Uluslar Arasında Küresel Diyalog ve Barış İçinde Birarada Yaşama ve Uluslararası Terörizmin Getirdiği Tehditler üzerine Bakü Bildirisi*



Benzer belgeler
11 EYLÜL SALDIRISI VE YENİ DÜNYA: SOĞUK BARIŞ DÖNEMİ

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

TÜRKİYE - POLONYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara Karşı Filistin Halkının Tutumu (Anket)

TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1

İÇİNDEKİLER EDİTÖR NOTU... İİİ YAZAR LİSTESİ... Xİ

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

ULUSLARARASI FİLİSTİN ZİRVESİ 2018

Vizyon Siyasi Kalkınma Merkezi tarafından düzenlenen Filistin Ulusal Projesi Görüşler ve Perspektifler Sempozyumu Filistin in çeşitli kesimlerinden

İÇİNDEKİLER. YAZAR HAKKINDA... v SÖZE BAŞLARKEN...vii İÇİNDEKİLER... xv KISALTMALAR LİSTESİ...xxi GİRİŞ... 1

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI

Suriye İnsan Hakları Ağı (SNHR), Suriye de insan hakları ihlallerinin

YENİ YAYIN ULUSLARARASI ÖRGÜTLER HUKUKU: BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SİSTEMİ

ABD - AB SERBEST TİCARET ANLAŞMASI Ve TÜRKİYE ÜZERİNE ETKİLERİ

KUZEYDOĞU ASYA DA GÜVENLİK. Yrd. Doç. Dr. Emine Akçadağ Alagöz

1 1. BÖLÜM ASKERLİKTE ÖZELLEŞTİRMENİN TARİHİ

1. BÖLÜM KAVRAM, TARİHÇE VE KAVRAMLAR ARASI İLİŞKİLER BAĞLAMINDA KENDİ KADERİNİ TAYİN

İSİPAB Dördüncü Müslüman Kadın Parlamenterler Konferansı Raporu nun Sunumu

Bildirge metninin geniş çapta dağıtımının arzu edilir olduğunu düşünerek,

4. ULUSLARARASI ORTA DOĞU KONGRESİ

ÖRNEK SORU: 1. Buna göre Millî Mücadele nin başlamasında hangi durumlar etkili olmuştur? Yazınız. ...

İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI

Türkiye Özelinde Kamu Diplomasisinin İşlevi ve Yöntemleri Türkiye nin Kamu Diplomasisi Aktörleri Türkiye nin Kamu Diplomasisi Aktörleri

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016

Namus adına kadınlara ve kızlara karşı işlenen suçların ortadan kaldırılmasına yönelik çalışma

Kerkük, Telafer, Kerkük...

BM Güvenlik Konseyi nin Yeniden Yapılandırılması

Bilmek Bizler uzmanız. Müşterilerimizi, şirketlerini, adaylarımızı ve işimizi biliriz. Bizim işimizde detaylar çoğu zaman çok önemlidir.

ITU Maritime Faculty-MSC.2016 International Organisations

KAMU POLİTİKASI BELGELERİ

TÜRKİYE - FRANSA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye Salonu

TÜRKİYE - ARJANTİN YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

187 SAYILI İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİNİ GELİŞTİRME ÇERÇEVE SÖZLEŞMESİ, 2006

DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ

ALT BAŞLIKLAR DİPLOMASİ. -Sosyal Medya ve Diplomasi. -Kamu Diplomasisinin Gelişimi. - Diplomasinin 11 Eylülü : Wikileaks. -Önleyici Diplomasi

Dr. Öğr. Üyesi İsmail SAFİ

TÜRK - ARAP STRATEJİK DİYALOG PROGRAMI

IV. Uluslararası Türk-Asya Kongresi Sonuç Raporu

JANDARMA VE SAHİL GÜVENLİK AKADEMİSİ GÜVENLİK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI GÜVENLİK VE TERÖRİZM YÜKSEK LİSANS PROGRAMI DERSLER VE DAĞILIMLARI

CEZA HUKUKU- ULUSLARARASI HUKUK. Dr.Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

Yrd. Doç. Dr. AHMET HAMDİ TOPAL. KTÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası Hukuk Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

Siber Savaş ve Terörizm Dr. Muhammet Baykara

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

İkrime Sabri: Mescidi Aksa nın. Bir Karışından Bile Taviz Vermeyiz

KGAÖ NÜN KOLEKTİF GÜVENLİK SİSTEMİ

İş Yeri Hakları Politikası

TÜRK - ARAP İLİŞKİLERİ ÇOK BOYUTLU GÜVENLİK İNŞASI

Sayın Yönetim Kurulu Üyesi/ ve Meclis Üyesi Arkadaşlarım,/

VİZYON BELGESİ (TASLAK) TÜRKİYE - MALEZYA STRATEJİK DİYALOG PROGRAMI Sivil Diplomasi Kapasite İnşası: Sektörel ve Finansal Derinleşme

Kuzey Irak ta Siyasi Dengeler ve Bağımsızlık Referandumu Kararı. Ali SEMİN. BİLGESAM Orta Doğu ve Güvenlik Uzmanı

İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ İKTİSDİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ ULUSLARARASI İLİŞKİŞLER BÖLÜMÜ LİSANS PROGRAMI

Siber Savaşın Hukuki Boyutu. SG 507 Siber Savaşlar Güz 2014 Yrd. Doç. Dr. Ferhat Dikbıyık

Öğretmenlik Meslek Etiği. Sunu-2

25. YILINDA HOCALI SOYKIRIMI ULUSLARARASI SEMPOZYUMU

ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U)

HALK İRADESİNE KARŞI DARBE SÜRECİNİN GÖLGESİNDE DÜNYA KONFERANSININ SONUÇ BİLDİRİSİ

TÜRKİYE - İTALYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

Sayın Büyükelçiler, Değerli Kongre üyeleri, Çok değerli dostum Sayın Zügayir ve Brosh, Kıymetli basın mensupları,

4. TÜRKİYE - AVRUPA FORUMU

Güncel Jeo-Politik ve D-8 Cuma, 08 Aralık :55

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO. Adalet Programı Adalet Meslek Etiği Dersleri

SAYIN BASIN MENSUPLARI;

MEVLÜT GÖL KARŞILAŞTIRMALI HUKUKTA ANAYASA BAŞLANGIÇLARININ SEMBOLİK VE HUKUKİ DEĞERİ

DURAP 20 OCAK - 04 ŞUBAT

TÜRK DIŞ POLİTİKASINDA GÜÇ KULLANMA SEÇENEĞİ ( )

EGE ÜNİVERSİTESİ S.K.S DAİRE BAŞKANLIĞI Ege Üniv. Kampüsü Bornova/İZMİR-TURKEY

İÇİNDEKİLER (ÖZET) ve YAZARLAR LİSTESİ

PINAR ÖZDEN CANKARA. İLETİŞİM BİLGİLERİ: Doğum Tarihi: E-Posta: EĞİTİM BİLGİLERİ: Doktora/PhD

ULUSLARARASI ÖRGÜTLER

ÜNİTE:1. Sosyolojiye Giriş ve Yöntemi ÜNİTE:2. Sosyolojinin Tarihsel Gelişimi ve Kuramsal Yaklaşımlar ÜNİTE:3. Kültür ve Kültürel Değişme ÜNİTE:4

Siyaset Sosyolojisi Araştırma Konusu Nedir Siyaset Nedir Siyasi Olan Devlet Nedir Devlet türleri Devletsiz siyaset olur mu

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

Politika; (Latince kökenli) Şehir yaşamı ve bu yaşamı düzenleme anlamındadır.

2. Gün: Stratejik Planlamanın Temel Kavramları

Terörle Mücadele Mevzuatı

İnsanların kurduğu bireysel ve toplumsal ilişkilerin temelini oluşturan değerleri, normları, kuralları, doğru-yanlış ya da iyi-kötü gibi ahlaksal

ÇOCUK HAKLARI HAFTA 2

UNESCO Sosyal ve Beşeri Bilimler Sektörü. Sema AKMEŞE/ İrem ALPASLAN UNESCO Türkiye Millî Komisyonu Sosyal ve Beşeri Bilimler Sektör Uzmanı

Kadına YÖNELİK ŞİDDET ve Ev İçİ Şİddetİn Mücadeleye İlİşkİn. Sözleşmesi. İstanbul. Sözleşmesİ. Korkudan uzak Şİddetten uzak

T.C. YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Basın Bürosu Sayı: 19

VİZYON BELGESİ (TASLAK)

İÇİMİZDEKİ KOMŞU SURİYE

Rekabet Hukuku (LAW 336) Ders Detayları

facebook.com/salthukuk twitter.com/salt_hukuk 1 İçindekiler Milletlerarası Hukuk Çift-İ.Ö. 2. Dönem - Part 5 Pratik

AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AZERBAYCAN MİLLİ GÜVENLİK STRATEJİSİ BELGESİ

YÖNETİŞİM NEDİR? Yönetişim en basit ve en kısa tanımıyla; resmî ve özel kuruluşlarda idari, ekonomik, politik otoritenin ortak kullanımıdır.

Hasankeyf ve Dicle Vadisi Sempozyumu Sonuç Bildirgesi

IRKÇILIK VE HOŞGÖRÜSÜZLÜĞE KARŞI AVRUPA KOMISYONU

SCA Davranış Kuralları

KAMU DİPLOMASİSİ ARACI OLARAK ÖĞRENCİ DEĞİŞİM PROGRAMLARI VE TÜRKİYE UYGULAMALARI. M. Musa BUDAK 11 Mayıs 2014

Türk ve Alman Bak fl Aç s ndan ran daki Geliflimin Güvenlik Politikas Boyutlar

Sudan'da Türk-Sudan İlişkileri Sempozyumu düzenlendi

İLTİCA HAKKI NEDİR? 13 Ağustos 1993 tarihli Fransız Ana yasa mahkemesinin kararı uyarınca iltica hakkinin anayasal değeri su şekilde açıklanmıştır:

ANAYASAL ÖZELLİKLER. Federal Devlet

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Türk Elitlerinin Türk Dış Politikası ve Türk-Yunan İlişkileri Algıları Anketi

İSLAM ÜLKELERİNDE NÜFUS ÖNGÖRÜLERİ 2050 ARALIK 2011

151 NOLU SÖZLEŞME KAMU HİZMETİNDE ÖRGÜTLENME HAKKININ KORUNMASI VE İSTİHDAM KOŞULLARININ BELİRLENMESİ YÖNTEMLERİNE İLİŞKİN SÖZLEŞME

Transkript:

Uluslar Arasında Küresel Diyalog ve Barış İçinde Birarada Yaşama ve Uluslararası Terörizmin Getirdiği Tehditler üzerine Bakü Bildirisi* Giriş Otuz yıldan daha uzun süre önceki kuruluşundan bu yana, Uluslararası Gelişme Örgütü sürekli olarak uluslar arasında barış içinde birarada yaşamanın temel unsurlarını vurgulamıştır. Soğuk Savaş ın sona ermesinden sonra uluslararası ilişkilerde görülen paradigma değişikliğine rağmen, uluslararası barış ve güvenliğin temel koşulları ideolojik Doğu-Batı çatışması zamanından günümüzün uygarlıklar arası çatışma (ki büyük ölçüde tek kutuplu küreselleşme dünya düzeninden kaynaklanmaktadır) dönemine kadar değişmemiştir. Barış içinde birarada yaşama, devletler, uluslar ve halklar arasında uygar davranış biçiminin sine qua non koşulu olarak, başkalarının değer sistemlerinin -her uygarluğun dinsel, siyasi, toplumsal ve ekonomik yaşama biçiminin temelinde bu değer sistemi bulunmaktadır- karşılıklı olarak kabul edilmesine dayanmaya devam etmektedir. Devletler arası ilişkiler düzeyinde, bu tavır Birleşmiş Milletler Antlaşması nın ve genel uluslararası hukukun temel normlarından biri olan müdahale etmeme ilkesinde ifadesini bulmaktadır. Uluslararası İlerleme Örgütü, Ulusların Kültürel Yönden Kendilerini Anlamaları (Innsbruck/Avusturya, 29 Temmuz 1974) üzerine yapılan Uluslararası İlerleme Örgütü konferansı katılımcıları tarafından kabul edilen kararı doğrulayarak, İslam da ve Hıristiyanlıkta Tektanrıcılık Kavramı (Roma, 19 Kasım 1981) ve Uygarlıklar- Çatışma ya da Diyalog? (Innsbruck/Avusturya, 8 Haziran 1998) I.P.O. uluslararası uzmanlar toplantılarında ulaşılan sonuçları doğrulayarak, I.P.O. Başkanı nın Avrupa da Müslüman-Hıristiyan Bağları: Geçmiş, Bugün ve Gelecek (Kuala Lumpur, Malezya, 2 Eylül 1996) toplantısında yaptığı açış konuşmasında dile getirdiği İslam-Hıristiyanlık ilişkileriyle ilgili temel tarihi gerçekleri vurgulayarak, I.P.O. Başkanı nın Uluslararası İşbirliğinin Kültürel-felsefi Boyutları (Amman, Ürdün, 3 Mart 1974) ve Uygarlıklar arası Diyalogun Felsefi Temelleri (Kuala Lumpur, Malezya, 15 Eylül 1997) toplantılarındaki açış konuşmalarında dile getirdiği kültürler arası diyalog unsurlarını doğrulayarak, * Translated by Erdem Denk and Funda Keskin

Uluslararası İlerleme Örgütü nün Kudüs Sorunu Başta Olmak Üzere Filistin Sorununun Hukuksal Yönleri (Viyana, 7 Kasım 1980) ve İşgalci Güç olarak İsrail (Viyana, 3 Mayıs 1984) uluslararası konferanslarında kabul edilen kararları hatırlayarak, I.P.O. Başkanı nın Filistin Halkının Self-determinasyon Hakkı: Orta Doğu da Barışın Temeli (Gazze, 14 Aralık 1997) toplantısının açış konuşmasında ve Filistin Halkının Reddedilemez Haklarının Kullanılması Komitesi tarafından Viyana daki Birleşmiş Milletler Bürosu nda yapılan toplantıda (29 Kasım 2000) dile getirdiği gibi Filistin sorununa bir çözüm getirmek için gerekli olan temel unsurları vurgulayarak, Uluslararası İlerleme Örgütü nün düzenlediği Terörizm Sorunu konferansında terörizm kavramının tanımı için yapılan önerileri ( Terörizm hakkında Cenevre Bildirisi, 21 Mart 1987) hatırlayarak, I.P.O. temsilcilerinin Cenevre deki Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu nda ve Uluslararası Hukukta Yaptırımların Etik Yönleri adlı I.P.O. araştırma yayınında (Studies in International Relations, XX, 1994) belirtildiği gibi, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi nin Irak a karşı yürüttüğü kapsamlı yaptırımların temel insan hakları ilkelerinin ihlali niteliğinde olduğu değerlendirmesini vurgulayarak, Yeni Uluslararası Ekonomik Düzen-Felsefi ve Sosyo-kültürel Etkiler (Viyana, 3 Nisan 1979) uluslararası uzmanlar toplantısı ve Küreselleşmenin Sorunları (Münih, 20 Mart 1999) uluslararası yuvarlak masa toplantısı bildirilerinde belirtildiği gibi, ekonomik adaletin ve dünya kaynaklarının hakça dağıtılmasının önemini vurgulayarak, I.P.O. Başkanı nın Özbekistan a (14-20 Eylül 2001) ve Azerbaycan a (8-9 Kasım 2001) yaptığı ziyaretler sırasında yaptığı danışmalardan elde edilen analiz ve tavsiyeleri göz önünde tutarak, Uluslar arasında küresel diyalog ve barış içinde bir arada yaşama ilkelerinin (yukarıda adı geçen Uluslararası İlerleme Örgütü karar ve belgelerinde belirtildiği şekilde), 11 Eylül 2001 de New York, Washington DC ve Pennsylvania da yaşanan trajik olaylardan kaynaklanan küresel oluşumun daha iyi anlaşılması açısından özel öneme sahip olduğunu vurgulayarak, Uluslararası terörizmin yarattığı tehditlere ilişkin olarak, uluslar arasında küresel diyalog ve barış içinde birarada yaşamaya ilişkin aşağıdaki unsurları belirtmektedir: -Uluslararası terörizm olgusu, ancak ana nedenler yani toplumsal adaletsizlik, eşitsizlik, bastırma, ağır insan hakları ihlalleri, yabancı işgali ve bütün halkın boyun eğmeye zorlanması- ortadan kaldırılırsa yok olacaktır. Uluslararası toplum, eğer sadece belirtileri

ortadan kaldırmaya çalışıp olgunun nedenlerini görmezden gelirse, terörizme karşı bütün ortak çabalar kaçınılmaz olarak başarısız olacaktır. -Bu tür terörist eylemlerin kınanması bir yana, 11 Eylül 2001 de yaşanan trajik olaylar, Batı dünyasının, Haçlı seferlerinden 19. yüzyıldaki Kutsal İttifak yönetimine ve bundan sonra Müslüman ülkelerin Avrupalı güçler tarafından sömürgeleştirilmesine kadar Müslüman dünyaya karşı takındığı tavır ve politikalar konusunda hep birlikte kendi yüzüne ayna tutmasına ve analiz yapmasına yol açmalıdır. -Batılı-Hıristiyan dünyanın İslam ile yaptığı güç-temelli ve çoğu zaman şiddet içeren karşılaşmalar, Batı nın kendi kendine ilan ettiği ve zorla uyguladığı Yeni Dünya Düzeni başlarken ortaya çıkan trajik ve dev olayların ışığında tekrar değerlendirilmelidir. Bu çaba, ABD başta olmak üzere Batılı güçlerin hegemon güce yönelik politikalarını terk etmeleri ve özellikle Müslüman dünyadaki askeri varlıklarını sona erdirmeleri anlamına gelmektedir. ABD nin ya da Avrupa nın enerji ihtiyacıyla ilgili stratejik çıkarlar, Arap dünyasının sürekli olarak boyunduruk altında tutulmasını ve de facto olarak sömürgeleştirilmesini hiçbir şekilde haklı çıkaramaz. Diğer devletlerin iç işlerine karışmama ilkesi, genel uluslararası hukukun jus cogens bir kuralıdır ve Batı nın Müslüman ve Arap dünyası ile ilişkilerinde de saygı gösterilmelidir. -Filistin ve Kudüs sorunları, Filistin in Arap halkının ulusal self-determinasyon hakkına tam olarak saygı gösterilecek şekilde çözülmelidir. Bu koşul, işgal altındaki Filistin de bulunan tüm Yahudi yerleşimlerinin boşaltılmasını ve Filistinlilerin evlerine dönme hakkının kabul edilmesini gerektirmektedir. Uluslararası toplum, Filistin in egemenliği konusunu çözmemiş olan Oslo anlaşmalarının, Filistin de kalıcı bir barışın temeli olamayacağını anlamak zorundadır. -İster Filistin deki İsrail işgal gücü ister Batı nın petrol çıkarları için yapılsın, Müslüman ve Arap dünyası bölgenin boyunduruk altına almak yoluyla denetim altına alınmasını kabul etmeyecektir. ABD nin işgalci güç lehine sahip olduğu önyargı nedeniyle, bu devlet Filistin de arabuluculuk çabaları için uygun değildir. Arap Devletleri Birliği veya İslam Konferansı Örgütü gibi bölgesel örgütlerin üye devletler arasındaki çatışan çıkarlar ve ittifaklar nedeniyle Filistin konusunda harekete geçmelerinin mümkün olmadığı ispatlanmış olan hükümetler arası birimler- veya Birleşmiş Milletler Örgütü nün BM Antlaşması 27. maddede yer alan veto kuralı nedeniyle İsrail in Filistin i işgal etmesi konusunda harekete geçmesi mümkün değildir- belirleyici bir eylemde bulunmamaları nedeniyle, Filistin halkı doğal olarak kendisini işgalden, sömürgeleştirilmekten ve ilhak edilmekten korumak için savunmak hakkına sahiptir. Bu hakkı kullanırken girişilen eylemler terörist diye

adlandırılamaz, çağdaş uluslararası hukukun jus cogens kurallarının bir parçası olan ulusal self-determinasyon hakkına dayanan eylemlerdir. -Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi nin, 1947 tarih ve 181 sayılı kararında Filistin topraklarını halkının iradesine rağmen bölerek Filistin halkının self-determinasyon hakkını ihlal ettiğine kuşku yoktur. Bu tarihi adaletsizlik, Filistin ve diğer Arap topraklarının işgal ve ilhak edildiği diğer eylemlerle sürmüş ve Kudüs ün ilhak edilmesiyle en üst noktaya çıkmıştır. Müslüman ve Arap dünyasının artık kendinden menkul uluslararası toplum adına uygulanan çifte standartları kabul etmemesi ve Filistin davasına sözde verilen destekleri ciddiye almaması anlaşılabilir bir tavırdır. İşgal ve ilhak politikaları sürdüğü ve Batı dünyası tarafından de facto olarak kabul edilmeye devam ettiği- sürece, iyi niyetli hiç kimse işgale karşı direniş eylemlerinin sona ermesini bekleyemez. -Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararıyla Irak halkına on yıldan daha uzun süre uygulanan kapsamlı ekonomik yaptırımlar, Müslüman dünya ile Batı arasındaki giderek artan yabancılaşmada bir diğer önemli faktördür. Hukuksal çerçevede, bir milyondan fazla Iraklının ölmesine neden olan bu ortak cezalandırma politikası, ilgili uluslararası sözleşmelerde tanımlandığı şekliyle insanlığa karşı suç teşkil etmektedir. Bu yaptırım politikasının BM üye devletlerinin çoğunluğunun iradesine rağmen- süresiz devam etmesi, Birleşmiş Milletler Örgütü nün kaba güç politikası amaçları için kötüye kullanılması anlamına gelmektedir ve dünya örgütünün meşruiyetine ve ahlaki güvenilirliğine zarar vermektedir. Irak halkına uygulanan yaptırımlar derhal ve koşulsuz olarak kaldırılmalıdır. Batı nın (özellikle ABD nin) siyasi çıkarları uğruna Irak halkını kurban edilmesi politikası, Müslüman dünyanın Batı yla giderek daha fazla yabancılaşmasının ve çatışmasının ana nedenlerinden biri olmuştur. - ABD nin halen Afganistan da yürüttüğü kapsamlı savaşa Birleşmiş Milletler Örgütü meşruiyet kazandırmamıştır. Ne 12 Eylül 2001 de kabul edilen 1368 (2001) sayılı Güvenlik Konseyi kararı ne de 28 Eylül 2001 de kabul edilen 1373 (2001) sayılı karar, Afganistan ın egemenlik ve toprak bütünlüğünün ihlalini meşrulaştırmamaktadır. Şu ana kadar, 11 Eylül 2001 deki terör eylemlerini Afganistan a bağlayan hiçbir kanıt bir mahkemeye ya da kamuoyuna- sunulmamıştır. Bu savaş ve orada kullanılan yöntemler (yasaklanmış silahların kullanılması da dahil olmak üzere) terörizmi ortadan kaldırmayacak, tam aksine uluslararası şiddetin düzeyini artıran etkide bulunabilecektir. Kışın başında yüzbinlerce masum Afganlının başına gelen insanlık trajedisi için hiçbir gerekçe yoktur. Afganistan ın sivil altyapısına yöneltilen planlı saldırıların yarattığı sonuçların tüm ahlaki ve hukuksal sorumluluğu, bu saldırıyı başlatanların omuzlarındadır. Müslüman ve Hıristiyan dünyalarındaki sorumlu liderlerin bu trajediyi sona erdirmek için birleşmeleri gereklidir. Eğer savaş devam ederse, sadece Batı dünyasının güvenilirliği zarar görmekle kalmayacak, aynı zamanda son Dünya

Savaşı ndan sonra oluştuğu biçimiyle tün uluslararası sistemin istikrarını bozan uzun bir uygarlıklar çatışması başlayabilecektir. -Birleşmiş Milletler Örgütü, derhal terörizmin tam ve hukuksal yönden sağlam bir tanımını yapacak bir uluslararası konferans toplamalıdır. Bu girişimde bulunulmazsa, terörizm kelimesi kaba güç politikasını haklı çıkarmak ve süper gücün çifte standart politikasını gözlerden kaçırmak için bir araç olarak kullanılmaya devam edecektir. Uluslararası İlerleme Örgütü, Terörizm Sorunu üzerine Cenevre Konferansı nın toplandığı ve bu konferansın sonuç ve tavsiyelerinin Birleşmiş Milletler Hukuk Müşavirliği ne iletildiği 1987 gibi erken bir tarihten bu yana bu çaba içindedir. Herşeyden önce, (ister devletler ister devlet olmayan aktörler tarafından gerçekleştirilsin) terörizm eylemleri ile saldırı ya da yabancı işgaline karşı direniş biçimleri arasında kavramsal olarak bir ayrım yapılması gereklidir. Uluslararası insancıl hukukun genel olarak kabul edilmiş olan ilkeleri, bu çaba için kılavuz görevini yerine getirebilir. Devletlerin savaşan konumunda olmayanlara karşı gerçekleştirdiği şiddet içeren eylemler, kuşku yok ki bu tanım içinde yer almalıdır. Eğer böyle bir tanım Birleşmiş Milletler üye devletleri tarafından kabul edilirse ve ancak o zaman, uluslararası terörizm sorunu Birleşmiş Milletler Antlaşması nda çizilen ortak güvenlik çerçevesinde ele alınmalıdır. Terörizme karşı (devlet terörizmi de dahil) evrensel düzeyde önlemler uygulamak için, Güvenlik Konseyi ndeki beş sürekli üyenin veto yetkisi kaldırılmalıdır. Bunun başarılacağı zamana kadar, Birleşmiş Milletler in uygulaması güçlü olan haklıdır sözüne göre biçim alacaktır ve bu da dünya örgütünün uluslararası terörizme karşı eylemlerini tutarsız ve son aşamada etkisiz hale getirecektir. -11 Eylül 2001 den bu yana gözlerimizin önünde ortaya çıkan küresel çatışma, yerkürenin uygarlık (din) çizgilerine göre yeniden bölünmesine yol açabilir ve belirli bir ölçüde yol açmıştır. Soğuk Savaş döneminin Doğu-Batı çatışması 1989 daki olaylarla birlikte sona ermiştir. Ama geriye kalan süper gücün yeni bir düşman basmakalıbı yaratma çabasının da bir sonucu olarak, uygarlıklar çatışması paradigması o zamandan bu yana hızla ortaya çıkmıştır. 12 Eylül 2001 deki terörist eylemlerin ve bu eylemlere karşı hem Batı nın hem de Müslüman dünyanın siyasi ve medya kurumlarında şekil alan ortak tepkinin bir sonucu olarak, insanlık şu anda bu paradigmanın kendi kendini gerçekleştiren bir kehanet haline gelmesi tehlikesi ile karşı karşıyadır. Çatışma çizgisinin iki tarafında da mantıklı çözümleme yapmanın ve kendine yönelik eleştirel bir tutum takınmanın giderek zorlaştığı durumlarda, Soğuk Savaş sırasında rakip siyasi sistemlerin tam bir savaşa özellikle nükleer savaşagitmelerini engellemiş olan barış içinde birarada yaşama ilkelerinin, Müslüman dünya ile Batılı-Hıristiyan dünya arasındaki mevcut uluslararası çatışma durumuna da aynı şekilde uygulanması gerektiğini belirtmek gerekmektedir.

-Orta Asya da devam eden çatışmanın uluslararası toplum tarafından nasıl algılandığı konusunda hiçbir hayale yer yoktur: Lider Batılı güç ve onun müttefikleri tarafından Afganistan a karşı yürütülen savaş, Müslüman dünyadaki birçok kişi tarafından, Soğuk Savaş ın sona ermesinden sonra Batılı aydınların ileri sürdüğü bir kavram olan uygarlıklar çatışması kapsamındaki bir senaryo olarak algılanmaktadır. Müslüman dünyadaki hiç kimse, Batılı siyasi liderler İslam inancına sözde saygı göstermeleriyle ya da kendilerinde Kur an ı ve onun temel toplumsal ve ahlaki ilkelerini yorumlama hakkını kendilerinde bulmalarıyla ikna olmayacaktır. -Güveni yeniden sağlayacak tek önlem sorumluluk sahibi tek strateji-, Müslüman dünyasına yönelik bütün saldırı eylemlerini durdurmak ve müdahale etmeme ilkesinin karşılıklılık temeli üzerinde geçerliliğini teyit etmek olacaktır. Uygarlıklar arasında işbirliği ve ortaklık, mevcut ortam içinde yüksek ve idealist amaçlar olabilirler; ancak şu anki durumda ulaşılabilecek tek gerçeklik, müdahale etmeme temelinde birarada yaşama olabilir (bunun alternatifi ise, silahlı çatışma da dahil olmak üzere uzun bir mücadeledir). Birarada yaşama ilkesinin kabul edilmesi, her iki tarafın da, kendi değer sistemini kabul ettirmeye çalışmaksızın, diğer tarafın kendi değer sistemine göre yaşama hakkına saygı göstermesini gerektirmektedir. Bu tutum, Batılı-Hıristiyan dünyanın tarihten gelen görevsel gurur anlayışı ile tamamen terstir ve 19. yüzyıldaki emperyalizm ve sömürgecilik döneminden bu yana, uluslar ve uygarlıklar arasındaki birçok savaş ve çatışmanın temel nedenlerinden biri bu anlayıştır. - Bu küreselleşme çağında, -ekonomik çıkar uğruna uluslar bütün olarak ikinci plana itilmektedir ve geleneksel uygarlık ve yaşama biçimleri tek bir ekonomi ve toplum modeline uyma baskısının tehdidi altındadır; ekonomiden kaynaklanan laikleşme tüm halklara ve yerli topluluklara zorla uygulanmaktadır; ekonomik olarak zayıf ülkelerin, güçlü olanlarla adalet ve ortaklık temelinde rekabet etmesine imkan olmadığından, zengin ile fakir arasındaki uçurum büyümektedir-, küresel düzeyde yaşanan toplumsal adaletsizliğin, uluslararası şiddetin ana nedenlerinden birisi olduğu daha fazla görmezden gelinemez. Sadece adil bir uluslararası ekonomik düzen, herkes için barış ve istikrar sağlayacaktır. İster hükümet otoriteleri ister ekonomik birimler olsun, gücü elinde bulunduranlara karşı toplumsal adalet gereksinimini vurgulama görevi, özellikler Hıristiyan dünyada, dinsel toplulukların ve onların liderlerinin özel sorumluluğudur. -İslam dünyası ile Batı arasında ortaya çıkan çatışma, ani ve önceden bilinmeyen terörizm eylemleri nedeniyle gerçekleşen bir kaza değildir; dünya kaynaklarının kullanımında öncelikli olmak ve küresel güce ulaşmak isteyen Batılı sanayileşmiş dünyanın, bu yönde belirlediği uluslararası güç denkleminin bir sonucudur. Buna, Batı nın laikleşmiş

dininin anahtar kelimesi olan küreselleşme adına ileri sürdükleri siyasi, ekonomik ve uygarlık açısından üstünlük iddiası da eşlik etmektedir. Batı dünyası, uluslararası şiddetin ve terörizm eylemlerinin, belirli ulusları ya da hareketleri uygarlığın düşmanları ilan ederek ya da düşman ülkeler adı verilen ülkelerde sivil halkı kurban eden geniş çaplı savaşlar yaparak ortadan kaldırılamayacağı gerçeğini kabul etmek zorundadır. Batı, başkalarının da eşitlik ve karşılıklı saygı temelinde kendi istediği gibi yaşama hakkını kabul etmeden, hiç kimsenin barış içinde yaşayamayacağı gerçeğini içine sindirmelidir. Yüzyıllar boyunca Batı nın Müslüman dünya ile şiddet biçiminde karşılaşması, bir halkın ancak kendisi için talep ettiği egemen statüyü yerküredeki bütün uluslar için de geçerli kabul etmesi halinde eşit bir ortak olarak kabul edilmeyi umabileceği olgusuna dayanan bu diyalektik barış içinde birarada yaşama yönündeki acil gereksinimin sadece bir örneğidir. Hiçbir ulus vazgeçilmez değildir, ancak her bir ulus ve uygarlığın doğal olarak selfdeterminasyon hakkına sahip olduğunun kabul edilmesi gereksinimi vazgeçilmezdir. Bu normatif gerçeğin reddedilmesi, sürekli savaş durumuna neden olabilir, kabul edilmesi ise Immanuel Kant ın ideal sonsuz barış durumu adını verdiği durumun adım adım kurulmasına giden yolu açabilir. Bakü, Azerbaycan, 9 Kasım 2001