Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, yola ç kmaktan çekinmeyenlerin, uçurumdan atlayanlar n... dili, sesi Yeralt Edebiyat...
WILL SELF: 26 Eylül 1961 doğumlu Will Woodard Will Self, İngiliz romancı, denemeci ve köşe yazarıdır. Romanları ve kısa hikâyelerinde hiciv, alay ve fantastik öğeler hâkimdir. Eğitimli ve görece zengin bir aileden gelmesine ve rahat bir ortamda yetişmesine rağmen erken yaşlarda uyuşturucuyla tanışan, sorunlu denebilecek bir genç olmuş ancak bu onun Oxford da eğitim görmesine engel olmamıştır. Artık sigara ve kafein dışında uyuşturucu kullanmayan Will Self 2009 dan beri New Statesman da düzenli olarak makaleler ve Real Meals dergisi için adı sanı duyulmamış yeme içme mekânlarını tanıtan yazılar yazıyor. Kariyerine karikatür çizerek ve komedyenlik yaparak başlamış, televizyon şovlarında ve tartışma programlarında boy göstermiştir. Gazeteci olarak katıldığı bir seçim gezisinde dönemin Başbakanı John Major ın uçağından eroin kullandığı için atılmıştır. Modern kültüre ilişkin anıştırma ve göndermelerle dolu romanlarında akıl hocam dediği J. G. Ballard, William Burroughs ve Hunter S. Thompson ın etkileri görülür. Ancak dünya edebiyatının bütün büyük yazarları onun ilgi ve bilgi alanına girer. Yazarın başlıca romanları şunlardır: Cock and Bull (1992); My Idea of Fun (1993); How the Dead Live (2000); Dorian, an Imitation (2002); The Book of Dave (2006); The Butt (2008) [Ayrıntı Yayınları nın programında] ve Walking to Hollywood (2010). Öykü kitapları ise şunlardır: The Quantity Theory of Insanity (1991); Grey Area (1994); The Sweet Smell of Psychosis [resimli roman] (1996); Design Faults in the Volvo 760 Turbo (1998); Tough, Tough Toys for Tough, Tough Boys (1998); Dr. Mukti and Other Tales of Woe (2004); Liver: A Fictional Organ with a Surface Anatomy of Four Lobes (2008) ve The Undivided Self: Selected Stories (2010). Will Self, The Quantity Theory of Insanity için Geoffrey Faber Ödülü; Tough Tough Toys for Tough Tough Boys için Ağa Han Kurgu Ödülü; The Butt için Bollinger Everyman Wodehouse Ödülü almıştır.
Ayr nt Yay nlar Yeralt Edebiyat Büyük Maymunlar Will Self
Ayr nt : 581 Yeralt Edebiyat Dizisi: 54 Büyük Maymunlar Will Self Kitab n Özgün Ad Great Apes ngilizce den Çeviren Sıla Okur Yayıma Hazırlayan Zeynep Demirsü Düzelti Esra Koç Copyright 1997, Will Self All rights reserved Kapak llüstrasyonu Sevinç Altan Bu kitab n yay n haklar Ayr nt Yay nlar na aittir. Kapak Düzeni Gökçe Alper Dizgi Hediye Gümen Baskı Kayhan Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti Davutpaşa Cad. Güven San. Sit. C Blok No.: 244 Topkapı/İst. Tel.: (0212) 612 31 85 Birinci Bas m 2011 Bask Adedi 2000 ISBN 978-975-539-607-1 Sertifika No.: 10704 AYRINTI YAYINLARI Hobyar Mah. Cemal Nadir Sok. No: 3 Cağaloğlu - stanbul Tel.: (0212) 512 15 00 Fax: (0212) 512 15 11 www.ayrintiyayinlari.com.tr & info@ayrintiyayinlari.com.tr
Büyük Maymunlar Will Self Ayr nt Yay nlar Yeralt Edebiyat
YERALTI EDEB YATI D Z S DÖVÜŞ KULÜBÜ EŞ KTEK LER Philippe Djian SON SÜRGÜN Dragan Babic YATAK ODASINDA FELSEFE Marquis de Sade ACEM PEZEVENK Ola Bauer TAVANDAK KUKLA Ingvar Ambjörnsen GÖNÜLLÜ SÜRGÜN Suerte Claude Lucas EROJEN BÖLGE Philippe Djian KOZM K HAYDUTLAR A.C. Weisbecker HAYRAN OLUNASI CASANOVA Philippe Sollers GÖSTER PEYGAMBER KUZEY GÖZCÜSÜ Ola Bauer S S Tristian Hawkins TIKANMA HIRSIZIN GÜNLÜ Ü Jean Genet DEN ZC Jean Genet FLAMENKO NUN Z NDE Duende Jason Webster ODA H ZMETÇ S N N GÜNLÜ Ü Octave Mirbeau GÖRÜNMEZ CANAVARLAR ADSIZ DEVLER Pascal Bruckner ANNEM Georges Bataille ÇARPIŞMA J.G. Ballard MELEKLER Denis Johnson FAH ŞE Nelly Arcan KAÇAKLAR VE MÜLTEC LER CENNETTE B R GÜN DAHA Eddie Little SEVDALI TUTSAK Jean Genet YALANIN ERDEM Joachim Zelter SA NIN O LU Denis Johnson UYKU Annelies Verbeke GÜNCE ARA BÖLGE William S. Burroughs
BEYAZ ZENC LER Ingvar Ambjörnsen BALKON Jean Genet AMER KA MEKTUPLARI Joachim Zelter N NN ÇARPIŞMA PARTİSİ BİR DÜŞ İÇİN AĞIT Hubert Selby Jr. SUÇLULUK KİTABI Kym Lloyd ÖLÜM PORNOSU ŞKENCE BAHÇES Octave Mirbeau BETTY BLUE Philippe Djian SIKIGÖZET M Jean Genet PARAVANLAR Jean Genet ERSK NE N N KUTUSU Kym Lloyd BROOKLYN E SON ÇIKIŞ Hubert Selby Jr. CENAZE MERAS M Jean Genet TEK NS Z YOLDA Jack Kerouac LANETL LER N SAÇ ST L Joe Meno ZEN KAÇIKLARI Jack Kerouac YERALTISAKİNLERİ Jack Kerouac
Madeleine e... Ayrıca D. J. O ya teşekkürler.
Hayvanların en çirkini maymun, bir yandan da insana en çok benzeyeni değil midir? Cicero Balolardan, ziyafetlerden çıkıp geceleyin evime gittiğimde, kısmen eğitilmiş ufak bir şempanzenin beni beklediğini görür ve tıpkı maymunların yaptığı gibi onu öpüp okşarım. Ama gün doğduğunda onu görmeye katlanamam; Çünkü gözlerinde, hayretler içinde, incinmiş bir hayvanın vahşi bakışlarını görünce kahrolurum. Kimse görmez bu bakışı ama ben görürüm ve hiç dayanamam. Kafka, Akademi İçin Bir Rapor
Yazarın Önsözü H oookraa! Biz şempanzeler, doğaya bakışımızın geçmişe göre çok daha hızlı değiştiği bir çağda yaşıyoruz bugün. Üstelik bu bakış, biz şempanzelerin bugünkü uygarlık düzeyinin etkisiyle daha da çarpıklaşıyor. Bazı düşünürler, mevcut yaşam biçimimizin doğa dışı olduğunu savunur. Bence bu yetersiz bir tanımdır; zira maymunluk, çoğu zaman tam da bu adaptasyon özelliğiyle, yani toplumsal evrim yeteneğiyle tanımlanagelmiştir. Şu kadarını işaretleyebilirim ki bizzat bu doğa dışı yaşam biçimleri, küresel ekoloji üzerinde derin izler bırakmıştır. Kendi nesnelliğimizi saptama yeteneğimiz, yine kendisi tarafından sınırlandırılmaktadır. Bu, bunalıma yol açan bir durumdur. Böyle koşullar altında, tüm dikkatlerini hayvan haklarına 13
vermiş şempanzelerin, maymunluk kavramının sınırlarını genişletmeye cüret edip insan gibi ikincil türleri de içine alacak hale getirmek istemeleri, şaşılacak bir şey midir? Bu noktada, arkeolojik paleontoloji konusunda öncü olan Dr. Louis Leakey nin görüşlerine yer vermek gerekir. Doktor Leakey, sevgili asistanı ünlü antropolog Dr. Jane Goodall dan, insanların ağaçlardan kopardıkları ince dallarla termit yuvalarını kurcaladıklarını öğrenince, şu yorumda bulunmuştu: Şimdi ya aleti ve şempanzeyi yeniden tanımlayacağız ya da insanları maymun kabul edeceğiz! Tabii onun sözünü ettiği tanım, şempanzeler için getirilen pongis habilis, alet yapan maymun, tanımıdır. Bu romanı yazmaktaki amacım, insan hakları ya da insanların refahı için safdil bir talepte bulunmak değildir. Şahsi görüşüm, hasta ve acılar içindeki insanların, bilimsel araştırmalar için büyük koğuşlarda tutulma, tecrit edilme, yetersiz beslenme gibi maymunluk dışı görünen muamelelere maruz bırakılmalarına rağmen, özellikle CIV ve AIDS tehlikeleri sürdükçe, bu gibi deneylerin yaşamsal önemini koruyacağı yönündedir. CIV konusu, bizi yine bir ahlaki kısırdöngünün içine itmektedir. Son araştırmalar, genetik yapımızın yüzde 98 ini insanla paylaştığımızı ve insanın gorilden ziyade bize yakın olduğunu gösteriyor. Eğer insanlar, CIV virüsünü kapacak kadar genetik açıdan bize yakınlarsa onlara, biraz olsun acımamız gerekmez mi? Bu soruya cevap, haklı bir evet olmalıdır. İnsan türünün muhafaza edilmesi gerekir ve insan soyunun tükenmesi de telafisi olanaksız bir kayıp olur. Bonobolar * insanların yaşama alanlarına her geçen gün daha fazla tecavüz ettiğinden, bu durum kaçınılmaz bir hal almaktadır. ** Peki bonobolara da merhamet göstermemiz gerekmiyor mu? Bonobolar insandan daha önemli değil mi? Elbette öyle, ama * Tahminlere göre, dünya üzerinde yaklaşık 200.000 yabani insan kalmıştır. Sadece elli yıl önce, bu rakamın birkaç milyon olduğu düşünülürse ne kadar korkunç bir durumla karşı karşıya olduğumuz görülecektir. ** Kitap boyunca, Afrika kökenli şempanzelerden söz ederken bonobo terimini ve türevlerini kullanacağım. Bazı bonoboların Afro-Amerikalı ya da İngiltere de Afro- Karayipli sözlerini tercih etmelerini anlayışla karşılıyorum; ama bence bonobo hâlâ en geniş kapsama sahip sözcüktür. 14
insanları koruma altına almamızın nedenleri, onların AIDS e çare arayan çalışmalar ve diğer tıbbi araştırmalarda kullanılmasının çok ötesindedir. İnsanlar, bize kendi kökenlerimiz ve doğamız hakkında pek çok şey öğretebilir. Şempanze ve insan ortak bir atadan gelmektedir; üstelik bu mahluk, beş altı milyon yıl öncesine kadar varlığını sürdürmüştü. Evrim genelinde düşünüldüğünde bu, göz açıp kapayıncaya kadar geçen bir süredir Ayrıca, yabani insanların soyu tükenecek olursa, evcilleştirilmiş insanların akıbeti ne olur? Dr. Goodall gibi antropologların öne sürdüğü üzere, insanların gerçekten de bir kültürü varsa, bu da dünya üzerinden yok olacak demektir. Buradan varacağımız sonuç, bu kültür kuramını doğrulayan evcil insan davranışlarının da yabani soydaşlarıyla kurdukları telepatik ilişkiye bağlı olabileceğidir. Yabani insanların yok edilmesi, işaretleşmeyi öğrenmiş evcil insanların da dumura uğramasına neden olabilir. Bazı insanların, beş yüzden fazla işaretten oluşan dağarcıkları bulunuyor. Bu durumda, insanlarla aramızdaki işaretleşim son bulacaktır. Ancak bu, insanları maymunlaştırmaya yönelik bir talep gibi algılanmasın. İnsanlar, insanlıklarından ötürü insandır. Yabani insanlar, şempanzelerden çok farklıdır. Bilimsel araştırma penceresinden ele alındığında, insanların toplumsal örgütlenmesi gayet karmaşık görünebilir ama bu perspektiften soyutlandığında, karşımıza çok basit bir yapı çıkar. İnsanlar eşleştiğinde ve dolayısıyla çiftleştiğinde, genelde ömür boyu ayrılmazlar! İnsan toplulukları, çıkan anlaşmazlıkları egemenlik hiyerarşilerine uygun, basit bir şekilde çözümlemek yerine, fena halde anarşik bir yola başvururlar. İnsan grupları bir araya gelerek, kendi yaşam biçimlerini (bu, bir tür ilkel ideoloji olabilir) diğerlerine kabul ettirmeye çalışır. Evet, insanlar yavrularına en az biz şempanzeler kadar bağlılık gösterir ama tekeşliliğin örgütleyici temellerine sapkınca bağlı olmaları grup içi bağlarla topluluk bağları arasındaki uçurumun çok geniş olmasına yol açmaktadır. Sapkın diyorum çünkü bu yöntem, hiç bir genetik avantaj sağlamaz. Ayrıca yaşlı 15
insanlar, yaşlı şempanzelere oranla çok daha az saygı görür, çok daha sert bir şekilde kenara itilir. Ama aramızdaki farkların belki de en önemlisi, insanların dokunmaya karşı takındıkları tavırdır. Bu gerçekten maymunluk dışıdır. İnsan türü korucu bir posttan yoksun olduğu için, evrim yolculuğu esnasında şempanzelerin toplumsal örgütlenme ve işaretleşmesini büyük ölçüde belirleyen tımar ve dokunma ritüellerini de geliştirmemiştir. Tımar edilmediğinizi düşünsenize! Gününün büyük bir kısmını, bu en kaynaştırıcı ve tensel etkinliğe ayırmayan bir şempanze düşünülemez. Tımar alışkanlığından yoksun olmaları, insan cinselliğinin bize acayip gelmesindeki en büyük nedendir kuşkusuz. İnsanlar, çoğunlukla, çiftleşmek için yalnız olmayı ister. Genellikle, erkek dişinin üzerine uzanarak çiftleşmeyi gerçekleştirir (İnsan poposunun garip anatomisinin sebebi bu olabilir); yavruların çiftleşme eylemine katılması teşvik edilmez. Dişiler, yumurtlama döneminde olsun olmasın çiftleşir ancak bu da adaptasyon açısından herhangi bir avantajı olmayan bir davranıştır. Bir insan yavrusu doğar doğmaz topluluğun üyelerine gösterilir ve daha üç ay geçmeden sütten kesilebilir. İnsanı, kendi evrimleşmesinin çıkmaz sokağına götüren şeyin, adaptasyon açısından faydalı hiçbir yönü bulunmadığını ısrarla vurguladığım, bu davranışlar olduğunu düşünmek çok mu hayalperestlik olur? Acaba insanlar, ait oldukları tür bağlamında bir tür nevrozu mu yaşıyorlar? Böyle düşünceler genel anlamda antropoloji ya da etoloji disiplinlerine sığmaz ama ben, bir bilim adamı değil romancıyım; kupkuru ampirik kaygılarla kendimi kısıtlayamam. İnsanları yaban hayatta gözlemlemek amacıyla Gombe Nehri havzasına ilk gittiğinde, insanlara isim verirse onları maymuna eşit kılacağının farkına varamayan Dr. Jane Goodall gibi, ben de tarafsız bilimin kurallarına karşı gelmiş bulunuyorum. Yabani insanların, romanımdaki Simon Dykes karakterine atfettiğim türden bir bilince sahip olduklarını ima etmeyi bir an bile düşünmedim. Ben sadece evrim açısından başarılı olan, may- 16