D e n e d i m Pýnar Türen



Benzer belgeler
Gökyüzündeki milyonlarca yýldýzdan biriymiþ Çiçekyýldýz. Gerçekten de yeni açmýþ bir çiçek gibi sarý, kýrmýzý, yeþil renkte ýþýklar saçýyormuþ

ünite1 3. Burcu yla çocuk hangi oyunu oynayacaklarmýþ? A. saklambaç B. körebe C. evcilik (1, 2 ve 3. sorularý parçaya göre yanýtlayýn.


17 ÞUBAT kontrol

ÇEVRE VE TOPLUM. Sel Erozyon Kuraklýk Kütle Hareketleri Çýð Olaðanüstü Hava Olaylarý: Fýrtýna, Kasýrga, Hortum

ünite1 Sosyal Bilgiler

2. Kazlarýn bulunduklarý gölü terk etmelerinin nedeni aþaðýdakilerden. A. kuraklýk B. þiddetli yaðýþlar C. soðuklarýn baþlamasý

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)


Kanguru Matematik Türkiye 2015

Kanguru Matematik Türkiye 2017


Konular 5. Eðitimde Kullanýlacak Araçlar 23. Örnek Çalýþtay Gündemi 29. Genel Bakýþ 7 Proje Yöneticilerinin Eðitimi 10

Benim adým Evþen, annem bana bu adý, evimiz hep þen olsun diye vermiþ. On yaþýndayým, bir ablam bir de aðabeyim var. Ablamla iyi geçindiðimizi pek

Evvel zaman içinde, eski zamanlarýn birinde, zengin bir ülkenin gösteriþ meraklýsý bir kralý varmýþ. Kralýn yaþadýðý saray çok büyükmüþ.

Kanguru Matematik Türkiye 2017

ünite 3. Ýlkokullarla ilgili aþaðýdakilerden hangisi yapýlýr? Vatan ve ulus sevgisinin yerdir. 1. Okulun açýlýþ töreninde aþaðýdakilerden

ünite1 Kendimi Tanıyorum Sosyal Bilgiler 1. Resmî kimlik belgesi Verilen kavram ile aþaðýdakilerden hangisi iliþkilendirilemez?

Sunuþ. Türk Tabipleri Birliði Merkez Konseyi

17a EK 17-A ÖYKÜ KONTROL LÝSTESÝ. ² Rahim Ýçi Araçlar - Ek 17-A²

Simge Özer Pýnarbaþý

ünite1 Sosyal Bilgiler Verilenlerden kaçý sosyal bilimler arasýnda yer alýr? A. 6 B. 5 C. 4 D. 3

2 - Konuþmayý Yazýya Dökme

İletişim ve İnsan İlişkileri Kitle İletişim Araçları Atatürk ve İletişim

5. 2x 2 4x + 16 ifadesinde kaç terim vardýr? 6. 4y 3 16y + 18 ifadesinin terimlerin katsayýlarý

Bilgilendirme Rehberi

mmo bülteni ...basýnda odamýz...basýnda odamýz...basýnda odamýz... nisan 2005/sayý 83


KOBÝ lerin iþ süreçlerini daha iyi yönetebilmeleri için

Ý Ç Ý N D E K Ý L E R

Kanguru Matematik Türkiye 2017

2003 ten 2009 a saðlýkta dönüþüm þiddet le sürüyor

Uður Tok ÇOK SEVMÝÞSÝN. Sen onu çok sevmiþsin, Daha da seveceksin, Sen onunla aðlayýp, (sen onunla var olup,) Onunla güleceksin. (Onunla öleceksin.

SÖZCÜKTE ANLAM. Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

Mantýk Kümeler I. MANTIK. rnek rnek rnek rnek rnek... 5 A. TANIM B. ÖNERME. 9. Sýnýf / Sayý.. 01

Kanguru Matematik Türkiye 2015

Ozan Doðulu. Sen Çaðýr Yeter. Söz: Kenan Doðulu. Müzik: Ozan Doðulu. Alýþmak çok zor inan. Sebebim düþün bir an. Yakýþmaz bize haram

Firmamýz mühendisliðinde imalatýný yaptýðýmýz endüstriyel tip mikro dozaj sistemleri ile Kimya,Maden,Gýda... gibi sektörlerde kullanýlan hafif, orta

Bakým sigortasý - Sizin için bilgiler. Türkischsprachige Informationen zur Pflegeversicherung. Freie Hansestadt Bremen.

Samet Kalkan GÝZEMLÝ MAVÝ. Deniz mavisi gözlerin. Dünya tatlýsý gülüþün. Can alýcý sözlerin. Sana ne kadar yakýþýyor bir bilsen.

Kanguru Matematik Türkiye 2015


Fiskomar. Baþarý Hikayesi

3. Çarpýmlarý 24 olan iki sayýnýn toplamý 10 ise, oranlarý kaçtýr? AA BÖLÜM

ÇOK DÝLLÝ ÇOCUÐUN KONUÞMASI VE DÝLÝNÝN GELÝÞMESÝ NASIL DESTEKLENMELÝ


1. FASÝKÜL 2. FASÝKÜL

Romalýlar Mektubu Kursu Doðrulukla Donatýlmak

.:: TÇÝD - Tüm Çeviri Ýþletmeleri Derneði ::.

ÝÇÝNDEKÝLER 1. TEMA OKUL HEYECANIM Kazaným Testi Fiziksel Özelliklerim Duygularým Haftanýn Testi...

STAJ BÝLGÝLERÝ. Önemli Açýklamalar

düþürücü kullanmamak c-duruma uygun ilaç kullanmamak Ateþ Durumunda Mutlaka Hekime Götürülmesi Gereken Haller:

BÝLGÝLENDÝRME BROÞÜRÜ


Ne-Ka. Grouptechnic ... /... / Sayýn Makina Üreticisi,


TUM DERS LER SOR U BAN K AS I HAYAT BİLGİSİ FEN BİLİMLERİ - TÜRKÇE MATEMATİK - İNGİLİZCE

1. Böleni 13 olan bir bölme iþleminde kalanlarýn

Kanguru Matematik Türkiye 2017

DONALD JOHNSTON OECD GENEL SEKRETERÝ INTERVIEW DONALD JOHNSTON OECD GENERAL SECRETARY

Arkamdan yürüme, ben öncün olmayabilirim. Önümde yürüme, takipçin olmayabilirim. Yanýmda yürü, böylece ikimiz eþit oluruz. (Ute Kabilesi Atasözü) BÜRO

Ebru Yiðit x. Hala üye olmamýþsýnýz..! Üye olun yolumuza devam edelim...! SEN BÝR GÜNAH ÝÞLEDÝN. Tek aþkýn bendim senin. Senin en çok sevenim

SSK Affý. Ýstanbul, 21 Temmuz 2008 Sirküler Numarasý : Elit /75. Sirküler

FEN BÝLÝMLERÝ. TEOG-2 DE % 100 isabet

d es ý KÝTAGAMÝ Nasýl Yapýlýr

Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam.

BÝREY DERSHANELERÝ SINIF ÝÇÝ DERS ANLATIM FÖYÜ MATEMATÝK

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

Çevreyi Benim Ýçin. Güvenli Hale Getirebilir misin? MUTLU ÇOCUKLAR DERNEÐÝ MUTLU ÇOCUKLAR DERNEÐÝ

* Okuyalım: * Akıl Oyunları: * Matematik: * El Becerisi: * Alıștırma-Bulmaca: * Bilim ve Teknoloji: * Gezelim-Görelim:

Örgütsel Davranýþýn Tanýmý, Tarihsel Geliþimi ve Kapsamý

Dövize Endeksli Kredilerde KKDF

Yücel Terkanlýoðlu. HTML clipboard. Yaþamadýklarýndýr Dünyan! Uykuyla geçirdiðim her an, Benim için yitik bir zaman. Rüyayla devirdiðim kazan,

07 TEMMUZ 2010 ÇARŞAMBA 2010 İLK ÇEYREK BÜYÜME ORANI SAYI 10

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi

ADIYAMAN ÜNÝVERSÝTESÝ KURUMSAL KÝMLÝK KILAVUZU ADIYAMAN ÜNÝVERSÝTESÝ 2006

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

TEST. 8 Ünite Sonu Testi m/s kaç km/h'tir? A) 72 B) 144 C) 216 D) 288 K 25 6 L 30 5 M 20 7


17 ÞUBAT kontrol


3. FASÝKÜL 1. FASÝKÜL 4. FASÝKÜL 2. FASÝKÜL 5. FASÝKÜL. 3. ÜNÝTE: ÇIKARMA ÝÞLEMÝ, AÇILAR VE ÞEKÝLLER Çýkarma Ýþlemi Zihinden Çýkarma


KÜLTÜR SANAT-MAVÝ KARANFÝL-127

BİZ VE DEĞERLERİMİZ. 3. Ayþe yeni okulunda okuyacaðý için hangi duyguyu yaþýyormuş? A) B)


Kanguru Matematik Türkiye 2017

ALPER YILMAZ KIZILCAÞAR MAHALLESÝ MUHTAR ADAYI

BÝREY DERSHANELERÝ SINIF ÝÇÝ DERS ANLATIM FÖYÜ MATEMATÝK - II

D Ý K K A T Ç O K Ö N E M L Ý N O T :

* Okuyalım: * Akıl Oyunları: * Matematik: * El Becerisi: * Alıștırma-Bulmaca: * Bilim ve Teknoloji: * Gezelim-Görelim:

Nazlı Yürekler için!lk Adımım

Sertab Erener. Acýt Canýmý. Söz: Sertab Erener. Müzik: Demir Demirkan, Sertab Erener. En gizli bahçelerim. Islandý yaðmurunla. Açýldý her damlada


TOHAV Suruç Mülteci Danýþma Merkezi'nden Haberler *1 Þubat 2016 tarihinde faaliyetlerine baþlayan Suruç Mülteci Danýþma Merkezi; mülteci, sýðýnmacý ve

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri.

ünite1 3. Aþaðýdaki altý çizili sözcüklerden hangisi yan anlamda kullanýlmamýþtýr? A. Terazinin dili yaklaþýk 300 kg gösteriyordu.

Transkript:

Denedim Pýnar Türen

www.altkitap.com Denedim Pýnar Türen "Denedim"i, Hayalet Gemi ile yaptýðým 10 yýllýk sefer sýrasýnda uðranan limanlardaki yazýlarýmdan oluþturdum. Toplam 68 seferden sadece 20 yazýyý aldýðým bu kitapta, ufak tefek düzeltmeler yapsam da yazýlarýn orjinal hallerine baðlý kalmaya özen gösterdim. Çünkü bu yazýlar benim için hayatýmýn en güzel yolculuðunun anýlarý. Hayalet Gemi'yi sonsuzluða uðurlarken arkasýnda bana Denedim'i býraktýðý için ona ve tüm yolculuk arkadaþlarýma bir kez daha teþekkür ediyorum. Bu kitabýn oluþmasýnda, fikir aþamasýndan yazý seçimine kadar bana yardýmcý olan ama en önemlisi bana inanç veren Tülin'e sonsuz teþekkürler...

altkitap - deneme 6 Denedim Pýnar Türen Eylül 2002 Yayýna Hazýrlayan: Düzelti: Tasarým: Tasarým Uygulama: Fotoðraflar: Fotoðraf Editörü: Adnan Kurt Adnan Kurt Faruk Ulay Murat Gülsoy Pýnar Türen Theron Patterson 2002 altkitap ve Pýnar Türen Yapýtýn tüm yayýn haklarý saklýdýr. Tanýtým için yapýlacak kýsa alýntýlar dýþýnda yayýncýnýn izni olmaksýzýn hiçbir yolla çoðaltýlamaz. www.altkitap.com editor@altkitap.com

Yazar Hakkýnda Pýnar Türen 1969 yýlýnda Ýstanbul da doðdu. Hep Ýstanbul da yaþadý. Boðaziçi Üniversitesinde Psikoloji okudu. 1992-2002 yýllarý arasýnda Hayalet Gemi dergisini çýkartan ekibin içinde yer aldý. altzine.net te yazýyor. Hayalet Gemi dergisinde on yýl boyunca çýkan yazýlarýndan derlediði Denedim ilk kitabý.

Önsöz - Adnan Kurt ii Okudum, durdum düþündüm. Pýnar Türen, Hiçtim ve Öldüm baþlýklarýyla baþlayan ve biten denemelerini sýralýyor "Denedim" adýný taþýyan kitabýnda. Bu önceden hazýrlanmýþ bir izlek deðil ama uzun yýllardýr Hayalet Gemi'de yayýnlanmýþ denemelerinin biçimlendirilmiþ hali. Öyle bakýldýðýnda da, birbirinden baðýmsýz konular ve baþlýklarla yazýlmýþ yazýlarýn nasýl da eþuyumlu bütünlüðe kavuþtuðunu görmek çok etkileyici. Bir baþý ve bir sonu olan bu denemeler dizisi çizgisel zaman üzerine kurgulanmamýþ. Çeþitlilik ve biraz da yazarýn öznel seçimleri çevresinde hayata bir baþka bakýþ da denilebilir. Akademik aðýrlýðýn ve sýkýcýlýðýn uzaðýnda, ama göndermeleri ve tutamak noktalarýyla saðlam bilimsel temellerle içten çözümlemeler içeriyor bu denemeler. Büyürken, yaþarken, severken, koþarken, öfkelenirken, gezerken, sýkýlýrken nelerdi bizi etkileyen? Duyularýmýz, kavrayýþýmýz, þeylere bakýþýmýz nasýl þekilleniyor? "Denedim" bunlara yanýt vermeyecek elbette. Ama bu sorulara yanýt nasýl arýyor bir baþkasý, bu sorularý nasýl görüyor, hayata iliþkin bazý dertleri nasýl ediniyor, okumasý çok zevkli, kývamýnda ve düþündüren bir tatta veriyor. Bende býraktýðý en derin þey bir merak duygusu, merakýn nasýl birþey olduðuna iliþkin ipuçlarý. Neden meraklanýrýz sorusu, ve sýrlarýmýz. "...kimi zaman ise amansýzca mücadele vererek içimizde taþýdýðýmýz anýlar, düþünceler, arzular ve duygularla yaþamlarýmýzý sürdürdüðümüzü kabul etmeliyiz... Ufak tefek sýrlarýmýz." Adnan Kurt Eylül 2002-09-15 Rumeli Feneri

Denedim Hiçtim 7 Akýllandým 10 Oynadým 13 Zevk aldým 16 Hýzlandým 20 Geleceðim 24 Sýrdým 27 Ýnandým 33 Korktum 36 Rastladým 39 Þehrim 45 Makineleþtim 48 Hükmettim 52 Þiddetim 56 Parçam 59 Karmaþam 62 Yayýldým 64 Dengem 67 Unuttum 72 Öldüm 76

7 Hiçtim 1994 ÝDEALSÝZ ÝDEALÝSTLER VEYA HAREKETSÝZ YAÞAMLARA DOÐRU... Aynaya baktýðýmda umutlarý kaybolmuþ bir çocuðun gözlerini gördüm. Oysa artýk çocukluðum çekmecelerde yatan birkaç fotoðrafla, aklýmýn köþesinde kalmýþ birkaç 'an'ýn hatýralarýndan baþka bir þey deðil. Þimdi kendimi yaþamýn kenarýnda ancak ucundan yakalayabildiði þeylere tutunmaya çalýþýr görürken soruyorum kendi kendime 'nerede kaldý ideallerim; nerede ve ne zaman kaybettim onlarý?'. Biz çocuk gözümüzle mücadele eden abilerimizi anlayamadýk, ellerinde kýzýl bayraklarla okuldan çýkýp caddelerde yürüyen abilerimizden ellerimizde beslenme kutularýmýzý sýmsýký tutarak kaçtýk. Evlerimize, sadece bize ait ve güvenli olduðunu sandýðýmýz dar sokaklarýmýza kaçtýk ve bir daha hiç çýkamadýk... Hayatla ilk yüzleþmeye baþladýðýmýz dönemlerde karþýmýzda öðretmenlerimizi bulduk. Etimizin öðretmenlerimize, kemiðimizin ailelerimize ait olduðu düþüncesiyle ilk savunma mekanizmalarýmýzý kurmayý öðrendik: Sevilirmiþ gibi yapýlan ama aslýnda delice korkulan öðretmenlerimizi idolleþtirerek, çocuk kafamýza göre ilk idealimizi de belirledik: 'Büyüyünce öðretmen olacaðým'. Ateþli hastalýklarýmýz sýrasýnda bizi iyileþtiren ve ýstýraplarýmýzý dindiren doktor amcalarýmýza da takdirlerimizi sunmayý bir borç bildik ve idealler listesine doktor olmak ikinci sýradan girdi! Ama yollarda yürüyen abilerimizden hep kaçtýk, çocukluk ideallerimizde devrimci olmak yer alamadý. Kendimizden çok anne-babalarýmýzýn ideallerini üstümüze giymeye çalýþtýðýmýz çocukluðumuzda, haykýrmaktan çok itaat etmeyi öðrendik. Bize sadece kendi pencerelerinden dünyayý gösteren ailelerimiz ve onlarýn koruyucusu devletimizin beklentilerini ödev, icraatlarýný ipucu

8 bildik. Belki bu yüzden erkek çocuklarýn idealler listesine polis veya asker olmak ekleniverdi. Ýþte küçük kafalarda geleceðe dair ilk oluþan ideallerden kesitler böyle basit ve ilkel yöntemlerle hemencecik oluþurken, ilerleyen yaþlarda hayatýn hiç de bu kadar basit kopyalanamadýðýný anlamak zorunda kaldýk. Ýdealler sadece bir þey olabilmekle sýnýrlý kalmaz. Kafalarýn üstünde kavak yelleri esen ilk gençlik yýllarýna varýldýðýnda, idealler ileride edinilecek olasý meslek seçiminden birkaç adým ileriye giderek hayat felsefesini oturtmaya yardým edecek bir idol arayýþýna dönüþür: Ailesinden ayrý yaþayan üniversiteli kapý komþusu aðabey, John Lennon, Che... Birilerine benzemek ya da onlar gibi olabilmek ilerdeki olasý yaþantýlara yön vermenin neredeyse tek yoluymuþ gibi, evrensel bir þekilde, çoðu insan ayný yoldan geçer. Annelerine aþýk erkek çocuklar onlarý elde edebilmek için nefret bile etseler babalarý gibi olmak isteyip bellerine oyuncak tabancalarýný takýp yaramazlýklarýyla annelerine ne kadar erkek olduklarýný ispat etmeye çalýþýrlarken, babalarýna aþýk kýz çocuklarý da sinir de olsalar annelerine benzeyebilmek ve böylece babalarýný kendilerine aþýk edebilmek için küçük týrnaklarýna kýrmýzý oje sürüp annelerinin giysilerini özellikle de topuklu pabuçlarýný giyip evin içinde büyümüþ de küçülmüþ yaratýklar gibi dönenirler. Böylece hayatýn akýþýný belirleyecek ilk benzeþmeler için öfke objeleri tercih edilirken, ilerleyen yaþlarýn idolleri üstün nitelikli evrensel kiþilerden seçilir ama temel hep aynýdýr : Özenmek üzerine inþa edilen biliçaltýnda benzeþme mekanizmasý. Kendini kayýp veya gölgedeki nesil diye adlandýran 80 kuþaðý yani bizler, bizden öncekilerin ideallerini benimsesek bile ne yapacaðýný, kendini nasýl ifade edeceðini, nasýl bir araya geleceðini bilemeden, kafasý fena halde karýþýk bir þekilde geçirdi ilk gençliðini. Uðruna ölünecek bir ideal var mýydý acaba? Bu kadar adalet fukarasý bir Dünyada, idealleri süslemeye, cilalayýp parlatmaya hatta uðrunda ölmeye deðecek herhangi bir sebep olabilir miydi acaba? 80 sonrasý askeri mahkemede yargýlanan ülkücü bir gencin hapis cezasýna çarptýrýlýnca aðlayarak "Ben sizin için mücadele verdim" dediðini duyduðum zaman, o kiþinin tüm yaþadýklarýnýn, ayný ekrandaki

9 görüntüler gibi siyah-beyazlaþtýðýný fartettim. "Sizin için yaptým (gizli anlam sizin rýzanýzla yaptým)'', þimdi siz beni özgür yaþamdan koparýp cezalandýrýyorsunuz. Ne büyük bir acýdýr kimbilir ideallerin insaný kendi içinde yok etmesi. 20'li yaþlarýn çok baþýnda baðýmsýz ve eþit bir toplum oluþturacaðýz diye gözlerini kýrpmadan hayatlarýný ortaya koyan insanlar acaba yaþasalar idealleri hayatlarýný ne hale getirirdi ya da hayatlarý ideallerini neye çevirirdi? Bir belgeselde Deniz Gezmiþ' in avukatýnýn göz yaþlarýný tutamayarak 'Yaþasaydý avukat olurdu herhalde, hem de çok iyi bir avukat...' dediðini hatýrlýyorum. Peki ya yaþayamayan Deniz Gezmiþ ne oldu, 20 yýl sonra ondan ve onun ideallerinden geriye ne kaldý?... Ýdealler hayatýmýzýn hareket yönünü üstüne oturttuðumuz deðer yargýlarýmýzýn, isteklerimizin, beklentilerimizin ve hatta hayallerimizin hep birlikte durduklarý noktadýr ve her ne yönden, hangi yolla olursa olsun hayatlarýmýzýn temellerini oluþtururlar. Hayatlara yön veren elbette sadece idealler deðildir, ideallerimizin oluþmasýný saðlayan istekler ve arzular da hayatlarýmýzýn hareketlerini belirlemekte en az idealler kadar etkilidir ki bunlar da kiþiliðimiz ve toplumsallaþma sürecinde geçirdiklerimizle oluþur. Eðer sizin için önemli olan paraysa istediðiniz iyi bir yaþam, idealiniz de mükemmel bir iþtir. Sizin için önemli olan aþksa istediðiniz sevgiyi bulabileceðiniz her yerde olmak, idealiniz de alabildiðine özgür olmaktýr. Ýdealler, yaþam biçimleri ve tüm yaþananlarla örtüþmediði zaman umutlar yerlerini hayal kýrýklýðýna, istekler yerlerini býkkýnlýða býrakýr ve idealler sonsuza kadar beynimizin karanlýk bir köþesine atýlýr. Kimse "büyüyünce hiç olacaðým" demez. Bir gün gelir ve aniden hiç olduðunu anlar.

10 Akýllandým 1993 AKLIN KÖÞESÝNDEN ÇIKMIÞ ÞEYLERE DAÝR Doða hakkýnda en anlaþýlmaz þey, anlaþýlabilir olmasýdýr Einstein Doða hakkýnda en gizemli þey anlaþýlabilir olmasý deðil, fakat anlama gibi bir þeye sahip olmasýdýr, yani aklýn kendisi. Jonathan Miller Akýlla ilgili bir çok deneme, bilimsel makale okumuþ, akýl almaz öyküler dinlemiþ, doðada ve günlük hayatta her an onu çaðrýþtýran þeylerle karþýlaþmýþ olabiliriz. Hayatýmýz boyunca etrafýmýzdakiler bize aklýmýzý baþýmýza toplamamýz gerektiðini hatýrlatmýþ veya akýl seviyemizle ilgili çeþitli yorumlar yapmýþ olabilirler. Hatta aklýný kaçýrmýþlardan bile olabiliriz... Ama gerçekte bu akýl denen þeyin ne olduðunu kaç kere düþünürüz? Onu kaçýrmamak veya iyi durumda tutmak ya da ona dokunmak için ne yapmamýz gerektiðini bilemiyoruz. Düþünmek ancak akýl yolu ile yapýlabiliyorsa, akýl hem etken hem de edilgen olabilir mi? Bilemiyorum kafam karýþýyor. Kafamýn karýþmasý aklýmýn olduðuna bir iþaret, ancak kafamý karýþtýran da aklýmý bir türlü düþünememem. Yoksa bizler akýllý olduklarýný sansýnlar diye yaratýlýp bir kaosun içine

11 atýlmýþ zavallý oyuncaklar mýyýz? Oysa bir beynim olduðunu ispatlamak ne kadar kolay!... Kafatasýmý elimde tutabiliyorum, iyi ya da kötü içinde bir beyin olduðunu biliyorum. Hatta beynimin sað ve sol olmak üzere iki yarýyüreden oluþtuðunu, bunlarýn corpus callosum ile birbirlerine baðlý olduklarýný, bu sinir baðlantýsý kesildiðinde sinir bozucu hastalýklar ortaya çýkabileceðini de biliyorum (mesela kiþi ceketinin sadece sað kolunu giyiyor zira sol tarafýnýn farkýnda deðil yani algýlayamýyor; ya da saatin üç veya beþ olduðunu görebiliyor ama yedi veya dokuz olduðunu göremiyor!..). Beynin belli bölümlere ayrýldýðýný ve her bölümün belli iþlere yaradýðýný da biliyorum (görmeden sorumlu occipital bölge veya dengeden sorumlu beyincik gibi). Daha da ilginci bilginin, yani dýþ dünyadan gelen herhangi bir uyaranýn beyne kimyasal ve elektriksel olarak ulaþtýðýný ve böylece dýþ dünyayý algýlayabildiðini, hatta ayný yöntemlerle vücudu hareket ettirdiðini de biliyorum. Tüm bunlar iyi de, kimyasal veya elektriksel bazda bir sevgi veya nefret, yani herhangi bir duygu düþünemediðim gibi iki artý ikinin dört ettiðinin ne kadar mantýklý olduðunu hissetmemi saðlayan aklýmýn beynimin neresinde saklandýðýný hala bilemiyorum. Ona dokunamýyorum. O benim dünyamý kavramamý saðlarken, ben onun ta kendisini kavrayamýyorum. Belki de yüzyýllardýr kafalarý meþgul eden nerede bu akýl sorusunun yanýtý ileri teknolojiye doðru giden yolda yatýyordur. Geliþkin araçlarla yavaþ yavaþ daha derinlemesine keþfedilmeye baþlayan beyin artýk ne Descartes'ýn þematize etmeye çalýþtýðý gibi bir muamma ne de aydýnlanma düþünürlerinin zannettiði kadar gizemli! Bugün beyni keþfetme çalýþmalarý son sürat devam ederken, artýk bilim adamlarý için aklýn açýklamasýný yapmak çok kolay. Beynin tüm bölgelerinin beraber iþleyiþinden ortaya çýkan nörolojik olaylarýn en etkileyicisidir akýl. Birçok bilim adamý ve düþünür için akýl, yanýlsamadan baþka bir þey deðil. Düþünür Daniel Dennett'e göre akýl, sadece fiziksel bir olaydýr, kýsaca akýl beyindir. Beyin ise bir makinedir ve bizim de ne

12 ruhumuz vardýr ne de kiþiliðimiz. Algýladýðýný göremeyen, bildiðini hatýrlayamayan, oldukça sýk hata yapabilen ama yine de iþini anlaþýlmaz bir þekilde ustalýkla yürüten bir beynimiz var. M.I.T'den Marwin Minsky için beyin sadece yüzlerce deðiþik makinenin toplamýdýr. Bunlar birbirlerine milyonlarca sinir ile baðlanýrlar. Ancak her þey, her þeye baðlý deðildir ve siz diye bir þey yoktur. Ellerinde bilimsel verileri ve pozitif araþtýrma sonuçlarýný tutan bilim adamlarý iþte bunlarý söylüyor. Ne o çok güvendiðimiz, gurur duyduðumuz aklýmýz var, ne de ruhumuz! Bize geride kalan bir sinir yýðýný. Annenizin küçükken kulaðýnýza fýsýldadýðý þarkýyý yýllar sonra iþittiðinizde içinizde duyduðunuz sevgiyle karýþýk hüzün, sevdiðinize sarýlýrken titreyen kalbiniz, o þarkýda tutamadýðýnýz gözyaþlarýnýz hep bu sinir yýðýnýn iþiymiþ meðerse...

13 Oynadým 1994 YÝNE ADEM YÝNE HAVVA Tanrý erkeði çamurdan yarattý ve ona can verdi (neden böyle bir þey yaptýðýný kimse bilmiyor); kadýný ise erkeðin kendisinden yani özden yarattý. Belki de yaradýlanlarýn en mükemmeli olduðundan -en azýndan eþine kýyaslakadýn hep saklanýlmalýydý ve üstünlüðü örtülmeliydi. Özün yaradanýndan gayri asi ruhlu olduðu hemen anlaþýldý zira ilk icraatý eþine yasak elmayý yedirtip (elma gibi kendi halinde bir meyvayý yemenin neden yasak olduðu ayrý bir tartýþma konusu olabilir) cennetten kovulmak ve oluþmasý henüz tamamlanmýþ olan Dünya için iki bileti garantilemek oldu. Elmamý yedi diye birilerini evinden ancak bir çocuk kovabilir. Belki Adem ve Havva ve hatta Dünya'nýn yaradýlýþý, Tanrýnýn çocukluk dönemine rastlamýþ olabilir. Dünya 7 günde tamamlanmaya çalýþýlýrken aceleye geldiðinden hala oluþmaya, sallanmaya, patlamaya devam ediyor olabilir. Bu da en azýndan o zamanlar çocuksu bir Tanrýmýz olduðunu gösteriyordur. Ve bizler de Çocuk Tanrýnýn suretleri olarak hayatý bir oyun gibi yaþamaktan öteye gidemiyouz. Ýlk oyun yasak elmayý yemek olmuþ. Yasak elmayý yemek veya yemeye teþvik etmek cennetten kovulmaya yol açacak þeytani bir kötülük olamaz. Olsa olsa merak, dik baþlýlýk veya asilik olabilir ki bunlar da ister beðenelim ister beðenmeyelim Dünya üstünde

14 insanoðlunun medeniyet denen þeyi kurabilmesinin temel taþlarýdýr. Bu arada rivayetler bu kadarla kalmaz, derler ki Adem ile Havva Dünya'ya ilk indiklerinde birbirlerinden çok uzaklara düþmüþler. Yedi yýllýk yalnýz bir yürüyüþten sonra birbirlerini bulmuþlar. Belki þansa ters yönlere yürüseler bugünler asla olamayacaktý (gel de kadere inanma). Sonuç itibariyle bugünlere Adem ve Havva'nýn gayretleri sayesinde geldiysek hepimizde biraz Adem biraz da Havva olmalý. Ama nedense içimden bir ses Havva'nýn daha çok olduðunu söylüyor. Gelgelelim günler geceleri, geceler de günleri doðurduðunda Havva da bir sürü çocuk doðurdu. Diþiler ve erkekler hep eþit sayýda daðýlarak evrenin ne büyük bir matematik þaheseri olduðunu doðruladý adeta. Müthiþ bir hýzla üreyen ilk insandan, yani atalarýmýzdan bu yana çok ama çok uzun bir zaman geçti. Bu zaman çok öyküler yarattý içinde; milyonlarca yaþama kaynak oldu; tarihi yarattý ve o defalarca tekerrür etti. Ne var ki bu tekerrür içinde kahramanýmýz Diþi, hem öze hem de doðurganlýk gibi bir meziyete sahip olmasýna raðmen, medeni hayat içinde aðýrlýðýný kaybeder. Oysa ki canlýyý yaratmak ona bahþedilmiþtir, yani Tanrý elini O'na vermiþtir. O ise elini erkeðe verdi ve film koptu. Üstünlüklerine sýký sýkýya inanmýþ erkekler böylesine bir gücün neden kendilerinden esirgendiðini hiç sorgulamýþlar mýdýr acaba? Pek zannetmiyorum. Herhalde her türlü üstünlüðü iktidara dönüþtürdükleri ve baþkalarý aleyhine kolayca kötüye kullanabildikleri için olsa gerek, bu konuyu fazla kurcaladýklarýna inanmýyorum, ne de olsa çamurdanlar... Tarih sadece boyun eðen kadýnlarý yazmadý elbette, zaten tarih onlarý kaale bile almadý. Ama karþýlaþtýrýlma yapýldýðýnda öyle az Diþi kahraman sivrilebilip tarih yapraklarýna girmeye hak kazandý ki bu duruma el atmak zamaný geldi. Ve Tanrý kadýný yarattýktan çok sonra kadýnlar feminizmi yarattý. Artýk bu saçma ve ters gidiþe son verilmeliydi. Fikirler hipotezleri, hipotezler teorileri kovalarken aslýnda ayný þeyler binlerce kez konuþuldu ve yazýldý durdu. Ama ne acýdýr ki günlük hayatlarda çok da bir fark yaratýlamadý. Kadýnlara bir takým suni haklar verilsin diye dernekler bile kuruldu hem de dünyanýn neredeyse her yerinde. Erkekler ise bu durumu o kadar kaale almadýlar ki herhangi bir karþý atak yapmak akýllarýndan bile geçmedi. Mesela

15 'dünya erkekler günü' henüz Birleþmiþ Milletler özel günler listesine geçmedi. Nedeni ise çok açýk: Gerek yok. Oysa ki dünya kadýnlarý elele verip slogan atýyorlar ''artýk ütü yapmayacaðýz'', hatta radikal feministler ''erkekler çýkýn apýþ aramýzdan''a kadar götürdüler iþi. Öz ne ara bu hale düþtü, bilinse de artýk pek önemi yok... Evet artýk hiçbir polemiðin önemi yok. Doðurganlýk da neymiþ, artýk homoseksüellerin de çocuklarý olacak; kim kimi dövermiþ, herkes herkesi altedebilir; ütü yapmamak için slogan atmaya, kendimizi paralamaya gerek yok teknoloji ve yeni geliþen iþ sektörleri her þeyi çözüyor. Yüzyýllardýr süre gelen tüm inatlaþmalar çok yakýnda, 21. Yüzyýlýn ortalarýnda bir yerlerde tamamen kaybolacak. Ne erkekler kaba kuvvetlerinin veya ileri sürdükleri gibi akýllarýnýn üstünlüklerinden ne de kadýnlar doðurganlýklarýnýn veya diðer ayrýcaklarýnýn avantajlarýndan yararlanabilecekler. Tüm bu küçük hesaplar, ayak oyunlarý vs. algýlamamýzýn ötesinde geliþen teknolojinin elinde oyuncak olacaklar. Zamaný geçmiþ polemiklere hiç gerek yok artýk. Ya da belki de bu oyun hep oynanacak. Bu dünyaya atýlarak geldiðimize göre gidiþimiz de fýrlatýlarak olacak. Atýldýðýmýz yeni dünyalarda bir baþka hayat, belki yeniden Adem belki yeniden Havva, sonra yeniden yýlan, yeniden elma Tekrar oyna, tekrar oyna

16 Zevk Aldým 1995 ZEVK ÝÇÝN ADAM ÖLDÜRMEK ÝSTERSÝNÝZ DEÐÝL MÝ? Lise iki öðrencisiydim. Nedense hayatý fazla ciddiye alýp humanizme sýký sýký sarýlarak tüm insanlara sevgiyle kucak açtýðým dönemlerdi. Sadece düþünerek varolabileceðime gönülden inanmýþ ve inanmaya deðer bir çok þey de bulmuþtum ki bunlarýn baþýnda insan geliyordu. Saf-temiz-masum bir üçgenin içinde her þeyin doðruya doðru ilerlemesi gerektiðine inandýrmýþtým kendimi. Ýþte böyle bir dönemde psikoloji öðretmenimin Freud'un 'Zevk Prensibi'ni açýklamaya çalýþmasýna dahi izin vermemiþ, ders boyunca hocanýn üzerine gitmiþtim. Freud bir dahi olabilirdi ama belli ki fesat bir insandý! Bu ne biçim bir teoriydi böyle? Ýnsaný oluþturan tüm duygu, düþünce, davranýþ biçimleri ve milyonlarca deðiþik karakterin altýnda hep ayný þeytani kaynak: Zevk almak. Bu dünyanýn en temel fizik kuralý, herhangi bir olayýn meydana gelebilmesi için enerjinin þart olmasýdýr. Besinler fiziksel hareketlerimiz için enerji üretiyorlar, peki ya ne biçim bir þey olduðunu bir türlü anlayamadýðýmýz ruhumuz için gereken enerji neydi? Freud bunun libido olduðunu söylüyordu. Enerji bir yöne hareketle ortaya çýkabilir, libido da insan ruhunun zevke doðru hareketiyle ortaya çýkýyordu. Yani Freud'a göre ne yaparsak, ne düþünürsek, ne istersek, bunun nedeni hep zevk almaktan geçmektedir. Ýþte insanýn gerçeði: Egoist yani kendi zevkini tatmin etmekten baþka bir amacý olmayan çok hücreli, akýllý yaratýk! "Yapmayýn hocam" dedim, "Bu çok acýmasýz bir yargýlama deðil mi? Neden kendisinden çok baþkalarýný düþünenler var o zaman, ya fedakar annelere ne demeli?..." gibi safça sorularla hocamý acayip köþeye sýkýþtýrdýðýma ve insanlýk adýna görevimi

17 yaptýðýma inanarak evime döndüm. O gün, bir kaç sene içinde hayatýmýn büyük bir bölümünü bu ve bunun gibi kavramlar içinde düþünerek, öðrenerek, arayarak geçireceðimden habersiz huzur içinde ödevlerimi yaptým ve güzel bir uyku çektim. *** Yine uykusuz kaldýðým gecelerden biriydi. Hareketsiz yattýðým yataðýmda uykunun beni yakalamasýný bekliyordum. Uyumanýn gerekli olduðunu ve insanlarýn belli saatlerde uyumalarý gerektiðini zannettiðim dönemlerdi. Henüz vampirlerle tanýþmamýþ, vücudumu ve benliðimi ele geçirmelerine izin vermemiþtim. Bedenim uykusuzluktan kývranýrken, o günden ve daha önceki bir çok günden kalma sorular kafamý iþgal etmiþti. Yüce bir yaratýcý kavramý neden tarihin hemen her evresinde, her kültürde ve toplum biçiminde, deðiþik þekillerde dahi olsa karþýmýza çýkýyordu? Neden insanlar durduk yere bir þeylere tapýnýp, çeþitli fedakarlýklar yapmaya bu kadar meraklýydýlar? Bir anda gözümün önünde bir film belirdi: Yemyeþil topraklar üzerinde, masmavi bir gökyüzünün altýnda, dallarýnda rengarenk meyvelerin sallandýðý ulu aðaçlarýn gölgelerinde, yarý çýplak birbirinden güzel ve genç insanlar akýl almaz zevklerini tatmin edebildikleri sonsuz bir hayat yaþýyorlardý. Burasý cennetti. Sorumun cevabýnýn basitliði karþýsýnda buruþturduðum suratýmý rüyalarýma terk ederek uykuya daldým. *** Artýk kimsenin bana rüyasýný anlatmasýný istemiyorum. Ýnsanlarýn rüyalarýnda bilinçaltlarýnýn ve bilinçüstlerinin en mahrem yerlerini görüyorum. Bastýrdýklarý zevklerini rüyalarýnda nasýl tatmin etmeye çalýþtýklarýný anlýyorum. "Ne komik, gece rüyamda seni gördüm. Hazýrlarken içine yanlýþlýkla fare zehiri koyduðum kekten yedirmeye çalýþýyordum sana." Yaa, gerçekten de beni öldürmek istemen çok komik! Kimbilir böyle bir kazaya kurban gitsem içindeki sen ne büyük zevk alýrdý. Baþkalarýna acý vermekten zevk aldýðýmýzý kabul edecek kadar hümanistlikten uzaklaþtým artýk. Hayýr yanlýþ söyledim, tüm bunlarýn hümanistlikle bir alakasý yok aslýnda. Týpký ruhumuz olmadýðý

18 gibi. Biz insanlar kendi kendini çözmeye çalýþan kromozomlarýz aslýnda. '1' ve '0'ýn sonsuz birleþimlerinden ortaya çýkan bilgisayar programlarýyýz. Milyonlarca, milyarlarca program. Etiklerimiz içimizdeki þeytaný bastýrýyor çünkü sonsuz zevk mekaný cennete ulaþmak istiyoruz. Ýçimizi çözmek istemiyoruz zira zevkleri bastýrarak yaþamak belki daha kolay geliyor, kimi þeytani zevkler ise filmleri andýran rüyalarda çözülüyor. *** Alfred Hitchcock'un Ýp isimli filmini dört kere seyrettim. Gerilim üstadýnýn en etkilendiðim filmi olmasý beni çok germesinden deðil, kanýmý dondurmasýndandý. Ýki zeki arkadaþ kendilerinden daha zeki, meziyetli, sevilen, baþarýlý (karþýsýndaki insanýn aþaðýlýk kompleksine girmesi için her þeye sahip) arkadaþlarýný öldürürler. Bundan ne para, ne ün, ne de baþarý kazanacaklardýr. Ancak çok önemli bir nedenleri vardýr: O üstün insaný yok ederek ve kimsenin anlamamasýný saðlayarak zekalarýný kanýtlayacak ve hayatlarýnýn en büyük zevkini yaþayacaklardýr. Ve böylece zevk için adam öldürdüler. Tabi bu bir film ve filmlerde genel kural 'kötülerin' kaybetmesidir. Katillerden daha akýllý kahramanýmýz James Stewart olaya el atýnca Mr. Hyde'larýn oyunu bozulur ve gerçek ortaya çýkar. ***

19 Gerçekler bazen inkar edilemez, bazen ürkütücü, bazen ulaþýlmaz olurlar, bazen de zaten yokturlar. Baþkalarýna feda ettiðimiz gençliðimiz, masumiyetimiz, aþklarýmýz, isteklerimiz, gerçekte egomuza eklenen halkalardýr ki aslýnda tüm bu adamalarýmýz - çocuðunu besleyen anne, aþký için intihar eden sevgili- egoistliðimizin dýþavurumundan baþka bir þey deðildir. Romeo Juliet'siz yaþayamayacaðýný; bir anne çocuðu olmaksýzýn hayatýna anlam katamayacaðýný düþündüðünden fedakarlýk etmekten kaçýnmazlar. Zira zevklerinin tatmininin yolu fedakarlýktan geçmektedir. Zevklerimizi kimi zaman bastýrarak, kimi zaman onlara esir olarak, çoðu zaman onlara karþý bilinçsizce savaþarak, kimi zaman da bizi tutuþturmalarýna izin vererek sonsuzca deviniyoruz. Oysa cennetin yolu ne bastýrýlan zevklerden ne de egoist fedakarlýklardan geçiyor. Cennetin yolu hiç bilmediðimiz bir yerde keþfedilmeyi bekliyor.

20 Hýzlandým 2000 MÜTHÝÞ BÝR ÇAÐ Bir þeyler elde etmek problemleri onarmaya yetmez, bu sadece belirtileri maskelemektir. Küçük, sevimli, mükemmel evime gelir ve yaþamýmýn tüm geri kalanýndan nefret ettiðim gerçeðini onarmak yerine bir anlýðýna kendimi iyi hissedebilirim. Tüketimcilik iþte buna dönüþür... Gerçekten çok fazla çalýþmýþ ve hayatlarýnda bir þeyler satýn alabilecekleri noktaya gelmiþ birçok insan þimdi þöyle diyor: ''25 yýldýr çalýþýyorum ve bunun her þey olduðunu düþünmüþtüm ama bu hiçbir þeyi çözmeyecek. Bu sadece evimi satacaðým bir gün için eþya stoklamak. Chuck Palahniuk Ne kadar hýzlý bir tüketicisiniz? En hýzlý neyi tüketirsiniz, en sýk neyi tüketirsiniz, en çok neyi tüketirsiniz... Her þeyi tüketmemiz gereken bir zaman diliminde yaþamakta olduðumuzu yaþýmýz, iþimiz, cinsiyetimiz, hayat biçimimiz, beklentimiz, hayallerimiz... ne olursa olsun hepimiz sessizce kabullenmiþ durumdayýz. Sistemimizin kuralý hýzlý ve toplu tüketim en açýk ve net haliyle hiç sinsi yollara baþvurmadan tokat gibi vuruyor iki taraflý suratlarýmýza. Bir suratýmýz saf bir þeyler tutmaya çalýþýyor hayatýnýn içinde, birkaç erdem, birkaç iyi niyet belki vicdan yýkamaya yarayacak etrafa özenle serpiþtirilmiþ iyilikler ve kendine özgü bir þeyler barýndýrmaya çalýþýyor 'özel' olduðunu sandýðý, sanmak istediði hayatýnýn içinde. Bir suratýmýz ise hýzla tüketmek, ona sunulan her þeyi silip süpürmek istiyor, iþtahý asla doymayan bir çeþit canavar gibi saldýrýyor etrafýna ve ne varsa yutuyor, yutamayýnca asabileþiyor, hýrçýnlaþýyor, kin besliyor, mutsuz hatta hasta oluyor.

21 Hýzla tüketilenler arasýnda artýk her þey var, liste o kadar uzun ki komplo teorisini hatýrlatmýyor deðil. MATRIX Uzun yaþam vaat eden yoðurtlar, mutluluk veren haplar, internet, arkadaþlýklar, aþklar, etekler, yüzükler, þarkýlar, hýzla deðiþen trendler, renkli lensler, silikonlar, telefonlar... Daha beþ yýl önce zevkle dinlediðiniz þarkýcýyý artýk dinleyemiyorsanýz sakýn vicdan azabý çekmeyin çünkü kulaðýnýz her gün geliþen, yenilenen bariz bir þekilde çað atlayan melodilerle doluyor ve siz bu deðiþime de diðer þeylerin hiçbirine karþý çýkamadýðýnýz gibi karþý koyamadan girdabýn içinde buluveriyorsunuz kendinizi. Sonuç yeni cdleri, kasetleri, konserleri hýzla tüketerek sisteme katkýda bulunmak. Milenyuma giriyoruz ve herkes yetiþmeli, hýzla koþmalýyýz, durursak yetiþemeyiz, son bir gayretle hýzlý daha hýzlý koþmalýyýz, deðiþmeliyiz, yenilenmeliyiz, milenyum uçaðýný yakalamalýyýz ve uçmalýyýz: Yeni bir bin yýla yenilenen dünya görüþümüz, giyimimiz, haberleþme biçimimiz, iliþkilerimizle uçarak girmeliyiz. Bir aþk bittiðinde artýk acý çekmek yok, yeni yerler, yeni hevesler tüketerek acýnýzý unutabilir hatta hiç yaþamayabilirsiniz. Böylece her þey bir potada erirken, siz geceleri teknoloji harikasý yaylara sahip yeni yataðýnýzda depremi önceden haber veren sisteminizin yanýnda mýþýl mýþýl uyursunuz... ama rüyanýzda ne görürsünüz bilemem. Siz, yaþadýðýnýz kýsýr döngüye

22 dönüþmüþ hayatýnýza renk katmak için yaþýnýzý küçük gösterip internette sanal flörtler peþinden koþarken, siz uyurken eþiniz internette sanal seks yaparsa ona ne kadar kýzabilirsiniz? Diyelim ki içimizde ve dýþýmýzda uçurumlar olduðunun farkýndaki azýnlýkdanýz. Matriksin dýþýna çýkma gücü bulsak bile yaþayamayacaðýmýzý bal gibi biliyoruz. Farkýndalýk yetmiyor, harekete geçmek ise çok zor gözüküyor. Hýzla kareler geçiyor gözümün önünden: Çaresizlik, uyuþturucu, asalaklýk, "kaybedenler arasýna hoþ geldiniz" diye alkýþlayan bir avuç insan ve "anca gidersiniz" diye arkanýzdan kahkaha atan matriksin gönüllüler ordusu. FIGHT CLUB Kredi kartlarý ile dergiden seçilen mobilyalar arasýnda sýkýþmýþ hayatýn ortaya çýkardýðý çift kiþilikli kahramanýmýz, Don Kiþot'un yel deðirmeleri ile savaþmasýnýn üstünden yüzyýllar geçtikten sonra, on tröst binasýný yýkarak ruhlarýmýzý serbest býrakabilecek mi? Çöken binalarýn enkazýndan çýkan özgürleþtirilmiþ bedenlerimize yabancýlaþmadan hýzla Dövüþ Klubüne mi katýlacaðýz? O hýzla bir esaretten çýkýp baþka bir esarete mi gireceðiz? Birbirine sýký sýký baðlanmýþ zincirlerin verdiði yalnýz deðilim güveni, kredi kartlý veya kartsýz hayatlar arasýnda ayrým yapar mý acaba? Kabullenmemiz gereken çok fazla þey var. Gerçek denen þey bulunduðu yerde kendisini yok ediyor ki yeni gerçekler aramak üzere yola çýkýlsýn. Hýzla

23 çöken sistem yavaþ yavaþ yeniden yapýlanmaya baþlarken, biz yine rahat sinema koltuklarýmýza kurulup en fazla üç saat içinde yüzlerce fikri, bir sürü teoriyi, felsefeyi, sosyolojiyi, görsel þovu... hýzla tüketeceðiz. Üç saatin sonunda muhtemelen müthiþti diyeceðiz. Sahiden müthiþ bir çaðda yaþýyoruz ve bizler müthiþ oyuncularýz. Tek isteðim, her þey bittiðinde uzakta bir þey görmek... "Deðermiþ" dedirtecek bir þey!

24 Geleceðim 1993 GELECEK KAYGISI Bir takým kültür cahilleri yakýn zamana kadar astrolojinin geçmiþte kalan gülünç bir þey olduðuna inanýyorlardý. Ancak bugün, toplumun derininden yükselerek geliyor ve üç yüzyýl önce kovulduðu üniversitenin kapýsýný çalýyor... Bundan haberdar olmayan ve benim olaylarý abarttýðýmý düþünen okurlarým için þunu rahatlýkla söyleyebilirim: Astrolojinin altýn çaðý, ortaçaðýn karanlýklarý deðil, en saygýn gazetelerin bile tereddüt etmeksizin burç falý yayýnladýklarý günümüz dünyasýdýr. Köksüz akýlcýlar, 1723 yýlýnda Bay Bilmemne'nin çocuðu için hazýrladýðý horoskopu gülerek okusalar da þunu gözden kaçýrýyorlar: Bugün horoskop neredeyse insanlarýn kartvizitlerinde bir satýr olmayý baþardý. C.G. Jung, 1931 Davranýþçý Psikolojinin kurucusu Watson "Bana bir çocuk verin her ne istiyorsanýz yapayým" diyor. Ýsterseniz hýrsýz isterseniz diplomat ya da sýradan biri. Watson için geleceði belirleyebilmek iþte bu kadar basit. Ýnsan doðanýn sýradan bir parçasýdýr. Týpký bir saat gibi mekanik kanunlarýna göre iþler ve en önemlisi de her sonucun bir sebebi vardýr. Ýþte en uçlarda bir determinist olan Watson da "Eðer sebebini bilirsem sonucunu da önceden görebilirim" diyor. Watson'ýn insaný makineden farksýz kýlarak, "Ben geleceði bilebilirim, hatta yön verebilirim" diyerek Tanrýlýða soyunmasý, zamanýnda pek hoþ karþýlanmamakla birlikte insanlarýn geleceði gözetim altýnda tutabilme saplantýlarý sonuçta Watson gibi deterministlerin çoðalmasýný saðlamýþ.

25 En ilkel çaðlardan beri insanýn beynini bir kurt gibi kemiren geleceðe iliþkin merak, asýrlar boyu toplumlarý arka planda da olsa kahinlerin yönetmesine, yönetmeseler bile yönetime karýþabilmelerine neden olmuþtur. Her nerenin hükümdarý olursa olsun her baþarýlý hükümdarýn ardýnda mutlaka müthiþ bir kahin vardýr. Elbette günümüz toplumlarýnda artýk büyücü kahinlere pek raðbet edilmiyor. Onlarýn yerini özellikle son zamanlarda piyasa araþtýrma þirketleri aldý. Geleceðe yön vermek gibi istekleri olan insanlara bugünün ayrýntýlý raporunu hazýrlayan bu þirketler modern birer kahin gibi çalýþmaktalar. Geleceðe yön vermeye ve genel olarak kendi lehine çevirmeye çalýþan þirketler araþtýrma þirketlerine güvenirken, sýradan vatandaþ da "Yarýnýný bugünden bilebilmek için" o medyum senin, bu astrolog benim dolaþýyor. Hangi sosyo ekonomik sýnýftan, eðitim düzeyinden olursa olsun, bir falcýnýn kahve fincanýnda veya bir astroloðun yýldýz haritasýnda geleceðini avuçlamaya çalýþmamýþ az insan vardýr. Bir çok kurama göre insanýn gelecek endiþesinin, geleceðini oluþturmasý da ayrýca bir garipliktir. Bu konuyla ilgili söylenebilecek her þeyin özeti belki de bir cümle olabilir: Ýnsanýn yaþamýný sürdürebilmesi, gelecekteki sonuçlarýný düþünerek geçmiþ deneyimlerinin ýþýðý altýnda bugün hareket edebilme yeteneðine dayanýr. Nedir gelecek; bir dakika sonrasý mý ya da bir asýr sonrasý mý? Aslýnda ne kadar basit; þu anda davranýyoruz ama geçmiþteki deneyimlerimizin etkisindeyiz ve bunlarý þu anýn üstünden geleceðe aktararak kendimize en fazla yararý saðlamaya çalýþýyoruz çünkü akýllýyýz. Bu kuram her ne kadar deterministleri, anti deterministleri, geçmiþe önem verenlerle gelecek merkezli olanlarý bir potada eritmeye çalýþsa da eminim buna karþý çýkanlar çok olacaktýr. Örneðin 40'lý yýllarda insanlara özgürlük verin diye ortaya çýkan ve geçmiþi yadsýyarak sadece burada ve þimdi ile ilgilenen ve insanlarýn fare ve köpeklerle karþýlaþtýrýlmasýný anlaþýlmaz bulan Amerikalý psikolog Rogers çok alkýþlanmakla birlikte asla güçlü bir destek bulamadý. Ýnsana en insan gibi yaklaþan ve ona özgür