Hiçbir ihtiyacı olmadığı halde sürekli arkadaşlarının kalem ve silgilerini çalan çocukla yaptığım görüşmede, çocuğun anlattıkları hem çok ilginç hem de Kleptomani Hastalığına çok iyi bir örnektir. Çocuk çalma eylemini anne babasından intikam almak için yaptığını söylüyor ve şöyle devam ediyor: Hocam, okuldan eve gittiğim zaman annemi evde bulamıyorum. Annemi okul dönüşü komşuların evinde kapı kapı dolaşarak aramaktayım. Annemi bulduğum zaman sevincini yaşamak bir yana arkadaşlarının içinde bakışlarıyla beni suçlamaktadır. Evde benimle fazla ilgilenmediği gibi acıktığımı söylediğim zaman bana ya öğün saatini beklememi söyler ya da buzdolabını gösterir. Babamı zaten hiç sormayın varlığıyla yokluğu belli değil. Evde olduğu zaman sanki ben yokmuşum gibi davranır. Varsa yoksa onun için iş, güç. Tabi bana da her zaman sorar, paraya ihtiyacın var mı diye? Oysa benim paraya değil, benim için çok değerli olan; fakat anne babam için fazla önemli olmayan ilgi ve sevgiye ihtiyacım var. 1 / 5
Ben de anne babamdan bana göstermedikleri ilgi ve sevginin intikamını; ancak falanın çocuğu okulda hırsızlık yapmış dedirterek alabilmekteyim. Aslında yaptığım hareket hiç doğru değil; fakat kendimi bunu yapmak zorunda hissediyorum. Burada en çok üzüldüğüm şey de arkadaşlarımın kalemlerini ve silgilerini aradıkları zaman bulamamaları. Peki, ilk hırsızlığını nerde ne nasıl yaptın diye sorduğumda; Kleptomaninin psikodinamiğine uygun çok güzel cevap verdi: Mutfağımızdan tatlı çalarak Hans Zulliger: Tatlı sevginin yetersizliği olursa çocuk da kimse görmeden yiyecek atıştırtma, çalma, yalan söyleme ve tatlı yiyeceklere yönelmektedir. der. Hiçbir anne baba çocuğunu sevmemezlik etmez; ancak çocuklara gösterilen sevgide bir yetersizlik olabilir. Çocuklara gösterilen sevgi genelde eksi uçtadır. Anne babaların bu çocuklara göstereceği ilgi ve sevgi ya azdır ya da hiç yoktur. Çocuklar, bunlar için bir ayak bağıdır, bir yüktür. Bu gruba genelde kalabalık kardeşli çocuk, erkek çocuğu beklerken doğan kız çocuğu, istenmeyen hamilelik sonucu doğan çocuk, üvey evlat v.b. girer. 2 / 5
Çocuğa gösterilen ilgi ve sevgi yapmacıktır. Çocuk anne babaya yaklaşmak istedikçe, anne baba da ona itici davranır. Böyle anne babalar, çocukları şımarmasın diye onları kalbinden sevdiklerini söylerler. Bu anne babalar, görevlerinin sadece çocuklarının karnını doyurmak olduğunu zannederler. Oysa bu çocuklar sevgi ister, ilgi ister, sıcak yuva ister. Psikoloji kitaplarında bir deney vardır. Araştırmacılar, yavru maymunların bulunduğu kafese iki anne maymun postu koyarlar. Birinci maymunun tüyleri sivri; fakat yavru maymunlara süt verecek şekilde ayarlanır. Diğer maymun ise süt vermeyen; fakat tüyleri pamuk gibi yumuşak olarak ayarlanır. Gözlem sonucunda yavru maymunların süt içtikleri fakat tüyleri batan maymun postuna sadece karınları doyurmak için yaklaştığı, geri kalan zamanlarını ise tüyleri pamuk gibi yumuşak olan maymun postunun yanında geçirdikleri görülür. Çocuklarına karşı buzdolabı gibi olan bu anne babalar, çocuklarının olumlu davranışlarını da görmezlikten gelirler. Bu çocuklar çok iyi bir iş yapsalar da o senin görevindir derler. Çocukların hatalarını o kadar büyütürler ki; Allah ım, neydi günahım da bu çocuğu bana verdin! diye söylenirler. Anne babaların çocuklarına karşı ilgisiz ve umursamaz tavırları, onların ileriki hayatlarında diğer insanlarla sıkıntı yaşamalarına ve başkalarına sevgilerini aktarmada zorluk çekecektirler. 3 / 5
Sevgisiz büyüyen bu çocuklar, çevrelerine karşı soğuk davranacakları için arkadaş kurmada sıkıntı yaşayacaklardır. Bunlar, iletişim kurmak ister; ancak çocukluk döneminde anne babası tarafından reddedildiği için reddedilmekten korkarlar. Hiçbir şeye ihtiyaçları olmadığı halde, misafirlikte iken komşu çocuğunun oyuncağını, okulda arkadaşının kalemini, silgisini çalarlar. Büyüdükleri zaman hırsızlık, kapkaççılık, dolandırıcılık v.s yaparak hem kendilerine gösterilmeyen sevginin intikamını alma hem de kendilerini ispatlama gayreti içine gireceklerdir. Bu Çocuklar için Neler Yapılmalı? Bu çocuklar için neler yapılması gerektiğini ve çocukların neler istediklerini yukarıda anlattığım olaydaki çocuk, çok güzel anlatmaktadır. Ben burada temele inilerek bu konuya ayetler ve hadisler ışığında bakılmasını istiyorum. Kur'an-ı Kerim de Cenab-ı Hak: Kendinizi ve aile efradınızı Cehennem ateşinden koruyun! (Tahrim, 66/6) 4 / 5
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v) de: Çok Müslüman evladı, babaları yüzünden Veyl ismindeki Cehenneme gidecektir. Çünkü bunların babaları, yalnız para kazanmak ve keyf sürmek hırsına düşüp ve yalnız dünya işleri arkasında koşup, evlatlarına Müslümanlığı ve Kur'an-ı kerimi öğretmediler. Ben böyle babalardan uzağım. Onlar da benden uzaktır. Çocuklarına dinlerini öğretmeyenler Cehenneme gidecektir. (S.Ebediyye) Çocuklarınıza ikram edin ve onları güzelce terbiye edin. (İbn Mâce, Edeb, 3) Hepiniz, bir sürünün çobanı gibisiniz. Çobanın sürüsünü koruduğu gibi siz de evinizde ve emriniz altında olanları Cehennemden korumalısınız! (Müslim) Sonuç olarak çocuğu sevmek demek, onunla abartılı ilgilenmek, her dediğini yapmak ve onu sürekli kucaklayıp öpmek demek değildir. Çocuklara yerinde ve zamanında gösterilecek tatlı bir bakış, samimi bir gülüş ve içten bir sarılıştır sevmek. Sevmek demek; ona güven vermek, onu yüreklendirmek ve desteklemektir. 5 / 5