AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE KABULEDİLMEZLİK KARARI (Özet Çeviri) Ali ACAT ve Diğerleri Türkiye (Başvuru no. 77200/01) OLAYLAR Ali Acat, Selime Acat, Semire Acat, Arif Acat, Çetin Acat, Nezire Öztürk, Latife Danış, Yıldız Bakır ve Bedriye Kartal isimli başvuranlar Türk vatandaşıdır ve sırasıyla 1965, 1945, 1974, 1980, 1978, 1956, 1976, 1958 ve 1970 doğumludurlar. Birinci, üçüncü, dördüncü ve yedinci başvuranlar İzmir de, diğerleri ise Nusaybin de ikamet etmektedirler. A.Davanın kendine özgü şartları Taraflarca sunulduğu üzere, davanın olayları şu şekilde özetlenebilir. İkinci başvuranın oğlu ve diğer başvuranların erkek kardeşi olan Nezir Acat, 1962 doğumludur. Üç çocuğu vardı ve Mardin ili Nusaybin İlçesi nde inşaat işinde çalışmaktaydı. 21 Şubat 1994 tarihinde sabah yaklaşık 4:00 civarında Nezir Acat Nusaybin deki Lozan Caddesi nde yürürken bir şahıs yanına yaklaşmış ve kendisini vurarak öldürmüştür. Birkaç dakika sonra güvenlik güçleri olay yerine intikal etmiştir. Polis memurları bir olay raporu hazırlamış ve plan çizmiştir. Olay yerinde iki adet boş mermi kovanı bulunmuş ve balistik incelemeye gönderilmiştir. Merhumun cesedi, daha sonra Nusaybin Devlet Hastanesi ne getirilmiş ve Nusaybin Cumhuriyet Savcısının da varlığında bir doktor
tarafından muayene edilmiştir. Ölüm sebebinin iç kanama olduğu kesinleştiğinden klasik otopsi yapılmasının gerekmediği sonucuna varılmıştır. Hastanede Kürtçe bilen bir polis memuru, merhumun ailesinden bazı kişileri, Nezir Acat ın PKK tarafından öldürüldüğünü, zira bu örgüte katılmak istemediğini anlatırken duymuştur. Polis memuru daha sonra bir rapor hazırlamış ve hastanede duyduklarını kayda geçmiştir. Bu rapora dayanarak, 25 Şubat 1994 tarihinde, Nusaybin Cumhuriyet Savcısı görevsizlik kararı vermiş ve dava dosyasını Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Savcısı na göndermiştir. Nezir Acat ın ölümüne ilişkin soruşturma yürütülürken, K.A. isimli bir şahıs 1995 yılında Nusaybin de Hizbullah ile ilgili başka bir soruşturma kapsamında yakalanmıştır. Polise verdiği ifadesinde, K.A., Nezir Acat ın, Hizbullah mensubu olan Z.Ş ve N.D. tarafından öldürüldüğünü izah etmiştir. 14 Mayıs 1995 yılında, Z.Ş., Nusaybin de yakalanmış ve 17 Mayıs 1995 tarihinde, polisleri, hücre evi olarak kullandıkları bir daireye götürmüştür. Polis burada pek çok silah bulmuştur. Bu silahlardan bir tanesi, Nezir Acat ın cesedinin yanında bulunan boş mermi kovanları ile örtüşmüştür. Z.Ş nin 18 Temmuz 1995 tarihinde başlatılan yargılanması hala devam etmektedir. Diğer zanlı olan N.D., hala makamlarca aranmaktadır. 10 Nisan 2000 tarihinde başvuranlar, bir avukatı davalarını takip etmesi için vekil tayin etmiş ve Nusaybin Cumhuriyet Savcısı na, soruşturmanın sonucu ile ilgili bilgiye ilişkin bir dilekçe sunulmuştur. 18 Nisan 2000 tarihinde Nusaybin Cumhuriyet Savcısı, başvuranları 25 Şubat 1994 tarihli görevsizlik kararı hakkında bilgilendirmiştir. 5 Mayıs 2000 tarihinde, başvuranlara, Nusaybin Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından Nezir Acat dahil olmak üzere 41 kişinin ölümünden sorumlu olduğu iddia edilen Z.Ş nin 18 Temmuz 1995 tarihinde yakalanıp hakkında suç duyurusunda bulunulduğu bildirilmiştir. Başvuranlar, Diyarbakır Devlet Güvenlik mahkemesi nde Z.Ş. ye yönelik devam eden cezai işlemlere müdahil olmuş ve 17 Ağustos 2000 tarihli duruşmaya katılmıştır. Dava dosyasını inceledikten sonra, başvuranlar, Z.Ş nin gerçek katil olamayacağı sonucuna varmıştır. Buna göre, 21 Eylül 2000 de, ilk derece mahkemesine bir dilekçe sunmuşlar ve cezai işlemlerden çekilmişlerdir. Mahkemeye, gerçek katilin cezalandırılması talebinde bulunmuşlardır. B.İlgili iç hukuk İlgili iç hukuk Tanrıkulu Türkiye kararında bulunabilir ([BD], no. 23763/94, 53-61, AİHM 1999-IV). ŞİKAYETLER AİHS nin 2. maddesine atıfta bulunarak, başvuranlar, Nezir Acat ın Devlet görevlileri tarafından veya onların iştirakiyle kanunsuzca öldürüldüğünü ileri sürmektedir. Ayrıca, makamların, Acat ın ölümüne ilişkin şartları etkili bir biçimde incelememesine de değinmektedirler. Başvuranlar, AİHS nin 6. maddesi kapsamında, yerel makamların, Nezir Acat ın ölümüne ilişkin gerçeği belirlemeye yönelik kapsamlı ve etkili bir soruşturma yapmadığını ifade etmiştir. Ayrıca başvuranlar, makamların, akrabalarının ölümünü soruşturmamaları sonucunda, AİHS nin 13. maddesinin gerektirdiği etkili hukuk yoluna başvurma haklarının ellerinden alındığını öne sürmüşlerdir. Son olarak başvuranlar, Nezir Acat ın Kürt kökeni sebebiyle öldürüldüğünü ifade etmiştir. Bu bağlamda, AİHS nin 14. maddesine atıfta bulunmuşlardır.
HUKUK Başvuranlar, akrabalarının ölümüyle ilgili olarak, 2.madde (yaşam hakkı), 6. madde (adil yargılanma hakkı), 13. madde (etkili hukuk yolu) ve 14. maddenin (ayrımcılık yasağı) ihlal edildiğinden şikayetçi olmuşlardır. Hükümet, başvuranların AİHS nin 35 1. maddesinin gerektirdiği şekilde iç hukuk yollarını tüketmedikleri öne sürmüştür. Alternatif olarak ise, başvuranların, 35 1. maddeyle öngörülen altı-ay kuralına uymadığını ileri sürmüştür. Başvuranlar, iç hukuk yollarını tüketmek mecburiyetinde olmadıklarını, zira bu yolların hiçbirinin yeterli ve etkili olmadığını ileri sürmüştür. Ayrıca, yürütülen cezai işlemlerin pek çok açıdan yetersiz olduğunu ifade etmişlerdir. Davanın esaslarına ilişkin olarak ise, Hükümet, başvuranların akrabasının ölümünün yetkililere yüklenemeyeceğini öne sürmüştür. Hükümet e göre, kanıtlar, Nezir Acat ın iki Hizbullah mensubunca öldürüldüğüne işaret etmektedir. Ayrıca, Hükümet, yetkililerin, cinayete yönelik olarak etkili ve yeterli bir soruşturma yaptığını belirtmiştir. Başvuranlar, Nezir Acat ın, Devlet görevlilerince veya onların iştirakiyle öldürüldüğünü iddia etmiştir. Ayrıca, yerel soruşturmanın, katillerin belirlenmesine ve yargı huzuruna çıkarılmalarına muktedir nitelikte yürütülmediğini ileri sürmüşlerdir. Bu açıdan, yetkililerin Nezir Acat ın cesedinin veya parmak izlerinin fotoğrafını çekmediğini ifade etmişlerdir. Ayrıca klasik otopsi de yapmamışlardır. AİHM, başvuranların AİHS nin 35 1. maddesine uygun davranıp davranmadıklarının belirlenmesini gerekli görmemiştir, zira dava her halükarda aşağıdaki nedenlerden ötürü temelsiz olduğundan kabuledilmez ilan edilecekti. Başvuranların akrabasının ölümüne ilişkin olarak AİHM, gerçeğe ilişkin bir anlaşmazlıkla karşı karşıyadır. Başvuranlar, Nezir Acat ın Devlet görevlilerinin iştirakiyle öldüğünü iddia ederken, Hükümet bunu reddetmektedir. Bu bağlamda, AİHM, kanıtları değerlendirirken, hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde kanıt standardını benimsediğini hatırlatır. Bu tür bir kanıt ise, yeterince güçlü, açık ve birbiriyle bağdaşan çıkarımlardan veya çürütülmemiş benzer maddi karinelerden elde edilebilir ( bkz İrlanda İngiltere, 18 Ocak 1978 kararı, Seri A. No. 25, s. 65, 161 ve Ülkü Ekinci Türkiye, no. 27602/95, PP 141-142, 16 Temmuz 2002). Buna göre, AİHM, kararını taraflarca sunulan kanıtlar temelinde vermelidir (bkz. Pardo Fransa, 20 Eylül 1993, Seri A no. 261-B, p. 31, P 28). Dolayısıyla, bu davada sunulan belgesel kanıtların ışığında ortaya çıkan konuları ve özellikle Hükümet tarafından yerel soruşturmaya ilişkin sunulan belgeleri ve ayrıca, tarafların yazılı görüşlerini inceleyecektir. AİHM, Nezir Acat ın Nusaybin de Lozan Caddesi nde yürürken öldürüldüğünü not eder. Dava dosyasından, merhumun sabıka kaydının bulunmadığı, yasadışı bir örgütle ilişkisinin olmadığı veya kimse tarafından tehdit edilmediği; aynı şekilde, cinayetten önce hayatının tehlikede olduğuna inanmak için bir sebep bulunmadığı açıktır. AİHM, Cumhuriyet Savcısı yla cinayetin soruşturulmasına yönelik olarak irtibata geçmeden önce başvuranların 2000 e kadar, yani yaklaşık altı yıl beklediğini tespit etmiştir. Üstelik, başvuranlar, yerel işlemlerin hiçbir safhasında, Devlet görevlilerinin Nezir Acat ın ölümüyle ilişkisi olduğunu iddia etmemiştir. Yerel soruşturmada belgelerin incelenmesi sonrasında, AİHM, Hizbullah ile ilgili başka bir soruşturmada, Z.Ş ve N.D. ile ilgili, Nezir Acat ın ölümüne yönelik kuvvetli şüpheler bulunduğunun belirlendiğini tespit etmiştir. Cinayet aleti, evlerinde bulunduğundan, Z.Ş. hakkında derhal cezai işlem başlatılmıştır ve ikinci şüpheli N.D. halen aranmaktadır.
Yukarıda anlatılanlar ışığında ve özellikle başvuranların iddialarına kanıt sunamamalarını dikkate alarak, AİHM, Devlet görevlilerine yüklenebilecek herhangi bir AİHS ihlali görüntüsü çizebilecek hiçbir kanıt tespit etmemiştir. Başvurunun bu kısmının AİHS nin 35 3. ve 4. maddeleri bağlamında temelsiz olmasından ötürü reddedilmesi gerekmektedir. Ölüme yönelik soruşturmanın yetersizliği iddiasına ilişkin olarak AİHM, 2. madde kapsamındaki yaşam hakkının korunması yükümlülüğünün, Devlet in 1. madde kapsamında genel görevi olan kendi içtihadı kapsamındaki herkese AİHS de tanımlanan hak ve özgürlükleri tanıması bağlamında yorumlandığında, bireylerin kuvvet kullanılması sonucunda öldürüldüğü durumlarda, etkili bir resmi soruşturma yapılmasını gerektirdiğini hatırlatır (bkz. mutatis mutandis, McCann ve Diğerleri İngiltere, 27 Eylül 1995 tarihli karar, Seri A no. 324, p. 49, 161 ve Kaya Türkiye, 19 Şubat 1998 kararı, Kararlar ve Hükümler Raporları 1998-I, p. 329, 105). Bu davada, ön soruşturma esnasında yetkililerce atılan adımlara ilişkin hiçbir tartışma bulunmamaktadır. AİHM, olaydan hemen sonra, güvenlik güçlerinin olay yerine intikal ettiğini not eder. Güvenlik güçleri, olay raporunu hazırlamış, plan çıkarmış ve olay yerinden iki boş mermi kovanı almışlar ve bunlar daha sonra balistik incelemeye gönderilmiştir. Ceset derhal muayene için hastaneye gönderilmiş ve ölümün kurşun yarasının sebep olduğu iç kanamadan olduğu belirlenmiştir. Nezir Acat ın ölümüne yönelik soruşturma devam ederken, 1995 yılında K.A. isimli bir şahıs, Hizbullah la ilgili başka bir soruşturma kapsamında Nusaybin de yakalanmıştır. Polise verdiği ifadesinde, K.A., Nezir Acat ın Z.Ş. ve N.D tarafından yasadışı örgütün talimatlarıyla öldürüldüğünü anlatmıştır. Z.Ş yakalandığında, polisleri, Hizbullah mensuplarınca kullanılan apartman dairesine götürmüştür. Balistik incelemeden sonra, apartman dairesinde bulunan silahlardan birisinin, Nezir Acat ın cesedinin yanında bulunan boş mermi kovanı ile örtüştüğü görülmüştür. Cumhuriyet Savcısı, Z.Ş nin Nezir Acat ın öldürülmesine karıştığı sonucuna varmış ve derhal kendisine yönelik cezai işlemleri başlatmıştır. İkinci şüpheli N.D. halen yetkililerce aranmaktadır. Yukarıda anlatılanlar ışığında, AİHM, soruşturma dosyasındaki kanıtların, etkili olmaktan uzak olmadığı ve yetkililerin, başvuranın akrabasının öldürülmesinin soruşturulmasına yönelik hiçbir adım atmadığının ileri sürülemeyeceği sonucuna varmıştır. Merhuma ait fotoğraf ve parmak izi bulunmaması ve klasik otopsi yapılmaması üzücü olmakla birlikte, AİHM ye göre, dava şartları çerçevesinde, bir ağırlık teşkil etmemektedir. Yukarıda anlatılanlar ışığında ve bu davada alınan çeşitli tedbirleri inceleyerek, AİHM, başvuranların akrabasının ölümüne ilişkin soruşturmanın AİHS standartlarını karşılar nitelikte görülebileceğini tespit etmiştir Buna göre, başvuranların AİHS nin 2., 6., ve 13. maddeleri bağlamında yaptığı şikayetlerinin, temelsiz olmasından ötürü, AİHS nin 35 3. ve 4. maddeleri uyarınca reddedilmesi gereklidir. Başvuranların ayrımcılık şikayetine ilişkin olarak Başvuranlar son olarak, akrabalarının ölümünün Kürt kimliği ile bağlantılı olduğunu iddia etmişlerdir. Bu bağlamda, AİHS nin 14. maddesine atıfta bulunmuşlardır. Hükümet bu iddiaya itiraz etmiştir.
AİHS, başvuranların iddialarını kendisine sunulan kanıtlar ışığında incelemiştir ve tümünün kanıtlanmamış olduğu kanısına varmıştır. Başvurunun bu kısmının da, AİHS nin 35 3. ve 4. maddeleri uyarınca temelsiz olduğundan, reddedilmesi gereklidir. Bu gerekçelere dayanarak, AİHM oybirliğiyle, Başvurunun kabuledilmez olduğuna karar vermiştir. S. DOLLÉ A.B. BAKA Sekreter Başkan