THEAİTETOS TA AKILSAL AÇIKLAMAYLA BİRLİKTE OLAN DOĞRU SANI

Benzer belgeler
THEAİTETOS TA AKILSAL AÇIKLAMAYLA BİRLİKTE OLAN DOĞRU SANI

PLATON: Theaitetos. Diyalogundan Bir Bölüm

FARABİ DE BEŞ TÜMEL. Doktora Öğrencisi, Sakarya İlahiyat Fakültesi, İslam Felsefesi Bilim Dalı,

THEAİTETOS TA DOĞRU SANI

Dil Gelişimi. temel dil gelişimi imi bilgileri

Bundan sonra Sabahlatan da hayatın çeşitli alanlarına dair eğitim serileri bulunacak. Bunlara da bu İspanyolca eğitim makalesi ile başlıyoruz.

KANT FELSEFESİNDE PRATİK AKLIN ÖZGÜRLÜK POSTULATI

FELSEFE BÖLÜMÜ SOFİSTLER DERSİ DERS NOTLARI (3)

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Mantıksal Operatörlerin Semantiği (Anlambilimi)

Russell ın Belirli Betimlemeler Kuramı

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni

philia (sevgi) + sophia (bilgelik) Philosophia, bilgelik sevgisi Felsefe, bilgiyi ve hakikati arama işi

BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ TÜRKÇE DERSİ EĞİTİM PLANI

5. SINIF TÜRKÇE DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

AYRIK YAPILAR ARŞ. GÖR. SONGÜL KARAKUŞ- FIRAT ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ FAKÜLTESİ YAZILIM MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ, ELAZIĞ

4.Sınıf Okulistik Sınavı Konu-Kazanım Tablosu

FELSEFİ PROBLEMLERE GENEL BAKIŞ

ESTETİK (SANAT FELSEFESİ)

VARLIKBİLİMSEL KANIT ÜZERİNE KANT IN DÜŞÜNCESİ

10. hafta GÜZELLİK FELSEFESİ (ESTETİK)

ISBN NUMARASI: ISBN NUMARASI: ISBN NUMARASI: ISBN NUMARASI:

İŞİTME YETERSİZLİĞİ OLAN BİREYLER İÇİN PERFORMANS BELİRLEME FORMU

BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ EĞİTİM PROGRAMI (BEP) ÖĞRENCİNİN ADI-SOYADI:

Tragedyacılara ve diğer taklitçi şairlere anlatmayacağını bildiğim için bunu sana anlatabilirim. Bence bu tür şiirlerin hepsi, dinleyenlerin akıl

3. SINIFLAR BU AY NELER ÖĞRENECEĞİZ? OCAK

1- Matematik ve Geometri

Lesson 58 : everything, anything. each, every Ders 58: her şey, herhangi bir şey. Her biri, her

1- Geometri ve Öklid

BILGI FELSEFESI. Bilginin Doğruluk Ölçütleri

Durûs Kitabı 1. Cilt Gramer Kuralları. Üç Hareke

» Ben işlerimi zamanında yaparım. cümlesinde yapmak sözcüğü, bir yargı taşıdığı için yüklemdir.

Tanrının Varlığının Ontolojik Kanıtı a

BİLGİ VARLIK İLİŞKİSİ VE DEĞİŞİM PROBLEMİ. -İki Gizli Müttefik: PARMENİDES ve HERAKLEİTOS-

BMT 206 Ayrık Matematik. Yük. Müh. Köksal GÜNDOĞDU 1

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Hedef Davranışlar. Eğitim Programının birinci boyutudur. Öğrencilere kazandırılması planlanan niteliklerdir (davranışlar).

6. SINIF TÜRKÇE DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Lesson 66: Indirect questions. Ders 66: Dolaylı sorular

7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ

DAO İLE SQL KOMUTLARI. Sql komutlarını artık veri tabanında kullanmaktan başka çaremiz yok arkadaşlar. Şimdi bu sql derslerimize başlayalım.

ODTÜ GV ÖZEL DENİZLİ İLKOKULU EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 3. SINIFLAR MART AYI KAZANIMLARI TÜRKÇE DERSİ

Veritabanı. SQL (Structured Query Language)

«Merhaba demek ve selamlaşmak»

Edebi metin, dilin estetik amaçla kullanıldığı metindir. Bir Metnin Edebi Oluşunu Şu Şekilde özetleyebiliriz:

5İ Ortak Dersler. İNGİLİZCE II Okutman Aydan ERMİŞ

4.HAFTA/KONU: IMMANUEL KANT IN ETİK GÖRÜŞÜ: İNSANIN DEĞERİ. Temel Kavramlar: Ahlak yasası, isteme, ödev, pratik akıl, maksim.

Kategorik Yargılar. Bazı dört ayaklı hayvanlar antiloptur. Tüm antiloplar otçuldur. Bazı dört ayaklı hayvanlar otçuldur.

MERSİN HALK SAĞLIĞI MÜDÜRLÜĞÜ ÇEKÜSH ŞUBESİ ÇOCUK GELİŞİMCİ DAMLA ATAMER

Zeus tarafından yazıldı. Cumartesi, 09 Şubat :20 - Son Güncelleme Pazartesi, 15 Şubat :23

BENZERLİKLER PERSPEKTİFİNDEN: ÇAĞRI ÜZERİNE VE KISMI SÜRELİ ÇALIŞMA

Çözümleyici Çizelgeler (Çürütme Ağaçları)

BİREYSELLEŞTİRLMİŞ EĞİTİM PLANI (B.E.P)

İDV ÖZEL BİLKENT ORTAOKULU SINIFLARINA KONTENJAN DAHİLİNDE ÖĞRENCİ ALINACAKTIR.

Kullanım Durumu Diyagramları (Use-case Diyagramları)

5. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ

İngilizce konu anlatımlarının devamı burada Tıkla! Spot On 8 Ders Kitabı Tüm Kelimeleri. How do we spell the Present Continuous Tense?

BASICS OF ENGLISH SENTENCE STRUCTURE

KKTC de ilkokulda zihin engelli öğrencilere okuma öğretiminde uygulanan yöntem cümle çözümleme yöntemidir. Bu yöntem Türkiye deki Eğitim Uygulama

Heceleme Yöntemiyle Kök Sözcük Üretme

Dil olgusu :DEĞİŞMEYENLER Dil dışı olgu : DEĞİŞENLER ARABA. Aynı değişimi soyut olarak şöyle formülleştirebiliriz:

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

SAYILARA GİRİŞ. Her şeyden önce temel kavramları bilmeliyiz. Nedir temel kavramlar? Matematik dilinin abc'si olarak tanımlayabiliriz.

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

TEMEL SAYMA. Bill Gates

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

1. Alfabemizdeki... harfi "F" harfinden sonra "Ğ" harfinden önce gelir. Yukarıdaki boş bırakılan yere, aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ TÜRKÇE DERSİ EĞİTİM PLANI

"Farklı?-Evrensel Dünyada Kendi Kimliğimizi Oluşturma" İsimli Comenius Projesi Kapsamında Yapılan Anket Çalışma Sonuçları.

1.Estetik Bakış, Sanat ve Görsel Sanatlar. 2.Sanat ve Teknoloji. 3.Fotoğraf, Gerçeklik ve Gerçeğin Temsili. 4.Görsel Algı ve Görsel Estetik Öğeler

Basit SQL Sorguları Veritabanından verilerin SELECT cümleleri ile alınması işlemine sorgulama denir.

Uzaktan Eğitim. Doç.Dr. Ali Haydar ŞAR

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI 8. SINIF TÜRKÇE DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ DERS SAATİ

DOĞRU BİLGİNİN ÖLÇÜTÜ PROBLEMİ: Doğruluk Kuramları. Bütün dillerdeki bütün doğru lar ortak bir özü paylaşırlar mı?

Mantıksal İşlemler. 7.1 true, false, nil

Sizin değerleriniz neler ve neden bu değerlerin önemli olduklarını düşünüyorsunuz? Neyin önemli olduğuna inanıyorsunuz?

4. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ

HER CÜMLEDE ÜÇ ZAMAN VARDIR

İnanç Psikolojisi: Yaşamı Anlamlandırma Biçiminin Hayat Boyu Gelişimi

Algoritma Geliştirme ve Veri Yapıları 3 Veri Yapıları. Mustafa Kemal Üniversitesi

A Tüm S ler P dir. Tümel olumlu. E Hiçbir S, P değildir. Tümel olumsuz. I Bazı S ler P dir. Tikel olumlu. O Bazı S ler P değildir.

EĞİTİM FELSEFESİ KISA ÖZET KOLAYAOF

3.SINIFLAR BURSLULUK SINAVI MATEMATİK DERSİ KAZANIMLARI Üç basamaklı doğal sayıları okur ve yazar içinde herhangi bir sayıdan başlayarak birer,

5. SINIF PERFORMANS DEĞERLENDİRME KİTAPÇIĞI (P-3) / Ders Kazanım A B Türkçe Sözcüklerde Çok Anlamlılık 1 11 Türkçe Mecaz Anlamlı Sözcükler

6 Sofistlerin O rtaya Ç ıkışın d a Etkili O lan Felsefe-D ışı N edenler ıo Felsefi N ed enler

Bir duygu, düşünce veya durumu tam olarak anlatan sözcük ya da söz öbeklerine cümle denir. Şimdi birbirini tamamlayan öğeleri inceleyeceğiz.

Türk-Alman Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Ders Bilgi Formu

KOD 45 GELİŞİM MR (61-72 AY) xxxxxxx. "Çocuğun gelişimini takip edin."

Hegel, Tüze Felsefesi, 1821 HAK KAVRAMI Giriş

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS MESLEKİ İNGİLİZCE II İLH

Baleybelen Müfredatı

Dersin Adı Kodu Yarıyılı T+U Kredisi Akts Felsefeye Giriş IV

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 7. SINIF TÜRKÇE DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

İngilizce nasıl öğrenilir?

Dizey Cebirinin Gözden Geçirilmesi

Dizey Cebirinin Gözden Geçirilmesi

4. Deneme 15 Nisan. O.4.3 Okuduğu metinde geçen kelime, deyim ve atasözlerini cümle içinde kullanır. 3

ELEMENTLER VE SEMBOLLERİ

10. Sınıf. Soru Kitabı. Optik. Ünite. 5. Konu Mercekler. Test Çözümleri. Lazer Işınının Elde Edilmesi

KAZANIMLAR(KISA DÖNEMLİ AMAÇLAR)

Transkript:

THEAİTETOS TA AKILSAL AÇIKLAMAYLA BİRLİKTE OLAN DOĞRU SANI Yakup ÖZKAN Giriş Theaitetos diyaloğu, Platon un ileri yaşına ait eserlerinden biri olarak görülür. 1 Bu diyalogda bilgi sorunları algı, sanı ve açıklama kavramları bakımından incelenir. Platon bu söyleşisinde, bilgi konusunda, bu kavramlardan oluşturulmuş tanımları ele alır. Bu tanımlar; bilgi algıdır, bilgi doğru sanıdır ve bilgi akılsal bir açıklamayla birlikte olan doğru sanıdır şeklinde ifade edilebilir. Platon, bu tanımların barındırdıkları çelişkileri göstermeye çalışır. Bu nedenle o, bunları birçok yönden çözümlemeye alır. Onun söz konusu tanımlara yönelik çözümlemelerinin sonuç vargıları ise olumsuzdur (210b). Daha açık bir ifadeyle, bilgi için öne sürülen bu tanımlar yanlıştır. Çünkü Platon a göre bilginin özüne yönelik verilen bu tanımlar çelişmezlik ilkesi bakımından kusurludurlar. Bu bağlamda o, ayrıntılı çözümlemeleriyle söz konusu tanımların içerdikleri çelişkileri göstermeye çalışır. Platon, kendi düşüncesini, Aristoteles te veya daha tam biçimiyle Hegel de olduğu gibi doğrudan kavramsal veya kurgul bir dille ifade etmez. O, kendi kurgusunu, bir söyleşi yoluyla veya yöntemiyle açımlamaya çalışır. Bu söyleşinin karakterleri ise Theaitetos, Theodoros ve Sokratestir. Burada Platon adına konuşan karakter, Sokrates tir. Platon, Sokrates i konuştururken kendi diyalektiğini değil, onun diyalektiğini işletir. 2 O, burada karakterleri özgürce ve sanatsal bir dille konuşturur. En önemlisi, Platon un söyleşideki uslamlamaları kapalı ve bulanık değildir. Bu yazımla Theaitetos diyaloğunda Platon un üçüncü tanıma yönelik uslamlamalarını incelemeye çalışacağım. Bu bir metin çözümlemesi şeklinde olacaktır. Bunu da Türkçe ve İngilizce çeviriler üzerinden yapacağım. Bu yazı, 2011-2012 Bahar doktora ders dönemimde ödev olarak sunulmuştur. Doktora Öğrencisi, Sakarya İlahiyat Fakültesi, İslam Felsefesi Bilim Dalı. 1 Copleston, Frederick, Platon, (çev., Aziz Yardımlı), İstanbul, 1998, s. 20;Arslan, Ahmet, İlkçağ Felsefe Tarihi-Sofistlerden Platon a-, İstanbul, 2006, s. 193. 2 Hegel e göre diyalektiğe bilimsel olarak özgür ve böylece aynı zamanda nesnel biçimi ilk kez Platon felsefesi vermiştir. Ona göre Sokrates in diyalektiği ise, felsefe yolunun genel karakteri ile uyumlu olarak, başat öznel bir şekli, ironi şeklini taşır (Hegel, 2004: 155). Sokrates in kullandığı diyalektiğin bir örneğini Theaitetos diyalogunda da görebiliriz. 1

Bilgi, akılsal açıklamayla birlikte olan doğru sanıdır Platon bu konuyu 201d den itibaren işler. Sokrates ikinci tanımla ilgili çözümlemeleri sonucunda bilgi ile doğru sanının birbirlerinden ayrı şeyler olduklarını söyler. Bunun üzerine Theaitetos, Sokrates in bu söylediğini başka birinden de işitmiş olduğunu ifade eder. Ayrıca o, aynı kişiden bilgi hakkında şu ifadeyi de duymuş olduğunu söyler: Akılsal bir açıklamayla birlikte olan doğru sanı, bilgidir. Bundan yoksun olanın ise bilgi ile hiçbir ilişkisi yoktur. Dahası akılsal bir açıklaması 3 olmayanlar bilinemez. Ama akılsal bir açıklamaya sahip olanlar ise bilinebilir. Bu tanımı Theaitetos da onaylar. Sokrates ise bu onaydan sonra söz konusu tanımı öğeler ve bileşikler konusu açısından ele alır. O, böylece açıklamanın bilgi ile ilişkisinin ne olduğunu çözümlemeyi amaçlar. Çünkü daha önce doğru sanının bilgi olduğu çürütülmüştü. Şimdi ise bu çürütülen tanımın, bir ekleme ile yeniden ileri sürülmesi söz konusudur. Daha açık bir deyişle çürütülmüş olan tanım akılsal bir açıklama ekiyle, yeni bir bilgi tanımı olarak öne sürülür. Buna göre doğru sanının, bilgi olabilmesi için akılsal bir açıklamaya da sahip olması gerekir. Başka bir ifadeyle, doğru sanının bilgi olabilmesi için açıklamaya da dayanması gerekir (201d). Sokrates konuyu bir örnek üzerinden, hece ve harf ilişkisi bakımından inceler. Buna göre o Theaitetos a şunu sorar: Hecelerin açıklandığı ama harflerin açıklanmadığı doğru mudur? Theaitetos bunu onaylayınca, Sokrates ona kendi adının ilk hecesi olan SO nun ne olduğunu sorar. Theaitetos bu soruya karşılık olarak SO yu analiz ederek S ile O diye yanıt verir. O, bunu SO hecesi hakkında bir açıklama olarak ileri sürer. Bunun üzerine Sokrates, ondan aynı şekilde S nin de bir açıklamasını ister. Ama Theaitetos un bu kez yanıtı olumsuzdur. Çünkü ona göre bir öğe gene bir öğe ile ifade edilemez. Çünkü S sessiz bir harftir ve sadece bir gürültü ve dilin bir fısıltısıdır. B ve başka birçok sessiz harfler ise büsbütün gürültüsüz, fısıltısızdırlar. Öyleyse bu harflere açıklanamaz demek tamamıyla doğrudur. Bunların içinde en açık olan yedisi, yani sesli harfler yalnızca bir 3 İngilizce çevirilerde bu ifade şöyle geçer: The true opinion which was able to give a reason for it, was knowledge (Paley); He said that knowledge was true opinion accompanied by reason (Fowler); Some one said that knowledge was true opinion along with definition (logos) (DYDE); He said that true opinion accompanied with rational explanation (Kennedy). Hem İngilizce çevirilerdeki ifadeleri hem de metinsel bağlamı dikkate alarak, akılsal açıklama ifadesinin, metinde kastedilen anlam için, daha uygun bir karşılık olacağını düşünüyorum. Bu nedenle bunu kullanmayı seçtim. Ayrıca bakınız, 31. not. 2

ses çıkarırlar; ama hiçbir açıklamaları yoktur. Bu yanıt üzerine Sokrates, bilgi hakkında bir noktanın böylece aydınlandığını söyler ve öğenin, yani harfin bilinemez ama hecenin bilinir olduğu sözünün doğru olarak tanıtlanmış olduğunu belirtir. O, bunu Theaitetos a da onaylatır. Sokrates, bu kez hece üzerine sorusunu ileri sürer ve özet olarak şöyle der: Hece iki harften ibaretse iki harf diye mi, harfler ikiden çoksa bütün harfler diye mi, yoksa harflerin birleşmesinden oluşmuş belirli bir bütün şekil diye mi alınmalıdır? (203a-c). Bu soruya Theaitetos un yanıtı, bütün harfler biçiminde olur. Bunun üzerine Sokrates şu soruyu sorar. SO yu tanıyan bir kişi aynı zamanda iki harfi de tanır mı? Theaitetos bu kişinin iki harfi de, yani S ile O yu tanıyacağını onaylar. Bu kez şu soru gelir. Öyleyse o, ayrı ayrı her birinin (each) bilgisizi olmasına ve onların hiçbirini bilmemesine karşın, onların ikisini (both) nasıl bilebilir? 4 Theaitetos, bunun saçma bir şey olacağını söyler. Buna karşılık Sokrates, şöyle der: İkisini (both) bilmek (know) için her birini (each) bilmek gerekli ise, heceyi bilmek için önceden harflerin her birinin bilinmesi gerekir. 5 Yani, SO hecesini bilmek için, önceden bu hecenin her bir harfini tek başına (S ile O) bilmek gerekir (203c-e). Bu ifadelerden sonra Sokrates, soruna şöyle yaklaşır: Olasılıkla ki hecenin bir sıra harfler değil de, başlı başına bir anlamı olan ve harflerden başka bir şey olan, harflerden oluşan ve bir tek bütün diye alınması gerekir. Theaitetos bunun daha doğru olacağını ifade eder. Yani hece harflerden oluşur, ama kendi başına bir anlama sahip olur. Başka bir ifadeyle hece, kendisinde bir anlama sahip olan bir bütündür. Öyleyse hece birbirine uygun öğelerden oluşan bir tek toplu bir bütündür. 6 Başka bir ifadeyle hece, birbirine uygun elementlerin bir araya gelmesiyle meydana gelen bir tek formdur/ideadır veya kendine özgü bir tür sınıftır ya da genel bir formdur (biçim). Sokrates e göre bu, bütün harflerde ve başka bu gibi durumların tümünde de böyledir. O halde bu formun veya 4 Bu ifadede İngilizce çeviriler esas alındı (Paley, Fowler, DYDE, Kennedy). 5 Ayrıca İngilizce çevirilere bakınız, (Paley, Fowler, DYDE, Kennedy). Bununla birlikte bu çevirilerde de (Paley, Fowler, Kennedy) bu cümlenin her yerinde know sözcüğü kullanılır. 6 İngilizce çevirilerde şöyledir: Hece (syllable) veya birleşim (combination), farklı sıralanmış öğelerden (elements) kaynaklanan bir tek formdur (a single form) [Fowler]; a syllable is, a class of its own peculiar kind resulting from the union of the several composing elements (Paley); the compound (bileşim) is a single idea resulting from each several combination of harmonious elements (DYDE); The syllable is one general form arising from the harmonious adaptation of the several elements (Kennedy). 3

ideanın parçaları olmaması gerekir. Çünkü onun parçaları olursa, bütün (whole) de parçaların toplamı olur. Bu noktada Sokrates, Theaitetos tan soru yoluyla şöyle bir onay ister: Parçalardan oluşan bir bütünün (whole), parçalardan/parçalarından farklı bir kavram (notion) veya bir tek form (a single form) olduğu düşüncesinde misin? Theaitetos bunu onaylayınca, ona hemen şu sorulur: Toplam (all) ile bütün (whole), aynı mıdır, yoksa biri diğerinden başka mıdır? Theaitetos bunların birbirlerinden başka olduklarını söyler. Bu yanıttan sonra Sokrates, bu düşüncenin doğru olup olmadığını ele alır ve şu soruyu sorar: Toplam (sum/all) ile tekil toplamı (all in the singular) 7 arasında bir ayrım var mıdır? Örneğin bir, iki, üç, dört, beş, altı ya da iki kere üç (2 3), üç kere iki (3 2), dört ve iki (4+2) veya üç, iki ve bir (3+2+1) derken bütün bunlarda aynı sayıdan mı, yoksa başka sayılardan mı söz edilir? Buna yanıt olarak Theaitetos aynı sayıdan söz edildiğini belirtir. Yani altı sayısından söz edilir. Bu durum ise, ifade şekillerinin her birinde toplam olan altı (all the six) sayısından söz edildiğini gösterir. Buna göre de toplamdan (all) söz edildiğinde bir şeyden (one thing) söz edilmiş olmaz. 8 Öyleyse sayılardan oluşan şeylerde toplam ile tekil toplamı aynı şeydir. Bu durum, dönüm sayısı (the number of the acre) ve dönüm (the acre) ifadeleri için de geçerlidir. 9 Yani bu ifadeler aynı şeyi belirtirler. Aynı şekilde ordunun sayısı da ordu ile aynıdır. Bu türlü her şey böyledir. Çünkü her şeyin sayısının bütünü, varlığının bütünü demektir (203e-204d). Sokrates, konuyu şu soruyla devam ettirir: Bir şeyin sayısı, parçalarından başka bir şey midir? Theaitetos hayır yanıtını verince başka bir soru şöyle gelir. Parçalara sahip olan her şey, parçalardan meydana gelmez mi? Theaitetos a göre bu açıktır (204e). Sonraki soru da şöyledir: Parçaların toplamının (all the parts), toplamı (the all) oluşturdukları kabul edildiğine göre, tüm sayı da (the entire number) toplam (the all) 7 Bu kavramlar Gökberk çevirisinde toplam ve hepsi olarak yer alır. İngilizce çevirilerde ise şöyledir: all the ciphers of a sum differ from the sum total? (Paley); Is there any difference between all in the plural and all in the singular (Fowler); Is there also a difference between all and the all? (DYDE); is there any difference between all (plural) and the all (singular)? (Kennedy). 8 Bu cümlede Kennedy çevirisi esas alındı (Again, when we speak of all, do we not speak of one thing). Cümle diğer iki çeviride de şöyledir: When we speak of all do we not speak of all of some one thing? (DYDE); And again do we not speak of one thing when we speak of them all? (Fowler). 9 Bakınız, Kennedy çevirisi. 4

olmaz mı? 10 Theaitetos bu soruya ise evet yanıtını verir. O halde Sokrates e göre, bütün (whole), parçalardan oluşmaz. Çünkü eğer o, parçalardan oluşsaydı o zaman toplam (the all) olurdu. 11 Bu Theaitetos tarafından mantıklı görülünce bu kez şu soru doğar: Parçası, bütünden başka olan bir şeyin, parçası olabilir mi? Theaitetos un yanıtı evet toplamı (of the all) olabilir şeklinde olur. Burada toplam ile bütün arasındaki ayrıma dikkat çekilir. Burada başka bir soru şöyle gelir. Ama kendisinden bir şey eksik olmadıkça toplam (the all) gene toplam (all) değil midir? Sokrates in sorusu bu kez şöyledir. Ama hiçbir şeyi eksik olmayan bir şey, bütün (whole) olmaz mı? Çünkü bir şey eksik olunca ne bir bütün (a whole) ne de bir toplam (an all) olur ki, bunların her biri eşit ölçüde aynı parça birleşiminden oluşmuşlardır. Bu son iki sorudan sonra Theaitetos toplam ile bütün arasında bir fark göremediğini belirtir. Bunun üzerine Sokrates şöyle der: Parçaların olduğu yerde, bütünün ve toplamın, parçaların toplamı olduğunu söylememiş miydik? Theaitetos bunu kesin bir şekilde onaylar (204e-205a). Bütün bunlardan sonra Sokrates yeniden hece ve harf konusuna döner. Ona göre eğer hece, harflerin (letters) kendisi değilse, harfleri parçaları olarak içine alması olanaksız olmaz mı; ya da onlarla aynı ise, bilinmek bakımından aynı düzeyde olmaz mı? Theaitetos un buna yanıtı evet olur. Bunun üzerine Sokrates şu soruyu ileri sürer. Eğer harfler hecenin parçaları değilse, bunun harfleri olmayan hangi başka bir şeyin, hecenin parçaları olacağını söyleyebilir misin? Daha açık bir ifadeyle, eğer harfler hecenin parçaları değilse, o (hece) ne gibi parçalara sahiptir? 12 Bu soruya Theaitetos bilemem yanıtını verir ve şöyle der: Eğer bir kez hecenin parçalara sahip olduğunu kabul ettikten sonra, harfleri bir yana bırakarak, parçalar olarak başka şeyler aramak gülünç olur. 13 Bu ifadelerden sonra Sokrates in çıkarsaması şöyle olur. Öyleyse bu görüşe veya tanıta göre hece, parçalar olmaksızın bir tek genellik (a single generality) veya bölünmez bir form olmalıdır 14 (205a-c). Bu ifadelerden sonra Sokrates, ilk başta söz ettiği şeyi anımsatır, şöyle ki: Başka şeylerin oluştuğu ilk öğeler (elements) için akılsal bir açıklama (rational explanation) 15 10 Kennedy çevirisi esas alındı. Ayrıca bakınız, Fowler ve DYDE. 11 Bakınız, Kennedy, Fowler ve DYDE. 12 Bu çeviri için bakınız, DYDE. 13 Bakınız, Fowler. 14 Bakınız, Kennedy ve DYDE. 15 Bakınız, Fowler. 5

veya bir tanım (definition) 16 yoktur. Çünkü bunlar kendilerinde (by itself) bileşik değildirler (uncompounded) 17. Ayrıca onlara, başka ve yabancı olan dır (is) 18 ve bu (this) 19 terimlerini uygulamak da doğru olmaz. 20 Bu nedenle ilk öğeler irrasyonel/akıl dışı (irrational) 21 veya tanımsız (undefinable) 22 ve bilinemezlerdir (unknowable) (205c). Sokrates bu anımsatıcı konuşmasından sonra Theaitetos a şunu sorar. Öğeyi yalın (simple) ve bölünemez (indivisible) kılan, bundan başka bir neden midir? Buna yönelik Sokrates, kendisi olarak başka bir neden göremediğini belirtir. Aynı şekilde Theaitetos da bunu dile getirir. Buna göre, eğer hece parçalara sahip değilse ve genel bir kavramsa (general notion) o zaman, o da öğe olarak aynı sınıfa ait olur. 23 Başka bir ifadeyle, eğer hece parçalara sahip değilse ve bir tek formsa (a single form), o da harfle aynı sınıfa (the sama class) düşer. 24 Eğer, hece birçok harfe sahipse ve -harfler onun parçaları olarak- belli bir bütünse (whole), heceler ile harfler bilinebilmede ve ifade edilebilmede eşit derecededirler. Çünkü parçalar toplamı (all the parts) ile bütün aynılığı meydana çıkarmıştır. 25 Ama eğer o (hece), bir ve bölünemez ise, o zaman hem hece hem de harf tanımlanamaz (undefinable) 26 ve bilinemez olmada eşit derecede olurlar. Çünkü aynı neden, onların her ikisini de böyle yapar. Öyleyse hecenin bilinebilir ve ifade edilebilir, ama harf için ise bunun tersi olduğu söylenirse, bu kabul edilemez. 27 Bununla birlikte Sokrates e göre deneyimle bilinen harflerden ve hecelerden başkaları hakkında bir sonuç çıkarmak istenirse, denebilir ki bileşiklere göre öğeler bir konunun tam bir şekilde 16 Bakınız, Kennedy. 17 Bu kullanım için bakınız, Kennedy ve DYDE. Bu çevirilerde Türkçe ye bileşik olarak çevrilen compound sözcüğü kullanılır. Fowler de ise composite sözcüğü yer alır. 18 Fowler çevirisinde be (olmak), Paley de ise being (varlık) olarak geçer. İlgili yer için bu kavramlar da düşünülebilir. 19 Bakınız, Fowler ve Kennedy. 20 Bu çeviri için bakınız, Kennedy. 21 Bu cümlenin çevirisi için bakınız, Fowler. 22 Bakınız, Kennedy. 23 Bakınız, Kennedy. 24 Bakınız, Fowler. 25 Bakınız, Kennedy, Fowler ve Gökberk. 26 Fowler çevirisinde irrational (irrasyonel/akıl dışı) olarak karşılanır. Gökberk ve DYDE çevirilerinde ise ifade edilemez olarak geçer. Yukarıda da bu şekilde geçmişti. Burada bu ifade de uygun düşebilir. 27 Bakınız, Gökberk, Kennedy ve Fowler. 6

öğrenilmesi için daha açık ve daha mükemmel bir bilgiyi olanaklı kılar. Eğer biri bileşiğin 28 bilinir ama öğenin bilinemez olduğunu iddia ederse buna ister istemez saçma denebilir (205d-206b). Sokrates, bu ifadelerden sonra konunun başında ortaya koyulan tanımın araştırılması gerektiğini anımsatır. Bu tanım şöyleydi: Akılsal bir açıklamayla (rational explanation) birleştirilmiş olan doğru sanı, en mükemmel bilgidir. 29 Başka bir ifadeyle en mükemmel bilgi, doğru sanıya (true opinion) akılsal açıklanmanın eklenmesiyle meydana gelir. 30 Bu noktadan sonra Sokrates açıklama veya akılsal açıklama teriminden ne kastedildiğini araştırmaya yönelir. 31 Ona göre şu üç anlamdan biri kastedilir. Birincisi şöyledir: Düşüncenin ses yoluyla fiillerin ve isimlerin yardımıyla ifade edilmesidir; öyle ki sanı, dudaklardan dökülen sesler selinde, tıpkı aynada ve suda olduğu gibi görünür. Sokrates bu birinci anlam üzerinden söz konusu tanımı çözümler. Bu anlama göre, anadan doğma sağır ve dilsiz olmayan herhangi bir kimse daha hızlı ve daha yavaş olmak üzere- bir konu hakkındaki doğru sanısını açığa vurabilir. Bu düşünceye göre, doğru sanısı olan herkeste açıklama veya akılsal açıklama 32 da birlikte bulunur. Bundan dolayı da bilginin, doğru sanıdan başka bir şey olma olanağı yoktur. Bununla birlikte Sokrates e 28 Kennedy çevirisinde hece ve öğeler ikilisi geçer. Fowler çevirisinde compound ve combination eş anlamlı olarak kullanılır. DYDE çevirisinde compound yer alır. Paley çevirisinde ise combination sözcüğüne yer verilir. Türkçe ye compound bileşik, combination ise birleşik olarak çevrilir. 29 That true opinion combined with rational explanation is the most perfect knowledge (Kennedy). 30 The most perfect knowledge arises from the addition of rational explanation to true opinion (Fowler). Diğer üç çeviride de şöyledir: Perfect knowledge is definition conjoined with right opinion (mükemmel bilgi, doğru sanıyla birleştirilmiş tanımdır) [DYDE]; the most perfect knowledge is Right Opinion where you can also give a reason for it (en mükemmel bilgi, kendisi için ayrıca bir neden verilebilen doğru sanıdır) [Paley]; true opinion with a reason is knowledge (bir nedenle birlikte olan doğru sanı bilgidir ) [Campell]. Görüldüğü üzere iki çeviride rational explanation, iki çeviride a reason, bir çeviride de definition ifadeleri geçer. Aslında hepsinin yakın anlamlı ifadeler olduğunu söyleyebilirim. Buna göre bütün bu terimler (akılsal açıklama, neden ve tanım) en genel ifade olması bakımından akılsal açıklama ifadesine indirgenebilir. Diğer yandan burada bu kavramları tek bir anlama indirgemediğimi belirtmek istiyorum. Çünkü açıkça bilinen bir şey olarak, her birinin ayrı bir yeri ve bir ayrımı söz konusudur. Bu nedenle hem en genel ifade olduğunu ve hem de metinsel bağlama uygun düştüğünü düşündüğüm ve ayrıca iki çeviride de yer verildiği için akılsal açıklama deyimini tercih ettim. Son olarak belirtebilirim ki akılsal açıklama, neden ve tanım terimleri, Platon un logos sözcüğüne karşılık olarak verilmişlerdir. 31 Bu cümlenin çevirisi için bakınız, Kennedy ve Fowler. 32 Bu ifadelerin yerine açıklama yetisi veya ifade gücü de konulabilir (Kennedy ve Paley). 7

göre bilgiyi bu şekilde tanımlayan biri, kolaylıkla veya çabukça, saçma konuşmakla suçlanmamalıdır. Çünkü olasıdır ki, o kişi, bu anlamı değil de, herhangi bir şeyle ilgili soru sorana onun öğelerini saymakla yanıt verebilme gücünü kastetmiştir. 33 Burada Sokrates açıklama/akılsal açıklama olarak çevrilen logos sözcüğünün ikinci anlamını açımlamaya çalışır. Sokrates bununla ilgili Theaitetos un isteği üzerine verdiği örnekte şöyle konuşur: Örneğin, Hesidos yük arabasından söz ederken onun yüz parçası olduğunu belirtir. Bunları ben adlandıramam veya betimleyemem ki olasılıkla sen de adlandıramazsın. Eğer bize yük arabasının ne olduğu sorulsa tekerlekler, dingil, üst kısım, oturacak yer ve boyunduruk şeklinde yanıt vermekle yetiniriz. 34 Ama soruyu soran, tıpkı Theaitetos un adı sorulduğunda yanıt olarak heceleri saymakla yetinildiğindeki gibi gülünç bulacaktır. Bu yanıt doğru bir sanıya dayanılarak verilir, ama yanıtı veren kendisinin gramerci olduğunu ve Theaitetos adının gramer bakımından bir açıklamasını verebileceğini sanar. 35 Oysa o, doğru bir sanıyla birlikte öğelerin tam sayımını veremedikçe akılsal bir açıklama vermiş olamaz. 36 Başka bir ifadeyle hiç kimse doğru bir sanıyla (true opinion) bir şeyi öğelerinde tam olarak betimleyemezse bilgi sayılması açısından herhangi bir şeyi tanımlayamaz 37 (206c-207b). Sokrates e göre yukarıdaki örnekte araba hakkında doğru bir sanı vardır. Ama sadece, arabanın yüz parçası yoluyla onun doğasını ayrıntılı olarak verebilen kişi, bu ekleme aracılığı ile doğru sanısına, ayrıca açıklamayı katmış olur. 38 Böylece o, arabanın doğası hakkında tekniksel (technical knowledge) bir bilgiye sahip olur. Bu nedenle de yalnızca bu kişi, öğeler dolayısıyla bütünü tam olarak betimlemiş 39 olur 40 (207c). 33 Bu cümleler için bakınız, Gökberk, Kennedy, Fowler, DYDE ve Paley. 34 Bu cümleler için bakınız, Gökberk, Kennedy ve DYDE. 35 Bakınız, Gökberk. 36 Bu cümle için bakınız, Fowler. 37 Bakınız, Kennedy. 38 Bu çeviri için bakınız, Kennedy. Diğer bir çeviri şudur: Ama arabanın yüz parçasını da sayarak onun özsel doğasını (essential nature of a wagon) tam anlamıyla betimleyebilen kişi, bu fazlalığı dolayısıyla, doğru sanıya akılsal bir açıklama katmış olur (Fowler, Gökberk ve DYDE). Gökberk, doğru sanıya eklenen anlamı, birçok yerde olduğu gibi burada da kanıt diye çevirir. 39 Üç çeviride de describe sözcüğü ya da onun türevleri geçer (Kennedy, Fowler, Paley). 40 Bu çeviri için bakınız, Kennedy, Gökberk ve Fowler. 8

Sokrates, bu ifadelerinden sonra yeniden ad, hece ve harf ilişkisine döner. Onun buradaki uslamlamalarını, pek başarılı olarak göremediğimi ifade edebilirim. Buradaki uslamlamaların, yukarıdaki arabayla ilgili ortaya koyulanlara göre mantıksal bakımdan zayıf olduğunu söyleyebilirim. Çünkü olasılıkla, onun, yukarıdaki örneklerde uzunca işlenen ikinci anlamdaki açıklamaya dayanan doğru sanının, bilgi olmadığını araba örneği üzerinden götürerek sonuçlandırması daha sağlam ve yerinde olurdu. Yine de, onun ad ve hece ilişkisiyle ilgili uslamlamalarını şöyle özetleyebilirim. Herhangi biri, sırasıyla yazarsa harfler yardımıyla betimlemeye sahip olduğu için doğru bir sanıyla Theaitetos yazabilir. Ama o, doğru bir sanıya sahip olması aracılığı ile bilgiye sahip olmadan yazar. O, bunu, doğru sanıyla akılsal açıklamayı birleştirerek yapar. Çünkü o, harfler yoluyla betimlemeye sahip olduğu için yazar ki buna da akılsal açıklama denir. 41 Öyleyse Sokrates e göre akılsal açıklamayla birleşmiş olan doğru sanıya, henüz bilgi denilemez 42 (208b-c). O, bu ifadesinden sonra akılsal açıklamanın üçüncü anlamını ele alır. Bundan önce o, akılsal açıklamanın ilk iki anlamını ele aldı. Birincisi, düşüncenin dilde toplanmasıdır. İkincisi ise biraz önce ele alınan öğeler yoluyla bütüne erişmektir. 43 Üçüncüsüne gelince bu da herkesin düşündüğü, yani konuyu bütün başka şeylerden ayıran bir işaret göstermektir. Buna yönelik Sokrates şöyle bir örnek getirir: Örneğin, Güneş Dünyanın çevresinde dönen göksel cisimlerin en parlağıdır. 44 Yani bir şeyi başka şeylerden ayıran farkı kavrayan kimse, kimilerinin dediği gibi açıklamayı (explanation) da kavrar. 45 Ama bu kimse, ortak olan niteliğe dokunduğunda veya tutunduğunda, onun açıklaması da yalnızca bu ortak olan niteliğe (birçok şeyde bulunan) dayanır 46 (208d-e). Bunlara göre, herhangi bir şey hakkında doğru sanıya sahip olan bir kimse, sanısına bir de söz konusu şeyi, diğer şeylerden ayıran kavrayışını ekler. Böylece o kişi, daha önce sanısına sahip olduğu şeyin bilgisini kazanmış olur 47 (208e). 41 Bakınız, Gökberk, Kennedy ve Fowler. 42 Bakınız, Gökberk, Kennedy ve Fowler. 43 Bakınız, Gökberk, Kennedy ve Fowler. 44 Bakınız, Gökberk, Kennedy ve Fowler, DYDE ve Paley. 45 Bakınız, Gökberk ve Fowler. Kennedy, DYDE ve Paley çevirilerinde ise definition sözcüğü geçer. Bu sözcük Türkçe ye tanım olarak çevrilir, ancak sözlükte onun açıklama anlamı da söz konusudur. Öte yandan Fowler çevirisi burada definition ve explanation sözcüklerini eş anlamlı olarak kullanır. 46 Bakınız, Fowler, DYDE ve Gökberk. 47 Bakınız, Fowler. 9

Sokrates, bu konuyla ilgili başka bir örneği de Theaitetos üzerinden verir. Varsayalım ki Sokrates Theaitetos un doğru bir sanısına sahiptir. Eğer o, sanısına onun açıklamasını (definition or explanation) 48 da eklerse, böylece Theaitetos un bilgisini kazanmış olur. Eğer Sokrates, ona ait bir açıklamaya sahip değilse, yalnızca onun sanısına sahip olur. Sokrates e göre bu açıklama, Theaitetos un ayrımının anlatılması veya yorumlanmasıdır (interpretation) 49. Öyleyse Sokrates, Theaitetos la ilgili yalnızca bir sanıya sahip olursa, onu başka şeylerden ayıran farkı kavrayamaz. 50 Sokrates, bu durumda, Theaitetos a olduğu kadar başkalarına da ait olan yalnızca ortak özelliklerin (common features) bir kavrayışına sahip olur. 51 Böyle bir durumda o, Theaitetos la ilgili sanısında, başkasına ait sanısından daha fazlasına sahip olmaz. Örneğin Sokrates in, bir insan olan ve burnu, gözleri ve ağzı olan birinin Theaitetos olduğunu düşündüğünü varsayalım; bu varsayım, onun Theaitetos u Theodoros tan daha fazla düşünmesini sağlamaz. 52 Ya da Sokrates in bir kişiyi, yalnızca burnu veya gözleriyle değil, ayrıca yassı bir burnu ve dışarıya doğru çıkık gözleriyle düşündüğü varsayıldığında, bu halde Sokrates Theaitetos u kendisinden veya bu özelliklere sahip bir başkasından daha fazla düşünmez 53 (209a-c). Sokrates konuyla ilgili başka bir örneği de şu şekilde ifade eder: Sanıma göre sana özgü olan bu burun yassılığının ve başka özelliklerin izlenimine sahip olana ve bu izlenimi ruhumda saklayana kadar Theaitetos u bir sanı nesnesi olarak düşünemem. Sonra bu hatırlatıcı, (Theaitetos a ait izlenimler), yarın seninle gene karşılaştığımda, belleğimde uyanacak veya canlanacak ve senin hakkında doğru sanıya sahip olmama neden olacak (209d). 54 Sokrates in bu örnekten sonra yaptığı çıkarsama şöyledir: Öyleyse doğru sanı, her bir durumda, farkla ilgili olur. 55 Burada Sokrates, açıklamanın doğru sanıya eklenmesinin 48 Bakınız, Fowler. Kennedy ve DYDE çevirilerinde definition, Paley çevirisinde ise account (or definition) yer alır. 49 Bakınız, Kennedy, Fowler, DYDE. Gökberk te bu cümle şöyledir: fakat açıklama da senin ayrılığının gösterilmesinden ibarettir. 50 Bakınız, Gökberk, Kennedy ve Fowler. 51 Bakınız, DYDE, Kennedy. 52 Çeviri için bakınız, Kennedy, Gökberk ve Fowler. 53 Çeviri için bakınız, Kennedy, Gökberk ve Fowler. 54 Çeviri için bakınız, Fowler ve Gökberk. 55 Bu çeviri için bakınız, Kennedy ve Fowler. Diğer çeviriler ise şöyledir: Right opinion must cover the differences which belong to each thing (doğru sanı, her şeye ait farkları kapsamalıdır) [DYDE]; Onun için, her şey hakkındaki doğru sanı da farka dayanır (Gökberk); It seems then that correct opinion also 10

ne olduğunu sorgular. Eğer onunla, bir şeyi diğerlerinden ayıran bir tarzdaki sanının eklenmesi kastediliyorsa, bu bütünüyle gülünç olur. 56 Başka bir ifadeyle o, bir şeyi geri kalan kısımdan ayıran fark yoluyla bir sanının eklenmesi olarak tanımlanırsa, bu saçma olur. 57 Anladığım kadarıyla bu, bu şekildeki bir sanının doğru bir sanıya eklenmesidir. Böyle bir halde, sanı-her ne kadar bir şeyi diğerlerinden ayıran bir tarzda olsa da- doğru sanıya eklenir. Dolayısıyla sanı sanıya eklenmiş olur. Sokrates e göre yukarıdaki kurala göre ayrımları içeren doğru bir sanıya, ayrımları içeren doğru bir sanının eklenmesi söz konusu olur. 58 Sokrates e göre eğer açıklamayı ekleme emriyle, sadece farkın sanısını değil, farkın bilgisini de ekleyin denirse, bu durumda bilginin en güzel bir tanımı bütün anlamıyla bir maskaralık olmuş olur. 59 Çünkü bilmek, bilgiyi kazanmaktır. 60 Sokrates e göre açıklamayı ekleyin diyen kişiye, bilgi nedir diye sorulsa o, şöyle yanıt verir: Bilgi, farkın bilgisi ile birlikte olan doğru sanıdır. Bilgiyi bu şekilde tanımlayan kişiye göre, açıklamanın eklenmesiyle kastedilen de budur 61 (209d-210a). Bütün bunlardan sonra Sokrates e göre, bilginin tanımını ararken, onu farkın veya başka herhangi bir şeyin bilgisi ile birlikte olan doğru sanı diye tanımlamak tam anlamıyla budalalık olur. 62 Böylece bilgi, ne algıdır (perception) 63 ne doğru sanıdır (true opinion) ve ne de doğru sanıyla birlikte olan açıklamadır (reason or explanation) 64 (210b). Sonuç Bu yazıyla ulaştığım sonuçları bu bölümde şöyle ifade edebilirim. Platon, Theaitetos adlı söyleşisinde bilgi sorunlarını algı, sanı ve açıklama bakımından irdeler. O, bu söyleşide bu terimlerden oluşturulmuş üç bilgi tanımını inceler. Ben, bunlardan will be concerned with the difference in each object (her nesne/şey hakkındaki doğru sanı, ayrıca farkla ilgili olur) [Paley]. 56 Bakınız, Kennedy. 57 Bakınız, Fowler. 58 Bu çeviri için bakınız, DYDE. 59 Bu çeviri için bakınız, DYDE ve Gökberk. 60 Bakınız, Kennedy, Fowler ve Gökberk. 61 Bakınız, Kennedy, Fowler ve Gökberk. 62 Bakınız, Kennedy, Fowler ve Gökberk. 63 Bakınız, Gökberk ve Fowler. Kennedy ve DYDE çevirisinde ise sensible perception terimi geçer. 64 Bakınız, Fowler ve Kennedy. 11

sonuncusunu veya üçüncüsünü çözümlemeye çalıştım. Bu tanım şöyleydi: Bilgi, akılsal açıklamayla veya açıklamayla birlikte olan doğru sanıdır. Platon bu tanımı birçok açıdan incelemeye alır. O bu bağlamda bu tanımı çelişmezlik yasasını ilke alarak sınamaya çalışır. Platon un bu ve diğer iki tanıma yönelik sonuç yargısı olumsuzdur. Buna göre bilgi, ne algıdır ne doğru sanıdır ve ne de doğru sanıyla birlikte olan açıklamadır. Ona göre bu tanımlar yanlıştır. Çünkü bunlar, kendilerinde, mantıksal bakımdan kusurludurlar. Onun burada izlediği yöntemi çürütme yoluyla gerçekleştirilen tanıtlama olarak görebiliriz. Dolayısıyla Platon bu tanımı tanıtlamalarla çürütmeye çalışmaz. O, Sokrates karakterini ve onun diyalektiğini kullanarak söz konusu tanımı ileri sürenleri konuşturur ve onların mantıklı konuşup konuşmadıklarını göstermeye çalışır. Dolayısıyla onun tanıtlama yöntemi kendini burada çürütme yoluyla gösterir. Bu söyleşide Theaitetos un öne sürdüğü iki tanım çürütülünce o, başkasından duymuş olduğu tanımı şöyle dile getirir. Bilgi, akılsal açıklamayla birlikte olan doğru sanıdır. Bu tanıma göre açıklamadan yoksun olanın, bilgiyle hiçbir ilişkisi yoktur. Dolayısıyla akılsal açıklamaya sahip olan bilinebilir, ama ondan yoksun olan ise bilinemez. Bunu Theaitetos da onaylar. Bunun üzerine Sokrates, söz konusu tanımı öğe ve bileşik ilişkisi üzerinden incelemeye alır. O, böylece açıklamanın veya akılsal açıklamanın bilgi ile ilişkisinin ne olduğunu araştırmayı amaçlar. Bu bağlamda Sokrates, ilkin Theaitetos a şu soruyu sorar: Hecelerin açıklandığı ama harflerin açıklanmadığı doğru mudur? O, bunu onaylar. Çünkü ona göre bir öğe gene bir öğe ile ifade edilemez. Öyleyse harflerin açıklanamaz olduğu doğrudur. Bunun üzerine Sokrates, böylece öğenin, yani harfin bilinemez, ama hecenin bilinebilir olduğu sözünün doğru olarak tanıtlanmış olduğunu belirtir. Bu noktadan sonra Sokrates, ona, hecenin harflerle ilişkisi açısından nasıl adlandırılması gerektiğini sorduktan sonra şöyle bir sonuca varır. Heceyi bilmek için, önceden bu hecenin her bir harfini tek başına bilmek gerekir. Bu durumda harf de tek başına açıklanamadığı için, hece de bilinemez. Böylece Theaitetos un harf açıklanamaz, ama hece açıklanabilir görüşü boşa çıkar. Başka bir bakımdan Theaitetos un söz konusu düşüncesi şu şekilde de çürütülmüş olur. Burada Sokrates hecenin bir sıra harfler değil de birbirine uygun öğelerin bir araya gelmesiyle meydana gelen bir tek form/idea olarak görülmesi gerektiğini söyler. O, bu bağlamda parça, bütün, toplam, tekil toplamı gibi kavramlar arasındaki ilişkiyi uzunca incelemeye alır. Bunun sonucunda, onun vardığı sonuçları özetle şöyle belirtebilirim. 12

Eğer hece parçalara sahip değilse ve bir tek formsa, o da harfle aynı sınıfa düşer. Eğer, hece birçok harfe sahipse ve -harfler onun parçaları olarak- belli bir bütünse, heceler ile harfler bilinebilmede ve ifade edilebilmede eşit derecededirler. Öyleyse hecenin bilinebilir ve ifade edilebilir, ama harf için ise bunun tersi olduğu söylenirse, bu kabul edilemez. Bu düşünceye göre, hece de bir bütün olarak harf gibi bir öğe olur. Hece bu biçimde olduğu için, onun hakkında da bir açıklama getirilemez. Böylece Theaitetos un görüşü çürütülmüş sayılır. Çünkü o daha önce hecenin (bileşik) açıklanabilir, ama harfin -öğe olduğundan dolayı- açıklanamaz olduğunu söylemişti. Oysaki hece bir tek form/idea olduğu için, o da harf gibi bir öğedir. Dolayısıyla o da açıklanamaz. Sokrates bu noktadan sonra açıklama veya akılsal açıklamadan neyin kastedildiğini araştırmaya yönelir. Ona göre açıklama ifadesinden, şu üç anlamdan biri kastedilir. Birincisi, düşüncenin dile getirilmesi veya ifade edilmesidir. İkincisi, öğeler yoluyla bütüne erişmektir. Üçüncü ise bir şeyi diğer şeylerden ayıran bir farkın gösterilmesidir. Açıklamanın birinci anlamına göre doğru sanısı olan herkeste açıklama da birlikte bulunur. Bundan dolayı da bilginin doğru sanıdan başka bir şey olması olası değildir. Bu anlama göre doğru sanının ifade edilmesi açıklama demektir. Sokrates bunun üzerinde fazla durmaz. İkinci anlamda da öğelerin sayılması yoluyla bütüne ulaşma söz konusu olur. Buna göre öğelerin tam sayımı verilmedikçe akılsal bir açıklama yapılmış olmaz. Örneğin, bir yük arabasının bütün parçaları sayılabildiği takdirde bir açıklama verilmiş sayılır. Sokrates e göre yalnızca, arabanın yüz parçası yoluyla onun doğasını ayrıntılı olarak verebilen kişi, bu ekleme aracılığı ile doğru sanısına, ayrıca açıklamayı katmış olur. Böylece o, arabanın doğası hakkında tekniksel (technical knowledge) bir bilgiye sahip olur. Bu nedenle yalnızca bu kişi öğeler dolayısıyla bütünü tam olarak betimlemiş olur. Sokrates in burada bilginin değil, betimlemenin olduğuna dikkat çeker. O, bu ikinci anlamı bir de ad, hece ve harf ilişkisi bakımından inceler. Sokrates doğru sanının bu anlamdaki açıklamayla birleştirilmesini henüz bilgi olarak görmez. Açıklamanın üçüncü anlamında ise farkın bilgisi söz konusuydu. Buna göre bir şeyi başka şeylerden ayıran farkı kavrayan kimse, açıklamayı da kavramış olur. Herhangi bir şey hakkında doğru sanıya sahip olan kişi, sanısına bir de sanı nesnesini diğer şeylerden ayıran kavrayışını ekler. Böylece bu kişi daha önce sanısına sahip olduğu şeyin bilgisini de kazanmış olur. Örneğin varsayalım ki biri, Güneş hakkında doğru bir sanıya sahiptir. Bu kimse, Güneş i diğer göksel cisimlerden en parlak niteliği ile ayırt ettiğinde, onunla 13

ilgili doğru sanısına, ayrıca açıklamasını da eklemiş olur. Öte yandan bu kişi fark olarak ortak bir niteliği kavradığında, onun açıklaması da yalnızca bu ortak niteliğe dayanır. Yani onun kavradığı nitelik birçok şeyde bulunan bir şeydir. Sokrates bu konuyla ilgili olarak bir örnek de Theaitetos üzerinden verir. Örneğin Sokrates in, bir insan olan ve burnu, gözleri ve ağzı olan birinin Theaitetos olduğunu düşündüğünü varsayalım; bu varsayım, onun Theaitetos u Theodoros tan daha fazla düşünmesini sağlamaz. Çünkü Sokrates, Theaitetos u başkalarında da olan özelliklerle düşündüğü için, o onunla ilgili sanısında, Theodoros hakkındaki sanısından daha fazlasına sahip değildir. Bu durumda Sokrates in Theaitetos sanısı, Theodoros sanısından daha güçlü değildir. Çünkü onun, Theaitetos u başkalarından ayıran özellikler olarak düşündüğü nitelikler, Theodoros ta da vardır. Sokrates son olarak açıklamanın, doğru sanıya eklenmesinin ne anlama geldiğini ele alır. Eğer açıklamanın eklenmesi ile bir şeyi diğerlerinden ayıran bir tarzdaki sanının eklenmesi kastediliyorsa, bu bütünüyle gülünç olur. Çünkü bu durumda farkın bilgisine yönelik olan sanı, doğru sanıya eklenmiş olur. Dolayısıyla da sanı sanıya katılmış olur. Sokrates e göre eğer açıklamayı ekleme sözüyle, yalnızca farkın sanısını değil, farkın bilgisini de ekleyin denirse, böyle bir ifade, bilginin tanımına yönelik çok saçma olur. Ona göre açıklamayı ekleyin diyen kişiye, bilgi nedir diye sorulsa o, şöyle yanıt verir: Bilgi, farkın bilgisi ile birlikte olan doğru sanıdır. Bilgiyi bu şekilde tanımlayan kişiye göre, açıklamanın eklenmesiyle kastedilen de budur. Kısaca açıklamanın eklenmesi, herhangi bir sanı nesnesi hakkındaki ayırıcı nitelik bilgisinin, aynı sanı nesnesine ilişkin olan doğru sanıya katılması demektir. Başka bir ifadeyle açıklamanın eklenmesi ile belirli bir nesneye ilişkin ayrım bilgisinin, gene bu aynı nesne hakkındaki doğru sanıya katılması kastedilir. Bütün bu nedenlerle Sokrates e göre, bilginin tanımını ararken, onu farkın veya başka herhangi bir şeyin bilgisi ile birlikte olan doğru sanı diye tanımlamak tam anlamıyla budalalık olur. Böylece bilgi, ne algıdır ne doğru sanıdır ve ne de doğru sanıyla birlikte olan açıklamadır. KAYNAKLAR Arslan, Ahmet, İlkçağ Felsefe Tarihi-Sofistlerden Platon a-, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2006. Copleston, Frederick, Platon, (çev., Aziz Yardımlı), İdea, İstanbul, 1998. Hegel, G. W. F., Felsefi Bilimler Ansiklopedisi I Mantık Bilimi, (Çeviri ve Sunuş: Aziz 14

Yardımlı), İdea yayınevi, İstanbul, 2004. Platon, Theaitetos (çev: Macit Gökberk), Diyaloglar 2 içinde, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1996. Platon, The Theaetetus of Plato (çev: Benjamin Hall Kennedy), Cambridge: At The University Press, London, 1881. Platon, The Theaetetus of Plato (çev: Lewis Campbell), Oxford, 1883. Platon, The Theaetetus of Plato (çev: S. W. DYDE), London, 1899. Platon, Plato Theaetetus Sophist (çev: H. N. Fowler), London, 1961. Platon, The Theaetetus of Plato (çev: F. A. Paley), London, 1875. 15