TMMOB JEOFİZİK MÜHENDİSLERİ ODASI 19. ULUSLARARASI JEOFİZİK KONGRESİ (23-26 KASIM) NÜKLEER ENERJİ PANELİ



Benzer belgeler
Yenilenebilir olmayan enerji kaynakları (Birincil yahut Fosil) :

NÜKLEER ENERJİ. Dr. Abdullah ZARARSIZ TMMOB-Fizik Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı

ENERJİ KAYNAKLARI ve TÜRKİYE DİYARBAKIR TİCARET VE SANAYİ ODASI

ENERJİ ÜRETİMİ VE ÇEVRESEL ETKİLERİ

RAKAMLARLA AKKUYU NÜKLEER SANTRALİ

Türkiye nin Enerji Geleceği İklim bileşenini arıyoruz

Biliyor musunuz? Enerji. İklim Değişikliği İle. Mücadelede. En Kritik Alan

İÇİNDEKİLER TABLO VE ŞEKİLLER...

AR& GE BÜLTEN. Enerjide Yeni Ufuklara

Sayın Arsuz Belediye Başkanım,/ Saygıdeğer Konuşmacılar,/

Doç. Dr. Mehmet Azmi AKTACİR HARRAN ÜNİVERSİTESİ GAP-YENEV MERKEZİ OSMANBEY KAMPÜSÜ ŞANLIURFA. Yenilenebilir Enerji Kaynakları

4. Ünite 2. Konu Enerji Kaynakları. A nın Yanıtları

YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI

3- KİMYASAL ELEMENTLER VE FONKSİYONLARI

YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARIMIZ VE ELEKTRİK ÜRETİMİ. Prof. Dr. Zafer DEMİR --

Nükleer Enerji Üretim Teknolojilerinin Dünyadaki Gelecegi vetürkiye. Mehmet Tombakoglu Ph.D Nükleer Mühendislik Hacettepe Üniversitesi

World Energy Outlook Dr. Fatih BİROL UEA Baş Ekonomisti İstanbul, 1 Aralık 2011

Türkiye nin Enerji Politikalarına ve Planlamasına Genel Bakış

Türkiye nin Elektrik Üretimi ve Tüketimi

ENERJİ ALTYAPISI ve YATIRIMLARI Hüseyin VATANSEVER EBSO Yönetim Kurulu Sayman Üyesi Enerji ve Enerji Verimliliği Çalışma Grubu Başkanı

Nükleer Reaktörler. Özgür AYTAN

Enerji ve İklim Haritası

Nükleer Teknoloji Tarihçesi, Gelişimi ve Elektrik Üretimi. Dr. Halil DEMİREL

TÜRKİYE NİN RÜZGAR ENERJİSİ POLİTİKASI ZEYNEP GÜNAYDIN ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI ENERJİ İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

TTGV Enerji Verimliliği. Desteği

TÜRKİYE DE ENERJİ SEKTÖRÜ SORUNLAR ve ÇÖZÜM ÖNERİLERİ. 25 Kasım 2015

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK Yönetimine Giriş Eğitimi

Araştırma Notu 12/124

ELEKTRİK ve PLANLAMA 21. YÜZYILDA PLANLAMAYI DÜŞÜNMEK. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Cengiz GÖLTAŞ 14 Mayıs 2011

ENERJİ DEPOLAMA YÖNTEMLERİ BEYZA BAYRAKÇI ALTERNATİF ENERJİ KAYNAKLARI TEKNOLOJİSİ

Yakın n Gelecekte Enerji

Güneşten Elektrik Üretme Zamanı! Etik Olarak Doğru, Finansal Olarak Akılcı, Çocuklarımızın Geleceği için Kritik Bu Yatırımı Yapmalıyız!

İÇİNDEKİLER SUNUŞ... XIII 1. GENEL ENERJİ...1

TÜRKIYE NİN MEVCUT ENERJİ DURUMU

YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI VE ÇEVRE MEVZUATI

İÇİNDEKİLER. Türkiye İçin Nükleer Enerji Neden Gereklidir? Dünyada Nükleer Santrallerin Durumu. Tarım, Turizm, Çevre ve Radyasyon

İstanbul Bilgi Üniversitesi Enerji Sistemleri Mühendisliği. Çevreye Duyarlı Sürdürülebilir ve Yenilenebilir Enerji Üretimi ve Kullanımı

ENERJİ GÜNDEMİ SAYI 57 MART Enervis, 10. Enerji Verimliliği Forum ve Fuarı'nın iki farklı etkinliğinde konuşmacı olarak yer alıyor

Nükleer Enerji Santrali Nedir? Yararları ve Zararları

YAKIT PİLLERİ. Cihat DEMİREL

KÖMÜRÜN ENERJİDEKİ YERİ

Dünyada Enerji Görünümü

3 Kasım 2002 Seçimlerine Doğru: Senaryolar ve Alternatifler...

Enervis H o ş g e l d i n i z Ekim 2015

Dr. Rüstem KELEŞ SASKİ Genel Müdürü ADASU Enerji AŞ. YK Başkanı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

SOLARTR 2014, 19 Kasım 2014

YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI VE DALGA ENERJİSİ. O.Okan YEŞİLYURT Gökhan IŞIK

Enerjide yüksek ithalat ekonomiye büyük risk

GENEL BAKIŞ. Petrol ve Doğal Gaz Üretimi 2004 Senaryosu. Fosil Yakıt Rezervleri: Ekonomik olarak Kullanılabilir Kaynaklar Bilinen Tüm Kaynaklar

RÜZGAR ENERJĐSĐ. Erdinç TEZCAN FNSS

BİYO ENERJİ İLE ÇALIŞAN İKLİMLENDİRME VE ELEKTRİK ÜRETİM SANTRALİ. Çevre dostu teknolojiler

Gökmen ÖZER-Elazığ Kovancılar Çok Programlı Anadolu Lisesi

ELEKTRİK ENERJİSİ ÜRETİMİNDE KULLANILAN KAYNAKLAR

ALTERNATİF ENERJİ KAYNAKLARI

TEMİZ ENERJİ TEKNOLOJİLERİ KURSU. Harran Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Makina Mühendisliği Bölümü Osmanbey Kampüsü, Şanlıurfa

İKLİM VİDEO 3 Sera etkisi ne demek? Sera gazları hangileri? Sera gazı nedir? karbondioksit metan diazot monoksit

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

Elektrikte bir yıllık 'denge' zararı; 800 milyon YTL

Kömür ve Doğalgaz. Öğr. Gör. Onur BATTAL

GÜNEŞ C C GÜNEŞ ENERJİSİ NÜKLEER ENERJİ

ENERJİ VERİMLİLİĞİ (EnVer) & KANUNU

Tesisatlarda Enerji Verimliliği & Isı Yalıtımı

MAKİNE MÜHENDİSLİĞİNE GİRİŞ Ders 3

ENERJİ VERİMLİLİĞİNDE DÜNYADA VE ÜLKEMİZDE DURUM

Bakan Güler, "Türkiye rüzgar enerjisinde AB ülkeleri arasında 1'inci, olacak" dedi

Konya Sanayi Odası. Ocak Enis Behar Form Temiz Enerji twitter/enisbehar

Sizleri şahsım ve TOBB adına saygıyla selamlıyorum. Biliyorsunuz başkasına gönderilen selam kişinin üzerine emanettir.

KÜRESELLEŞEN DÜNYA GERÇEKLERİ TÜRKİYE NİN ENERJİ GÖRÜNÜMÜ VE TEMİZ TEKNOLOJİLER

ENERJİ VERİMLİLİĞİ MÜCAHİT COŞKUN

ENERJİ VERİMLİLİĞİ (ENVER) GÖSTERGELERİ VE SANAYİDE ENVER POLİTİKALARI

LİNYİTLERİMİZ ENERJİ İHTİYACIMIZI KARŞILAR MI?

2013 SEKTÖR RAPORU TEMSAN TÜRKİYE ELEKTROMEKANİK SANAYİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

2012 SEKTÖR RAPORU TEMSAN TÜRKİYE ELEKTROMEKANİK SANAYİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Kafkasya ve Türkiye Zor Arazide Komfluluk Siyaseti

Ülkemizde Elektrik Enerjisi:

Yenilebilir Enerji Kaynağı Olarak Rüzgar Enerjisi

KÜRESEL ISINMA ve ENERJİ POLİTİKALARI. Özgür Gürbüz Yeşiller Enerji Çalışma Grubu 8 Ekim İstanbul

Kömür, karbon, hidrojen, oksijen ve azottan oluşan, kükürt ve mineral maddeler içeren, fiziksel ve kimyasal olarak farklı yapıya sahip bir maddedir.

Dünyada Enerji Görünümü

Afşin-Elbistan Termik Santralleri Elektrik Üretiminden Çok İklimi Değiştiriyor

Enerjinin varlığını cisimler üzerine olan etkileri ile algılayabiliriz. Isınan suyun sıcaklığının artması, Gerilen bir yayın şekil değiştirmesi gibi,

Türkiye nin Enerji Teknolojileri Vizyonu

ENERJİ. KÜTAHYA

GDF SUEZ de Su Ayak İzi ve Su Risklerinin Yönetimi. Peter Spalding: HSE Manager, GDF SUEZ Energy International April 2015

SU ÜRÜNLERİNDE MEKANİZASYON-2

RÜZGAR ENERJİSİ. Cihan DÜNDAR. Tel: Faks :

Enerji Verimliliği ve İklim Değişikliği

2010 SEKTÖR RAPORU TEMSAN TÜRKİYE ELEKTROMEKANİK SANAYİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI. Gökhan BAŞOĞLU

ÜLKEMİZDE ENERJİ ARZ GÜVENLİĞİ VE ALINAN TEDBİRLER

TEKNOLOJİ VE TASARIM DERSİ

BÖLGESEL TİCARET TOPLANTISI İZMİR

İZMİR KEMALPAŞA ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ GÜNEŞ SANTRALİ UYGULAMASI

Enerji Kaynakları ENERJİ 1) YENİLENEMEZ ENERJİ KAYNAKLARI 2) YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI

Liberalleşmenin Türkiye Enerji. 22 Şubat 2012

Pompaj Depolamalı Hidroelektrik Santral i kısaca açıklayarak avantajlarını ve teknik detaylarını kısaca özetleyebilir misiniz? "PHES"LERE İLGİ ARTIYOR

Mühendislik Çevre Danışmanlık Gıda Tarım Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi LİSANSSIZ ELEKTRİK ÜRETİMİ

Radyoaktif elementin tek başına bulunması, bileşik içinde bulunması, katı, sıvı, gaz, iyon halinde bulunması radyoaktif özelliğini etkilemez.

Transkript:

TMMOB JEOFİZİK MÜHENDİSLERİ ODASI 19. ULUSLARARASI JEOFİZİK KONGRESİ (23-26 KASIM) NÜKLEER ENERJİ PANELİ Mayıs, 2011

Editör; Metin ALTAY JFMO Yönetim Kurulu Başkanı Düzenleme; Fatmanur KARAMAN Sevda GÖREN Kapak Tasarım; Gökhan DUMAN TASARIM-BASKI: Kardelen Ofset Matbaacılık Tanıtım Hizmetleri San. Ltd. Şti. İncesu cad. 96 lar Apt. No:6/Y Kolej-Ankara Tel/Faks :0312 432 13 78 432 23 78 e-mail: kardelenofset@gmail.com 2

TMMOB JEOFİZİK MÜHENDİSLERİ ODASI XIII. Dönem Yönetim Kurulu Metin ALTAY Yönetim Kurulu Başkanı T.C. Karayolları Genel Müdürlüğü İş Tel: 0312 415 85 32 e-posta: maltay@kgm.gov.tr Tuncay Arif KAYMAZ Yönetim Kurulu II. Başkanı TPAO Genel Müdürlüğü İş Tel: 0312 207 23 11 e-posta: takaymaz@tpao.gov.tr Metin ÇETİN Yönetim Kurulu Üyesi, Yazman Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü Cep Tel: 0533 612 76 92 e-posta: metin4tr@yahoo.com Tuncer SEYMEN Yönetim Kurulu Üyesi, Sayman TPAO Genel Müdürlüğü İş Tel: 0312 207 23 37 e-posta: tseymen@tpao.gov.tr 3

Asaf Timur KUTLU Yönetim Kurulu Üyesi TPAO Genel Müdürlüğü İş Tel: 0312 207 22 35 e-posta: atkutlu@tpao.gov.tr Derya POLAT Yönetim Kurulu Üyesi Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı İş Tel: 0312 287 26 80 dahili 1540 e-posta: polat@deprem.gov.tr Mithat AYDIN Yönetim Kurulu Üyesi MTA Genel Müdürlüğü İş Tel: 0312 201 15 16 e-posta: mithataydin@yahoo.com 4

Sunu Değerli meslektaşlarım ; 23-26 Kasım 2010 tarihinde 19.cusunu gerçekleştirdiğimiz Uluslararası Jeofizik Kongre ve Sergisinin birinci gününde akademisyenler, gazeteci, ve siyasi partilerimizin enerji konusundaki temsilcileri ile NÜKLEER ENERJİ panelini gerçekleştirdik. Enerji, ülkelerin ekonomik ve toplumsal gelişimlerinin vazgeçilmez girdisi ve gereksinimidir. Enerji kaynaklarına ve bu kaynaklardan elde edilen enerjiye erişim, ülkelerin gelişim düzeylerini olduğu kadar, ekonomik ve ulusal güvenliklerini de doğrudan etkileyen, yaşamsal bir olgudur. Bunun yanı sıra; kesintisiz, ödenebilir, temiz ve kaliteli enerjiye erişebilmek, ayrımsız tüm insanlar için, su ve hava kadar gerekli bir insanlık hakkıdır. Buna karşın halen dünyada 1.5 milyar insan elektrikten, 2.5 milyar insan ticari enerji kaynaklarına erişimden yoksundur. Bugün dünyada enerji tüketimi; çok büyük oranda petrol, doğal gaz ve kömürle karşılanmaktadır. Bu gerçek, bir yandan kısıtlı coğrafyalara yoğunlaşmış olan söz konusu kaynaklara erişebilmek için sıcak ve soğuk savaşlara yol açan bir sürecin alt yapısını oluşturmaktadır. Diğer yandan ise, bu kaynakların üretimlerinden tüketimlerine uzanan zincirde yaydıkları sera gazları, gelecek nesilleri tehdit eden küresel ısınmaya ve iklim değişikliklerine yol açmaktadır. Önümüzdeki yıllar, daha temiz ve yenilenebilir kaynakların ve temiz yakma teknolojileri kullanımının giderek artan oranda etkin olması için tüm ülkelerin ortak çaba göstermesi ve önceki yıllardan daha sorumlu davranması gereken yıllar olacaktır. Buna karşın, büyük tüketici ülkelerin ihtiraslı politikaları, fosil kaynakların yoğunlaştığı bölge ve ülkeleri işgale ve masum insanların katline neden olurken, bu beklentilerimiz fazla iyimser kalmaktadır. Ülkemiz ise, yıllardan beri enerjide büyük oranda dışa bağımlı olan ve enerji sorunu giderek derinleşen bir ülke konumundadır. Enerjide, ithalata bağımlılıkta en önemli iki kaynak, petrol ve doğal gazdır. Birincil enerji tüketiminde yaklaşık % 70 oranında dışa bağımlı bir ülke konumdadır. Petrolde dışa bağımlılığımız % 92, doğal gazda % 98 e ulaşmış durumdadır. 5

Enerji tüketimimizde petrol ve gazın ağırlığının hızla azaltılması, yerli üretimin arttırılması ve bu kaynakların mevcut durumdan çok daha verimli kullanılması zorunludur. Kongremizin, enerji ana başlığı ile birlikte temel teması olan nükleer enerji konusunda da temel saptamalar yapmamızda yarar vardır. Nükleer enerji, halen dünya enerji tüketiminde yaklaşık % 5, elektrik tüketiminde ise % 14 lük bir pay almaktadır. Uzun süreden beri petrol ve gaz fiyatlarının yüksek seyretmesi nedeniyle, kimi ülkelerde nükleere yönelik yeni bir ilgiden söz edilebilir. Diğer yandan ise, gerek ilk yatırım maliyetlerinin çok yüksek olması, işletme güvenliğine yönelik duyarlı kamuoyu tepkileri, nihai atık sorununun çözülememiş olması, nükleer santral söküm ve atık maliyetleri ve nihayet terör faaliyetlerinde kullanılma riski gibi nedenlerle, nükleere yönelik ciddi bir karşıtlık da söz konusudur. Enerji bağımlılığını azaltmak ve enerjiyi çeşitlendirmek isteyen hükümetimiz nükleer enerji santralleri kurma hazırlığı içindedir. Tarihsel olarak baktığımızda Türkiye nin nükleer serüveni tam anlamıyla bir fiyaskoyla sonuçlanmıştır. Bugün yapılan çalışma ile dördüncü kez nükleer enerji santrali kurma girişiminde bulunulmaktadır. Bunun birincisi, 1960 lı yıllarda başlamıştır. Panelimizin konusunu Nükleer Enerji seçerek siyasileri, bürokratları kamuoyunu ve meslektaşlarımızı bu konu ile bilgilendirmeyi amaçladık. Kamuoyunun hassas olduğu bu konuda konunun uzmanları ile siyasi parti temsilcilerimizi bir panelde buluşturarak Nükleer Enerjinin esrarlı havasını biraz aydınlatmaya çalıştık. Kamu yararına hizmet üreten TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası olarak kamuoyunu, meslektaşlarımızı Nükleer Enerji konusunda bilinen-bilinmeyen,doğrular-yanlışlar konusunda bilgilendirme amacıyla düzenlediğimiz panelimizin ve sonunda yayınladığımız bu kitapçığın siyasetçilere ve bürokratlara yön göstereceğini umarım. Metin ALTAY TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı 6

19. Uluslararası Jeofizik Kongre ve Sergisi ; Nükleer Enerji Paneli 23-26 Kasım da gerçekleştirildi. Panelde; Oturum Başkanı : Prof. Dr. Volkan EDİGER ( İzmir Ekonomi Üniversitesi ) Panelistler; Dr. Soner AKSOY... (AK Parti Kütahya Milletvekili) Ali Rıza ÖZTÜRK... (CHP Mersin Milletvekili) Mehmet GÜNAL... (MHP Antalya Milletvekili) Dr. Özdoğan YILMAZ... (Anatolian Geophysical) Yılmaz BEKTUR... (TAEK) Meliha OKUR... (Gazeteci) 7

8

TMMOB JEOFİZİK MÜHENDİSLERİ ODASI Oturum Başkanı: Prof. Dr. Volkan EDİGER (İzmir Ekonomi Üniversitesi) OTURUM BAŞKANI (Prof. Dr. VOLKAN EDİGER)- On iki yıl Cumhurbaşkanlığı Enerji Danışmanlığı görevinde bulundum. Üç Cumhurbaşkanı ile beraber çalışma fırsatını elde ettikten sonra, ocak ayında emekli oldum. Şu anda İzmir Ekonomi Üniversitesi nde enerji birimiyle ilgili çalışmalar yürütmekteyim. Bir enerji mastır programı başlattım, çalışmalarımızı orada yürütüyoruz. Öncelikle, bana bu Panel Yöneticiliği görevini verdikleri için Jeofizik Mühendisleri Odası na teşekkür ediyorum. Son derece başarılı geçtiğini gördüğünüz kongrenin, yine aynı başarıyla sona ermesini de diliyoruz. Bugün çok değerli altı panelistimiz var. Konu son derece önemlidir. Salonun yoğunluğundan bunu rahatlıkla anlayabiliyoruz. Müsaade ederseniz kısa bir şekilde Türkiye nin nükleer enerji serüvenini özetlemek isterim. Sonra da panelistlere söz vereceğim. Şimdi, tek kelimeyle söylemek gerekirse, Türkiye nin nükleer serüveni tam anlamıyla bir fiyaskoyla sonuçlanmıştır. Tam dört kez biz bu işin deneyimini yaptık ve şu anda yaptığımız girişim, nükleer enerji santrali kurma girişiminin dördüncüsüdür. Bunun birincisi, 1960 lı yıllarda başlamıştır. 60 lı yılların sonunda 300 megavatlık bir santralin Mersin Akkuyu da kurulmasıyla ilgili olarak Küçükçekmece deki Nükleer Araştırma Reaktörünün kuruluşu dönemine rastlar. 1967-1974 arasında tam yedi yıl çok çeşitli faaliyetler yapılmıştır. Fakat bu ilk girişim başarıyla sonuçlanamamıştır. İkinci girişimimiz 1983 te Turgut Özal döneminde olmuştur. Dönemin Başbakanı Turgut Özal nükleere gerçekten önem vermiştir ve kurmayı arzu etmiştir. Mersin Akkuyu da bu sefer 600 megavatlık bir santrali yeni oluşan bir yap-işlet/devret modeliyle gerçekleştirmeye çalışmıştır. 9

Fakat 1987 deki Çernobil kazasından sonra bir on yıllık süreçte dünyada olduğu gibi, Türkiye de de nükleer konusu rafa kalktığından, bu ikinci deneme de ihale aşamasına bile geçilemeden başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Üçüncüsü, en feci olan bu girişimdi. 1998 yılında denenmiştir. Bu sefer gerçekten ihale yapılmıştır. Buna ABD-Japonya ortaklığı Westinghouse- Mitsubishi Konsorsiyumu. Kanada nın Kandu firması ile, Almanya ve Fransa ortaklığı MPI dan oluşan üç firma teklif vermiştir. Fakat ülkemizin bu ilk nükleer ihalesi de 25 Temmuz 2000 de dönemin Başbakanı Bülent Ecevit in yaptığı Bakanlar Kuruluyla iptal edilmiştir. Kendisi Nükleer enerjinin planlanandan çok pahalı olduğu gerekçesiyle vazgeçilmiştir. Bu açıklama birçok insanı mutlu etmemiştir. Ondan sonra, bu beyaz enerji operasyonu bunu oldukça ayrıntılı bir şekilde ele almıştır. 98 ihalesi gerçek anlamda bir fiyaskodur. Şimdi, dördüncüsünü deniyoruz. Bu denediğimiz ihaleyi mevcut hükümet yeni bir bakış açısıyla ele almıştır. 2007 yıllarında bir nükleer kanunu geçirilerek, daha sonra ihaleye çıkmayı arzu etmiştir. Çıkan kanun da Cumhurbaşkanı Sezer tarafından birkaç gerekçeyle ki, bunların birincisi santrali kuracak şirketin yapısı, denetimi, insiyatifin özel sektöre tamamen verilmesi ve söküm giderlerinin Hazineye kalması gibi hususlara karşı çıkarak, Mayıs ayında tekrar Mecliste bir kez daha görüşülmek üzere Sayın Cumhurbaşkanı iade etmiştir. Mecliste ele alınan bu yasa 9 Kasım 2007 tarihinde kabul edilmiştir. Bu yasa şu anda yürürlükte bulunan 5710 sayılı Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması ve İşletilmesiyle, Enerji Satışına İlişkin Kanun, kasım ayında Resmi Gazetede de yayınlanmış ve yürürlüğe girmiştir. Daha sonra, TEDAŞ tarafından Mersin Akkuyu da bir ihaleye çıkılmış, bu ihalede on üç yerli ve yabancı firma şartname satın almıştır. 28 Mart 2008 de başlayan bu ihale sürecinde on üç firmanın sadece altı tanesi 24 Eylül 2008 de gerçekleştirilen ihaleye başvurmuş, fakat daha da acısı, altı tanesinden beş inin verdiği zarfın içinde Çok teşekkür ederiz ibaresi çıkmıştır. Bunlardan sadece birinde Atom Storey Export Inter Rus firması ile Inter Rao Rus firması konsorsiyumu ve Türkiye den de Ciner Holding e ait Park Teknik Ortak Girişiminin teklifi çıkmıştır. Bundan sonra son derece ilginç bir süreç yaşanmıştır. 2008 in Aralık ayında TAEK çıkan zarfların değerlendirilmesini yapmış ve bu firmaya 18 Ocak 2009 daki açıklamasıyla 21,16 ABD Sent/kw saate 10

üzerinden anlaşma yapılacağını deklare etmiştir. Fakat daha da garip bir şey olmuş. Bir, iki ay sonra 12 Şubat ta TEDAŞ Genel Müdürü bu firmayla pazarlık yaptıklarını ve fiyatın 15,35 ABD Sent/kw saate revize edildiğini açıklamıştır. Buna birçok kişi Türkiye de karşı çıkmıştır. Böyle bir yetkinin verilmediğini ve yapılanın yasal olmadığını, tek bir firmayla ihale olmayacağını, özellikle çıkan fiyatlarda bir pazarlık yapılması konusunun gündemde söz konusu olamayacağını söylemişlerdir. En son, 27 Ağustos 2010 da Bakanlar Kurulu Türkiye Cumhuriyeti Hükümetiyle, Rusya Federasyonu Hükümeti arasında Akkuyu Sahası nda bir nükleer güç santralinin tesisine ve işletimine dair işbirliğine ilişkin anlaşmanın onaylanmasını gerçekleştirmiştir. Bu 6 Ekim 2010 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak, yürürlüğe girmiştir. Şu anda bulunduğumuz durum Rus firmasına Mersin Akkuyu da bir santralin yapılmasıyla ilgili olarak her türlü yasal süreç tamamlanmış durumdadır. Aynı yasa Rus Parlamentosu Duma da geçtiğimiz günlerde onaylanmış ve o iş bitmiştir. Ondan sonra, Hükümetin Sinop ta ikinci bir santral yapılması üzerine Güney Kore firmasıyla çeşitli görüşmeler yaptığını ve bunun da henüz sonuçlanmadığını biliyoruz. Şimdi, bunları bütün ayrıntılarıyla panelistler açıklayacaklardır. Ben bu girişi yaptıktan sonra, nükleer santral konusunun artıları ve eksileri olan bir konu olduğunun altını çizmek isterim. Bir taraftan bakarsanız, nükleer santralin olumlu birçok yanı vardır. Örneğin, çevre dostu olması, karbondioksit emisyonunda çok ciddi azaltmaların olması, kesintisiz çalışabilme özelliğinin olması ve ülke enerji sistemi içinde baz yükü dediğimiz sistemi oluşturabilecek en sağlıklı yapılardan birisi olması. Elektrik maliyetinin 4-5 sent civarında olması, diğerlerine göre oldukça ucuz olması ve bu Kyoto gibi anlaşmalar çerçevesinde fiyatların daha da makul hale gelme olasılığının bulunması, fiyatların petrol ve kömüre göre çok değişken olmaması, mümkün olduğu kadar oldukta istikrarlı gitmesi ve yakıt konusunda rezervler itibariyle dünyada herhangi bir sıkıntının bulunmaması; yakıt maliyetinin toplam maliyete oranının diğer kömür ve diğer fosil yakıtlara oranı oldukça düşük olması ve fosil yakıtlar yerine kullanıldığı için, dışa bağımlılığın azaltılması bunun artı yanlarıdır. Eksi yanları; birçok nükleer muhalifleri tarafından dile getirildiği gibi, ilk yatırım maliyeti çok yüksektir. Reaktör maliyetleri 2,5-3 milyardan daha aşağıya mal olmamaktadır. Güvenlik çok önemli bir konudur. Biz 11

bunu Amerika daki bu Frames Aynet te ve Çernobil de yaşadığımız gibi, güvenlik konuları ve bakım onarım gibi konularda çok büyük bilgi ve deneyime gereksinim duyulmaktadır. Atıklar, çok çok ciddi bir sorundur. Radyoaktif atıkların bertaraf edilmesi zor, maliyetli ve tehlikelidir. Bunu Amerika Birleşik Devletlerinin Yucca Dağı ndaki tecrübesinden çok iyi biliyoruz. Yakıt konusunda sayıları çok az olan yakıt üretici ülkelere bağımlı olmak ciddi bir sorundur. Uluslararası denetimin çok fazla olmaması, yerel insiyatifin asgari düzeyde kalması yine eleştirilmektedir. İleri teknoloji olmaları yüzünden, teknoloji transferinin genellikle sınırlı kalması bir diğer dezavantajıdır. Son olarak da, çevre ve sağlık konuları nedeniyle kamuoyunda çok ciddi bir negatif imajı vardır. Şimdi, ben değerli panelistlere söz vereceğim. Kendi görüşlerini ifade edecekler, açıklayacaklar. Aslında, benim panel düzenim farklıydı, ama Sayın Dr. Soner Aksoy saat 15.00 da Mecliste bulunması gerektiğinden, ben ilk sözü ona vereceğim. Aslında, iktidar partisinin temsilcisi olması hasebiyle bana göre en son konuşup, bütün sorulara cevap vermesini beklerdim. Ama, Sayın Büyüğümüze Meclise yetişmesi için ilk sözü verelim. Sayın Dr. Soner Aksoy, enerji dünyasının çok iyi bilinen simalarından birisidir. Kendisi; İstanbul Teknik Üniversitesi Makina Mühendisliği Fakültesi mezunudur. Doktorasını Gazi Üniversitesinden yine Makina Bölümünden almış. DPT de Uygulama Genel Müdürlüğü Proje Değerlendirme Uzmanı; Sanayi ve Ticaret Bakanlığında çalışmış ve uzun süredir de ikinci dönemde Sayın Dr. Aksoy milletvekilliği görevini yürütüyor. Kendisi AK Parti Kütahya Milletvekilidir ve aynı zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisi Sanayi Ticaret ve Enerji Tabii Kaynaklar Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanlığı nı da geçen dönem başarıyla yürütmüştür. Yedi sene süreyle Komisyon Başkanlığı nı yürütmüştür. Şimdi, kendisine söz veriyorum, Sayın Aksoy buyurun. AK PARTİ KÜTAHYA MİLLETVEKİLİ (Dr. SONER AKSOY)- Sayın Başkan, çok muhterem panelist arkadaşlarım ve değerli dinleyiciler, muhterem hazirun; sözlerime başlarken, bu toplantıyı tertip edenlere şükran borçlu olduğumu ifade etmek isterim. Hem beni davet ettikleri için hem de Türkiye nin enerjiyle alakalı bilgi politikalarına önemli katkı sağlayacağına inandığımdan bu çalışmaların her zaman yararlı 12

olduğu düşüncesiyle, emeği geçen herkese Türkiye olarak, birey olarak şükran borçluyuz. Efendim, Meclis çalışmalarımız 15.00 da başlıyor. Benim de bugün Mecliste görevlerim var. Bu bakımdan, erken ayrılmak durumunda kalıyorum. Sayın Başkanım bu yönüyle bana öncelikle söz verdi. Kendisine de müteşekkirim. Nükleer enerji konusu başlı başına bir konu olmakla beraber, Türkiye mizin gündemine gelişinin ana maksadı, Türkiye deki arz güvenliğini artırmaktır. Yani, enerjiyi çeşitlendirmek ve mümkün olduğu kadar çeşitli enerji kaynaklarından elektrik enerjisini elde etmek suretiyle ülkemiz insanlarına ucuz, kaliteli ve sürekli enerji temin edebilmenin bir alternatifi olarak sunulmuştur. Nükleer Enerjinin tarihi geçmişinden bahsettiler. Bu süreç içerisinde eğer daha önceki yıllarda başarılı olunup da, nükleer teknoloji ülkemize gelebilseydi, bu tartışmalar o zaman belki bitmiş olacak ve nükleer enerjiyle alakalı çok önemli gözüken, özellikle teknolojisi ve onun ürettiği elektriğin kilovat saat olarak nimetlerine de kavuşmuş olacaktık. Ayrıca, bu teknolojiyi almanın sonuçları olarak, mutlaka değerli bir yan sanayi ve bununla ilgili makine ve ekipmanlarla ilgili çok önemli bir bilgi transferi de ülkemizde yapılmış olacaktı. Ama, hani zararın neresinden dönerseniz, ne kadar erken dönerseniz, o kârdır hesabı içerisinde bugün nükleer enerji arayışı içerisindeyiz. Bugün bütün dünya ülkeleri nükleer enerji arayışı içerisinde. Çünkü, bugün içinde bulunduğumuz şartlarda dünyada hakim olan fosil enerjilerin bu global ısınmaya ve iklim değişiminde en büyük role sahip olduklarını bildiğimiz için, emisyon değeri son derece düşük olan veya olmayan enerji kaynaklarına doğru çok ciddi bir yönelme vardır. Bu yönelmenin de etkisi altında nükleer teknolojilerin dördüncü nesile doğru gidiyor olmaları ve birtakım son teknolojilerin de katkılarıyla daha güvenilir bir kaynak haline gelmiş olmasındandır. Ayrıca sürekli bir enerji kaynağı olması nedeniyle bütün dünya ülkelerinin tercih ettiği bir kaynaktır. Bugün, dünya enerji konseylerinin veya bununla ilgili olan bütün grupların tavsiye ettikleri enerji politikalarındaki üç ana direkten birisidir. Nedir bu ana direkler? Kısaca bundan bahsedelim. 13

Bunun birincisi; yenilenebilir enerjidir. Bütün dünyada yenilenebilir enerjiye karşı fevkalade önemli bir girişim ve atılım söz konusudur. Hatta, iddialar yapılmaktadır ki, yenilenebilir enerji çağı başlamıştır. Bir çağ gelmektedir. Şu anda biz bu çağın eşiğindeyiz. Bu çağı yakalamak zorundayız denilmektedir. Bunun sebebi de şudur: Neden bu bir çağ olarak ortaya çıkıyor? Bunun en büyük sebebinin teknoloji olduğu kanaatindeyim. Çünkü bu çevre yönüyle fevkalade önemli bir pencere açmaktadır. Global ısınmayla alakalı kurtarıcı enerji üretiminde ciddi bir kaynak olmakla beraber, temin edilmesi, ileriye dönük hayatımızın bir parçası haline getirilmesi yönüyle, yenilenebilir enerjinin içerisinde bulunan teknolojinin sahiplenilmesi adıyla bu bir çağdır; yeni bir çağdır. Bu çağı yakalayamazsanız, bundan on,yirmi sene sonra bugün yenilenebilir enerjide hâkim olan teknolojilerin çok daha vuslatla gelişeceği, çok daha büyük adımlarla ilerleyeceği iddia edilmekte ve bunları yakalamak için o zaman çok daha büyük know-how lar üremek zorunda kalınacağı ifade ediliyor. Tıpkı bizim sanayi devrimini yakalayamadığımızdan pek çok sanayide bilim ve teknoloji için birtakım bedeller ödediğimiz gibi. Bilim çağını tam yakalayamadığımızdan elektronik çağı için birtakım bedeller ödemekteyiz. Biz bunların hepsini aradan yakaladık. Ama enerjinin Türkiye de çok frapan olduğu, çok konuşulduğu, parladığı bir dönemde bu yeşil enerji çağının, yeşil ekonomi çağının başlıyor olması ve kendimizi tam ortasında bulmuş olmamız gecikmemiş olmamız büyük bir avantaj olarak telakki ediliyor. Eğer, bu enerjinin içine girebilirsek, teknolojisine de sahip olabiliriz. Bunu niçin söylüyorum? Enerji politikalarında devamlılık ve istikrar, o enerjiyi üreten kaynağın teknolojisine de sahip olmakla mümkündür. Mesela, nükleer enerjiye şu anda çeşitli şekillerde sahip olabiliriz. Ama teknolojinin sahibi olmamak demek, bir noktada bir tarafımızın eksik olduğunu gösterir. Mesela, biz bugün akışkan yataklı, çok önemli kömür kazanlarının imalatını da yapamıyoruz. Evet, termik santral yapabiliyoruz, ama bu kazanı ve ona bağlı tribünü yapamıyoruz. Doğal gaz santrali açıyoruz. Onun tribünlerini imal edemediğimiz için, acaba bu santral, buradan ürettiğimiz enerji ne kadar bizimdir? konusu bizi ne yapmaktadır? Büyük bir problem olarak önümüzde durmaktadır. Hatta hidrolik santrallerimiz var bizim. Çok büyük kaplan tribünleri dediğimiz birtakım tribünleri çevirmektedir. 14

Bu tribünleri şu anda imal edemiyoruz. Barajımız var, suyumuz var, akıyor ama tribünümüz yok. Şimdi, ne derece biz bu noktada bu enerjiye hâkimiz? Çünkü enerjiyi üretirken, bunun maddi imkânlarının yanında, teknoloji ve finansman gibi iki tane dışsal parametre de bizim olmalı veya bunları kolay temin edebilmeliyiz. Bu yönüyle, yenilenebilir enerji bize yeni bir kapı açmakta ve yeni bir çağ olarak ortaya çıkarken, gelin içimize girin, bunu yakalayın, yakalayabilirsiniz demektedir. Şu anda teknoloji çok fazla gelişmiş değil. Sadece, güneş enerjisinde, fotovoltaik sistemlerde birtakım problemler var. Onun üstünde de çalışan pek çok üniversitelerimiz ve pek çok Ar-Ge kurumlarımız var. Nano teknoloji üstünde çalışanlarımız ve Nano teknoloji konusunda bir enstitümüz var. Burada da çok önemli gelişmelerimiz var. Bunları birleştirdiğimiz zaman, biz bu çağı yakalayabiliriz. Bu yönüyle denilmektedir ki, 2100 yılında dünyamızın elektrik enerjisinin tamamı güneşten üretilecektir diye iddia edilen senaryolar var. İşte, o günlere doğru Türkiye nin gideceğini düşünecek olursak, bu teknolojiyi ve bu çağı yakalamak, bizim için mümkündür. O bakımdan, üç ana direkten birincisi yenilenebilir enerji konusunda arz güvenliği açısından çok ciddi adım atmamız lazım. İkincisi; enerji verimliliğiyle alakalı politikalardır. Biz bununla alakalı gerekli yasal düzenlemeleri yapmışızdır. Hukuki bazı mecburiyetler getirmişizdir. Bunları yakinen biliyorsunuz. Bu konuya fazla girmek istemiyorum. Ama hepimizin bildiği bir konu ve enerji verimliliği konusunda da hakikaten şu anda çok büyük Ar-Ge ler yapılmaktadır. Her sahada, enerjiyle alakalı tasarruf edici enerji mühendisliği bilimi gelişmektedir. Türkiye de bununla alakalı üniversitelerde açılımlar ve bunlarda da çok önemli gelişmeler vardır. Ama dediğim gibi, biz bir çağı yakalama hamlesi içerisinde olamadığımız için, bunlar orada çalışan hocaların insiyatifleri altında kalmaktadır. Politikamızın içerisine bunu da almak zorundayız. Bir diğer önemli politika da; bugün herkesin nükleer enerjiye doğru kaymasıyla ilgili husustur. Bizde nükleer enerjide bugüne kadar başarısızlıkların nedeni tabiki teknolojimizin olmayışı, finansmanımızın olmayışı çok önemli rol oynamıştır. Bunun ötesinde üçüncü bir konunun 15

da rol oynadığını düşünerek, biz o üçüncü konunun da nükleer enerjiyle alakalı hukuki platformunun olmayışını düşündüğümüz için, bir hukuki platform hazırladık. Mesela, bugün Petrol Piyasası Yasası var. Petrol piyasasını tanzim ediyor. Yani, milyonlarca insanın yararlandığı bir piyasayı tanzim eden bir yasamız var. Elektrik Piyasası Yasamız var. Doğalgaz Piyasası Yasamız var. Niçin, Nükleer Enerjiyle alakalı bir yasamız olmasın? Tabii, bu yasayı da çıkartmış bulunuyoruz. Biz bunu da dördüncü bir şık olarak, bizim ülkemizde de zikredilmesi gereken dördüncü ayakta serbest piyasa ekonomisinin sürekliliğini ve mevcudiyetini ve yaygınlığını düşünmek olmalıdır. Yani, rekabet ekonomisi enerji sektöründe de yer almalıdır. Bu halkın lehinedir. Rekabet ne kadar olursa, elektrik fiyatlarının o kadar kolay düşeceğine inanıyoruz. Bunun için, elektrikte bir piyasa oluşturuldu. O piyasada efendim, saatlik, günlük elektrik alımları yapılmakta, kum dediğimiz piyasa Mali Uzlaştırma Kurumundan fiyatlar alınıyor ve oradan halkımıza dağıtılmaya çalışılıyor ve böylece bir borsa oluşturuluyor. Bu borsada fiyatlar mümkün olduğu kadar üst taraflara çıkamıyor. Bunu biz doğal gazda da yapmalıyız. Türkiye doğal gazda bir doğal gaz borsası oluşturabilecek bir merkezde bulunmaktadır. Biraz önce arkadaşımızın anlattığı gibi, Türkiye nin her tarafından geçen o boruların Ankara da bir doğal gaz borsasında birleşmesi, malı olanın bu borsaya malını getirmesi, almak isteyenin de bu borsadan malını alması gerekir. Böyle bir doğal gaz borsasını mutlaka tahakkuk ettirmemiz gerekir. Bunun zaman içerisinde olabileceği kanaatindeyim. Bu başlı başına yeni bir öneridir; şahsi önerimdir. Çok yerde söylemişimdir, ama henüz şu anda pek fazla itibar görmedim bu noktada; ama ben bunun zaman içinde itibar görebileceğine inanıyorum. Çünkü biz sadece bir köprü değil, bir terminal olma iddiasında olan bir ülkeyiz. Terminal olduğunuz zaman, borsada olmak zorundasınız. Bunların detaylarına girmek istemiyorum. Bunlar enerji politikalarının rükünleri olduğu için, kısaca bahsettim. Ama esas konumuz nükleer enerjidir, biz de nükleer enerjide, nükleer enerjiyle alakalı yatırımları yapacak kişilerin hukuki bir altyapısı olması için bir yasal düzenleme yaptık. 16

Çıkartmış olduğumuz yasanın içerisinde ki, bazı maddeleri Sayın Cumhurbaşkanı, daha önceki Cumhurbaşkanımız maalesef, özel sektörle alakalı olan kısımları iptal, değiştirilmesini istediler. Sayın Başkanım da bahsettiler. Burada meydana gelen bazı rötuşlar özel sektörün bu sahaya girişini engellemiştir. Biz nükleer enerji santralinin de kömür santrali gibi özel sektör tarafından veyahut hidrolik santral gibi özel sektör tarafından yapılabileceğine inanıyoruz. Ben şahsen böyle inanıyorum. Ama gerek muhalefet olsun, gerekse Türkiye mizde değerli bilim adamları, bazı bu işten anlayan kişilerin bir kısmı konunun çok stratejik olduğunu ve bu stratejik konunun özel sektöre bırakılamayacağı şeklinde görüşleri var. Ben bunlara şahsen katılmıyorum. Özel sektör bu işleri çok rahatlıkla, bütün dünyada olduğu gibi yapabilir. Örnekleri vardır, misalleri vardır. Giderler, konsorsiyumları oluştururlar, teknoloji getirirler, paraları temin ederler. İstenilen teknolojiyi de temin ederler. Bizim bir nükleer enerji kurumumuz, Atom Enerjisi Kurumumuz vardır. Dünya Atom Enerjisi Kurumu vardır. Bu kurumlardan lisanslar, okeyler alınır ve orasının koymuş olduğu koşulların içerisinde bu santraller seçilen ve lisans verilen alanlarda pekâlâ yapılabilir. Özel sektör bunu başarabilir. Çünkü bunun imali safhasındaki her adım kontrol ve denetime tabidir. Birkaç cümleyle bitiriyorum, yani şunu söylemek istiyorum: Bu dördüncü ayak Türkiye den aksamaktadır. Yani, nükleer enerji diyoruz, yenilenebilir enerji diyoruz, enerji verimliliği diyoruz, bir de serbest pazar ekonomisini de mutlaka katmamız lazım ki, halk bundan yararlansın. Bunun için nükleer enerjide bizim bu imkânı sağlamamız gerekir. Ama bu şu anda tam kâmil manada yasada yer almamakla beraber, yine yasanın bazı maddelerinden yararlanarak, gerekirse özel sektör bu sahaya girebilir. Şu andaki yasal mevzuata göre, Sayın Cumhurbaşkanı nın itirazıyla yapılan düzenlemeyle, özel sektörün iştahı ve önü bir noktada kesilmiş oldu. Sayın Hükümetin de bu noktada Güney Kore, Rusya vs. veya ihale açmasıyla başlatmış olduğu eylemler de özel sektörün bu noktadaki girişimlerini geri plana doğru itmiştir. Onlar şu anda kömürle, rüzgârla, güneşle, vs. ilgilenmeyi tercih ettiler. Ama bizim imkânlarımız genişletildiği takdirde, özel sektörün de bunu yapabileceğine inanıyorum. Ben şahsen, dünyada bu noktada ülkelerin yeniden nükleer enerjiye karşı bir alaka gösterdiklerini, şu anda yirmi ikiden fazla santralin 17

yapılmakta olduğunu, dünyada dört yüz elliye yakın santralin işler vaziyette olduğunu; 1940 lı yıllardan bugüne kadar sadece ciddi üç kazanın olduğu; bunun dışında son derece emniyetli olduğunu, oksijen tüketmediğini, çevreyi kirletmediğini ve artıkları için de şimdi fevkalade yeni teknolojilerin geliştirildiği ve ayrıca artıkların tekrar rejenere edilerek, kullanılabilme imkânlarının olduğunu ileri sürerek, nükleer enerji santrallerinin ülkemiz için yüksek teknoloji olacağını; hem yan sanayi, hem ileri sanayi, hem bilim ve teknolojinin gelişmesine neden olacağı inancı içerisinde bunu önemsiyorum. Sinopluların itiraz etmeleri var. Nükleer radyasyondan korkuyoruz şeklinde, ama Sinop a beş, on mil ötede Rus denizaltıları gezmekte ve o her bir denizaltı da kilt nükleer santral bulunmakta ve dünyada buna benzer iki bine yakın nükleer denizaltı dolaşmaktadır. Eğer, kaza olacaksa, orada da olabilir ve oradan da insanlara çok büyük zararlar gelebilir. Ama risk her şeyde var, burada kontrollü bir risk söz konusudur ve tamamen kontrol edilmektedir. Size arabada da bir risk vardır, ama siz frenle ve aklınızla bunu kumanda eder, kontrol eder, kazasız belasız gider gelirsiniz. O bakımdan, buradaki kaza ve risk meselelerini de son derece minimize ettiklerini ifade etmek suretiyle sözlerimi tamamlamak istiyorum. Sabırla dinlediniz, Sayın Başkan çok teşekkür ediyorum ve ben izin verirseniz ayrılmak istiyorum. OTURUM BAŞKANI- Estağfurullah, ama benim bir sorum var. Bütün buradaki izleyiciler adına sorduğuma inanacağım bir soru var. Biz sizi yıllardır yenilenebilir enerji savunucusu birisi olarak gördük ve bu konuşmanızda da nükleerden çok, yenilenebilir enerjiye ağırlık verdiniz. Yenilenebilirle, nükleeri nasıl bağdaştırıyorsunuz? Bunu bize bir izah eder misiniz; ikisi arasında bir çelişki var mı? Hem yenilenebilir, hem de nükleer destekçisi olunabilir mi? Birkaç kelimeyle lütfeder, cevaplarsanız. Buyurun efendim. Dr. SONER AKSOY- Estağfurullah. Yenilebilir enerji bizim kendi kaynaklarımızdır. Oksijeni tüketmeyen bir kaynaktır ve çok fazla Know-How ödememiz gerektirmeyen bir teknolojidir. Esip gitmektedir, akıp gitmektedir veya güneş bize gelmektedir. Bundan yararlanmamak demek, tamamen yanlış bir hadisedir. Bundan elbette yararlanacağız. Bunu akıllı olan her vatandaşımızın savunacağına inanıyorum. Ben kimsenin savunmaz olduğuna da inanmıyorum. Çünkü biz bu Yenilenebilir Enerji 18

Yasasını çıkartırken, komisyonda muhalefetle beraber, komisyondan bahsediyorum. Komisyonda bunu çıkartırken, komisyon üyelerimizin hiçbirinin itiraz etmediğini, hepsinin katkı sağladığını biliyoruz, inanıyoruz. O bakımdan, bunda muhalefet ve iktidarın bir itirazı söz konusu değil. Ama nükleer enerji santraliyse, yine yenilenebilir enerji gibi çevreye zarar vermeyen, artıkları bugün kontrol edilebilen ve ileri bir teknoloji, yani siz bir noktada sınıf atlayacaksınız, ileri bir teknoloji sahibi olacaksınız ve enerjide tükenmez bir kaynağın sahibi olacaksınız. OTURUM BAŞKANI- Sayın Başkan, size göre öncelik olmalı mı sizce? Dr. SONER AKSOY- Bunda bir sıralama söz konusu olamaz. OTURUM BAŞKANI- Beraber olsun. Dr. SONER AKSOY- Beraber olması lazım. Bunu da söyleyebileceğim bir tek cümle var, son bir cümledir. Nükleer enerjiyi istememdeki en önemli sebeplerden birisi, yani nükleer enerji bugün uranyumdan yararlanmak suretiyle bunun üzerinde çalışmalar yapılmaktadır. Ama Hindistan da toryum üzerinde de bir santral kurulmuştur ve bunun hakkında gelişmeler vardır. Bunun radyasyonu ve tehlikesi daha azdır. İleride, bundan yirmi-elli sene sonra, herhangi bardak parçasının veya herhangi bir başka materyalin de nükleer enerji malzemesi olarak kullanılabileceğini ve hiç çevreye zarar vermeyeceğini, bir risk meydana getirmeyeceğini ve bir radyasyon hadisesi meydana getirmeden bize enerji vereceğini düşünüyorum. Böyle bir teknolojinin ileride olmayacağını hiç kimse iddia edemez. Çünkü her cismin atomu vardır, nükleer özelliği vardır ve parçalanabilir. Bugün için en kolay parçalanabilir diye uranyum bulmuşuz. Yarın başka bir malzemeyi bularak, parçalayabiliriz. Ama, ben bugünden en zor olan nükleer enerjide uranyumun parçalamasının teknolojisini bilmezsem, yarın bir tahta parçasının da atomunun nasıl parçalanacağını hiç bilemem; hiç öğrenemem. Onun için, buna ne kadar erken girer, bu teknolojiye ne kadar erken nüfuz edersen, yarın belki otomobillere bile uygulanabilecek olan bu ileri teknolojinin sahibi olabilmem için bugünden bu teknolojiyi imal etmememiz gerektiği kanaatindeyim. Onun için, ben hem nükleer enerji olsun istiyorum, hem yenilenebilir enerji istiyorum. 19

OTURUM BAŞKANI- Çok teşekkür ediyoruz ve sizi uğurlayalım, sonra devam edelim. Dr. SONER AKSOY- Ben teşekkür ederim, Allahaısmarladık, müsaadenizle. OTURUM BAŞKANI- Şimdi, iktidar partisinden kimse olmadan, biz konuşmamıza devam edelim. Müsaade ederseniz, önce teknik iki konuşmacımıza söz vereceğim. Daha sonra medya temsilcisi olarak Meliha Hanıma söz vereceğim. Ondan sonra da, siyasi partilerimize dönüp, en sonunda da sizlerle karşılıklı sorularınızı cevaplamaya çalışacağız. Şimdi, sözü Dr. Özdoğan Yılmaz a bırakmak istiyorum. Kendisi Universal Missouri Rolla da lisans derecesine sahip jeofizikçidir. TPAO da da uzun yıllar beraber çalıştığımız, sevdiğimiz bir arkadaşımız. Stanford Üniversitesinden master ve doktora derecesine sahiptir. Şu anda kendisinin sahibi olduğu Anatolian Geophysical Ltd. de faaliyetlerini yürütmektedir. Özdoğan Bey buyurun. Dr. ÖZDOĞAN YILMAZ (Anatolian Geophysical)- Teşekkür ederim. Muhterem misafirler, muhterem panelistler; hepinize iyi günler diler, saygılarımı sunarım. Önce, dünya enerji profiline bir göz atarsak; fosil yakıtların çok önemli bir yüzde payı olduğunu görüyoruz. Petrol % 40 tüketim, doğal gaz % 23, kömür % 22 toplam dünyanın enerji ihtiyacının % 75 i fosil yakıtlardan karşılanmaktadır. Dünyanın fosil yakıtlara olan bağımlılığı % 75, yenilenebilir türden enerji dediğimiz türler ve nükleer enerjinin payları ise çok az yüzdelere sahip. Hidroelektrik % 7, nükleer % 7, jeotermal, güneş ve rüzgâr da % 1 veya onun altında. Nükleer enerjinin yüzde payının düşük olmasının nedeni Volkan Ediger Hocamızın değindiği menfi hususiyetlerin yanında, fosil yakıtların çok ucuz bir kaynak olduğundandır. Fosil yakıtların rezerv miktarı hâlâ yüksektir. Bugün dünyada, bugünkü tüketim oranıyla 45 yıl yetecek petrol, 65 yıl yetecek doğalgaz, 240 yıl yetecek kömür rezervi var. Türkiye nin enerji profiline bakarsak, son on yıl içerisinde Türkiye nin enerji tüketimi 66 milyon ton petrol eşdeğer miktarından, 20