XIV.-XV. YÜZYILLAR TÜRK EDEBİYATI

Benzer belgeler
XIV.-XV. YÜZYILLAR TÜRK EDEBİYATI

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler

İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ KISALTMALAR

ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 13.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Yunus Emre Hacı Bektaş-ı Velî Sultan Veled

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7 KISALTMALAR GİRİŞ İran ve Türk Edebiyatlarında Husrev ü Şirin Hikâyesi BİRİNCİ BÖLÜM Âzerî nin Biyografisi...

T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 3275 AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 2138 HAVACILIK EMNİYETİ

Divan Edebiyatının Önemli Şair ve Yazarları. HOCA DEHHANİ: 13. yüzyılda yaşamıştır. Din dışı konularda şiir yazan ilk divan şairidir. Divanı vardır.

Zirve 9. Sınıf Dil ve Anlatım

ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ

10.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

SULTAN VELED DİVANI (ÇEV. PROF. DR. VEYİS DEĞİRMENÇAY) ŞEYDA ARISOY

TÜRK EDEBİYATI 10. SINIFLAR 17 Nisan 2015

Hacı Bayram-ı Velî nin Torunlarından Şair Ahmed Nuri Baba Divanı ndan Örnekler, Ankara Şehrengizi ve Ser-Güzeşt i

PROF. DR. MESERRET DĐRĐÖZ

Tezkire-i Şeyh Safî (İnceleme-Metin-Dizin) Cilt I

İnci. Hoca GEÇİŞ DÖNEMİ ESERLERİ (İLK İSLAMİ ESERLER)

Müşterek Şiirler Divanı

Yeni Osmanlılar Cemiyeti Kurucularından Mehmed Âyetullah Bey Dönem-İnsan-Eser

GÜLŞEHRİ NİN MANTIKU T-TAYRI (GÜLŞEN-NÂME)

MUHİBBÎ (KÂNÛNÎ SULTAN SÜLEYMAN) DİVANI NIN İKİ YENİ YAYINI TWO NEW PUBLICATIONS OF MUHIBBÎ S (SULEIMAN THE MAGNIFICENT) DIVAN

Get to know Hodja Dehhânî Through Other Poet s Poems:

ÖZGEÇMİŞ. Yasemin ERTEK MORKOÇ

KİTABİYAT. Mevlānā Celāleddin-i Rumî, Mesnevî 1-2/3-4/5-6, Nazmen Tercüme: Ahmet Metin Şahin, Kaynak Yayınları, İstanbul 2006.

İSLÂMİYET ETKİSİNDE GELİŞEN TÜRK EDEBİYATI İSLÂMİ İLK ESERLER SORU PROĞRAMI AHMET ARSLAN

ADIYAMAN UNIVERSITESI

Ermenek Mevlevihanesi/ Karamanoğlu Halil Bey Tekkesi

Ali Nihanî nin Manzum Hacı Bektaş-ı Veli Velayetnamesi (İnceleme-Metin-Sadeleştirme-Dizin)

Kitap Değerlendirmeleri. Book Reviews

ÖZGEÇMİŞ. Kenan Erdoğan Unvanı. Adı Soyadı. Doçent Doğum Tarihi veyeri Yozgat 01 Mart 1963 Görev Yeri

görülen sanat görülmektedir? dallarını belirtiniz.

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 10. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

DİVAN EDEBİYATI DİVAN EDEBİYATI

DERSLER VE AKTS KREDİLERİ

ve Manisa Muradiye Kütüphanesi nde iki nüshası Bursalı Mehmet Tahir Efendi

İnci. Hoca DİVAN EDEBİYATI NAZIM BİÇİMLERİ II (BENTLERLE KURULANLAR)

ETKİNLİKLER/KONFERSANS

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 12. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4. Fakrnâme Vîrânî Abdal

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

XVI. YÜZYIL TÜRK EDEBİYATI

OSMANLICA öğrenmek isteyenlere kaynaklar

DR. NURŞAT BİÇER İN TÜRKÇE ÖĞRETĠMĠ TARĠHĠ ADLI ESERĠ ÜZERİNE

DERS PLANI DEĞİŞİKLİK SEBEBİNİ İLGİLİ SÜTUNDA İŞARETLEYİNİZ "X" 1.YARIYIL 1.YARIYIL 2.YARIYIL 2.YARIYIL. Kodu Adı Z/S T+U AKTS Birleşti

Beylikler,14.yy. başı BEYLİKLER DÖNEMİ

İSLAMİYETİN KABÜLÜNDEN SONRAKİ EĞİTİMİN TEMEL ÖZELLİKLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE

OSMANLI YAPILARINDA. Kaynak: Sitare Turan Bakır, İznik

MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ TEMSİLCİLERİ - III

Kuruluş Dönemi Osmanlı Kültür ve Uygarlığı Flash Anlatım Perşembe, 12 Kasım :53 - Son Güncelleme Çarşamba, 25 Kasım :14

KUBBEALTI SOHBETLERİ

ÜNİTE TÜRK DİLİ - I İÇİNDEKİLER HEDEFLER TÜRKÇENİN KİMLİK BİLGİLERİ

PROGRAM OTURUMLAR. 09:00-09:20 Hat, Tezhip, Ebru Sergisi 09:20-09:40 Açılış Konuşmaları 09:40-10:00 Müzik Dinletisi

-Rubai nazım şekli denince akla gelen ilk sanatçı İranlı şair.. dır.

İSLÂM TARİHİ VE SANATLARI BÖLÜMÜ. Doç. Dr. HÜSEYİN AKPINAR Türk Din Mûsikîsi Anabilim Dalı

Yayın Değerlendirme / Book Reviews

MARMARA ÜNİVERSİTESİ ATATÜRK EĞİTİM FAKÜLTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ BÖLÜMÜ PDR ANA BİLİM DALI 2018 BAHAR YARIYILI TÜRK EĞİTİM TARİHİ DERSİ İZLENCESİ

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ. Konu:14.YÜZYIL BEYLİKLER DÖNEMİ MİMARİSİ

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7

T.C. NEVŞEHİR HACI BEKTAŞ VELİ ÜNİVERSİTESİ. Fen Edebiyat Fakültesi Dekanlığı İLGİLİ MAKAMA

İÇİNDEKİLER. Birinci Bölüm ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Konu Anlatımlı Soru Bankası ESKİ TÜRK DİLİ VE LEHÇELERİ...

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...9 GİRİŞ...11

MEVLIDve SULEYMAN ÇELEBI

AKADEMİK YILI

Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı. Yayın Kataloğu

Bacıyân-ı Rum. (Dünyanın İlk Kadın Teşkilatı: Anadolu Bacıları)

ÖZGEÇMİŞ. II. (Link olarak verilecektir.)

AHMEDÎ ve DÂSİTÂN-İ TEVÂRİH-İ MÜLÛK-İ ÂL-İ OSMAN

T.C. BİLECİK ŞEYH EDEBALİ ÜNİVERSİTESİ İSLAMİ İLİMLER FAKÜLTESİ İSLAMİ İLİMLER BÖLÜMÜ EĞİTİM-ÖĞRETİM PROGRAMI

13 MAYIS 2016 CUMA OSMANCIK BELEDİYESİ KÜLTÜR SALONU Çorum-Osmancık İlçesine Hareket AÇILIŞ KONUŞMALARI

ULUSAL SEMPOZYUM TARİHİ SÜREÇTE MEVLÂNA VE ESERLERİ

13 MAYIS 2016 CUMA OSMANCIK BELEDİYESİ KÜLTÜR SALONU Çorum-Osmancık İlçesine Hareket AÇILIŞ KONUŞMALARI

TÜRK İSLAM EDEBİYATI

SȖDȂN SEYAHȂTNȂMESİ: METİN VE İNCELEME

Yrd. Doç. Dr. Sezai SEVİM YAYIN LİSTESİ

ORTA ASYA (ANONİM) KURAN TERCÜMESİ ÜZERİNDE ÖZBEKİSTAN DA YAPILMIŞ BİR İNCELEME. ТУРКИЙ ТAФСИР (XII-XII acp) *

T.C. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli. Araştırma Merkezi TÜRK KÜLTÜRÜ. ve HACI BEKTAŞ VELi. Araştuma Dergisi. Research Quarterly

NESİMÎ. Nesimî Azeri Türkçesi ile şiir yazan Türk dünyasının. Şiirimizin Özgün Nakışçısı: Prof. Dr. Kemal Yavuz. Seyyid Nesimî ve Şiiri

Fen - Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ İSLÂMÎ İLİMLER FAKÜLTESİ LİSANS PROGRAMI 1. Yıl / I. Dönem Ders. Kur'an Okuma ve Tecvid I

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya

Merkez / Bitlis Temel İslam Bilimleri /Tasavvuf Ana Bilim Dalı.

PROF. DR. HÜLYA SAVRAN. 4. ÖĞRENİM DURUMU Derece Alan Üniversite Yıl Lisans

UNESCO GENEL KONFERANSLARI TARAFINDAN İLAN EDİLEN ANMA VE KUTLAMA YIL DÖNÜMLERİ

ARTUKLU DÖNEMİ ESERLERİ Anadolu da ilk köprüleri yaptılar.

DURAKLAMA DEVRİ. KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ Youtube Kanalı: tariheglencesi

Balım Sultan. Kendisinden önceki ve sonraki Postnişin'ler sırası ile ; YUSUF BALA BABA EFENDİ MAHMUT BABA EFENDİ İSKENDER BABA EFENDİ

divan edebiyatı Aruz ölçüsü

10. SINIF TARİH DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Kazak Hanlığı nın kuruluşunun 550. yılı dolayısıyla Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümümüzce düzenlenen Kazak

NO ADI SOYADI AİDATLAR GÖZGÖZ SEFER GÖZGÖZ 60,00 60,00 60,00 60,00 2 ERCAN GÖZGÖZ 60,00 60,00 60,00 60,00

AKAR, Ali (2018). Oğuzların Dili Eski Anadolu Türkçesine Giriş, İstanbul: Ötüken Yayınları, ISBN , 335 Sayfa Mustafa KARATAŞ

Lisans Türk Dili ve Edebiyatı Selçuk Üniversitesi Y. Lisans Türk Dili ve Edebiyatı Cumhuriyet Üniversitesi

ÖZ GEÇMİŞ. Çalıştığı Kurum : Giresun Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğrenim Durumu : Doktora

KURTALAN İLÇESİ. Siirt deki Kültür Varlıkları

SOSYOLOJİSİ (İLH2008)

İktisat Tarihi I Ekim II. Hafta

ÖZ GEÇMİŞ II. Akademik ve Mesleki Geçmiş

Prof. Dr. Osman HORATA TDE 472 Eski Türk Edebiyatı Ders Notları

Yüksek Lisans Öğretim Programı Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı

Pir Sultan ABDAL. Sana kıyanlar tarihin kara sayfalarında, sen ise milyonların kalbindesin Ey Ali Aşığı Pir Sultan

Transkript:

T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 2434 AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 1414 XIV.-XV. YÜZYILLAR TÜRK EDEBİYATI Yazarlar Prof.Dr. Kemal YAVUZ (Ünite 1, 2, 4-7) Prof.Dr. Mustafa CANPOLAT (Ünite 3) Doç.Dr. İsmet ŞANLI (Ünite 8) Editörler Prof.Dr. Kemal YAVUZ Doç.Dr. İsmet ŞANLI ANADOLU ÜNİVERSİTESİ

Bu kitabın basım, yayım ve satış hakları Anadolu Üniversitesine aittir. Uzaktan Öğretim tekniğine uygun olarak hazırlanan bu kitabın bütün hakları saklıdır. İlgili kuruluştan izin almadan kitabın tümü ya da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kayıt veya başka şekillerde çoğaltılamaz, basılamaz ve dağıtılamaz. Copyright 2011 by Anadolu University All rights reserved No part of this book may be reproduced or stored in a retrieval system, or transmitted in any form or by any means mechanical, electronic, photocopy, magnetic, tape or otherwise, without permission in writing from the University. UZAKTAN ÖĞRETİM TASARIM BİRİMİ Genel Koordinatör Prof.Dr. Levend Kılıç Genel Koordinatör Yardımcısı Doç.Dr. Müjgan Bozkaya Öğretim Tasarımcısı Doç.Dr. Cemil Ulukan Grafik Tasarım Yönetmenleri Prof. Tevfik Fikret Uçar Öğr.Gör. Cemalettin Yıldız Öğr.Gör. Nilgün Salur Ölçme Değerlendirme Sorumlusu Öğr.Gör. Atilla Tekin Kitap Koordinasyon Birimi Yrd.Doç.Dr. Feyyaz Bodur Uzm. Nermin Özgür Kapak Düzeni Prof. Tevfik Fikret Uçar Öğr.Gör. Cemalettin Yıldız Dizgi Açıköğretim Fakültesi Dizgi Ekibi XIV-XV. Yüzyıllar Türk Edebiyatı ISBN 978-975-06-1104-9 1. Baskı Bu kitap ANADOLU ÜNİVERSİTESİ Web-Ofset Tesislerinde 19.100 adet basılmıştır. ESKİŞEHİR, Aralık 2011

İçindekiler İçindekiler iii Önsöz... vii XIV.-XV. Yüzyıl Batı Türk Edebiyatı I: Anadolu ve Azerî Sahası Türk Edebiyatı... 2 GİRİŞ: XIV. YÜZYILDA TÜRK DÜNYASININ GENEL DURUMU... 3 XIV. YÜZYIL BATI TÜRK EDEBİYATI... 4 XIV. YÜZYIL AZERÎ SAHASI TÜRK EDEBİYATI... 4 Hasanoğlu... 4 Kadı Burhaneddin... 5 Kadı Burhaneddin in Edebî Kişiliği ve Eserleri... 5 Nesîmî... 8 Nesîmî nin Edebî Kişiliği ve Eserleri... 8 Sultan Ahmed b. Veys... 12 XIV. YÜZYIL ANADOLU SAHASI TÜRK EDEBİYATI... 13 Beylikler Döneminde Edebî Durum... 13 XIV. Yüzyıl Batı Türk Edebiyatının Genel Özellikleri... 15 XIV. YÜZYIL ANADOLU SAHASI ŞAİR VE YAZARLARI I... 17 Yunus Emre... 17 Yunus Emre nin Edebî Kişiliği ve Eserleri... 18 Gülşehrî... 21 Gülşehrî nin Edebî Kişiliği ve Eserleri... 21 Âşık Paşa... 24 Âşık Paşa nın Edebî Kişiliği ve Eserleri... 25 Özet... 27 Kendimizi Sınayalım... 29 Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı... 30 Sıra Sizde Yanıt Anahtarı... 30 Yararlanılan ve Başvurulabilecek Kaynaklar... 31 XIV. Yüzyıl Batı Türk Edebiyatı II: Anadolu Sahası Şair ve Yazarları... 32 GİRİŞ... 33 XIV. YÜZYIL ANADOLU SAHASI ŞAİR VE YAZARLARI II... 33 Şeyyâd Hamza... 33 Şeyyâd Hamza nın Edebî Kişiliği ve Eserleri... 33 Yûsuf-ı Meddâh... 36 Yûsuf-ı Meddâh ın Edebî Kişiliği ve Eserleri... 36 Elvan Çelebi... 37 Elvan Çelebi nin Eseri ve Edebi Kişiliği... 38 Hoca Mesud (Mesud Bin Ahmed)... 39 Hoca Mesud un Edebî Kişiliği ve Eserleri... 39 Fahrî... 41 Fahrî nin Eseri ve Edebî Kişiliği... 41 Şeyhoğlu Mustafa... 42 Şeyhoğlu Mustafa nın Edebî Kişiliği ve Eserleri... 42 Ahmedî (Taceddin İbrahim)... 45 Ahmedî nin Edebî Kişiliği ve Eserleri... 45 Erzurumlu Mustafa Darîr... 48 1. ÜNİTE 2. ÜNİTE

iv İçindekiler Erzurumlu Mustafa Darîr in Edebî Kişiliği ve Eserleri... 48 XIV. YÜZYILDA ANADOLU DA YAZILAN ESERLER... 50 Manzum Eserler... 50 Mensur Eserler... 54 Özet... 57 Kendimizi Sınayalım... 59 Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı... 60 Sıra Sizde Yanıt Anahtarı... 60 Yararlanılan ve Başvurulabilecek Kaynaklar... 61 3. ÜNİTE 4. ÜNİTE XV. Yüzyıl Doğu Türk Edebiyatı: Çağatay Dili ve Edebiyatı... 62 GİRİŞ: ÇAĞATAY ADI VE ÇAĞATAY HANLIĞI... 63 ÇAĞATAY TÜRKÇESİ VE EDEBİYATI... 63 Çağatay Edebiyatının Dönemleri... 65 XIV-XV. YÜZYILLAR ÇAĞATAY EDEBİYATININ ŞAİR VE YAZARLARI... 66 Sekkâkî... 66 Mevlânâ Lütfî... 67 Yûsuf Emîrî... 68 Atâî... 69 Haydar Tilbe... 70 Seyyid Ahmed Mîrzâ... 70 Gedâî... 71 Yakînî... 72 Ahmedî... 73 Ali Şir Nevâî... 73 Hüseyn-i Baykara... 77 Özet... 79 Kendimizi Sınayalım... 80 Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı... 81 Sıra Sizde Yanıt Anahtarı... 82 Yararlanılan ve Başvurulabilecek Kaynaklar... 83 XV. Yüzyıl Batı Türk Edebiyatı I..... 84 GİRİŞ... 85 XV. YÜZYIL AZERÎ SAHASI TÜRK EDEBİYATI... 85 XV. Yüzyıl Azerî Sahasında Tarihî ve Edebî Durum... 85 XV. YÜZYIL ANADOLU SAHASI TÜRK EDEBİYATI (1400-1450)... 86 XV. Yüzyılda Anadolu Sahasında Tarihî Durum... 86 XV. Yüzyılın İlk Yarısında Anadolu Sahasında Edebî Durum... 87 Çelebi Mehmed Dönemi (1413-1421)... 88 II. Murad Dönemi (1421-1451)... 88 XV. YÜZYIL (1400-1450 ARASI) ANADOLU SAHASI ŞAİR VE... 90 YAZARLARI... 90 Ahmed-i Dâî... 90 Ahmed-i Dâî nin Edebî Kişiliği ve Eserleri... 91 Süleyman Çelebi... 95 Süleyman Çelebi nin Edebî Kişiliği ve Eseri... 96 Abdülvâsî Çelebi... 99 Abdülvâsî Çelebi Edebî Kişiliği ve Eseri... 100 Şeyhî... 102 Şeyhi nin Edebi Kişiliği ve Eserleri... 103

İçindekiler v Özet... 106 Kendimizi Sınayalım... 108 Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı... 109 Sıra Sizde Yanıt Anahtarı... 109 Yararlanılan ve Başvurulabilecek Kaynaklar... 110 XV. Yüzyıl Batı Türk Edebiyatı II: Anadolu Sahası Türk Edebiyatı (1450-1500)... 112 GİRİŞ... 113 FATİH VE II. BAYEZİD DÖNEMLERİNDE TARİHÎ DURUM... 113 FATİH VE II. BAYEZİD DÖNEMİ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI... 113 Fatih ve II. Bayezid Döneminde Türk Dili... 114 Fatih ve II. Bayezid Döneminde Türk Edebiyatı... 115 XV. YÜZYILIN İKİNCİ YARISINDA ESER VEREN ŞAİR VE YAZARLAR... 116 Avnî (Fatih Sultan Mehmed)... 116 Ahmed Paşa... 117 Adnî (Mahmud Paşa)... 118 Nişânî (Karamanlı Mehmed Paşa)... 118 Cemâlî... 118 Aşkî... 119 Melîhî... 120 Karamanlı Nizâmî... 120 Sarıca Kemal (Kemal-i Zerd)... 121 Zeynep Hanım... 121 Hufî... 122 Şehzadelerin Çevresinde Oluşan Edebiyat... 123 Cem Sultan... 123 Karamanlı Aynî... 125 Adlî (II. Bayezid)... 125 Mihrî Hatun... 127 Necâtî Bey... 128 Hamdullah Hamdî... 131 Baba Yûsuf-ı Sivrihisarî... 131 XV. Yüzyıl Mutasavvıf Şairleri... 132 XV. YÜZYILDA YAZILAN ESERLER... 133 Manzum Eserler... 133 Mensur Eserler... 136 Özet... 141 Kendimizi Sınayalım... 142 Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı... 143 Sıra Sizde Yanıt Anahtarı... 143 Yararlanılan ve Başvurulabilecek Kaynaklar... 144 Türk Şiirinde Nazire... 146 GİRİŞ... 147 NAZİRENİN ORTAYA ÇIKIŞI... 147 Nazirelerin Nazım Şekilleri ve Nazirelerde Görülen Özellikler... 148 Ortak Yazılan Şiirler... 149 TÜRK ŞİİRİNDE İLK NAZİRELER... 149 Nazire Olarak Yazılan Eserler... 164 NAZİRE MECMU ALARI... 165 5. ÜNİTE 6. ÜNİTE

vi İçindekiler XV. Yüzyılda Yazılan Nazire Mecmuaları... 166 Ömer b. Mezîd in Mecmû atü n-nezâ ir i... 166 Yazarı Bilinmeyen Bir Mecmû atü n-nezâir... 166 XVI. Yüzyılda Yazılan Nazire Mecmû aları... 166 Eğirdirli Hacı Kemal in Câmi ü n-nezâir i... 166 Edirneli Nazmî ni Mecma u n-nezâir i... 167 Pervâne Bey Mecmu ası... 167 XVII. Yüzyılda Yazılan Nazire Mecmuası... 168 Metâli ü n-nezâir... 168 Özet... 169 Kendimizi Sınayalım... 170 Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı... 171 Sıra Sizde Yanıt Anahtarı... 171 Yararlanılan ve Başvurulabilecek Kaynaklar... 172 7. ÜNİTE 8. ÜNİTE XIV. Yüzyıl Türk Edebiyatı: Metinler... 174 GİRİŞ: XIV. YÜZYIL ŞAİRLERİNDEN SEÇME METİNLER... 175 HASANOĞLU NUN ŞİİRLERİ... 175 NESÎMÎ NİN ŞİİRLERİNDEN... 182 YUNUS EMRE NİN ŞİİRLERİNDEN... 185 GÜLŞEHRÎ NİN MANTIKU T-TAYR INDAN... 187 ÂŞIK PAŞA NIN GARÎB-NÂME SİNDEN... 187 ŞEYYÂD HAZMA NIN ŞİİRLERİNDEN... 188 HOCA MES UD UN ŞİİRLERİNDEN... 190 FAHRÎ NİN HÜSREV Ü ŞÎRÎN İNDEN... 192 AHMEDÎ NİN ŞİİRLERİNDEN... 193 Kendimizi Sınayalım... 196 Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı... 197 Sıra Sizde Yanıt Anahtarı... 197 Yararlanılan ve Başvurulabilecek Kaynaklar... 199 XV. Yüzyıl Türk Edebiyatı: Metinler... 200 GİRİŞ... 201 XV. YÜZYIL ANADOLU SAHASI ŞAİRLERİNDEN SEÇME METİNLER... 201 Ahmed-i Dâ î nin Şiirlerinden... 201 ABDÜLVÂSÎ ÇELEBİ NİN HALÎL-NÂMESİ NDEN... 204 SÜLEYMÂN ÇELEBÎ NİN MEVLİD(VESÎLETÜ N-NECÂT) İNDEN... 205 ŞEYHÎ NİN ŞİİRLERİNDEN... 207 AHMED PAŞA NIN ŞİİRLERİNDEN... 212 AVNÎ NİN ŞİİRLERİNDEN... 215 CEM SULTAN IN ŞİİRLERİNDEN... 217 ADLÎ NİN ŞİİRLERİNDEN... 218 MİHRÎ HATUN UN ŞİİRLERİNDEN... 218 NECÂTÎ BEY İN ŞİİRLERİNDEN... 220 ZEYNEP HANIM IN ŞİİRLERİNDEN... 221 Kendimizi Sınayalım... 223 Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı... 224 Sıra Sizde Yanıt Anahtarı... 224 Yararlanılan ve Başvurulabilecek Kaynaklar... 225

Önsöz Önsöz vii Sevgili öğrenciler, Türk edebiyatı, Türk milletinin tarih sahnesine çıktığı topraklarda doğmuş ve bu milletin tarihte oynadığı rollere göre gelişerek devam etmiştir. Sekizinci yüzyılda Göktürk Abideleri ile başlayan Türk yazı dili ve edebiyatı, Türklerin batıya çekilişlerinde yeni yeni kültür merkezleri kurmaları ile ortaya konulan çeşitli edebî verimlerle gelişmesini sürdürmüştür. Bu coğrafî farklılaşmalar, dinî ve kültürel arayışlar zamanla Türk edebiyatında da bir çeşitlilik ve zenginlik ortaya çıkarmıştır. VIII-XII. yüzyıllarda Orta Asya da (Doğu) varlığını sürdürerek eserler veren Türk edebiyatı, Türklerin Anadolu yu yurt edinmelerine bağlı olarak XIII. yüzyıldan itibaren Anadolu da (Batı da)da gelişmeye başlamıştır. Anadolu da XIII. yüzyılda eserler vermeye başlayan Oğuz Türkçesi, bu dönemde Azerbaycan ve Osmanlı coğrafyasının ortak dili durumundadır. Türkçenin bu kolu Türklüğün XXI. yüzyıla kadar kesintisiz devam eden en büyük edebî dilidir. Bu dille gelişen edebiyat, batıda yer alması sebebi ile kitabımızda Batı Türk Edebiyatı şeklinde belirtilmiştir. Bütün bunların yanında Türklerin komşu olup temasta bulundukları, gitgide iç içe yaşadıkları Müslüman milletler de bulunmaktadır. Türkler İslam dinini kabul ettiklerinde, dillerini ve edebiyatlarını da birlikte getirmişler, bu dinin değerlerini benimsemişler ve inançları doğrultusunda yeni edebî verimler ortaya koymuşlardır. Bu edebî verimlerde Arap ve Fars edebiyatı ile karşılıklı ilişkiler oluşmuş ve bu milletlerin edebiyatlarından etkilenmişlerdir. Türk edebiyatı özellikle Fars edebiyatının tesiriyle XIII. yüzyıldan itibaren Anadolu da manzum olarak büyük bir gelişme göstermiş, XV. yüzyılda yazılan eserlerle birlikte klâsik bir edebiyat görünümü kazanmaya başlamıştır. İşte elinizdeki eser, bu bilgiler doğrultusunda, Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Programı ikinci sınıfları için XIV-XV. Yüzyıllar Türk Edebiyatı Ders Kitabı olarak hazırlanmıştır. Sekiz üniteden meydana gelen bu kitapta her ünitenin kim veya kimler tarafından yazıldığı ayrı ayrı belirtilmiştir. Kitabın 1. ve 2. ünitelerinde XIV. Yüzyıl Batı Türk Edebiyatı, yani Azerî ve Anadolu sahasında gelişen Türk edebiyatının genel durumu, bu dönemin önde gelen şairleri ile bunların eserleri hakkında bilgi verilmiştir. 3. ünitede XV. Yüzyıl Doğu Türk Edebiyatı, Çağatay Dili ve Edebiyatı ele alınmıştır. 4. ve 5. ünitelerde ise, 1. ve 2. ünitelerin devamı olarak, XV. Yüzyıl Batı Türk Edebiyatı nın genel durumu ve bu dönemin önde gelen şair ve yazarları ortaya konmuştur. 6. ünite, Türk Şiirinde Nazire nin ortaya çıkışı ve gelişimi üzerinde durulmuştur. 7. ünitede, XIV. yüzyılın, 8. ünitede ise XV. yüzyılın önde gelen şairlerinden seçilen şiirlere yer verilerek gerekli açıklamalar yapılmıştır. Ünitelerde, önce anlatılan ünite ile ilgili tarihî bilgiler verilmiş, sonra da edebiyat tarihimizin önde gelen şahsiyetleri ve eserleri ele alınıp anlatılmıştır. Ancak konunun genişliği, her şairin ayrı ayrı işlenmesini zorlaştırdığından anlatılan şahsiyetler dışında, o devrin diğer şair ve eserleri de, ele alınan ünitede, bir özet halinde verilmiştir. Editörler Prof.Dr. Kemal YAVUZ Doç.Dr. İsmet ŞANLI

XIV.-XV. YÜZYILLAR TÜRK EDEBİYATI 1Amaçlarımız Bu üniteyi tamamladıktan sonra; XIV. yüzyıl Batı (Anadolu sahası) Türk edebiyatının Türk edebiyatı tarihi içindeki yerini belirleyebilecek, XIV. yüzyılın başında Anadolu da yaşayan şairleri ve bunların eserlerini ayırt edebilecek, XIV. yüzyıl Batı Türk edebiyatının genel özelliklerini açıklayabileceksiniz. Anahtar Kavramlar İçindekiler XIV.-XV. Yüzyıllar Türk Edebiyatı XIV. Yüzyıl Batı Türk Edebiyatı I: Anadolu ve Azerî Sahası Türk Edebiyatı

XIV. Yüzyıl Batı Türk Edebiyatı I: Anadolu ve Azerî Sahası Türk Edebiyatı GİRİŞ: XIV. YÜZYILDA TÜRK DÜNYASININ GENEL DURUMU XIII. yüzyılda görülen Moğol istilaları sebebiyle bu yüzyılın ortalarından itibaren Horasan, Maveraünnehir, Harezm, Kıpçak, Azerbaycan ve Anadolu da eski güç dengeleri bozulmuş ve buralarda bulunan Türk devletleri yıkılarak yerlerine ya yeni beylikler ya da eskisinden daha güçlü pek çoğu Türk asıllı devletler kurulmaya başlamıştır. Bu sebeple XIV. yüzyıl, Türk dünyasının tarihî ve siyasî yönlerden oldukça hareketli ve karışık olduğu bir dönemdir. Önceki yüzyıllarda Orta Asya da gelişmeye başlayan Türk varlığı, XIV. yüzyılda da gelişmeye devam eder. Harezm, XIV. yüzyılda siyasî merkez olmasının yanında önemli bir kültür merkezi olur. Anadolu da bulunan Selçuklu Devleti ise, 1243 te Kösedağ da Moğollarla yaptığı savaşta uğradığı yenilgiden sonra Moğollara tâbi olarak hızlı bir çöküş dönemine girmiştir. XIII. yüzyılın ortalarından sonra Selçukluların siyasî otoritelerini kaybetmeleri ve zamanla Moğol hâkimiyetinin de ortadan kalkması üzerine, uçlarda ve sınırlarda bulunan Türkmen beylerinin yavaş yavaş Selçuklularla olan ilişkilerini keserek bulundukları bölgelerde beyliklerini ilan ettikleri görülür. Aydınoğulları, Menteşeoğulları, Karamanoğulları, Germiyanoğulları, Dulka diroğulları ve Osmanoğulları bu dönemde kurulan Oğuz asıllı beyliklerden bazılarıdır. Bundan sonra ise Anadolu da beylikler arasında XIV. yüzyıl boyunca sürecek olan toprak ve siyasî üstünlük mücadelesi başlar. Bu beyliklerden Osmanoğulları, Osman Gazi zamanında (1299-1326) Bilecik, Yarhisar, İnegöl (1299) ile Yenişehir ve civarını (1301) ele geçirmiştir. Orhan Gazi (1326-1359) ise Bursa yı (1326) alarak devletin başşehri yapmış ve burası sınırları ve meskûn halkı olan bir devlet hâline gelmeye başlamıştır. Yine Orhan Gazi döneminde Karesi Beyliği ni ve Ankara yı, I. Murad döneminde (1359-1389) Edirne yi topraklarına katan ve Balkanlar da hızla ilerleyen Osmanlılar, I. Bayezid döneminde (1389-1402) diğer beyliklere hâkim duruma gelerek Anadolu Türk birliğini yeniden sağlamıştır. XIV. yüzyılda beylik merkezleri olan Kütahya (Germiyanoğulları), Karaman, Konya (Karamanoğulları), İznik, Bursa ve Edirne (Osmanoğulları) şehirleri, aynı zamanda önemli kültür merkezleri olmuş ve buralarda bulunan medreselerden çok sayıda bilim adamı, şair ve sanatçı yetişmiştir. XIII. yüzyılda Anadolu da yaygın olarak görülen tasavvuf, XIV. yüzyılda Mevlevîlik, Bektaşîlik ve diğer tarikatların mensupları aracılığıyla etkinliğini devam ettirmiştir. Bu yüzyılda Mevlevîlik, Mevlânâ nın torunu Ulu Ârif Çelebi nin gayretleri sonucunda Anadolu da hızla yayılmıştır. Mevlevîlik ile Âhîlik ve onun fütüvvet teşkilatı, Anadolu toplumunun sosyal yapısının şekillenmesinde önemli rol oynamıştır.

4 XIV.-XV. Yüzyıllar Türk Edebiyatı XIV. YÜZYIL BATI TÜRK EDEBİYATI XIV. yüzyılda geniş bir coğrafyada görülen Türk edebiyatı, Harezm, Altınordu ve Mısır sahalarında Doğu Türkçesiyle (Harezm, Kıpçak, Çağatay, Kuman-Kıpçak Türkçesi), Anadolu ve Azerbaycan da ise Batı Türkçesi (Oğuzca) ile yazılan eserlerle gelişmeye devam etmiştir. XII.-XIII. yüzyıllarda Oğuzcaya dayalı olarak ortaya çıkan batı Türk edebiyatı, XIV. yüzyılda Anadolu ve Azerbaycan sahalarında edebî değeri ve sayıları giderek artan bir şekilde Türkçe eserler vererek gelişimini sürdürür. XIV. YÜZYIL AZERÎ SAHASI TÜRK EDEBİYATI XIII. yüzyılda görülen Moğol istilasıyla Azerî sahasında da Farsçanın üstünlüğü sona ermiş ve Horasan dan gelen Türk asıllı şairler bu bölgede Türkçeyi edebî dil olarak kullanmaya başlamışlardır. Azerbaycan da, Irak ta ve Anadolu da bulunan Oğuz ve Türkmen boylarının dili olan Oğuzca, tarihî, coğrafî ve sosyal sebeplerle XIV. yüzyıldan itibaren Azerî (Doğu Oğuzcası) ve Anadolu Türk çesi (Batı Oğuzcası) olmak üzere ayrılmaya başlar. Ancak, bu iki edebî lehçe arasındaki farklılıklar XIV. yüzyılda henüz tam olarak belli olmayıp bu yüzyıldan itibaren yavaş yavaş ortaya çıkar ve bu iki lehçe XVI. yüzyılın sonlarından itibaren kesin şekilde birbirinden ayrılmaya başlar. Bu yüzyılda Azerî sahasının önde gelen şairleri, Hasanoğlu, Kadı Burhaneddin, Nesîmî ve Sultan Ahmed b. Veys tir. 1 Türk edebiyatının XIV. yüzyıldaki durumu hakkında kısa bilgi veriniz. Hasanoğlu XIV. yüzyıl Azerî sahasında yetişen Hasanoğlu hakkında bilinenler sınırlıdır. XIII. yüzyılın sonlarında ve XIV. yüzyılın başlarında yaşadığı tahmin edilen şairin asıl adı Şeyh İzzeddîn-i Esferâyânî dir. Türkçe şiirlerinde Hasanoğlu, Farsça şiirlerinde Pûr Hasan mahlasını kullanan şâirin Devletşah Tezki resi nde, bir Divan ı bulunduğu ve bu Divan ın XV. yüzyılda Azerbaycan da ve Anadolu da çok tanındığı belirtilmektedir. Hasanoğlu nun şiirlerinin çağdaşı Seyf-i Serâyî nin nazire mecmuasında yer alması, onun Mısır a kadar geniş bir alanda tanındığını gösterir. Hatta Sultan Gavri (ö. 1516), Hasanoğlu nun şiirine nazire de yazar. Ayrıca Nesîmî ve Ahmed-i Dâî gibi şairlere de tesir etmiştir. Ahmed-i Dâî nin onun bir gazeline yazdığı nazire, ününün Anadolu ya kadar ulaştığının işaretidir. Şairin bilinen aruz vezniyle yazılmış Türkçe üç gazeli bulunmaktadır. Hasanoğlu nun bir gazeli mefâ îlün mefâ îlün mefâ îlün mefâ îlün 1. Apardı könglümi bir hoş kamer yüz cân-fezâ dilber Ne dilber dilber-i şâhid ne şâhid şâhid-i server 2. Men ölsem sen büt-i şengül surâhî eyleme kulkul Ne kulkul kulkul-i bâde ne bâde bâde-i ahmer 3. Başumdan gitmedi hergiz senünle içdügüm bâde Ne bâde bâde-i mestî ne mestî mestî-i sâgar 4. Şehâ şîrîn sözün kılur Mısır da bir zamân kâsid Ne kâsid kâsid-i kıymet ne kıymet kıymet-i şekker 5. Tutuşmayınca der-âteş belürmez haslet-i anber Ne anber anber-i sûziş ne sûziş sûziş-i micmer 6. Ezelde cânum içinde yazıldı sûret-i ma nî Ne ma nî ma nî-i sûret ne sûret sûret-i dilber 7. Hasanoğlu sana gerçi du âcıdur velî sâdık Ne sâdık sâdık-ı bende ne bende bende-i çâker

1. Ünite - XIV. Yüzyıl Batı Türk Edebiyatı I: Anadolu ve Azerî Sahası Türk Edebiyatı 5 Kadı Burhaneddin Kayseri de 1345 yılında doğan Kadı Burhaneddin, Harezm den gelen ve Selçuklular zamanından beri babadan oğula geçen kadılık mesleğinde olan bir ailenin çocuğudur. Kadı Burhaneddin in asıl adı Ahmed olup, babası Kayseri kadısı Şemseddin Mehmed dir. Atalarından Harezm den Kastamonu ya göç eden Mehmed in oğlu Celâleddîn Habib 1243 yılında Kayseri kadısı olmuş ve Kayseri kadılığı bu tarihten sonra aynı sülaleden Kadı Burhaneddin e kadar gelmiştir. 1365 yılında kadı olan Burhaneddin Ahmed, sülalenin Kayseri de kadılık yapan en son ferdidir. Küçük yaşlardan itibaren Arapça ve Farsçayı öğrenen; lugat, sarf, nahiv, me ânî, beyân, aruz, hesap ve mantık ilimlerini okuyan Burhaneddin Ahmed, on dört yaşında (1358) Mısır a gitmiş ve Kahire Sargıtmışıya Medresesi nde usûl-i fıkıh, ferâiz, hadis, tefsir, hey et ve tıp eğitimi almıştır. Kahire den Şam a geçmiş ve burada iki seneye yakın Mevlânâ Kutbuddîn Râzî nin derslerine devam etmiş, Seyyid Muhammed Neylî den Külliyât-ı Kânûn u okumuştur. Babasının ölümü üzerine yirmi yaşlarında Haleb e gelen ve burada bir yıl ilmî çalışmalar yapan Kadı Burhaneddin, 1364 yılında Kayseri ye dönmüş, bir yıl sonra, yirmi bir yaşında iken Eratnaoğlu Mehmed tarafından Kayseri kadılığına getirilmiştir. Kadılığı sırasında adalete önem vermesinden dolayı halk arasında sevilmiş ve kısa zamanda memleketin her tarafına adını duyurmuştur. Eratnaoğlu Mehmed Bey in ölümü üzerine yerine geçen oğlu Ali Bey, Kadı Burhaneddin i 1378 de vezir olarak atamıştır. Ali Bey in 1380 yılında âni bir şekilde ölümü üzerine, devletin ileri gelenleri ve divanda bulunanlar, Kadı Burhaneddin e bağlılıklarını bildirip tam yetki vermişler ve 9 Şubat 1381 de kendisini nâib (=hükümdar vekili) ilan etmişlerdir. 1381 yılı sonunda hükümdarlığını ilan eden Kadı Burhaneddin, bir anlık dalgınlığından dolayı Akkoyunlu Türkmenlerinden Karayülük Osman Bey tarafından âni bir baskında öldürülmüştür (1398). Kadı Burhaneddin in Edebî Kişiliği ve Eserleri Edebî Kişiliği: Kadı Burhaneddin, büyük sıkıntı ve mücadelelerle geçen hayatında ilim ve şiirle de uğraşmıştır. Arapça telif eserlerin yanında büyük bir divan yazan şairin zeki, sert ve mücadeleci mizacı bazı şiirlerine yansımıştır. Kadı Burhaneddin, Oğuz Türkçesinin yanında Doğu Türkçesine de hâkimdir. Şiirlerinde, eski Anadolu Türkçesiyle birlikte Azerî ve Doğu Türkçesinin özellikleri de görülür. Ancak, o dönemde Osmanlı ve Azerî Türkçesi henüz kesin çizgilerle birbirlerinden ayrılmamıştır. Farsça tamlamalara çok az da olsa şiirlerinde yer veren şair, devrin Türkçesini kul lanması ve yerine göre soruşmak gibi yeni kelimeler de bulmasıyla dikkat çeker. Vezne hâkim olan şairin şiirlerinde Farsça tamlamaların az olması, sık sık imale yapmasına sebep olmuştur. Bu sebeple, diğer divan şairlerinde görülen bazı aruz kusurları bu şairde de görülür. Kadı Burhaneddin, İran şiirine ait mazmunları geniş ölçüde Türk şiirine getirmiş ve sık sık cinas ve tevriye sanatları yaparak Türkçenin dil ve ifade imkânlarından yararlanmıştır. Kelime hazinesi çok geniş olan ve dili ustaca kullanan şair, şiirlerinde taklidî seslerden ve tekrarlardan yararlanarak vermek istediği mesajı daha kuvvetli hissettirmeye çalışmıştır. Aşağıdaki beyitler bunun güzel örnekleridir: Gel gel görelüm gel görelüm gül görelüm biz Bir nağme getür ortaya bülbül görelüm biz Güldür yüzün ü mül tutağun sohbetümüz germ Bu işümüzi pes nişe mülmül görelüm biz Kadı Burhaneddin in esasını aşkın oluşturduğu gazelleri, her zaman insan gönlüne ve aklına hitap eden, zevk süzgecinden geçmiş, eskimeyen şiirlerdir. Ayrıca pek çok ga-

6 XIV.-XV. Yüzyıllar Türk Edebiyatı zelinin matlaı cinaslıdır ve güzel söyleyişler ile dikkati çeker. Özgün benzetmeler yapan şair, daha çok beş ve yedi beyitten oluşan gazeller yazmıştır. Onun şiirlerinde yer yer ki edatını kullandığı da görülür. Mazmunları kullanma açısından Kadı Burhaneddin çok usta bir şair olduğu gibi, yeni buluşlar da yapmıştır. Devrin diğer şairlerinden Nesîmî ve Ahmedî de görüldüğü gibi kargı ve ney i boy anlamına gelecek şekilde kullanan şairin kendine özgü buluş ve söyleyişleri dikkat çeker: Kargu boyum vâcib midür kaşun içün kemân ola Yazuğ olur mı gamzeden cânuma ger amân ola İy gözi karakçı lebi sâkî beni mey-nûş V iy kaşları hâcib yüzi han kirpügi çavuş Kim gördi gice güneşi ürker güpelüce Yâ kimün olan dünyâda bir serv-i kabâ-pûş Göge çıhdı sinün ile sanemâ râyet-i ışk Mu ciz oldı i begüm hüsnün ile âyet-i ışk Ben imâmam kaşı mihrâbına karşı tururam İrürürem kime ki gereg ise kâmet-i ışk Kadı Burhaneddin, şiirlerinde daha çok aşktan, şaraptan, eğlenceden hoşlanan realist ve ihtiraslı bir insanın dünya zevklerini, sevgilinin güzellik unsurlarını işlemekle birlikte, tasavvufun düşünce ve mecazlarına da yer vererek bunları en ince şekilde ele almıştır. Şiirlerinde görülen sevgili, okuyucuyu ve dinleyiciyi ilâhî yöne götüren bir sevgilidir. Şiirlerinde akıcılığı ve samimiyeti sağlayan unsurların başında sitem ve karşılıklı konuşmalara dayanan ifadeler gelir: Şâhâ sinün cemâlüni göreyim andan öleyim Susamışam visâlüne ireyüm andan öleyim Didi gönlünde ne vardur didüm hem Didi gözünde ne vardur didüm dem Kadı Burhaneddin in şiirlerinde, mücadelelerle geçen hayatından izler görmek mümkündür. Onun yaşadığı olayların etkisiyle kaleme aldığı şiirlerinde, realist olduğu kadar savaşçı, cesur ve haşin yapısı kendini gösterir. Şairin Türk halk şiirinde olduğu gibi cinaslı kafiyelere fazlaca yer verdiği tuyuğları da bulunmaktadır. Çoğu tasavvufî olan ve sade bir Türkçe ile yazılan bu tuyuğların bazıları ise cinassızdır. Kadı Burhaneddin in yazdığı tuyuğlar ve yaptığı cinaslı kafiyeler, onun millî zevke bağlı olduğunu gösterir. Özellikle cinasın yer aldığı beyitlerde dil ile oynadığı görülür. Kadı Burhaneddin, belki bir bey olması sebebiyle, yerine göre sert ve tok ifadesini şiirine aksettirmeyi başarmıştır. Özellikle satranç ve ok üzerinde çok duran, iktibaslara çok az yer veren şair, şiirlerinde mahlas kullanmamıştır. Yalnız Divan ındaki bir gazelinde Ahmed, Câmi ü n- Nezâir de yer alan bir başka gazelinde ise Kadı Burhan şeklinde açıkça ismine yer vermiştir: Hüsnünün ışkı niçe Leyliyi Mecnûn eyledi Bes ne aceb k ola ger Ahmed i Selmân ider Kâdı Burhan neden yollar gözedür Cânum yâr yolına satam gelürse

1. Ünite - XIV. Yüzyıl Batı Türk Edebiyatı I: Anadolu ve Azerî Sahası Türk Edebiyatı 7 Şiirlerinde Yunus Emre ve Âşık Paşa nın söyleyişlerine benzer beyitler görülen Kadı Burhaneddin in kendinden sonra gelen Ahmed Paşa, Bâkî ve Şeyhülislam Bahâî nin şiirlerinde etkisi görülür. Eserleri: Kadı Burhaneddin in Türkçe Divan ı ile Arapça yazdığı İksîrü s-sa âdât fî- Esrâri l-ibâdât ile Tercîhü t-tavzîh adlı mensur iki eseri vardır. Buna göre Türk idarecileri, beyleri içinde ilk divan sahibi olan Kadı Burhaneddin dir. Arapça ve Farsça şiirlerin yanında Arapça dinî eserler de yazan Kadı Burhaneddin, büyük Türkçe Divanı ile Türk edebiyatında önemli bir yere sahiptir. Divan: Şiirlerin sayısı 1318 i gazel olmak üzere 1456 yı bulan Kadı Burhaneddin Divanı, XIV. ve XV. yüzyılda yazılmış en büyük ve en hacimli divandır. Klasik divan tertibine göre düzenlenmemiş olan Divan da, önce gazeller sonra ruba îler ve tuyuğlar sıralanmıştır. Türk şiirinde bu şekilde hacimli bir divan ancak on altıncı yüzyılda Zâtî ile görülecektir. Bunu Edirneli Nazmî yi takip ederek Kanunî Sultan Süleyman Han ın (Muhibbî) Divanı ile XVII. yüzyılda Âşık Ömer Divanı izlemiştir. Kadı Burhaneddin in hattatı Halil bin Ahmed in yazdığı bu Divan mürettep değildir. Divan da söyleniş sırasına göre yazılmış olan şiirler, söylendikleri zamana uyumlu bir şekilde şairin o andaki ruh hâlini yansıtması bakımından dikkat çekicidir. Divan, 1393-1394 yılında Kadı Burhaneddin in ölümünden beş sene önce yazılmış olup tek nüshası British Library de Or. 4126 numarada kayıtlıdır. Bu nüsha Türk Dil Kurumu tarafından tıpkıbasım olarak yayımlanmıştır (İstanbul, 1943). Daha sonra Divan transkripsiyonlu metin olarak Muharrem Ergin tarafından yeni yazıya çevrilmiştir (İstanbul, 1980). Ayrıca Bakü de (1988) yayımlanan Divan üzerinde, Hanefi Yontar tahlilî bir çalışma yapmıştır (1995). Kadı Burhaneddin birkaç şiirinde mahlas kullanırsa da genellikle mahlas kullanmaz. Bunu daha sonra edebiyatımızda XVI. yüzyıl şair ve âlimlerinden Kemal Paşazade de görürüz. Kadı Burhaneddin in İksîrü s-sa âdât fî-esrâri l-ibâdât ile Tercîhu t-tavzîh i ise dinî konularda Arapça yazılmış mensur eserlerdir. Kadı Burhaneddin in bir gazeli mef ûlü mefâ îlün mef ûlü mefâ îlün 1. Bülbül ünin işitdi gavgâya çeker bu dil Gül kohusını aldı sahrâya çeker bu dil 2. Gül yolına gözlerüm kızardalı ışkını Nergisleri yolına sevdâya çeker bu dil 3. Gîsûları binmişdür her lahza nesîm atın Hattına varur benzer yayaya çeker bu dil 4. Ben ana vü gönülüm gönüline komışam Bir ehl-i dil anlasa ne kaya çeker bu dil 5. Bir bûse umar lebden yüzin yüze degşürür Anlasalar anı ki her aya çeker bu dil 6. Ben sînemi sınayu açdum bu nesîm içün Yahama yapışuban yahaya çeker bu dil 7. Cân tîh-i mahabbetde hayrândur u sergerdân Kalmadı meni bunda selvâya çeker bu dil Tuyuğ Dilberün işi itâb ü nâz olur Çeşmi câdû gamzesi gammâz olur İy gönül sabr it tahammül kıl ana Yâre irişmek işi az az olur

8 XIV.-XV. Yüzyıllar Türk Edebiyatı Rüba î Ben leblerüni cânuma em sem görürem Gözün yarasın gönlüme merhem görürem Işkun odını ki yaha iki cihânı Ben kendü cânuma yalunuz kem görürem Nesîmî XIV. yüzyılda Azerî Türkçesi ile coşkulu ve lirik şiirler yazan Nesîmî nin hayatı hakkında rivayetlere dayanan ve birbiriyle çelişen çok az bilgi bulunmaktadır. Soyu Peygamber e dayandığı söylenen Nesîmî nin asıl adı İmadüddîn, bir başka iddiaya göre de Nesîmüddîn dir. Onun Şamahı, Şiraz, Diyarbakır veya Bağdat yakınlarındaki Nesim kasabasında doğduğu; Diyarbakır, Irak ve Tebriz taraflarında yaşadığı ve I. Murad devrinde Anadolu ya geldiği rivayet edilir. Şiirlerinden devrinin medreselerinde okuyarak iyi bir eğitim gördüğü anlaşılmaktadır. Âşık Çelebi ye ve Di van ındaki, Arab nutku tutulmışdur dilinden Seni kimdür diyen kim Türkmensin Hurûfîlik: Fazlullah-ı Hurufî nin (öl.1394) kurup geliştirdiği, harflerin sırlarına dayanan bâtinî bir akım. Bu inanca sahip olanlar, varlığı ve yaratılışı harflerle izah etmeye çalışırlar. Arapçadaki yirmi sekiz ve Farsçadaki otuz iki harf ile bütün varlıklar, hatta Kur an tefsir edilir. şeklindeki beyte göre Nesîmî bir Türkmen dir. Şeyh Şiblî nin dervişlerinden olan Nesîmî, İran da Hurufîliğin önderi olan Fazlullah-ı Hurûfî ye (öl. 1394) intisap etmiş ve daha sonra onun halifesi olmuştur. Hacı Bayram-ı Velî ye intisap etmek isteyen, ancak bu isteği kabul edilmeyen Nesîmî, Halep te öldürülmüştür (1404). Nesîmî nin coşkun bir propaganda şairi olarak, pervasız bir şekilde, çekinmeden inandıklarını söylemesi fitneye yol açmış ve kendisinin zındıklıkla ithamına sebep olmuştur. Sonunda derisi yüzülerek öldürülen Nesîmî nin acıklı durumu onun etrafında menkıbelerin ortaya çıkmasına yol açtığı gibi, edebiyat âleminde de geniş şekilde yer tutmuştur. Şiirlerinde dört büyük halifeden yalnızca Hazret-i Ali ve Âl-i abâ ya yer vermesinin de etkisiyle Alevî ve Bektaşîler de onu kendilerinden saymışlardır. Nesîmî, Alevî şairler arasında Şâh-ı Şehîd adıyla anılarak saygınlık kazanmıştır. Nesîmî nin sonradan Hurûfîlik ten döndüğü ve tevbe ettiği de bazı dinî kaynaklarda belirtilmektedir. Hayatının menkıbelerle örülmesi, onun çeşitli yerlerde mezarının bulunduğuna inanılmasına sebep olmuştur. Ancak şairin Halep te öldürüldüğü ve türbesinin de öldüğü yerde olması gerektiği hatırdan çıkarılmamalıdır. Nesîmî nin Edebî Kişiliği ve Eserleri Edebî Kişiliği: XIV. yüzyılın ikinci yarısında yetişen Nesîmî ile Kadı Burhaneddin ve Ahmedî gibi büyük şairler, mazmunları şiirlerinde başarıyla kullanmaları bakımından Türk edebiyatında kurucu şairler olarak kabul edilebilirler. XI. yüzyıldan başlayarak XV. yüzyıla gelinceye kadar, mesnevi alanında bir hayli eser veren Türk edebiyatında XIV. yüzyılda, Yunus Emre nin Divan ından sonra bu üç şairin divanları görülür. Şair, önceleri Hüseynî mahlasını kullanırken, Fazlullah-ı Hurûfî ye bağlandıktan sonra Nesîmî yi kullanmıştır. O, şiirlerinde sekiz ve otuz iki harfe dayanarak insan yüzünün Tanrı nın tecelli yeri, güzelliklerin göründüğü mekan olduğunu söylemiştir. Şiirlerinde alabildiğine bir coşkunluk bulunan Nesîmî, zaptedilemeyen bir ruhun çırpınışlarını dile getirmiş ve ilâhî aşkı kendine göre anlatmıştır. Kendisine zındık diyenler olduğu gibi, onu aşk yolunun korkusuz yiğidi, sevgiler kâbesinin ileri gelen fedaisi, şaşırtıcı derecede âşık, nükteler söyleyen gönül adamı şeklinde övenler de vardır. Nesîmî nin başarılı bir şair oluşunda, iyi bir eğitim almış olmasının ve bir seyyah gibi gezip dolaşmasının da büyük payı vardır. Nesîmî nin zâhirî ve bâtınî ilimlerde yetişme-

1. Ünite - XIV. Yüzyıl Batı Türk Edebiyatı I: Anadolu ve Azerî Sahası Türk Edebiyatı 9 sinde doğup yaşadığı bölgenin önemli etkisi olmuştur. Arapça ve Farsçayı iyi bilen şairin Türkçe ve Farsça şiirlerinin yanında Arapça gazelleri ve mülemmaları da vardır. Nesîmî nin sanat hayatını iki devrede ele almak mümkündür. Hayatının ilk devresinde Hakk ı, aşkı, doğru yolu arayan bir Nesîmî vardır. Bu dönemde Celâleddîn-i Rûmî nin etkisindedir. Mevlevî tarikatı bu ilginin çekiş merkezi olduğundan şair bu yolun zikir ve ayinlerine yabancı kalmamıştır. Bu devre ait mesnevi, gazel ve tuyuğları bir divançe oluşturacak kadar çoktur. Duygu ve fikirleri anlatmakta zorlanan şair, coşkulu sanat denen lirizme de henüz ulaşamamıştır. Hatta onun bu ilk şiirlerinde Seyyid, Nesîmî, Hüseynî, Seyyid Nesîmî ve Naîmî gibi farklı farklı isimler kullanması, mahlas seçmede bile bir kararsızlık içinde bulunduğunu göstermektedir. Bunun yanında Nesîmî nin öğretici yönünün ağır bastığı bu şiirlerde aruz kusurları da bulunmaktadır. Nesîmî nin şiirlerinin asıl coşkulu devri Fazlullah ile tanışmasından sonradır. Bâtınî inançlara ilgisiz kalmayan şair, Hüseyin Ayan ın deyimi ile Fazlullah ın keşfettiği yedi hattı, her türlü dinî tekâlifi anlamak ve ilâhî sırları çözmek için yeterli bulmuştur. Böylece Kur an-ı Kerim in sırlarının çözüldüğüne inanarak Fazlullah ın dervişleri arasına katılıp onun büyük bir propagandacısı olmuştur. Hayatının bu ikinci döneminde coşkulu şiirler söylemeye başlamıştır. Deryâ-yı muhît cûşa geldi Kevn ile mekân hurûşa geldi Sırr-ı ezel oldı âşikâre Ârif nice eylesün müdâre beyitlerinde görüldüğü gibi kendisini her tarafı kuşatan bir deniz ve ârif olarak görmeye başlayan Nesîmî, Kur an ve hadisleri kaynak olarak kullanıp bunlardan kendi yoluna uygun olanları seçerek şiirlerinde yer vermiştir. Şiirlerinde ayet ve hadisleri uyumlu şekilde kullanan Nesîmî, Hazret-i Muhammed den sonra Hazret-i Ali yi ve diğer imamları konu edinmiş ve daha ziyade On İki İmam için şiirler yazmıştır. İlk üç halifeye şiirlerinde yer vermemiş olan Nesîmî edebiyatımızda Âşık Paşa dan sonra elif-nâme yazan şairdir. Divan ında üç elif-nâme bulunur ve bu elif-nâmelerde elif harfinden ye harfine kadar bütün harflere yer vermiştir. Bazen bu sıra tersinden yani ye harfinden başlayarak elife ulaşır. Türkçeyi yaşadığı yüzyılda Yunus tan sonra en iyi kullanan şair olan Nesîmî, Yusuf Has Hâcib, Âşık Paşa ve Yunus Emre gibi söze büyük önem verir, sanatı ile övünür ve kendine olan güvenini de açıkça belirtir. Elif-nâme: Yukarıdan aşağıya doğru alfabetik sırayla bütün Arap harflerinin birer birer mısra başında yer aldığı ve bu harflere şiirin içinde çeşitli anlamlar yüklenmesinden oluşan şiirlere verilen isimdir. Buldı Nesîmî vaslı vaslı Nesîmî buldı Üstün kamudan sözü sözü kamudan üstün Aruzu en iyi şekilde kullanan Nesîmî, ayet ve hadisleri şiirine katmada (=iktibasta) çok ileri giden bir şairdir. Bu açıdan Türk edebiyatında Nesîmî gibi başka bir şairin bulunmadığını görürüz. Tasavvufa şiirlerinde en geniş şekilde yer veren şairlerin önde gelenlerindendir. Bu yönü ile de tesiri başta Erzurumlu İbrahim Hakkı olmak üzere hemen her şairde görülür. Mansur u dilinden düşürmez ve ona şiirlerinde geniş yer verir. Nesîmî, belki de bir propaganda şairi olması sebebi ile hep geleceğe açılır ve şiirlerinde canlı, hep taze kalacak olan samimi bir dil kullanır. Bu bakımdan Yunus a benzer. Onun şiiri canlılığını biraz da tekrarlardan ve Türkçenin ahenginden alır. Bu tekrarlarda eski şiirimizin ve Kutadgu Bilig devrinin ön kafiyesini de kullanır. Çeşitli şiirlerindeki bazı beyitleri değişik şekillerde tekrar gibi karşımıza çıkan Nesîmî, Türkçenin sırlarına vâkıf bir şairdir. Üslubunun canlılığını sağlayan bir başka husus da, onun aşağıdaki beyitlerde görüldüğü gibi sorulu cevaplı bir dil kullanmasıdır.

10 XIV.-XV. Yüzyıllar Türk Edebiyatı Âlemde bu gün sencileyin yâr kimün var Ger var dir isen yoh dimezem var kimün var Dildâr-ı mecâzî bulınur âşıka yüz min Benzer sana tahkîkda dildâr kimün var Mahbûb kamer yüzlü boyı sidre yüküşdür Yanagları gül la l-i şeker-bâr kimün var Işkun gamına eylemişem gönlümi mahzen Bir munçılayın mahzen-i esrâr kimün var... Dili çok dikkatli ve yerinde kullanan Nesîmî, aruz veznini Türkçeye uydurmak için gayret etmiştir. Zaman zaman vezin bozukluklarına rastlansa da genellikle şiirleri vezin ve kafiye bakımından başarılıdır. Kafiyeye büyük önem veren Nesîmî, özellikle iç kafiye ve redifi fazla kullanmıştır. O, klâsik şiir şekillerini başarıyla kullanır ve bu şiirin bütün kurallarına tam olarak uyar. Daha çok gazel nazım şekli ile şiirler yazan Nesîmî nin öne çıkan başlıca diğer özellikleri; şiirlerini musammat, yani dörtlük şekline gelebilecek beyitlerle yazması, samimi oluşu ve gönlünden geldiği gibi söylemesi, hitaplar, soru ve cevaplar ile şiirlerine canlılık katması, şiirlerinde dünyadan şikâyet etmekle birlikte hayattan zevk almayı tavsiye etmesi ve insanı yüceltmesi, mevsimlere, günlere ve sayılara, harflerden hareketle insan yüzüne ve vücuduna geniş yer vermesidir: Yüzün âyine-i ehl-i safâdur Sözün bu derdüme her dem devâdur Boyun Tûbâ lebündür âb-ı Kevser Şarâb-ı la lünüz nutk-ı Hudâdur Kaşun mihrâbına aynun imâmı Kılur min secdeyi bi llâh revâdur Saçun el-fakru fahridür fakîre Sevâdü l-vechi fî-dâri l-bekâdur... Bugünkü bilgilere göre akis sanatına edebiyatımızda ilk yer veren şair, Nesîmî dir. Aşağıda matla beyti verilen gazeli baştan sona bu sanatla yazılmıştır. Nûşîn lebinün la li la li lebinün nûşîn Şîrin severem cândan cândan severem şîrin Nesîmî de bazen Yunus tan aldığı bir sesle, Kaygusuz Abdal ı andıran ve onu müjdeleyen, hatta şathiyeye kaçan bir taraf da görülür: Küllî mekânı gevherin gevhere kân mısın nesin Uşbu sıfât u hüsn ile cân u cihân mısın nesin beyti ile başlayan gazeli buna örnek teşkil eder. O, Bî-vefâsına dünyede umma vefâ Çünki yokdur dünye yokdan ne safâ Rencine düşüp anun çekme cefâ Bulmaz anun hastası hergiz şifâ

1. Ünite - XIV. Yüzyıl Batı Türk Edebiyatı I: Anadolu ve Azerî Sahası Türk Edebiyatı 11 şeklindeki tuyuğunda da diğer şiirlerinde olduğu gibi kendi inanç ve düşüncesine yer verir. Aslında Hayyâm dan gelen ve öğüde açılan bu söyleyiş bütün şairlerimizi etkilemiştir. Bu durum yine Hayyâm dan tercüme olan, Böyledir âdet-i dîrînesi zâlim dehrin Düşme fersûde hayâtın gamına derdine dil Çekme âlâmını beyhûde yere varla yokun Olan oldu olacaksa daha meydânda değil söyleyişine bağlıdır. Türk edebiyatında tuyuğ denince akla önce Kadı Burhaneddin gelir, ancak Nesîmî ile birlikte her iki şairin aynı dönemlerde tuyuğlar yazdıkları gözden uzak tutulmamalıdır. Nesîmî kendi devrinin şairlerinden Ahmedî ile aynı söyleyişte şiirler de yazar ve bu şiirler Ahmed-i Dâî ye kadar gelir. Böylece nazire edebiyatımızın başlarında yer alır. Zülfüni anber-feşân itmek dilersin itmegil Garet-i dîn kasd-ı cân itmek dilersin itmegil beytiyle başlayan gazeli buna örnektir. Türk edebiyatında Ahmedî, Nesîmî, Ahmed Paşa, Fatih (Avnî), Fuzûlî, Kanunî (Muhibbî), Bâkî, Usûlî, Penâhî, Bağdatlı Rûhî, Nedîm ve Erzurumlu İbrahim Hakkı ya kadar çok sayıda şair üzerinde Nesîmî nin etkisini görmek mümkündür. Kanunî, Nesîmî nin, Nigârum dilberüm yârüm enîsüm mûnisüm cânum Refîküm hem-demüm ömrüm revânum derde dermânum matlaıyla başlayan gazelini, Celîs-i halvetüm varum habîbüm mâh-ı tâbânum Enîsüm mahremüm varum güzeller şâhı sultânum şeklinde başlayan gazelle tanzir etmiştir. Türk edebiyatını sadece kendi devri ile değil, bütün zamanları ile yaşadığı asra kadar inceden inceye gözlemleyen ve bütün şairleri süzgeçten geçirircesine birbirleri ile karşılaştıran, Türk edebiyatının büyük şairi Ali Şir Nevâî de Nesîmî yi bütün şairlerden üstün görür. Nevâî, Nesîmî nin ârif bir şair olduğu belirtir ve zâhir ehlince şiirleri anlaşılamadığından sonunun kötü bir şekilde bittiğine de hayıflanır (Karaağaç, 1997: XVI). Ayrıca Türkmen şairi Andelîb (öl. 1780) ve Çağatay-Özbek şairi Esîrî nin (öl. 1916) Nesîmî hakkında önemli manzumeleri vardır. Bundan da anlaşıldığı gibi, Türk edebiyatında daha sonra gelen şairlerin pek çoğu üzerinde Nesîmî nin etkili olduğu görülür. Eserleri: Nesîmî nin bilinen eserleri, Türkçe ve Farsça Divanları ile Hurufîlikle ilgili olan Mukaddimetü l-hakâyık tır. Türkçe Divan: Divan ın bilinen en eski nüshası 1469 tarihlidir. Divan ın 1524 tarihli Kahire nüshasındaki bazı gazellerinde Hüseynî mahlasını kullandığı görülür. Farsça şiirleri bazı yazmalarda Türkçe şiirlerinin arasında yer almıştır. Çeşitli baskıları bulunan Nesîmî Divanı nın İstanbul da yapılan baskıları eksik ve yanlıştır. Türkçe Divan ın en iyi baskısı, Selman Mümtaz Bey tarafından 1926 da yapılmıştır. Divan ın son yayımını Hüseyin Ayan yapmıştır (2002). Farsça Divan: Bu divanda yer alan şiirler, sayı bakımından Türkçe Divan a göre daha azdır. Nesîmî, Türkçe Divan ı kadar çok okunan ve sevilen Farsça Divan ında da Hurûfî inancını konu alan şiirler yazmıştır. Mesnevî, gazel, tercî -i bend, müstezâd, rüba î ve kıt a nazım şekliyle yazılmış şiirlerin bulunduğu divandaki mesneviler, Türkçe mesneviler gibi uzun değildir. Nesîmî, Türkçe Divan ında olduğu gibi Farsça Divan ını da tamamlayamamış, 32 harfli Fars alfabesinden yalnız 14 ü ile kafiyeli şiirler yazabilmiştir.

12 Hurûf-ı mukata a: Kur an da yirmi dokuz surenin başında yer alan ve telaffuz edilen harflere verilen isim; surelerin başında yer alan elif, lam, mim gibi ayrılmış, münferit harfler. XIV.-XV. Yüzyıllar Türk Edebiyatı Mukaddimetü l-hakâyık: Nesîmî, Fazlullah-ı Hurûfî nin Câvidân-nâme sini esas alarak yazdığı bu Türkçe mensur eserde, çeşitli dinî konuları harflerle (Hurûfîliğe göre) açıklamaktadır. Bu eserde, Kur an daki hurûf-ı mukata a, abdest, ezan, ikâmet, zekât, oruç, hac, ana babaya iyilik, îmân-ı yakîn gibi konularla ilgili, harflerle rakamlar arasında bağlantılar kurularak yorumlar yapılır. Eserin nüshaları, dil bakımından XIV. yüzyıl özelliği taşır ve üslup itibariyle tercüme bir eser görünümü sergiler. Nesîmî nin bir gazeli fâ ilâtün fâ ilâtün fâ ilâtün fâ ilün 1. İy dirîgâ kim cihânda yâr ile hemdem-durur Hûblarun fikrinden özge kim bana hemdem-durur 2. İy güneş yüzlü habîb şâd kılgıl sen beni Kim firâkundan bu cân u dil garîk-ı gam-durur 3. Ger inanmazsan ki gamzen yakdı gönlüm şehrini Ben bu feryâdum nedendür dîde kandan nem-durur 4. Va deyi koy iy gönül gel hoş görelüm bu demi Dünkü geçdi danla gâyet bes bu dem hoş dem-durur 5. Zâhidün mihrâb içinde zikr ü tâ atdur işi Âşıkun mahbûb öninde çeng ü zîr ü bem-durur 6. Ger disem vardur cihânda sensin iy gönlüm alan Dil senündür cân senündür ten benüm bes nem-durur 7. Bir nazar kılgıl Nesîmî hâline gör kim neçe Sözleri feryâd u nâliş gözleri zemzem-durur Nesîmî den tuyuğlar I Dalmışam şol bahra kim pâyânı yoh Düşmişem şol rence kim hüsrânı yoh Görmişem şol bedri kim noksânı yoh Bulmışam şol genci kim vîrânı yoh II Bî-vefâ dünyâdan usandı gönül Yok didi dünyâyı yok sandı gönül Düşdi ışkın odına yandı gönül Vahdetün kand-âbına kandı gönül Sultan Ahmed b. Veys XIV. yüzyılda Azerî sahasında yetişen şairlerden biri de Ahmed b. Veys tir. Irak ta İlhanlılardan sonra hüküm süren Türk sülalesi Celâyirlilere mensup olan Sultan Ahmed b. Veys, şair ve sanatkâr bir hükümdardır (1382-1410). Türkçe, Arapça ve Farsça şiirler yazmış olan Sultan Ahmed in Mecmu atü n-nezâir de bir gazeli bulunmaktadır. Sultan Ahmed in bu gazelinden usta bir şair olduğu ve Bağdad da Celâyirlilerin sarayında Türkçenin edebî dil olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Şairin yedi Farsça divandan oluşan bir külliyatı bulunmaktadır. Bu külliyatta yer alan ilk dört divanı üzerine Sadık Armutlu doktora (Erzurum, 1990), beşincisi üzerine ise Nimet Yıldırım yüksek lisans tezi (İstanbul, 1991) hazırlamıştır. Veyis Değirmençay ise altıncı (Erzurum, 2000) ve yedinci divanları yayımlamıştır (Erzurum, 2001).

1. Ünite - XIV. Yüzyıl Batı Türk Edebiyatı I: Anadolu ve Azerî Sahası Türk Edebiyatı 13 Ahmed b. Veys in bir gazeli fâ ilâtün fâ ilâtün fâ ilâtün fâ ilün 1. Kim ola dün gün işinde fikr ü tedbîr eylemez N eylesün tedbîr-i bende çün ki takdîr eylemez 2. Hayr u şer nakkâşı bî-çûn yazdı bir levh-i cebîn Âdem oğlı cehd idüp o1 nakşı tağyîr eylemez 3. Âyet-i nahnu kasemnâ ma nisin her kim bilür Yef alu llâh mâ yeşâ bu sırrı tefsîr eylemez 4. Her kime oldı müyesser künc-i genc-i ma rifet Pâdişâh-ı vakt olupdur hizmet-i mîr eylemez 5. Her kimün kim aklı vardur o1 bilür hâli nedür Bu güni tanlaya koyup anı te hîr eylemez 6. Ârif oldur hâliyâ işbu ölümlü dünyede Şâhid ü şem ü şarâb u sâzı taksîr eylemez 7. Defter-i ömri hisâbı âhir oldı câhilün Bed-ameldür cüz gam-ı bîhûde tevfîr eylemez 8. Dem geçürdi merdüm-i dil-haste-i çeşmüm benüm Cüz sirişk-i lâle-gûn der-nâme tahrîr eylemez 9. Kumrı vü bülbül okır Hak zikrini her dem velî Ahmed ibni Veys okur bu sözi takdîr eylemez XIV. yüzyılda Azerî Türkçesiyle şiirler yazan şairler ve bunların eserleri hakkında kısa bilgi veriniz. 2 XIV. YÜZYIL ANADOLU SAHASI TÜRK EDEBİYATI Beylikler Döneminde Edebî Durum Anadolu Selçuklu Devleti nin XIII. yüzyılın ortalarından itibaren giderek zayıflaması ve yüzyılın sonlarına doğru yıkılması üzerine Anadolu da beyliklerin kuruluşuyla yeni bir dönem başlamıştır. XIII. yüzyılın sonları ile XIV. yüzyılın başlarında Anadolu da kurulan beyliklerin bazıları şunlardır: Karamanoğulları Beyliği (Konya), Eşrefoğulları Beyliği (Beyşehir), Hamid oğulları Beyliği (Eğridir), Menteşeoğulları Beyliği (Milas, Muğla, Köyceğiz), Germiyanoğulları Beyliği (Kütahya), Sahipataoğulları Beyliği (Afyonkarahisar), Ay dınoğulları Beyliği (İzmir ve Aydın çevresi), Saruhanoğulları Beyliği (Manisa), Karesioğulları Beyliği (Balıkesir ve Çanakkale çevresi), Candar (İsfendiyar oğulları) Beyliği (Kastamonu), Pervâneoğulları Beyliği (Sinop), Osmanoğulları (Söğüt). Karaman Bey in oğlu Mehmed Bey, 1277 de Konya yı aldığı zaman Farsçaya karşı gösterilen ilgiyi doğru bulmamış; Selçuklu Devleti divanında alınan kararı okuyarak devlet işlerinde, sarayda, çarşı ve pazarda Türkçeden başka dil kullanılmamasını ilan etmiştir. XIII. yüzyılın sonlarında kurulan Osmanoğulları Beyliği, XIV. yüzyılda bir yandan Bizans topraklarını alıp Balkanlara geçmiş, öte yandan diğer beylikleri ortadan kaldırarak Anadolu da hâkim duruma gelmiştir. Böylece geleceğin Osmanlı İmparatorluğu na dönüşecek olan devlet, daha kuruluş dönemlerinden itibaren hızla genişlemeye başlamıştır. Osmanlı Devleti nin gelişip büyümesi XIV. yüzyıl boyunca devam eder. Bu yüzyılda devlet sınırları, doğuda Trabzon Rum İmparatorluğu ile Timur Devleti ne, güneydoğuda Memlûk (Kölemen) Devleti ne dayanır. Batıda ise Eflak Prensliği ile Sırp Krallığı nı da içine alan bir genişliğe ulaşır. Osmanlılara katılmayan beylikler ise, genellikle itaatkâr bir durum sergilemişlerdir. Anadolu da ve Rumeli de elde edilen topraklara sistemli bir şekilde Türklerin yerleşmesi sağlanır. Böylece Türkçenin konuşulduğu alan da genişler.

14 XIV.-XV. Yüzyıllar Türk Edebiyatı XIII. yüzyılda Anadolu da yerleşen tasavvuf, XIV. yüzyılda Mevlevîlik, Âhilik, Babaîlik, Hurûfîlik gibi inanç ve tarikatların mensupları arasında gelişerek devam etmiştir. Sultan Veled in sistemleştirdiği Mevlevîlik, Mevlânâ nın torunu Ulu Ârif Çelebi (öl. 1319) nin Anadolu nun çeşitli yerlerinde açtığı tekkeler ve Türk beylerinin de tarikata girmelerini sağlamasıyla XIV. yüzyılda hızla yayılmıştır. Başka tarikat mensuplarının da Mevlânâ ya saygı duymalarından dolayı Mevlevîlik büyük ilgi görmüştür. Bu yüzyılda Mevlevîliğin yanında Âhilik ve Fütüvvet teşkilatının da özellikle toplum hayatında düzenin sağlanmasında ve ticaret hayatının düzenlenmesinde büyük rolü olmuştur. XIV. yüzyılda yaşanan siyasî olaylara bağlı olarak Türk edebiyatında da önemli gelişmeler görülür. Bu dönemde, Anadolu beylerinin Türkçeye ve Türkçe eserlere değer vermelerinin yanında şairlerin tasavvufî inançları halka ulaştırabilmek için Türkçe yazmak zorunda kalmalarından dolayı manzum ve mensur çok sayıda Türkçe eser yazılmıştır. Arapça ve Farsça bilmeyen Türk beyleri, çevrelerinde toplayıp korudukları şair ve yazarları, Türkçe eserler vermeye, çeviriler yapmaya teşvik etmişlerdir. Bunun sonucunda çok okunan Kur an surelerinin açıklamalı çevirileri yapılmış; peygamber kıssaları, velilerin menkıbeleri, nasihatnâmeler vb. konularda tanınmış Arapça ve Farsça eserler Türkçeye çevrilmiş, tıp, baytarlık, avcılık, kıymetli taşların özellikleri ve rüya tabirleri gibi çeşitli konulara ait günlük hayatta ihtiyaç duyulan eserlerin çevirileri yapılmış, telif eserler meydana getirilmiştir. Bu dönemde yazılan eserlerde Arapça, Farsça kelime ve terkipler bulunsa da bunların Türkçeye göre oranı çok azdır. Şair ve yazarlar, beylerin de istekleri doğrultusunda sade bir dil kullanmışlardır. Bu dönemde dinî, destanî, manzum ve mensur eserler, Hz. Muhammed in mucizelerini konu alan çoğu manzum hikâyeler, tasavvufî ve romantik mesneviler, divanlar, Kelile ve Dimne, Marzuban-nâme gibi öğretici hayvan hikâyeleri ile Kabus-nâme gibi nasihat kitaplarında olduğu üzere çeşitli tür ve konularda yazılmış eserlerde Türkçe iyice işlenmiş, böylelikle edebî dil olarak Farsçanın ve Arapçanın önüne geçmiştir. XIII. yüzyılda Anadolu daki fikir ve sanat merkezi olan Konya, XIV. yüzyılda da bu özelliğini devam ettirir. XIV. yüzyılın ikinci yarısında Germiyan Beyi Süleyman Şah ın şair ve yazarlara verdiği değer Kütahya yı bir kültür merkezi haline getirmiştir. Ahmedî, Şeyhoğlu Mustafa, Ahmed-i Dâî (öl. 1421) gibi şairler, onun kurduğu meclislerin ortaya çıkardığı şair ve yazarlardır. XIV. yüzyılda çeşitli Anadolu beyliklerinde yazıldığı bilinen Türkçe eserlerin bir kısmı şunlardır: Germiyanoğullar Beyliği: Mehmed Bey oğlu Süleyman Şah ın emriyle Kâbus-nâme ve Marzuban-nâme Türkçeye çevrilmiştir. Menteşeoğulları Beyliği: Menteşe emiri Mehmed Bey in oğlu Mahmud Çelebi adına avcılığa dair Bâz-nâme isminde Farsçadan Türkçeye çevrilmiş eser ile İlyas Bey adına yazılmış tıpla ilgili İlyasiyye isimli bir kitap bulun maktadır. İnançoğulları (Denizli-Lâdik) Beyliği: Murad Arslan Bey adına yazılmış Fâtiha ve İhlâs Tefsirleri ile Murad Arslan Bey oğlu İshak Bey adına yazılmış bir Tebâreke Tefsiri vardır. Aydınoğulları Beyliği: Aydınoğulları nın da şairlere gösterdiği yakınlığı ayrıca belirtmek gerekir. Hoca Mesud başta olmak üzere Hüsrev ü Şîrîn adlı eseri Nizâmî den Anadolu sahasında ilk tercüme eden Fahrî ile Ahmedî bu bölgede yetişen şairlerin başında gelirler. Ayrıca Arapça Ârâyisü l-mecâlis adlı peygamberler tarihi ile Kitâb-ı Tuhfe-i Mübârizî isimli tıp kitabı ve Farsça Tezkiretü l-evliyâ adlı kitaplar Mehmed Bey adına Türkçeye çevrilmiştir. Kul Mesud, Aydınoğlu Umur Bey in (1340-1348) emriyle Kelile ve Dimne yi 1360 da Türkçeye çevirmiştir. Celâleddîn Hızır (Hacı Paşa) da Şifâü l-eskâm ve Devâü l-a lâm isimli tıpla ilgili eserini Aydınoğlu İsa Bey adına yazmıştır. Ayrıca İshak bin Murad ın Edviye-i Müfrede si ile İbn-i Baytar ın Kitâbü l-câmi fi l-edviyetü l-müfrede adlı eserinin bilinmeyen bir şahıs tarafından Müfredât-ı İbn-i Baytar Tercümesi adıyla yapılan çevirisi

1. Ünite - XIV. Yüzyıl Batı Türk Edebiyatı I: Anadolu ve Azerî Sahası Türk Edebiyatı 15 de Umur Bey adına sade bir Türkçe ile yazılan bilimsel eserlerdir. İshak b. Murad tarafından 1376-77 tarihinde kaleme alınan ed-dürretü l-mudiyye fi l-lugati t-türkiyye, bu yüzyılda Oğuz Türkçesinin grameri hakkında yazılmış en eski kaynaklardan biridir. Arapçanın gramerini öğretmek amacıyla yazılan eserde, Türkçe kelimelere, cümle örneklerine ve dönemin gramer yapısıyla ilgili bilgilere de yer verilmiştir. Anadolu merkezli Batı Türkçesinin ilk sözlüklerinden biri olan bu eser, içerisinde bazı nadir Türkçe kelimeler bulunduğu için oldukça önemlidir. Saruhanoğulları Beyliği: Nâsır-ı Tûsî nin Bah-nâme-i Şâhî isimli eseri Sultan Yakub bin Devlet adına Türkçeye tercüme edilmiştir. Candar (İsfendiyaroğulları) Beyliği: Cevâhirü l-esdâf isimli Kur an tefsiri, İsfendiyar Bey in emriyle oğlu İbrahim Bey in okuması için yazılmıştır. Celâlüddîn Bayezid adına 1362 de Maktel-i Hüseyin tercüme edilmiştir. Kadı Burhaneddin Ahmed ise hem bir hükümdar hem de divan sahibi bir şair olarak ilmi ve şiiri gönlünde hisseder ve Türk edebiyatında XVI. yüzyıla kadar gelen zamanda en büyük divanı yazar. XIV. yüzyılda en fazla eser, Osmanoğulları sahasında yazılmıştır. Osmanlı sarayının ve saray hayatının edebî bir merkez haline gelmesi, Orhan Bey zamanında kurulan ilk Osmanlı medresesi ile başlar ve Yıldırım Bayezid devrinde oluşumunu tamamlar. Bundan dolayı da Yıldırım Bayezid devrinden itibaren Anadolu da Türkçe yazılan edebî eserlerin sayısında birdenbire ortaya çıkan bir artış göze çarpar. Osmanlı Devleti nde şair ve yazarları etrafına toplayan, meclisler kuran ilk şahıs Yıldırım Bayezid in en büyük oğlu Emir Süleyman dır (öl. 1411). Türk şiiri, Emir Süleyman sayesinde büyük mesafe katetmiştir. Onun şairlere gösterdiği yakınlık ve sıcaklık bu devirde başka bir idareci tarafından gösterilmemiştir. Mehmed, 1398 yılında yazdığı 8702 beyti bulan Işk-nâme adlı mesnevisini bu şehzadeye sunmuştur. Emir Süleyman Ankara savaşından sonra devletteki idarî boşluğu da dolduran şehzadedir. Onun 1411 yılında Edirne civarında ölümü, etrafındaki şairleri yasa boğmuş Ahmedî ve Ahmed-i Dâî gibi şairler Emir Süleyman için ağlamışlar ve ona mersiyeler yazmışlardır. Bu açıdan bakılınca Türk mersiye edebiyatının da başında Emir Süleyman ile ona candan bağlı olan bu şairleri görürüz. XIV. yüzyılda Türkçenin resmî, ilmî ve edebî dil olma yolunda Arapça ve Farsça ile mücadelesi devam eder. Türkçe, I. Murad devrinden itibaren devlet dili olarak ağırlık kazanır. Bu yüzyıl Anadolu şairleri üzerinde İran şairlerinden Firdevsî nin, Nizâmî nin, Sa dî nin, Ferîdüddîn-i Attâr ın, Selmân-ı Sâvecî nin, Kemâl-i Hûcendî nin ve eserlerini Farsça yazan Türk şair Mevlânâ nın büyük etkileri olduğu gibi bu dönemde, Farsçadan Türkçeye tercüme edilen eserler büyük ilgi görürler. XIV. yüzyılda beylikler döneminde edebî durum hakkında kısa bilgi veriniz. XIV. Yüzyıl Batı Türk Edebiyatının Genel Özellikleri Türk edebiyatı XIV. yüzyılda bir önceki yüzyıla göre daha çok gelişmiş, bu dönemde yazar ve şair sayısı artmış, manzum ve mensur çok sayıda eser yazılmıştır. Türkçe, bu yüzyılda saray ve ordunun yanı sıra yüksek memurların da dili olmuş ve Anadolu da edebiyat dili hâline gelmiştir. XIII. yüzyılda doğan ve yetişen ancak, asıl verimli zamanlarını XIV. yüzyılın başlarında geçiren Yunus Emre (d. 1240-1), Gülşehrî (d. 1240) ve Âşık Paşa (d. 1272) Türk edebiyatının büyük şairleridir. Türkçe eser vermeyi şuurlu bir şekilde isteyen ve bunu gerçekleştirmeye çalışan bu şâirler, Anadolu da bir millî edebiyat çağının açılmasını sağlamışlardır. Bu şairler içinde ilk Türkçe eser veren Yunus Emre dir. Mevlânâ, Ahmed Fakîh, Sultan Veled ve Hoca Dehhânî gibi XIII. yüzyıl şairleri ise yazmış oldukları az sayıdaki Türk- 3