2014 EKONOMİ DEĞERLENDİRME ve 2015 BEKLENTİLERİ Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan Genişletilmiş Başkanlar Toplantısı, Ankara 7 Ocak 2015 Sayın Başbakan Yardımcım, Değerli YK Üyelerim, Şube Başkanlarım, Değerli Basın Mensupları, Hanımefendiler, Beyefendiler, Geleneksel olarak, her yılın başında düzenlediğimiz, bir önceki yılı değerlendirip, yeni yıl beklentilerimizi paylaştığımız, Sayın Başbakan Yardımcımızın değerlendirmelerini aldığımız bir Ekonomi Değerlendirme toplantımızda daha bir aradayız. Yeni yılın bu ilk birlikteliğinde, hepinizi MÜSİAD adına saygıyla selamlıyorum. Sayın Başbakan Yardımcım, Değerli Katılımcılar, Konuşmam, 3 bölümden oluşacak: Sayın Başbakan Yardımcımız geniş bir değerlendirme yapacağı için, önce kısa bir 2014 değerlendirmesi yapıp; MÜSİAD Üyeleri 2014 Değerlendirmesi ve 2015 Beklentileri anket sonuçlarını size aktaracağım; son olarak, yapılmasını elzem gördüğümüz hususlarla ilgili önerilerimizle, konuşmamı tamamlayacağım. 2008 yılında, ABD de, finans merkezli olarak ortaya çıkan ekonomik kriz, özellikle gelişmiş ülke ekonomilerini etkisi altına almış ve dış ticaret yoluyla da, Türkiye gibi, gelişmekte olan ülkeleri de etkilemiştir. 6.cı yılını geride bıraktığımız krizin etkilerini, Gelişmekte Olan ülkeler, Gelişmiş Ülkelere göre, daha hızla üzerlerinden atabilmiş görünüyor. Küresel krizin, Gelişmiş Ülkeler üzerindeki etkilerini görebilmek için; kriz sonrası Avro Bölgesi nin görünümüne bakılması, yeterli olacaktır. 2014 yılında da ekonomik durgunluğun devam ettiği Avro Bölgesi, yılın 3.cü Çeyreğinde %0,2 büyüyebildi. Kriz sonrasında, büyümede istikrarlı bir yapıya kavuşamayan Avro Bölgesi nde, işsizlik yüksek seviyedeki konumunu korurken, deflasyon riski de, artarak devam etmektedir. Avro Bölgesi nde durum böyleyken; diğer büyük ekonomiler de, 2014 yılında birçok risk ile karşı karşıya kalmıştır. Bunlardan Japonya ekonomisi, yılın son 2 çeyreğinde daralarak resesyona girerken,
küresel krizden günümüze, kademeli olarak yavaşlayan Çin ekonomisindeyse, yılın son çeyreğinde, 1990 yılından bu yana en düşük büyüme beklenmektedir. Benzer şekilde; Rus ekonomisi de, ABD ve Avrupa ülkelerinin uyguladığı yaptırımlar, Ruble nin yaşadığı değer kaybı ve bütçenin yarısını oluşturan petrol ve doğalgaz fiyatlarında yaşanan düşüşün etkisiyle, 2014 yılında birçok riskle yüzleşmek zorunda kalmıştır. Küresel ekonomik krizin başlangıcı olan ABD'deyse; krizden kurtulmaya yönelik olumlu göstergeler 2014'te de gelmeye devam etti. Yılın 2.ci Çeyreğinde %4,6 büyüyen ABD ekonomisinde, istihdam piyasasında da, gözle görülür bir iyileşme sağlandı ve işsizlik, Kasım itibariyle %5,8 oldu. Bu gelişmeler ışığında; piyasalarda, FED in 2015 sonuna doğru faiz artırımına gideceğine yönelik beklentiler artmış, bu da, başta Türkiye gibi gelişmekte olan ülke ekonomileri olmak üzere, küresel ekonomiyi etkilemeye devam etmektedir. Küresel ekonomide durum böyleyken; 2014 yılında Türkiye ekonomisi, siyasi, iktisadi ve toplumsal kargaşa ve belirsizlik oluşturma çabalarına rağmen, güçlü ve istikrarlı yapısını korumaya devam etmiştir. 2013 yılında, Gezi Olaylarıyla başlayan ve 17-25.Aralık Operasyonları ile devam eden gelişmelere rağmen Türkiye ekonomisi, 2014 yılının ilk çeyreğinde de %4,8 büyümüş ve OECD ülkeleri arasında 1.ci çeyrekte en çok büyüyen ülke olmuştur. Ardından 2.ci ve 3.cü çeyrekte de, %2,2 ve %1,7 büyüyerek, 20 çeyreklik bir büyüme performansı göstermiştir. Bununla birlikte; 2.ci ve 3.cü çeyrek büyümeleri; piyasa beklentilerinin altındadır. Büyümedeki bu hız kaybı analiz edildiğinde; dış talebin büyümenin lokomotifi olma özelliğini sürdürmesine rağmen, 3.cü çeyrekte, bir önceki yılın aynı dönemine göre azalış gösteren kamu ve özel sektör yatırımları dikkat çekmektedir. Hem kamu, hem de özel sektör yatırımlarındaki bu düşüşün etkenlerinden birinin, TCMB nin faiz politikası olduğu görülmektedir. Ancak; TCMB nin piyasadaki beklentilere rağmen, faiz oranlarında herhangi bir indirime gitmemesindeki önemli sebeplerde olan, enflasyon oranlarında da, Aralık hariç, bir düşüş sağlanamamıştır. 2014 yılında, TÜFE %8,17 olarak gerçekleşirken, 3.cü Çeyrekte yatırımlardaki hız kaybının, işsizlik rakamlarına da yansıdığı görülmektedir. Eylül 2014 işsizlik rakamları, bir önceki aya göre 0,4 puan artarak %10,5 olarak gercekleşmiştir. 3.cü çeyrek büyümesinin beklentilerin altında kalmasının önemli nedenlerinden biri de; iç talepte, bir önceki yılın aynı çeyreğine göre sadece %0,2 artış olmasıdır. Son yıllarda adeta kronikleşen cari açığı düşürmek amacıyla, iç talebin kısılmasının karşılığı alınırken, bunun büyümeye yansımasıysa, beklenen şekilde, olumsuz olmuştur. 2014 Ocak-Ekim döneminde Cari İşlemler Açığı; geçen yılın aynı dönemine göre 19,3 milyar$ azalarak 33,1 milyar$ olmuştur. Cari açıkta sağlanan bu düşüş, olumludur. Ancak, büyümeyi olumsuz etkilediği gerçeğiyle; mevcut üretim ve tasarruf oranlarının artırılmasının gerekliliği de ortadadır.
2014 dış ticaretimize baktığımızda; 2013'e göre başarılı bir yılı geride bıraktığımızı söyleyebiliriz. 2013'ü, 2012 ihracatının gerisinde tamamladıktan sonra, Ocak 2014 te 12,5 milyar$ ile Cumhuriyet tarihinin en yüksek ihracatını gerçekleştirdik. İhracat; 2014 Ocak-Kasım dönemindeyse, geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre %4,2 atmış ve 144,5 milyar$ olmuştur. Aynı dönemde ithalatsa, %3,5 azalarak 220,4 milyar$ olmuştur. Böylece, Ocak-Kasım.2014 dönemi dış ticaret açığı, bir önceki yılın aynı dönemine göre %15,5 azalarak, 76 milyar$ olmuştur. 2014 yılı Türkiye ekonomisinde önemli bir başka konu da, 10.cu Kalkınma Planı kapsamında yer alan, Öncelikli Dönüşüm Programları dır. 10.cu Kalkınma Planı nı farklı kılan; temel yapısal problemlere çözüm olacak, 25 Öncelikli Dönüşüm Programı nın belirlenmesidir. Küresel ve yerel boyutlarda ekonomik ve siyasi risklerin artış gösterdiği ve siyasi/ekonomik istikrarsızlık oluşturulmak istendiği bir ortamda, Üretimde Verimliliğin Artırılması, İthalata Bağımlılığın Azaltılması, Yurtiçi Tasarrufların Artırılması ve İsrafın Önlenmesi, İş ve Yatırım Ortamının Geliştirilmesi, Öncelikli Teknoloji Alanlarında Ticarileşme, Yerli Kaynaklara Dayalı Enerji Üretimi gibi başlıklar içeren bu paket, ekonomimizin, içerde ve dışarıda elini güçlendirecek bir koz olarak ortaya çıkmaktadır. MÜSİAD olarak, 24 aylık bir veriye sahip olduğumuz ve her ayın son iş günü açıkladığımız Satın Alma Müdürleri Endeksi SAMEKS in, 2014 seyrine göz attığımızda; Endeksin, ekonomimizin gidişatına erken bakış konusunda, oldukça başarılı olduğunu görmekteyiz. 17-25.Aralık Operasyonlarının kargaşa ortamıyla; yılın ilk 2 ayında 50 baz puanının altında yer alan SAMEKS, Mart ayından itibaren artmış ve 10 aydır, 50 baz puanı üzerinde yer alarak, ekonomik canlılığın sürdüğüne işaret etmiştir. Sanayi Endeksi, Hizmet Endeksi ve Bileşik Endeksi in 2014 ortalamaları; 50 baz puanın üzerindedir. 2014 yılında SAMEKS Bileşik Endeksi nin ortalaması 52,69 olurken; Hizmet Endeksi nin ortalaması 51,93 ve Sanayi Endeksi nin ise 54,55 olmuştur. Toparlarsak; küresel ekonomide birçok belirsizliğin bulunduğu, Avro Bölgesi nde ekonomik durgunluğun devam ettiği, Ortadoğu da, Rusya da, Ukrayna da yaşanan gerginliklerin bütün bölgeyi etkisi altına aldığı bir 2014 yılında; Türkiye, büyüme trendini sürdürmüş ve güçlü ekonomik yapısını muhafaza etmiştir. Sayın Başbakan Yardımcım, Değerli Katılımcılar, Küresel ekonomi ve Türkiye ekonomisinin makroekonomik görünümünü kısaca ortaya koyduktan sonra, şimdi de sonuçları itibariyle önemli mesajlar veren MÜSİAD Değerlendirme Anketimizi, sizlerle paylaşmak istiyorum. Üyelerimizle gerçekleştirdiğimiz anketimizde ilk soruyu, 2014 yılının nasıl değerlendirildiğini sorarak başladık. Bu soruya üyelerimizin %39 u daha iyi cevabını verirken, %36 sı aynı şartlarda geçtiğini söylemiş; %25 i ise geçmiş yılı, firması için daha kötü olarak değerlendirmiştir.
2014 yılının ilk 3 çeyreğinde, hane halkı tüketiminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre sağlanan %1,3 lük artışa uyumlu olarak; üyelerimizin %49 u yurtiçi satışlarının arttığını ifade ederken, yurtiçi satışlarının düştüğünü bildiren üyelerimizin oranı %24 olmuştur. Yurtdışı satışlarının değerlendirilmesi sorumuza, üyelerimizin %31 i ihracatlarında artış olduğunu, %17 si ise azalma olduğunu kaydetmiştir. Üyelerimizin %52 si ise ihracatlarının değişmediğini dile getirmiştir. Dış talebin, 2014 yılında, büyümenin lokomotifi olduğu düşünüldüğünde; üyelerimizin %83 ünün bu veriyi destekler cevap verdiği görülmektedir. Geçen yıla, 17 ve 25.Aralık operasyonlarının olumsuz etkileriyle girmiştik. Bu süreçte, TL deki ani değer kaybı sonucunda artan risk faktörleri; Merkez Bankası nın, faiz oranını %4,5 ten %10 a yükseltmesine neden olmuş, Türk Lirası da, $ karşısında bir yılda % 15 değer kaybetmiştir. Genel teoride, düşük kurun ihracatçıya yaradığı kabul edilse de, rakiplerin fiyat kırması ve ara malı ithalatına bağımlılığımız dikkate alındığında, bu değer kaybının ihracattaki artışla tahvil edileceğini söylemek zordur. Zira, döviz kurunda yaşanan dalgalanmaların üyelerimize etkisini sorduğumuzda, üyelerimizin %68 i olumsuz etkiledi diye cevap verirken, sadece %0,08 si kurdaki dalgalanmanın firmasını olumlu etkilediğini söylemiştir. 2014 yılı ilk üç çeyreğinde özel yatırımların azalmış olmasına karşılık, üyelerimizin %48 i 2014 yılında yeni yatırım yaptığını; %22 si ise yatırımlarının azaldığını ifade etmişlerdir. Yatırımlar ve satışların artmasıyla uyumlu olarak, üyelerimizin %42 si çalışan sayısını arttırarak istihdam artışına destek vermişlerdir. Çalışan sayısı azalan üyelerimizin oranı %19 olmuş, %39 un ise istihdamında herhangi bir değişiklik gözlemlenmemiştir. Üyelerimize; geçtiğimiz yıl her hangi bir kamu teşvikinden yararlanıp yararlanmadıklarını sorduğumuzda %79 u yararlanmadığını, sadece %21 i yararlandığını belirtmiştir. Bu verilerle; gerek bürokratik zorluklar; gerekse özel sektör kaynaklı teşviklere ulaşım zorlukları gibi nedenlerle, teşviklerin umulan faydayı şimdilik sağlamadığını ifade etmek isterim. Özetle, 2014 yılı; milletimizin, siyasi istikrardan yana irade ortaya koyduğu bir yıl olmuştur. Son yıllarda elde edilen siyasi istikrar, ekonomik istikrarı da beraberinde getirmiş; 2014 yılı, küresel ve bölgesel ölçekteki siyasi, ekonomik ve toplumsal belirsizliklere rağmen, ülkemizin, ekonomik açıdan gücünün arttığı bir yıl olmuştur. Her yıl olduğu gibi anketimizin 2.ci kısmını, 2015 beklentileri oluşturuyor. 2015 yılında yeni yatırımlarınız ne yönde değişecek sorumuza, üyelerimizin %55 i artacak şeklinde cevap verirken; %15 i azalacağını belirtmiştir. 2014 yılı ilk 3 çeyreğinde GSYH ye katkı yapamayan (%0) özel sektör yatırımlarının, 2015 yılında pozitife döneceğine yönelik bir beklenti ortaya çıkmaktadır.
2014 yılında olduğu gibi, 2015 yılında da üyelerimiz, istihdam artışına destek vermeye devam edeceklerdir. Üyelerimizin %49 u çalışan sayısının 2015 te artacağını ifade ederken; %11 i bir azalma olacağını öngörmektedir. Son olarak, üyelerimize, 2015 yılının 2014 yılına kıyasla nasıl geçmesini bekliyorsunuz diye sorduk. Üyelerimizin %58 i 2015 yılının daha iyi geçeceğini, %21 i 2014 e benzer şekilde geçeceğini ifade ederken, kalan %21 i ise daha kötü geçeceğini söylemiştir. Anlaşılacağı üzere, üyelerimizin 2015 beklentileri olumlu yöndedir. Sayın Başbakan Yardımcım, Değerli Konuklar, 1 yıl önce, yine burada, 2013 yılını değerlendirdiğimiz ve 2014 beklentilerimizi dile getirdiğimiz toplantımızda, 3 sorunumuzdan; Terör ve Güneydoğu, Cari Açık ve Enerji Bağımlılığımızdan bahsetmiştim. 2014, bu 3 sorunun çözümü yolunda somut adımların atıldığı bir yıl olarak geride kaldı. 2014; 30 yıldır en büyük problemimiz olan Terör ve Güneydoğu Sorununda, sekteye uğratılmaya çalışılsa da, Çözüm Süreci nin; kaldığı yerden devam ettiği bir yıl olmuştur. 17 ve 25.Aralık, Kobani'ye bağlı 6-7 Ekim Olayları ve diğer olumsuzluklara rağmen, Çözüm Süreci, kararlı ve güçlü siyasi iradenin etkisiyle, meşru siyaset sınırları içinde sürdürülmüştür. MÜSİAD olarak, Türkiye nin selameti ve geleceğimiz için, Çözüm Sürecine tarafız, olmaya da devam edeceğiz. Bir diğer gelişmeyse, Haziran 2014 ten itibaren, başta petrol olmak üzere, emtia fiyatlarında meydana gelen düşüşler; enerji ithalatımızın maliyetini de düşürerek, cari açığımıza olumlu etki etmiştir. İthalatın azalması ve önemli pazarlarımızdan AB, Irak ve Rusya daki problemlerin olumsuz etkilerine rağmen, artan ihracat da, Cari Açığa olumlu yönde etkilemiştir. 2015 yılında; özellikle petrol fiyatlarındaki düşüşün etkisiyle, Cari Açığın daha da düşmesini bekliyoruz. Cari Açığın çözümünde, yüksek katma değerli ürünler yanı sıra; KOBİ lerin etkinliğinin artırılması gerektiğini de, her fırsatta dile getiriyoruz. Cari Açığa Karşı KOBİ ler ve Tarım başlıklı 2014 Türkiye Ekonomisi Raporumuzda da dile getirdiğimiz gibi; ihracatın %60 lara varan yükünü KOBİ ler sırtlanmakta ve adeta, Büyük İşletmeler in Cari Açığını, KOBİ ler kapatmaktadır. KOBİ lerin, başta Finansmana Ulaşım olmak üzere, diğer yapısal problemlerinin çözülmesi ve ekonomi içerisinde daha etkin bir şekilde yer almalarını, Cari Açıkta sürdürülebilir bir iyileşme için, elzem olarak görüyoruz. Enerji ithalatımızın, cari açığın %85 ini ve ithalatımızın %22 sini oluşturduğu dikkate alındığında, 2014 yılında, Türkiye nin enerjide önemli bir konuma gelmesinin yolunu açan gelişmeler yaşandı. Kuzey Irak ve Azerbaycan petrolünün transfer merkezi olmamız için yapılan anlaşmalar, Rus doğalgazında fiyat indirimi ve Güney Akım Proje sinin Türkiye eksenine yönelmesi, gelecek yıllar için, ülkemiz adına önemli kazanımlardandır. Türkiye nin, Aralık 2014'te devraldığı ve 2015 yılı boyunca devam edeceği; G20 ve onun iş dünyası ayağı olan B20 Dönem Başkanlığına da değinmek istiyorum. MÜSİAD olarak; yalnızca B20 üyesi
ülkeleri değil, bütün ülkeleri de kapsayıcı nitelikteki problemlerin ele alınacağı bir uluslararası platform olan B20 nin Yürütme Kurulu nda yer almaktan memnuniyet duyuyoruz. Türkiye nin dönem başkanlığında, küresel ekonominin öncelikli meseleleri arasında yer alan; Ticaret, Altyapı ve Yatırımlar, Büyümenin Finansmanı, İstihdam ve Yolsuzlukla Mücadele nin yanı sıra, talebimiz doğrultusunda, KOBİ ler ve Girişimcilik Görev Gücü nün oluşturulması; B20 nin kapsayıcılığını daha da artırmaktadır. Görev Güçleri kapsamında; B20 de görüşülecek gündem maddelerinin tamamı, yalnızca gelişmiş ülkelerin değil, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin ve yalnızca büyük ölçekli şirketlerin değil, küçük ve orta ölçekli şirketlerin de sorunlarını ele alacaktır. Bu bağlamda; Türkiye nin dönem başkanlığındaki B20 nin, ana hedefi olan kapsayıcı ve sağlam büyüme doğrultusunda; küresel ekonomiye önemli katkılarının olacağına inanıyoruz. Sayın Başbakan Yardımcım, Değerli Konuklar, Hazirandaki genel seçimlerden sonra, 4 yıl seçimsiz bir süreç yaşayacağız. Yazı-tura ekonomisi ve siyaseti güdülen yıllar, artık eski Türkiye de kalmıştır. Eski Türkiye ye göre, nasıl ki, siyasetin kurgusu değişmiştir ve değişmektedir, ekonominin kurgusu ve yapısı da değişmelidir. Kendi iç dinamiklerimize has kalkınma modellemesinin yapılması ve bu modellemeye uygun kurum ve kuruluşların reorganizasyonu, hedeflerimiz için zaruret taşımaktadır. Türkiye, gelecek 10 yılda, hem küresel ekonomideki belirsizlikleri ve gidişatı, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi, kendi lehine çevirebileceği hamleleri yapmak ve pozitif ayrışmak, hem de Dünyanın önde gelen ekonomilerinden biri olacak mimariyi kurgulayabilecek durumdadır. Bu noktada, son 3 yıldır, farklı zamanlarda dile getirdiğimiz, bazı temel önerilerimizi, özetle tekrarlayarak, sözlerimi bitireceğim; İş alemi olarak önceliğimiz, Huzur, Güven ve Pozitif İstikrar Ortamının korunmasıdır. Önemli riskimiz, Orta Gelir Tuzağından kurtulmanın yolu, en kısa ifadesiyle, Eğitim Reformu ile, Hızlı ve Adil işleyen bir Hukuk Devletinden geçer. Ülkemizin büyümesini sağlayacak Özel Sektör yatırımlarının yeterli seviyede gerçekleştirilebilmesi, Finans Sistemizi, sadece teminata dayalı Bankacılıktan, Proje ve Yatırım Bankacılığına geçirmekle mümkün olabilir. Özellikle KOBİ'lerimizin, öz kaynaklarını Arsa ve Bina yatırımlarına harcayıp, borçlanarak Makina Teçhizat yatırımını da tamamladıktan sonra, işletme sermayesi havuzunda boğulmalarını önlemek için, TOKİ benzeri TOSİ tarzı bir yapıyla, GMYO veya uzun vadeli kiralama veya uzun vadeli satış sistemiyle, önleri açılmalıdır. Mevcut Teşvik Sistemi, Bölgesel Teşvikler niteliğinden, Sektörel Teşvikleri de içine alan bir forma dönüştürülmelidir.
Dünya çapında yeri olan Müteahhitlik Sektörümüzün sonuçlarından daha verimli olarak yararlanabilmek için, Türk Müşavirlik Sektörü, özel olarak teşvik edilmelidir. Orta Büyüklükteki Müteahhitlik Firmalarının da yurtdışı açılımlarını arttırabilmek için, Kamu kanalıyla yurtdışında büyük taahhüt işleri alıp, taşeron olarak, daha küçük firmalara dağıtması, önemli bir açılım olabilir. Cari Açığımız için, Ar-Ge ve İnovasyon ile, Yüksek Katma Değerli Ürünler elbette önceliklidir, ama KOBİ'ler ve Gıda-Tarım alanları da, önceliklerimizden olmalıdır. İşletmeler üzerinde ek birer finans yükü olan, Geçici Vergi, kademeli olsa da kaldırılmalıdır. Tahsilat vadesine uygun KDV ödeme sistemine geçilmelidir. Özellikle KOBİ'ler için bir yük olan, vadeli ithalattaki %6 KKDF kaldırılmalıdır. İş Sağlığı ve Güvenliği önceliklerimizdendir, ancak bu konuya sadece İş Güvenliği noktasından bakarak çözüm bulamayız. İş Sağlığı ve Güvenliği, İş Hukuku ve Yargılaması, Çalışma Hayatının sorunlarını, 3'lü bir bütün olarak ele almamız gerekir. Son olarak, siyaset kurumuna bir çağrımız var. Seçimler demokratik hayatın arenasıdır ama, Eski Türkiye'deki gibi, sık sık seçim gündemiyle uğraşmayı da doğru bulmuyoruz. 2019 yılında, Genel Seçimler, Yerel Seçimler ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin aynı yıl yapılacak olmasını önemsiyoruz. Hazır bu noktaya gelmişken, uzlaşıyla bir Anayasa değişikliğiyle, Milletvekilliği seçimlerini de tekrar 5 yılda bir yapabilirsek, kesintisiz 5 yıllık seçimsiz dönemlerle devam edip, işimize odaklanabiliriz. Bu tespitlerimizle birlikte, MÜSİAD gözüyle 2014 ve 2015 değerlendirmelerimizi tamamlamış bulunuyorum. Yeni yılın, Yeni Türkiye yolunda hayırlara vesile olmasını diliyor, katılan tüm dostlarımıza teşekkür ediyor, sözü, değerli görüşlerini almak üzere, Başbakan Yardımcımız Sayın Ali Babacan a bırakıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Nail OLPAK MÜSİAD Genel Başkan