TÜRKİYE İÇİN ULUSAL GÜVENLİK RAPORU Ekim 2007. Yrd. Doç. Dr. Sait YILMAZ BÜSAM Müdürü



Benzer belgeler
SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

11 EYLÜL SALDIRISI VE YENİ DÜNYA: SOĞUK BARIŞ DÖNEMİ

SAĞLIK DİPLOMASİSİ Sektörel Diplomasi İnşası

ÖZGEÇMĐŞ. 1. Adı Soyadı: Sait YILMAZ 2. Doğum Tarihi: Ünvanı: Yard.Doç.Dr. 4. Öğrenim Durumu:

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ. Öğrenim Durumu: Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Uluslararası İlişkiler Ana Gazi Üniversitesi 2004

JANDARMA VE SAHİL GÜVENLİK AKADEMİSİ GÜVENLİK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI GÜVENLİK VE TERÖRİZM YÜKSEK LİSANS PROGRAMI DERSLER VE DAĞILIMLARI

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

UNCTAD DÜNYA YATIRIM RAPORU 2015 LANSMANI 24 HAZİRAN 2015 İSTANBUL

YÖNETİŞİM NEDİR? Yönetişim en basit ve en kısa tanımıyla; resmî ve özel kuruluşlarda idari, ekonomik, politik otoritenin ortak kullanımıdır.

KITASINDA ETKİN BÖLGESİNDE LİDER ÖNSÖZ

YALOVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI TEZSİZ YÜKSEK LİSANS MÜFREDATI

6. İSLAM ÜLKELERİ DÜŞÜNCE KURULUŞLARI FORUMU

1979 İRAN İSLAM DEVRİMİ SONRASI TÜRKİYE-İRAN İLİŞKİLERİ. Ömer Faruk GÖRÇÜN

ULUSLARARASI KARADENİZ-KAFKAS KONGRESİ

Amerikan Stratejik Yazımından...

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1

Ülkelerin Siber Savaş Kabiliyetleri. SG 507 Siber Savaşlar Güz 2014 Yrd. Doç. Dr. Ferhat Dikbıyık

1. ABD Silahlı Kuvvetleri dünyanın en güçlü ordusu

ENERJİ GÜVENLİĞİ ÇALIŞTAYI Türkiye Nükleer Güç Programı 2030

İÇİNDEKİLER. Önsöz... Şekiller ve Tablolar Listesi... xii 1. BÖLÜM ENTEGRASYON VE ENTEGRASYONUN ETKİLERİ

Ders Kodu Dersin Adı Yarıyıl Teori Uygulama Lab Kredisi AKTS RI-701 Dış Politika ve Karar Alma Süreçleri

KUZEYDOĞU ASYA DA GÜVENLİK. Yrd. Doç. Dr. Emine Akçadağ Alagöz

MESLEKİ EĞİTİM, SANAYİ VE YÜKSEK TEKNOLOJİ

Türkiye ve Kitle İmha Silahları. Genel Bilgiler

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

ULUSLARARASI İLİŞKİLER

VİZYON BELGESİ (TASLAK) TÜRKİYE - MALEZYA STRATEJİK DİYALOG PROGRAMI Sivil Diplomasi Kapasite İnşası: Sektörel ve Finansal Derinleşme

KAMU DİPLOMASİSİNDE KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARININ VE MEDYANIN ROLÜ

Uluslararası Siyasi İktisat (IR211) Ders Detayları

KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK?

21. YÜZYILDA TEMEL RİSKLER

JANDARMA VE SAHİL GÜVENLİK AKADEMİSİ GÜVENLİK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ (YÖNETİM VE LİDERLİK) YÜKSEK LİSANS PROGRAMI DERSLER VE DAĞILIMLARI

Büyüme Rakamları Üzerine Karşılaştırmalı Bir Değerlendirme. Tablo 1. En hızlı daralan ve büyüyen ekonomiler 'da En Hızlı Daralan İlk 10 Ekonomi

1 1. BÖLÜM ASKERLİKTE ÖZELLEŞTİRMENİN TARİHİ

EGE ÜNİVERSİTESİ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ÖĞRENCİ KONGRESİ

YALOVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI TEZLİ YÜKSEK LİSANS MÜFREDATI

SAYIN TAKİPÇİLERİMİZ,

TÜRKİYE NİN JEOPOLİTİK GÜCÜ

24 HAZİRAN 2014 İSTANBUL

DIŞ POLİTİKA AKADEMİSİ - III

Editörler Prof.Dr. Mimar Türkkahraman & Yrd.Doç.Dr.Esra Köten SİYASET SOSYOLOJİSİ

DÜŞÜNCE KURULUŞLARI. Şubat 2018

Orta Asya daki satranç hamleleri

İSLAM ÜLKELERİNDE NÜFUS ÖNGÖRÜLERİ 2050 ARALIK 2011

TÜRKİYE - ARJANTİN YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

SİVİL GLOBAL GLOBAL SİVİL DİPLOMASİ İNŞASI PROGRAMI Potansiyelin Keşfi

DIŞ EKONOMİK İLİŞKİLER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Atatürk ün Dış Politika Stratejisi: Hedefler ve Prensipler

MECLİS TOPLANTISI. Ender YORGANCILAR Yönetim Kurulu Başkanı

ULUSLARARASI ÖRGÜTLER

AZERBAYCAN MİLLİ GÜVENLİK STRATEJİSİ BELGESİ

G-20 TÜRKİYE 2015 ÇALIŞTAYI

VİZYON BELGESİ (TASLAK)

İÇİNDEKİLER. Karşılaştırmalı Eğitim Nedir?... 1 Yabancı Ülkelerde Eğitim... 4 Uluslararası Eğitim... 5 Kaynakça... 12

Yeni Çağın Ayırt Edici Yeteneği Kıtaların Buluştuğu Merkezde Yeniden Şekilleniyor.

KAYNAK MAKİNELERİ SEKTÖRÜ NOTU

İŞLETME 2020 MANİFESTOSU AVRUPA DA İHTİYACIMIZ OLAN GELECEK

IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ

İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI ABDULLAH YEGİN

(3) YUMUŞAK GÜÇ VE EVRİMİ Yrd. Doç Dr. Sait YILMAZ*

1. Kavramsal Olarak Terör ve Terörizm...74 A. Tarihsel Süreç İçerisinde Değişen Anlam...76

Title of Presentation. Hazar Havzası nda Enerji Mücadelesi Dr. Azime TELLİ 2015 ISTANBUL

Dr. Öğr. Üyesi İsmail SAFİ

Erkan ERDİL Bilim ve Teknoloji Politikaları Araştırma Merkezi ODTÜ-TEKPOL

DERS PROFİLİ. POLS 338 Bahar

TÜRKİYE PLASTİK SEKTÖRÜ 2014 YILI 4 AYLIK DEĞERLENDİRMESİ ve 2014 BEKLENTİLERİ. Barbaros Demirci PLASFED - Genel Sekreter

Serbest ticaret satrancı

1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ

4. TÜRKİYE - AVRUPA FORUMU

Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara Karşı Filistin Halkının Tutumu (Anket)

ÖZGEÇMİŞ. Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Lisans Yönetim Kara Harp Okulu 1985 Yüksek Lisans Uluslararası ilişkiler Beykent Üniversitesi 2005

KAMU DİPLOMASİSİ ARACI OLARAK ÖĞRENCİ DEĞİŞİM PROGRAMLARI VE TÜRKİYE UYGULAMALARI. M. Musa BUDAK 11 Mayıs 2014

NAZİLLİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ ULUSLARARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ(TÜRKÇE) 2016/2017 EĞİTİM-ÖĞRETİM PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ

DÜNYA SIRALAMSINDA USTAD

ABD - AB SERBEST TİCARET ANLAŞMASI Ve TÜRKİYE ÜZERİNE ETKİLERİ

DERS PROFİLİ. POLS 438 Bahar Yrd. Doç. Dr. Ödül Celep

SPORDA STRATEJİK YÖNETİM. Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER

ÖZGEÇMİŞ (Güncelleme: 12 Eylül 2014)

Uluslararası Ekonomi Politik (IR502) Ders Detayları

1. Hafta: Giriş ve İletişim, Teknoloji ve Toplum İlişkisine Dair Temel Yaklaşımlar

Amerika Birleşik Devletleri İstihbarat Topluluğu na Genel Bir Bakış. Doç. Dr. Ahmet KOLTUKSUZ

Bu bağlamda katılımcı bir demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları alanındaki çalışmalarımız, hız kesmeden devam etmektedir.

TÜRKİYE - POLONYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

EGE ÜNİVERSİTESİ S.K.S DAİRE BAŞKANLIĞI Ege Üniv. Kampüsü Bornova/İZMİR-TURKEY

DEĞERLENDİRME NOTU: İsmail ÜNVER Mevlana Kalkınma Ajansı, Konya Yatırım Destek Ofisi Koordinatörü

5.1. Ulusal Yenilik Sistemi 2023 Yılı Hedefleri [2011/101]

Dr. Zerrin Ayşe Bakan

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ..i. İÇİNDEKİLER.iii. KISALTMALAR..ix GİRİŞ...1 BİRİNCİ BÖLÜM DEMOKRASİ - VESAYET: TEORİK VE KAVRAMSAL ÇERÇEVE

Türkiye nin esas gündemi orta gelir tuzağından çıkmak olmalıdır

TÜRKİYE - GANA STRATEJİK DİYALOG PROGRAMI Sivil Diplomasi Kapasite İnşası: Sektörel ve Finansal Derinleşme

İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLERDE OTORİTE KAYNAK: SourceOECD

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ EĞİTİM ÖĞRETİM YILI DERS PLANLARI Z ULI5302 ULI5328

Türk İş Dünyası Liderlerinin İklim Değişikliğine Yanıtı Rifat Ünal Sayman, Direktör - REC Türkiye 5 Aralık 2016, Sabancı Center, İstanbul

İktisat Tarihi

Küresel Rekabetin ARGE ve İnovasyon Boyutu

İSTANBUL MEDENİYET ÜNİVERSİTESİ SİYASAL BİLGİLER FAKÜLTESİ ULUSLARARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ (TÜRKÇE LİSANS PROGRAMI) 4 YILLIK DERS PLANI

Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları

MEVLÜT GÖL KARŞILAŞTIRMALI HUKUKTA ANAYASA BAŞLANGIÇLARININ SEMBOLİK VE HUKUKİ DEĞERİ

İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ İKTİSDİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ ULUSLARARASI İLİŞKİŞLER BÖLÜMÜ LİSANS PROGRAMI

Transkript:

TÜRKİYE İÇİN ULUSAL GÜVENLİK RAPORU Ekim 2007 Yrd. Doç. Dr. Sait YILMAZ BÜSAM Müdürü

(BOŞ BIRAKILMIŞTIR)

ÖNSÖZ Türkiye, 21 nci Yüzyıla çok önemli iç ve dış güvenlik sorunları ve yoğun bir gündem ile girmiş bulunmaktadır. Bulunduğu coğrafya Türkiye ye çıkarlarının korunması ve güvenlik ortamının şekillendirilmesinde güç kurgusu ve güvenlik yapılanmasında radikal değişimler dikte ettirmektedir. Esasen söz konusu değişimler güvenlik ve güç kurgusunda teoriden pratiğe sürekli bir devinim gösterecek düşünsel alt yapıyı da gerekli kılmaktadır. Beykent Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (BÜSAM) olarak bu düşünsel alt yapıya katkıda bulunmak üzere bir başlangıç olmak üzere Ulusal Güvenlik Raporu-2007 hazırlanmıştır. Bu tür çalışmaların ülkemizin güvenlik ve savunma ile ilgili kurumlarının düşünce ve çalışmalarının geliştirilmesine faydalı olacağını ve Türkiye nin ulusal güvenlik ve ulusal gücünün geliştirilmesinde öngörü sağlayacağını umuyoruz. BÜSAM olarak Ulusal Güvenlik Raporu nu yıllık olarak yayınlamaya devam etmeyi planlıyoruz. Ayrıca, güvenlik, istihbarat ve savunma masalarımızdaki çalışmalar ile güncel konular üzerinde ulusal ve bilimsel düşünce havuzumuza katkı sağlamaya devam edeceğiz. Bu raporun içeriği ile ilgili olarak her türlü düşünce ve önerilerinizi bizimle paylaşmanız hem çalışmalarımızda bize katkıda bulunacak hem de daha kapsamlı ve entegre çalışmalar için yeni ufuklar açacaktır. Yrd. Doç. Dr. Sait YILMAZ i

(BOŞ BIRAKILMIŞTIR) ii

İÇİNDEKİLER Sayfa No. Önsöz i İçindekiler iii Kısaltmalar...v Tablo-Şekil Listesi..vii Özet. ix Executive Summary.x Giriş..1 1. 21 nci Yüzyılda Ulusal Güvenlik İçin Kuramsal Çerçeve..1 A. Realizmin Evrimi.1 B. Küreselleşme ve Güvenlik...2 C. Post-Modernizm ve Güvenlik..3 2. 21 nci Yüzyılda Güvenlik Ve Güç İlişkileri..5 A. Soğuk Savaş Sonrası Güvenlik Ortamı..5 B. Güç ve Ulusal Gücün Evrimi..6 Sert Güç...8 Yumuşak Güç 9 Ekonomik Güç.. 10 C. Global Güç Dengesi...12 D. Güç Kategorileri..13 E. Güç Merkezleri ve Güvenlik Bölgeleri 14 F. Güç Kurgusu ve Fonksiyonel İstihbarat...17 3. Amerikan Güvenlik Modeli..19 A. ABD Ulusal Güvenlik Sistemi.19 B. ABD Yumuşak Güç Unsurları..20 Ulusal Demokrasi Vakfı.21 Çokuluslu Şirketler 22 ABD ve Medya...23 ABD Think-Tank Merkezleri..23 Vakıflar..24 Üniversiteler..24 Etki Ajanları..25 Sivil Toplum Kuruluşları...25 iii

C. ABD İstihbarat Toplumu ve Uzay Programları..25 D. ABD Ulusal Savunması..26 E. Amerikan Hegemonya Kurgusu..28 F. AB nin Hegemonya Kurgusundaki Rolü.30 G. AB Üyesi Ülke Olarak Güçlü Bir Ülke Olunabilir mi?...32 4. 21 nci Yüzyılın Başında Türkiye nin Güvenlik Konumu 33 A. Soğuk Savaş Sonrası Güvenlik Ortamı ve Türkiye..33 B. Türkiye nin Güvenlik Kurgusunun Yapısal Sorunları.34 5. 21 nci Yüzyılda Türkiye İçin Yeni Bir Güvenlik Konsepti.35 A. Yeni Bir Güvenlik Konsepti ve Ulusal Güvenlik Kurgusu..35 Ulusal İstihbarat Kurgusu 36 Yumuşak Güç Kurgusu.37 Yeni Savunma Kurgusu.39 B. Türkiye nin İzlemesi Gereken Güvenlik Politikaları 41 Sonuç 42 Kaynakça...43 iv

KISALTMALAR AB : Avrupa Birliği ABD : Amerika Birleşik Devletleri ACILS: American Center for International Labor Solidarity. AFL-CIO: American Federation of Labor-Congress of Industrial Organizations APEC : Asia Pasific Economic Cooperation BDT : Bağımsız Devletler Topluluğu (CIS) CFR : Council on Foreign Relations. CIPE : The Center for International Private Enterprise CIS : Commonwealth of Independent States CMCU: Center Muslim Religious Freedom Committee. CSIS : Centre of Starategic International Studies. CUŞ : Çokululuslu Şirket DCA : Defense Communications Agency. DIA : Defense Intellience Agency (Savunma Bakanlığı İstihbarat Ajansı) DNI : Director of National Intelligence DOD : The Department of Defense. (ABD Savunma Bakanlığı) DRL : Bureau of Democracy, Human Rights and Labor Affairs. EIDHR: The European Initative for Democracy and Human Rights. EMP : Euro-Mediterranean Partnership. (Avrupa-Akdeniz Ortaklığı). ENP : European Neighborhood Policy. (Avrupa Komşuluk Politikası) ESS : European Security Strategy. FTUI : Free Trade Union Institute. IRFC : International Religious Freedom Committee. IRI : The International Republican Institute. JCS : The Joint Chiefs of Staff MGK : Milli Güvenlik Kurulu. MSB : Milli Savunma Bakanlığı. NAFTA: North Atlantic Free Trade Agreement NASA : National Aeronautics and Space Administrative. NDI : The National Democratic Institute for International Affairs. NED : National Endowment for Democracy. v

NGA : National Geospatial-Intelligence Agency. (Ulusal Jeo-uzaysal İstihbarat Ajansı). NGO : Non Govermental Organization. NPR : National Public Radio (Ulusal Kamu Radyosu). NRO : National Recoinasance Office (Ulusal Keşif Bürosu). NSA : National Security Agency (Ulusal Güvenlik Ajansı). PHARE: Poland and Hungary Action For Restructuring of The Economy. SAP : The Stabilization and Association Agreement Process (İstikrar ve İşbirliği Anlaşması Süreci) TACIS: Technical Assistance to the Commonwealth of Independent States. TSK : Türk Silahlı Kuvvetleri. USIA : United States Information Agency USAID: United States Aid for International Development USIP : United States Institute for Peace. VOA : Voice of America (Amerikanın Sesi Radyosu). vi

TABLO-ŞEKİL LİSTESİ TABLOLAR Tablo 1: Güvenlik Ortamının Değişimi Tablo 2: 2000 Yılında Tam Zamanlı Personel Sayısı Bakımından Dünyadaki Silahlı Kuvvetler Tablo 3: Dünyadaki Nükleer Güçler Tablo 4: Joseph S. Nye e Göre Güç Çeşitleri Tablo 5: Dünya Ticaret Oranları (2001) Tablo 6: Dünyanın İlk Onları Tablo 7: 19 ncu Yüzyıldan Günümüze Hegemonya ve Güç Dengesi Tablo 8: Güvenlik Bölgeleri; Güçler ve Trendler Tablo 9: Avrupa Ülkeleri İstihbarat Servisleri Tablo 10: Dünyanın En Büyük 500 Çokuluslu Girişimi ŞEKİLLER Şekil 1: 21. Yüzyılda Güç Dengesi Piramidi Şekil 2: 21. Yüzyılın Başında Güvenlik Bölgeleri Şekil 3: ABD, Japonya ve Çin in Tahmini Güç Hareketleri Şekil 4: ABD İstihbarat Toplumu Şekil 5: ABD Birleşik Komutanlıklarının Sorumluluk Sahaları Şekil 6: ABD ve AB Hegemonya Kurgusu Şekil 7: Önerilen Ulusal İstihbarat Kurgusu Şekil 8: Önerilen Yumuşak Güç Kurgusu Şekil 9: Önerilen Türk Ulusal Savunma Sistemi vii

(BOŞ BIRAKILMIŞTIR) viii

Özet Türkiye, Soğuk Savaş sonrası uluslararası güvenlik ortamını iyi okuyamamış ve yeni düzenin gerektirdiği dönüşümleri yapamamıştır. Bu durumun temelinde Soğuk Savaş düzeninin dış politika alışkanlıkları ve güvenlik yapılanmasındaki süregelen tıkanıklıklar yatmaktadır. 1990 larla birlikte Türkiye, küreselleşme ve post-modern akımın bugünkü pratiği olan Avrupa Birliği ne tam üyelik sürecinde ulus-devlet yapısını tehdit eden yeni ve hayati güvenlik sorunları ile karşı karşıyadır. Bu sorunları aşabilmek için geç kalınmış olmasına rağmen yeni güvenlik ortamının gerektirdiği güvenlik yapılanmasını sağlayacak bir reform sürecine acilen ihtiyaç duymaktadır. Türkiye nin bugünkü güvenlik yapılanması reaktif, büyük ölçüde sert güce dayalı ve güvenlik odaklıdır. Türkiye, proaktif, ulusal çıkar endeksli ve daha çok yumuşak güce dayalı bir güvenlik konseptine ihtiyaç duymaktadır. Böyle bir güvenlik konsepti yeni bir güç projeksiyonu kapsamında ülkenin ulusal güvenlik sistemi ve güç kurgusu ile birlikte savunma ve istihbarat yapılarında radikal değişimleri gerektirmektedir. Türkiye, 21 nci Yüzyıl güç dengeleri içinde terfi etmek, çevresindeki güvenlik ortamını kendi çıkarlarını çerçevesinde şekillendirebilmek ve geçmişten bugüne ülkelerin tarih önündeki yarışını şimdiden kaybetmemek için bu dönüşümleri bir an önce yerine getirmelidir. Bu raporda öncelikle 21 nci Yüzyıl güvenlik ortamını anlamamızda bize yardımcı olacak kuramsal çerçeve ile güvenlik-güç ilişkilerinin kavramsal boyutları hakkında temel veriler sağlanmıştır. Müteakiben ulusal çıkar endeksli ve sürekli dönüşüm halindeki ABD güvenlik kurgusu Türkiye için bir model oluşturmak üzere ana hatları ile açıklanmıştır. Tüm bu verilerden hareketle Türkiye nin güvenlik kurgusu sorunları ve yapılması gereken değişimler ile ilgili ulusal güvenlik sistemi, istihbarat ve savunma yapısı boyutları ile ortaya konmaya çalışılmıştır. Yrd. Doç. Dr. Sait YILMAZ 1 1 Sait YILMAZ, Beykent Üniversitesi Öğretim Üyesi, Stratejik Araştırmalar Merkezi (BÜSAM) Müdürü, Taksim Kampusü, Sıraselviler Cad. No.111, 34337, Taksim / İSTANBUL. 0212 243 02 71 Dahili: 125. saityilmaz@beykent.edu.tr ix

Executive Summary Turkey couldn t foreseen the post-cold war international security environment and achieve the tranformations necesssarily exposed by the new order. Fundamentals of that situtaion are arise from foreign policy habits coming from the cold-war era, artifical issues occupying national agenda, and ongoing congestions within the security structure. Since 1990 s, at the membership process of European Union, Turkiye has been met the vital security concerns which threaten her nation-state structure sourcing by globalization and post-modern paradigm, present practice of European Union. An urgent reform process is required to ensure a security restructuring necessiated by the new security environment in order to move ahead those problems. Current security structure of Turkey is reactive, based on ratherly hard power, and security driven. Turkey needs a proactive, interest driven, and predominantly soft power based security concept. Such a concept implies radical changes in the intelligence and defense structures in addition to a national security system and power systematic within the new power projection. Turkey should carry out those transformations without delay to promote in the balance power of 21 st century, to shape the security environment according to her national interests, and not to lose the nations race in front of the history. In this report theoritical framework and basic data are firstly being provided to help our understanding of the 21 st century security environment and conceptual dimensions of security and power relations. Subsequently continuosly transforming and interest driven American security system, as a model for Turkey, has been expressed with its main lines. Stirring all those information, a national security system for Turkey is brought with the intelligence and defense dimensions taking account Turkish national security system deficits and changes needed. Asst.Prof. Sait YILMAZ 2 2 Sait YILMAZ, Beykent University Teaching Professor, Chief of Strategic Research Center (BUSRC), Taksim Campus, Sıraselviler Street. No.111, 34337, Taksim / ISTANBUL. 0212 243 02 71 Ext.: 125. saityilmaz@beykent.edu.tr x

TÜRKİYE İÇİN YENİ BİR GÜVENLİK KONSEPTİ İHTİYACI GİRİŞ 21 nci Yüzyılın ilk çeyreği, uluslararası ilişkiler ve güvenlik alanında yüzyıl boyunca önemli değişimlere yol açacak parametrelerin gelişmekte olduğu bir dönemi işaret etmektedir. Küresel güvenlik ortamı genel bir düzensizlik ve istikrarsızlık içinde oldukça karışıktır. Dış müdahaleler ve uluslararası güç mücadeleleri kapsam değiştirirken, dünyanın kolektif düzenleyici güçleri etkilerini oldukça yitirmişlerdir. Bulunduğumuz yıllar, gelecekte birçok ulusdevlet ve milletin hızlı bir şekilde tarih maratonunu kaybetmeye başladığı dönemi anlatacaktır. Soğuk Savaş sonrası döneme Sovyetlerin dağılmasının getirdiği yeni güvenlik mimarisinin oluşumları kadar küreselleşmeyi belirgin hale getiren internet ve haberleşme teknolojisindeki yenilikler damgasını vurdu. Bunlara postmodern düşünce dalgasının ürünü olan Avrupa Birliği ile ilgili gelişmeler de eklendi. 21 nci Yüzyıl güvenlik ortamını analiz edebilmek ve buna uygun bir güvenlik konseptinin ihtiyaç duyduğu düşünsel alt yapıyı oluşturabilmek için önce kuramsal çerçevedeki gelişmeler müteakiben tek hegemon güç olan Amerikanın güvenlik kurgusu gözden geçirilecektir. 1. 21 NCİ YÜZYILDA ULUSAL GÜVENLİK İÇİN KURAMSAL ÇERÇEVE: A. Realizmin Evrimi: Uluslararası ilişkiler teorileri güç ilişkileri ve güvenlik politikalarını anlamamıza önemli bir kaynak oluşturmaktadır. Bugüne kadar uluslararası ilişkiler alanında egemen görüş, kendisine rekabet eden diğer kuramlara (Liberalizm, Marksizm, Yapıcılık ve diğer post-izm ler) rağmen Realizm olarak tanımlanan pozitivist kökenli bir paradigma olagelmiştir (Baylis, Smith: 2005, 5). Realistler için uluslararası ilişkilerin temelinde kendi ulusal çıkarlarını maksimize etmeye çalışan devletler arasındaki güç mücadelesi yatmaktadır. Bu mekanizma uluslararası düzenin sağlanmasında güç dengesini kendi lehine değiştirmeyi öngören askeri güce ve işbirliğine dayalı bir yapı sunmaktadır. Realizm, bugüne kadar dünya politikasının baş aktörü ABD nin ihtiyaçlarını, bakış açılarını ve çıkarlarını göz önünde tutan bir paradigma olma niteliğini korumuştur. Ancak son yıllarda, Realizmin hakimiyeti üç global gelişme tarafından tehdit edilmektedir(baylis, Smith: 2005, 273); (1) Neo-liberal kurumlar gittikçe artan bir şekilde önem kazanmaktadır. (2) Küreselleşme dünya politiğinin diğer özelliklerini sahneye taşımıştır. (3) Realizmin temel varsayımlarını büyük ölçüde yıkacak şekilde sosyal bilimlerde ve felsefede pozitivist gelişmeler ortaya çıkmaktadır. Kuramsal çalışmalara öncülük eden ABD Soğuk Savaş ın sona ermesi ile kuramsal alanda meydana gelen yeni önermelerle birlikte Realizme dayalı hegemonya sistemine düşünsel alt yapı sağlayacak bir vizyon arayışına girdi. Önce Başkan (Baba) George H.W. Bush tarafından yeni dünya düzeni (new world order) kavramı ortaya atıldı ama içeriği doldurulamadığı için kısa sürede izleri silindi. Clinton ın vizyonu ise daha çok siyasi ilişkiler ve özellikle ekonomik bağlar ile dünya da barış ve güvenliğin sağlanmasında ana itici unsurun küreselleşme olacağını öngörüyordu. ABD çıkarlarına çok daha düşkün olan 1

oğul Bush yeni muhafazakar kadro ile birlikte ancak 11 Eylül saldırıları sonrası büyük stratejisinin esaslarını yerine oturttu (Barry, 2004:1); uluslararası terörizme karşı bitmeyen savaş, önleyici müdahale, saldırgan tek taraflılık (agressive unilateralism) ve ABD askeri üstünlüğünün korunması. Bugün gelinen aşamada ABD stratejisine hâkim olan paradigmanın adı demokratik realizm (democratic realism) olarak isimlendirilmektedir (Progressive Policy Institute, 2003). 20 nci Yüzyılın sonlarına doğru belirginleşen küreselleşme ve post-modern yaklaşımın karşılıklı bağımlılık olguları, realizmin sunduğu ABD hegemonyasının yöntem ve aktörlerini de etkileyen yeni bir uluslararası sistemin gelişmesine yol açmıştır. 21 nci Yüzyıl güvenlik ortamını okuyabilmek için çağımızın iki önemli paradigması olan küreselleşme ve post-modern düşüncenin güvenlik ve güç ilişkilerine etkilerini incelemek gereklidir. B. Küreselleşme ve Güvenlik: Soğuk Savaş ın 1989 yılında sona ermesinin ardından dünya, küreselleşme olgusunun ivme verdiği çok hızlı bir değişim dönemine girmiş bulunmaktadır. Bazı düşünürler küreselleşmeyi; ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel alanlarda ortak değerlerden bazılarının yerel ve ulusal sınırları aşarak dünya çapında yayılması olarak kabul etmektedir. Clinton, küreselleşmeden bahsederken tarihsel kaçınılmazlığına, sosyal olarak gerekliliğine, Amerikanın siyasi liderliğinin buna ihtiyacı olduğuna vurgu yapmaktaydı. Küreselleşme Amerika nın dünyanın tek süper gücü olma konumunu tamamlayan teorik bir boşluğu doldurdu ve küresel hegemonyanın doğal öğretisi oldu (Brzezinski, 2004: 178). Küreselleşme homojen kurguyu zayıflattığı için ilerici bir süreç olarak değerlendirilmekte ve küreselleşme sürecini tanımlamada mozaik, melezleşme, eklemlenme gibi kavramlar geliştirilmektedir (Şen, 2004: 197). Küreselleşme ile birlikte giderek yükseltilen birey olma bilinci ; bireylerin etnik ve kültürel haklar ya da çevrecilik vb. gibi alt-kimlik ya da dokular içinde örgütlenmeye itilmeleri; siyasal dinciliğin yükseltilmesi, kutsal duygu sömürüsünün ön safa çekilmesi gibi sosyo-politik istismarları öne çıkarmaktadır. Demokrasinin ve demokratik hakların gündeme getirilmesi, azınlık haklarını, farklı kimliklerin kendilerini ifade edebilmelerini ve kültürlerini koruma isteklerini ilgili ülkelerin siyasal sorunlarının arasına sokmaktadır. Küreselleşme sürecine olumlu yaklaşanlar, ulus-devletin aşınma sürecini yararlı bir gelişme olarak değerlendirirler. Çünkü bu aşınma ve aşılma global ölçekte zenginliğin, refahın, insan hakları ve demokrasinin gelişmesine neden olacaktır. Hatta daha ileri gidilerek bu süreç ulus-devletler için temel hedef olarak sunulmakta ve bu sürece uyum çağdaşlık (modernite) göstergesi olarak kabul edilip, diğerleri çağdışı olarak değerlendirilmektedir. Bu yaklaşım, daha çok ulus-devletin baskıcı, totaliter ve homojenleştirici yapısına atıfta bulunmaktadır. Kültürel alanda küreselleşme hem kimliklerin evrenselleşmesine hem de parçalara bölünmesine ve çoğalmasına yol açmaktadır. Ekonomik anlamda gelişmemiş olan ülkelerde genellikle etnik ve dinsel ayrılıkçı hareketler kendilerine geniş destek bulabilmekte olduklarından devletin de yumuşak karnını oluşturmaktadırlar (Yıldızoğlu, 1996: 165). Bu anlamda küreselleşmenin siyasal boyutu gelişmiş ülkelerin dışında kalan ve ekonomik bakımdan desteğe ihtiyaç 2

duyan ülkeler için ciddi tehlikeleri de beraberinde getirmektedir. Kısaca, ulusdevletlerin küreselleşme içerisinde çözmesi gereken temel güvenlik sorunlarından birisi ulusal kimliğe ilişkin birbiriyle çelişkili durumları nasıl dengeleyecekleridir. Küreselleşmenin en önemli olgusu etki yaratma yeteneği; ülkeleri ve toplumları etkileme yeteneğidir. Bu etkileri alıcı konumunda olanlar yani küreselleşmeye ayak uydurmayanlar sürekli bir kırılganlık ve hassasiyet duygusu ile küreselleşme ve küreselleşmenin temsil ettiği değerlere karşı savunmaya dayalı refleks geliştirmektedirler (Moralı, 2003: 1-5). Gerçekte çok az sayıda ülke küreselleşmenin ortaya çıkardığı imkânları yönlendirebilecek bir konuma ve yeteneğe sahiptir. Sanayileşmiş devletler, çokuluslu şirketler, diğer güçlü aktörler, politik ve ekonomik menfaatlerini üst seviyede korumak için ekonomik faaliyetleri etkilemede imkan, kaynak ve güçlerini en son noktasına kadar kullanmakta, hatta bu konuda oluşturdukları ekonomik topluluk ve bu topluluk hukuklarını dahi hiçe sayabilmekte, hedef ülkede ele geçirilen yerli iç dinamiklerden ve onların sağladığı olanaklardan en geniş bir biçimde faydalanmaktadırlar. Küreselleşme uluslararası arenaya üç yeni aktörü takdim etmektedir (Drezner, 2004: 271-272); küresel sermaye pazarları, uluslararası organizasyonlar ve küresel sivil toplum. Devletin sınırları bu arenada küreselleşmenin yaptığı bütünleşmeyi yavaşlatan bir unsur olarak ortaya çıkmaktadır. Dolaylı olarak küreselleşme gelişmekte olan devletlerin yapılarını çökertmektedir (Kazgan, 2000). Küreselleşme sürecine uyum sağlamak isteyen ulusal ve uluslararası düzeydeki kurumların pek çoğu kabuk değiştirmektedir. Küreselleşme ulusdevletin güvenliğini aşındıran ve göz ardı eden nitelikleri ile öne çıktığından 21. Yüzyılda ulus-devletin güvenlik konsepti yeniden gözden geçirilmelidir (IDSS: 2006, 15). Küreselleşmenin ulusal güvenliğe etkilerini aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz (Yılmaz, 2006: 97-98); (1) Uluslararası ve ulusüstü yapıların gelişmesi ulusal egemenliğin aşınmasına yol açmakta, ulusal çıkarları sağlamaya yönelik güç politikalarının uygulanmasını güçleştirmektedir. (2) Küresel ekonomik bütünleşme ekonominin ulusal denetimini ve hükümetlerin etkinliğini sınırlamakta, devleti güçsüzleştirmektedir. (3) Ekonomi ulusal gücün lokomotifi olarak ortaya çıkarken uluslararası ekonomik aktörlerin (çokuluslu şirketler, IMF, Dünya Bankası vb.) ulusal ekonominin gelişmesindeki belirleyici rolü ekonomik güvenliği ulusal güvenliğin en önemli güvenlik parametresi haline getirmektedir. (4) Ulusötesi sosyal ve dini hareketler ulusal güvenliğe meydan okumaktadır. (5) Küresel iletişim ve ulaşım devletin sınırlarının kontrolünü daha da güçleştirmiştir. (6) Ulusal birlik; etnik ve dinsel çeşitlilik ve devletten özerklik taleplerinin tehdidi altındadır. Özetle, ulus-devletlerin küreselleşme karşısında yeniden yapılanmaya ve rollerini gözden geçirmeye, ulusal güvenlik ve güç kullanımı konusunda yeni yöntem ve vasıtalara ihtiyacı vardır. C. Post-Modernizm ve Güvenlik: Post-modernizm 1980 lerin ortasından başlayarak son 25 yılda sosyal bilimlerde etkili bir teorik gelişmeye yol açtı. Postmodernistlerin uluslararası ilişkilerdeki hedef kavramlarından biri modern egemen devlet olmuştur. Postmodern düşünce devlet-merkezci modeli sorgulayarak toplumu birçok güç ağının 3

kesişmesi olarak görür (Keyman, 2000: 101). Sivil toplum yapısı içerisinde devlet bağımlı değişken olarak kabul edilir. Postmodernistler, devletin problematik dışı rasyonel bir varlık değil, düzene girmeyecek bir şeyin üzerine, yoğun örgütlenme ile disiplin uygulayarak düzen oturtmaya çalışan keyfi bir ilişki olduğunu iddia etmektedir. Postmodernler için egemenlik yani (modern) devlet bir çözüm olmaktan uzaktır (Cochran, 1995: 240). Post-modernlere göre; modern devlet, milliyetçiliğin itici güç olduğu, bazen saldırgan ve şiddet unsuru olan, hukuk ve güç üzerindeki egemenliği konusunda ısrarcı davranan, yüz yıldan fazla süredir esas tercih olmuş devlet şeklidir. Postmodernizm, devlet dışı aktörlerin uluslararası ilişkilerdeki rollerine ağırlık atfederek, egemen devletin alanını sınırlamaktadır. Post-modern devlet ise yasal bir hak olarak egemenliğini yeniden tanımlamaya ve iç işlerine karşılıklı müdahaleyi kabul etmeye hazırdır; post-modern toplumun birinci derecedeki örneği Avrupa Birliği (AB) dir (Cooper, 2005: 179). Post-modern devlette güvenlik anlayışı birey odaklıdır. Post-modernistler için kimlik sabit bir tanıma sahip değildir, kazanılabilir veya edinilebilir (performative) bir niteliği vardır. Postmodernist düşünürler ulusun hayali bir cemaat olduğundan ve toplumsal alanın heterojen ve bütünleştirilemez olduğundan hareketle ulusallık kavramına karşı çıkmaktadırlar. Ulusal kimlik, ulusal sınır, ulusal bir ordu, ulusal bir ekonomi ve ulusal demokratik kurumlar artık ulusal olma niteliğini yitirmektedir. Batı politikalarının özünde Soğuk Savaş bitene kadar modern devlet vardı. Post-moderncilere göre Batı Avrupa için post-modern çağ 1989 da başlamıştır. Avrupalılar artık post-modern bir kıtada yaşayan post-modern devletler bütünüdür. Post-modern bir düzen, post-modern devletler ve karşılıklı bağımlılığı gerektirir. Çıkar modern devlet ve varisi post-modern devlet için farklı anlamlar taşımaktadır. Post-modern dünyada geleneksel anlamda güvenlik tehditleri yoktur; çünkü üyeler birbirlerini işgal etmeyi düşünmezler. AB içinde tartışılan çıkarlar öncelikle politik tercih ve sorumlulukların paylaşımı meseleleridir. Post-modernistlere göre uluslararası ilişkilerin doğası; güvenlik hakkında düşünme ve konuşma yöntemimize göre değişebilir (George, 1994: 27). Postmodern sistem dengeye dayalı değildir. Ne egemenliği, ne de iç ve dış ilişkilerin ayrılmasını esas alır. Anlaşmazlıkları sona erdirme yolu olarak güç reddedilmiştir. Azınlık anlaşmazlıkları ortak kurallar ya da mahkeme kararıyla çözüme bağlanacaktır. Post-modern devletler kendi içlerinde, hukuk ve açık güvenlik işbirliği temelinde işlerler. AB post-modern sisteminin en gelişmiş örneğidir. Açıklık yoluyla sağlanan ve karşılıklı dayanışma yoluyla uygulanan şeffaflığı temsil etmektedir. Post-modernler, ulus-devletin iç egemenliğini yönetişim kavramı ile aşmaya çalışmaktadır. BM nin 2000 yılında Malmö de ilan ettiği Küresel Sözleşme (Global Compact) ile yönetişim (governance) kavramının küresel düzeydeki yapısı ortaya konmuştur. Bu yapı üç eşit ortaktan oluşmaktadır (Gaudin, 2005: 22); devlet, özel sektör ve sivil toplum örgütleri. Yönetimde sadece bürokratik yapı kalırken, yönetişimde ulus-devlet aleyhine sivil toplum ve hükümet dışı örgütler ön plana çıkmaktadır. Böylece neo-liberal düşünce yönetişim modeliyle yönetim alanına müdahale edebileceği bir yöntem 4

edinmektedir. Ulus-devlet artık yöneten bir güç olarak değil, yönetişim biçimlerinin önerildiği, meşrulaştırıldığı ve kontrol edildiği bir konumda görülmektedir (Hirst, Thompson, 2000: 225). Post-modern anlayışa göre Avrupa da bir güvenlik kuşağı, dışında ise tehlike ve kaos kuşağı bulunmaktadır. Dünyayı özellikle tehlikeli ve zor yapan şey küreselleşme ile ayrılan üç kuşağın (modern öncesi, modern ve post-modern) birbirleriyle bağlantısız olmasıdır. Üçe bölünmüş bir dünyada üç kademeli bir güvenlik politikası ve üç kademeli bir akıl takımına ihtiyaç bulunmaktadır. Postmodern düzenin tehditlere cevabı işbirliği ağını genişletmektir. Post-modern ağ ne kadar genişletilebilirse, komşulardan gelebilecek risk de o kadar azalacak, aşırı silahlanmaya gerek kalmadan kaynaklar başka alanlarda kullanılacaktır. Avrupa Birliği üyelik ve komşuluk ilişkileri; post-modern düzenin ulusdevlet, milliyetçilik, egemenlik, sınırlar gibi değerlerden feragat edilmesini istemektedir. Ancak gerçekte AB içinde başat konumundaki ülkeler için geçerli değildir. Bu tür bir güvenlik anlayışı aslında hegemon güçlere dizginleri tamamen vermekten başka bir anlama gelmeyecektir. Gerçekte postmodernizm, politik bir perspektiftir ama bir projesi, yandaşı olduğu bir politika yoktur. Teorisi, ne ve kimler için var olduğunun yanıtını verememektedir. Post-modernist yaklaşımlar genellikle çok aşırı kavramsal ve gerçek dünya ile alakasız olmakla eleştirilmektedir (Baylis, Smith, 2005: 287). 2. 21 NCİ YÜZYILDA GÜVENLİK VE GÜÇ İLİŞKİLERİ A. Soğuk Savaş Sonrası Güvenlik Ortamı Bugüne kadar geliştirilen uluslararası ilişkiler kuramları genel olarak, uluslararası politikayı üç anahtar kavram ile açıklamaya çalışmıştır; güç, yapı ve hegemonya. Bugünkü uluslararası düzeni anlama ve güç ilişkilerini analiz etmede hegemonya kavramı bize önemli bir katkı sağlamaktadır. Bu katkıda gücü sadece zorlamaya değil rıza ya da dayalı olduğunu ortaya koyan Gramsci nin payı büyüktür. Gramsci ye göre hegemonya uluslararası sistemdeki en kuvvetli devletin veya belirli bir bölgedeki hâkim devletin konumunu tanımlıyordu (Barrett, 1997: 239). Daha genel bir tanımlama ile hegemonya; uluslararası sistemin kuralları ve normlarını kendi motivasyon ve isteklerine göre değiştirme yeteneğine ve gücüne sahip olma konumudur (Volgy vd., 2005: 1-2). Buzan a göre ise Soğuk Savaş sonrası güvenlik ortamında üç teorik perspektif öne çıkmaktadır; neo-realist, küreselci ve bölgeselci (Buzan, Waever, 2003: 13). Neo-realist yaklaşım realizmin önerdiği gibi hala devlet merkezlidir ve uluslararası düzende güç dağılımı yani güç dengesinin tek kutuplu ile çok kutuplu olmak arasında sıkıştığını öngörmektedir. Küreselci yaklaşım ise neo-realizmin anti tezi olarak kültürel, ulusaşan ve uluslararası politik ekonomi yaklaşımlarını da birleştirerek devlet dışı aktörlerin (şirketler, NGO lar, hükümetlerarası ve sivil toplum kuruluşları) küresel sistemdeki yapısal rolüne odaklanmakta, bu aktörlerin sermaye-teknoloji-bilgi ve örgütleri kontrol ettiğini, devletin bu global ağın bir oyuncusu olduğunu ifade etmektedir. Bölgeselci yaklaşım ise iki kutupluluğun kalkması ile dikkatlerin küresel konulardan çok bölgesel konulara yöneldiğini, süper güç karşısındaki zayıf güçlerin kendi iç sorunları ve yakın çevrelerine öncelik vermelerinin bölgeselci yaklaşımları artırdığını savunmaktadır. 5

Soğuk Savaş sonrası dönemin yeniden yapılanma süreci devam etmektedir. Gidiş çok kutupluluğa doğrudur ve uluslararası ortam gittikçe daha kaotik bir hal almaktadır (Öztürk, 2007: 30). Bunun nedenleri şu şekilde sıralanabilir; (1) Denetleyici ve düzenleyici güçlerin etkisiz ve yetersizdir. (2) Küresel ısınma gibi çevre sorunları gittikçe felakete yakın konular ile gündeme gelirken; su, petrol ve doğal gaz gibi stratejik kaynaklar birer siyasi ve güvenlik sorununa dönüşmektedir. (3) Süper ve büyük güç olmanın yolu enerji sorunun çözülmesinden geçecektir. (4) Etnik ve kültürel konular, demokrasi, insan hakları, terör gibi konular gittikçe daha fazla istismar edilmektedir. (5) Küreselleşme ülkeler ve bölgeler arasında dengesizliği beslemektedir. Tablo 1: Güvenlik Ortamının Değişimi Soğuk Savaş * Devlet merkezli uluslararası düzen * İki kutupluluk * Ulusal güvenlik endeksli * Ulusal savunma * Tehlikeyi caydırmak ve savunmak * Çatışma kaynakları belirgin Bugün * Küreselleşme / ulusaşan aktörler * Güç; askeri, ekonomik ve ulusaşan * Çıkar endeksli * Güvenliğin geniş boyutu * Çatışma kapsamının genişlemesi * Çoğu çatışma kaynakları belirsiz Kaynak: Peter R. FABER: NATO s Military Transfomation Past, Present, Future, NATO Defence College Occasional Paper: After İstanbul, (Rome, 2004), 33. 11 Eylül 2001 saldırıları güvenlik ve güç politikaları tarihi için önemli bir dönemeç oldu. Terör, asimetrik güç dengesi içerisinde bir yandan zayıf olanın güç kullanma yöntemi olarak ortaya çıkarken Amerikan dış politikasını tekrar askerileştirdi. Bu dönem Rusya nın Batıya yönelişini hızlandırdı ve diğer yandan Amerika ile Avrupa arasındaki çatlakları artırdı. George W.Bush, ABD dış politikası için yeni bir kavram tanımladı; terörizmle savaş sırasında küresel hegemonya. 2002 yılında ABD Ulusal Güvenlik Konseyi tarafından açıklanan güvenlik politikası; hem Amerika nın herhangi diğer bir güç üzerindeki askeri üstünlüğünü sürdürmekteki kararlığını hem de askeri faaliyetlerle tehditleri ortadan kaldırma konusundaki özel hak iddiasını ifade etmekteydi. Özet olarak, 21 nci Yüzyılın ilk yıllarındaki küresel güvenlik ikilemleri 20 nci Yüzyıla göre niteliksel olarak farklıdır. Ulusal egemenlik ve ulusal güvenlik arasındaki geleneksel bağ zayıflamıştır. Savaşın, resmi olarak ilan edilmiş bir devlet meselesi olduğu zamanlar artık geride kalmıştır. Çok ender ve genellikle gelişmiş ülkelerin az gelişmiş ülkeler ile yapacağı savaşlar artık hassas silahlarla gerçekleşecek, rakibi silahsızlandırmak ve kontrol altına almak için kullanılacaktır. Küreselleşme çağında savaş; resmi olmayan, yayılmış ve çoğu zaman isimsiz çatışmalar şeklinde yumuşak güç ve küresel bir istihbarat ağına dayalı, örtülü operasyonlar ve propaganda mücadeleleri ile yürütülmektedir. B. Güç ve Ulusal Gücün Evrimi: Uluslararası ilişkilerde güç, bir devletin başka bir devlete karşı uyguladığı ve normal şartlar altında o devletin yapmak istemeyeceği bir şeyi yapmasını sağlamaya yönelik etkidir (Tezkan, 2005: 137). Bir devletin uluslararası ilişkilerde uyguladığı politikanın yegâne vasıtası güçtür. Bu vasıtaya sahip olmak 6

devletin amaçlarından biridir. Siyasetin bir vasıtası olarak kullanılmayan veya kullanılma becerisi gösterilmeyen yeteneğin güç olma niteliği yoktur. Kısaca güç ancak kullanılabilirse güç tür. Ulusal güç, ulusal güvenlik politikalarının ve uygulamalarının ana kaynağıdır (Bayat, 1982: VII). Güç politikalarının hedefi ise seçilen ülkelerin ulus-devlet yapısı ve ulusal güçleridir. Hegemon gücün özellikleri ile ilgili bazı genel belirlemeler yapılmıştır; para biriminin uluslararası alanda geçerli olması, dünyanın her yerinde üsler ve müttefikler bulundurması, bölgesel kriz ve çatışmalara liderlik etmesi, nükleer silahlara sahip olması, diğer ülkeler üzerinde ikna gücünün olması, kültürel olarak kendi yaşam biçimini ve değerlerini tüm dünyaya yayarak konumunu meşrulaştırması gibi (Uzgel, 2003: 31). Brzezinski ye göre; para, üretim kapasitesi ve askeri güç hegemonyanın üç sacayağıdır (Brzezinski, 2004: 87). Susan Strange, Amerikan hegemonik gücünü uluslararası politik ekonomideki güvenlik, üretim, finans ve bilgi yapılarından kaynaklanan, bölgeselliği aşan yapısal gücünün sağladığını ifade etmektedir (Strange, 1987: 565). Yumuşak güç kavramını ortaya atan Joseph S. Nye ise 21 nci Yüzyılda hegemonyanın güç kaynaklarını şu şekilde sıralamaktadır (Nye, 2003: 30); (1) Teknolojik liderlik, (2) Askeri ve ekonomik büyüklük, (3) Yumuşak güç, (4) Uluslar üstü iletişim ağının düğüm noktalarını kontrol etmek. Nye e göre; bilgi çağında yumuşak güce sahip olacak ülkeler aşağıdaki hususları sağlamış olmalılar (Nye, 2003: 30); (1) Küresel normlara (liberalizm, çoğulculuk, otonomi) hakim olmaya yakın kültür ve fikirler. (2) Etki ve gündem oluşturacak küresel iletişim kanalları. (3) Ülke içi ve uluslararası performansı ile küresel saygınlık uyandırmak. Ulusal güç bir milletin ulusal hedeflerine ulaşma yolunda ulusal çıkarlarını sağlamak maksadıyla sahip olduğu ve kullanacağı siyasi, askeri, coğrafi, demografik, bilimsel ve teknolojik, psiko-sosyal ve ekonomik kapasitelerinin bir araya gelmesi ile oluşan genel yetenektir (Tezkan, 2006: 148). Bir ulus-devlet ancak güç politikası uygularsa, güç kullanmaya istekli olur ve bu uğurda kayıp vermeye razı olursa, küçük düşürülmeyi reddederse ve saygı uyandırırsa büyük bir güç olur (De Rivero, 2003: 34-35). Ülkelerin güç politikalarının yavaş yavaş yok olması en güçlü temsilcilerinin de dâhil olduğu ulus-devlet sisteminin değişmekte olduğunun önemli ve açık bir kanıtıdır. Ulus-devletin gerileyişinin bir temel faktörü de onun egemenliğini sınırlayan veya yerini alan yeni aktörlerin ortaya çıkışıdır. Ulusal güvenlik politikalarının başarılı bir şekilde uygulanması ile ülkenin sahip oluğu ulusal güç ve bu gücü etkin olarak kullanma kabiliyeti arasında doğrudan bir ilişki vardır (Sarkesian, 1995: 25). Ulusal gücün sürekli geliştirilmesi, devleti yönetenler ile birlikte öncelikle topluma düşen ve toplumun bilinçlendirilmesi gereken bir yükümlülüktür. Ulusal güç unsurları değişik kaynaklarda farklı şekilde sınıflandırılmaktadır. Ulusal gücün unsurları; doğal (coğrafya, nüfus, doğal kaynaklar) ve sosyal (ekonomik, askeri, politik, psikososyal, bilgi) etmenler olarak iki başlıkta gruplandırılmaktadır (Jablonsky, 1995: 130-137). Ancak bu çalışmada gücün; askeri, ekonomik ve yumuşak şekli üzerindeki güncel tartışmalara odaklanılacaktır. 7

Sert Güç Yakın zamana kadar bir ülkenin ulusal gücü denilince akla sadece Silahlı Kuvvetler gelirdi. Bugün de ülke güvenliğinin temel dayanağı Silahlı Kuvvetlerdir. Silahlı Kuvvetler varlığı ile barış döneminde ülkenin güvenliği ve daha geniş kapsamda çıkarlarını korumak için rakip ülkeler üzerinde caydırıcılık sağlar. Gerektiğinde sınırlı savaştan topyekun savaşa kadar bir seri askeri operasyon içerisinde belirlenen hedefleri ele geçirmek veya yok etmek üzere kullanılarak rakip ülkeye boyun eğdirilir. Bu yüzden barıştan itibaren güçlü ve kullanılmaya hazır bir Silahlı Kuvvetlere sahip olmak bütün ülke yöneticilerinin öncelikli görevidir. Bir devletin ulusal güvenlik çıkarlarının zorunlu kıldığı haller de kuvvete başvurmaktan çekinmeyeceğini inandırıcı biçimde ortaya koyması çoğu zaman etkili olur. Tabi bunun için o ülkenin yeterli güce ve gücü kullanacak siyasi idareye sahip olması gerekmektedir (Öymen, 2003: 165). Savunma gücünün barış zamanında en etkili biçimde kullanılması için diplomasi ile silahlı kuvvetlerin çok yakın bir uyum ve işbirliği içinde olmaları gereklidir. Askeri gücün dış politikada etkin bir unsur olabilmesi büyük ölçüde silahlı kuvvetlerin etkinliğine bağlıdır. Dünya politikasında önemli bir rol oynamak isteyen ülkeler, daima güçlü ordulara sahip olmaya önem vermiştir. Tablo 2: 2000 Yılında Tam Zamanlı Personel Sayısı Bakımından Dünyadaki Silahlı Kuvvetler Sıra Devlet Personel Sayısı 1. Çin 2.81 Milyon 2. Rusya 1.52 Milyon 3. ABD 1.37 Milyon 4. Hindistan 1.3 Milyon 5. Güney Kore 680 Bin 6. Pakistan 610 Bin 7. Türkiye 610 Bin 8. İran 510 Bin 9. Vietnam 480 Bin 10. Mısır 450 Bin Kaynak: ISSS: The Military Balance (2001), International Institute for Strategic Studies, Oxford University Press, (Oxford, 2001). Yukarıda ki tabloda ülkelerin silahlı kuvvetlerin büyüklük sıralaması asker sayısına dayalı olarak verilmiştir. Ancak yaklaşık son onbeş yıldır yapılan uluslararası güvenlik müdahaleleri ve çokuluslu harekat örnekleri silahlı kuvvetlerin üstünlüğü ile ilgili önemli dersler ortaya çıkarmıştır. Bir ülkenin askeri gücünün uluslararası düzeyde etkinliğini belirleyen faktörleri şu şekilde sıralayabiliriz; (1) Nükleer silahlara sahip olma. (2) Ülke dışındaki çıkar bölgelerinde askeri varlık bulundurma, güç projeksiyonu (üsler, denizaşırı varlıklar vb.), stratejik kuvvet kaydırma (ulaştırma) ve takviye yeteneği. (3) Stratejik ve taktik haberleşme kabiliyetleri. (4) Modern teknolojinin keskin uçlarını kullanan, çevik ve etkili (isabetli ve tahrip gücü yüksek) ateş desteği ile takviye edilmiş manevra kabiliyetleri. (5) Küresel ve bölgesel coğrafyalarda süratli, zamanında ve emniyetli bir şekilde kuvvetlerinin lojistik desteğini, barınma ve idamesini sağlayacak kabiliyetler. 8

Silahlı Kuvvetler dışında da askeri işlevleri olan zorlayıcı güç unsurları da bulunmaktadır. Bunların başında özellikle Irak Savaşı ile gündeme çok daha fazla oturan özel askeri şirketler gelmektedir. Paralı askerlerden farklı olarak, özel askeri şirketler yasal bir yapıya sahiptirler (Yeoman vd., 2004: 30). Dünyada 90 a yakın özel askeri şirket bulunmakta ve bunlar 110 ülkede faaliyet göstermektedir (ICIJ, 2007). Özel askeri şirketler, devletlerin özel jandarmalığından, örtülü operasyonlarına, bir devletin başka topraklardaki faaliyetlerine, ticari şirketlerin çıkarlarının muhafızlığından mafya ve terör örgütleriyle dirsek temasına kadar, geniş bir yelpazede faaliyette bulunmaktadırlar (Talu, 2001). Tablo 3: Dünyadaki Nükleer Güçler S.No. Devlet Silah Sayısı 1. ABD 10.640 2. Rusya 8.600 3. Çin 400 4. Fransa 350 5. İngiltere 200 6. İsrail 100 7. Hindistan 30 8. Pakistan 24 9. Kuzey Kore? 10. İran? Kaynak: NRDC (2002): Nuclear Database, Natural Resources Defense Council, www.nrdc.org/nuclear/nudb/datab.asp (12 Sep., 2003). Bilgi çağında ülkelerin genel bir konvansiyonel savaşa girme ihtimali çok düşüktür. Bir savaş olasılığı belirdiğinde tercih edilecek savaş yöntemi ancak belirli hedeflere ve kısıtlı kaynaklarla yöneltilen sınırlı savaş olacaktır. Kullanılacak sınırlı kuvvet konvansiyonel, taktik nükleer veya örtülü bir savaş gücü olabilir. Diğer ülkeyi zayıflatmak veya baskı altında tutmak isteyen ülkeler daha ekonomik olması ve gizli bir şekilde yürütülmesi nedeni ile diplomatik, ekonomik veya psikolojik baskılar veya yürüttükleri örtülü faaliyetler ve propaganda çalışmaları sonucunda düşük yoğunluklu savaş, iç savaş çıkarma (ayaklanma ve gerilla savaşına yol açmak, teröre destek vermek vb.) yöntemine daha sık başvurmaktadırlar. Yumuşak Güç Kavramın yaratıcısı Joseph S. Nye e göre yumuşak güç, zorlama veya paradan ziyade cazibenizle istediğinizi sağlama kabiliyetidir. İstediğinizi başkaları da istediği zaman, başkalarını kendi istikametinize sokmak için havuç ve sopalara harcama yapma ihtiyacı duymazsınız. Nye e göre; sert güç, ülkenin askeri ve ekonomik gücünden kaynaklanan zorlama kabiliyetidir. Yumuşak güç bir ülkenin kültürü ve politik fikirlerinin çekiciliğinden gelir. Eğer diğer ülkeler sizin politikalarınızı meşru görüyorsa yumuşak gücünüz fazladır (Nye, 2004: 256). Çünkü yumuşak güç, siyasi gündemi diğer insanların önceliklerini şekillendirecek biçimde belirleme kabiliyetine dayanır. Bir ülke kendi amaçlarının ve değerlerinin başka ülkeler tarafından benimsenmesini sağlayabilirse askeri güç ve ekonomik gücünün ağırlıkta olduğu sert gücünü (hard power) daha az kullanmak zorunda kalır. 9

Nye nin yumuşak ve sert güç şeklindeki sınıflandırması bazı bilim adamlarınca geçerli bulunmamaktadır. Bu kapsamdaki bir görüşe göre yumuşak güç tanımlaması gelişen demokrasilerin bulunduğu, eğitim ve yeni bilgi teknolojilerinin girişine müsait, küresel haberlere ve medyaya açık ülkeler için geçerli olabilir. Ayrıca gücü bu derece kesin sınıflandırmak coğrafya, bilim ve teknoloji, insan gücü gibi diğer güç kaynaklarının yeterince değerlendirilmemesi gibi bir sonuç doğurabilir. Diğer yandan yumuşak güç gereğinde ekonomik ve askeri kapsamda da olabilir. Silahlı Kuvvetleri tek başına sert güç olarak görmekte mümkün değildir. Örneğin insani yardım amaçlı olarak askeri güç kullanımı bu tür amaca hizmet edebilir (Noya, 2005: 16). Tablo 4: Joseph S. Nye e Göre Güç Çeşitleri Güç Çeşitleri Davranışlar Temel Araçlar Hükümet Politikaları Askeri güç * Zorlama * Tehdit * Zorlayıcı Diplomasi * Caydırma * Kuvvet * Savaş * Koruma * İttifak Ekonomik Güç * Teşvik * Para Verme * Yardım Yumuşak Güç * Zorlama * Hayranlık Uyandırma * Gündem Yaratma * Yatırım * Değerler, Kültür * Politikalar * Kurumlar * Rüşvet * Kamu Diplomasisi * İki Taraflı ve Çok Taraflı Diplomasi Kaynak: Joseph S. NYE: Yumuşak Güç, Çev.: Ri. Aydın, Elips Kitapları, (İstanbul, Ekim 2005), 37. Pek çok düşünürün kabul ettiği gibi yumuşak ve sert güç arasında kollanması gereken optimal bir denge vardır. Sert gücün şu anda ABD'nin yaptığı gibi aşırı kullanılması, yumuşak gücün kullanılma şansını da yok edebilir. Diğer bir deyişle yüksek askeri güç sizi kaba kuvvet kullanmaya sevk ettiği ölçüde, gerçek toplumsal imkanları seferber etmek zorlaşmaktadır. Sert ve yumuşak gücü birleştirme becerisi 'akıllı güç'tür (Nye, 2006). Günümüz dünyası karşılıklı konuşmayı ve ikna yı gündeme bir zorunluluk olarak getirmektedir. Baskı ve zor kullanarak alınan neticelerin kalıcı olma şansı olmadığı gibi, aynı şiddetle geri tepen siyasetleri meşrulaştırmaktadır. Dahası herhangi bir alanda baskı ve zor kullanan bir devletin, diğer alanlarda 'yumuşak' davranmasının da pek inandırıcılığı kalmamaktadır. Yukarıdaki yorumlardan yumuşak gücü küresel veya büyük güçlerin sahip olduğu siyasi, ekonomik ve kültürel özelliklerin ikna ve rıza yaratmak için pasif olarak kullanılması şeklinde algılayabiliriz. Ancak böyle bir anlayış yumuşak gücün kapsam ve işlevlerini çok basite indirgememize neden olur. ABD modelinde görüleceği gibi yumuşak güç edindiği pek çok aktör ve yöntemle aktif olarak kullanılır ve özel bir kurguyu gerektirir. Yumuşak güç, zorlayıcı veya sert güç dışındaki daha çok sivil nitelikteki (siyasi partiler, vakıflar, NGO lar, üniversiteler, think-tank merkezleri vb.) güç aktörleri tarafından resmi ve yarı resmi kurumların koordine ve desteği ile kurgulanan bir yapılanma içinde kullanılmaktadır. Ekonomik Güç Ekonomik güç, bir ülkenin refahı, mutluluğu, güvenliği ve gelişmesi için kullanılan bütün kaynakların toplam kapasitesi ve bu maksatlar için ürettiği değerlerin meydana getirdiği toplam hasıla olarak tanımlanmaktadır (Tezkan, 10

2005: 181). Bir ülkenin ekonomik gücünün ölçülmesinde; sahip doğal kaynaklar, ekonomik düzeni genel yapısı, sektörlerin (tarım, sanayi) dağılımı ve kapasitesi, iş gücü, dışarıdan hammaddelere olan bağımlılığı, kendi kendine yeterliliği, parasının değeri, uluslar arası ekonomik ve finans örgütleri ile ilişkisi, kredi notu, şirketleri, uluslararası tanınmış markaları, Gayri Safi Milli Hasılası (GSMH), teknolojik kapasitesi, ulaştırma ver haberleşme ağı gibi faktörler göz önüne alınabilir. Tablo 5: Dünya Ticaret Oranları (2001) Ülke % Çin 7.0 Hindistan 0.8 Japonya 5.8 Rusya 1.3 ABD 15.1 Fransa 5.0 Almanya 8.4 İngiltere 4.8 Avrupa Birliği 35.4 Kaynak: International Monetary Fund: Direction of Trade Statistics Yaerbook 2002, (Washington D.C.). Küresel ekonomiye dünya ticaretindeki payı yönünden bakıldığında (Tablo 5) hegemon gücün ABD de olduğu görülmektedir. ABD ekonomisinin ancak %25 i dış ticaretten etkilenir ve bunun çok azı Avrupa ülkeleri ile yapılmaktadır. Tablo 6 da yer alan ülkelerin tek başlarına ekonomi büyüklükleri dikkate alındığında, bu ülkelerin biri hariç (İngiltere), diğerlerinin hepsi tek başlarına ABD nin küresel yönlendirme gücüne karşıdır. Tablo 6: Dünyanın İlk Onları Toprak Nüfus GSMH Askeri Güç Enerji Büyüklüğü (Sayısal) Rusya Çin ABD Çin B.A.E. Çin Hindistan Çin ABD Kuveyt Kanada ABD Japonya Rusya ABD ABD Endonezya Almanya Hindistan Kanada Brezilya Brezilya Hindistan Kuzey Kore Singapur Avustralya Rusya Fransa Türkiye İsveç Hindistan Pakistan İngiltere Güney Kore Finlandiya Arjantin Japonya İtalya Pakistan Norveç Kazakistan Bangladeş Brezilya Vietnam Tobago Cezayir Nijerya Meksika Fransa Avustralya Kaynak: Harp Akademileri Komutanlığı: Geçmişte ve 21. Yüzyılda Savaşlar, Stratejiler, Harp Akademileri Basımevi, (İstanbul, 2002), 336. Ancak ne tek başlarına ne de oluşturmakta oldukları kıt asal, bölgesel, birleşik veya sınırlı jeopolitik güç merkezleri (Denk, 2000: 23-24) aracılığıyla tek 11

küresel güç merkezi olan ABD ye karşı koyabilmektedirler. Çünkü küresel güç olmak, sadece ekonomik güç ile dünya piyasasını belirlemek şeklinde ortaya çıkmamakta, ekonomik gücün güvenliğini sağlamak veya yeni ekonomik pazarları kontrol altına almak ve gerektiğinde ele geçirmek üzere hazır, kullanılabilir bir askeri güce sahip olmakla mümkün olabilmektedir. Günümüzün dünyasında, ulusal gücün en önemli belirleyicisi ekonomidir (Ulagay, 2006). Ancak tutarlı bir ulusal strateji çizip, insan kaynaklarını geliştirebilen ve ekonomisini güçlendirebilen ülkeler ulusal güç olma şansını elde edebilir. Bunu sağlamanın önemli önkoşulu ise dünya sahnesinde dışlayıcı ve saldırgan bir ülke olarak değil, bütünleştirici ve uzlaştırıcı bir ülke olarak görünebilmek; iyi yetişmiş insanı, teknolojiyi ve sermayeyi ülkeye çekebilmek. Bunların ötesinde, ülkenin büyüklüğü ve nüfus potansiyeli de dikkate alınması gereken faktörlerdir. C. Global Güç Dengesi: Realist yaklaşıma göre, her biri mevcut statükoyu sürdürmek veya yıkmak arzusunda olan devletlerin güç kazanmak istemelerinden dolayı, zorunlu olarak güç dengesi denen bir durum ve buna uygun politikalar ortaya çıkmaktadır (Arı, 1997: 256). Güç dengesi ya ağır tarafı hafifleterek ya da hafif tarafa ağırlık kazandırarak uygulanır. Tarihin çeşitli dönemlerinde ya tek bir hegemon güç olmuş ve o dönem bu gücün etrafındaki gelişmelere göre biçimlenmiş ya da birden fazla birbirine benzer güç merkezi olmuş ve bunlar arasındaki çekişme ve rekabet tarihsel olayların belirlenmesinde etkin olmuştur. Hegemon güç kendisinden daha etkin bir güç istemediği için, diğer hegemon güç adaylarını ortadan kaldırana kadar bölme ve parçalama sürecine itmiştir. Ancak tarih boyunca yeni ortaya çıkan güç merkezleri, hızla gelişmiş eski hegemon gücün üstünlüğüne son vererek kendilerinin merkezinde olduğu yeni bir dünya düzeni kurmuşlardır. Tablo 7: 19 ncu Yüzyıldan Günümüze Hegemonya ve Güç Dengesi Dönem Süpergüç Büyük Güç 19. Yüzyıl İngiltere (H), Fransa, Japonya, Almanya, ABD Rusya I nci Dünya İngiltere (H), ABD, Japonya, Almanya, Fransa Savaşı Sonrası Sovyetler Birliği Soğuk Savaş ABD (H), Sovyetler Japonya, Almanya, Çin Birliği Soğuk Savaş Sonrası ABD (H) Çin, Japonya, Rusya, AB (Alm.-İng.-Fr.) Kaynak: Tablonun hazırlanmasında Çetin ÖNGÜN (Amerikan Gücüne Tarihsel Bir Yaklaşım, 2007) ve Barry BUZAN, Ole WAEVER (Regions and Powers, The Structure of International Security, 2003) den faydalanılmıştır. Uluslararası güç dengesi sıralaması 1900 de sırasıyla, İngiltere, Almanya, Fransa, Rusya ve ABD şeklindeydi. 1945 de liderlik ABD ve Rusya (SSCB) ya kaydı. II nci Dünya Savaşı sonunda İngiltere hegemonyayı ABD ye devretmiştir. Bu yıllarda Japonya, Çin ve İngiltere çok geride kaldı. Soğuk Savaş ın 2 + 3 (ABD Sovyetler Birliği + Çin Japonya - Almanya) dengesinin yerini son 15 yıldır Rusya nın bir alt kademeye düşmesi ile 1 + 4 (ABD + Rusya AB 12

Japonya Rusya) almıştır (Buzan, Waever, 2003: 3). 2000 li yıllarda ABD tek başına tepededir; Çin, Almanya, Japonya ve Rusya onu izlemektedir (Brzezinski, 2004: 279). Soğuk Savaş sonrası sistemin tanımını yapmaya çalışan Charles Krauthammer yeni sistemin tek kutuplu (unipolar) bir hegemonya olduğunu söylemişti (Krauthammer, 1992: 295-306). Bu düzende hegemonyanın en üst düzeydeki gücü ve lideri doğal olarak ABD idi. Amerikan Stratejik Araştırmalar Enstitüsünün yaptığı başka bir güç dengesi tanımı asimetrik güç dengesi ni ortaya koydu (INSS, 1997: i-xi). Buna göre ABD, tek süper güç olarak yeni düzende güç prizmasının en üstünde yerini alırken, onu büyük güçler (major powers) olarak adlandırılan Rusya Federasyonu, Çin, Japonya ve AB izlemekteydi. Büyük güçlerin altında ise bölgesel güç olma yarışında olan Hindistan ve Brezilya gibi ülkeler başka bir kategoriyi oluşturmaktaydı. Bu yüzyıl boyunca uluslararası güç ilişkilerinin nasıl gelişeceği ve güç dengelerinin nasıl bir yörüngeye oturacağı daha çok aktör düzeyinde çalışmalara konu olmaktadır. Bu kapsamda; ABD ve AB nin geleceği, Çin in ABD ye ne oranda rakip olabileceği, Rusya Federasyonu nun gittikçe çok kutuplu bir hal alan dünya düzeninde nasıl bir konum edineceği, Japonya nın artan daha bağımsız güvenlik arayışları yanında Hindistan, Brezilya ya da İran gibi bölgesel güçlerin daha yukarıya ne kadar terfi edebilecekleri ile ilgili çalışmalara yer verilmektedir. Soğuk Savaş sonrası dönem tek süper gücü daha müdahaleci yaparken, büyük güçleri ise bölgesel güvenlik ortamlarındaki konumlarını güçlendirmeye itmiştir. 1990 da Sovyetler Birliği nin dağılmasıyla birlikte iki kutuplu dünyadaki ideolojik ve stratejik temel tehditler ortadan kalkmıştır. 19 ncu Yüzyılın başlarında Almanya nın, 20 nci Yüzyılın başlarında ABD nin dünya dengelerini etkileyecek şekilde ortaya çıktığı gibi, 21 nci Yüzyılda da küresel güç olma yolunda ilerleyen ülkelerin dünyanın jeopolitik dengelerini değiştireceği ve bunun potansiyel etkilerinin bütün dünyayı etkileyeceği tahmin edilmektedir. D. Güç Kategorileri: Güç kategorisinin belirlenmesinde Buzan ın yukarıdan aşağıya; süper güç büyük güç bölgesel güç sıralaması bugün için geçerli bir yaklaşım sağlamaktadır. Buzan a göre süper güç; sahip olduğu birinci sınıf askeri-politik kabiliyetler ve bunları destekleyen ekonomisi ile uluslararası güvenliğin aktif oyuncusu, her istediği bölgede tehdit, garantör, müttefik veya müdahaleci konumundadır. Bu yönünün dışında uluslararası toplumu kendi yanına çekecek evrensel değerleri sahiplenmiştir. Büyük (great/major) güç ise bütün sektörlerde süper güç ile yarışacak kabiliyetlere sahip değildir ve global ile karşı karşıya gelme riski olduğunda güç kullanımı ve isteklerinde orantılı olmak zorundadır. Bölgesel güçler ise kabiliyetleri ancak belirli bir bölge için etkili olan, küresel gelişmelerin pek çoğuna katılamayan güçlerdir. Bu güçlerin konumları ve ne istedikleri küresel hesaplamaların dışında tutulur. Örneğin Soğuk Savaş döneminin Vietnam, Kore ve Mısır ı böyle bir konuma sahipti. Ancak bölgesel güç olma konumunda olmayan ülkeler içinde sınırlı da olsa bölgesinde etkili olan ülkeler için alt bölgesel güç diyebiliriz. Buzan böyle bir kategoriye yer vermemekte ve bu ülkeleri bölge içi (domestic) ülkeler olarak adlandırmaktadır. Buzan ayrıca bazı ülkeleri birkaç bölgenin güçlerini ayırması nedeni ile tampon 13