MÜSİAD Gelecek Senin, Sahip Çık KONYA, Konya İş, Siyaset, Akademi ve STK Değerli Başkan ve Temsilcileri,

Benzer belgeler
Başbakan Sayın Binali YILDIRIM KANAAT ÖNDERLERİ VE STK İLE BULUŞMASI KAYSERİ

MÜSİAD 95. Genel İdare Kurulu GİK. Tekirdağ Sayın Bakanım, Sayın Valim, Milletvekillerim, Sayın Belediye Başkanlarım, Kaymakamlarım,

Sayın Lütfi Elvan, Cazibe Merkezleri Bilgilendirme Toplantısı. MÜSİAD Genel Merkez, Yönetim Kurulu Üyelerim, Şube Başkanlarım,

MÜSİAD. 17. Ekonomi Basını Başarı Ödülleri EBBÖ İSTANBUL Değerli MÜSİAD üyeleri ve MÜSİAD dostları,

MÜSİAD 9. BİLİM VE TEKNOLOJİ ÖDÜLLERİ ANKARA,

MÜSİAD Gelecek Senin, Sahip Çık MERSİN, Siyasi Partilerimizin Başkan ve Temsilcileri, Mersin MÜSİAD'ın Değerli Başkanı ve Kadim Başkanları,

MÜSİAD Gelecek Senin, Sahip Çık GAZİANTEP, Gaziantep MÜSİAD'ın Değerli Başkanı ve Kadim Başkanları,

Geleceğine Sahip Çık KAYSERİ, İş, Siyaset ve Sivil Toplum Dünyamızın Değerli Temsilcileri, Değerli MÜSİAD Üyeleri ve MÜSİAD Dostları,

MÜSİAD Gelecek Senin, Sahip Çık Karadeniz Ereğli, Karadeniz Ereğli İş, Siyaset ve STK Dünya Başkan ve Temsilcileri,

MÜSİAD Gelecek Senin, Sahip Çık İZMİR, İzmir İş, Siyaset ve STK Değerli Başkan ve Temsilcileri, İzmir MÜSİAD'ın Başkanı ve Kadim Başkanları,

MÜSİAD Gelecek Senin, Sahip Çık SAKARYA, Sakarya İş, Siyaset ve STK Değerli Başkan ve Temsilcileri,

MÜSİAD Gelecek Senin, Sahip Çık BURSA, Bursa İş, Siyaset ve STK Değerli Başkan ve Temsilcileri, Bursa MÜSİAD'ın Başkanı ve Kadim Başkanları,

MÜSİAD Gelecek Senin, Sahip Çık MARDİN, Mardin İş, Siyaset ve STK Değerli Başkan ve Temsilcileri,

MÜSİAD Gelecek Senin, Sahip Çık Trabzon, Trabzon İş, Siyaset ve STK Değerli Başkan ve Temsilcileri,

MÜSİAD Gelecek Senin, Sahip Çık Adıyaman, Sayın Genel Başkan Yardımcım, Milletvekillerim, Belediye Başkanım,

MÜSİAD Gelecek Senin, Sahip Çık Malatya, Malatya İş, Siyaset ve STK Değerli Başkan ve Temsilcileri,

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

SAMEKS BASIN TOPLANTISI İnegöl, İş, Siyaset ve Sivil Toplum Dünyamızın Değerli Temsilcileri,

MÜSİAD Başarılı Öğrenciler Ödül Töreni KARADENİZ EREĞLİ 7 HAZİRAN 2018 Sayın Kaymakamım, Sayın Milletvekilim, Sn Rektörüm, Belediye Başkanlarım,

Türkiye ve Dünya Ekonomisindeki Son Gelişmeler. 15 Ekim 2015, İzmir. Sayın Bakanlarım, Valim. Sayın MV'lerim,

SAYIN BAŞKAN, ANKARA SANAYİ ODASININ DEĞERLİ MECLİS ÜYELERİ, HEPİNİZİ, ŞAHSIM VE YÖNETİM KURULU ADINA SAYGIYLA SELAMLIYORUM.

MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA

TÜRKİYE - AFRİKA EKONOMİ FORUMU AÇILIŞ TÖRENİ KONYA 9 MAYIS İş Dünyası ve STK ların Değerli Başkan ve Temsilcileri,

MÜSİAD TEKİRDAĞ ŞUBESİ GENEL KURULU Sayın Valim, Kaymakamım, Büyükşehir Belediye Başkanım,

KOBİ ler Nefes alacak / Ankara. TOBB, Ziraat Bankası, Denizbank ve Kredi Garanti Fonu (KGF) ortaklığında hayata

AR-GE REFORM PAKETİ. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı, Fikri Işık. MÜSİAD Genel Merkezi, İstanbul. 27.Şubat.2016

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

Türkiye, bu oranla araştırmaya katılan 24 ülke arasında 5. sırada yer alıyor.

Ekonomi Bülteni. 15 Haziran 2015, Sayı: 15. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

15 Ekim 2014 Genel Merkez

MÜSİAD, "Yeni Türkiye Vizyonu ve İş Dünyası" Kayseri, 25 Ekim 2014, Cumartesi. Değerli Bakanlarım, Sayın Valilerim, Büyükşehir Belediye Başkanım,

DÜNYA EKONOMİSİNDEKİ GELİŞMELER

BÖLGESEL TİCARET TOPLANTISI İZMİR

Türkiye İstişare Toplantısı. Hayvancılıkta Kalkınma MÜSİAD Kasım 2017

SAYIN BAKANIM SAYIN BAŞKAN OTOMOTİV SANAYİİ DERNEĞİ NİN SAYGIDEĞER TEMSİLCİLERİ DEĞERLİ MİSAFİRLER VE KIYMETLİ BASIN MENSUPLARI

Ekonomi Bülteni. 13 Nisan 2015, Sayı: 12. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

MÜSİAD İFTARI ANKARA

MÜSİAD İSVİÇRE Değerli Yönetim Kurulu Üyelerim, Şube Başkanlarım,

GÜNLÜK BÜLTEN 04 Nisan 2014

Sayın Uşak Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Üyelerimiz ve Meslek Komite Başkanlarımız;

Değerli İhracatçılar, Değerli Basın Mensupları,

Dünya Ekonomisindeki Son Gelişmeler

MÜSİAD MÜSİAD KÜRESEL GÜÇ

İZMİR TİCARET ODASI MECLİS TOPLANTISI

Türkiye İstişare Toplantısı. Kıtalararası Lojistik Üssü Türkiye. Mersin

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

Ekonomik Görünüm ve Tahminler: Nisan 2015

Bursa İş Geliştirme Toplantısı. 28 Mayıs Cumartesi. Bursa

Ekonomi Bülteni. 08 Haziran 2015, Sayı: 14. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Ekonomi Bülteni. 11 Mayıs 2015, Sayı: 12. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

DÜNYA EKONOMİSİNDEKİ GELİŞMELER

Esentepe Mah. Ali Kaya Sok. Polat Plaza A Blok No: 1A/52 Kat 4 Şişli / İstanbul Tel: (0212)

YÖNETİM KURULU BAŞKANI MUSTAFA GÜÇLÜ NÜN KONUŞMASI

2012 Nisan ayında işsizlik oranı kuvvetli bir düşüş ile 2012 Mart ayına göre 0,9 puan azalarak % 9 seviyesinde

Genç MÜSİAD 12. Olağan GENEL KURULU Önceki Dönem Genel Başkanlarım, Ömer Bolat ve Ömer Cihad Vardan,

Konuşmama ekonomik değerlendirmelerimle devam edeceğim.

Esentepe Mah. Ali Kaya Sok. Polat Plaza A Blok No: 1A/52 Kat 4 Şişli / İstanbul Tel: (0212)

2 Ekim 2013, Rönesans Otel

Ekonomi Bülteni. 9 Mayıs 2016, Sayı: 19. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Süleyman Demirel Hayatını Kaybetti

MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI , LONDRA. İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri,

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Aralık 2011, No:14

İstihdamın teşviki ayrı olacak

Sizleri şahsım ve TOBB adına saygıyla selamlıyorum. Biliyorsunuz başkasına gönderilen selam kişinin üzerine emanettir.

Ekonomi Bülteni. 20 Şubat 2017, Sayı: 8. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Yükseköğretim Kurumlarımızın Mühendislik Fakültelerinin Kıymetli Dekanları ve Çok Değerli Hocalarım..

Ekonomi Bülteni. 10 Ağustos 2015, Sayı: 22. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

FİNANSAL TREND RAPORU MART - NİSAN 2017

Yine yapmak istediklerimizden birisi olan, spesifik sektörlerde, belki daha az, ama daha etkin iş adamları seyahatlerini önemsiyoruz ve buna

FİNANS KILAVUZ COINKILAVUZ GÜNLÜK BÜLTEN FOREXKILAVUZ HİSSEKILAVUZ. /finanskilavuz. /forexkilavuz. /hissekilavuz.

IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ


Teknik Bülten. 09 Haziran 2016 Perşembe

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni

Teknik Bülten 02 Aralık 2016 Cuma

SEKTÖREL GELİŞMELER İÇİNDEKİLER Otomotiv. Beyaz Eşya. İnşaat. Turizm. Enerji. Diğer Göstergeler. Sektörel Gelişmeler /Ağustos

Fed İçin Geri Sayım Çıkış Programı ilk aşaması ikinci aşaması

Çalışma hayatında barış egemen olmalı

Esentepe Mah. Ali Kaya Sok. Polat Plaza A Blok No: 1A/52 Kat 4 Şişli / İstanbul Tel: (0212)

Başbakan Yıldırım, Keçiören Metrosu nun Açılış Töreni nde konuştu

Batman, 93. GİK Toplantısı Nisan Ekonomi Bakan Yardımcımız Sayın Fatih Metin, İş ve Siyaset Dünyamızın, Ekon. Bak. Değerli Temsilcileri,

CHP İLÇE BAŞKANI RECAİ SEYMEN TEKRAR ADAY

HAFTALIK BÜLTEN 02 MAYIS 06 MAYIS 2016

Ekonomi Bülteni. 8 Mayıs 2017, Sayı: 19. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

5.21% -11.0% 25.2% 10.8% % Eylül 18 Ağustos 18 Eylül 18 Ekim 18 AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ ÖZET GÖSTERGELER. Piyasalar

Teknik Bülten. 29 Şubat 2016 Pazartesi

Ekonomi Bülteni. 14 Aralık 2015, Sayı: 39. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Esentepe Mah. Ali Kaya Sok. Polat Plaza A Blok No: 1A/52 Kat 4 Şişli / İstanbul Tel: (0212)

%7.26 Aralık

Esentepe Mah. Ali Kaya Sok. Polat Plaza A Blok No: 1A/52 Kat 4 Şişli / İstanbul Tel: (0212)

7.26% 9.9% 10.8% 10.8% % Mart 18 Şubat 18 Mart 18 Nisan 18 AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ ÖZET GÖSTERGELER. Piyasalar

Japon piyasaları kapalı olacak. ABD piyasaları ise açık, bankalar kapalı olacak.

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Esentepe Mah. Ali Kaya Sok. Polat Plaza A Blok No: 1A/52 Kat 4 Şişli / İstanbul Tel: (0212)

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

SAADET PARTİSİ EKONOMİK İŞLER BAŞKANLIĞI TEMMUZ 2016 RAPORU

FİNANSAL RİSKLER & KORUNMA YÖNTEMLERİ

04 Mayıs 2017 FED POLİTİKA FAİZ ORANINDA DEĞİŞİKLİĞE GİTMEDİ. 04 Mayıs 2017

Transkript:

MÜSİAD Gelecek Senin, Sahip Çık KONYA, 04.04.17 Sayın Valim, Milletvekillerim, Konya İş, Siyaset, Akademi ve STK Değerli Başkan ve Temsilcileri, Konya MÜSİAD'ın Başkanı ve Kadim Başkanları, YK Üyelerim, Şube Başkanlarım, Değerli MÜSİAD Üyeleri ve MÜSİAD Dostları, Değerli Basın mensupları, Dünya ve Türkiye ekonomisindeki gidişatı yorumlamak ve ülkemizin içinde bulunduğu referandum sürecini değerlendirmek amacıyla düzenlenen bu toplantıya davetiniz sebebiyle teşekkür ediyor ve sizleri saygıyla selamlıyorum; hoş geldiniz, şeref verdiniz. Baharda tabiat hızlanıyor, biz de hızlanıyoruz. Tabiri caizse, tatlı bir bahar esintisi gibi, tüm yurdu dolaşıyoruz. Yoğun takvimiyle Mart ayı da geride kalmak üzere. Bu yoğunluğun en büyük nedeni, Nisan ayındaki referandum. Biliyorsunuz, Türkiye nin geleceğinin oylanacağı bu referandumu konuşmak için, MÜSİAD olarak, Gelecek Senin Sahip Çık toplantılarına başladık.

İlk durağımız İnegöl, sonra Kayseri oldu. Devamında, Ekonomi Bakanımız Sn. Nihat Zeybekçi nin katılımıyla, İstanbul da Ekonomi Basını Başarı Ödülleri törenimizin 17.sini gerçekleştirdik. İçinde Referandumu da konuştuk. Güzel bir programdı. Bir şeyi başlatmak önemli. Ama, sürdürebilmek daha da önemli. İstikrar önemli. "Amellerin, az da olsa devamlı olanı makbuldür." Sonra, Antep te, dostlarımızla buluştuk. Ve bir kere daha Gelecek Senin Sahip Çık dedik. Peşinden, Tekirdağ da 95. Genel İdare Kurulu toplantımızı yaptık. Maliye Bakanımız Sn. Naci Ağbal ile Maliye Politikaları ve Vergi Mevzuatı, Sorunlar ve Çözüm Önerilerimizi konuştuk. Referandumu eksik etmedik. Ara vermedik, Mersin şubemizle, Kalkınma Bakanımız Sayın Lütfi Elvan'ın da katılımıyla, Gelecek Senin Sahip Çık toplantımızı düzenledik. Ankara ya geçtik, Bilim ve Teknoloji Bakanımız Dr. Faruk Özlü nün katılımıyla 9. Bilim ve Teknoloji Ödül törenimizi gerçekleştirdik. Orada da, Referandum, önemli gündem maddemizdi. Bir hafta önce, Çanakkale Zaferinin yıldönümü ve 1915 Çanakkale Köprüsü nün temel atma töreni vardı. Bu vesileyle, tüm şehitlerimizi bir kere daha saygıyla ve minnetle anıyor, Allah tan rahmet diliyorum.

Devamında, önce Karadeniz Ereğli deydik. Peşinden, kadim şehir Mardin de dostlarımızla buluştuk. Ardından Bursa ya geçip "Gelecek Senin, Sahip Çık" dedik. Başbakanımız Sn Binali Yıldırım ı memleketim Burdur da ağırladık. Sonra Sakarya, ardından önce Manisa ve aynı gün İzmir. SAMEKS sunumuyla birlikte Bandırma. Sonra, araya bir Adana ve Osmaniye sıkıştırdık. Önceki gün de Başbakanımız Binali Yıldırım la yeniden Kayseri yi ziyaret ettik. İş dünyasının temsilcileriyle bir araya geldik, referandumu konuştuk. Ve bugün, Gez dünyayı gör Konya yı denilen, Mevlana'nın diyarı, güzel bir beldedeyiz. Biz de, anlattığım gibi, epeyce gezdikten sonra, nihayet Konya ya vasıl olduk. Eskiler, Şerefül mekân bil mekin, demişler. Bu nedenle Konya, öncelikle, Hz Mevlana nın ve Sadreddin-i Konevi Hz.lerinin ve daha nice erenlerin şehridir. Himmetleri hepimizin üzerine olsun inşallah. Yine bu nedenle, Konya, yalnızca coğrafi konumu bakımından değil; tarihiyle ve kültürüyle de Anadolu nun merkezi, adeta belkemiğidir. Çağlar içinde, tarih öncesi dönemleri, Roma dönemini, Selçuklu dönemini, Beylikler dönemini, Osmanlı dönemini yaşamış bir şehrin tarihi zenginliğini anlatmak zaten mümkün değil.

Konya nın Türkiye ekonomisi içindeki yeriyse apayrı. Tahıl ambarı benzetmesi hep yapılırdı. Ama bununla kalmadı ve giderek büyük bir sanayii şehrine dönüştü. Üstelik, bu sanayi birçok ilimizin aksine, çok geniş bir sektörel dağılım gösteriyor. Bugün Konya, coğrafi konumunun verdiği ayrıcalıkla ülkemizin bütün şehirleriyle ticaretini geliştirirken, aynı zamanda dünyanın hemen her ülkesine ihracat yapan ve Türkiye ekonomisine büyük katkı sağlayan bir şehrimiz. Siz değerli dostlarımızın emekleriyle, Konya gelecekte daha da büyüyecek; bundan şüphemiz yok. Madem bahar mevsimindeyiz, Meram bağlarının letafetini de unutmamak gerek. İnşallah, yılın bu güzel zamanlarında, baharın kendisi gibi, anlamını da yaşamak; bütün vatana, hep birlikte bir tazelenme ve yeniden doğuş yaşamak da nasip olur. Değerli Misafirler, Hayatımızda, göstergeleri amaçlarımız için kullanıyoruz. Göstergeleri kullanarak, bir ölçümleme yapıyoruz. Oradan hareketle de, yorumda bulunuyoruz. İyi, diyoruz. Kötü, diyoruz.

İyiye gidiyor, diyoruz. Gidişatı iyi değil, diyoruz. İş Dünyası temsilcileri olarak, doğru sonuç veren ölçümlemelere çok önem veririz. Neden mi? Çünkü, önümüzü görmek isteriz. Yere sağlam basmak isteriz. Yanlış zamanda, yanlış yatırım yapmak istemeyiz. İstikrar sürecek mi, emin olmak isteriz. Bu noktada, Ekonominin bir başka önemli ayağı da Döviz Kurları. Bana, döviz tahmini soruyorlar. Bugüne kadar, hiç döviz tahmininde bulunmadım. ABD'de, tam 18 yıl görev bir FED Başkanı vardı, Alan Greenspan. "Bir Merkez Bankacıya hata yaptırmak isterseniz, Döviz Tahmini yaptırın" demişti. Adam, FED Başkanı. Dövize yön veren, Dövizle oynayan adam. O bile, böyle söylüyor. bulundum. Ben, hiç döviz tahmininde bulunmadım ama, bir yorumda da Dedim ki:

İş Dünyası için, Dövizin değeri önemlidir. Aşırı değerli veya aşırı değersiz TL'nın doğurduğu önemli sorunlar da vardır. Ülkemizde Döviz denince, yorumlar, USD üzerinden yapılır, biliyorsunuz. Ama, İş Dünyası için, USD'nın değerinden çok, ani değişimleri önemlidir. Önünü görememek, çok daha önemlidir. USD, geçtiğimiz günlerde bir ara 4-TL oldu. Elbette olumsuz etkisi de çok oldu. Bir miktar ateşi düşse bile, hala da etkileniyoruz. İnanıyorum ki, bir süre sonra, yüksek veya düşük döviz değerine göre de kendimizi ayarlayabiliriz. Ama, nereye gideceğini bilemezsek, işte İş Dünyasının asıl sorunu o zaman başlar. USD, 5'e 6'ya doğru mu gidecek, 3'e 2'ye doğru mu inecek? Bu noktada belirsizlik varsa, bu, belimizi daha çok büker. MÜSİAD olarak da, çalışmalarımızda, belirsizlikleri ortadan kaldırmayı hedefliyoruz. Raporlarımızı da o amaçla hazırlıyoruz. Önerilerimizi de. Eleştirilerimizi de.

Bu çalışmalarımızdan biri de, iş dünyasının nabzını tutmak için tasarladığımız, Satın Alma Müdürleri Endeksi, SAMEKS. Nabız tutmaktan gayemiz, durum tespiti yapmak değil. Onu, iyi kötü yapabilenler zaten var. MÜSİAD SAMEKS Endeksi, mevcut durum tespiti değil, geçmiş dönem istatistiklerine ilişkin bir arşiv, hiç değil. SAMEKS, İş Hayatının geleceğine yönelik, altyapısı sağlam tahminlerde bulunuyor. Ne dedik? İş dünyası, önünü görmek ister. Gelecek planlarını yaparken, yere sağlam basmak ister. Gideceği yolda engeller var mı? Varsa, bunlar neden kaynaklanır, nasıl aşılabilir; bunları bilmek ve hesaplamak ister, dedik. Ve en önemlisi, bu bilgilerin de güvenilir olmasıdır. Peki, bunu nasıl sağlayacağız? Her gün, ekonomide gidişatına dair birçok tahmin yapılıyor. İstatistikler açıklanıyor. İstatistikler, genelde, olup bitmiş olayları anlatır.

Mart ayının sonuna yaklaşıyoruz. Geçtiğimiz günlerde, Ocak ayı Sanayi Üretim verileri açıklandı. Tamam, önemli bir bilgi, ama geçmişte kaldı. 2 ay öncesinin bilgisi. Yaşanan, yaşandı. Ben, bugüne ve yarına bakmak isterim. Yarına bakarım derken, lafın gelişi söyledim. Aslında, Nisan ayı nasıl geçebilir, Mayıs neler getirebilir, bunları bilmek isterim. İşte, SAMEKS ile bunu yapıyoruz. Şimdi, sormak isterim: Şirketlerimizde, geleceğin en yakın takipçisi kimlerdir? Satın Alma Müdürleri. Müşterilerden gelen siparişlere bakarlar, stoklara bakarlar, mevcut istihdama bakarlar, üretim ya da hizmet verebilme kapasitesine bakarlar ve yeni mal siparişlerini verirler. Yani, geleceği, en yakından, onlar takip eder. İşte, biz de onlara, sizlerin Satın Alma Müdürlerine soruyoruz. Sonra, bu sonuçları, her ayın son iş gününde, farklı bir şehirde, kamuoyu ile paylaşıyoruz. Tam 51 aydır, yani 4 yıl 3 Aydan beri bu çalışmayı yapıyoruz. Hem de, hiçbir ücret almadan yapıyoruz bu işi.

Hem bedava bilgi, hem de doğru bilgi veriyoruz. Mart ayı SAMEKS verilerini Bandırma da açıkladık. Yaptığımız çalışmalarda; Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış SAMEKS Bileşik Endeksi, bir önceki aya göre 1,3 puan azalmasına karşın, 50,1 puanlık değeriyle ekonomik aktivitedeki canlılığın sürdüğünü gösterdi. Endeks, 50'nin üzerinde çıkarsa, bu, olumlu demek. Kısacası, yaklaşan referandumun piyasalar üzerindeki baskısına rağmen, Şubat ayındaki olumlu görünümün Mart ayında da devam ettiğini görüyoruz. SAMEKS böylece yılın ilk çeyreğini 50,9 puan ortalamasıyla kapatmış oldu. Sanayi sektöründe çarklar dönüyor. Hatta Mart ayında, hizmet sektöründeki alt bileşenlerin zayıflamasına karşın, sanayi sektöründeki yeni siparişler, girdi alımları ve üretimin olumlu görünümünün, SAMEKS Bileşik Endeksi ni 50 referans değeri üzerinde tuttuğunu söyleyebiliriz. İnşallah, referandumdan sonra SAMEKS in de çok daha yüksek puanlara ulaştığını göreceğiz. Bu, firmaların Türkiye ekonomisine duyduğu güvenin ve önümüzdeki dönemde de artışın sürmesinin işareti. 31 Mart günü açıklanan bir başka önemli veri de, Türkiye'nin 3. Çeyrek büyümesi ve 2016 büyümesi idi.

Biliyorsunuz, maalesef 15 Temmuz hain FETÖ darbe girişimi sonrası, geçen yılın 3. Çeyreğinde %1,3 küçülmüştük. Son çeyrek verileri, kimilerini şaşırtırcasına olumlu geldi ve son çeyrekte %5,3 büyüdük. Böylece, 2016 yılının büyümesi de % 2,9 olarak gerçekleşti. Bir darbe girişimi, güneyimizde devam eden savaşın etkilerine rağmen elde edilen bu büyüme oldukça önemli. Aynı döneme, Almanya'nın %1,6 ve ABD'nin %1,5 büyüdüğünü söylersem, ne demek istediğim daha net olarak anlaşılır. Elbette hedefimiz, %2,9 büyümelerle yetinmemek ve %5 ve üzeri büyümelerle devam etmek. Türkiye'de bunlar yaşanırken ve 2017 nin ilk çeyreğinin sonuna yaklaşırken; ABD deki seçimler, İngiltere'nin AB'den çıkış kararı Brexit ve küresel talep yavaşlaması nedeniyle yavaşlayan ekonomik hareketliliğimizin, yeniden hızlanmaya başladığını söyleyebiliriz. Dünyaya baktığımızda ise; Küresel piyasalar, FED in para politikalarına yoğunlaşmış durumda. Yani, yine Finans Odaklı Bir Ekonomiden bahsediyoruz. Faizin doğrusunu/yanlışını, faizden kimlerin yararlandığını veya faizin kaynağını değil, faizlerin sadece oranlarını tartıştığımız çarpık sistem, ne yazık ki hala devam ediyor. Başkan Trump ın, üretimi yeniden ABD ye çekme ve istihdamı arttırma, US Dolarının da kendi ihracatının etkilenmemesi için, değer kazanmasını önlemeye çalıştığını görüyoruz. Avro bölgesinde ise, nispeten toparlanma devam ediyor.

Brexit e gelince, İngiltere nin Avrupa Birliği nden çıkış sürecini başlatacak olan Lizbon Anlaşması nın 50. maddesinin 29 Mart 2017 tarihinde yürürlüğe gireceği açıklandı. Müzakere süreci 2 yıl sürecek. Bu süreçte tarafların, başta ticaret olmak üzere, çıkış koşulları üzerinde anlaşması bekleniyor. Son 3 yıla ilişkin veriler baz alındığında 2017 yılı Şubat ayında ilk kez dış ticaret açığı veren Çin ekonomisinde ise; hızlı bir artış kaydeden ithalat, iç talepteki canlanmaya işaret ederken, Ocak-Şubat döneminde %6,3 artış kaydeden imalat sanayii PMI verisi oldukça güçlü görünüyordu. İşte böyle bir ortamda, Şubat SAMEKS verileri olumluydu. Ekonomik aktivitede iyileşme var. Ama, temennimiz, bu canlılığın daha da iyileşerek devam etmesi. Devletimizin de, bu güzel gidişatın sürekli olabilmesi için aldığı tedbirler ve attığı adımlar var. Bunlardan birisi, biliyorsunuz, yakın dönemde hayata geçirilen Cazibe Merkezleri projesi. Doğu ve Güneydoğu illerimizi kapsayan proje açıklandığı zaman, bunu memnuniyetle karşıladık. Çünkü, ülkemizde işsizlik oranının en yüksek olduğu bölgemiz, maalesef Güneydoğu. Mardin, Batman, Şırnak ve Siirt te işsizlik %25 civarında. Şanlıurfa ve Diyarbakır'da %18 seviyesinde.

Unutmayalım: İşsizlik, yalnızca atıl kalan emek meselesi değildir. Sadece ekonomik değil, bireysel ve toplumsal sonuçları da vardır. Bu sonuçlar, terör örgütlerinin işini kolaylaştıran sosyolojik ve psikolojik bir vasata da neden oldu. Terör arttıkça yatırım çekildi, yatırım çekildikçe terör arttı. Hamdolsun, Terörün de sonu gelmek üzere. Hükümetin bu konudaki kararlı tutumunu destekliyoruz. Ülkeler, insan vücudu gibidir. Ekonomi de, vücuttaki kan dolaşımına benzer. Bir hastalık nedeniyle uzuvlara yeterince kan gitmezse, uzuvlar zamanla sağlıklarını ve işlevlerini kaybeder. Ve bundan bütün vücut zarar görür. Bunun gibi, bölgesel gelişmişlik farkı da, yalnızca geri kalan bölgelerin değil, bütün ülkenin sorunudur. Çünkü oralara gerekli ve yeterli yatırım gitmezse, bu durum bütün ülkeye zarar verir. Bilhassa Güneydoğuda, terör ve yatırımsızlık arasında kısır bir döngü yaşanıyordu. Kısır döngüleri kırmak içinse, inisiyatif almak gerekir. İşte Cazibe Merkezleri, böyle bir inisiyatif. Peki, Cazibe Merkezleri Programı, iş dünyası için ne anlama geliyor? MÜSİAD olarak, uzun zamandır, işletmelerin, sermayelerini önce araziye, sonra binaya bağladığını, borçlanarak zar zor makina teçhizat yatırımına girdiğini, sıra işletme sermayesine gelince, "Harç Bitti, Yapı Paydos" durumuyla karşılaşıp, tıkandıklarını söylüyor ve sorunun bu bakış açısıyla çözülmesini istiyorduk.

Şimdi, hükümet diyor ki: Sana Arsayı ben tahsis edeceğim. Öncelikle OSB'den yer vereceğim, olamıyorsa, OSB dışında da yer vereceğim. Üzerine, 20.000 m2'ye kadar binanı da ben yapacağım. Sonra, sana, Rayiç bedelinin %10'uyla kiralayacağım. İstersen, 15 yıl sonra, bugünkü değeriyle satın alabilirsin de. İçine koyacağın makina teçhizat, eğer yerliyse, 3 yılı ödemesiz, 10 yıl vadeli, sıfır faizli kredi vereceğim. Dolayısıyla, bu proje, yalnızca yatırım yapan firmalara değil, yerli makine ve teçhizat üretimi yapan firmalara da canlılık getirecek. İthal makina teçhizat için ise, 2 yılı ödemesiz 6 yıl vadeli sıfır faizli kredi var. İşletme sermayesine gelince, eğer yerli makina teçhizat aldıysan, Faizinin yarısını devletin karşılayacağı, 2 yılı geri ödemesiz, 5 yıl vadeli, kredi alabilirsin. İthal makina teçhizat kullandıysan, yine Faizinin yarısını devletin karşılayacağı, 2 yılı geri ödemesiz, 4 yıl vadeli kredi alabilirsin. İstihdam teşvikleri, enerji vb teşvikleri de devam edecek. Büyük projeler, ayrıca proje bazında değerlendirilecek. Mevcut tesisler ne olacak diyenlere cevap olarak, Tevsi Yatırımları da aynı teşviklerden faydalanabilecek. Belirli ürünler için, Kamu Alım Garantisi de olacak. Bunlar ve ücretsiz danışmanlık hizmetiyle birlikte, programın 23 ilimizi birer cazibe merkezi haline getireceğine inanıyoruz.

Diğer taraftan, Cumhurbaşkanımız tarafından ilan edilen istihdam seferberliği de, kalkınma için önemli bir adım. İstihdamı, ne olursa olsun arttırmak zorundayız. Çünkü işsizlik, hem bireysel, hem de toplumsal bakımdan, israf demektir. Her şeyden önce, insan dediğimiz en önemli kıymetin israfıdır. Ve sonuçları, yalnızca ekonomik değildir. Ben, bu çağrıyı önemsiyorum. Üzerimize düşenleri yapmamız gerektiğine inanıyorum. Sonrasında, yeni işe girecek veya bir süredir işsiz olup tekrar işe gireceklerin, Asgari Ücret üzerinden tüm vergi ve SGK ödemelerinin devlet tarafından karşılanmasını, hükümetin, ekonominin sinir uçlarına dokunan topyekün bir bakış açısı olarak görüyorum. Elle tutulabilir, somut adımlar atılıyor. Ar-Ge Reform Paketi, Patent Yasası, KOSGEB Kanalıyla işletmelere sağlanacak toplam 11 Milyar TL destek, MÜSİAD olarak hep söylediğimiz, kredi alırken taşınırların da teminat sayılabilmesi, bu yaklaşımın parçası. Bir başka önemli konu da, Kredi Garanti Fonu. MÜSİAD olarak, ülkemizde iş adamlarının en önemli sorunlarının başında, Finansmana Erişim ve Teminat Sorunu olduğunu hep dile getirdik. İşte bu sorunun çözümüne katkı sağlaması için Kredi Garanti Fonunun yapısı değiştirildi. Fon, finansman sağlamak isterken teminat engeline takılan işletmelere kefil olarak, finansmana erişimini kolaylaştıracak.

250 milyar Liralık kefalet hacmi var. Yalnızca finansman erişimi değil, çoğu zaman işadamını illallah ettiren, bürokrasi süreçleri de kolaylaştırıldı. Her gün ortalama 3.500 başvuruyu sonuçlandırıyorlar. Reddedilen veya evrakı eksik olan, toplam 50-60 tane. SGK ve vergi borcu bulunan firmalar için, kullanılacak kredinin içinden bu borcu ödeme imkânı getirildi. İşletme Kredileri için 60 ay, yatırım kredileri için 120 ay kefalet vadesi var. Lütfen, bu imkânları iyi takip edin ve mutlaka değerlendirin. Değerli Misafirler, Az önce söylediğim gibi, bütün çalışmalarda amacımız, iyiye gidişatın sürekli olması. Güzel bir atasözümüz var: "Tek çiçekle bahar olmaz." Birkaç damlayla, taşları delemeyiz. Başarı, devamlılık ister, süreklilik gerektirir. Bu da, çalışmaların sürdürülebilir olmasını lüzumlu kılar. Bireysel ve toplumsal meselelerde, bir hedefe ulaşmak istiyorsak, işler dönüp dolaşıp sürdürülebilirlik kavramında düğümleniyor. Sürdürülebilirlik demek, istikrar demektir. İstikrar olmadan; yeni hedefler belirlemek, yeni başarılar elde etmek şöyle dursun, mevcut kazanımları korumak bile mümkün değildir.

Tarihimiz, ne yazık ki bunun örnekleriyle dolu. Çok uzağa gitmeye de gerek yok. Bir ay önce, 28 Şubat ın yıldönümüydü. 28 Şubat post modern darbesinin mağdurlarından birisi olan, merhum Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızı, rahmet ve saygıyla anıyorum. Bu milletin üzerinde çok emeği var. Mekânı cennet olsun. Değerlerimizi, onları kaybetmeden önce hayırla yâd edebilmeyi, Allah hepimize nasip etsin. Yoksa, tenkit etmek kolay. Bedava nasıl olsa. Hadi gel sen yap denince, ortaya bir şey koymaktan aciz, o kadar zavallı var ki etrafta. Evet, 28 Şubat. Hatırlamak bile istemediğimiz, üzücü olayların yaşandığı bir tarih. Bir öç alma peşinde değiliz. Ama, şirketlerin fişlendiği, ev ve işyerlerinin gece yarıları çilingirlerle açılıp zorla içeri girildiği günleri de unutmadık. Evlatlarımıza ve ailelerimize yaşatılanları da unutmadık. Tarih de unutmayacak. Hamdolsun MÜSİAD, 28 Şubat'ta nerede durduysa, e-muhtırada da, Gezi Olaylarında da, 17-25 Aralık sürecinde de ve elbette 15 Temmuz

FETÖ'nün hain darbe girişiminde de, tam zamanında ve olması gereken netlikte, olması gereken aynı yerde durdu. Bugün de, aynı yerdeyiz. Ülkesini seven işadamları olarak, milletimizin tarafındayız. Bosna Hersek'in Bilge Kralı, mücadele insanı, derin entellektüel birikime sahip Merhum Aliya İzzetbegoviç diyor ki: "Tarihi, yani Kaderi, Allah yazar. İnsanlar, tavırlarıyla nerede durduklarını belli ederler." İşte, biz de bunu yapıyoruz. Tavrımızı gösteriyoruz. Ama, Sadece tavrımızı gösterip, sonra da kenara da çekilmiyoruz. O tavır doğrultusunda, çalışıyoruz. Sonuç mu? İşte, biz o sonuca, Kader diyoruz. Kaderi, Allah belirler. Millet olarak, bugüne kadar;

Siyasette vesayete, toplumda düşmanlığa, ekonomide gerilemeye, hukukta adaletsizliğe ve uluslararası kamuoyunda itibarsızlığa neden olan darbelerden, muhtıralardan ve müdahalelerden çok çektik. Artık, başka darbe süreçlerinin yeniden yaşanması bir tarafa, ihtimalini bile aklımızdan geçirmek istemiyoruz. Bugün, Türkiye nin artık böyle meselelerle kaybedecek zamanı yok. Milletimizin, böyle gürültülere pabuç bırakmaya da hiç niyeti yok. 15 Temmuz da bunu bütün dünyaya gösterdi. Fakat, köklü çözümlere ihtiyacımız var. Bunun gibi sorunların ortaya çıkmasına meydan vermeyen yapısal çözümler gerekiyor. Ülkemiz, önemli bir Anayasa değişikliği Referandumu sürecinde. Bazıları soruyor! Anayasa değişikliği ile, iş dünyasının ne derdi var ki? Size ne Anayasadan? Anayasanın hangi maddesi iş yapmanıza engel oluyor ki, siz de kalkıp fikir söylüyorsunuz? Bırakın, o yorumları akademisyenler yapsın. Siyasetçiler yapsın, diyorlar.

İzninizle, işin siyasetçilere ve akademisyenlere ait kısmını onlara bırakarak, siyasi yorumlara girmeden, bazı açıklamalarda bulunmak istiyorum. Evet, biz iş dünyası olarak, Anayasadan etkileniyoruz. İş yapmamız, Anayasanın yanlış yorumları, garip maddeleri, acayip uygulamalarıyla, açıkça engelleniyor. Ama, kimileri de gayet iyi bildikleri halde, bunu görmezden geliyor. Nasıl mı? Ben bir mühendisim. Analitik düşünürüm. Analiz eder, en iyi çözüme odaklanırım. Öncelikle, "mevcut sistem arızalı." MÜSİAD olarak, Cumhurbaşkanının ilk defa halk tarafından seçilmesi sürecinin başından beri söylediğimiz bir gerçek var. Türkiye de, Kuvvetler Ayrılığı olarak ifade edilen, ama kurgusunda Kuvvetler Karmaşası olan bir sistem var ve mutlaka değiştirilmeli, dedik ve demeye de devam ediyoruz. Anayasalar, bireylerin hak ve özgürlüklerini devlete karşı güvence altına alır ve devletin yönetme sürecinde bağlı olduğu kuralları belirler. Fakat bu kurallar, millet tarafından seçilmiş meşru iktidarı köşeye sıkıştırmak ve iş yapamaz hale getirmek anlamına gelmez ve gelmemelidir.

Aksi halde, hak ve özgürlükleri güvence altına alma çabaları, devlet üzerinde hegemonya kurmaya çalışan vesayetçi güçlerin, iktidarlarını pekiştirmesi ve yönetimi ele geçirmesi sonucunu doğurur. Ve maalesef, ülkemizin son dönemlerindeki anayasalar, hep bu sonucu doğurmuştur. Türkiye Cumhuriyeti nin son anayasalarının yapım süreçleri incelendiğinde, karşımıza, milletin iradesini yok sayan, meşru olmayan güçler, silahlı kuvvetler ve darbeler çıkıyor. 1961 anayasasının getirdiği Cumhuriyet Senatosu ve 1982 anayasasınca getirilen Milli Güvenlik Konseyi, vesayet yönetiminin bariz örnekleridir. Milletin iradesini hiçe sayarak, darbelerle devlet düzeni kuran vesayetçi zihniyet, kendi gücünün zayıfladığı ve milletin söz sahibi olmaya çalıştığı her dönemde, açık veya üstü örtülü şekilde, milletin seçtiği iktidara müdahalede bulunmuş, kendini daima iktidarın asıl sahibi olarak görmüştür. Vesayetçi zihniyetin önüne koyduğu engelleri aşarak milletin oylarıyla görev başına gelmeyi başaran liderlerse; tehditlerle, darbe girişimleriyle karşılaşmıştır. Bu darbe girişimlerinin nereye varabileceğini 15 Temmuz da gördük. Benzeri başka örnekleri, tarihimizde maalesef çok.

Şimdi, güncel siyasete girmeden, tarihin çok eskisine de gitmeden, bir hatırlatma yapmak istiyorum. 10 yıl öncesine gidelim. 2007 yılında, bu ülkenin seçimle göreve gelmiş hükümetine, bir e- muhtıra verilmişti. Devamında, Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin garabetini, birlikte yaşadık. Zoraki icat edilen bir bakış ile Anayasa yorumlandı ve 367 saçmalığı üretildi. Cumhurbaşkanı seçtirilmiyordu bu milletin meclisine. O süreç devam etseydi ne olacaktı? Mevcut Anayasanın dayatılan o garip yorumlaması sonucu, Cumhurbaşkanı seçememiş bir meclisimiz olacaktı. Bir, Kaos Ortamı yani. Biz bunlarla uğraştırılırken, 2008 yılına girdik. 2008 niçin önemli? 2008, etkileri bütün dünyada hala devam eden Dünya Ekonomik Krizinin baş gösterdiği yıl. Bizim gibi, darbe sorunu olmayan, ekonomik bakımdan ise çok gelişmiş ülkelerin bile, hala baş edemediği 2008 krizinden söz ediyorum.

Tam da o yıl, bir de baktık ki, iktidar partisine karşı, bir de kapatma davası açıldı. Aslında, bir anlamda, Anayasa Mahkemesinden kapatma kararı çıkar gibi de oldu. Çünkü, Anayasa Mahkemesinde 6'ya 5 bir oy sonucu çıktı. Çoğunluk sağlandı. Ama, yetmedi. 7'ye 4 olsa, İktidar Partisi kapatılmıştı. O günler atlatıldığı için, daha rahat konuşuyorum. Bir an için, seçimle gelerek hükümet görevini yürüten, iktidar partisinin, kapatıldığını düşünelim. Cumhurbaşkanı da seçilememiş. Dünyadaysa, 1930 yılında yaşanan Ekonomik Buhrandan sonraki en büyük Ekonomik Kriz hüküm sürüyor. Hiçbir ülke, ne yapacağını bilmiyor. Yani, tam bir siyasi ve ekonomik belirsizlik ortamı var. Kaos var. O kapatmanın ve seçtirilmemiş Cumhurbaşkanının toplumsal yankıları nasıl olurdu? İnsan düşünmek bile istemiyor. Ya, Ekonomik sonuçları ne olurdu?

Hangi işadamı, böyle bir ülkede iş yapmak ister? Hangi iş adamı, önünü göremediği bir ortamda, ilave istihdam oluşturmaya çalışır? Yatırım yapmaya uğraşır? Herkes kendi canının derdine düşmüşken! Şimdi de, şu soruyu soralım: Bir ülke, iş dünyasından ne bekler? Daha fazla yatırım, Daha fazla, istihdam, Daha fazla katma değer. Peki, iş dünyası, bunları yapabilmek için, içinde yaşadığı ülkeden neler bekler? Çok basit. 3 kelime. Huzur, Güven, İstikrar. SAMEKS'i açıklarken söylediğim gibi, "önünü görmek ister." Geleceğe, olabildiğince garanti ile bakmak ister. Önüne çıkabilecek engelleri, öngörebilmek ister. Kaos istemez.

Belirsizlik istemez. Peki, örnek olarak anlattığım, 2007 ve 2008'deki o kaos ortamını, hazırlayan neydi? Biz, İş Dünyası mı sebep olduk? Hayır, sebep, Darbe Anayasası idi. Demek ki, Anayasa ile, iş dünyasının işini yapamaması arasında, doğrudan bir bağlantı varmış. Demek ki, bizim iş yapmamız, Anayasa kaynaklı birtakım olaylar zinciriyle, kolayca engellenebiliyormuş. Aslında, anlattıklarım sizin bilmediğiniz şeyler değil. Biraz tekrar, biraz farklı bakış açısıyla hatırlatmak istiyorum. "Bunu biliyorsunuz, tekrar etmeyelim" deyince, bir Dostumun ifadesi aklıma gelir. Der ki: Hayır, lütfen tekrar edelim. Faydalı oluyor. Unutmamızı engelliyor. Eğer faydalı olmasa, Ezan, 1400 yıldır, günde 5 defa tekrar tekrar okunup, bize yeniden namazı hatırlatır mı? O dönem sonunda, Cumhurbaşkanlığı seçimindeki 367 krizi atlatıldı. Ve hepsinin sonrasında, kısmi bir Anayasa değişikliği yapıldı.

Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi esası benimsendi. O düzenlemeyle, aslında darbe Anayasasıyla müthiş yetkilerle donatılmış, ama gerektiğinde Çankaya Köşkü yle sınırlanan bürokrat cumhurbaşkanından; meşruiyetini halka dayandıran, cumhur ile doğrudan ilişkide, yetkilerini kullanmaktan çekinmeyen siyasetçi cumhurbaşkanına geçiş süreci başladı. Fakat, bu düzenleme sonrasında da, hem cumhurbaşkanı, hem de Başbakan, halk tarafından seçildiği için, yürütmeyi oluşturan güçler arasında çift başlılık ve "güç dengesizliği" gibi bir sorunla karşılaşıldı. Zoraki süreçlerde çözüm arayışına gidilince, bu tip sonuçları da kaçınılmaz olabiliyor. Elden ne gelir! Döğüşte yumruk sayılmaz, misali. Yine, iş dünyasının hoşlanmayacağı bir tablo daha ortaya çıktı. Belirsizlik. Öngörememek. Geleceği tahmin edememek. Yatırım iştahının kaçması. İş yapma enerjisini kaybetmek. İşte biz, bu tabloyu arzu etmiyoruz.

Bu nedenle, Cumhurbaşkanının millet tarafından seçim sürecinin başında, daha adayların isimleri açıklanmamışken, "kuvvetler ayrılığı denilen, fakat kurgusunda kuvvetler karmaşası bulunan bu sistemin değişmesi gerektiğini söyledik." O zamandan beridir de, aynı şeyi söylüyoruz. Güçler karmaşasını ve siyasi krizleri ortadan kaldırarak, yönetim sisteminde istikrarı sağlayacak esaslı bir anayasa değişikliği yapmaya mecburuz. Bugün, tamamen yasal yetkilerini kullanan, bunları kullandığı için de kimilerince eleştirilen, fakat sorumluluk da taşımayan bir Cumhurbaşkanlığı var. Sistemin, hem fiili ve yasal durumu tarif edecek şekilde tanımlanması, hem de Türkiye'ye ayak bağı olan taraflarının düzenlenmesi gerekiyor. Bilirsiniz, ISO 9000 çalışmaları yapılırken, bize hep, "Yaptığını yaz, Yazdığını da yap" derlerdi. Bugün yapılan değişiklik de, tam olarak bu. Kısacası, bize göre Meclis'te kabul edilen ve 16 Nisan da milletin oyuna sunulacak olan Anayasa değişikliği, bir tercih değil, bir ihtiyaç. Size eğer, "Ayran mı içmek istersiniz, yoksa Su mu içmek istersiniz?" diye sorarlarsa, tercihinizi belirtirsiniz.

Ama, çölde susuz vaziyetteyken, birisi size "Su İçmek ister misin?" diye sorarsa, orada su içmek, bir tercih değil, bir ihtiyaçtır. İş dünyası olarak, sürdürülebilir bir kalkınma için, Türkiye nin bu en temel ihtiyacının mutlaka karşılanması gerektiğine inanıyoruz. Bu nedenle, "geleceğimize sahip çıkalım", diyoruz. Değerli Misafirler, Sizlere ilginç bir istatistik aktarayım: Dünya Bankası nın, İş Yapma Kolaylığı diye bir Endeksi var. 2016 Ekim raporuna göre, Türkiye, 190 ülke arasında; İşe Başlama Kolaylığında 79 uncu, Vergi Ödeme Kolaylığında 128 inci, İnşaat İzni Alma Kolaylığında 102 inci, Sınır Dışı Ticaret Yapma Kolaylığında 70 inci, Elektrik Bağlatmada 58 inci, Mülk Kaydı Yaptırma Kolaylığında 54 üncü, Kredi Alma Kolaylığında 82 inci, İflas Durumlarının Halledilmesi Kolaylığında 126 ncı, Sözleşmelerin Uygulanması Kolaylığında 33 üncü ve Yatırımcının Korunmasında 22 inci sırada yer alıyor.

Bu rakamlar, hepimizin şikâyet ettiği, işlerin yavaş yürümesine, yani atalete, yani bürokrasiye işaret ediyor. Allah aşkına, şu vatan sevgisi olmasa, böyle bir ortamda, iş adamları, sizler, yeni yatırım, ya da yeni istihdam için kendinizi paralar mısınız? Zaten, paralasanız da ne olacak? Görüyoruz, işler yürümüyor ki! Biz bunu çok uzun zamandır dile getiriyoruz. Çünkü, yavaş ilerleyen bir sistemden en çok etkilenen kesimlerin başında, iş dünyası geliyor. Verimsizlik, iş dünyasını batırır. İşini zamanında ve doğru şekilde yapamamak, iş dünyasının rekabetçi niteliğini katleder. Raporlarımızda, bu sorunlara çözüm önerilerimizi görebilirsiniz. Kamu kurumlarının ve yönetim sisteminin, iş dünyasının dinamizmine ayak uydurabilecek, beklentilerine cevap verebilecek şekilde yeniden kurgulanması gerektiğini ifade ediyoruz. Devletimiz bize, iş dünyasına, "ayakta kalabilmek ve büyümek için, Dünya ile Rekabet etmelisiniz" diyor. Doğru.

Peki, hala çok büyük bir güce sahip olan devletin kendisi, Dünya ile rekabet edebiliyor mu? Devlet Yönetim sistemimiz buna uygun mu? Biz iş yerlerimizde, Performansa göre iş planlaması yaparken, performansa göre elemen çalıştırırken, performansımıza göre Kredi almaya çalışırken, performansımıza bağlı olarak teşviklerden faydalanmaya çalışırken, devletin kendisi, performans değerlendirme kriteri uyguluyor mu? At kapağı devlete, sonuna kadar sana kimse dokunamaz. Bu adil mi? Bu, rekabetçi mi? Bu mantıkla çalışan bir sistemden doğru iş çıkar mı? "Kem Alat ile, Kemalat olmaz" demiş atalarımız. Dünya genelinde çok hızlı teknolojik gelişmelerin yaşandığı bir çağda, hızın kendisinin bile hızlandığı bir çağda, hantallığın telafisi olabilir mi? Kesinlikle olamaz. Bu nedenle, milletin tabiriyle, bugün gidip yarın gelmemek için, kararların daha çabuk alınması, işlerin daha çabuk yürümesi için; ekonomideki çarkların daha hızlı dönebilmesi için, referandum sürecini iyi anlamak, iyi yorumlamak gerekiyor. Günü birlik düşüncelerle, anlık hissiyat ile hareket edilecek zaman değil.

Bu milletin, gelecek 50 yılı, 100 yılı oylanacak. Ben, bir iş adamı olarak; Dolar kurunun Hükümet tarafından 1,5 yıl ileriye doğru gün gün ilan edildiği bir ülkede, Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında; "Anayasa kitapçığı masada fırlatıldı mı, yoksa sertçe ileriye doğru ittirildi mi" tartışmaları sonunda, tekrar bir hükümet krizimiz olmasını istemiyorum. Böyle bir siyasi kriz sonunda, Doların, 680 TL'den 1.700 TL'ye fırladığı bir ülkenin iş adamı olmak istemiyorum. O kriz sonrasında, kamuda çalışanlar yine her ayın sonunda düzenli olarak maaşlarını almaya devam ederken, iş yeri kapanan yüzlerce, binlerce iş adamından veya bundan dolayı işini kaybetmiş çalışanlardan birisi olmak istemiyorum. Niye isteyeyim ki? Niye isteyesiniz ki? İki olay anlatmak istiyorum. 2001 krizi olmuş. Ticaret neredeyse durmak üzere. Moraller bozuk. 4 Firma Temsilcisi olarak aramızda toplandık ve bir sorunumuzu çözmek için Ankara'ya gitmeye karar verdik. Uçakla değil, tek arabayla gidelim, yolda da konuşuruz dedik. İstanbul dan yola çıktık.

Ankara'ya kadar, yoldaki kamyonları saydık. Toplam 10 kamyon. Ankara İstanbul arasında, toplam 10 kamyon. Ne demek bu? Ülkemizde ticari hayatı biz, kamyonların yolda hareketinden ölçeriz. Çok kamyon, çok nakliye demek, çok nakliye, çok iş demektir. Demek ki, işler durmuş. Ankara ya vardık, derdimizi anlatıyoruz. Anlayan yok. Karşımızda duvar var adeta. Anlamaları da mümkün değil sanki. Gece de Ankara'da kalmamız lazım. Türkiye'de İşler durmuş dedim ama, Ankara da, 4 kişi için aynı otelde yer yok neredeyse. Niye? Çünkü, Ankara, sırtını Kamuya dayamış. Çünkü, Ankara, benim, sizin o dönemde yaşadıklarınızı yaşamıyor. Ne KDV ödeme hesabı var, ne muhtasar, ne Maaş... Oradakilerin maaşı her ayın 15'inde bankaya otomatik olarak yatıyor çünkü. Az mı çalıştılar, çok mu çalıştılar önemli değil. Kasada para var mı yok mu, o da önemli değil.

İşini iyi yapanları elbette tenzih ederim ama, sizin ve benim sıkıntılarımı yaşamayanların, sizin ve benim derdimi anlamaları mümkün mü? O kriz döneminde yaşadığım başka bir acı hatıradan da bahsetmek istiyorum. Anlatırken tüylerim diken diken olur. Maalesef, zaman zaman iş yerlerimizde yaşadığımız iş kazaları oluyor. Bunlardan birisinde, bir çalışan, çift el kumandalı koruma olmasına rağmen, elini prese kaptırır ve maalesef 4 parmağı kopar. Başındaki Amiri, hemen o Arkadaşı alıp mikro cerrahi alanında uzman bir hastahaneye yetiştirmek üzere yola çıkar. 4 parmağı kopmuş, acıdan dolayı gözlerinden sicim gibi yaşlar akan o arkadaşımız, parmaklarının acısına rağmen, çok düşündürücü ve üzücü bir soru sorar amirine. Der ki: "Müdürüm. Ben şimdi sakat oldum. Acaba, bundan dolayı beni işten çıkaracak mısınız?" Ne kadar üzücü değil mi? Giden parmaklarını unutmuş, işsiz kalma korkusunu yaşıyor.

İşsiz kalmanın korkusu, onun yaşatacağı acının ihtimali, 5 dakika önce kopan 4 tane parmağından daha fazla canını yakıyor. İnsanın nutku tutuluyor. Niye öyle düşünüyor? Çünkü, Ekonomik kriz var. İşini kaybederse, bir daha işe girememe riski var, çok büyük bir ihtimalle. Belirsizlik olacak. Önünü göremeyecek. Kim bu çifte acıyı yaşamak ister? Kim, böyle bir ülkenin çalışanı ya da işvereni olmak ister ki? Hiç kimse. Ben de istemem. Siz de istemezsiniz. O arkadaşımız da istemezdi. Niye isteyeyim ki? Kim, böyle bir ortamda yatırım yapmak ister?

Hiç kimse. Kim, Cumhurbaşkanı ve Hükümeti olmadan, Dünya Ekonomik Krizinde, Kaptansız bir gemide yol almak ister ki? Hiç kimse? 7 Haziran sonrası, bir süreliğine belirsizlik ortamı oldu. Hepimiz, çok tedirgin olduk. İş Dünyası, Belirsizlik istemez. İşte, bu temel gerekçelerden hareketle, bu referandumun, birçok sorunun çözümü için çok önemli bir ihtiyaç ve imkân olduğunu hatırda tutmalı ve bu imkânı iyi değerlendirmeliyiz. Geleceğimize sahip çıkmalıyız. İşte, bu sebeplerle, Anayasalar ve bu Anayasa değişikliği, tüm milletimiz için, ama özellikle iş dünyası için çok önemli. Bana göre, bu değişiklik sonrasında çöm önemli bir tablo da ortaya çıkacak. Seçimler, demokrasinin gereği. Ama, çok sık seçim yaşamak da, işleri yavaşlatıyor, adeta durduruyor. Herkes, bir beklenti içine giriyor.

Dur bir bakalım, şu seçimin sonucunu görelim de öyle yatırım yaparız diyor. Alışverişi seçim sonuna kadar biraz erteleyelim diyor. Eğer, bu Anayasa değişikliğini milletimiz kabul ederse, artık 5 yılda bir seçim yaşayacağız. 2019 yılının İlkbaharında Belediye seçimleri yapılacak. 2019 yılının sonbaharında da, Cumhurbaşkanı ve Milletvekili seçimleri aynı günde yapılacak. Millet, tercihini yapacaksak. Kimi seçtiyse, o, koltuğa oturacak. Sonra, 5 yıl seçim yok. İşimize gücümüze bakacağız. Ben, bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Son yıllarda, neredeyse her yıl 2 seçim yaşadık. Biraz, durup sakinleşmeye ihtiyacımız var. Kızılderilinin dediği gibi: "Ruhumuz geride kalmasın diye, biraz kendimizi dinlemeye ihtiyacımız var".

Bugün karşınızda, konuşmamın başında ifade ettiğim gibi, siyasi değerlendirmelere girmedim. Anayasa maddelerinin yorumlarına, hiç girmedim. Günlük siyasi tartışmaların bir tarafı olarak da değerlendirme yapmadım. Konuya, iş dünyasının bakışı açısından ve temel yaklaşımlardan hareketle bakmaya gayret ettim. Yunus Emre'nin güzel bir ifadesi var: "Pazar eyle götürü" diyor. Detaylara takılmayalım. Götürü pazarlık edelim. Küçük bir hatıramla sözlerimi bitireyim. Üniversite yıllarındaydık. Bir Ramazanda, iftar masamızda, biraz meczup halli, Ali isminde birisini de misafir etmiştik. Hoş bir insandı. Yaşıyorsa Allah hayırlı ömür versin, vefat ettiyse, rahmet etsin. İftar sonunda, Arkadaşlar, misafir olduğu için; "Ali kardeş, Yemek duasını sen yapar mısın?" dediler. Ali, "Amin" deyip, açtı ellerini ve dedi ki:

"Ya Rab! Varsın, Birsin. Ne Diyeceğimi bilirsin. El Fatiha" Umarım, ben de size ne dediğimi anlatabilmişimdir. Siz, Arif insanlarsınız. Umarım, çoğu zaten bildikleriniz olan bazı gerçekleri, farklı bir bakış açısıyla yansıtabilmişimdir. Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken, 16 Nisan daki referandumun öncelikle, kimsenin burnu bile kanamadan salimen tamamlanmasını, sonrasında da ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Bu güzel programa ev sahipliği yapan Konya Şubemize, Şube Başkanımız Ömer Faruk Okka kardeşime, değerli üyelerimize, siz değerli dostlarımıza ve basın mensuplarına teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Nail OLPAK MÜSİAD Genel Başkanı