YEġĠL AKÇAKOCA ĠBRAHĠM TUZCU NUN KISA HAYAT HĠKAYESĠ



Benzer belgeler
T.C. Doğu Marmara Kalkınma Ajansı Düzce Yatırım Destek Ofisi Yatırıma Uygun Turizm Alanları Raporu Sektörel Raporlar Serisi IX


BATI KARADENİZ BÖLGESİ

TARİH BOYUNCA ANADOLU

02 Nisan MĠMARLIK BÖLÜM BAġKANLIĞINA,

ŞANLIURFA YI GEZELİM

Roma ve Bizans Dönemi Tarihi Eserleri. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

Sakarya ili kültür ve turizm bakımından önemli bir potansiyele ve çeşitliliğe sahiptir. İlde Taraklı Evleri gibi

5. SINIF SOSYAL BİLGİLER BÖLGEMİZİ TANIYALIM TESTİ. 1- VADİ: Akarsuların yataklarını derinleştirerek oluşturdukları uzun yarıklardır.

COĞRAFİ YAPISI VE İKLİMİ:

Yaşamı zevkli kılan herşey w w w. a k c a e v l e r i. c o m

OTELİMİZDE ; RESTORAN, KONFERANS SALONU, ZİYAFET SALONU, OYUN SALONU VE OTOPARK BULUNMAKTADIR.

Makedonya Cumhuriyeti ; 1991 yılında Yugoslavya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti nin iç savaşlara girdiği dönemde bağımsızlığını ilan etmiştir.

MEKANSAL BIR SENTEZ: TÜRKIYE. Türkiye nin İklim Elemanları Türkiye de İklim Çeşitleri

III.BÖLÜM A - KARADENİZ BÖLGESİ HAKKINDA

EĞİTİM- ÖĞRETİM YILI NUH MEHMET YAMANER ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ 10.SINIF OSMANLI TARİHİ I. DÖNEM I. YAZILI SORULARI A GURUBU

KARTEPE-MAŞUKİYE-SAPANCA GEZİMİZ

MAĞARALARI VE YERLEŞİM ALANI

BATI KARADENİZ BÖLGESİ

Ö:1/ /02/2015. Küçüksu Mah.Tekçam Cad.Söğütlü İş Mrk.No:4/7 ALTINOLUK TEL:

EDİRNE UZUNKÖPRÜ DOĞAL ORTAMI TEMİZ HAVASI İLE SÜPER BİR YAŞAM BURADA UZUNKÖPRÜ DE. MÜSTAKİL TAPULU İMARLI ARSA SATIŞI İSTER YATIRIM YAPIN KAZANIN

Silivri Nüfus Bilgileri Yıl Toplam Kadın Erkek

1- Çevresine göre alçakta kalmış ve vadilerle derin yarılmamış düzlüklere ne denir?

AKDENİZ İN KUCAĞINDAKİ TARİH ;MAMURE Kapıdaki gişeye yaklaşıp kaleye girmek için ücret ödemek istedim. O sırada gişede oturan hanım görevlinin

Kıyı turizmi. Kıyı turizminin gelişiminde etkili olan etmenler; İklim Kıyı jeomorfolojisi Bitki örtüsü Beşeri etmenler

ve 20 Tekne Kapasiteli Yüzer İskele

Kuzey Marmara Otoyolu (3. Boğaz Köprüsü dâhil) Projesi için Çevresel ve Sosyal Etki Değerlendirmesi (ÇSED): Ekler

TÜRKİYE NİN YER ALTI SULARI ve KAYNAKLARI

Değerli Dostlar, Size farklı zaman ve farklı yerlerde rastladığım yaşayan anıtlarımızdan bazılarını sunmak istiyorum...

SURUÇ İLÇEMİZ. Suruç Meydanı

Kuruluş Dönemi Osmanlı Kültür ve Uygarlığı Flash Anlatım Perşembe, 12 Kasım :53 - Son Güncelleme Çarşamba, 25 Kasım :14

BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ

Herhangi bir noktanın dünya üzerinde bulunduğu yere COĞRAFİ KONUM denir. Coğrafi konum ikiye ayrılır. 1. Matematik Konum 2.

SİNOP SIRA NO İLÇESİ MEVKİİ STATÜ 1 BOYABAT KURUSARAY KÖYÜ

Başkale nin Tarihçesi: Başkale Coğrafyası:

Beşparmak, Karakümes ve Marçal Dağları'ndan oluşan dağlara "Batı Menteşe Dağları" denir.

Tokat ın 68 km güneybatısında yer alan Sulusaray, Sabastopolis antik kenti üzerinde kurulmuştur.

MARMARA BÖLGESi. IRMAK CANSEVEN SOSYAL BiLGiLER ÖDEVi 5/L 1132

İstanbul Boğaz Turları

MENTEŞE YÖRESİ Kıyı Ege Bölgesinün Büyük Menderes Oluğu güneyinde kalan kesimine "Menteşe Yöresi" denilmektedir. 13. yüzyılda Manteşe yöresi

OSMANCIK OSB. Osmancık OSB

TUR 1 - ĠSTANBUL KLASĠKLERĠ

Kalem İşleri 60. Ağaç İşleri 61. Hünkar Kasrı 65. Medrese (Darülhadis Medresesi) 66. Sıbyan Mektebi 67. Sultan I. Ahmet Türbesi 69.

COĞRAFYANIN PUSULASI HARİTALARLA COĞRAFYA 2018 KPSS BAYRAM MERAL

Bülent ÖZMEN. Afet İşleri Genel Müdürlüğü, Deprem Araştırma Dairesi

SEL KONTROLUNDA AĞAÇLANDIRMA VE EROZYON KONTROL ÇALIġMALARININ ÖNEMĠ

Atoller (mercan adaları) ve Resifler

YÜKSELME DEVRİ. KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ Youtube Kanalı: tariheglencesi

ÖSYM. Diğer sayfaya geçiniz KPSS / GYGK-CS

TÜRKİYE EKONOMİSİ. Prof.Dr. İlkay Dellal Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü. Ankara

COĞRAFYA YEREL COĞRAFYA GENEL COĞRAFYA

HALFETİ İLÇEMİZ. Halfeti

ÖZEL EGE LİSESİ İKLİM

Ilgın Sahip Ata Vakıf Hamamı. Lala Mustafa Paşa Külliyesi ve Cami. Ilgın Kaplıcaları. Buhar Banyosu

SAMSUN BAHRİYE MEKTEBİ

B-) Aşağıda verilen sözcüklerden uygun olanları ilgili cümlelere uygun biçimde yerleştiriniz.

SORU CEVAP METODUYLA TEKRAR (YÜKSELİŞ-DURAKLAMA VE AVRUPA)

Yazar Administrator Perşembe, 26 Nisan :25 - Son Güncelleme Cumartesi, 19 Mayıs :22

Samaruksayı Seyir olarak bilinen köyün eski adı, Cumhuriyetin ilk yıllarında,

Edirne Köprüleri. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

Şehir devletlerinin merkezlerinde tapınak bulunurdu. Yönetim binası, resmî yapılar ve pazar meydanları tapınağın etrafında yer alırdı.

TABLO 27: Türkiye'deki İllerin 2006 Yılındaki Tahmini Nüfusu, Eczane Sayısı ve Eczane Başına Düşen Nüfus (2S34>

HELEN VE ROMA UYGARLIKLARI

Türklerin Anayurdu ve Göçler Video Ders Anlatımı

OSMANLI YAPILARINDA. Kaynak: Sitare Turan Bakır, İznik

ENER TARTIŞMAYA AÇIYOR OLTU VE HINIS İL OLMALI MI?

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ MİMARLIK BİLGİSİ YUNAN UYGARLIĞI

KÜTAHYA ADININ KÖKENİ VE TARİHİ

COĞRAFYA YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ 1.JEOLOJİK ZAMANDA OLUŞAN YERLER BU ALANLAR 1. JEOLOJİK ZAMANDA OLUŞTUĞU İÇİN DEPREM RİSKİ EN AZ OLAN YERLERDİR.

ÖSYM YGS / SOS M Diğer sayfaya geçiniz.

128 ADA 27 VE 32 PARSEL NUMARALI TAŞINMAZLARA YÖNELİK 1/5000 ÖLÇEKLİ AÇIKLAMA RAPORU

T.C. ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANLIĞI Meteoroloji Genel Müdürlüğü DEĞERLENDİRMESİ MAYIS 2015-ANKARA

İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİ

2500 YILLIK YERLEŞİM YERİ: AVŞAR AVŞAR DA ÖREN YERLERİ

Osmanlı Devleti'nin kurucuları, Oğuzların Bozok koluna bağlı Kayı aşiretidir.

COĞRAFİ KONUM ÖZEL KONUM TÜRKİYE'NİN ÖZEL KONUMU VE SONUÇLARI

BARTIN İLİ, AMASRA İLÇESİ, KUM MAHALLESİ İSTİNAT DUVARI AMAÇLI UYGULAMA İMAR PLANI PLAN AÇIKLAMA RAPORU

Hitit Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü. Öğr. Gör. Kayhan ALADOĞAN

TARSUS DA BİR GÜN...BELKİ DE İKİ... Adanalılar...Mersinliler...Gaziantep, Hatay ve Osmaniyeliler...Türkiye nin gezmeyi sever insanları...


2. İstanbul Boğazı 31 kilometre uzunluğundadır. 3. İstanbul Boğazı Asya ve Avrupa yı birbirinden ayırır. 4. İstanbul Boğazını turistler çok severler.

Fiziki Özellikleri. Coğrafi Konumu Yer Şekilleri İklimi

Edirne Tarihi - Bizans Döneminde Edirne. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

SARAY Saray İlçesinin Tarihçesi:

AYAŞ İLÇESİ BAŞAYAŞ KÖYÜ ARAZİ İNCELEME GEZİSİ GÖREV RAPORU

İÇİNDEKİLER. Birinci Bölüm

3. Eðitim - Öðrenim ve Saðlýk Kýrsal yörelerde (köylerde) eðitim ve saðlýk

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 9.Ders. Dr. İsmail BAYTAK III. HAÇLI SEFERİ

KURTALAN İLÇESİ. Siirt deki Kültür Varlıkları

Bugün hava nasıl olacak?

T.C. KARTAL BELEDİYE BAŞKANLIĞI İSTANBUL

BİLDİRİCİ AİLESİ ANTALYA GEZİLERİ

AYDIN SULTANHİSAR NYSA ANTİK KENTİ VE SU TÜNELİ 08 AĞUSTOS 2013 MEHMET BİLDİRİCİ

-İÇİNDEKİLER- 1.1.ANTALYA Tarihi Nüfus PLANLAMA ALAN TANIMI PLAN KARARLARI... 7

BÖLGE KAVRAMI VE TÜRLERİ

ANADOLU TOPRAKLARINDA MEHMETÇİĞİN İMZASI: SİPER HATLARI

AKSARAY Aksaray ın Tarihçesi "Şehr-i Süleha"

COĞRAFYA BÖLÜMÜ NDEN EDREMİT KÖRFEZİ KUZEY KIYILARINA ARAZİ ÇALIŞMASI

SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ

ve AHLAK BÝLGÝSÝ TESTÝ

Transkript:

YEġĠL AKÇAKOCA ĠBRAHĠM TUZCU NUN KISA HAYAT HĠKAYESĠ 1956 Yılında Akçakoca Ayazlı mahallesinde dünyaya geldim. Ġlkokulu Barbaros ilköğretim okulunda, orta okulunu Akçakoca Lisesinin ortaokul kısmında, liseyi Kdz Ereğli de o zamanın sanat okulu Endüstri Meslek Lisesi nde okudum.1973 te mezun oldum.okulun bitiminde Ereğli Demir Çelik Fabrikalarında iģbaģı yaptım.çeģitli kademelerde görev aldım. 2000 yılında emekli oldum. Sporu çok sevdiğimden çeģitli kulüplerde çalıģtım (Düzcespor, Akçakocaspor, YeniAkçakocaspor, Akçakoca Ġdmanyurdu,çeĢitli görevlerde bulundum, AntaĢ Ġdmanyurdu, Ayazlı Tersane spor kulübün kurulmasında katkım çok fazladır. Bolu merkez hakem komitesinde 2 yıl çalıģtım,düzce de saha komiserliği yaptım. Çuhallı ÇarĢısı GüzelleĢtirme Derneğinin kurulmasında emeğim olmuģtur.akçakoca,ayazlı,akçakoca nın 43 köye ait kitaplar derledim, 2 çocuk babası ve az Fransızca bilmekteyim. Akçakoca ve Ayazlı aģığımdır. ÖNSÖZ AĢığı olduğum Akçakoca nın her yönü ile incelemek istedim. Bu nedenle bu kitap tarihi bir coğrafya kitabıdır.bu kitap içinde yaģadığımız bizlerin, atalarımızın yaptığı mücadelenin hikayesini anlatan ve örf adetlerini içine alan gelecekteki araģtırmacılara ıģık tutacak belirli baģlangıç noktalarını belirleyen bir çalıģmayı içermektedir. Akçakoca nın güzel Ģirin köylerinin, coğrafyasın,dan, kültüründen, geleneklerinden, ekonomik potansiyeline kadar bir kitapta anlatmak mümkün değildir bu kitabın bir amacıda daha kapsamlı çalıģma yapmak isteyenlere bir alt yapı oluģturmak ve yazı kültürümüzün geliģmesine katkıda bulunmaktadır, bölgemizin güzelliklerini paylaģmak, tanıtmak bir görev bildiğim için bir giriģimim den dolayı çok mutluyum 4 yıldır yaptığım araģtırmalarım neticesinde bana yardımları dokunan herkese teģekkür etmek istiyorum.1085 yılından Selçukluların Akçakoca da bazı köylerin kurmasıyla bugüne dek yaģanan bütün olayları incelemeye almam beni mutlu kılmıģtır lakin bir çınar için toprak altındaki kökleri ne ise ve bu kökler kurudukça çınar nasıl kurumaya baģlarsa bu millet içinde tarih odur, tarihini bilen millet sağlam çınar gibidir. Zamanla eski adet ve geleneklerini unutan yaģayıģ tarzını unutan, tarihini bilmeyen ecdadının ne yaptığını bilmeyen bir millet kendini ayakta tutan köklerden bir kaçını kurutmuģ demektir tarih okuyarak onu sulamak lazımdır.kitabın hazırlanıģı 4 yıl sürmüģtür. Kitabın hazırlanmasında bana katkıları olan oğlum Emrah Tuzcu,, Doç.Zeynel Özlü,Kenan Okan, Uğurlu Köyünden Hakkı Erdoğan,Mustafa Kocadon,ġükrü Dönmez büyüklerime,akçakoca kaymakamlığına,düzce ünivertsıtesıne,akçakoca belediyesine teģekkür ederim.benim yapmak istediğim olay Akçakoca nın geçmiģ insanlarına olan borcumuzu ödemeye çalıģmaktan baģka bir Ģey değildir.onlar ki bizim bu günlere gelmemize sebep olmuģlardır.unutulmamalıdır ki bilgi ve sevgi paylaģtıkça çoğalır.akçakoca ismi daima yaģandıkça yaģatılacaktır. Saygılarımla ĠBRAHĠM TUZCU

AKÇAKOCA COĞRAFĠ BÖLGE = Karadeniz bölgesi ĠLĠ = Düzce KAYMAKAMI = Mehmet Ünal TELEFONU = 03806114001 BELEDĠYE BAġ. = Fikret Albayrak TELEFONU = 03806114002 NÜFUSU = 22.467 POSTA KODU = 81650 COĞRAFĠ DURUMU= 41.05 Derece Kuzey paraleli,31.07 Doğu boylamı üzerinde yer alır.tem otoyolu üzerinde Ankara ya 270 km,ġstanbul a 235 km mesafededir. Deniz yoluyla Ġstanbul a 108,Ereğli 18,Zonguldak 40 mil dir..doğuda Zonguldak,Alaplı ilçesi ile hudut olan Kocaman deresin den,batıda Melenağzı ile Karasu Kocaali ilçesi hududu, Güneyde Konuralp ilçesi arasında bulunur.462 km karelik bir alana sahiptir,bu alanın 200.000 dekarlık kısmı fındıklık,100.000 dekarlık bölümü tarım ürünleri oluģturtur,180.000 dekar ormanlık ve açık alandır.ġlçe 8 mahalle,43 köyden oluģmaktadır,köylerin 5 tanesi GümüĢova ve Çilimli ilçelerine,4 tanesi Kocaali ilçesine,3 köyde Alaplı ilçesine yakın olduğu için ekonomik yönden bu ilçelere bağlı görülmektedir,düzce ye 39 km uzaklıktadır,30 km² lik sahil Ģeridi

uzanan kumluk ve doğal plajlarla doludur.kent ise Sapak adı verilen Düzce Ereğli yolun Akçakoca ya saptığı yerden Ceneviz kalesi denen en batıdaki uca kadar 7 km bulan uzun bir çarģı gibidir.güneyde Kaplandede,Orhan dağları,doğuda Kurugöl sapağı ve Tonton tepesi ile çevrilidir. JEOLOJĠK DURUM Dere vadi tabanları aliviyon, yamaçların büyük bölümü silis formasyonu, tepelerin üst kısımlarında ise 3 jeolojik döneme ait kumlu, çakıllı tabakalar bulunmaktadır. Dağlar, deniz kıyısına paralel uzanır. Kıyılar girintili çıkıntılı değildir. Kıyılarda yüksek ve dik falezler görülür. Sahildeki kayalar su tarafından aģındırılarak yalıyarlar meydana gelmiģtir. Çevre Ģist ve kristalin Ģistlerle kapılıdır. Doğu ve güneyde Paleozoik devre ve Tersiyer arazilerden ibarettir. Kalker ve kayaların erime ve aģınmasıyla irili ufaklı mağaralar meydana gelmiģtir.kaplandede,masif,silur vedevon tabakalarını ihtiva eden serilerden ibarettir.seriler kuvarsit,kırmızı greiarkoz,silisli ve killi Ģistler ve yarı kristalin siyah kalkerlerden meydana gelmiģtir,ayrıca masif ormanla kaplıdır.paleozoik masifine tekabül eden bu dağlık sahalarla,kıyı arasında etek mahiyetinde olan platolar yer almaktadır. Akçakoca çevresinde bunlar parçalanmıģ bir platform durumundadır.kalker serileri üzerinde Eosen flit serisi,kumlu Ģist ve yer yer kalkerlerden oluģmuģtur.akçakoca nın turistik değer kazanmasının baģlıca nedeni derelerin yoğunlaģtığı kesimlerde fazla birikinti yığmalarıdır,bu suretle falezler gerilmiģ aktivitelerini kaybetmiģ ve önlerine kum birikintileri meydana gelmiģtir,değirmenağzı,haciz,orhan Melen,Sarma,Aksu,Aftun,Çuhalı,Cumayanı,Kocaman dereleri denize dökülmektedir, bu durum kasaba önünde nispeten geniģ uzun bir kumluğun teģekkülüne sebebiyet vermiģtir.sarma deresi kıyıya yaklaģtığı zaman tabanın geniģlediği görülür,ziraat için mükemmeldir,çuhalı deresi kıyıdan bir hayli içerde geniģleyerek yamaçların meyli azalır,bu vadi deniz kenarında geniģ bir düzlük halini almaktadır,ince kumlu,milli ve kirlidir,aynı olay Çayağzı nda vardır,diğer vadilerde çakıl nispeti fazladır.ayrıca nispeten saf,beyaz kalkerlerin bulunduğu kesimlerde karstik çukurlar bulunmaktadır,güneye doğu gidildikçe 5 km lik dolinler yan yana sıralanmıģlardır.kalker tabakaların eğimi ekseriya 35-40 derece olduğu dol inlerin birçoğu derindir,iģte bu nedenle yukarı mahalledeki çukur tarla,değirmenağzı

deresine inmeden rastlanan çukurlar karstik menģeli dir.akçakoca nın yakın çevresi dolinler ile bunların arasındaki eģiklerin teģkil ettiği bir topografya arz etmektedir.kaplan Dede dağının en yüksek tepesi (Dede) 1158 metredir. Doğu- Batı doğrultusundaki tepeler; Haciz (466 m.), Kaplan Dede (975m), Kurugöl Sapağı (1066m), Yörük Yatağı (960 m) dir.ġlçe kıyıları girintili çıkıntılı değildir. Kıyılarda yüksek ve dik falezler görülür. Sığ kıyılar; Melenağzı, Edilli, Döngelli, Çayağzı, Akkaya iskeleleridir.depreme karģı sağlam zeminlidir. Akçakoca ve bölgesi birinci derecedeki deprem bölgesi dıģındadır. Bilindiği kadarı ile Ģimdiye kadar herhangi bir deprem çöküntüsüne rastlanmamıģtır. Son depremde bazı binalarda çatlaklar meydana gelmiģ, çok az binada ise ağır hasar görülmüģtür.son Marmara ve Düzce depremleri de bunun kanıtıdır. Jeologlara göre eskiden Akçakoca üçüncü derecede deprem bölgesi içinde bulunuyordu. 2000-2001 yıllarında ise bazı jeologlar Akçakoca yı ikinci derece deprem bölgesi içine koymaktadır. BĠTKĠ ÖRTÜSÜ Orman alanı 2077. hektardır. Çoğu bozuk koru ormanıdır. Ormanlarda %43 kayın, %0.8 Gürgen, %0.1 Kestane, %6 MeĢe, %1 Kavak, %0.25 Ihlamur, %0,4 Çınar ağaçları bulunur.topraklar erozyona maruzdur.akçakoca gür bitki örtüsüne sahiptir,kıyıdan itibaren yapraklarını kıģın döken ağaçlarla,bilhassa bodur türler genelliktedir,500 metreden sonra yayvan yapraklı orman ağaçları çoğunlukla bulunmaktadır.geniģ yapraklı ormanlar Akçakoca -Alaplı arasındaki kıyı bölgesine ulaģa bilinmektedir,kıyı bölgesinin rutubetli olması eğrelti otların çok olduğunu göstermektedir.ovada çınarlar hakim durumda,dağlık çevrede ise kayın ağaçları çoğunluktadır,kayın ağaçların arasında yaprağını dökmeyen meģe ağaçları vardır.akova nın doğu kıyısından itibaren Adapazarı bataklık sahası da kesif bir Ģekilde ormanla kaplı dır,buna rağmen bu ormanlar tahrip edilmemiģtir,kıyı bölgesinde ise kesif ormanların çokluğundan dolayı ormanlar tahrip edilmiģtir keresteler gemicilik yapımında kullanıldığı için canım ormanlar tahrip edilmiģlerdir. AKARSULAR

Ġlçe sınırları içinde en büyük akarsu Melen çayı (110 km) olup, bu çay aynı zamanda Sakarya Ġli ile idari sınırı oluģturmaktadır. Çay ağzı, Haciz, Orhan, Değirmen ağzı Sarma deresi, MaĢatlar (Akkaya) Deresi, (Bayhanlı-Akkaya arasında küçük dere) diğer önemli akarsuları oluģturur. Kısa mesafeli ve dik gelmeleri genellikle ulaģıma uygun olmamasının nedenidir. Sel karakteri gösterir. Akçakoca kaynak bakımdan zengindir karstik kaynakların en önemlisi Arabacı köy yakınında bulunmaktadır,mevsimler arasında önemli farklılık göstermeyen,bol suyu mevcut olan MemiĢözü kaynağı,halen bu kaynak kalker tabakalar arasından çıkıp Aksu deresinin kollarından birini beslemektedir.doğudan batıya sıralanan akarsular Ģunlardır: Melen Irmağı Kalkın Deresi Darı Deresi TaĢman Deresi Akdere Deresi Değirmenağzı Deresi Orhan Deresi Haciz (Deredibi) Deresi Döngelli Deresi Aftunağzı Deresi Küçük Dere Değirmendere (Soğuksu) Çakpelit Deresi RÜZGAR Akçakoca da hakim rüzgar kıģ aylarında lodos, Mayıs-Haziran aylarında karayel, Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarında poyraz olup, Temmuz-Ağustos aylarında rüzgar hızları diğer aylara oranla daha azdır.akçakocada mart ayından itibaren hava ısınmaktadır,sıcaklık mayıs-ağustos arasında azamiye eriģmekte,kasım ayına kadar mutedil bir gidiģ göstermektedir.1930 yılında Bolu da sıcaklık -31 dereceye düģtüğü ve 40 derece sıcaklığa yükseldiği görülmüģtür sıcaklık en düģük aralık ve mart aylarında rastlanır.bölgede meydana gelen yağıģlar orografik ve depresonik tir,bu nedenle yağıģların dağılıģında farklılıklar ortaya çıkmaktadır. Akçakocada yıllık yağıģ ortalaması 850.4 mm dir,en fazla ocakta 104.1 mm,ekimde 101.5 mm,ekimde 97.7 mm,aralık ta

97.7 mm dir.az yağıģlar nisanda 35.6,mayısta 37.6 mm dir.siklon veya konveksiyon yağmurları meydana getiren basınç minimumları yaz aylarında da hasıl olmakla ve bu mevsimin yağıģlı olmasını sağlamaktadır.yaz yağıģları NW ( karayel) ve 3. depresyonun kıģ mevsiminden daha fazla Akçakoca yı etkilemesinden meydana gelmektedir,kıģ ve sonbahar yağıģları ise ege ve Marmara kıyılarından VDL yoluyla depresyonla gelirler,yağıģların bir kısmı oto grafik yağıģlarıdır,güneyde yüksek kısımlarda daha bol yağmur bırakırlar.akçakocada kıģın kar yağıģı ve yerde kalma süresi kısadır yıllık ortalama süresi 11 gündür,kar yağıģı 6.1 dir.karın yerde kalıģı ve az yağmur yağması istasyonun deniz kıyısında ve yüksekliğin deniz seviyesinde yakın olmasından ileri gelmektedir.akçakocada rüzgar hızı yıllık ortalaması 1.5 m/sec dir.bölgede NE ( Poyraz),NW ( Karayel) rüzgarları hakimdir Kaynak : Akç.Kaym.Sit.,ġükrü Dönmez-2000,Kenan Okan-1997,Derl.Ġbrahim Tuzcu AKÇAKOCA GENEL TARĠHĠ YAPISI Akçakoca nın 1934 yılından önceki adı AKÇAġEHĠR idi. Bu nedenle tarihi kaynaklarda Akçakoca adı yerine Akça Ģar, Akça Ģehir adı geçmektedir. Türklerin bu bölgeye yerleģmesinden çok önceki dönemlerde de bu kasaba Bolu nun bir iskelesi olarak vardı. Kara ulaģtırmasının çok güç Ģartlarda yapıldığı bir dönemde deniz ulaģtırması büyük önem taģıyordu ve ulaģtırma deniz yoluyla gerçekleģtiriliyordu. Bu nedenle de o dönemlerden yakın dönemlere kadar Akçakocalıların en büyük geçim kaynağı deniz ulaģtırmacılığı idi. Akçakoca nın tarih öncesi çağlarına ait dönemdeki yapılan çalıģmalar: mevcut bilgilerin yetersiz oluģu nedeni ile tam olarak bilinmemektedir. Hitit dönemine ait bilgilerde yetersizdir. Bu nedenle bu dönemler hep karanlıkta kalmıģtır. Ġncelediğimiz kaynaklar, Akçakoca ve çevresi ile ilgili tarihi hep Bithynialar ile baģlatılmaktadır. Tarih süreci içinde Bolu ve çevresi ve Akçakoca da Romalıların, Bizanslıların, Selçukluların ve Osmanlıların eserlerine rastlamaktayız. Bu, eserlerin, bazıları, günümüze, kadar, gelmiģtir. Tarihte Trake Boğazı denilen Ġstanbul Boğazı nın doğusu Anadolu Trakya sı olarak bilinmektedir. Bolu, Anadolu

Trakyası nın doğusunda yer almaktadır. Bu bölgeye, yerleģen kafilelere oranla Bebrisya ve Bitinya adları verildiği gibi, Bolu çevresi ve Kuzey- Batı Anadolu ya Bithynia denmektedir. Bolu nun en eski adı Bitinyum idi. Daha sonraki dönemlerde Bitinyum adı Kladyopolis (Cloudiopolis),olarak, değiģmiģtir. Genellikle Bitinya nın deniz kıyılarında yerleģmeyi tercih eden Bebrislerin, Bitin yen lerden olmadığı bilinmektedir. Ünlü ozan Homores un Truva savaģlarını anlatan destanlarında Bebrislerden hiç söz etmemesi de Bebrislerin Trake kökenli olmadıklarının bir kanıtı sayılır. Önceleri Çanakkale çevresinde krallık kuran Bebrisler Karadeniz de Akçakoca ve Karadeniz Ereğlisi çevresinde yerleģmiģlerdir. Bebris ler bir Firik boyudur. Bitinya krallığının kurucusu Bias tır. Bias ın ölümü üzerine Zipitis, Bitinya nın ikinci kralı oldu. Bu dönemde Karadeniz Ereğli sinin adı Herakleia dır. Herakleia, krallıkla yönetiliyordu. Bitin yalılara karģı düģmanca davranıyorlardı. Zipitis M.Ö. 298 297 yıllarında Herakleia üzerine yürüdü ve Herakleia yı zapt etti. Bu dönemde Akçakoca ve çevresi ormanlarla kaplı bir yerdi. Halk göçebe bir düzen içinde derme çatma kulübe ve çadırlarda yaģıyorlardı. Bu bölge, daha uygar bir düzen kuran Bitinyalılar için cazip görünüyordu. Zipitis, doğa olanaklarından yana zengin, insan emeğinden yana fakir olan bu geniģ alanda kendi adına bir Ģehir kurdu. Dia veya Diapolis adları, Akçakoca nın bilinen en eski adıdır. Diapolis, Zeüs ün kenti anlamına da gelmektedir. Dia, Grekçe ve Latincede arasından ayırmak ya da iki parçaya ayırmak anlamlarına gelmektedir. Akça sözcüğünün ıģıkla ilgisi vardır. Pisidya tarihi ile ilgili kaynaklarda ve rastlanan Pisidya haritalarında Dia veya Diapolis adları yer almaktadır. Bir baģka kaynağa göre ise Akçakoca nın ilk adı Tospolis idi. ġarl Teksiye nin Küçük Asya adlı kitabında AkçaĢehir in adı Tospolis olarak geçmektedir. Makedonya kralı Büyük Ġskender, Ġran hükümdarı III. Dara ya karģı Asya seferini açtığı zaman, Bitinyalılar la Heraklialılar savaģ halinde idi. (Bolu Salnamesi, 1338, s.224) Bitinyaya bağlı Akçakoca ile Ereğli arası devamlı savaģların yapıldığı bir bölgedir. Bölge daha sonra Büyük Ġskender in himayesine girdi. Ġskender in Babilde ölmesi üzerine, bölge önce komutanlarından Antigon un ve daha sonra da Lazirmark ın eline geçti. Sezar, Pontos u zapt ederek, Roma, Ġmparatorluğuna, kattı. Böylece Bitinya, Romalıların Anadolu daki beģ eyaletinden biri oldu. Roma Ġmparatorluğu M.S. 395 yılında ikiye ayrılınca Akçakoca bölgesi, merkezi, Ġstanbul olan, Doğu, Roma, Ġmparatorluğuna, katıldı. Akçakoca, Bizans döneminde Arap akınlarına uğradı. Halife Velid döneminde (705 714) Emeviler ikinci halifesi ve ilk Ġslâm parasını basan Birinci halife Abdül Melik bin Mervan ın (685/705 oğlu) Karadeniz Ereğlisi ni ve Amasra yı yakıp yıktı. Mutamsım (833 842) zamanında, hassa ordusu, Türklerden kurulmuģtu. Mütevekkil (847 861); Abbasilerin 10. Halifesi zamanında, Arap askerleri terhis edildi. Halife ordusu yalnız Türklerden ibaret kaldı. Bu dönemde Türkler, halife adına Abbasi Saltanatını yönetiyordu. Böylelikle Anadolu da Türklerin eline geçmiģ bulunuyordu. Bunlar Anadolu ya fatih olarak değil, halife askeri sıfatıyla gelmiģlerdi. GörünüĢte halifeye bağlı, ama gerçekte bağımsız idiler. Hemen her sene gazaya çıkarlar, Anadolu ya akın ederler, Bizans hücum ederler bir veya birkaç Ģehir alırlardı. Profesör Mükrimin Halil Yinanç derki; Anadolu da bunların akınına uğramayan hemen hiçbir Ģehir yoktur. YaklaĢık iki buçuk üç asır süren bu Gaza ve Cihad devri, Bizanssın temeli sayılan Anadolu daki Ģehirlerin yıkılmasına ve servetlerin mahvına neden oldu. Bu Türk akınları XI yüzyılda doğudan gelecek olan Türk fatihlerinin, Anadolu da ki fetihlerini kolaylaģtırmıģtır. Bolu ve Düzce bölgesi de huduttaki, uç eyalet gazileri tarafından istilaya uğramıģtı. Oğuzların, Binansa karģı yaptıkları akınlar on birinci yüzyılda (1019) baģladı 1079 yılına kadar sürdü. 1071 de Alpaslan a yenilen Bizanslılar Anadolu yu terk etti ve Anadolu da Selçuklu Devleti kuruldu. KutulmuĢ oğlu Süleyman Bolu ve bölgesini zapt etti. Büyük Selçuk Sultanı MelikĢah ile kıymetli veziri Nizamülmülk Anadolu yu Türkmenlere yurt olarak göstermiģ; Türkmen boyları Anadolu nun her tarafına yayılmıģlardı. Anadolu ya gelen göçmenlerin miktarı yaklaģık yerli halk kadardı. Günümüzde ilçe, bucak ve köy isimleri Türkmenlerin,ulus,,boy,,oymak,isimlerini,saklamaktadır. Prof. Dr. Vecdi Emiroğlu nun

Bolu Yöresi Yer Adları adlı araģtırmasında Ģu ifadeler yer almaktadır. 11.yy. dan itibaren Anadolu ya doğudan gelip yerleģen Türkler bu yerlere yeni adlar verirlerken bunların bir kısmını da eski Ģekliyle kullanmaya devam ettikleri veya dillerine uygun hale sokarak adlandırıldıkları görülmektedir. Bolu (Cloudiopolis), Mudurnu (Modrenae), Düzce (Dusea pros Olympum) vb. Yörede özellikle öz Türkçe adlar Oğuz Türkleriyle verilmeye baģlamıģ ve Osmanlıların, yükseliģ, dönemine, dek,(1450)sürmüģtür. Enver Konukçunun Köroğlu nun YaĢadığı Asırda Bolu nun Siyasi Durumu XVI-XIII. Yüzyıllar, Ankara 1983 s 53 adlı araģtırmasında, Ģu, ifadeler, yer, almaktadır. Bolu Kuzey-Batı Anadolu nun eski ve önemli yerleģme merkezlerinden biri idi. Bizans devrindeki Klaudiopolis in son kısmındaki polis (Ģehir) den halk arasında Bolı, Bolı ve Bolu diye söylenmiģtir. Mesut un Ankara Meliki olmasından az önce II. Kılıç Aslan (1155 1192) in Selçuklu kuvvetleri, 1177 de bu kale önlerinde görünerek kısa müddet kuģatmıģlardı. Ancak Mycrikephalon Meydan SavaĢı mağlubu Manuel Komnenos burada kendi Ģerefini iade edecek küçük bir baģarı kazanabilmiģti. Melik Mesut Bolu nun doğusunda yeni fetihlerde bulunmuģ Kastamonu Bölgesini ve Safranbolu yu kuģatarak ele geçirmiģ ve Türk göçmenlerini iskân ettirmiģtir. Gerede, Mengen, Köroğlu Dağları ve Bolu çevresi Oğuz kabileleri birliğine dâhil birçok Türkmen gruplarının yeni vatanı olurken, Mudurnu istikametinden de Sakarya vadisine doğru, yayılıģları, görülmektedir. Selçuklu zamanında 1202 yılında Selçuklu beyliği sona erdiğinde, Moğol istilası öncesi Kastamonu ve yöresinde Oğuzların kıyı boyundan olan Çoban oğulları ndan Hüsamettin Çobanoğlu 1227 yılında kendi adını taģıyan beyliğini kurdu, ama Moğollar Çoban oğulları na da el koyar, bu arada Candaroğulları ndan Süleyman paģa ani baskın sonucunda Çobanoğlu son hükümdarı olan Mahmut beyi öldürür 1322 yılında Sinop u da alarak yurtlarını geniģletirler, Ceneviz ve Venediklilerle dost olurlar deniz ticareti yaparlar bu arada Akçakoca daki Cenevizlilerle dostluklar kurarlar bunun neticesinde buraya gelip kalanlar olmuģtur ayrıca Moğol istilasından bıkan bu obaların bir kısmı Akçakoca ya gelir.1243 yılında Moğollar Sivas ça Kösedağ harbinde Moğol kumandanı Baycu ya yenilen Selçuklu kumandan Mesut tabalardan Bozok kolundan üçok obaları Akçakoca ya gelmesiyle bazı köyler kurmuģlardır. Akçakoca ya gelir, Aftuni sulfa, Aftuni ulvayı kurarlar buralar birer divandır divan demek toplanan biriken yer demektir. Bu Selçuklu obaları Kastamonu da 100.000 Çortlan dağında 30.000 kiģi savaģlardan bıktıkları için batıya göç ederler, Çobanoğluları obaları 1309 yılında yok olmuģtur. Selçuklu Devletinin yıkılmasından sonra Umur Hanlılar bu bölgeye hâkim oldular. Osmanlı ve Candar Beylikleri arasında kalan Umur Hanlıların yerini, Göynük, Bolu ve Gerede de küçük beyler almıģlardır ki, bunların askeri kuvvetleri 3000 5000,atlıyı, geçmiyordu. Anadolu ya oranla Bolu yöresinde Oğuz boylarına ait yer adlarının oldukça fazla olduğu görülmektedir. Akçakoca da Kınık ve yer adı olarak Yörük Yatağı Tepesi buna örnektir. Kınık adı ile 46 yerleģme bilinmektedir. Bunun 6 tanesine (0/0 13 ü) Bolu, yöresinde, rastlanmaktadır. Bir baģka kaynağa göre Akçakoca ya Selçuklu Türkleri gelerek yerleģmeye ve köyler kurmaya baģlamıģlardı. Ġlk gelenlerin koçar Bey ve onun yakınları olduğunu söylemektedir. Koçar Beyin yerleģtiği yer bugünkü koçar köyüdür. Selçuk kollarının orman bölgesinde kurdukları köyler Ģunlardır; Gökçe eli, Doğancılar, Beyören, Balatlı, Kınık, Ketmenli, Kepenç, Göktepe, Keramettin, Kapkirli ve Cumayeri vb Cevdet Türk kaya nın Osmanlı Ġmparatorluğunda Oymak, AĢiret ve Cemaatler-Ġstanbul, 1979,adlı, eserinde: Kerameddinler bugünkü Akçakoca ya yerleģmiģlerdir. Denizden görünüģü beyaz olduğu için Kerameddinler buraya AkçaĢar veya AkçaĢehir adını vermiģlerdir. Keramettin (Kazanın Merkezi); AkçaĢehir i, Bolu kazası (Bolu sancağı) olarak belirtilmekte, halkının yörükan tarifesinden olduğu (s. 507) ve Keramettinin mezarının ise, Orhan Gazi Ġlkokulunun 50 metre yakınında ve yolun sağında olduğu ifadesi yer almaktadır. Osmanlılar batıdan doğuya doğru ilerledikçe Ģehir isimleri de değiģtirildi. Dia/Diospolis, AkçaĢehir ya da Akkent adını aldı. Bu sahil kasabasının ilk sakinleri Kerameddinlilerdir Aynı Ģekilde Tahirli, Arabacılar, Fadıllar,( munkariz oldu) Kınık köyleri halkının da Yörük

olduğu belirtilmektedir. Kınık, için, aynen, Ģu, ifadeler, yer, almaktadır. Adana, Hama, Hums, Ankara, Aksaray, Konya, Karaman, Kütahya ve Çorum sancakları, Koçhisar kazası (Kengir sancağı), On iki Divan kazası (Bolu sancağı) Edirne kazası (PaĢa sancağı), Çorlu kazası (Vize sancağı), Tekfur dağ kazası (Çimen sancağı) Türkmen yörükan taifesindendir. Kara koyun aģiretinden olan. Kınık, cemaati, Adana da, kıģlardı.(s.517)halk arasında yaygın olarak kullanılan Manav Türkleri hakkında yaptığımız incelemede; Manavların; Ġçel sancağı, Anamur kazası (Ġçel sancağı), Manisa kazası (Saruhan sancağı) DüĢenbe kazası (Ala iye sancağı) yörelerindeki yörükan taifesidir. Yörük deyimi; iyi ve çabuk yürüyen, göçebe, (Anadolu da çadırda oturana) Türkmenler, bir yerde yerleģmeyen göçebe halkı anlamına kullanılmaktadır. Dördüncü Haçlı Ordusunun çoğu Fransız dır. Venedik gemileri ile Venedik ten hareket ettiler. Ġstanbul a gelerek konakladılar. O sırada Bizans ta yine post kavgaları devam ediyordu. Haçlılar bu nedenle Ġstanbul a davet edilmiģlerdi. Cenevizler Ģehrin güzelliğine dayanamadılar ve Ġstanbul u zapt ettiler. (MS 1204) Latin Ġmparatorluğunu kurdular. (1204 1261)Dördüncü Haçlı Seferi sırasında Karadeniz kıyılarında Cenevizliler müstemlekeler kurmuģlardı. Ticaret merkezlerini elde ederek limanlardan sahile doğru yayılmıģlardır. Karadeniz sahilinde bulunan Ereğli ile Amasra ve havalisi Cenevizlilerin eline geçti. Gebe kilise (AktaĢ), Kızılca kilise (Nazımbey) köylerinin bulunduğu arazi ile Ceneviz kalesi ve çevresinde bağcılık ve çiftçilikle geçinen Hıristiyan halk bulunuyordu. 1167-1185 Yıllarında Ceneviz kalesi civarında kurulmuģ olan Bizans köylerini buraya daha sonra gelen Selçuklu obaları tarafından yağma ve talan edilince buradaki Hıristiyan halkı imparatora Ģikâyet ederler, imparator bunun üzerine Romanya Dobruca daki Gagavuz Türklerin silahģor oba Türklerini buralara getirip yerleģtirir. Selçuklular daha sonra kaynaģırlar, bu arada da bu yağma ve talanlar sona erer. Selçuklular Moğol istilası karģısında yenilince (1227 1330) göçebe Türkler Moğollara karģı devamlı isyan etmeye baģladılar ve beylikler kurmaya baģladılar. Bolu da Bolu Beyliği, Söğütte Osman oğulları bulunuyordu. Osman Bey, Bizans hududunda üç tane uç beylik kurdu. Kara Denize doğru olan yerlere Konuralp i Ġzmit ve havalisine Akçakoca yı Ġznik e, Samsa ÇavuĢu uçbeyi seçti. Ancak Bitinye Bölgesinde bulunan Ģehirlerin alınması iģi Orhan zamanında tamamlanabilmiģtir. Orhan Bey tahta geçince Ġzmit havalisine, Konuralp i Gerede nahiyesi, AkbaĢ Mahmut u Karadeniz sahiline, Gazi Abdurramanı Yalova ve Gemlik bölgesinde görevlendirdi. Orhan Bey in Akçakoca Bölgesine geldiği ve Göçürler köyünde Baki Çelebi de ve Kepenç Köyünde ÇavuĢoğlu nun evinde misafir kaldığı söylenir. (1323) Zaman içinde küçülen ve 17 hane kalan Göçürler Köyü bugünkü Ayazlı Mahallesi civarında idi. 1891 yılında, dağılmıģtır. Akçakoca nın Osmanlılar tarafından zapt edildiğine dair bir belgeye rastlanmamıģtır. Akçakoca Beyin Akçakoca yı zapt ettiğine dair bilgi yoktur. Bazı yazarlara göre, zaten Yörük olan Akçakoca yöresi kendiliğinden Osmanlılarla birleģmiģtir. Bu görüģü destekleyen, bazı, kanıtlardan, söz,edelim1. 1337/1923 tarihli Bolu Ġl Salnamesi s. 550 de; Orhan Gazinin akıncılarından AkbaĢ Mahmut un Amasya ya kadar uzanan Karadeniz kıyılarını zapt ettiği yazılıdır. AkçaĢehir in zapt edildiğinden söz edilmemektedir. 2. Cevdet PaĢanın Kısas-ı Enbiyasında da Orhan Gazi den bahsederken Akçakoca yı Ġzmit havalisine, Konuralp i Gerede nahiyesine, AkbaĢ Mahmut u Karadeniz sahiline, Abdurrahman Gaziyi Yalova ve Gemlik havalisine izam eyledi, denilmektedir. Burada da Akça, Ģehrin, fethedildiğine, dair, bir, ifade, bulunmamaktadır. 3. Orhan Gazi nin Prusya yı (Üskübü) ele geçirmek üzere 40 atlı ile AkçaĢehir e geldiği, Aftunağzı (Çayağzı) köyünde konakladığı, hatta oradaki caminin Orhan Gazi nin buyruğu ile o zaman yapıldığı, AkçaĢehir den Baki Çelebi ile ÇavuĢoğlu nu alıp Üskübü nün fethine gittiği, yararlıklarını gördüğü bu iki kiģiye Üskübü den bol miktarda toprak verilerek ödüllendirildiği bugünde halk arasında söylenmektedir. Ayrıca, AkçaĢehir in güneyindeki dağlara Orhan Dağları, Yalı Mahallesindeki akan dereye Orhan Deresi denilmektedir. Aynı derenin doğusundaki topraklara tapu kayıtlarında ise Orhan Gazi vakfındandır. ġeklinde

kayıt, bulunmaktadır. Orhan Bey; Bizans Kontekuzenosun kızı Thedora ile evlenir çünkü bundan istifade etmiģtir. Oğulları: Halil, Ġbrahim, Kasım, Sultan, Süleyman, Fatma,1.Murat tır bunlardan yalnızca 1. Murat padiģahlık yapmıģtır. Osmanlı beyliği döneminde 1323 akıncı beylerden Akçakoca Beyin silah arkadaģları tarafından feth edilerek Türklerin eline geçmiģ ve günümüze kadar kesintisiz Türk egemenliği altında kalmıģtır. Akçakoca Bey Osman beyin baģyardımcılığını yapmıģ Ertuğrul gazinin Konur alp beyliğiyle beraber silah arkadaģıdır. Orhan gazinin de lalası (eğiticisi dir).1308 yılına kadar Karasu dan- Ereğli ye kadar olan bölgeyi Osmanlı egemenliğine dâhil etmiģtir. 94 yaģında 1328 yılında vefat etmiģtir. 1692 yılına kadar Bolu sancak beyliğine bağlı bir voyvodalık ve Bolu iline idari Ģekil olarak bağlı kalmıģtır,1934 yılına kadarda Akça Ģehir adıyla nahiye olan bölge 23 Haziran 1934 tarih ve 2529 sayılı kanunla Akça Ģehir ilçesine dönüģtürülmüģ 1943 yılın dada isim değiģikliği yapılarak Akçakoca beyin adını alarak Akçakoca ilçesi olmuģtur. 9 Aralık 1999 tarih ve 231901 sayılı resmi gazetede yayınlanan kanun hükmünde karar name ile de Düzce iline bağlanmıģtır. Akçakoca Düzce iline bağlı Ģirin bir tatil ilçesidir. 25650 nüfusa sahip olan ilçe doğasıyla, deniziyle, misafir perver halkıyla kucaklaģmıģ Ġstanbul ve Ankara gibi 2 metropole uzaklığı sadece 2,5 saat olan mükemmel bir tatil incisidir. Akçakoca da dört mevsim yaģanır ve bu mevsimde tüm güzellini alan dokusuyla insanları büyüler bu güzel ilçenin en güzel kaynağı fındıkçılıktır. Halkın %90 ı fındıkçılıkla geçinir, balıkçılık, tavukçuluk, nakliyecilik, haklın diğer geçim kaynakları arasındadır. 1950 yıllarda Türkiye de ilk turizm hareketinin baģladığı yer Akçakoca turizm de ilerleme yolunda yol kat etmiģtir. Yazın nüfus atıģı 100 bine ulaģmaktadır. Doğanın gizemin içine saklanmıģ olan ilçede her türlü ortamı bulmak mümkündür. Mesire alanlarıyla Ģaleleriyle, plajlarıyla ve koylarıyla el değmemiģ yeģil dokusu ve masmavi deniziyle en yakın tatil yeridir. Ġlçede birçok otel kamping alanları ve restoranları bulunmaktadır günlük taze balığın tadı bir baģkadır. Bunun yanın dada Laz böreği melen güçceğiz tatlısı bal-kaymak fındık çorbası, mısır ekmeği, hamsili ekmek, Macarlı pide, karalâhana yemek çeģitleri yöresel damak tatlarıdır. Akçakoca da doğayla iç içe geçmiģ 43 köy bulunmaktadır. Rüzgâr sporları ve yat turizimciligine çok uygun olan Akçakoca 1997 yılında yeģil tur startıyla Karadeniz yat turizimciligine ev sahipliği yapmıģtır. Ceneviz kalesi 1216 yılında Cenevizliler tarafından ticaret gemilerine yol göstermek ve iaģelerini temin etmek için kurulmuģtur Ģehir merkezinden 3 lik bir yol vardır. Kale bir piknik mesire alanıdır. Plajı bulunmamakta olup birde bayanlar tahsis edilmiģ bir plaj vardır. Gelen masariflerimizin hem doğal hem de denizle baģ baģa bir ortamda piknik yapması denizin tadını çıkarması ve insanların iyi vakit geçirmesi için harika bir ortamdır. Akçakoca Ġlçesi, Karadeniz bölgesinin batı ucunda yer alır ve Düzce Ġlinin denize açılan kapısı konumunda en büyük ilçesidir. Ankara ya 2,5 saat, Ġstanbul a 2.5 saat yakın mesafesiyle 1950 erde yıllardan itibaren Türkiye'mizde turizmi ilk baģlatan merkezler arasında yer almıģtır. 1950 lerde baģlayan turizm faaliyetleri günümüze kadar artarak devam etmiģtir. UlaĢım kolaylığı, Karadeniz in yeģil bitki örtüsünü tam olarak yansıtması,35 km'lik uzunluğundaki geniģ kumsalı, ilçe merkezi ve köylerdeki temiz ve mavi bayraklı plajları, berrak ve temiz denizi, akarsuları, deniz ve ormanın muhteģem uyumuyla yansıtmıģ olduğu güzellikleri, tarihi evleri, tarihi hamam, camileri, mezarlıkları, kalesi, Ģelaleri, mağara ları ve hepsinden önemlisi turizm anlayıģını kavramıģ, turizmde tecrübe sahibi olmuģ konuksever halkının candan ve sıcak davranıģları ile iģ ve dıģ turizm bakımından daima aranan ve tercih edilen merkezler arasındadır. Akçakoca nın ılıman iklimi dolayısıyla ege ve akdenizin bunaltıcı yaz sıcağından kaçan tatilcilere yeģilin ve mavinin her tonunu bulabilecekleri iyi bir tatil imkânı sunar. Akçakoca aynı zamanda zengin bir bitki örtüsüne sahiptir. Özellikle kayın, kestane, ıhlamur, çınar, meģe ağaçlarından oluģan bitki örtüsü tatilcilere doyumsuz bir seyir zevki verir. Akçakoca'nın insanları buraya çeken bir özelliği de zengin yöresel yemekleri ve deniz ürünlerinden oluģan mutfağıdır. Kalkan, lüfer, çinakop, mezgit, palamut, bar bun gibi balıklardan oluģan deniz ürünleri sahildeki balıkçı lokantalarında turistlere unutamayacakları

damak tadı sunar. Halen yaz aylarında 100.000 civarında yerli ve yabancı turist ilçeye gelerek deniz, güneģ ve kumdan yararlanmaktadır. Yabancı turist olarak genelde Kuzey Avrupa Ülkeleri ve özellikle Almanlar çoğunluğu teģkil etmektedir. Ġlçemizde halen 480'i Turizm Bakanlığı'ndan iģletme belgeli, 1200 kadarı da mahalli idarelerden ruhsatlı toplam 1680 resmi yatak kapasitesi bulunmaktadır. Özel sektöre ait 4 yıldızlı 2 otel,, 2 yıldızlı 1 otel, 1 yıldızlı 1 Otel bulunmaktadır. Mahalli idarelerden belgeli olarak faaliyet gösteren 31 otel, pansiyon bulunmaktadır. Yine Turizm Bakanlığından iģletme belgeli olarak faaliyet gösteren 1 Kampingde 15 çadır, 15 karavan ünitesi toplam 90 yatak vardır. Kamuya ait baģta Öğretmen evi olmak üzere, MTA, Meteoroloji ve Gençlik Spor'a ait turizm tesisler ide 500 kadar yatak kapasitesi ile ilçe turizmine hareket kazandırmaktadırlar. Turizm mevsiminin kısalığı turistik alt yapısının geliģmesine imkân vermediğinden, ilçeye gelen tatilci yoğunluğu dolayısıyla çadır-karavan turizminin gerektirdiği mevsimlik campink'lerin doğmasına ve ev pansiyonculuğunun geliģmesine neden olmuģtur. Ġlçede ev pansiyonculuğunda yatak kapasitesi 1500 civarındadır. Kampinglerde çadır, karavan, motor karavanlarıyla gelenlere yönelik 2000 kiģilik konaklama kapasitesi bulunmaktadır. Ayrıca yatırım çalıģmaları devam eden konaklama tesisleri inģaatları da devam etmektedir. Ġlçemizde yazlık konut yapımı devam etmekte olup, mevcutta yaklaģık 500 kadar yazlık konut vardır. Kaynak: KDZ. Ereğli Eczane Teknisyenleri Dergisi alıntı 7-ağustos 2009 ve ayrıca Mustafa Kocadon, s.ayfa13.s.ıra 4,Çele dergisi, M.Z. Konrapa Bolu tarihi s.273 Bolu 1964,ġükrü Dönmez-2000, Kenan Okan-1997,,Derleyen Ġbrahim Tuzcu AKCAKOCA TOPRAKLARINDA EGEMENLĠK KURAN DEVLETLER M.Ö ---377 74 M.Ö----280-M.S.20 M.Ö--- 400 M.Ö--- 500 M.Ö----670 547 M.S-- 1090 1400 M.S-- 1200 650 M.S ---345 1453 M.S - 1204 1261 M.S - 1071 1308 M.S- 1323 1923 BĠTĠNYA KRALLIĞI PONTUS KRALLIĞI MAKEDONYA KRALLIĞI PERS ĠMPARATORLUĞU LĠDYA KRALLIĞI HĠTĠTKRALLIĞI FĠRĠKYA KRALLIĞI BĠZANS KRALLIĞI LATĠN ĠMPARATORLUĞU TÜRKLERĠN ANADOLUYA GELĠġĠ OSMANLI ĠMPARATORLUĞU Hitit Krallığı 1-Anadolu ya ilk yerleģen Türklerdir. Doğudan gelen bu ahaliye HĠTĠT LER denir. BaĢkentleri Hatusas sonradan Cerablus olmuģtur. Hitit kaynaklarında sözü edilen Pala memleketi Bolu dur. Devlet yönetiminde özgür beylikler kurmuģlardır. Bunların halkına Etiler denir. M.Ö 1200 tarihinde Trak, Frieck akımlarında yıkılmıģtır. Frak Krallığı M.Ö 1200 lardan sonra,anadolu ya Trakya dan gelen Frik ler Hititlerin yıkılmasıyla Frikya devletini kurmuģlardır.devlet merkesi Gordium,ilk krallarıda Gordius dur.

Lidya Krallığı 3-Ari kavimlerinin karıģmasından teģekkül eden Lidler M.Ö 670 senelerinde Frikya krallığın yıkarak yerine Lidya Krallığını kurulmuģtur,ilk kralıda Giges olup,hanedanında Mermnad lar denir. Pers Ġmparatorluğu 4-M.Ö 708 de kurulmuģtur.2.kyrus zamanında M.Ö 546 da Anadolu yu ele geçirerek Satrap denilenvalilerle idare etmiģlerdir. Makedonya Krallığı 5-Makedonya kralı Büyük Ġskender M.Ö 333 yılında Dörtyol ovasında Persleri kesin yenilgiye uğratarak,anadoluya hakim oldu. Bitinya Krallığı 6-M.Ö 377-74 seneleri arasında 303 sene devam eden devletin ilk kralı Bias,merkezi önce Astakos sonradan Nikomedia olmuģtur.bitinyalılardan korkan Yunanlılar Makedon generalleri kullanarak senelerce savaģtılar,nihayet 2.Prusias Bitinyayı tekrar birleģtirdi.2.nicomedes-epifanes M.ö 91-74 de Bitinyayı tamamen Roma ya verdi. Pontos Devleti 7-Bergama kralı Atalis ölürken memleketini Roma ya bıraktı.m.ö 133 böylece Anadoluda ilk Roma eyaleti kuruldu. Doğu Karadenizde kurulu Pontos devleti kralı Mithridat aralıklarla 20 sene sürdü.sonuçta Romalılar galip geldi.bitinya kralı 3.Nicomedes ölürken memleketini Roma ya bıraktı.m.ö 74 Mithridat tekrar Karadeniz kıyılarını,bitinya,paflasgonya,kapadokya yı zaptetti.bunun üzerine Roma konsülü Lucullus M.Ö 74 de Mithridata mislime Karadeniz komutanı Cotta ya Heracliea,Diapolis,Alaplı(Somako)nun yakılmasını emretti.fakat bölge Latin kültüründe kaldı,ģehir isimleri değiģtirildi. Doğu Roma Ġmparatorluğu 395 yılında Roma imparatorluğu ikiye bölündü.doğu Bitinyaya Honoriat denildi.buranın merkezi Klodiopolis(Bolu) idi. Latin Ġmparatorluğu 9-Kudüsün müslümanların elinden kurtarılması için giriģilen Haçlı seferleri 1095 yılından baģlayarak 175 yıl akımları zamanında Anadolu hakimi Selçuklar idi.1261 yılında Bizanslılar Latin hakimiyetine son verdiler. Kaynak:M.Zeki.Konropa Bolu tarihi kitabından s.637 Bolu 1964

BOLU SANCAĞINA BAĞLI KAZALAR Bolu Sancağı: Bolu, Dörtdivan, Gerede, Çağa, Mudurnu, Kıbrısçık, Pavli, Düzce/Konrapa, GümüĢabad, Efteni, Üskübü, AkçaĢehir, Bender Ereğli, Alaplı, Somako, Yılanlıca, Devrek, Dirgine, Sekiz Divan, Yenice, Tefen, Göynük/Torbalı ve Mihalgazi... Bolu'nun batısında küçük bir köy iken birden büyüme gösteren Konrapa'da da etkili değiģmeler meydana gelmiģtir. Konur Apa/Konrapa, iptal edilerek, yerine Düzce Kazası kuruldu (1871). Düzce pazarının merkezi olan Düzce, kaymakamın ikamet yeri oldu. Üskübü de nahiye daha sonra köy durumuna düģmüģtür. Efteni, GümüĢabad, Çilimli gibi eksi kazalar da özelliğini yitirmiģtir. Kerameddin ve Çuhalıdan oluģan AkçaĢehir de, Düzce'den ayrılmıģ ve Bolu Sancağının kazası durumuna yükselmiģtir. Yeni düzenlemede, vilayeti vali, mutasarrıflığı mutasarrıf, kazayı kaymakam ve nahiyeyi de müdür yönetmiģtir. Köyler, ağalar yerine muhtarlara havale edilmiģtir. Bolu zaman içerisinde, bazı küçük idari değiģikliklere de uğramıģtır. Abdülaziz, V. Murad, II. Sultan Aldülhamid Mehmed ReĢad devri mutasarrıfları: 1877 1878 Osmanlı Rus SavaĢlarında, Bolu, Ġzmit ve Adapazarı büyük ölçüde göçmen akınına uğradı. Kısa zamanda, Rumeli, Kafkasya, Doğu Karadeniz ve Anadolu'dan gelen insanlarla, Sefine-i Nuh'a benzedi. Kafkasya'dan, Çerkezler/Gürcüler ve Abazalar, Doğu Karadeniz'den Lazlar (Batum, Rize, Trabzon, Giresun ve Ordu), Doğu Anadolu'dan, Ahıskalılar, Karslılar, Erzurumlular ve Erzincanlılar ki bunlara Bayburt ve GümüĢhanelileri de ilave etmek gerekmektedir. Kırım ve Romanya'dan göç edenlere Tatar denilmiģtir. Düzce'de bir mahalle onlara aittir. Rumeli'den gelenler ise Arnavutlar, BoĢnaklar, Bulgaristanlılar Düzce-Adapazarı'nda iskân olundular. Rumeli göçmenleri, evlâd-ı fatihân çocukları idiler. Bunlar vakti ile yeni feth edilen topraklara, Yıldırım ve Fatih Sultan Mehmed zamanlarında iskân edilen Geredeli, Mudurnulu, Göynüklü ve Taraklılardı. Lazlar da yine Düzce, Ereğli, Karasu ve Adapazarı dolaylarında yerleģtiler. Düzce kasabası yakınındaki Dereli Tütüncüler bunlardandır. Keza, Üskübü - AkçaĢehir arasındaki dağlık yörede Kabalak- Haciz çizgisinde Lazlara senetle yer verilmiģtir. Rize'deki, o zamanki tabirle, Lazistan'daki insanların Düzce yöresine getirdikleri, taģıdıkları coğrafi isim HemĢin'dir. Düzce, Hendek, AkçaĢehir, Akyazı ve Adapazarı dolaylarındaki Kafkasyalı göçmenler yeni hayata kendi kültürleri çerçevesinde hemen uyum gösterdiler. Elbuz Bey, Mehdi Bey, Esma Hanım, Hasan Bey, Talustan Bey, Hacı Ġshak gibi kiģiler de II. Sultan Hamid devrinin Kafkasyalı ileri gelenleridir. Bunlar saraya da akraba oldukları için, bununla her zaman öğünmüģlerdir. Elbuz Bey'in kızı Ġkbal unvanlı Behice Hanımefendiyi örnek verebiliriz. Göçmenler, daha çok Düzce'nin geliģmesinde etkili rol oynamıģtır. Sultaniye, Aziziye, Mecidiye gibi köyler PadiĢah ailesine duyulan sevgiden kaynaklanmıģtır. Bolu ise, yerleģmiģ ilk Türk boyları bakımından saf kalabilmiģtir. Yumrukaya, Bulgaristan'dan gelenlerin iskân yeridir. Açma yolu ile Elmalık Köyünü kuranlarda Kafkas asıllıdırlar. Bolu Mutasarrıfları döneminde dikkati çeken yönetici de Ġsmail Kemal Bey'dir. Daha sonraları Arnavutluk Devletinin kurucusu olarak karģımıza çıkan Ġsmail Kemal Bey, Hisar çevresinde, Bolu içinde, köylerde, kazalarda imar hareketlerini devam etmiģtir. Kısa zaman öncesine kadar kullanılan yolları ona borçluyuz. ġose (chauss'e) denilen modern yolu Bolu'ya kazandıran odur. Trenin Ġzmit'e kadar ulaģmasından önce, bu kara yolları son derece önemli idi. Bolu, Bakacak, Darı yeri, KaynaĢlı, Üçköprü, Düzce Ģosesi ile eski Bağdat Caddesi artık eski önemini büyük ölçüde kaybetmiģtir. Düzce, bir Alman gezgininin de vurguladığı gibi Osmanlı ülkesinde Avrupa tarzı yapıya kavuģmuģtu. Hükümet binası etrafında, Büyük Cami çevresinde geliģen kasaba, Kiremit Ocağı, Mergiç Ģosesi ile Melen Çayına ulaģtırılmıģtır. Keresteden yaptırılan köprü, her zaman yolcuları bezdiren Melen üzerinde, anıtsal görünüģe sahipti. KıĢla' dan sonra daha kısa olan Nuhviran Boğazındaki yol, Hendek ve Adapazarı'ndan geçiyor Ġzmit ile Ġstanbul'a ulaģıyordu. Ġsmail Kemal Bey, sadece karayolu ile uğraģmamıģ, Bartın, Hisar Önü, Melen gibi akarsuları

da inceletmiģtir. Böylece, suyolu taģımacılığı için de teģebbüsleri olmuģtur. Bolu insanı, her cephedeki savaģa katılmıģtır. Plevre Savunmasında, Yunanistan-Teselya Harekâtında Bartın, Göynük, Düzce ve Bolu rediflerinin kahramanlığı, kendisini araģtıracak tarihçileri beklemektedir. I. MeĢrutiyet Ġdaresi ile de tanıģan Bolu, Meclis-i Mebùsan-ı Osmaniye'ye, Kastamonu Vilayeti ile birlikte milletvekillerini göndermiģti. Böylece yeni yönetime katkısı olmuģtur. Vital Cuinet`ye göre Bolu'nun II. Abdulhamid devrindeki Kazaları: Merkez Bolu, Ereğli, Düzce, Bartın, Göynük, Gerede, Mudurnu, Hamidiye (Devrek) dir. Bu kazaların nahiyeleri Gökçesu, Amasra, Çağa, AkçaĢehir ve ÇarĢamba (Seben) dır. Sancağın köy sayısı 1131, toplam nüfusu da 325.300' dür. Ġzmit' de, Bahçecik ve ArmaĢ (ErmeĢe) Aslan Bey ve Ovacık' da; Adapazarı merkezinde, Sapanca'da: Düzce'de, Ġcâdiye mahallesinde ve Bolu'da ise ılıca yolu üzerinde yerleģtiler. Sanat ve ticarete alıģkın oldukları için, üst sosyal kurumlarda etki sahibi oldular. Köylere kadar giderek çerçi usulü ile zenginleģtiler. Bolu'da gündelik hayatta en etkin yapılardan biri de "Saat Kulesi" idi. Bu kule hakkında ilk bilgiye, Bozoklu Osman ġâkir Efendi'nin 1810 yılına ait kaydında rastlamaktayız. Hatta gezi izlenimleri, resimlerle süslendiğinden, Bolu Ģehri yanında müstakil bir saat kulesi de çizilmiģtir. A.D. Mortmann, 1856'da Bolu'ya geldiğinde Hisar' ın üstünde ve batı ucunda bir saat kulesi görmüģtür. Gezgin, kuleyi incelediğinde, kitabe de görmüģ ve 1836 tarihini okumuģtur. S. Eyice ise, bu tarihin doğruluğundan Ģüphe etmekte, Osman ġâkir' e dayanarak, 1836'dan önce de var olduğunu ileri sürmektedir. Bolu Salnamesinde de açık bilgi yoktur. Burada"saat kulesi ile Muvakkithanenin tarih-i inģası hakkında kat'i bir malumat yoktur. Resmi kayıtlar ve ġer' i Sicillerde bu hususa dair belki resmi belgeye rastlanır. Söylenenlere göre, Saat kulesi ile Muvakkithane, Sultan Mahmud zamanında bina edilmiģtir" ifadesine yer"25 Ekim 1888'de, meydana gelen fırtına, Ereğli'de üzüntüye sebep olmuģtur. Kasabadan bize ulaģan resmi haberlere göre, gündüz saat onda fırtına baģlamıģ, bu sırada iskelede ġîr- Efsân Vapuruna kömür taģımakta olan kayıklardan birisi batarak, içinde bulunan iki kiģiden biri kurtarılabilmiģ ise de diğeri yani Ali boğularak ölmüģtür. Alaplı'da da bir mavna batmıģtır. Üç kiģiden meydana gelen tayfası da boğulmuģtur. Bu sırada Ereğli Ġskelesi yakınında tahminen 5000 kıyye kadar tuz yüklü olup, yükünü boģaltmak için nöbet beklemekte bulunan bir kayık dahi batarak, sahilde yapılıp inģaatı bitmediği için içinde kimse bulunmayan iki katlı bir binada çarpma sonucu yıkılmıģtır".ayrıca Ġstanbul'un baģkent oluģundan sonra halkın Bağdat yolu adını verdiği ve Kanuni Sultan Süleyman zamanında iģlerlik kazanan kuzey yolunun baģlıca uğrak yerleri Ģunlardı: Ġstanbul, Üsküdar, Bostancı, Kartal, Hareke, Gebze, Ġzmit, Sapanca. Sapanca'dan sonra yol ikiye ayrılıyordu. Biri, Geyve'ye dönüyor Bolu veya Ankara'ya ulaģıyordu. Geyve, Taraklı, Göynük, Mudurnu, Bolu. Göynük'ten sonra hemen doğuya Sakarya vadisine doğru inen yol, Nallıhan, Beypazarı, AyaĢ üzerinden Ankara'da sona eriyordu. Göynük ten sonra Mudurnu'ya oradan AktaĢ Boğazı ile Bolu'ya bağlanan yol, kuzeyden geçen hat ile birleģiyordu. Sapanca'dan sonra, doğuya Akyazı ovasına giden yol. Sakarya ve Mudurnu suyunu aģarak Akyazı'ya uğramadan Hendek pazarına geçiyordu. Eğridere Vadisini aģan yol, Melen Köprüsü geçildikten sonra, Düzce Pazarı oradan Üskübiye bağlanıyordu. Üskübü, Bakraz, Muncurlu, Üçköprü Derbendi., KaynaĢlı'dan geçen yol Bolu Dağı dibindeki Darıyeri hanlarından, zikzaklar çizerek 700m kadar yükselerek, Derbende gidiyordu. Bolu'ya kadar ova içinde uzanan yol, Köroğlu Derbendi, Çağa ve Gerede'de hep ormanlık arazi içinde kalıyordu. Bolu, XVII. yy. dan itibaren kervanların geçtiği Erzurum ve Kayseri istikametine gidenlerin ikamet ettiği kasaba idi. Bu yüzden merkez ve kazalarda büyük değilse de normal hanlara rastlanmaktadır ki çok azı zamanımıza kadar gelebilmiģtir. Sapanca'da Rüstem PaĢa, Hendek te Mustafa PaĢa, Düzce'de ġemsi PaĢa, Üskübü de isimsiz, Darı yeri nde ġemsi PaĢa hanları göze çarpmaktadır. Göynük ve Mudurnu'da da büyük hanlar vardır. Rüstem PaĢa'nın kervansaray ağının bir bölümünü de Mudurnu'daki Dibek Hanı teģkil ediyordu. XVIII. yy. da hala iģler vaziyetteki Dibek Hanı, IV. Murad'ın sefer dönüģü civarında konakladığı yapıdır. Bolu'da da

kiremit örtülü hanların varlığından bizi Evliya Çelebi haberdar etmektedir. Yedi kadar han ġemsi PaĢalılara aittir. Ayrıca hususi Ģahıslara ait hanlar da vardır. Bolu Bedesteni de bölgenin en büyük ticari merkezi idi. Gerede ve Safranbolu hanları da Kastamonu'ya kadar yolcuların dinledikleri, kervanların da çeģitli gereçlerini karģıladığı yerlerdi. Gerede-Ankara bağlantısı ise basit bir yoldan ibaretti. Köylerin bir birinden çok uzak olması, dağların yarısının ormanlık ve yarısının da yaylalardan meydana gelmesi, nedense pek ilgi görmemiģtir. Gerede'den üç dört konak sonra Yabanabad yani bugünkü Kızılcahamam vardı. Ancak, Kazan'a, sonra Ankara'ya ulaģabilmek için Bolu Dağı gibi arızalı Karga/sekmez Dağını aģmak zorunluluğu vardı. Bolu Hanlarının önde gelen örneklerinden biri olan TaĢhan Büyük Cami batısındadır. Bugün bile aynı özelliğini korumaktadır. Üstü demir kaplı kapısı ve kemerin solundaki kitabe ilk defa Bolu Vilayeti Salnamesinde metin olarak verilmiģtir. A. Gökoğlu Paphlagonia'sında günümüz alfabesi ile kitabeyi kamuoyuna sunmuģtur; Kaynak: Bolu Valiliği Sayfasından alıntıdır. http://www.bolu.gov.tr/default.asp?s=1_2 BOLUDA TÜRK YÖNETĠMĠNĠN ÖNCÜLERĠ Ertuğrul, Osman, Orhan, Yıldırım, Çelebi Mehmed, II. Mehmed ve Fatih Sultan Mehmed. Bunlar Kayıların ve bu kabileden kaynaklanan Osmanlıların liderleridir. Bolu fetihleri onların zamanında baģlamıģ ve XV. yy. da sona ermiģtir. Ertuğrul, Sakarya'nın sol tarafında yurdu tutmuģ, Bizans gâzâlarını devam ettirmiģtir. Oğlu Osman, 1299'da kendi adı ile bilinen hanedanın kurucusudur. O ve halefleri zamanında Osmanlı Beyliği, Sultanlığı ve Devleti siyasi ve askeri hadiselerin neticesi olarak, büyümüģtür. Cihan devleti olmaya hazırlanmaktadır. Osman Gazi, Sakarya boyundaki Geyve, Taraklı ve Göynük akınlarını gerçekleģtirdi. Kendisine ahîler, Ģeyhler ve dost ileri gelenler yardımcı oldular. Orhan Gazi, beyliği en geniģ sınırlarına kavuģturmak için askeri faaliyetlerini devam ettirdi. Geyve, Alp Suyu. KaraçebiĢ, Regio Tarsia, Kocaeli Yarım adası, Nikomedia, Karadeniz kıyıları, Bolu, Gerede tarafları, Ereğli dıģında sahil bu akınlarda ele geçirilmiģtir. Oğlu Süleyman paģa Göynük ve Mudurnu'da adaletle, insan sevgisi ile fetihler yaptı. Rum ahali onun yönetiminden son derece memnundu. Bolu da dahil olmak üzere, Göynük, Mudurnu, Üskübü ve Akyazı'da bir çok hayır eseri bıraktı. Bunlara vakıf araziler ve gelirler tahsis etti. I. Murad devrinde, Ankara'daki ahîler himaye altına alındı. Bolu'daki faaliyetleri karanlıktır. Yıldırım Bayezid, Mudurnu, Bolu ve Çağa'da, Gerede'de aynı yolu takip etti. Bir çok mimari eserin sahibidir. Bundan baģka, Candaroğulları ile nüfuz mücadelesine giriģti. Bizans kaynaklarına göre, kesif bulut arkasından ıģıklarını yayabilen yıldızlar arasında, Karadeniz kıyısındaki Herakleia da bulunuyordu. 1402, Ankara Meydan SavaĢından sonra da Bolu'da siyasi dengeler bozuldu. Fetret Devri mücâdeleleri sırasında Bolu ve Gerede'de heyecanlı günler yaģandı. Sahipkıran, Cihângir Timur Beg'in askerleri Göynük, Ġznik ve Bursa'yı harap ettiler. Süleyman Bey, Göynük te geliģen hadiseleri Bey Kavağı'ndan izledi. Çelebi Mehmed, "kazaklık" günlerinin ilk anlarını yaģıyordu. Gerede ve Mudurnu yörelerinde, Timur'un hareketine göre siyaset takip etti. II. Murat, Candaroğulları na karģı etkili seferlerde bulundu. 1425'deki Taraklı Borlu SavaĢı, Bolu ve Gerede'nin ehemmiyetini bir kere daha artırmıģtır. Fatih Sultan Mehmed, Ġstanbul'u ele geçirdi. Sonra, Candarlıların halefi Ġsfendiyar meselesi ile meģgul oldu. Bölgede son olarak Amastris'i Osmanlı devletinin sınırlarına kattı. Böylece; Beğ, Han, Sultan gibi unvanlar altındaki Bolu fetihleri bu düzeyde bitmiģ oluyordu. Samsa ÇavuĢ ve kardeģi SülemiĢ, Konur Alp, Akça Koca, Sungur Bey, Hızır Bey, Eflagan Bey... Bunlarda Bolu'yu Türklüğe kazandıran fatihleridir. Konur Alp'in kimliği de karanlıktır. Ailesi hakkında bilgi hemen hemen yok gibidir. Osman Gazi Alplerinden olup, Abdurrahman Gazi ve Akça Koca ile birlikte akınlarda bulunmuģtur. ġehzade Orhan ile önce Geyve'yi ele geçirmiģ, sonra Alp

Suyu ve KaraçebiĢ hisarlarını Osmanlılara kazandırmıģtır. Akyazı Kalesi de bundan sonra ele geçirilmiģ, gece gündüz at sırtından inmeyerek, Düzce Ovasını kâfirden temizlemiģtir. Osmanlı kaynakları, Konur Alp'i, Konur Alp Ġli fatihi olarak göstermekte, bu akınların takip eden yıllarda veya zamanda, Mudurnu, Bolu, Gerede, Kocaeli Yarımadasında da sürdürüldüğünü yazmaktadırlar. Samandıra ve Aydos kalelerinin kuģatılması ve Tekfurun bertaraf edilmesi hikayesi de ilgi çekicidir. Konur Alp, kendi adını taģıyan ocaklıkta Konur Apa'da vefat etmiģ ve burada toprağa verilmiģtir. Akça Koca da, Abdurrahman Gazi de, Konur Alp'in gaza arkadaģları idi. Akçakoca soyu devam etmiģ, II. Murad zamanında Bizans'a gönderilen Kadı Fazlullah da Gebze'de yaģamıģtır. Akça Koca da Konur Alp ile aynı tarihlerde ölmüģ, Ġzmit-Kandıra yolu üzerinde, Karadeniz'e hakim tepe üzerinde toprağa verilmiģtir. O'nun adı da unutulmazlıktan kurtarılmıģ, merkezi Ġzmit olan Koca Ġli bu ilk devir Osmanlı kahramanını zamanımıza kadar yaģatmıģtır. NeĢrî ve AĢık paģazade nin bahsetmemesine rağmen, Bolu yöresinin diğer üç fatihi de Sungur Bey, Hızır Bey ve Eflagan Bey'dir. Sungur'un, Evliya Çelebi'nin de yazdığı gibi Candaroğulları ndan olması muhtemeldir. Bolulular XVII. yy ortalarına kadar bu hatırayı canlı tutmuģlar ve Evliya Çelebi'yi bilgilendirmiģlerdir. Gerede, Mengen, Devrek ve civarında Osmanlının sesini duyuran Hızır ve Eflagan Beyler olmuģtur. Ġbn Kemal, Tevârih-i Âl-i Osman'ında, her iki beyi zikretmektedir. Ki bu husûs resmi Osmanlı belgelerine de aksetmiģtir. Ġlhanlı belgelerinde, El- Önerî de ve Ġbn Battûta'da bahsedilen Emir Umur, ġah(in) Bey de TürkleĢme ve ĠslamlaĢmada rol oynamıģ Ģahsiyetlerdir. Çobanoğlularının da Bolu'nun ormanlık kuzey-doğu mıntıkalarında Bizans aleyhinde faaliyette bulunması düģünülebilir. Ancak, bu yöre fatihleri hep karanlık kalmıģtır. Bu beyliğin halefi olan Candaroğulları nın, ġems ed-dîn Yaman Candar gibi büyük beyleri olduğu biliniyor. I. Süleyman muhtemelen 1309-1340 yılları arasında saltanat sürmüģtür. O, tımarlı 366 sipahiden biri idi. O, Eflagan ucunda Türkleri asker yazarak, güçlendi. Bir gece Kastamonu'da, Mahmud Bey'in sarayını muhasara ile geçirdi. Kastamonu'dan sonra Zâlifre denilen Borlu Kalesi üzerine yürüdü. Burası Ģimdiki Safranbolu kasabasıdır. Bir müddet sonra oğlu Ali Bey'i oraya tayin etti. Bir müddet sonra da Osmanlılarla hudûd olmuģtur. Böylece Gerede ve Safranbolu, Bolu ve Kastamonu nun sınır kaleleri haline gelecektir. Kaynak: Bolu Valiliği Sayfasından alıntıdır. http://www.bolu.gov.tr/default.asp?s=1_2 BĠTHYN'LILAR Hitit Ġmparatorluğunun tarihe karıģmasından sonra Anadolu güç dengeleri değiģti. Phyrig ve Bithynler, Sakarya bölgesinde yerleģtiler. Bithynlerden önce de Bebrykler, Mariandynler, Koukones'ler, Thynler ve Paphlagon'lar Bolu yöresinin ilk ahalisini teģkil ettiler. Lydler, Persler de Bolu'da hakim topluluklardı. Hellenler baģka kültür ve görüģü Bolu'ya taģıdılar. Ġskender, sefer yolu üzerinde olmadığı için Bithyn ve Paphlagonlara boyun eğdiremedi. Fakat, onun ölümünden sonra, Helenistik krallıklar döneminde, Bithynler, Bolu'nun Güney Marmara'nın hakim unsuru oldular. Xnephon, Anabasis denilen onbinlerini Karadeniz sahilinden ülkesine getirirken, Bithyn arazisinden geçmiģtir. Bu sırada Herakleia lılar, onlara bazen dostane bazen de düģmanca tavır takındılar. Bolu'nun kuzey batısındaki Kalpe dolaylarında Bithyn ve Hellen çarpıģmaları meydana gelmiģ ise de taraflara pek zarar vermemiģtir. Bithynlerin Bolu hakimiyeti M.Ö 279 - M.Ö 74 tarihleri arasında olmuģtur. Kurucuları, I. Nikomedes'dir. Bu kral, Ġzmit Körfezinin bitim yerinde Astakos'un tam karģısında, kendi ismi ile anılan Nikomedia'yı kurmuģ ve baģkent yapmıģtır. Böylece Bolu da siyasi ve askeri bakımdan Nikomedia'daki yönetime bağlı kalmıģtır. Nikomedes'den sonra saltanat süren Bithyn kralları Ziaelas (255-235), I. Prusias (238-183), II. Prusias (183-149), II. Nikomedes Epiphanes (149-120), III. Nikomedes Eugergetes (120-92), ve IV. Nikomedes Philopator (92-74)'dir. Ziaelas Paphlagonia fetihleri sırasında Krateia'yı imar ettirdi. Bolu

ovasında Bithynion önemli bir Bithyn üssü olarak göze çarptı. Prusias isimli krallar da daha çok Nikomedia-Herakleia çizgisinde, fetihlerde bulundular. Hypios kenarında kurdukları yeni Ģehre Prusias adını verdiler ve mimari eserlerle süslediler. Nikomedes ise, Galatların Orta Anadolu'da yerleģmesini sağladı. Galatlar, çevrelerindeki devletlere sürekli zarar verdiler. Bu arada Bolu arazisini de istila ve yağma ettiler. Bununla da kalmayarak, Herakleia/Karadeniz Ereğlisi'ne de saldırdılar. Alaplı vadisinde, inatla Ģehri düģürmek için kamp kurdular. II. Nikomedes zamanında, M.Ö 149'dan sonra, Hellenizmin tesiri arttı. 105 yılında Roma-Pontus meselesi Bithynlerin de etkisi altına aldı. 104 de Paphlagonia, yani Bolu'nun doğusundaki topraklar Bithyn ve Pontus lular arasında paylaģıldı. III. Nikomedes ise, Bithynlerin değiģik karakterli kralı olarak tanındı. Halkın desteğini alamadı. Ġç otoriteyi sağlamak için de dıģ yardımlara baģvurdu. Pontus lular böylece Bithynia'da söz sahibi olabildiler. Fakat Nicomedes'in değiģen siyaseti üzerine, bu defa Romalılar Pont Kralı ile karģı karģıya geldiler. III. Nikomedes, Roma'lılara sığındı. Gnl. M. Uquillius'u kral ile Bithynia'ya gönderen Roma, kısa zamanda destekçisi olduğu kralın tahta geçmesini temin edebildi.bithyn hazinesi, Romanın sürekli istekleri karģısında zayıfladı. Kral, her defasında ahaliyi ezmeye ve onları fakirliğe sürüklemeye baģladı. Askerlerini toplayan III. Nikomedes, Paphlagonia'daki liman Ģehri Amastris'e hücum etti. Takiben, M.Ö. 98 de Pontus-Roma Harbi patlak verdi. Mithridates, güçlü bir ordu ile Bithynia'yı istila etti. Krateia, Bithynion ve Prusias pros Hypios, Pontus çizmesi altında kötü günler yaģadı. Bunun üzerine Kral Nikomedes, çaresiz olarak, Roma ya sığındı. M.Ö 87 de, Consül Cornelius Sulla, önce Atina'ya saldırdı. M.Ö. 86da Pontus ordusu yenilgiye uğratıldı. L. Valerius Flaccus, Byzantion (Ġstanbul)'dan Anadolu'ya geçti. Böylece Roma ordusu Bithyn topraklarına ayak basmıģ oldu. Sonunda Mithridates kalıcı bir barıģa mecbur kaldı. Dardanelles'de, taraflar arasında barıģ imzalandı. Mithridates Sangarius'un doğusunda istilâ ettiği bütün toprakları iade edecekti. M.Ö. 85 de III. Nikomedes, Roma'lıların sağladığı imkân ile tahtına oturdu. M.Ö. 94-M.Ö. 74 de saltanat süren IV. Nikomedes, Bergama Kralı Attalos'un yaptığı gibi ölümünden önce vasiyetname ile Bithynia'yı Roma'lılara bıraktı. Bu durum Roma-Pontus gerginliğini artırdı. Mithridates tekrar Bithynia'yı ve çevresini istilaya kalkıģtı. Roma, önemli consüllerini Bithynia'ya savaģ için gönderdi. M.Ö. 74 de, M. Aurelius Cotta'ya Bithynia Eyaleti valiliği verildi. Bu general Kadıköy önlerinde donanmasını demirledi. Bithynia'da görevli Romalılar bunu fırsat bilerek, kendisine katıldı. M.Ö. 72 de, Roma Pontus harbi Ege Denizine sıçradı. Sonunda, Romalılar, Mithridates'e büyük bir darbe indirdiler. Kral, Boğaz yolu ile Karadeniz'e açıldı. Fakat, büyük bir fırtınaya tutuldu. Mecburen, Prusias pros Hypios kenarından akarak, Pontus Euxinos'a dökülen Hypios Nehrağzına sığındı.bir korsan gemisi ile de Herakleia üzerinden ülkesine gitti. M.Ö 71/70 de, Romalılar, Bithynia'nın liman kenti Herakleia'yı da ele geçirdiler ve Paphlagonia sınırına dayandılar. Tarihçilere göre, Bithynlerin son kralı M.Ö. 74 de ölen IV. Nikomedes'dir. Vasiyeti ile Bithynia, resmen Roma eyaleti haline getirilmiģtir. Kaynak: Bolu Valiliği Sayfasından alıntıdır. http://www.bolu.gov.tr/default.asp?s=1_2 AKÇAKOCADA YAġIYAN BĠTĠNYA KRALLIĞINDA YAġIYAN KABĠLELER

1- BEBRĠS 2- BEBRĠK 3- BEBRON 4- BEBRĠKAS 5- BĠTĠNYEN 6- TĠNĠYEN 7- MARYANDĠNĠ 8- MARĠYANDAN 9- MOĞDAN 10- KOKANES LERDĠR Kaynak; Bolu tarihi kıtabından ROMALILAR M.Ö. 74 / M.S. 395Bithynhlerden sonra, yöre halkı bu defa Romalılara boyun eğdi. HelenleĢmenin yerini bu defa LâtinleĢme aldı. Nikomedia yanında, doğuda Bithynium da merkezi Ģehir haline geldi. LatinleĢmenin ilk etkisi Bithynium civarındaki Ģehirlerde de göze çarpmaktadır. Krateia/Crateia, Prusias pros Hypios/Prusias ad Hypium Herakleia da Herakleia gibi resmi yazıģmalarda kullanıldı. M.Ö. 64 de Pompeius, Bithynia-Pontus Eyâletini düzenledi. Bithynia valisi de eskiden olduğu gibi Bithynium'da oturmaya baģladı. Kitabeler ve paralardan anlaģıldığına göre, Roma döneminde, Ġulius, Claudius, Dört Ġmparatorlar, Flavius, Traianus, Hadrianus, Antoninus Severus, Asker Ġmparatorlar, Birlikçiler, Doğu MonarĢizmi, Constantinus Magnus ve Valentinianus gibi sülaleler imparatorluğu yönettiler. Bithynium da bu imparatorların tebaası olarak yaģamıģlardır. C. Papirius Carbo, Domitianus, Hadrianus, Ġulia Domna, Caracalla, Macrinus, Elagabalus, Ġulia Paula, Severus Alexandres, Maximinus, Philip, Galianus gibi idarecilerin paralarına çok miktarda rastlanmakta olup, bunların bir kısmı hususi ellerde ve müzelerde korunmaktadır. Bunlara ait paralar, Bithynium, Prusias ad Hypium, Herakleia Pontica ve Crateia'da bulunmuģtur. Roma'lıların, Prusias ad Hypium'da da yerleģtikleri kitabelerden anlaģılmaktadır. Zira, biri dıģında bir çok kabile Roma kökenlidir. Bithynion hakkında ise aydınlatıcı bilgiler sınırlı kalmaktadır. Roma'lı memurlar, valiler ve din adamları muhtemelen Ģimdiki Hisar'da ikamet etmekte ve eyaleti idare etmekteydiler. Bolu'nun da içinde bulunduğu Bithynia hakkında, M.Ö. 64 ile M.S. 21'de yaģamıģ olan meģhur coğrafyacı Strabon'un anlatımları, Roma'lıların ilk devresi için son derece önemlidir. Bithynia, Bithyn'ler, Herakleia Pontika, Mariandynler, Kimmerler, Paplagonia ve Paplagonlar, Prusa/Prusias Ģehirleri, Ġskit kökenli olması kuvvetle muhtemel Kaukonlar, Thyn'ler ve Thynia Adası yanında Bolu için de ilgi çekici ifadelere bu yazarda rastlanmaktadır. Strabon'a göre, Bithynia'nın iç kısımlarında, Tieion'un üst tarafında kurulmuģ olup, sığırlar için en mükemmel otlak olan ve Salanites peynirinin yapıldığı Salona etrafındaki toprakları da içine alan Bithynion ve aynı zamanda Bithynia'nın merkezi olan (Bithynion) ve çok geniģ ve verimli olduğu halde, yazın sağlık için hiç de iyolmayan bir ova tarafından çevrili bulunan Askania gölünün kenarında kurulmuģ Nikeia da yer almaktadır.bithynion, M.S I. yy. da, bir Roma Ģehri olarak karģımıza çıkmaktadır. Batısında Kieros/Prusias ad Hypium, doğusunda ise Paphlagonia yolu üzerindeki Krateia yer almaktadır. Strabon'un Ģehir ve çevresi hakkında verdiği bilgiler içerik bakımından Ģimdi de özelliğini korumaktadır. Bithynia'da Sangarios ile Paphlogonia arasında gösterilen Mariandynler, Kaukon'ların da komģusu idiler. Mariandynler, Bolu'nun Karadeniz sahilinde, Herakleia Pontika'da göze çarpıyorlardı. Herakleia Pontika'yı ilk kuranlar Mariandynlerdi. Kolonizasyon devrinde ise Miletoslular, destan kahramanı Herakles'in adına izafeten bu kaleyi-ģehri daha da mükemmelleģtirmiģlerdir. Strabon'un da yazdığı gibi, Miletoslular, Mariandynlerdi toprağı ekip-biçmekle görevli Heliotes gibi kullanmak istediler. I. yy. da Bithynium ismi terk edildi. Ġmparator Claudius (41-54) adına yeni bir Ģehir inģa edildi. Burası da kalıntılardan anlaģıldığına göre, Bithynium harabesi üzerinde yükselmiģti. Claudius, Tiberius Claudius Nero Germanicus adı ile tanınmakta idi. O, Nero ile Antonia'nın oğludur. Aynı zamanda, Tiberius'un yeğeni ve Augustus'un eģi Livia Drusilla'nun torunuydu. Claudius, 43 yılında Anadolu'ya geldi. Bazı bölgeleri egemenliği altına aldı. Roma geleneklerine sıkı sıkıya bağlılığı ile tanındı. Cloudiopolis Ģehri belki de onun emri ile tam bir Roma kenti özelliğine

kavuģmuģtur. Almanya'da kurulan ve Bolu ile aynı adı taģıyan Ģehir, Colonia Claudia Agrippinensis olup, Ģimdiki Köln ile aynı yerdir. Flaviuslar hanedanı sırasında, Bolu gibi Krateia da askeri nedenlerle, yenileģtirildi. Bu sebeple kale ve Ģehre Flaviopolis denilmiģtir. Ancak, sonraki belgelerden de anlaģıldığına göre Flaviopolis ismi uzun ömürlü olmamıģ, ahali tekrar Krateia'yı benimsemiģtir. 98-117 tarihleri arasında saltanat süren Traianus, Bithynia'ya özel bir önem verdi. Plinius'u, legatus augusti unvanı ile Nikomedia da görevlendirdi. Bu yazar ile imparator arasında mektuplaģmalar olmuģtur. Sangarius'un batısındaki, Nikomedia/Ġzmit tarafındaki Sophon Gölü'nün deniz veya körfez ile birleģtirilmesi konusu üzerinde durulmuģ ama proje hayata geçirilmemiģtir. Claudiopolis'in güneyinde Olympus Bithynicus Ala Dağ eteğindeki sıcak su banyoları da Plinius ile Traianus arasındaki bir mektuba konu olmuģtur. Plinus, "Claudiopolis'de bir dağın eteğinde bir hamam yeri kazıyorlar. Bu iģler hakkında ne yapayım? Bana önerilerde bulunabilecek bir mimar gönderebilir misiniz?" diye mektup yazdığında Traianus da Ģu cevabı göndermiģti; "Siz yerinde bulunuyorsunuz. Kendiniz karar veriniz. Mimarlara gelince; Roma'da olan bizler onları Yunanistan'dan çağırıyoruz. Siz de o civarında bulunanlarından temin yoluna gidiniz."roma Ġmparatoru Hadrianus'un da Bolu'ya özel ilgisi olmuģtur. 117-138 de saltanat süren Hadrianus, Ģehirde büyük törenle karģılanmıģ, ikametinde ilgi gösterilmiģ ve sonra uğurlanmıģtır. ġimdi bazı Avrupa müzelerinde de değiģik heykelleri olan Antinous ile tanıģması da Roma dünyasında akislere sebep olmuģtur. G. Blum, L. Dietrichson ve A. J. Gayet'nin araģtırmalarına konu teģkil eden Antinous, muhtemelen 110 da dünya gelmiģti. Anavatanı Bithynion idi. Ġmparator tarafından himaye edilmiģ, onunla Mısır ve daha bir çok yer gezilmiģtir. 130 da Nil nehri kenarındaki Besa'da boğularak hayata veda etmiģtir. Öldüğü yer yakınında Antinoupolis gibi muhteģem bir Ģehir inģa edilmiģtir. Hadrianus'un Bithynia paraları üzerinde yapılan incelemede Antinous Tapınağı'nın Ģekline rastlanmıģtır. Claudiopolis paralarında da Antinous'un profilden ĢekillendirilmiĢ portresine tesadüf edilmektedir. Burada görülen tapınağın cephesi sekiz sütunlu ve korint stilindedir. F.K. Dörner ve S. Eyice'nin de ifade ettiği gibi Roma devrinden kalma kitabe, bina parçaları ve heykeller Ģehrin tarihini aydınlatmaya yardımcı olmaktadır Örneklerini Bolu veya Ġstanbul'daki Arkeoloji Müzesinde görebilmek mümkündür. Fransız arkeologlarından G. Perrot, Bithynia'yı gezdiğinde, Prusias ad Hypium'da ilgi çekici bir kitabeye rastlanmıģtır. Augusta, Tebai, Germanicus Sabien, Dionysios, Tiberius, Prusias, Megare, Ġulia, Hadrianus ve Antoninus gibi kabileler kitabede belirtilmektedir.buradaki Prusias kabilesi haricindeki diğer bütün ahali yukarıda temas edildiği gibi Roma kökenlidir. Değerli araģtırmacı Prof. Dr. S. Eyice de, Ġlkçağ Bolu'sunu anlatırken, özetle önemli haberler vermekte ve Ģunları yazmaktadır: "Bugün Ģehrin ortasında yükselen büyük tepe ise herhalde ilk yerleģmenin izlerini taģıyan yer olmalıdır. Bunun üstü, insan eli ile düzleģtirilmiģ olup, burasının bir höyük olduğuna da pek Ģüphe edilmez." Mortdman, 1854 de Bolu'ya geldiğinde bu tepe etrafında iri taģlardan yapılmıģ bir duvar ile tepenin üstünde ve tam ortada büyük ve uzun bir yapının temellerini görmüģtür. O sırada bu kalıntı taģ ocağı olarak kullanılmaktadır. Bolu'da her tarafta eski pek çok iģlenmiģ mimari parçalar görülür. Nitekim Vilayet Konağı'nın giriģindeki sütunların baģlıkları bile eski harabelerden devģirilmiģ parçalardır... Bolu'da ilkçağ nekropolünden bazı izler bulunmuģtur. Fakat değerli ve önemli buluntular veren mezar odası Bolu'nun uzağında Hıdırlar yakınında meydana çıkarılmıģtır. Ġstanbul-Ankara yolunun yapımı sırasında Bolu tepesinin yamacında bazı mimari parçaların Bithynium-Claudiopolis Ģehrinin tiyatrosunun kalıntıları olabileceği ileri sürülmüģtür." Konuralp'in koruyucusu tanrıça Tyche'yi tasvir eden M.S. 2. yy.a ait 2.60 m. boyundaki heykel olup, 1931'de bulunmuģtur. ġimdi Ġstanbul Arkeoloji Müzesindedir. Eser, güzel bir Roma devri kopyası olarak kabul edilmektedir... Nitekim Bolu'nun 20 km. güneydoğusunda BünüĢ köyünde, tam tepede Roma devrine ait döģeme mozaikleri bulunmuģtur. Roma Devrine ait bir heykel de, Konuralp'de, yakın zamanda tesadüfen ele geçirilmiģtir. AğırbaĢlılığı ile Ģöhret kazanmıģ olan Gallia

menģeli Antoninus Pius (138-161)'un mermer büstünün bir örneği halen British Museum'dadır. Claudiopolis, Dörtlü Ġdare zamanında da önemi korudu. Nicomedia'nın doğu baģkenti olarak seçilmesi de bunda önemli rol oynamıģtır. Diocletianus zamanında hrıstiyanlık Bithynia'da kalıcı bir suretle yayılmaya baģlamıģ ve o da bu din taraftarlarına eziyette bulunmuģtur. Buna rağmen paganizm hrıstiyanlık karģısında tutunamamıģ, kısa zamanda Bithynia'nın bir çok yeri kiliselerle dolup taģmıģtır. Claudiopolis, Heracleia ve Prusias ad Hypium gibi merkezlerde de büyük kiliseler yapılmıģ ise de çeģitli nedenlerle zamanımıza kadar gelememiģtir. Ancak, III. yy sonrası haçlı mezar taģları da mevcut olup, müzelerde korunmaktadır. Iulianus ve Jovianus devirleri de Ġranlılarla harplerle geçti. Nicomedia'ya dönmekte olan imparator Jovianus, 16 ġubat 364 de, Bolu yakınlarında ve güneyindeki Dadastana'da öldü. Bir rivayete göre soba dumanından zehirlendi. I. Theodosius zamanında Roma Ġmparatorluğu ikiye ayrıldı. Merkezi Roma olan Batı Roma; yine merkezi Bolu'nun batısındaki Nicomedia olan Doğu Roma Ġmparatorluğu. Böylece, 395 den sonra Bolu içinyenidönem baģlamaktadır Kaynak: Bolu Valiliği Sayfasından alıntıdır. http://www.bolu.gov.tr/default.asp?s=1_2 BĠZANSLILAR Doğu Roma ve ondan sonra uzun zaman imparatorluk hayatını sürdüren Bizanslıların Claudiopolis/ Klaudiopolis hakimiyeti de genelde sükûnet içinde geçmiģtir. On asırlık sürede Klaudiopolis ve çevresi Herakleios, Suriye Amorion, Makedonya, Dukas Kommenos Laskaris ve Palaiologos gibi Hanedanlara bağlı kalmıģtır. Iustinianus'un saltanatı esnasında, Adapazarı yakınlarındaki Sangarios Nehri üzerine meģhur Pontogephyra inģa edilmiģ ve yolcuların Bithynianın doğusuna, Paphlagonia'ya, Galatia'ya sağlıklı gidip-gelmeleri sağlanmıģtır. Honorius Eyaletinin gözde Ģehirlerinden olan Klaudiopolis'in hrıstiyanlık bakımından da ön plana çıktığı gözlenmektedir. Kalikrates, Gerantius, Kalogeros, gibi metropolitler dini hayatın kopmaz parçaları olarak Ģöhret kazanmıģlardır. Iustinianus'dan sonraki hanedanlar, ülkeyi eskiden olduğu gibi thema denilen askeri valilerle yönettiler. Opsikion, Optimatum, Bukellarion gibi isimler altında göze çarpan themaların idare yeri Klaudiopolis idi. Strabon'un tasvirine uygun olarak, yöre yine tarım memleketi olarak göze çarpmakta, yeģil düzlüklerinde bol miktarda hayvan yetiģtirilmekte idi. Bunlar ulaģım ve yiyecek maddesi olarak büyük boģluğu doldurmaktaydılar. Ayrıca her türlü ağaç cinsinin bulunması, Bizans sosyal hayatındada rol oynamıģ ki Osmanlılar zamanında da aynı aktivite devam ettirilmiģtir. Makedonia sülalesi devrinde, bazı ekonomik ve askeri krizler, Bithynia'yı, dolayısıyla Kaudiopolis'i de etkiledi. Ġmparatorluk, Balkanlardan ve Doğu Anadolu'dan Türklerin baskısına maruz kaldı. I071 Malagirt Meydan SavaĢı sonunda, Anadolu Türklerin eline geçti. Ġznik merkez olmak üzere Selçuklu Devleti kuruldu. Bunu Haçlıların fırtınası takip etti. 1177'de, Bolu Selçuklularca kuģatıldı. Myriokephalon'da bir yıl önce büyük bir bozguna uğramıģ olan Manuel Komnenos, eğer Bolu'daki kuģatmayı kaldırabilirse, yitirilen itibarını yeniden kazanmıģ olabilecekti.bizans tarihçisi Niketas Khoniates, Türklerin Bithynia'daki ilk ciddi baskısını anlatırken Ģunları yazmaktadır: "Çok geçmeden Türkler, Roma Ġmparatoru Claudius'a nisbetle adlandırılmıģ Klaudiopolis Ģehri çevresinde ordugâh kurdular. Önce Bizans garnizonunun Ģehir dıģına bir adım bile atmasını önlediler. Sonra da tam anlamı ile bir kuģatmaya geçtiler. Bu sebeple Ģehirleri içinde kuģatılmıģ olanlar imparatoru, bu kuģatmayı kaldırtacak bir kuvvet gelmediği takdirde Ģehri Türklere teslim etmekle tehdit ettiler. Çünkü, ne devamlı bir açlığa tahammülleri vardı, ne de, düģmanları kovalayacak güce sahiptiler. ġu hâlde Manuel Komnenos, iģ iģten geçinceye kadar beklemedi. Haberi aldığı günün ertesinde hareket ederek elinden gelen sür'atle Nikomedia üzerinden Klaudiopolis'e yürüdü. Yanına ne çadır, ne yatak, ne Ģilte ve ne de herhangi bir imparatorun yanında bulunması ve onun dinlenmesini mümkün kılmak için gerekli bir Ģey almıģtı. Yanında sadece atının eyer takımı