÇEVRE ALANINDA MUTABAKAT ZAPTI

6. İSLAM ÜLKELERİ DÜŞÜNCE KURULUŞLARI FORUMU

T.C. BAŞBAKANLIK Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı. TAMP ve Kurumlarda Uygulaması Antalya 2016

T.C. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ SAYILI İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİ KANUNU

Çevresel ve Sosyal Eylem Planı

BÜYÜK ENDÜSTRİYEL KAZALARLA İLGİLİ TÜRKİYEDEKİ UYUMLAŞTIRMA VE UYGULAMA ÇALIŞMALARI

1 1: LOJİSTİK KAVRAMI...

T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI ACİL SAĞLIK HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜNÜN TEŞKİLAT VE GÖREVLERİNE DAİR YÖNERGE. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

Yerel Yönetim Reformuna Destek Projesi

YÖNETMELİK YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI ÖZÜRLÜLER DANIŞMA VE KOORDİNASYON YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK

AFET YÖNETİM SİSTEMLERİ

Suriye İnsan Hakları Ağı (SNHR), Suriye de insan hakları ihlallerinin

Çevre Yasası (18/2012 Sayılı Yasa) Madde 76 Altında Yapılan Tüzük

SAVUNMA SANAYİİ GÜVENLİĞİ KANUNU

Küresel Çevre Yönetimi için Ulusal Kapasite Öz Değerlendirme Analizi

GIDA GÜVENCESİ-GIDA GÜVENLİĞİ

ADANA TİCARET ODASI İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ HİZMET ALIMI TEKNİK ŞARTNAMESİ

Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED), projelerin çevre ve sağlık üzerindeki etkilerinin belirlenmesini ve gerekli tedbirlerin alınmasını sağlayan ve

İŞYERİ HEKİMİ GÖREV, YETKİ VE SORUMLULUKLARI

Bilgi Teknolojisi Çözümleri

AVRUPA BİRLİĞİ ÇEVRE FASLI MÜZAKERE SÜRECİ

UMKE Yönetmeliği ve Sağlık Personelinin Sahada Uygulama Yetkisi. Atatürk Üniversitesi Acil Tıp Uzm. Dr. Alpaslan ÜNLÜ 2017

BÜYÜK ENDÜSTRİYEL KURULUŞLAR TARIM ORMAN İŞLERİ ASKERİ İŞYERLERİNDE İSG

KAMU DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN

Tehlikeli mal taşıyan sürücülerin eğitimi

Ş U B A T MALİ YÖNETİM MERKEZİ UYUMLAŞTIRMA DAİRESİ 2006 YILI FAALİYET RAPORU BÜTÇE VE MALİ KONTROL GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

SIRA SAYISI: 679 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

Sayın Büyükelçi, Değerli Konuklar, Kıymetli Basın Mensupları,

ARTVİN ÇORUH ÜNİVERSİTESİ HAKKINDA YÖNERGE BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

ULUSAL KURULUŞLARIN İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ UYGULAMALARI VE ULUSLARARASI KURULUŞLARLA KARŞILAŞTIRILMASI

SAĞLIKLI ŞEHİR YAKLAŞIMI

SINIR YÖNETİMİ ALANINDA KURUMLARARASI İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON HAKKINDA YÖNETMELİK

T.C. ADANA BİLİM VE TEKNOLOJİ ÜNİVERSİTESİ Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı SORU VE CEVAPLARLA KAMU İÇ KONTROL STANDARTLARI UYUM EYLEM PLANI

PROJE KAYNAKLARI KAYNAK 5: ANKARA KALKINMA AŞANSI DESTEK PROGRAMLARI 1

İç Kontrol ve Risk Yönetimi Sisteminiz Stratejik Yönetim ve Planlama Sürecinize Katkı Sağlayabilir

AFAD Başkanlığı. A. Kerim GÜNEŞ Sivil Savunma İşleri Grup Başkanı

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ ARAŞTIRMA VE GELİŞTİRME ENSTİTÜSÜ BAŞKANLIĞI GÖREV, YETKİ VE SORUMLULUKLARI HAKKINDA YÖNETMELİK

(Resmî Gazete ile yayımı: Sayı : Mükerrer)

Seyir Emniyeti ve Deniz Güvenliği Dairesi Başkanlığı LİMAN BAŞKANLIKLARI KOORDİNASYON TOPLANTISI

4. TÜRKİYE - AVRUPA FORUMU

TAEK in Görevleri ve Yaptığı İşler. Dr. Sinan Aytekin TÜRKÖZ

YÜKSEKÖĞRETİM KALİTE KURULU BİLGİ NOTU

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ VE ÇALIŞMA ORTAMINA İLİŞKİN 155 SAYILI SÖZLEŞME

Transkript:

Türkiye de Nükleer Enerji ve Emniyeti / 51 Türkiye nin Nükleer Altyapısının Emniyetini Etkili Bir Biçimde Sağlama Kabiliyetinin Değerlendirmesi: Şeffaflık ve Bütünleşik Bir Yaklaşıma Olan İhtiyaç Ahmet K. Han Rektör Danışmanı ve Fakülte Üyesi, Kadir Has Üniversitesi Yönetim Kurulu Üyesi, EDAM Mitat Celikpala Dekan, Sosyal Bilimler Yüksek Okulu, Kadir Has Üniversitesi Doruk Ergun Araştırma Görevlisi, EDAM

Türkiye de Nükleer Enerji ve Emniyeti / 52 GİRİŞ Türkiye, nükleer enerjiye geçiş için adımlar atmaktadır; bunların sonuncusu Akkuyu nükleer güç santralinin (NGS) çevresel etki değerlendirmesinin onaylanması ve böylece tesisin inşasının yolunun açılmış olmasıdır. Bununla birlikte, nükleer enerji fırsatların yanı sıra riskleri de beraberinde getirmektedir ve Türkiye nin, gelecekteki nükleer altyapısının ve bağlantılı operasyonlarının güvenliğini sağlamak için sağlam bir çerçevesi mevcut değildir. Kazalar, sabotaj, terör saldırıları ve işletmedeki beklenmeyen aksaklıkların hepsi insani, ekonomik, ticari ve politik maliyetlere, ayrıca bir prestij kaybına yol açmaktadır. Bu olaylar zinciri, ülkenin kredi notunun düşmesine yol açabilir ve konumu ne kadar stratejik ve enerji kaynakları ne kadar zengin olursa olsun, ev sahibi ülkenin diğerlerinin gözündeki çekiciliğini azaltabilir. Bu nedenle, kritik elektrik altyapısının (KEA) ve özellikle nükleer santrallerin güvenliği ve emniyeti, enerji arzının ve talebinin güvenliği kadar önemlidir, çünkü her ikisini de doğrudan etkileyebilir. Türkiye, nükleer tesislerinin emniyetini yeterli şekilde sağlamak için, hem genel olarak KEA nın hem de özel olarak nükleer santrallerin korunmasına yönelik çok katmanlı ve bütünsel bir çerçeveyi yürürlüğe koymak zorundadır. Bu çalışma, Akkuyu yu bir vaka çalışması olarak ele alarak, Türkiye nin nükleer altyapısına yönelik olası tehditleri değerlendirmeyi ve bu kritik varlığın korunmasına yönelik müdahale kabiliyetlerinin yanı sıra, halihazırda oluşturulmuş olan yasal ve düzenleyici çerçeveyi analiz etmeyi hedeflemektedir. Bu amaçla, çalışmada ilk olarak kritik enerji altyapısının fiziki güvenliğine yönelik olarak uluslararası düzeyde oluşturulmuş çerçeveler analiz edilecek, ardından Türkiye nin kritik ve nükleer altyapı güvenliğine ilişkin politikaları değerlendirilecek ve son olarak mevcut çerçeveyi iyileştirmeye yönelik tavsiyeler sunulacaktır. Kritik Enerji Altyapısının Fiziki Güvenliğinin Yapı Taşları KEA nın fiziki güvenliği çeşitli öngörülebilir, insan kaynaklı ve - doğal afetler benzeri kestirilemez ve önlenemez mücbir sebepler gibi - öngörülemez faktörlere bağlıdır. Bu faktörlerin çokluğu ve bazılarının öngörülemez nitelikte olması, karmaşık ve etkili güvenlik sistemlerinin oluşturulmasını gerektirir. Yerleşim alanlarına yakın nükleer tesisler, rafineriler ya da boru hatlarında hem inşaat hem de işletme aşamaları sırasında yangın, kazalar, kasıtlı saldırılar ve çeşitli teknik ve fiziki sorunlar ile karşılaşılabilir, bu nedenle proje aşamasından başlayıp işletme aşaması boyunca devam eden süre boyunca kesintisiz olarak KEA nın güvenliğinin sağlanması bir mecburiyet haline gelmektedir. KEA tesislerinin ve sistemlerinin güvenliğine karşı güncel ve muhtemel tehditlere yönelik çözümler tasarlanırken, yasal, teknik ve idari hususları da barındıran çok boyutlu bir yaklaşımın izlenmesi gerekir. Farklı kurumların bir arada çalışması ve uluslararası işbirliği bunu mümkün kılmanın elzem bir boyutudur. Kritik altyapının güvenliğini sağlamak için, ilgili makamların meseleyi benimsemesi, yasal bir zemin oluşturması ve politikanın farklı kısımlarına göre sorumlulukları dağıtması ve bu çabalara eş zamanlı olarak öncülük etmesi gereklidir. Tehdit ortamı sabit olmadığı ve zaman içerisinde değiştiği için, KEA ya ve ilgili tesislerin muhtemel güvenlik açıklarına yönelik tehditler sürekli olarak değerlendirilmelidir. Müdahale mekanizmaları teknolojik gelişmelere göre şekillendirilmeli, en iyi

Türkiye de Nükleer Enerji ve Emniyeti / 53 uygulamalar benimsenmeli ve tatbik edilmelidir. Ayrıca, elektronik sistemler KEA nın hem işletilmesinde hem de güvenliğinin sağlanmasında çok önemli hale geldiğinden, elektronik sistemlere yönelik siber tehditler konusunda hem yerel hem de uluslararası farkındalık arttırılmalıdır. KEA nın işletilmesinin ve güvenliğinin tüm boyutlarında insan etkeni de mevcuttur ve bu durum, gereken şekilde eğitilmiş ve deneyimli bir iş gücü gerektirir. Hem kamu sektörü hem de özel sektör KEA da paydaştır, bu itibarla, söz konusu tesislerin sorunsuz ve güvenli işleyişini sağlamak için düzenli olarak işbirliği yapmaları gereklidir. KEA ile İlgili Uluslararası Kuruluşlar ve İşbirliği Çerçevesi Türkiye nükleer emniyet ve silahların yayılmasını önleme düzenlemelerinin olduğu gibi, kritik altyapı güvenliğiyle ilgilenen uluslararası düzenlemelerin de bir parçasıdır. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Bakanlar Kurulu, Kasım 2007 de Madrid te yapılan on beşinci toplantısının ardından, Kritik Enerji Altyapısının Terör Saldırılarından Korunması başlıklı 6/07 sayılı Kararı yayınlamıştır. 2006 yılında kabul edilen BM Küresel Terörle Mücadele Stratejisi ni ve G8 Küresel Enerji Güvenliği Eylem Planı nda olduğu gibi AGİT de üyelerine ulusal düzeyde tüm gerekli önlemleri almaları, KEA ya yönelik artan terör saldırısı tehdidinin üzerine eğilmeleri ve üye ülkelere işbirliği yapmaları ve önlemlerini koordine etmeleri çağrısında bulunmuştur. Ayrıca Genel Sekretere, ilgili uluslararası kuruluşlar ile işbirliği olanakları araması ve devam eden faaliyetleri tekrarlamadan en iyi uygulamaların paylaşılmasını kolaylaştırması görevini vermiştir. 1 AGİT, 2010 yılında Viyana da düzenlenen Nükleer Olmayan Kritik Enerji Altyapısının Terör Saldırılarından Korunması Hakkında Kamu-Özel Uzman Çalıştayı gibi çabaların ışığında, Nükleer Olmayan Kritik Enerji Altyapısının (NNCEIP) Siber-uzaydan Kaynaklanan Tehditlere Odaklanan Terör Saldırılarından Korunması Hakkında İyi Uygulamalar Kılavuzu nun yayınlanmasına olanak sağlamıştır. Kılavuz, üye devletlerden kamu ve özel sektör uzmanları ile NATO ve Avrupa Birliği nden (AB) uzmanların işbirliği ile Mart 2013 te yayınlanmıştır. 2 Konuya NATO da ilgi göstermiştir, bunun bir örneği Güvenliğin Sivil Boyutuna İlişkin Parlamenter Asamblesi Komitesi nin 2007 senesinde yıllık oturum raporu olan Kritik Altyapıların Korunması raporunun yayınlanmasıdır. 3 Müttefikler, bir yıl sonra yapılan Bükreş Zirvesi nde, 2010 Stratejik Konsepti ile birlikte, Yeni Güvenlik Sorunları Birimi nde yer alacak Enerji Güvenliği Bölümü ne dönüşecek süreci başlatan NATO nun Enerji Güvenliğindeki Rolü raporunu yayınlamışlardır. Bükreş Zirvesi nin ardından, kritik enerji altyapısının ve nakil alanları ve hatlarının korunması, ortaklar ile işbirliği ve stratejik değerlendirmeler ile beklenmedik durum planlaması temelinde Müttefikler arasında istişareler dahil olmak üzere enerji güvenliğine katkı sağlayacak bir kapasite geliştirilmesi, İttifak ın hedefleri haline gelmiştir. 4 Ayrıca 2012 yılında, NATO Enerji Güvenliği Mükemmeliyet Merkezi Litvanya da akredite edilmiştir. Bu çabalar, NATO nun siber güvenlik sağlamaya ve Müttefikler arasında siber savunma konusundaki işbirliğini geliştirmeye yönelik gittikçe daha iddialı hale gelen programları ile desteklenmektedir. İttifak, 2014 teki Galler Zirvesi nde, yeni bir Geliştirilmiş Siber Savunma Politikası nı yürürlüğe koymuştur. Yeni politika uyarınca, üye bir devlete yapılan siber saldırılar, müşterek meşru müdafaa görevi olarak kabul edilmektedir. Bu saldırıların, Müttefikler in Madde V (müşterek müdafaa) altındaki taahhütlerinin işletilmesini gerektirip gerektirmediğine, duruma göre karar verilecektir. Yeni NATO stratejisi ayrıca NATO Endüstri Siber Ortaklığı, NATO siber saha (cyber range) kabiliyetlerinin geliştirilmesi ve AB

Türkiye de Nükleer Enerji ve Emniyeti / 54 gibi uluslararası kuruluşlar ile işbirliği yapılması yoluyla endüstriler ile artan işbirliğine bağlılık vurgusu yapmaktadır. 5 UAEA ve Nükleer Emniyet Küresel ölçekte nükleer altyapı güvenliği ve standardizasyonu konusunda çalışan başlıca uluslararası kuruluş Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı dır (UAEA). Bütünleşik bir yaklaşım kavramı, UAEA nın çerçevesinin temelini oluşturmaktadır. UAEA, nükleer emniyeti, nükleer ya da diğer radyoaktif maddeler ya da bunların bağlantılı tesisleri ile bağlantılı hırsızlık, sabotaj, izinsiz erişim, yasadışı aktarım ya da diğer kötü niyetli faaliyetlerin önlenmesi ve tespiti ve bunlara müdahale edilmesi olarak tanımlamaktadır. Bu nedenle fiziki koruma, nükleer emniyet konusunda nükleer güvenlikte olduğundan daha büyük bir role sahiptir. UAEA literatürü, nükleer emniyet kültürünün, kurumun temelinde yatan tema olduğunu önermektedir. UAEA ya göre, nükleer emniyet kültürü bireyler, kuruluşlar ve kurumların, nükleer emniyeti desteklemek ve geliştirmek için bir yol görevi gören özellikleri, tavırları ve davranışlarının birleşimi... Nükleer emniyet kültürünün temelini, muteber bir tehdit bulunduğunun ve nükleer emniyetin önemli olduğunun kabul edilmesi oluşturur. şeklinde tanımlanmaktadır Böyle bir kültürün oluşturulması nihai olarak bireylere bağlıdır: politika yapıcılar, düzenleyiciler, yöneticiler, çalışanlarlar - ve belli bir dereceye kadar - vatandaşlar... Bir nükleer emniyet kültürü kavramı - ve teşvik edilmesi ile geliştirilmesi - uluslararası rehberlik oluşturulması ve kamu sektörü ile özel sektör de dâhil olmak üzere ilişkili her kesimin farkındalık düzeylerinin arttırılması hedefiyle düzenlenir. 6 UAEA, nükleer emniyet ve güvenlik kültürü anlayışı temelinde, kapsamlı bir nükleer emniyet rejimi kurulmasını istemekte ve böyle bir rejimin oluşturulmasına yönelik küresel standartları geliştirmeyi amaçlamaktadır. Kurumun görüşüne göre, Bir nükleer emniyet rejimi, aşağıdakileri içeren bir dizi unsuru ve faaliyeti kapsar: mevzuat ve düzenlemeler; istihbarat toplama; radyoaktif maddelere ve ilgili yerlere ve tesislere yönelik tehditlerin değerlendirmesi; idari sistemler; çeşitli teknik donanım sistemleri; müdahale kabiliyetleri ve risk hafifletme faaliyetleri. 7 Böylesi kapsamlı, küresel bir rejimin oluşturulması öncelikle devletlerin sorumluluğuna girmektedir; ancak aynı zamanda, hükümetlerin nükleer endüstri ile işbirliği yapmasını da gerektirmektedir. İlişkilerin karmaşık yapısı ve uluslararası işbirliğinin kaçınılmazlığı, UAEA yı nükleer güvenliğe ve emniyete yönelik riskleri dört grup halinde sınıflandırmaya sevk etmiştir: emniyet riskleri, üretim ve işletme ile ilgili riskler, ticari ve mali riskler ve stratejik riskler. Oak Ridge olayı, nükleer santrallere yönelik fiziki emniyet risklerini ele almak için bütünleşik bir yaklaşımın gerekliliğini ortaya koymaktadır. Emniyet Kültürü ve İnsan Faktörü: Y-12 Oak Ridge Örneği Nükleer emniyet konularında sorumluluk daha çok hükümete ve düzenleyici makamlara aittir; bu da düzenlemeleri ve bunların uygulanmasını, nükleer altyapı emniyetinin en önemli boyutu haline getirmektedir. Amerika Birleşik Devletleri muhtemelen dünyadaki en donanımlı düzenleyici yapıya sahiptir. Yalnızca ABD Nükleer Düzenleme Komisyonu bile yaklaşık 3.900 çalışana ve 1 milyar doların üzerinde bir bütçeye sahiptir. Enerji Bakanlığı tarafından çıkarılanlar gibi federal yönetmelikler ve ABD Deniz Kuvvetleri nin yönetmelikleri gibi askeri

Türkiye de Nükleer Enerji ve Emniyeti / 55 yönetmelikler, Amerika Birleşik Devletleri nin nükleer düzenleme kabiliyetlerini daha da arttırmaktadır. 8 Ancak bunların tümü, biri 83 yaşındaki bir rahibe 9 olmak üzere hepsi 50 yaşın üzerindeki üç protestocuyu, Temmuz 2012 tarihinde dış çeper güvenliğini aşarak Y-12 Oak Ridge Ulusal Güvenlik Kompleksi ndeki Yüksek Oranda Zenginleştirilmiş Uranyum Materyalleri Tesisini çevreleyen alana erişmekten alıkoyamamıştır. Y-12 kompleksinin daha önce ABD deki en güvenli tesislerden biri olarak kabul edilmekteydi; tesisin güvenliği için sadece o yıl için 150 milyon doların harcandığını belirtmekte fayda vardır. 10 ABD Enerji Bakanlığı nın olayla ilgili soruşturması, tesisin güvenlik personeli ve yönetiminin...alarmlara müdahale etmede yetersizlik... telafi edici önlemlere aşırı güven, emniyet protokollerini anlamama [ve] zayıf iletişim sergilediğini ortaya koymuştur. 11 Aslına bakılırsa, protestocular tesis bekçisinin aracına yaklaşmış ve bekçi onları fark etmeden önce kendileri teslim olmuşlardır; bunun ardından bekçi, protestocuların başıboş dolaşmalarına ve sırt çantalarından çeşitli eşyalar çıkarmalarına 12 izin vermiş ve bir güvenlik şefi olay yerine geldikten sonra bile bölgeyi emniyete almak için herhangi bir önlem almamıştır. Ayrıca, emniyet donanımının bakımı ve onarımı zamanında tamamlanmamış ve bunların yokluğunun nükleer tesisin emniyeti üzerindeki toplam etkisi pek dikkate alınmamıştır. Sorun; bakım, onarım ve risk yönetimi maliyetlerinin telafi edici önlemlere aşırı güvenilmesine ve donanımın hiç onarılmamasına yol açabilecek olması ihtimali ile daha da kötüleşmiştir. 13 Denetleme süreci, üç ayda bir hazırlanan saha ofisi raporları, yüklenicilerin kendi yaptıkları değerlendirmelerin sonuçlarına dayalı olduğundan bu eksiklikleri belirlemede başarısız olmuştur. 14 Y-12 olayı, nükleer tesislerin emniyetini sağlamanın hiç durmayan bir operasyon olduğunu açıkça hatırlatmaktadır. Hem emniyet önlemlerinin hem de beklenmedik durum planlarının zamanında denetlenmesi, sınanması ve güncellenmesi gereklidir. Ayrıca denetleyicinin teknik kapasitesi ve bağımsızlığı da çok önemli hususlardır, nitekim bu olay sadece yüklenicinin kendi yaptığı değerlendirmelere ve emniyet önlemlerine güvenmenin yeterli olmayacağını açıkçagöstermektedir.. 2012-2014 yılları arasında ABD nin nükleer cephaneliğinin nasıl korunduğu konusunda yapılan bazı incelemeler önemli sorunlar olduğunu ortaya çıkarmıştır; bu sorunların arasında patlama kapılarının açık bırakılması 15, sertifika sınavlarındaki bir kopya çekme skandalı 16 ve personelin uyuşturucu kullanması da bulunmaktadır 17. Tüm bunlar, emniyet önlemleri ne kadar sağlam olursa olsun, insan faktörünün nükleer tesislerin emniyetinin sağlanmasının önemli bir parçası olduğunu ve nükleer santrallerin insan hatalarına karşı bağışıklığı olmadığını gözler önüne sermektedir. Yetkin personel çalıştırılması, bu personelin uygun şekilde eğitilmesi ve performanslarının düzenli olarak ve sıkı bir biçimde gözden geçirilmesi, nükleer santrallerin emniyetini sağlamanın elzem parçalarıdır. Benzer şekilde insan faktörü, en alt seviyedeki işletmeci ve personelden, en üst seviyedeki düzenleyicilere ve karar vericilere kadar uzanan emniyet kültürü çatısının en önemli parçasıdır. Her bir bireyin amelleri ve görevleri tabiatı itibariyle diğerlerininkinden farklı olabilecek olsa da, işletimin genel çerçevesi içindeki her bir birey emniyet ile ilgili ortak değerler ve uygulamalar konusunda eğitilmeli ve bunlara uymaları teşvik edilmelidir. Bu değerler ve uygulamalar, emniyet konularına iştirak etmeyi ve bu konularda sorumluluk almayı, hem içerideki hem de dışarıdaki kişiler ile hassas bilgileri paylaşırken dikkatli olmayı, endişe uyandıran davranışları ve faaliyetleri zamanında bildirmeyi ve koruyucu önlemlere uymayı içermektedir, ancak bunlarla sınırlı değildir.

Türkiye de Nükleer Enerji ve Emniyeti / 56 TÜRKİYE DEKİ KRİTİK ENERJİ ALTYAPISI Nükleer altyapının emniyeti, Türkiye için nispeten yeni bir gündem maddesidir. Mevcut ve planlanan petrol ve doğal gaz boru hattı projeleri, kritik elektrik altyapısının (KEA) emniyeti konusunu, ulusal tartışmaların ön sıralarına taşımıştır. Bölgesel istikrarsızlık ve Kürdistan İşçi Partisi (PKK) gibi terör örgütlerinin olası saldırıları nedeniyle KEA ya yönelik tehditler, öncelikle petrol ve doğal gaz boru hatlarının emniyetini bir endişe konusu haline getirmiştir. PKK, 5 Ağustos 2008 tarihinde, Erzincan ilinin Refahiye ilçesi yakınında Bakü- Tiflis-Ceyhan boru hattına saldırarak sadece nakliye gelirlerinde günlük 5 milyon dolar tahmini bir zarar yol açtığını iddia etmiştir. Bununla birlikte daha yeni iddialar, bu emniyet ihlalinin suçlusu olarak Rusya kaynaklı bir siber saldırıya işaret etmektedir. 18 Bu acil sorunlara rağmen Türkiye, çoğu kesimin ülkenin emniyet sistemindeki en temel eksikliklerden biri olduğunu öne sürdüğü tamamen bütünleşik bir KEA güvenlik ve emniyet çerçevesini henüz benimsememiştir. Türkiye, kritik ulusal altyapıyı (KUA) tanımlamak ve başlangıçta Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) ve daha yakın zamanda Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından öncülük edilen kapsayıcı bir siber güvenlik politikası konusunda ilerleme kaydetmek için çaba göstermiştir. 19 Bu çabalar şu ana kadar, KUA nın savunulması için kapsamlı bir strateji oluşturulması bir yana, KUA nın açık bir tanımını dahi yapmamıştır. Bu nedenle Türkiye bu konuda Avrupalı ve okyanus ötesi emsallerinin gerisinde kalmaya devam etmektedir. Yine de bu durum, doğru kullanılması halinde Türkiye ye, diğer ülkelerin deneyimlerini ve en iyi uygulamalarını bir araya getirme ve sağlam politikalar hazırlamak için bunları Türkiye ye özgü coğrafi, sosyal ve çevresel koşullar ile birleştirme fırsatı sağlayabilir. Türkiye Cumhuriyeti Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından hazırlanan bir tavsiye raporu, kritik altyapıyı aşağıdaki şekilde tanımlamaktadır: zarar görmesi ya da işlevsiz hale gelmesi durumunda ekonomik, ticari, siyasi ve sosyal hayatın normal seyrinde ciddi aksama ve sorunlara yol açacak, toplumsal düzeni ve ulusal güvenliği aksatacak tesis ve sistemler (unsurlar) 20. Kritik altyapı ile ilgili modern ve kapsamlı bir düzenlemenin yürürlüğe konmasına yönelik ilk adım Mart 2009 da, Başbakanlık himayesindeki e-mevzuat Çalışma Grubu tarafından atılmıştır. Çalışma grubu, 7 Ağustos 2009 tarihinde e-devlet ve Bilgi Toplumu Kanun Tasarısı Taslağı nı hazırlamıştır. Bu belgede kritik altyapı ve kritik bilgi altyapısı terimleri doğrudan geçmemiş olmakla birlikte, kanun taslağı kritik bilgi sistemini tanımlamakta, ancak daha ötesine geçmemektedir. 2013 yılında, kritik ulusal altyapının daha kapsamlı bir tanımı, Siber Güvenlik Kurulu tarafından, 25 Mart 2013 tarih ve 2013/4890 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca yürürlüğe giren Ulusal Siber Güvenlik Stratejisi ve 2013-2014 Eylem Planı nda oluşturulmuştur. Kritik altyapı, tavsiye belgesine benzer şekilde, aşağıdaki şekilde tanımlanmaktadır:

Türkiye de Nükleer Enerji ve Emniyeti / 57 İşlediği bilginin gizliliği, bütünlüğü ya da erişilebilirliği bozulduğunda, - Can kaybına, - Büyük ölçekli ekonomik zarara, - Ulusal güvenlik açıklarına veya kamu düzeninin bozulmasına yol açabilecek bilişim sistemlerini barındıran altyapılar. 21 Bu düzenlemelerin oldukça taze ve kritik altyapıya yönelik tehditleri ele alma fikrinin yeni olduğu dikkate alındığında, Türkiye deki kritik altyapı unsurları hakkında geniş ve kapsamlı bir politika oluşturulması halen emekleme aşamasında olduğu görülmektedir. 1981 yılında onaylanan ve 1983 yılında yürürlüğe giren 2565 sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu, dolaylı olarak kritik altyapıların korunması ile ilgilenen ilk düzenleme olarak görülebilir. 22 Bu kanundaki 21. madde, askeri yasak bölgeleri ve güvenlik bölgelerini ayrıntılı olarak listelemektedir. Dâhil edilen bölgeler, yurt savunmasına veya yurt ekonomisine önemli ölçüde katkıda bulunan ve kısmen dahi tahripleri veya geçici bir zaman için faaliyetten alıkonmaları halinde milli güvenlik veya toplum hayatı bakımından olumsuz sonuçlar doğurabilecek kamu veya özel kuruluşlara ait bölgelerdir. 23 Yönetmelikte kullanılan terminoloji, kritik altyapılar ve bunların güvenliği için standart bir tanım kümesi sağlayabilirdi. Bu yasa Genelkurmay Başkanlığı na - ve dolayısıyla devlete - bu bölgeleri kurma ve kaldırma yetkisi vermektedir. Söz konusu kanunun konunun sadece askeri ve güvenlik yönlerine odaklanması ve süreç içindeki diğer aktörlere sadece kısıtlı bir rol vermesi, başlıca noksanıdır. Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı ve Nabucco doğal gaz boru hattı gibi çok uluslu projeler, Türkiye nin KEA sının güvenliğinin, standart düzenlemeler yerine belirli bir proje için tasarlanmış duruma özel uluslararası antlaşmalar ile düzenlendiğini, bunun ise yetkilerin ve sorumlulukların dağıtılmasında farklı ölçütlerin uygulanmasına yol açtığını göstermektedir. Bu durum, usullerde ve kurumsal kültürde benzerliklerin geliştirilmesini sağlayacak eşgüdümlü çabaların yokluğuna delalet etmektedir. Mevcut teşkilat yapısı içinde özellikle bu konu ile ilgilenen özel bir organın ya da birimin bulunmaması belirsizlik yaratmakta ve sayıca artmakta olan KEA unsurlarınıngüvenliğini ve emniyetini tehlikeye atmaktadır. Nükleer enerjinin Türkiye nin enerji karışımına dâhil edilmesi kuşkusuz ilgili zorlukların artmasına neden olacak ve kapsamlı ve eşgüdümlü bir çaba gereksinimini kaçınılmaz hale getirecektir. Politika planının bütünleşik bir çerçeveye odaklanması gerekmekle birlikte, KEA nın güvenliğini sağlamaya yönelik bir strateji, nükleer altyapının özelliklerini de dikkate almalıdır. Nükleer enerjinin kendine özgü yönleri, konu ile ilgilenen kurumlar genelinde kapsamlı bir nükleer güvenlik ve emniyet kültürünün benimsenmesini gerektirmektedir. UAEA, nükleer emniyet kültürünün, muteber bir tehdit bulunduğunun ve nükleer emniyetin önemli olduğunun kabul edilmesini gerektirdiğinin altını çizmektedir. 24 Kurum ayrıca, emniyetin fiziki ve siber boyutlarını eş zamanlı olarak dikkate alan bütünleşik bir yaklaşım gerekliliğini vurgulamaktadır. Türkiye, 1959 yılında Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezindeki (ÇNAEM) TR-2 Araştırma Reaktörünün kurulmasından bu yana nükleer emniyet ve güvenlik konularında kayda değer ölçüde bilgi ve deneyim edinmiştir. ÇNAEM, Ulusal Radyasyon Acil Durum Eylem Planı Taslağına göre radyasyon acil durumu açısından tehlike sınıflandırmasında 2. kategoride yer almaktadır.. 25

Türkiye de Nükleer Enerji ve Emniyeti / 58 Ancak Türkiye, büyük ölçekli nükleer enerji konusunda deneyime sahip değildir. Örneğin Akkuyu Nükleer Santrali (NGS), aynı taslak plana göre 1. kategori olarak belirlenmiştir. 26 Türkiye, bu deneyim eksikliğini telafi etmek için adımlar atmadıkça, sahipleri ekseriyetle uluslar arası olan boru hattı şebekelerine, hidroelektrik santrallerine ve mevcut rafinelerine dayanan saha içi ve saha dışı KEA emniyeti konusundaki uzmanlığına güvenmesi gerekecektir. Yine de bu yaklaşım, nükleer santrallerin emniyetini sağlamanın kendine özgü zorluklarını dikkate alamayacaktır. Bu nedenle Türkiye nin kabiliyetlerini geliştirmek için en iyi yaklaşım, Türkiye nin kendi kurallarını oluşturmak için bir temel olarak uluslararası en iyi uygulamalardan yararlanmasıdır. Nükleer Altyapının Fiziki Güvenliği ve Emniyetine İlişkin Mevcut Düzenlemeler: Akkuyu ve Sinop Mevcut düzenlemeler uyarınca, kritik ulusal altyapının saha içi fiziki güvenliği, 7 Ekim 2004 tarihinde kabul edilen Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun da belirtildiği gibi özel güvenlik şirketleri tarafından sağlanacaktır. 27 Bu kanuna göre, bireyler ya da şirketler güvenlik şirketleri kiralayabilir ya da özel güvenlik komisyonu tarafından karar verilmesi ve vali tarafından onaylanması durumunda güvenlik birimleri kurabilir. Özel güvenlik komisyonları, vali yardımcısının başkanlığı altında her bir ilde kurulacak komisyonlardır. Komisyonun üyeleri şunlardır: il emniyet müdürü, il jandarma komutanı, ticaret odası temsilcileri ve sanayi odası temsilcileri. Bir şirketin hem kendi içinde güvenlik birimleri kurması hem de bir güvenlik şirketi kiralamasının önünde herhangi bir yasal engel yoktur. Asgari personel miktarını ve özelliklerini, silahları, ekipmanı ve gerekirse diğer teçhizata dayalı güvenlik önlemlerini belirleme yetkisi özel güvenlik komisyonuna aittir. Genel olarak kritik ulusal altyapının saha içi güvenliği, Türk güvenlik güçlerinin teknoloji, istihbarat ve özel kuvvetler unsurları ile işbirliği içinde sağlanmaktadır. 28 Türk Silahlı Kuvvetleri, Jandarma ve Emniyet Genel Müdürlüğü saha dışı güvenlik sağlayabilir ve saha içi güvenlik önlemlerini denetleyebilir, ancak özel düzenlemeler mevcut olmadığı sürece, bu kurumların yetkisi özel kurumlara ait tesislere saha içi güvenlik sağlanmasını kapsamamaktadır. Halihazırdaki koşullarda Akkuyu ve Sinop santrallerini inşa eden şirketler, kendi güvenlik önlemlerine kendileri karar vereceklerdir. Büyük olasılıkla, saha içi güvenlik sağlayıcısı olarak bir şirket kiralayacaklardır. Bu karar, Türkiye nin nükleer düzenleyicisi olan TAEK, proje şirketinin kendisi ve Türk güvenlik güçleri tarafından onaylanacak ve denetlenecektir. 29 Mevcut kabiliyetleri göz önünde bulundurulduğunda TAEK in denetlemeler için de Türk güvenlik güçlerinin varlıklarına ve uzmanlığına itimat etmesi muhtemeldir. Politika çevrelerinde, denetlemelerin yapılmasına dair usullerin oluşturulması ve sorumlulukların paydaşlar arasında hatları net bir şekilde dağıtılması adımlar atılmaya devam etmektedir. Kurumların farklı öncelikleri olabileceği ve bu nedenle birbirleriyle çelişen denetleme değerlendirmeleri yapabilecekleri dikkate alınırsa, paydaşlar arasında bir komuta zinciri olmaması durumunda, proje şirketinin kimin kriterlerine uyması gerektiği ile ilgili sorunlar bir ihtilaf kaynağı olabilir. Bu tür sorunları her seferinde eldeki duruma göre çözmeye çalışmak bürokratik çekişmeler nedeniyle gecikmelere yol açabileceğinden, ilgili kurumlar için hiyerarşik bir yapı ve belirgin sorumluluk alanları oluşturulması daha yeğdir. Tesisin saha içi güvenliğinin sağlanması, çok taraflı eşgüdüm ve işbirliği gerektirir.

Türkiye de Nükleer Enerji ve Emniyeti / 59 Mevcut koşullar altında, saha içi fiziki güvenliği özel güvenlik şirketlerinin sağlayacağı öngörülmektedir; bu da özel Türk ve Rus şirketlerinin kendi hükümetlerinin onayına tabi olarak işbirliği yapmalarını gerektirmektedir. Görevin ehemmiyeti dikkate alındığında, söz konusu şirketlerin yetkinliğinin, bu şirketlerin seçilmesi için temel kıstas olması gerektiğinin altı çizilmelidir. Nükleer santrallerin emniyet önlemlerine ilişkin kapsamlı ve ayrıntılı düzenlemelerin ve kuralların yokluğunda, bu tesisler boru hatları gibi diğer kritik ulusal altyapılardan farklı görülmezler. Bu durumda, nükleer ve radyolojik materyallerin taşıdığı fıtri riskler ve bunları koruyamamanın doğurabileceği vahim etkiler gözden kaçırılacaktır. Dahası, emniyet gerekliliklerinin oluşturulmasından ve denetimden sorumlu bir yönetim makamının yokluğunda, Akkuyu ve Sinop taki emniyet önlemleri farklı ve vakaya münhasır ölçütlere tabi olacaktır. Akkuyu ile ilgili olarak Türkiye ile Rusya arasında imzalanan resmi anlaşmada, tesisin emniyetinden sadece uluslararası anlaşmalar bağlamında bahsedilmektedir. 30 Anlaşma, her iki tarafında imzaladığı, aşağıdakileri içeren ancak bunlarla sınırlı olmayan sözleşmeleri ve anlaşmaları belirterek başlamaktadır: Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması (1 Temmuz 1968), Nükleer Kazaların Erken Bildirimine İlişkin Sözleşme (26 Eylül 1986), Nükleer Güvenlik Sözleşmesi (17 Haziran 1994), Nükleer Maddelerin Fiziksel Korunması Sözleşmesi (26 Ekim 1979) ve 6 Ağustos 2009 tarihinde Türkiye ile Rusya arasında imzalanan Nükleer Bir Kazanın Erken Bildirimine ve Nükleer Tesisler Hakkında Bilgi Değişimine İlişkin Anlaşma. Türkiye-Rusya Akkuyu anlaşması, UAEA nin Kullanılmış Yakıt İdaresinin ve Radyoaktif Atık İdaresinin Güvenliği Üzerine Birleşik Sözleşmesine (5 Eylül 1997) atıfta bulunmaktadır. Ayrıca nükleer donanımın, maddelerin, nükleer olmayan özel donanımın, ilgili teknolojilerin ve bunların yan ürünlerinin, Rusya topraklarında bulundukları süre içinde Sovyetler Birliği ile yapılan NPT güvence denetimi anlaşmalarına (21 Şubat 1985) ve Türkiye topraklarında bulundukları süre içinde Türkiye ile yapılan NPT güvence denetimi anlaşmalarına (30 Haziran 1981) tabi olacakları vurgulanmaktadır. Türk düzenlemeleri ile ilgili yegane iki referans, Madde 7.2 ve Madde 8.1 dedir. Madde 7.2, Türk tarafının, ulusal güvenlik sebebiyle, belirli kişilerin nükleer tesis sahasına erişimlerini reddetme hakkına sahip olacağını belirtmektedir. Madde 8.1, nükleer santralin, nükleer güvenlik ve koruma ile ilgili Türk kanun ve düzenlemeleri ile uyumlu olarak lisanslanacağını ve denetleneceğini belirtmektedir. Ayrıca Madde 6.4 te, tedarik zinciri için yeni personel istihdam edilirken, proje şirketinin nükleer santralin genel ve özel emniyet gereksinimlerini dikkate alacağı belirtilmektedir. Türkiye nin Japonya ile yaptığı anlaşma aynı uluslararası anlaşmalara dayanmaktadır, ancak fiziki güvenliği daha açık bir şekilde vurgulamaktadır. 31 Anlaşmanın 5inci maddesinde, her iki tarafın nükleer güvenliği iyileştirmek için iki tarafın da taleplerini karşılayan düzenlemeler yapabileceği ve nükleer güvenliği ve acil durumlara hazırlıklılık kabiliyetlerini arttırmak için iki taraflı toplantılar yapabileceği belirtilmektedir. Madde 6.1, her iki Tarafın kendi kriterlerine göre fiziki koruma tedbirleri uygulayacaklarını eklemekte ve anlaşmanın eklerinden birinde asgari koruma standartları sağlamaktadır. Madde 6.3, fiziki koruma tedbirlerinin yeterliliği konusunda taraflar arasında istişare yapılmasının yolunu açmakta; Madde 6.4 ise tarafların, Nükleer Terör Eylemlerinin Önlenmesine Yönelik Uluslararası Sözleşme den kaynaklanan yükümlülüklerine uygun şekilde hareket edeceklerini belirtmektedir. Yukarıda belirtilen ek, nükleer maddelerin miktarına ve ışınlanma niteliğine dayalı olarak üç adımlı bir fiziki

Türkiye de Nükleer Enerji ve Emniyeti / 60 koruma düzeyleri sınıflandırması sağlamaktadır; bu sınıflandırma, UAEA nın Nükleer Materyal ve Nükleer Tesislerin Fiziki Korunması belgesinde sunulan sınıflandırmanın tam bir kopyasıdır. 32 Nükleer yakıt ve atıkların taşınmasının güvenliğinin de özel şirketler tarafından sağlanması gerekecektir, ancak ayrıntılar şu anda belirsizdir. 8 Haziran 2005 tarihinde kabul edilmiş bir Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı yönetmeliği olan Radyoaktif Maddenin Güvenli Taşınması Yönetmeliği, UAEA nın Radyoaktif Maddenin Güvenli Taşınması Yönetmeliği TS-R-1 baskısına dayanmaktadır. 33 Bu belge, fiziki emniyetinden çok radyoaktif maddelerin güvenliği ile ilgilidir. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından yapılan bir basın açıklamasına göre, nükleer yakıtın taşınması sırasındaki güvenlik denetimleri Bakanlık ve TAEK tarafından gerçekleştirilecektir. 34 Nükleer yakıtın taşınması ve elleçlenmesi ile ilgili güvenlik önlemleri, Ön Güvenlik Analiz Raporu nda (PSAR) açıklanacaktır. 35 Risk arttırıcı olarak Türk Boğazları AB, 2014 İlerleme Raporunda, atık yönetimi ile ilgili olarak, Kullanılmış Yakıt İdaresinin ve Radyoaktif Atık İdaresinin Güvenliği Üzerine Birleşik Sözleşme ye katılmanın uygun bulunduğuna dair kanunun halen parlamento tarafından onaylanmayı beklediğini belirtmiştir. 36 Öte yandan, şu ana kadar çıkanların en sonuncusu olan kendi 2013 İlerleme Raporunda, Türkiye nin Avrupa Birliği Bakanlığı, atık yönetimi ve ilgili konulardaki bir dizi adım ve mevzuatı da içeren ve onay ve yapılandırma sürecinde olan çeşitli çabaları ve düzenlemeleri listelemiştir. 37 Bununla birlikte kendi web sitesine göre, söz konusu Birleşik Sözleşme henüz Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanmamıştır. 38 Akkuyu nükleer santral anlaşmasında atık yönetimine, konunun proje şirketinin sorumluluğunda olduğunu belirten bir ifadede değinilmiştir. 39 Greenpeace in Çevresel Etki Değerlendirme Raporu na ilişkin değerlendirmesinde, atık yönetiminin halen gizlilik içinde ele alındığı belirtilmiştir 40 ; hem siyasi muhalefet hem de bazı uzmanlar mevcut belirsizliği katı bir şekilde eleştirmekte 41 ve bu durumu, nükleer santrale giren ve çıkan yakıt ve atığın taşınmasının da içinde bulunduğu bir dizi ilave güçlüğün habercisi olarak görmektedirler. 42 Nükleer yakıt ve atığın Akkuyu nükleer santraline/santralinden taşınması ve lojistik yönetimi, çok önemli konular olacaktır. Nükleer atığın uygun bir şekilde yönetilmesi, güzergahlara, taşıma yöntemlerine ve nükleer yakıtın ve atığın depolanmasına bağlı olarak özel bir planlama gerektirir. Nükleer yakıtın ve atığın en savunmasız olduğu zaman taşıma esnasındadır. 1998 yılında Greenpeace eylemcileri, karışık oksit yakıtı (MOX) taşıyan bir gemiye Panama Kanalı ndan geçerken binerek, yük gemilerinin dar deniz kanallarından geçerken ne kadar savunmasız olabileceklerini göstermişlerdir. Greenpeace eylemcileri, gemiye yaklaşmak için gecenin karanlığından yararlanmışlardır. Gemi güverte nöbetçisi, protestocuları kanalın güvenlik personeli sanmış ve gafil avlanmıştır. 43 Eylemciler, herhangi bir direnişle karşılaşmadan gemiye çıkmayı başarmışlardır. Rusya nın Mersin deki Akkuyu nükleer santraline yakıtı taşımak ve atıkları almak için deniz yolunu kullanacağı tahmin edilmektedir. Bu nedenle Rusya, Çanakkale Boğazı na ve Türkiye nin demografik ve mali merkezinin tam ortasında bulunan İstanbul Boğazı na büyük ölçüde bel bağlayacaktır.

Türkiye de Nükleer Enerji ve Emniyeti / 61 Türkiye uluslararası nükleer silahların yayılmasının önlenmesi düzenlemelerine taraftır ve UAEA nın hem Nükleer Materyallerin Fiziki Korunmasına İlişkin Sözleşme sini hem de Radyoaktif Maddenin Güvenli Taşınması Yönetmeliği ni imzalamıştır. UAEA, düzenlemelerini yenilemeye, özgül tavsiyelerde bulunmaya ve bu bağlayıcı belgelerin her ikisinin de güvenlik gerekliliklerini güncellemeye devam etmektedir. Türkiye devleti bu belgelere dayanarak, Enerji Bakanlığı tarafından çıkarılan Radyoaktif Maddenin Güvenli Taşınması Yönetmeliği gibi bir dizi yönetmelik hazırlamıştır. 44 Türkiye, Denizde Can Güvenliği Uluslararası Sözleşmesi Bölüm VII de yapılan değişiklikler yoluyla 1 Ocak 2004 tarihinde yürürlüğe giren ve bağlayıcı hale gelen Uluslararası Denizcilik Örgütü nün (IMO) Uluslararası Denizcilik Tehlikeli Yükler Kodu na da taraftır. Aynı anlaşmadaki Bölüm VII ye ekli diğer bir bağlayıcı anlaşma, Paketli Işınlanmış Nükleer Yakıt, Plütonyum ve Yüksek Düzeyli Radyoaktif Atıkların Gemilerde Güvenli Taşınması Hakkında Uluslararası Kod dur (INF Kodu). Türkiye, bu uluslararası düzenlemelere ek olarak, kazaları önlemek için İstanbul Boğazı ndan geçen gemiler için ilave kurallar uygulamaktadır. Bir kaçını saymak gerekirse, bu kurallar trafik ayırma planlarını, bir kılavuz kaptanın eşlik etmesini ve Türk makamlarına geminin yükü ve seyir planı hakkındaki ayrıntıları verilmesi ön şartını içermektedir. 1990 lar boyunca Türkiye ve Karadeniz e kıyısı olan diğer ülkeler arasında bir ihtilaf kaynağı olan bu yasalar bazı anlaşmazlıklara yol açmış ve bu anlaşmazlıklar, IMO nun araya girmesi ve görece Türkiye nin duruşu ile aynı doğrultuda olan bir orta yol bulması ile çözülmüştür. 45 İstanbul Boğazı nın Asya ve Avrupa yakaları arasındaki mesafe gerçekten çok darlaşmaktadır. Bir bakış açısı vermek gerekirse, örneğin bir RPG nin etkili menzili 300 ila 500 metre arasında değişirken, İstanbul Boğazı 760 metreye kadar darlaşmaktadır; diğer bir deyişle, tehlikeli madde taşıyan bir gemi, sahile 380 metre kadar yakın olacaktır. Üstelik, Türk makamlarının Boğaz trafiği üzerinde - örneğin tehlikeli bir yük taşıyan bir gemi geçerken kaza riskini en aza indirmek için Kuzey-Güney trafiğini geçici olarak durdurmak gibi - bazı kısıtlamalar uygulamasına rağmen, kentin Asya ve Avrupa yakaları arasındaki trafik çoğu zaman tam olarak durmamaktadır. 46 Küçük turistik tekneler çoğu kez yasaklara pek kulak asmamaktadır, bu nedenle sahil güvenliğin kullanılması yoluyla toptan bir yasak koymak tatbik edilebilir olmayabilir. 47 Deniz kıyısı boyunca uzanan alanlar, evler, demirleme yerleri ve küçük balıkçı limanları ile doludur; bunların tümü, sabotajcılar tarafından Boğazlar daki yüksek değerli hedeflere patlayıcılarla dolu küçük sandallar ya da küçük saldırı tekneleri ile saldırmak için kullanılabilir. Dahası, bir dökülme durumunda, nükleer ve radyolojik materyalin kontrol altına alınması ve denizden temizlenmesinin önünde teknolojik engeller bulunmaktadır, dolayısıyla sabotajcıların ciddi miktarda tahribata yol açmak için yük gemisini havaya uçurması ya da batırması şart değildir. Öte yandan, gizlilik yoluyla güvenlik sağlama yöntemlerinin tümünün eksik yönleri vardır. Gizlilik, gemi tehlikeli madde taşımıyormuş gibi davranarak ve trafiğin serbestçe akmasına izin vererek sağlanabilir. Yetkililer, yükün radyoaktif niteliğini gizlemeyi ancak yine de trafiği durdurmayı da seçebilirler. Ayrıca, aldatma amaçlı gemiler gönderilerek ve trafik aralıklarla durdurularak da gizlilik sağlanabilir. Trafiğin serbest akışına izin vermek bir kaza olması riskini arttırır ve su üzerinden gelen bir saldırıya müdahale etme kabiliyetini kısıtlar. Türk makamları trafiği geçici olarak durdurduğunda, bu haber Boğazlar dan geçmeyi planlayan tüm gemilere iletilir 48, dolayısıyla olası saldırganları yüksek değerli bir hedef olduğuna dair uyarır. Aldatma amaçlı gemiler kullanılması, trafiğin daha

Türkiye de Nükleer Enerji ve Emniyeti / 62 sık durdurulması anlamına gelecektir; bu da Boğazları kullanan taşıma şirketleri için seyahat maliyetlerini arttıracak ve muhtemelen IMO ya Türkiye aleyhine şikayetlerde bulunulmasına yol açacaktır. Rus şirketi, bir önlem olarak gemilerini silahlı muhafızlar ile koruyabilir. Bu, daha önce görülmemiş bir uygulama değildir. 1999 yılında, Fransa dan Japonya ya giden 446 kg lik bir karışık oksit yakıtı sevkiyatına, içinde taarruz tüfekleri, tabancalar, kurşun geçirmez yelekler, gaz maskeleri ve üç tane 30mm top ile donatılmış on üç silahlı İngiltere Atom Enerjisi Kurumu üyesi bulunan bir sürat teknesi eşlik etmiştir. 48 İlaveten, Türk Sahil Güvenliği ne, Boğazlar dan geçiş sırasında gemilerin yükünü koruma görevi verilmesi de ihtimaller arasındadır. Bazı durumlarda, bir geminin güvenli geçişini sağlamak üzere Türk Deniz Kuvvetleri de göreve çağrılabilir. Nükleer ve radyoaktif maddelerin taşınması hakkındaki mevcut yerel ve uluslararası yasal çerçeve, tüm risklerden ve üçüncü tarafların göreceği hasarlardan göndericiyi, yani işletme şirketini sorumlu tutmaktadır. 49 Bununla birlikte, olay sonrası yasal sonuçların ve telafi edici uygulamaların, nükleer risklerin ve kazaların yönetilmesinin temelini oluşturmaktan uzak olduğu tartışmasızdır. Nükleer maddelerin Boğazlar yoluyla taşınmasının fıtri risklerinin ciddiyetinin anlaşılması mühimdir. Emniyet açısından bakıldığında, kara ya da deniz yoluyla bir saldırının gelebileceği konumların çokluğu ve Boğazlar daki deniz trafiğini etkili bir biçimde durdurmanın tabiatında yatan zorluklar, tehlikeli madde taşıyan gemileri saldırıya açık kılmaktadır. Radyoaktif yakıtın ya da atığın denize sızması, İstanbul un 14 milyonun üzerinde olan nüfusunu tehdit edebilir, ulusal ekonomiye önemli zararlar verebilir ve bir çoğu dış ticaretleri için günlük olarak Boğazlar a bel bağlayan Karadeniz e kıyısı olan devletlere zarar verebilir. Bu nedenle, hükümetler ve işletmeler, Sinop ve Akkuyu için yapılacak atık ve yakıt sevkiyatı ile ilgili sorunları mümkün olan en kısa süre içinde ele almalıdır. Özbek in 50 belirttiği gibi, taşıma sorununa bulunacak çözüm, daha kapsamlı bir Çevresel Etki Değerlendirmesi nin (ÇED) hazırlanmasını içermeli ve Türk Sahil Güvenliği, Donanması ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı nın aktif katılımını gerektirmelidir. Yetkili makamlar ister Boğazlar ın kullanılmasına karar versin isterse başka bir alternatif bulsun, olası bir saldırının sonuçları çok yıkıcı ve onarılamaz olacağından, saldırılara saldırı esnasında karşılık vermeye yönelik önlemlerden ziyade proaktif savunma önlemleri alınması çok önemlidir. Bir geminin yükünün korunması sorumluluğu tamamen yükleniciye bırakılsa bile, Türk makamlarının personel sayısı, ekipman ve varlıklar gibi savunma önlemlerine yönelik asgari gereklilikleri belirli standartlara oturtması gereklidir. Sivil ve Askeri Müdahale Kabiliyetleri Kimyasal, Biyolojik, Radyolojik ve Nükleer (KBRN) kazalara müdahalenin eşgüdümünün sağlanmasından, 2009 yılı 5902 Sayılı Kanun uyarınca Başbakanlık altında kurulan Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) sorumludur. 51 AFAD a ayrıca dekontaminasyon yapma ve müdahale ekiplerini ve araçlarını her zaman hazır tutma görevleri de verilmiştir. 52 İstanbul dahil olmak üzere on bir şehirde 7/24 esasına göre kurulan birer KBRN ekibinde yirmi kişi görev yapmaktadır; KBRN müdahale kabiliyetlerinin Mersin i de kapsayan on beş kente daha kazandırılması için çalışmaların sürdüğü söylenmektedir. Ayrıca, AFAD ın İl Afet ve Acil Durum Müdürlükleri altında 7/24 esasına göre sekiz kişilik ekipleri de faaliyet göstermektedir. 53

Türkiye de Nükleer Enerji ve Emniyeti / 63 AFAD altında bir KBRN Çalışma Grubu faaliyet göstermekte ve risk değerlendirmesi, hazırlık faaliyetleri ve müdahale önlemleri ile ilgilenmektedir. Bu grup iki nükleer enerji mühendisi, bir sivil savunma uzmanı, bir kimya mühendisi, bir kıdemli biyolog, bir ekonomist ve bir veri hazırlama ve kontrol operatöründen oluşmaktadır. Söylenenlere göre, nükleer enerji mühendislerinin ikisi de nükleer güvenlik, nükleer santral kazaları, risk değerlendirme ve beklenmedik durum planlaması konularında eğitilmiştir. 54 AFAD ın KBRN Kapasitesi Arttırma Faaliyetleri, Emniyet Genel Müdürlüğü nün kabiliyetlerinin geliştirilmesini kapsamakla birlikte, Genelkurmay Başkanlığı kendi kabiliyetlerinin geliştirilmesinden sorumludur ve AFAD ile sadece koordinatör olarak işbirliği yapmaktadır. Türk Silahlı Kuvvetleri nin (TSK) radyolojik ve nükleer kabiliyetlerinin geliştirilmesi, 1950 lerin sonlarına kadar uzanmaktadır. İlgili birlik, on yıllar boyunca TSK altında bir KBRN okulu olarak çalıştıktan sonra, 2003 yılında Genelkurmay Başkanlığı NBC Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanlığı olarak yeniden düzenlenmiştir. Okula ek olarak, 1998 yılında bir KBRN Savunma Taburu kurulmuştur. Tabur, 2006 yılında okul ile birleştirilmiştir; okul ise bir yıl sonra Genelkurmay Başkanlığı KBRN Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanlığı olarak yeniden düzenlenerek şimdiki yapısına kavuşturulmuştur. Şu anda Konya ilinde bulunmaktadır ve elli beş personele sahip olduğu belirtilmektedir. 55 Okul, acemi erler için 10 haftalık eğitim kursları düzenlenmektedir. Ayrıca Milli Savunma Bakanlığı na ve Genelkurmay Başkanlığı nın KBRN kabiliyeti edinme ve modernizasyon programlarına teknik destek sağlamaktadır. Bunlara ek olarak, sivil personele bir ila beş hafta süren eğitimler vermekte ve KBRN savunması konusunda üniversitelerde seminerler, atölyeler ve konferanslar düzenlemektedir. 56 TSK komutası altında iki tür KBRN savunma kuvveti vardır. Bunların biri, üç dekontaminasyon mangası ile üç keşif mangasından oluşan KBRN Savunma Taburu dur. Savunma taburunun başlıca amaçları KBRN savunmasını yönetmek, KBRN ile ilgili düzenlemelerin ve kılavuzların hazırlanmasına yardımcı olmak ve TSK bünyesindeki üç kuvvetin hepsine eğitim vermektir. Ayrıca, bu mangaların varlığının ana sebebi, savaş sırasında muharebe alanında orduya yardımcı olmaktır. Bunlar, yüksek KBRN riski bulunan alanlarda harekat yapmak üzere eğitilmiştir ve manga seviyesinde harekat yapma kabiliyetine sahiptir. İkinci grup ise bölük büyüklüğünde bir kuvvet olan ve bağımsız olarak harekat yapma kabiliyetine sahip mangalardan oluşan KBRN Özel Müdahale Kuvveti dir (ÖMK) 57. Özel Müdahale Kuvveti, TSK nın KBRN tespit, teşhis, savunma ve müdahale kabiliyetinin omurgasını oluşturmaktadır ve sivil faaliyetlere de yardımcı olabilir. Başlangıçta, ÖMK ler çift görevli 58 personelden oluşmaktaydı; yani KBRN çalışmalarına zamanlarının tamamını ayıramıyorlardı ve çoğu kez birkaç yıl sonra tayin oluyorlardı, bu da gerçekten uzmanlaşmış ve deneyimli KBRN müdahale ekiplerinin bulunmamasına yol açıyordu. Ayrıca, Türkiye nin KBRN mevzuatı ve planlamasının tamamı NATO ya uygun olmakla birlikte, Türkiye nin KBRN ekipmanı oldukça yakın bir zamana kadar birinci sınıf değildi 59. Bu durum, birliğin 2012 de Konya ya yerleşmesi ile iyileşmiştir. Personel daimi hale gelmiş ve ekipman, son teknoloji ile yenilenmiştir. Halihazırda TSK nın KBRN doktrini, ekipmanı ve kabiliyetleri NATO ile uyumludur. ÖMK, havadan nakil kabiliyetine sahiptir ve Türkiye sınırları içindeki herhangi bir olaya 24 saatten az bir zaman içinde müdahale edebilir. 60 KBRN ÖMK, sivil müdahalelere yardımcı olmak için de kullanılabilir. AFAD ın Kimyasal, Biyolojik, Radyolojik ve Nükleer Tehlikelere Dair Görev yönetmeliğine

Türkiye de Nükleer Enerji ve Emniyeti / 64 göre, TSK, Ulusal KBRN Risk Analizi ni Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu ve valilikler ile birlikte koordine ve takip etmekten sorumludur. TSK ayrıca talep üzerine sivil KBRN savunma ve müdahale çabalarına yardımcı olma sorumluluğunu da taşımaktadır. KBRN müdahale birliğine olan talebin gittikçe artması üzerine TSK, daha sonra sivil makamların yardım için doğrudan KBRN ÖMK lere başvurmak yerine ilk olarak TSK ya başvurmasını gerektiren bir koşul eklemiştir. Silahlı Kuvvetler aynı zamanda KBRN silahları, maddeleri ve bu özelliklere sahip atıklar kullanılarak yapılan kaçakçılık, terör ve sabotaj eylemleri hakkındaki istihbaratı, duyumları ve haberleri bildirme görevini de taşımaktadır. 61 Mevcut yetkilerine göre, TSK özel şirketlere yardım etme sorumluluğu taşımamaktadır. Bu nedenle, ülkenin gelecekteki nükleer santralleri için yakıt ve atık sevkiyatını korumak için KBRN ÖMK kaynaklarının kullanılması düşük bir olasılıktır. 62 Nükleer santralde gerçekleşebilecek beklenmedik durum planlarının hazırlanması için Silahlı Kuvvetler in KBRN kaynakları kullanılabilir ve kullanılmalıdır; ancak kaynakların şu andaki boyutu nükleer santrallerin emniyetini sağlamak için tek başına yeterli değildir. ÖMK nın kabiliyetlerinin en doğru biçimde kullanılacağı şekil nükleer santrallerin fiziki emniyetinin sağlanması değildir. Nükleer faaliyetlere yapılacak bir saldırıdan kaynaklanan hasarlar çok ciddi ve geri döndürülemez olabileceğinden, güvenlik önlemleri bulunmasının başlıca amacı her şeyden önce nükleer bir tesise yapılacak saldırıları önlemek ve saldırganları nükleer bir felakete neden olduktan sonra değil önce engellemektir. Bu durum, önleyici savunma tedbirleri alınmasından sorumlu daimi bir personelin belirlenmesi ile eğitilmesini ve sorumlu kurumlar arasında açık bir komuta zincirinin oluşturulmasını daha da önemli bir hale getirmektedir. Aynı nedenle, nükleer tesisleri ve maddeleri korumak için alınan savunma tedbirleri ile önleyici tedbirler kusursuz olmalıdır. Bu bakımdan başarı kriteri, saldırıların çoğunu değil hepsini engellemektir. Hükümetin ve güvenlik güçlerinin, nükleer emniyet yöntemleri ile ilgili sıfır tolerans politikaları benimsemeleri gereklidir. Türk düzenleyici kurumları, saha içi savunma ve emniyet önlemlerinin çevredeki tehdit ortamını yansıtacak şekilde oluşturulmasını sağlamalıdır, ancak devlet öncelikle saha dışı müdahaleyi organize etmekten ve saha içi önlemleri takviye etme kabiliyetlerini planlamaktan sorumludur. Türk güvenlik güçlerinin, bir önceki bölümde daha derinlemesine incelenen ve oldukça düşük ihtimalli olduğu değerlendirilen, devlet kaynaklı aşırı tahripkar saldırılar haricindeki olası saldırganlara karşı kendisini koruyabileceği düşünülmektedir. Saldırganların uzun namlulu tüfekler, roketatarlar, mayınlar, el yapımı patlayıcılar taşıyan bombalı araçlar gibi çeşitli silahlar ve başarılı olmalarını sağlayacak taktikler ile donatılmış az sayıda kişiden oluşması daha olasıdır. Bu nedenle, önemli olan saha dışı müdahalenin ve Jandarma öncülüğündeki takviye kuvvetlerinin büyüklüğü değil, daha ziyade bunların müdahalesinin çabukluğu, sahada bulunan ve ilk müdahaleyi yapan kişiler ile kesintisiz iletişim halinde olmaları ve karmaşık asimetrik tehditler ile başa çıkabilme yetenekleridir. Büyük ve hantal bir sabit birlik yığılması yerine bir ani müdahale kuvveti kullanılması, savunma ekonomisi açısından da daha mantıklı olacaktır.

Türkiye de Nükleer Enerji ve Emniyeti / 65 ORTAK BİR SORUMLULUK ALANI OLARAK İÇERİDEN KAYNAKLANAN TEHDİT Türkiye devleti ve proje şirketlerinin tesis dışı ve içi güvenliği sağlamak konusunda net çizgilerle ayrılmış ve birbiriyle çok az noktada kesişen sorumluluklara sahip oldukları bir senaryo genel itibariyle mümkündür. Aynı durum, o kadar olmasa da, nükleer yakıt ve atıkların taşıma sırasındaki güvenliğinin sağlanması için de geçerli olabilir. Fakat tarafların işbirliği yapmaya mecbur olacakları ve ortak sorumluluğa sahip olacakları önemli bir alan vardır; bu alan, tesiste çalışacak ve buradan itibaren içeride çalışanlar olarak anılacak olanlar başta olmak üzere, nükleer operasyonda yer alacak personel ile ilgilidir. İçeride çalışanların herhangi bir sabotaj ya da hırsızlık teşebbüsüne dahil olmaları, bu teşebbüslerin başarı olasılığını çok büyük oranda arttırır. İçeride çalışan meselesi, nükleer tesisler de dahil olmak üzere tüm teşkilatlarda her zaman mevcut olan bir risktir. Olaydan sonra geriye bakıldığında son derece açık görünebilecek tehlike emareleri olsa bile, tehditlerin zamanında belirlenmesi her zaman kolay değildir. Bu nedenle, güvenlik sisteminin yalnızca belirli bir unsuruna yoğun bir şekilde odaklanan, tek boyutlu ve tek katmanlı bir güvenlik düzenlemesine güvenilmesi tavsiye edilmemektedir. Bu tür görünüşte zaafı bulunmayan düzenlemeler mevcut olduğunda bile, kurallara uyulmayacağı ya da kuralların göz ardı edilebileceği olasılığının her zaman mevcut olduğunun akılda tutulması önemlidir. Ayrıca, bu tür ihlaller her zaman kötü niyetli olmayabilir; bunlar, diğer karmaşık nedenlerden doğabilir ve sadece kendileri risk oluşturmakla kalmaz, içerideki ve/veya dışarıdaki kötü niyetli kişiler için fırsatlar yaratabilir ya da gelecekte kullanılabilecek fırsatlara işaret edebilirler. İçeride çalışanların, büyük zararlara neden olmak için saldırılara doğrudan katılmalarına gerek yoktur. Dışarıdan bir kuvvet tesisin zayıflıklarını belirleyene ve taşınan nükleer maddelere ya da tesisin kendisine saldırmak için en uygun zamanı hesaplayana dek, zaman boyunca yavaş yavaş ufak tefek hassas bilgiler sağlayabilirler. Ayrıca tesis çalışanları, inşaat işçileri ve bakım işçileri başlangıçta sadık çalışanlar olabilirler, ancak daha sonra akılları çelinebilir ya da zor yoluyla mecbur bırakılabilirler. Kurum kültürü ve çalışan memnuniyeti, bu açıdan çok belirleyici olabilecek diğer unsurlar olarak öne çıkmaktadır. Neticede Bunn ve Sagan ın işaret ettiği gibi, tehditler farklı ve karmaşık şekillerde ortaya çıkmaktadır ve riskleri ve sistemi mümkün olduğunca gerçekçi bir şekilde sürekli olarak değerlendirmek ve sınamak önemlidir. 64 Milli İstihbarat Teşkilatı nın kimlik sorgulaması ve askeriyenin ve emniyet güçlerinin topladığı istihbarat, içeriden tehdit oluşturabilecek çalışanların Türk nükleer santrallerine kendilerini yerleştirip yerleştirememesinde belirleyici bir rol oynayacaktır; ancak bu yöntemlerin sorunu çözmesi ya da içeriden kaynaklanan tehditleri ve doğacak riskleri tamamen ortadan kaldırması beklenemez. Ayrıca, Akkuyu daki bazı tesis çalışanları Rus kökenli olacaktır, bu da Türk kurumlarının Rus mevkidaşları ile işbirliği yapmasını gerektirmektedir. Tesis çalışanları zamanla içeriden tehdit oluşturabilecek kişilere dönüşebileceğinden, Türk ve Rus kurumları arasındaki işbirliği, ayrıca proje şirketi ile - tesisin inşaat ve işletme aşamaları boyunca saha içi güvenliği sağlaması için kiralayacağı - güvenlik şirketi arasındaki işbirliği çok önemli bir role sahiptir. Bu durum Sinop NGS için de geçerli olacağından, Türk devleti ve ilgili kurumları, bu alandaki işbirliğinin çerçevesi konusunda mevkidaşları ile görüşmeye başlamalıdır.