T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

2:Ceza muhakemesinin amacı nedir? =SUÇUN İŞLENİP İŞLENMEDİĞİ KONUSUNDAKİ MADDİ GERÇEĞE ULAŞMAK

Hüseyin Yıldırım Danıştay şemasına Aslı gibidir' imzası atmıştı.

İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI'NA

Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı na

İSTANBUL ANADOLU CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI NA. : Şüpheli hakkında suç duyurusu dilekçemizin sunumudur.

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (T.M.K. 10. MADDE İLE YETKİLİ) TUTANAK

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ CEZA MUHAKEMESİ HUKUKU 2016 / 2017 ÖĞRETİM YILI BÜTÜNLEME SINAVI OLAY ÇÖZÜMÜ

Ergenekon'da 19 tahliye, işte tahliye olan isimler

TÜRKİYE DE CEZA VE ADALET SİSTEMİ

5. A. TELEFON DİNLEMELERİNE İLİŞKİN DEĞERLENDİRMELER

ÖNSÖZ 3 EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ YAZISI 5 İÇİNDEKİLER 7-12 KANUNLAR VE KAYNAKLAR BİRİNCİ BÖLÜM Genel Bilgiler Dersin adı ve konusu 17

8 Nisan 2016 CUMA Resmî Gazete Sayı : YÖNETMELİK

İFADEYE ÇAĞRI YAZISI (Şikayetçi için)

Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı na

10 Ocak 2013 BASIN AÇIKLAMASI

: Av. Hüseyin ERSÖZ. Eski Büyükdere Cad. No: 22. Park Plaza Kat: 11 Maslak Sarıyer Istanbul. Tel: 0 (212) Pbx Fax: 0 (212)

İÇİNDEKİLER. Giriş 1 SORUŞTURMA EVRESİ. 1. SORUŞTURMA KAVRAMI ve SORUŞTURMANIN AMACI 3 2. SORUŞTURMANIN YÜRÜTÜLMESİNDEN SORUMLU MERCİ

İFADEYE ÇAĞRI YAZISI (Şikayetçi için)

İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI NA

OHAL KAPSAMINDAKİ SORUŞTURMA VE KOVUŞTURMALARDA AVUKATLARIN SAVUNMA HAKLARININ KISITLANMASI KONULU ARAMA KONFERANSI SONUÇ RAPORU

CEZA USUL HUKUKU DERSİ (VİZE SINAVI)

BİLİRKİŞİNİN DİNLENİLMESİ (Karşılaştırmalı Ara Kararı Eleştirisi)

İFADEYE ÇAĞRI YAZISI (Şikayetçi için)

BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

CEZA MUHAKEMESİNDE SES VE GÖRÜNTÜ BİLİŞİM SİSTEMİNİN KULLANILMASI HAKKINDA YÖNETMELİK. (Resmi Gazete: 20 Eylül 2011, sayı: 28060) BİRİNCİ BÖLÜM

7035 SAYILI YASA İLE TEMYİZ SÜRELERİ DEĞİŞTİ

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ İKİNCİ BÖLÜM KARAR. Başvuru Numarası: 2013/8492. Karar Tarihi: 8/9/2014 İKİNCİ BÖLÜM KARAR

Sayı: Ankara, 24 /03/2014 ANKARA İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI NA

İlgili Kanun / Madde 6100 S. HMK/27

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

ĐKĐNCĐ DAĐRE. MEHMET MANSUR DEMĐR v. TÜRKĐYE. (Başvuru No /07) KARAR STRASBOURG. 24 Temmuz 2012

MURAT EĞİTİM KURUMLARI

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

CEZA MUHAKEMESİ HUKUKU Ders Planı. Birinci Bölüm GİRİŞ VE GENEL BİLGİLER

AYŞEGÜL ARSLAN IN KATİL ZANLISI MÜEBBET YEDİ

T.C. HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU

ÜLGEN HUKUK BÜROSU FATİH CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI NA. SUÇ : TCK m.257, TCK m.281, TCK m.267

Bağdat Cad. No:108/B D:26 Fenerbahçe Kadıköy İSTANBUL. : Bilirkişi 2. Ek Rapor ve Ayrık 2. Ek Rapora Karşı Beyanlarımızdan İbarettir.

CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ŞEKLİ HAKKINDA KANUN

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

İSTANBUL NÖBETÇİ AĞIR CEZA MAHKEMESİ SAYIN HÂKİMLİĞİ NE

Ben bir yazarım demek, kullanacağım kelimeleri ben seçerim demektir.

Sahte Banknotların İncelenmesi Ve Değerlendirilmesinde Uyulacak Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik

ÜÇÜNCÜ KISIM Olağanüstü Kanun Yolları. BİRİNCİ BÖLÜM Karar Düzeltme ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtiraz Yetkisi

İFADEYE ÇAĞRI YAZISI (Şikayetçi için)

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

SAVUNMA: Ben sizin sanığınız değilim AHMET ALTAN

Yönetici tarafından yazıldı Pazartesi, 24 Ağustos :42 - Son Güncelleme Çarşamba, 26 Ağustos :20

CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ŞEKLİ HAKKINDA KANUN. BİRİNCİ BÖLÜM Genel Hükümler

Yorumluyorum. Ceza Hukuku Perspektifinden Güncel Olaylara Bakış

T.C. KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU RET KARARI :F.Y.

SEYFULLAH TOSUN ANAYASA MAHKEMESİ NE BİREYSEL BAŞVURUDA MASUMİYET KARİNESİ

4. SÜREÇ İN TARİHÇESİ

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM KARAR BİLAL MÜŞTAK BAŞVURUSU. (Başvuru Numarası: 2014/233)

AK PARTi Genel Başkan Yardımcısı Dengir Fırat ın düzenlediği basın toplantısının tam metni:

İstanbul 13 ncü Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı na

İFADEYE ÇAĞRI YAZISI (Şikayetçi için)

CEZA MUHAKEMESİNDE İSTİNAF. Doç.Dr. Hakan KARAKEHYA Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi

ı.t. TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ İKİNCİ BÖLÜM KARAR CANAN TOSUN BAŞVURUSU (Başvuru Numarası: 2014/8891)

ÖZET : 353 Sayılı Kanunun 10/^ maddesi uyarınca asker kişi sayılan. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ CEZA BÖLtMÜ. sanıkların askerî cezaevinde işledikleri

MADDE 2 : Bu Yönetmelik, Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince müdafi veya vekil görevlendirilmesi ile bu kişilere yapılacak ödemeleri kapsar.

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO. Adalet Programı. Yargı Örgütü Dersleri

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI

: Av. Hüseyin ERSÖZ. Eski Büyükdere Cad. No: 22. Park Plaza Kat: 11 Maslak Sarıyer Istanbul. Tel: 0 (212) Pbx Fax: 0 (212)

KALEM MEVZUATI ADL108 KISA ÖZET

KPSS KAMU PERSONELİ SEÇME SINAVI

Öğrencilerin çektiği fotokopiye yasal formül şart!

ĐSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESĐ BAŞKANLIĞI NA :K.H.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ

Prof. Dr. Süha TANRIVER Doç. Dr. Emel HANAĞASI

HÜKÜM GİYMEMİŞ BİR TUTUKLUNUN HASTANEYE SEVKİ (KISITLAMALI YA DA KISITLAMASIZ)

İktisat Bölümü CEZA USUL HUKUKU BAHAR DÖNEMĐ ARA SINAVI CEVAP ANAHTARI

EK-1 ŞÜPHELİ - SANIK KARAR TAKİP FORMU... nın...tarihli ve...sayılı yazısı.

İPTAL BAŞVURUSUNA KONU OLAN YASA MEDDESİ İLE İLGİLİ AÇIKLAMA:

Cumhuriyet Halk Partisi

Meclis'te sık sık. Babası yoksa

AKOFiS. Halkla İlişkiler Başkanlığı

DERS 15: Adli Bilişim

KABUL EDİLMEZLİK KARARI

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM KARAR NURAN CEYLAN ÖZBUDAK BAŞVURUSU. (Başvuru Numarası: 2014/2890)

Özel Yetkili Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi ne sunulmak üzere,

Suça Sürüklenen Çocuklara Hukuki Yardım

ÖZET- İsviçre, ADD, İmaj, Tiyatro T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI

Yrd. Doç. Dr. Selman DURSUN. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi

Cumhuriyet Halk Partisi

İlgili Kanun / Madde 6100 S.HMK. /176

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI

KOVUŞTURMA ve SONRASI Tanık, polise veya savcıya ifade vermek zorunda mıdır?

CEZA MUHAKEMESİNDE KATILAN

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE NİN SARAR / TÜRKİYE KARARI * ** (Başvuru no. 1947/09, Karar Tarihi: 27 Mart 2012)

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

BALYOZ ZULMÜ KARŞISINDA SUSUP SİNENLER UTANSIN

İSTANBUL 10. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA

ANAYASA MAHKEMESİ İKİNCİ BÖLÜM TEDBİRE İLİŞKİN ARA KARAR

İÇİNDEKİLER SUNUŞ...V ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...IX KISALTMALAR...XV GİRİŞ...1

Biz yeni anayasa diyoruz

ANAYASA MAHKEMESİNDEN VERGİ USUL KANUNUYLA İLGİLİ BİREYSEL BAŞVURUYA İLİŞKİN YETKİSİZLİK KARARI

Transkript:

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2009/191 CELSE NO :10 CELSE TARİHİ :27.10.2009 BAŞKAN :KÖKSAL ŞENGÜN 20909 ÜYE :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298 ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266 C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954 C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924 KATİP :ALİ DOĞAN 128041 Mahkeme Başkanı Köksal Şengün ile Üye Hakimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu ndan oluşan mahkeme heyeti tarafından 27 Ekim 2009 tarihli oturum açıldı. Tutuklu sanıklardan; Mustafa Dönmez, Mehmet Haberal, Ataman Yıldırım, Fatih Hilmioğlu ve Levent Ersöz dışındaki tutuklu sanıklar cezaevinden getirildi. Bağsız olarak huzurdaki yerlerine alındı. Tutuksuz sanıklardan; Yalçın Küçük ve İlyas Çınar ile bir kısım sanıklar müdafileri, sanıklar Birol Başaran, Adil Serdar Saçan, Ahmet Tuncay Özkan, Hüseyin Vural Vural ve İlyas Çınar müdafii Av. Hüseyin Ersöz, sanık Ahmet Hurşit Tolon ve sanık Mehmet Haberal Müdafii Av. Yasemin Antakyalı, Av. Ömer Bayraktar, sanık Hüdai Ünlüer müdafii Av. Osman Topçu, sanıklar Gürbüz Çapan, Tanju Güvendiren müdafii Av. Şener Atılgan, sanık Osman Gürbüz müdafii Av. Erdem Olgun, sanıklar Yalçın Küçük, Taylan Özgür Kırmızı ve Muhammet Sarıkaya müdafii Av. Kazım Yiğit Akalın, Av. Hasan Fehmi Demir in geldikleri görülmekle huzurdaki yerlerine alındı. Açık yargılamaya devam olundu. İddia makamı tarafından iddianamenin okunmasına devam olundu. İddianamenin 1208. sayfası ve 1209. sayfanın 1 ve 2. paragrafları ile, 1216. sayfanın 5.6.7.8.9. paragrafları okundu. İddianamenin 1226. sayfa ile 1227. sayfanın 1.2.3. paragrafları, 1254. sayfanın son paragrafı ve 1255. sayfanın 1.2.3.4.5. paragrafları okundu. İddianamenin 1263. sayfa ile 1264. sayfanın 1.2.3. paragrafları ve 1303. sayfasının 3.4.5.6.7.8. paragrafları ile 1304.,1305,1306. sayfaları ve 1307. sayfasının 1.2.3. paragrafları okundu. İddianamenin 1328.1329. sayfaları ile 1330.sayfasının 1. paragrafı ve 1347.1348.1349.1350. sayfası ile 1356. sayfanın son üç paragrafı ve 1357. sayfanın 1.2.3. paragrafları okundu. İddianamenin 1364. sayfasının 1. ve 2. paragrafları, 1369. sayfanın 1.2.3.4.paragrafları ve 1381. sayfanın 1.2.3.4.5. paragrafları okundu. İddianamenin 1387. sayfanın 1.2.3.4.5.6. paragrafları, 1392. sayfa ve 1398. sayfanın 1.2.3.4.5.6.7.8. paragrafları okundu. İddianamenin 1405. sayfanın 2.3.4.5. paragrafları ve 1406. sayfası ile 1413. sayfasının 2.3.4.5.6.7.8 paragrafları ve 1414. sayfanın 1.2.3.4.5.6. paragrafları okundu. İddianamenin 1422. sayfasının 3.4.5.6. paragrafları, 1429. sayfasının 6.7.8.9. paragrafları ve 1430. sayfanın 1.2.3.4.5. paragrafları okundu.

ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:10 Sayfa:2 İddianamenin 1432. sayfasının 5.6.7.8.9.10. paragrafları, 1443. sayfasının 3.4.5.6.7. paragrafları ile 1454. sayfasının 4.5.6. paragrafları ve 1458. sayfanın 9.10.11.12. sayfaları okundu. İddianamenin 1470. sayfasının 2.3.4.5. sayfası, 1475. sayfanın 4.5. sayfası ile 1476. sayfasının 1. paragrafı ve 1478. sayfanın 4.5.6.7. paragrafları okundu. İddianamenin 1522.1523.1524. sayfaları ve 1525. sayfanın 1.2.3.4.5.6. paragrafları okundu. Duruşmaya saat 13:30 a kadar ara verildi. Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu. Bu arada tutuksuz sanıklardan Mahir Akkar, Merdan Yanardağ, Noyan Çalıkuşu, Emin Şirin ve Adnan Bulut ile bir kısım sanıklar müdafileri Av. Filiz Boz, Av. Gizem Öçalan, Av. Oğuz Kür, Av. Buğulca Aydın, Av. Mustafa İsar, Av. Mehmet İpek, Av. Dilek Helvacı, Av. Gönül Erdem, Av. Celal Ülgen, Av. Serhat Saçan, Av. Esra Baltacı Baran, Av. Ahmet Malkoçoğlu ve Av. Rukiye Kibar ün geldikleri görülmekle huzurdaki yerlerine alındı. İddia makamı tarafından iddianamenin okunmasına kaldığı yerden devam olundu İddianemenin1547.1548.1549.1550.1613.1614.1615.1616.1617.1618.1619. 1620.1621.1622.1623.1624. sayfası ile 1625. sayfasının 1.2.3.4. paragrafları ve 1670. 1671.1672.1673.1674.1675.1676.1677.1678.1679. sayfaları ile 1680. sayfanın 1.2.3.4. paragrafları okundu. Saatin 15: 20 olması karşısında, bu gün itibarıyla iddianamenin okunmasına son verildi. Sanıklar ve müdafilerinin taleplerinin alınmasına geçildi. Sanık Hasan Atilla Uğur söz istedi verildi : Sayın başkan değerli üyeler, talebime,talebimi arz etmeden önce bir durum tespiti yapmak istiyorum. Zatıaliniz çok kritik zamanlarda Diyarbakır da görev yaptınız zor zamanlarda, benim söyleyeceklerimi çok daha iyi çok daha net anlayacağınızdan eminim. Ben 30 yıl Türk Silahlı Kuvvetlerine hizmet ettim. Bu süre içerisinde ağırlıklı olarak PKK terör örgütü başta olmak üzere Hizbullah ve DHKPC terör örgütleriyle Allah nasip etti. En son olarak da Abdullah Öcal ın sorgulanması bana nasip oldu. 19 Ekim 2009 günü Habur da üzerlerine peşmerge kıyafeti giymiş terör elbisesi kıyafetiyle bir takım insanlar geldiler büyük bir coşkuyla karşılandılar. Sayın başkan malumunuz şöyle bir durum vardır. Bugüne kadar güneydoğuda verdiğimiz şehitler verdiğimiz gazilerle ilgili öldürülen vatandaşlarımızla ilgili hukuki anlamda olay faili meçhuller zinciridir. Yani askerimizi polisimizi savcımızı hakimimizi şehit eden mermi bilinmemekte silah bilinmemekte onu vuran teröristin kodu dahil %90 ı bilinmemektedir. Bu bir faili meçhul hadisedir. Hainler Habur sınır kapısından geldiklerinde büyük bir coşkuyla karşılanmıştır devletimizde buna izin vermiştir. Şehit analarının şehit babalarının yüreklerine hançer sokarcasına orada çeşitli zılgıtlar atılarak, çeşitli sloganlar atılarak bebek katilinin posterleri açılarak paçavraları açılarak karşılanmıştır. Bu da yetmemiştir Cumhuriyetimizin savcısı oraya görevlendirilmiş gitmiş 29 kişiyi hemen hemen akabinde Türk milleti adına karar vermesi gereken ve Türk milleti adına karar veren mahkememizin yargıcı lütfen sayın demeyin lütfen şunu yapmayın diyerek 5 kişiyi aynı gün serbest bırakmıştır. Sayın başkan, olmayan savaşın barışı olmaz. Ortada üniter Türkiye Cumhuriyeti ve onu yıkmaya ve parçalamaya çalışan PKK terör örgütü vardır. Bu cazgırlıkları şovları hiç kimseyi üzmesin ve yanıltmasın. Güneydoğu da yaşayan Kürt kökenli insanlarımızın %90 ı sizlerde çok iyi biliyorsunuz terör örgütünden lanet etmektedirler. Ve bizim beklediğimiz hepimizin beklediği herkesin beklediği, şehit analarında beklediği şudur, failler yakalansın failler sizlerin huzuruna çıkarılsın ve bağımsız Türk mahkemeleri huzurunda yargılansınlar. Gelenlerin hepsi örgütte çaycılık ya da börekçilik yapmamıştır. Gelenler ben eyleme katılmadım dedikleri zaman bu itibar görmekte, ayrıca ben PKK örgütü üyesiyim, önderliğin talimatıyla buraya geldim demekte, diyorlar. Ve dedikten sonra da maalesef serbest bırakılıyorlar. Bebek katili Apo yu sorgulayan ben, hayatını bu mücadeleye atamış olan ben teröristlik suçlamasıyla şuanda burda 2

ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:10 Sayfa:3 yargılanıyorum. Hepinizin huzurunda şunu çok net olarak söylüyorum. Herkesin bunu duymasını istiyorum özellikle yüce mahkemenin huzurunda söylemek istiyorum. Eğer bu hainlerle birlikte bir iyileştirme yapılacaksa bu hainlerle birlikte bir düzenleme yapılacaksa onlarla beraber aynı düzenlemeden yararlanmayı şerefsizlik addediyorum. Şimdiden bunu da sizlere arz ediyorum teşekkür ederim. Sanık Fahri Kepek söz istedi verildi : Sayın başkanım, beni sayın savcılar silahlı terör örgütüne üye olmak ile suçluyor. Bir terörist dünyanın hiçbir ülkesinde polisi arayıp ben şu adresteyim,bir sorun varsa bizzat ben polis karakoluna gelip ifade vereyim diye konuşabilir mi? Sayın başkanım, kandilden ve mahmur kampından gelen 34 tane PKK militanı,155 polisi veya 156 jandarmayı arayıp biz teslim olmaya geliyoruz diyebilmiş midir? Sayın başkanım, gelen PKK lılar 221.maddeden yararlanmak istemediği halde Habur sınır kapısına seyyar çadır kuran mahkeme, bizim seçilmiş hakim ve savcılar 221.maddeden etkin pişmanlıktan salıverdiler serbest bıraktılar. Adalet bu mudur? 30 yıldır Türkiye Cumhuriyetinin başına musallat olan PKK militanı PKK terör örgütü mensubu kişiler derhal serbest bırakılıyor. Ben ise terör örgütüne üye olmak ile suçlanıyorum. Terör örgütüne sözde Ergenekon terör örgütüne üye olmak ile tutuklu bulunuyorum. Bu da adalet ve hakkaniyet kurallarına aykırıdır. Kuvvetli suç şüphesiyle suçlanıyorum. Şüphenin ne olduğunu dahi bilmiyorum. Sayın başkanım ben 2008 12. ayda 155 polis merkezini arayarak ev adresimi ve kimlik bilgilerimi verdim. Bu adrese gündüz bir komiser ile 2 tane polis gelip komşulardan beni soruyor diye söyledim. Bir sorun varsa bizzat polise ben gidip ifade vermek istedim. Telefona bakan polis bana eve gelen komiserin adını söyledi. Eve ve komşulara bir not bırakmadığından komiserin adını bilmiyorum diye söyledim. Telefondaki polis memuru bana biz aramıyoruz sizinle ilgili bir kayıt yok dedi. Ve ben bulunduğum Argıncık polis karakolu telefonunu istedim ve aldım. Argıncık polis karakolu telefon numarasından aradım ve durumu bildirdim. Kimlik bilgimi ev adresimi söyledim eve bir polis komiser ile 2 tane polis memuru geliyor beni arayıp soruyorlarmış diye söyledim. Onlar da bilgisayara girdi kayıtlarına baktı. Biz aramıyoruz dedi. Sayın başkanım, benim evime bir komiserle iki tane polis geliyordu komşulara işte beni soruyorlardı gündüz evime 3- defa polisler geldi. Ben veya eşim çalıştığı için gündüz evde kimse yoktu. Ben tutuklanmadan 1-1,5 aydır takip ediliyordum. Polisler eve gündüz gelip beni soruyorlar gece gelen yok. Çalıştığım iş yerine de gelen arayan ve soran yoktu. Sayın başkanım, bir kez de kayın babamın ev telefonunu aradılar aramışlar, arayan kişi kendini tanıtmamış bu arayanlar paranoyaklık yapıyordu. Sayın başkanım, yine 2008 12.ayın ilk haftasında gece saat 22 de yani saat 10 da çarşıdan eve yürüyerek geliyordum. Devriye gezen tek bir tane polis memuruyla karşılaştım. Bana nereden gelip nereye gittiğimi sordu. Ben durumu bildirdim kimliğimi istedi verdim. Polis telsizinden merkezi aradı kimlik bilgilerimi bildirdi bu arada bana aranıyor musun diye sordu. Ben bilmiyorum dedim. Ve merkezi arayıp bildirdikten sonra bana aranmıyormuşsun dedi ve gönderdi. Sayın başkanım, bir terör örgütüne ben terör örgütüne üye olsam bizzat böyle telefonda polis ile ve yüz yüze konuşabilir miyim? Bir sorun olsaydı bende o zaman tutuklamaları gerekirdi. Bu yaptığım telefon konuşmaları Kayseri 155 polis kayıtlarında ve Kayseri Argıncık polis karakolu kayıtlarında mevcuttur. Kayseri Argıncık polis karakolu telefon numarası el konulan cep telefonumda mevcut, sayın başkanım, araştırabilirsiniz ve sorabilirsiniz sayın başkanım, sabit ikametgah adresiyim kaçma ihtimalim yoktur hakkımda bütün deliller toplanmıştır ve muhafaza altına alınmıştır. Boşanmış olmam nedeniyle ben ve üç kızım çok zor durumdayız. Kızımın 2 tanesi ilköğretim okuluna gitmektedir. Ben tutuklu bulunduğum zamanda hiç kimseyle görüşmedim. Görüşemiyorum yukarıda yaptığım açıklamalarda dikkate alınarak bihakkın ya da en sıkı adli kontrol tedbirleri uygulanarak tahliyeme karar verilmesini saygılarımla arz ederim teşekkür ederim. Sanık Mehmet Koral söz istedi verildi : Efendim yaklaşık 10 aydır tutuklu bulunuyoruz üzerimize atılı bu suçtan dolayı bütün delille toplanmıştır. Burada delillerin karartılması gibi bir şey söz konusu değildir. Tutuksuz yargılanmak üzere adli kontrolle tahliyemi talep ediyorum. 3

ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:10 Sayfa:4 Sanık Mustafa Levent Göktaş söz istedi verildi : Sayın başkanım sayın üyeler sayın Cumhuriyet savcıları, başkanım 18.9.2009 tarihinde avukatlık büromuzda çıkan bir DVD ile ilgili bilirkişi incelemesi talep etmiştik. Bu talebimiz sayın mahkemenizce kabul edilmişti. Daha sonra bir 25 inde 25 Ekimde düzeltiyorum 25 Eylülde bir dilekçe daha verdik eğer sayın mahkemece uygun görülürse naip hakimin DVD yi inceleme ve değerlendirmesi bittikten sonra, DVD nin bilirkişiye gönderilmesi aşamasında bilirkişiye bir takım soruların daha sorulması konusunda bir talepte bulunmuştuk 25 Eylülde, sayın başkanımız Hasan Hüseyin Özese idi o zaman. Kendisi savcılık mütalaasını alıp ondan sonra buna cevap vereceğiz diye bildirmişlerdi. Bu konuyu tekrar ediyorum bu dilekçemizi tekrar ediyoruz. Bunun kabulünü ve bu konuda karar verilmesini talep ediyorum. İkinci olarak 12 Ekim 2009 tarihinde vermiş olduğumuz bir dilekçemizde şüpheli Levent Bektaş var şu anda benimle birlikte Silivri cezaevinde tutuklu bulunan, benim telefonlarım telefon numaram Aralık 2008 tarihinde gözetim altına alındığım 7 ocak 2009 tarihine kadar mahkeme kararıyla TİB tarafından dinlenmiştir. Benim telefonumla Levent Bektaş ın şüpheli Levent Bektaş ın telefonları arasındaki yapılan görüşmenin TİB den istenmesine karar verilmesini talep ediyorum. Bununla ilgili dilekçemi de vermiştim sayın başkanım 12 Ekimde yine 12 Ekimde bir dilekçe daha vermiştim, Silivri 5 nolu cezaevine bir yazı yazılmasını Levent Bektaş ın benim tutuklu bulunduğum dönem içerisinde Silivri cezaevine 5 nolu cezaevine gelip gelmediğinin benimle görüşme yapıp yapmadığının tespiti için, çünkü iddianamede Levent Bektaş ın Silivri cezaevine gelerek benden talimat aldığı yazılmaktadır, bunun açığa kavuşması için buraya da bir talimat yazılarak sorulmasını talep ediyorum. Yine 12 Ekimde vermiş olduğumuz dilekçede İstanbul emniyet müdürlüğüne gelen bir ihbarda, Mahkeme Başkanı : Efendim o dilekçeleriniz işleme kondu okundu. Onların dışında Sanık Mustafa Levent Göktaş: Kondu hayır onunla ilgili bilgi verilmedi sayın başkanım o yüzden. Mahkeme Başkanı : Daha yeni verdiniz onları bilgi verilecek zaten size tabi yani onları bir onlara yani karar verilmedi onun dışında başka bir talebiniz varsa, Sanık Mustafa Levent Göktaş : Tamam o zaman ben, tamam başkanım o zaman 19 hayır 19 adet 15 adet dilekçem var onlarla ilgili tekrar ediyorum o dilekçelerimi. Mahkeme Başkanı : Evet evet evet onları tekrar, onun dışında başka bir, Sanık Mustafa Levent Göktaş : Onun dışında hayır başka bir şey yok tamam. Sanık Kemal Aydın söz istedi verildi : Saygıdeğer başkan Cumhuriyetin yüce mahkemesi, bu iddianamede yazılanlar akıllara ziyan, bundan daha beteri de mahkemenin hukukla alakası olmayan bu metni iddianame olarak kabul buyurmasıdır. Eğer bu iddianameyi okuyarak kabul ettiyseniz hukukta bunun adı suça ortak olmaktır. Yüce mahkemenin böyle bir suça bilerek ortak olabileceğini ihtimal vermiyorum. Eğer öyleyse yargılama makamında oturmanız hukuk adına cinayettir. Hukukun katledilmesidir. Hukukun hukuk adamları tarafından katledilmesi insanlığın cinayete kurban edilmesi demektir. İnsanlık ve hukuk adına bu düşüncelerimde yanılmak istiyorum. Şimdilerde öğreniyoruz ki belge diye tanzim edilen evraklarda sahtekarlık ürünüymüş. Bizlerde bu sahtekarlık ürünü belgelere bağlı olarak yargılanıyoruz. Elbette ki bunları dile getirmenin yerinin sanık kürsüsü olduğunu biliyorum. Onun içinde konuşmamaya özen göstererek sanık kürsüsüne ulaşabilmek için zamanı kısaltmaya çalışıyorum. Yoksa konuşma benim için benim için Allah beni bunun için yarattı. Ancak sanık kürsüsüne ulaşmanın da pek mümkün olamayacağı da görülmektedir. İddianame adındaki iftiranameyi kabulünüzün üzerinden neredeyse 8 ay geçmiş olmasına rağmen daha okunmasını tamamlamadınız. Takip etmekte olduğunuz yolun hukuk değerleriyle alakası yoktur. Bu yaşadıklarımız ister istemez yüce mahkemenin kontrol altında olduğu düşüncelerini çağrıştırmaktadır. Sahte imzalı belgelerin varlığına muttali olduğunuzda yapmanız gerekli işlem bu davanın düşürülmesine karar vermek olmalıydı. Bu doğru kararı alabilseydiniz bu hukuk skandalı ortadan kalkmış olur, emperyalist tertibe bağlı olarak esaret zinciri vurulmak istenen 4

ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:10 Sayfa:5 Türkiye Cumhuriyeti devleti de bu alçak tertipten kurtulmuş olurdu. 60 yaşındayım, babam 54 yaşında ebedi önder Mustafa Kemal Atatürk 57 yaşında alemlere rahmet ve peygamber olarak Hz. Muhammet 63 yaşında bu dünyadan göçtüler. Babamdan 6 yaş ebedi önderden 3 yaş daha fazla yaşamış bulunuyorum. İnsanlığın peygamberine yetişmeye de sadece 3 yaşım kaldı. Böyle olduğu için de sanık kürsüsüne yetişememe endişesi yaşıyordum. Aklımı çok iyi kullanan bir adamım ve geçen ömrümü hiç boşa harcamadım. Bundan önceki duruşmalardan birinde burada niçin bulunduğumu birkaç cümleyle yüce mahkemenize arz etmiştim. Türkiye Cumhuriyeti devletiyle Amerika birleşik devletleri diplomatik ilişkilerinde ilk defa olmak üzere ABD nin bir büyük elçisi görev süresi dolmadan Türkiye den ayrılmak mecburiyetinde kalmıştır. Söz konusu büyükelçinin adı Erik Hedılmın dır. Türkiye den ayrıldıktan sonra da ABD derin devletinin kalbi beyni ve canı olan pentagon da milli savunma bakan yardımcısı olarak yeni görevine devam etmektedir. ABD deki yönetimlerde değişiklikler şeklidir ve dünya kamuoyunu uyutmak ve aldatmak içindir. Aldatmak maksatlıdır. ABD de esas yönetenler ilke ve yönetim anlayışları asla değişmez değiştirilemez. Değiştirilmesine de asla izin verilmez. ABD de demokrasi alglosaksonlar ve Yahudiler içindir. ABD derin devleti bu zümrelere ait kişiler tarafından yönetilir. ABD derin devleti bu yönetim anlayışından asla da ödün vermemektedir. Zira bu ilkelerden vazgeçildiğinde ABD diye bir devletin olamayacağını çok iyi bilmektedirler. ABD nin devamlı savaş politikası da ABD yi yaşatma stratejisi dir. 20 yıl savaşsız geçirmek demek ABD nin sonu demektir. ABD derin devletinde yönetici olmak isteğe bağlı değildir. Derin devletin seçimine bağlıdır. Onu da esası onun da esası öncesinde arz ettim. Ya Yahudi ya da Anglosankson kökenli olacaksınız. Böyle olduğu içindir ki ABD de yönetenler hep aynıdır. Dahası aynı tornadan çıkmış gibidirler. ABD de başkan da dahil yönetimler temsilidir. ABD yi pentagon yönetir. Türkiye de Türk Silahlı Kuvvetlerine, tankıyla, topuyla, tüfeğiyle, ağzıyla, diliyle, kalemiyle saldıranlar Türk Silahlı Kuvvetlerinin Türkiye Cumhuriyeti devleti için düşüncelerini hatta varlığını demokrasi dışı bulanlar ne hazindir ki, genelkurmay tarafından yönetilen ABD yi bize demokrasi de örnek olarak göstermektedirler. Arz ettiğim bilgilerden haberdar olanlar ABD nin Pentagon tarafından yönetildiğini bilmektedirler. Pentagon da ABD genelkurmayı ve savunma bakanlığından oluşmaktadır. Başkan da dahil tüm yetkililer Pentagondan verilen kararları uygulamakla mükelleftirler. ABD nin Türkiye büyükelçiliği de yapmış olan Erik Hedılmın diplomat olarak bulunduğu tüm ülkeleri karıştırmış bir şahsiyettir. Türkçemizi ana dili gibi de konuşmaktadır. Bu diplomat Yahudi dinine de mensuptur. Unutmayınız ki Yahudi dinine mensup herkes Siyonizm ideolojisinin şartsız savunucusudur. Allah Türk milletine de böyle meziyetli adam gibi diplomatlar nasip etsin. Böyle yetenekli diplomatlar küçükleri bile büyük yapmakta büyükleri de daha yükseklere taşımaktadırlar. Böyle bir diplomat olan Erik Hedılmının görev süresi dolmadan Türkiye den ayrılmasında benim de katkılarım bulunmaktadır. Bu gerçekten büyük diplomat Türkiye den ayrılırken benimle hesaplaşacağını söyleyerek ülkem Türkiye yi terk etmiştir. 5 Kasım 2007 de ABD başkanının eş başkanı RTE den Recep Tayip Erdoğan dan benimle ilgili talebi bu nedenledir. Büyük Orta Doğu Projesi eş başkanı da işbirlikçi ortaklarıyla birlikte şekil A da görüldüğü üzere gereğini yerine getirmiş bulunmaktadır. Onun için yüce mahkemenin huzurundayım. Hakkımda iki kez ağırlaştırılmış müebbet cezalık suç isnatlarından biri olarak gösterilen büyük devletlerle Türkiye nin menfaatlerini engellemek saçmalıları Cumhuriyet savcılarının ifadeleri değildir ve de olamaz. Bu ifadelerin soruşturmamı biz zati yürüten sayın savcının kanaatleri olduğunu da zannetmiyorum. Bu saçmalıklar Büyük Orta Doğu Projesi planlayıcılarının istekleridir. Biliyoruz ki Cumhuriyet savcılıkları ve savcıları eş başkan RTE nin AKP sini koruma kollama yaşatma kurumu ve görevlileri değildir. Ancak ne hazindir ki, öyle olduğunu hem görüyor hem de yaşıyoruz. Ne yüce mahkemeniz ne de Beşiktaş adliyesindeki diğer mahkemeler ne de savcılar eş başkan RT ve onun AKP sini kurtaramazsınız. Buna gücünüz yetmez. Yüce mahkemeden talebim mahkemenizi bu ihanete taraf olmaktan kurtarınız. Özellikle dikkatinize sunmak istiyorum Türkiye Cumhuriyeti devletine ve Türk milletine 5

ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:10 Sayfa:6 yönelik tüm ihanet projeleri bu tertibin gölgesinde yürütülmektedir. Türkiye Cumhuriyeti devletini yıkım projesi olan bu emperyalist tertipteki en büyük rol İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine verilmiş bulunmaktadır. Yıkım ihanetlerinde yüce mahkeme kalkan olarak kullanılmaktadır. Bu ihanetlerin devamını istemiyorsanız bu büyük oyunu yüce mahkeme nezdinde oynanmasına fırsat vermeyiniz. Türkiye Cumhuriyeti devletini ve Türk milletini yıkma projelerinde görev alan işbirlikçiler ezeli ve ebedi düşmanlarımızın emperyalist planları olan büyük Ortadoğu Projesinin emrinde olarak faaliyet gösteren AKP nin bakan ve milletvekili unvanlı işbirlikçileri bana ve benim durumumda olan Türk milletinin satılık olmayan asaletli evlatlarına çete diyebilmektedirler. Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve Türk milletinin yıkım projelerinde görev alan işbirlikçilerin satılık düşüncelerini yüce Türk milleti Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Türk milleti aleyhine yıkım faaliyetlerinin nasıl yürütüldüğünü eş başkan RTE ve Mehmet Ali Talat arasındaki telefon konuşmasında görmüş bulunmaktadır. Bizim suç delili olarak iddianameye koyulan telefon konuşmalarımızda kutsal vatanı ve Türk milletini satmak yok. Bana çete diyenlerin vatana nasıl ihanet ettiklerinin belgesini Türk milleti bu konuşmayla görmüş bulunmaktadır. Mutluluk veren bir başka husus ta başbakan da olsa demek ki, istenildiğinde herkes dinlenile biliyormuş. Afişe olan bu konuşma RTE nin kayıtlı başka konuşmalarının da olduğunu çağrıştırmaktadır. Yüce Allahtan devamını diliyorum. Bu emperyalist tertibe bağlı olarak beni, talimatla rehin alan sayın yargıç yüce mahkeme heyetinde üye olarak bulunmaktadır. Rehinelik hukuk dışılıktır ve ahlaki değildir. rehineliğime son veriniz, bu durumun devamına izin verdiğiniz sürece adaletten hukuktan bağımsız yargıdan yargılamadan asla söz edilemez. Bağımsız yargı adına bu güvensizliği bu olumsuz düşünceyi Türk milletinin düşünce dünyasında bu yüce mahkeme yaratmış bulunmaktadır. Böyle olmasaydı emperyalist plan Büyük Ortadoğu Projesinin eş başkanı başbakan Recep Tayip Erdoğan ben bu davanın savcısıyım yargıyla da işbirliği içindeyiz talihsiz beyanında bulunduğu gün bu davanın hakimleri de savcıları da derhal cüppelerinizi çıkararak meslek yüceliğine hukuka Türk milletine Türkiye Cumhuriyeti devletine sevdiklerinize ve sevenlerinize karşı görevlerinizi yerine getirmiş olmalıydınız. Türk milletinin hak ettiği laik olduğu bu yüceliği göstermediniz. Hem kendinize hem de Türk milletine yazık ettiniz. Şimdi ise nedenine ortak olduğunuz bu rezaleti ve felaketi ortadan kaldırma görevi yine yüce mahkemenizindir. Ülkemizde son günlerde yaşananlar yüce mahkeme için mesnet ve örnek olacak niteliktedir. Türkiye Cumhuriyet devletine ve Türk milletine savaş açmış etnik azınlık bölücü terör örgütünün eli kanlı teröristlerine reva görülenleri bir an gözünüzün önüne getiriniz. Allah la vicdanlarınız arasındakileri çıkarınız. Korkmayınız baskı altında kalmadan adaletin adalet duygusunu ve vicdanınızın sesini dinleyerek tüm tutukluların tahliyesine karar veriniz. Vatansever bir kararla hem Türkiye nin hem de Türk milletinin önünü açınız. Büyük Türk tarihinin şerefli sayfalarında böylece yer alınız. Ecdadınız sizi daima bu tarihi kararınızla yad etsin. Yüce Allaha yemin ederim ki, bu talebim tutukluluk halimin ortadan kalkması için değildir. Bu talebimin Türkiye Cumhuriyet devleti ve Türk milleti için ne anlama geldiğini biliyor olmamdandır. Bunun böyle olduğunu yüce heyetinizde uzak olmayan bir zamanda mutlaka görecektir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin yüce mahkemesini saygıyla selamlıyorum arz ederim. Mahkeme Başkanı : Rahatladın mı? Sahaya da geldin, bak orda da söyledin bunları başka söyleyeceğin bir şey var mı? Sanık Kemal Aydın : Şimdilik yok. Mahkeme Başkanı : Buyurun, buyurun oturun Salonda söz almadan konuşmalar var anlaşılamadı. Mahkeme Başkanı : Onları alalım yazılı değil mi, vermeyecek misiniz onları? Salonda söz almadan konuşmalar var anlaşılamadı. Mahkeme Başkanı : Efendim oturur musunuz siz lütfen, lütfen oturur musunuz? Söylediğim şeyin sizinle ilgisi yok. sizinle ilgisi yok efendim buyurun oturun. Sizinle sizinle ilgisi yok buyurun. 6

ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:10 Sayfa:7 Sanık Durmuş Ali Özoğlu söz almadan konuştu, anlaşılamadı. Mahkeme Başkanı : Kimseye baskı yok buyurun, var mı buyurun Sanık Durmuş Ali Özoğlu söz almadan bağırarak konuştu, anlaşılmadı. Mahkeme Başkanı : Lütfen, lütfen, lütfen oturduğunuz yerde konuşmayın. Oturduğunuz yerde konuşmayın lütfen Sanık Ali Özoğlu söz almadan konuştu: Ayağa kalkmadan neden rahatsız oldunuz ki, siz niye rahatsız oldunuz biz rahat, biz rahatladık Siz niye rahatsız oldunuz. Niye rahatsız oldunuz, PKK lılara yapamıyorsunuz bunu. Mahkeme Başkanı : Buyurun efendim oturun lütfen, lütfen efendim lütfen, lütfen oturun yerinize lütfen oturun yerinize oturun. Çıkarın dışarıya, çıkarın, dışarıya çıkarın dışarıya, bunu çıkarın, dışarıya ismi ne onun? Çıkın dışarıya, bağırarak bağırarak laf ediyorsunuz. Sanık Ali Özoğlu: Ne demek bağırarak, ( 2-3 kelime anlaşamıyor) Mahkeme Başkanı : Bağırın, çıkın dışarıya, dışarıya çıkın, dışarıya çıkın. Ali Özoğlu Sanık Ali Özoğlu: Orospu çocukları konuşuyor orda. Mahkeme Başkanı : Sanık Ali Özoğlu dışarı çıkarken orospu çocukları bağırıyor orda diye bağırarak dışarıya çıktı. Sanık Emcet Olcaytu söz istedi verildi : Benim söz alma nedenim öncelikle mahkemenizin adil yargılanma ilkelerine neden ısrarla bu kadar aykırı davrandığını sormak buna bağlı taleplerimi açıklamak. İkinci olarak da savunma haklarımızın da iddianamenin kabulünden bu yana neden ısrarla kısıtlandığını sormak buna bağlı taleplerimi açıklamak. Bu cümleden olmak üzere öncelikle avukatımın yazılı olarak hazırladığı ve huzurda bulunamadığı için benim mahkemenize takdim edeceğim dilekçesiyle ilgili birkaç cümlelik açıklama yapacağım. Sonra kendi taleplerime geçeceğim. Avukatımın yazılı olarak hazırladığı dilekçede özetle altı ayrı tarihte yazılı olarak mahkemenizden savunma delillerimizin toplanması savunma haklarımızın kullanılmasının sağlanması ve bu şekilde en azından adil yargılanma ilkelerin görünüşte de olsa uyulduğunun mahkemece gösterilmesini sağlayacak taleplerdi. 20 Temmuz 2009 tarihli yazılı talebimiz bununla ilgili içerik vereceğim yazılı dilekçede özetle aktarılıyor. 3 Ağustos 2009 tarihli yine avukatımın yazılı talebi, 6 Ağustos 2009 tarihli yine avukatımın yazılı olarak mahkemenize sunduğu yazılı dilekçesi, 31 Ağustos 2009 tarihli yine yazılı olarak mahkemenize sunulan dilekçe, 14 Eylül 2009 tarihli yine yazılı olarak mahkemenize sunulan dilekçe ve 18 eylül 2009 tarihli yine yazılı olarak mahkemenize sunulan dilekçelerle çeşitli taleplerimizi heyetinize ilettik. Bunların hepsi de savunma haklarımızı kullanabilmemiz özellikle CMK 177.madde olması lazım savunma delillerimizin toplanmasının iddianamenin kabulü ile birlikte başlayacağına dair hüküm bu hükümler dairesinde heyetinize avukatımın verdiği yazılı dilekçelerle ilgili karara bağlanmayan hususları önce kayda geçmesini isteyerek bu dilekçeyi size sunuyorum iki sayfalık dilekçeyi. Ben o dilekçenin dışında kalan kendi, Mahkeme Başkanı : Efendim bu dilekçede bu dilekçede belirttiğiniz hususlar açıklandı ancak o konuda karar verilmedi diyorsunuz değil mi yanlış anlamadıysam? Sanık Emcet Olcaytu : Yazılı olarak talepte bulundum ama mahkeme Mahkeme Başkanı : Talepte bulundunuz karar verilmedi bu konuda yani olumlu olumsuz bir karar verilmedi. Sanık Emcet Olcaytu : Mahkeme bir kısmı için karar vermedi. Bir kısmı için verdiği kararın gereğini yerine getirmedi. Bir kısmı için de savcılığın sizin mahkemenizin ara kararına rağmen karardan rücu edilmesini talep etmeden ilave mütalaasıyla mahkemenin bize bildirmeden ara kararını görmezden gelmesiyle ilgilidir. Şöyle kısaca açıklayayım ya bunların sebebini anlamaya çalışırken altı ayrı yazılı dilekçe verdik ben burada çeşitli tarihlerde sözlü olarak taleplerimi açıklamaya çalıştım Türkçe konuştum anlaşıldığımı zannediyordum. Biz buna şaşırmış vaziyette bunu anlamaya çalışırken heyetinizin 22 Ekim 2009 tarihli duruşmada yine bu salonda görülen 2008/209 esas kayıtlı davanın duruşmasında bir avukata eleştirilerine cevaben 7

ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:10 Sayfa:8 merak etmeyin hukuku bizde en az sizin kadar iyi biliyoruz dediğinizi okudum. Gazete haberinde, bunu okuyunca biraz doğrusu ferahladım diyeyim. Şimdi taleplerimi ileteceğim. Hukuku bilmenin nasıl bir sonuç doğurduğunu birlikte burada değerlendireceğiz. Gerçekten Mahkeme Başkanı : Emcet bey onda yazılı mı verecek misiniz bize? Sanık Emcet Olcaytu: Efendim, Hayır yazılı değil. Yazılı olan avukatımın şimdi takdim ettiğim dilekçesi. Gerçekten hukuku sizin kadar biliyoruz lafı, o davanın 117. duruşması zannediyorum. Tabloya dışardan bakan birisi olarak şu yöne dikkat çekmekte yarar görüyorum. 117 duruşma yapılmış mahkeme o duruşmada savunmalara böyle bir açıklama yapmak ihtiyacı duymuş. Bunun nasıl bir değerlendirmeye dayanak olacağını herkesin takdirine bırakıyorum. Ama yinede dediğim gibi bununla kendimizi biraz ferahlatmış olacağız. Şimdi sorularıma geçeceğim, başlangıçta şunu da söyleyim benim burada soracağım sorular gerçekten yasayı elimize aldığımız zaman cevabı zor bulunacak sorular değil. Mesela şöyle bir soru sormayacağım ben heyetinize özel yetkili savcılar ve yargıçlar PKK lı teröristlerin huzurunda kaç saatte çıkarılır? Bunun cevabı yok hakikaten usul yasasında tam tersi var. Sanıklar hakimlerin önüne kaç saatte çıkarılır diye bir hüküm var bunu sorsam cevabı kolay ama geçen hafta bütün Türkiye nin tanık olduğu olayın cevabını ben sizden istemeyeceğim. O kadar zor şeyler sormayacağım. Öncelikle size hatırlatmak istediğim şudur. 20 Temmuz günlü duruşmadan itibaren ben burada 10 defa şunu sordum, şu duruşmada yapılan ses ve görüntü kayıtları savunmadan gizli midir? Bu konuda bizi aydınlatın dedim. Siz verdiğiniz ara kararlarında CMK 183.maddeyi hatırlatarak dediniz ki bize duruşmada ses ve görüntü kaydı alınması CMK ile yasaklanmıştır bu nedenle talebin reddine. Daha sonraki celse kalktım tekrar anlatmaya çalıştım. Ben size bir kamera getirip burayı çekmek istiyorum bana izin verir misiniz demiyorum. Bu kayıtlar savunmadan gizli midir değil midir? Bu sorunun cevabını alamadım. Hukuku bizim kadar bizden daha iyi bilmeniz zaten asılda bizim kadar bildiğinize göre bu sorunun da cevabını her halde bana vereceksiniz. İkinci bir konu, yine 20 Temmuz tarihli duruşmada dizi pusulalarının Ceza Muhakemeleri kanununun ruhuna uygun hazırlanmadığını 500 sayfalık klasörlerin bir cümleyle özetlenerek mahkemeye bu klasörlerin tevdi edildiğini bizim tutukluluk şartlarında bunu ancak haftada 3 saat bilgisayara çıkarak incelememizin mümkün olmadığını 250 klasörün bu şekilde nasıl inceleneceğini sordum ve vicdanınıza hitap ettim dizi pusulalarını lütfen anlaşılır halde yasanın ruhuna uygun halde düzenletin ve bize verin dedim. O gün heyetiniz bu talebimizi kabul etti. Aradan 40 gün geçti bu dizi pusulalarıyla ilgili hiçbir gelişme olmadı. Ben yeniden talepte bulundum. Bunu da hatırlattım heyete 40 gün geçtiği halde dizi pusulaları ne oldu diye sordum talepte bulundum yeniden. O gün çok ilginç bir şey oldu savcılar mütalaalarında dediler ki, sanık Emcet Olcaytu nun dizi pusulalarıyla ilgili talebinin reddine karar verilmesini mütalaa ediyoruz dediler. Oysa siz daha önceki celse bu dizi pusulalarının düzenlenerek bizlere verilmesine karar vermiştiniz. Ama nasıl olduysa savcılar daha sonraki mütalaalarında bu talebin reddini isteyebildiler. Daha önceki karardan rücu etmenizi istemeden hem de böyle bir talepte bulunabildiler hala dizi pusulaları yok. bunun üzerine bir gelişme daha oldu. Biz mevcut 248 klasörün dizi pusulalarının düzenlenmesini beklerken savcılık mahkemenize 29 klasör daha tevdi etti. O klasörlerle ilgili avukatımız aracılığıyla dijital ortamda onu aldık gittik o kısıtlı süremizde bilgisayara taktık bir baktık onların birer cümlelikte dizi pusulası yok. 29 tane klasörü mahkemeye sevk etmiş savcılık bu defa hiç dizi pusulası yazmamış. Tabi bu hukuku bizde sizin kadar iyi biliyoruz lafı savcılıktan sadır olmadığı için onları bu yönde eleştirmiyorum. Hukuk bilmeme hakları vardır. Uygulamalarında da bunu görüyoruz zaten ama mahkemeniz böyle bir açıklama yaptığı için bunu burada dile getiriyorum. 29 klasörün o dizi pusulası bir cümlelik bile dizi pusulası olmayan yani, bilgisayara taktığınız zaman hangi klasör kimle ilgilidir klasör adından bile anlaşılamayan o klasörlerin üst yazılarına baktığımızda bir kere daha çarpıldık. Hakkımızda 8 Martta düzenlenen iddianame mahkemenize tevdi ediliyor haziran ayının 26 sında bu klasörlerin 20 ye yakını mahkemenize gönderiliyor. Sizin havalenizle 8

ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:10 Sayfa:9 dosyaya havale ediliyor. Biz bundan da 16 Eylül e kadar haberdar olmuyoruz. Bu nasıl bir şey bu hangi hukuk? Biz bu hukuku hakikaten iyi bilmiyoruz. Sizin bildiğiniz hukukun da ne olduğunu anlamaya çalışıyoruz. Burada ortak bilgimiz şuradan kaynaklanmıyor mu? Türkiye nin hukuk mevzuatından kaynaklanmıyor mu? Siz nasıl olurda 26 haziranda davanın açılmasından sonra savcılıkça yasaya usule aykırı olarak mahkemeye gönderilen klasörlerden bizi haberdar etmezsiniz. 16 eylülle 26 haziran arasında niçin bunlar bizden gizlendi? Savcılık zaten usulsüz bir soruşturma yapmaya alıştı. Alışkanlık kötü bir şey ama mahkemenizde bunu doğrusu hiç mi hiç eleştirmiyor. O iyi bilinen hukukun neresindedir bunun yeri bunu bilemiyoruz bunu eleştirdim ben iki celse önce, hatırlayacak sizin yokluğunuzda sayın Özese heyet başkanıydı. Ben o klasörlerin dosyaya dahil edildiğine ilişkin yazının 16 eylül tarihli duruşmada okunması üzerine birazda zorla söz aldım çünkü söz de verilmiyor. Okunan belgeye karşı burda sanıkların avukatların ne diyeceği sorulur. Bizim bildiğimiz hukuk bu, sizin bildiğiniz hukukunda bu olması lazım. Ben o gün sayın Özese hatırlar, arka sıralardaydım onun okunduğunu duyunca ısrarla söz aldım dedim ki, bu görevin en azından ihmalidir. Eylül ayında 29 tane delil klasörünü savcı buraya nasıl koyar? İşte şimdi duruşmada siz okudunuz buda tutanağa geçti ben suç duyurusunda bulunulmasını talep ediyorum dedim. Mahkeme suç duyurusunda bulunmak zorunda mı? Değil. Ama şunun zorunda, benim talebim hakkında bir karar vermek zorunda. 16 Eylül tarihli duruşmada ben bu talepte bulundum. Kaç duruşma yaptık ondan sonra? 2,3,4 her neyse o gün karar verilmedi. Peki, bir celse sonra niçin verilmedi. Açıkça talepte bulunuyorum ben. O iyi bilinen hukuk bunun neresinde acaba? Bunu da mahkeme hala meskut geçiyor. Tutanakların okunmadığına zaten kaniiyim ben siz dün duruşmaya başlarken geçmiş tutanakları okuduğunuzu söylediniz. Ama bunu okuduğunuzu gösteren bir hareket olmalıydı, hiç olmazsa. Devam ediyorum, 12 Ekim tarihli duruşmada burada sanıklar ve avukatlarımız reddi hakim talebinde bulundular heyetiniz hakkında red talebinde bulundular. Savcılık kendisine sıra geldiğinde mütalaasında bizleri şaşırtan bir hukuk mantığı sergileyerek talebimizin reddini istedi. Dedi ki, tutanaklar okuduysanız görmüş olmanız lazım. Savcıların, yargıçları etkilemek için iftar yemeğinde buluşmaya ihtiyaçları yoktur dedi. Bunu 12 Ekim tarihli duruşmada red talebinin neye dayandığını açıklamıyorum biliniyor zaten o iftar yemeğiyle ilgili fotoğraflar ve haber üzerine ve savcı burda da bırakmadı. Aklına gelen her şeyi saydı. Biz dedi adliye koridorlarında beraberiz sosyal hayatta beraberiz dedi şurda beraberiz, burda beraberiz bizim iftar yemeğine ihtiyacımız mı var yargıçları etkilemek için dedi. Şimdi benim bu talebimi dinleyenler belki şunu düşünecekler ne var bu sözlerde diye. Şimdi ben biraz hukuk tatbikatına aşina olduğum için kendi algılamamı söyleyim, böyle bir talep karşısında mütalaa veren savcının şöyle demesini beklerdim. Ne münasebet iftar yemeğinde biz savunmanın olmadığı bir yerde yargıçlarla bir davayı konuşabilir miyiz? Bu meslek ahlakına sığar mı? Meslek ilkelerine böyle bir şey sığar mı? Siz nasıl böyle bir şey düşünüyorsunuz demesini beklerdim. Ama savcı öyle demiyor. Dervişin fikri neyse zikri odur örneğinde olduğu gibi savcı dedi ki bize ya, bunu niye büyütüyorsunuz biz her yerde etkileriz dedi heyeti, her yerde konuşuyoruz dedi. Bu talep tabi kayda geçti zapta geçmiş halini görmedim henüz ama bu talep kayda geçtikten sonra red talebini inceleyen sayın yargıçların hiç olmazsa red talebini reddederken şu gerekçeyi şu ibareyi kullanmasını beklerdim. Savcılığın mütalaasına kısmen aykırı olarak red taleplerinin reddine, gibi bir ibarenin bulunmasını isterdim. Bu talebi değerlendiren yargıçlarda mütalaadaki bu çarpık zihniyeti kesinlikle algılamadılar. Onlar da demek ki aynı kanaattedirler. Biz savcılarla her hangi bir konuda her yerde zaten konuşuyoruz diyorlar. Ne münasebet biz savunmanın olmadığı yerde bir davayı konuşmayız diyecek bir yargıç olmadığı anlaşıldı. Sizin okuduğunuz red kararında. Eğer okumadığınız bölümleri varsa onu bilemiyorum. o açıdan savcılığın bu mütalaası gerçekten red talebinde de eleştirilmediği için biz savunma haklarımızın böyle bir anlayışla nasıl olup ta kullandırılabileceği nasıl olup da gönül ferahlığıyla savunma yapabileceğimiz konusunda endişeye düşmüş bulunuyoruz. Bir ilave edilmesi gereken nokta daha var, orada red talebinde 9

ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:10 Sayfa:10 bulunulurken sanki sadece savcılarla yargıçların iftar yemeğine katılmış olması eleştiriliyormuş gibi savcılık bunu sınırlı şekilde anlamayı tercih etti. Oysa o yemeğe katılanlar buralarda var biliyorsunuz. O haberde çok dikkat çeken başka bir olgu vardı. Polis şeflerinden Ali Fuat Yılmazer ileride o iftar yemeğine katıldığı yargıçların ve o savcıların önüne şüpheli olarak gelmesi muhtemel kişilerden biriydi. Bunu hepimiz biliyoruz gazete okuyan herkes biliyor. Hrant Dink cinayeti davasında Ali Fuat Yılmazer şüpheli durumuna düşebilir. Başbakanlıkta hazırlanan teftiş raporunda kendisinin görevini ihmal nedeniyle kusurlu bulunduğuna ilişkin müfettiş beyanı var. Bakın savcı ondan da rahatsız değil. Biz polis şefleriyle yemeğe katılabiliriz demiş oluyor. Bunun üzerinden atlayınca biz onu unutacak mıyız? Bunlar da bunların karşılanma biçimi de doğrusu bugüne kadar heyetinizin de savunmaya yönelik haklarımızı kısıtlanmasına gösterdiği duyarsızlığa ekleniyor. Bir şey daha dikkat çekici burada biraz önce söyledim bizim dizi pusulalarıyla ilgili talebimiz hakkında siz kabul kararı verdiğiniz halde savcılık iki celse sonra reddini talep etti. Acaba bunu o adliye koridorlarında mı konuştu heyetle savcılık. Nasıl oluyor da sizin kabul ettiğiniz taleple ilgili iki celse sonra dizi pusulalarıyla ilgili talebin reddine diyebiliyor. Bu cüreti nerden alıyor? İşte onun da kaynağını biz red talebiyle ilgili mütalaasına bakınca anlayabiliyoruz. Şimdi şuna geliyorum, yine 3 veya 4 celse önce ben burada 258 nolu sonradan gönderilen klasörü incelediğimde, teknik takip hakkımdaki teknik takip kararlarının içeriğinden emniyetin savcılığa yazdığı yazıların,savcılığın mahkemeye talepte bulunurken yazdığı yazıların, dava dosyasında olmadığını bildirdim ve hatta dedim ki kayda geçmesi için okuyorum. Şu tarih şu sayıyla şu tarih şu sayıyla altı tane yazı bunların getirtilmesini istiyorum dedim. O da tutanağa geçti daha sonra kayda geçti. Ve siz iki gün önce dün sabah söylediğiniz gibi bu tutanakları okuyarak bu heyetin yaptığı yargılamaya katıldınız. Bu talebim hakkında niçin karar verilmiyor. Nerede kaldı CMK nın 177.maddesi, hani biz toplanmasını istediğimiz delillerle ilgili talepte bulunduğumuz zaman derhal karar verilirdi? 177.maddeyi belki sanık arkadaşlarımdan bilmeyenler vardır, onlara da savunma haklarını kullanmakta belki yardımcı olur diye, kısa bir madde okuyorum. Sanık delillerin toplanmasını istediğinde bunlara ilişkin olayları göstermek suretiyle bu husustaki dilekçesini duruşma gününden önce mahkeme başkanına veya hakime verilir. Bu dilekçelerine verilecek karar kendilerine derhal bildirilir. Mahkeme hukuku iyi bildiğini iddia ediyor o zaman şu derhal denilen zarfın kaç saate tekabül ettiğini de bize acaba söyleyebilir mi? bunu da öğrenmek istiyoruz, hukuku bizim kadar bilen heyetten onun da bir cevabını bekliyoruz beklemeye devam ediyoruz. Savcılık o red talebinin yapıldığı celsede benim sonradan gönderilen klasörlerle ilgili suç duyurusunda neden bulunulmadığına ilişkin ikinci talebimin kayda geçmesinden sonra aynı gün verdiği mütalaada dedi ki, biz dedi istediğimiz zaman delil toplarız dedi. Yargılamanın sürmekte olması falan bizi etkilemezdi mahkemeye, mahkemenin huzurunda bunu söyledi. Ve güya kendisine CMK dan bir dayanak bulmuş bakın onu okuyum, şimdi hukuku herkes iyi bildiğine göre burda, yorumlayabiliriz. 207.madde, yasada delillerin ikamesi ve tartışılması bölümünde yer alıyor. Yani yargılama safhasında sanığın sorgusu tamamlandıktan sonra deliller ikame edilir tartışılır. O safhayla ilgili diyor ki yasa koyucu bir delilin geç irat edilmesi, reddedilmesine gerekçe olarak gösterilemez. Bakın savcının çıkardığı sonuca bakın, yani benim sorgum yapılacak benimle ilgili deliller tartışılacak daha doğrusu dava dosyasındaki bütün deliller davanın mahiyeti icabına benimle de ilgili olduğuna göre o sırada savcı bey yeni klasörler getirecek. Siz de a, bu geç kaldı gerekçesiyle bunu geri çeviremeyeceksiniz. Bakın yargıcın savcının mütalaasındaki sakat hukuk anlayışına bakın, soruşturma niçin yapılıyor, niye soruşturmayla kovuşturma evresi ayrılmış. Yasa ayırmış ama bunu heyetiniz ayırmadığı için savcılığı da bu şekilde yasada olmayan mekanizmaların meşru gibi göstermeye teşvik ediyorsunuz. Biz burada bu 29 klasör nerden çıktı böyle şey olur mu, bizim savunma hakkımızı nasıl kısıtlarsınız bakın duruşmada zapta geçti sizde suç duyurularında illa ki, suçun duruşmada işlenip işlenmediği ölçüsünü kullanıyorsunuz, işte bu da duruşmada zapta geçtiğine göre suç duyurusunda bulunulması talebimizi kabul edin diyoruz. 10

ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:10 Sayfa:11 Cevap yok, bu hukuku iyi bilmekle nasıl açıklanabilir bu, hala cevabı yok. 16 Eylül bugün ayın kaçı 27 Ekim, aradan 40 gün mü geçmiş 41 gün geçmiş. Bunun da cevabını alabilmiş değiliz. Şimdi hukuku iyi biliyoruz. bakın elimde çok yeni 13 Ekim 2009 tarihli Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiye aleyhinde verdiği bir karar var. 3 cümle altını çizdiklerimi okuyacağım. Orada başvurucular adil yargılanma ilkelerine aykırı davranıldığını iddia ederek mahkemeye başvurmuşlar ne diyor mahkeme? Başvurucuların tutukluluk hallerinin devamına karar veren adli mercilerin basmakalıp o tabi Türkçeye çevrilirken basmakalıp kelimesini tercih etmiş çevirmen. Tabi çevirmen hukukçu onu da söyleyim Bahçeşehir üniversitesinden, onların kullandığı deyim şu, steryo tip gerekçelere dayanmaktadır diyor. Tutukluluğun devamı için gösterilen gerekçe basmakalıptır diyor. Ve devam ediyor, buna ek olarak mahkeme, iddia makamı ile tutuklu arasında silahların eşitliği ilkesinin gereklerini garanti alması gerektiğinin altını çizmiştir. Kim bunu garanti altına alması gereken bu yetkiye sahip merci? Orada davalı Türkiye Cumhuriyeti hükümeti olduğu için, bakın Türkiye Cumhuriyeti hükümeti iddia makamıyla tutuklu arasında silahların eşitliği ilkesinin gereklerini garanti altına almamıştır Türkiye Cumhuriyeti diyor. Şu usul yasasına rağmen diyor. Şimdi hukuku iyi biliyorsanız anayasanın 90.maddesini de iyi biliyorsunuz. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi şu ceza muhakemesi kanununun da anayasanın da üzerine çıkarıldı değil mi? çıkarıldı. İşte bunu söylüyor. Bu iyi bilinen hukukun neresine sığıyor bu? Hiçbir yerine sığmıyor mahkeme devam ediyordu orada da bırakmamış. Diyor ki mahkeme adli sürecin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6.maddesinde düzenlenen makul sürede yargılama hakkını ihlal ettiğine hükmetmiştir. Buyurun. bunu da iyi hukuk bilgilerimizin arkasına eklemiş oluyoruz. Son bir husus şudur, talep edilen bazı isteklerimiz yani savunmaya müteallik kabul edilen taleplerimizle ilgili teskereler yazılıyor. Bunun üzerinden bir ay geçiyor iki ay geçiyor bu davada tabi daha 4 ay olduğu için başlayalı ama öbür davadan biliyoruz biz 2008/209 da 6 ay geçmiş siz teskere yazmışsınız bunun cevabı gelmemiş. Şimdi mahkeme mademki, hukuku iyi biliyor şu maddeyi de biliyor. CMK 332 suçların soruşturma ve kovuşturma sırasında Cumhuriyet savcısı hakim veya mahkeme tarafından yazılı olarak istenilen bilgilere 10 gün içerisinde cevap verilmesi zorunludur. Bu hükmü heyetiniz bilmiyor olabilir mi? olamaz. Madde burda kalmıyor devam ediyor. Eğer bu süre içerisinde istenen bilgilerin verilmesi imkansız ise sebebi ve en geç hangi tarihte cevap verilebileceği aynı süre içerisinde bildirilir. Yani siz milli istihbarat teşkilatına bir teskere yazmışsınız on içerisinde cevap vermesi zorunlu. Veremeyecek ancak on gün içerisinde size ne hangi nedenle on gün içerisinde cevap veremeyeceğini bildirecek. Madde devam ediyor, bilgi istenen yazıda yukarıdaki fıkra hükmü ve buna aykırı hareket etmenin Türk Ceza Kanununun 257.maddesine aykırılık oluşturabileceği yazılır. Bu durumda haklarında kamu davasının açılması, izin ve ya karar alınmasına bağlı bulunan kişiler hakkında yasama dokunulmazlığı saklı kalmak üzere doğrudan soruşturma yapılır. Biraz sadeleştirelim bu ikinci bent hükmünü, yani diyor ki, yasa koyucu, eğer bu teskerelere cevap vermeyen kişi milletvekiliyse tamam soruşturma yapılamaz ama onun dışında herkes hakkında soruşturma yapılabilir diyor. Heyetiniz bu güne kadar savcılığa çeşitli yazılar yazdı, savcılık cevap vermeye gerek görmedi. Tekrar tekit ettiniz diğer tutanakları okuduğum için ben biliyorum. İki defa üç defa tekit ettiniz. Hatta bir kısmını aylarca unuttunuz. Sanıklar hatırlatınca tekit ettiniz. MİT müsteşarlığı cevap vermedi. Verdiği cevabı istediği gibi eğdi büktü. Ama hiçbir tezkerenizde ben TCK 257.maddeye aykırılık oluşturulabileceği tezkerenin cevabının geciktirilmesiyle ilgili bu uyarının olduğunu görmedim. Bu da o iyi hukuk bilgisinin neresine yerleştirilir onu da bilemiyorum. Özetle, belki size uzun geldi ama benim için bu özet çok daha fazla örnek verebilirim. Özetle taleplerimiz hakkında karar veriniz, kabul edersiniz reddedersiniz bu sizin takdirinizde ama karar vermek zorunda heyet. Biz savunma haklarımızı kullanmak için ne yapacağız başka? Budan çıkıp delil toplama imkanımız yok. Bakın savcı göğsünü gere gere diyor ki, ben istediğim zaman buraya klasör yığarım diyor. Sorgular yapılmış bitmiş delillerin tartışılması aşamasına gelmiş savcılığın iddiası şu, ben istersem 29 klasör daha gönderirim. 11

ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:10 Sayfa:12 Böyle şey olur mu? Bu mu adil yargılanma bu mu bizim savunma haklarımızla ilgili mahkemenin alacağı tutum? Hani silahların eşitliği, biz zaten buraya tutuklandık atıldık. Haftada 3 saat bilgisayara çıkabiliyoruz. 80 bin sayfa dosya içeriği ona bir kalemde 29 klasör nedir en az 10 bin sayfa da o, 10 bin sayfa daha ekleniyor ve şu güvencemizde yok. ben sorgumu yaptıktan sonra delillerin tartışılması sayfasında 3-5 klasör daha gelmiş ben ona da itiraz edemiyorum savcılığın mantığına göre, ama bu mütalaalar burada kayda geçti. Mahkemede bu konuda bizim haklarımızı koruyacak hiçbir ibare bile kullanmadı. Bırakın bir cümleyi, bu yargılamayı biz nasıl yürüteceğiz biz nasıl heyetinize savunmamızı yaptığımız zaman güvenebileceğiz? Bizim iki cümlelik taleplerimiz hakkında karar vermiyorsunuz, burada 3 saat 5 saat bir gün savunma yaptığımız zaman hangi cümlelere nasıl değer verilecek? Bugüne kadar yapılan şey bundan sonra yapılacak olanın da göstergesidir. O bakımdan bizim gerçekten güven beslememiz için hiçbir neden kalmadı. Ama burda mecburuz. Buraya geliyoruz celp ediyorsunuz gelmemizle gelmememiz arasında bir fark bırakmıyorsunuz. Buraya gelmişken bari talepte bulunalım şu savunmamızla ilgili şu eksiği giderelim diyoruz, ses görüntü kayıtları yapılıyor sözde, ama bekliyoruz bekliyoruz başladığım cümleyle bitireyim 20 Temmuzda heyetinize bir soru sordum bu görüntü ve ses kayıtları savunmadan gizli midir değil midir? Hukuku bizim kadar iyi biliyorsunuz ben size söyleyim bunun cevabını gizli değildir. Ama siz de bizim kadar madem ki hukuku bildiğinizi iddia ediyorsunuz bu sorumun cevabını verin 4 ay oldu. Söyleyeceklerim bu kadar. Sanık Fatma Cengiz söz istedi verildi : Sayın başkan daha önceki celselerden bir tanesinde ben avukatım yok avukat istiyorum demiştim. Teknik takip kayıtlarımın dosyadan çıkartılıp bana verilmesini istemiştim ve mahkemeniz kararı onaylamıştı verilmesine karar verilmişti. Ama verdiğiniz kararın gereği yapılmadı bunu dile getirmek istedim kayıtlara geçmesi açısından bir de ben ifade verirken benim ifademi savcılıkta alan insanın imzası Nihat Taşkın Bey olarak geçiyor sayın savcı Nihat Taşkın Bey olarak geçiyor. Oysa ben savcılıkta ifadeyi sayın Nihat Taşkın a vermedim. Bunu sorgulayan arkadaş ortaya çıksın beni sorgulayan bana orada Nihat taşkın adıyla gelip de soru soran insan ortaya çıksın. Nihat beyi ben burda gördüm sayın savcımızı. ya ifadelerin altına attıkları imzaları doğru atsınlar. ya da insanlara iftira ediyorken yalan söylemesinler. O zaman Türk adaletine güven kalmaz. Bu hukuku katletmektir. Söyleyeceklerim bu kadar. Sanık Servet Kaynak söz istedi verildi: Sayın başkan, devlet memuruyum 10 aydır tutukluyum istenilen ceza miktarıyla yatılan süre zaten verilecek cezanın infazını yerine getirmiş olup tutuklamamamın tedbir olmaması nedeniyle yatılan bir senelik cezadan sonra tahliyemiz gerekmektedir. İsnat edilen suça ilişkin somut delil bulunmamaktadır. Mağdurum ve tahliyemi talep ediyorum. Sanık Adil Serdar Saçan söz istedi verildi: Sayın başkanım geçen hafta içerisinde Türkiye yi meşgul eden bir mesele var ben hukukçu olarak bakacağım olaya ve birkaç talepte bulunacağım mahkemeyle ilgili olarak. Bu Kürt açılımı konusunda hükümetin yürüttüğü bir politikaya bağlı olarak yurt dışından getirilen PKK lıların veya yurt dışından gelen PKK lıların ifadesinin alınması biçimine itiraz edilebilir. Hukuki olarak ben bu konuyla ilgili önemli bir talepte bulunacağım. Bunlar gelip ifade verdiler. 314/2 den ifadeleri alındı ve gerek savunmalarına giren Diyarbakır baro başkanı gerekse demokratik toplum partisinin bir sürü eş başkanı var. Her bir eş başkanı ayrı ayrı dediler ki, müvekkillerimiz TCK 221 den yararlanmayacaklar, bu konu böyle gelmediler ve teröristler televizyona çıkıp şunu söylediler biz örgüt liderinin verdiği talimatı uygulamak için geldik. Pişmanda değiliz örgüt mensubuyuz. Şimdi burada 314/2 den yatan tutuklu olan başta bendeniz olmak üzere birçok sanık kuvvetli şüphe kuvvetli terör örgütü üyesi olması için kuvvetli şüpheden dolayı tutuklu bulunuyoruz. Şimdi adam diyor ki ben örgüt üyesiyim. Örgütün talimatı doğrultusunda geldim ve adamı serbest bırakıyorlar. Sınıra kurulan bir mahkemeyle ama 13 ay 16 ay 10 ay tutuklu olan insanlar var suç kuvvetli suç şüphesinden 12

ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:10 Sayfa:13 tutuklu kalıyorlar. Mesele mukayese meselesi falan değil. Salt hukuk açısından bakıyorum olaya, anayasanın 10.maddesi çok net, benden daha iyi biliyorsunuz. Bütün devlet organları kanun önünde eşitlik ilkesine uygun davranmak zorundadır diyor. Şimdi kuvvetli suç şüphesi nerde adam örgüt mensubuyum diyor. Artık şüphe müphe yok bunda. Peki, orda katalog suç yok mu? O da var. Al silahını çık dağa git silahlı isyan yok mu? Yani bizimle dalga geçiyorlar sayın başkanım böyle şey olur mu? Adam dağa çıkmış diyor ki suça karışmamış, nerden biliyorsunuz? Ben güneydoğu da tabi ben organize suçlar müdürü olarak bilindiğim için güneydoğu da 6 seneye yakın görev yaptım. 3 sene muş emniyet müdürlüğünde terörle mücadele müdürlüğü yaptım. 93-96 yılları arasında. Güneydoğuda eylemler şöyle olur. Yola adam yola barikatı kurar durdurur sizi bir örnek eylem biçimi söylüyorum. İndirir aşağı öldürür sizi ve çeker gider. Şimdi siz oradaki mermilerde balistik incelemesi mi yapıyorsunuz? Veya yaptığınız balistik incelemesi sonucu dağdaki silahla mı karşılaşıyorsunuz? Hayır, o adamın Türk polisini askerini şehit etmediğini bilmeleri mümkün mü? Hayır, mümkün değil. Suça karışmamış ne demek? Yani PKK terör örgütü mensuplarının suça karışmadığını söylemek kadar bizim aklımızla oynamak mümkün değildir. Resmen hakkımıza ihanet ediliyor. Resmen biz aptal yerine konuluyoruz. Şimdi bu durumda olan insanlar, geliyor adam diyor ki, ben teröristim 314/2 den ayrıca ayrıca bakın 314/2 değil sadece silah almış memleketini terk etmiş dağa çıkmış isyan için devlete silahlı isyan bu bu kadar. Yani her birinin ayrı bir suçu var. Şeyin dışında örgüt üyesi olmanın dışında, yürüdünüz gittiniz dağa çıktınız bu ayrı bir suç sadece 314/2 den 13 aydır, 15 aydır, 10 aydır tutuklu olan insanlar kuvvetli suç şüphesiyle tutuluyorlar. Kanun önünde eşitlik var adam ben örgüt lideri bana İmralı dan talimat verdi. Ben örgüt üyesiyim hala da dönmedim diyor ve kapıdan serbest bırakılıyor. Sizin durumunuz zor ben size bir şey söylemiyorum hukuk böyle böyle siyasallaşırsa sizin durumunuz zor. Sadece sadece oradaki dava dosyasının bir suretinin buraya getirilmesini talep ediyorum. Orda bırakılan 34 tane PKK lının neden bırakıldığını burda görüp ona göre talebim hakkında karar verilmesini istiyorum. madem ki memleketin her yerinde hukuk aynı uygulanıyor bu PKK lılarla eşit olduğumuz anlamında değil, sadece bakın tekrar ediyorum talebim sadece salt hukukidir. Yoksa onlarla bizim mukayese bile edilmemiz mümkün değildir zaten. Şimdi diğer bir konu efendim, yanıtlar meselesi gerçekten benimde taleplerimi sağ olun hepsini kabul ettiniz etmediğiniz olmadı. Ancak bugüne kadar hiçbir ilk dilekçemi sanıyorum nisan ayında verdim. Nisan ayından bugüne kadar yazılan müzekkerelerin hiç birisine cevap gelmedi. Savunma hazırlamaya çalışıyorum sağ olsun savcılık iki satır hiçbir yere benimle ilgili dosyaya bir bakın bir sürü suçlama burda okundu biraz evvel görevimle ilgili kapattı dosyayı götürdü getirdi ya, bir iki satır yazı yazıp sormamış kapatmış mı? Mesela kendileri İstanbul Cumhuriyet başsavcılığına bağlılar DGM başsavcısına yani kendi başsavcılıklarının arşivine bakacaklar. Adil Serdar Saçan Tuncay Güneyle izini almış mı? ön çalışma izni almış mı? Sormamış. Ama iddianamede diyor ki, örnek olsun diye söylüyorum sadece, iddianamede diyor ki, Adil Serdar Saçan kapatmıştır örgüt üyesidir. Ya, senin başsavcın verdi izni. Yani başsavcı kapatmıyor da ben kapatıp 13 aydır niye burda duruyorum. İki satır yazı yazacak sayın başkanım yazmamış. Ben bunu talep ediyorum talep etmek zorunda kalıyorum. Hem hukuk adına hem de bize biraz ayıp oluyor gibime geliyor bence. Yani kendi arşivlerinden bir belgeyi çıkartıp koyduğu zaman kapatmış diyemeyecek. Bunu yapmıyorlar. Savcılık bunu yapmayınca tabi yük size düşüyor son soruşturma sayfasında bizde yükleniyoruz taleplerle sizde karar veriyorsunuz. Ama o kararın gereği de yerine gelmiyor. Mesela savcılığa yazı yazdınız benimle ilgili 4 tane İstanbul Cumhuriyet başsavcılığına yazınız var 4 üne de cevap yok. yani başsavcılıktan Diyarbakır dan hakimler ve savcılar gidip Silopi de terörist ifadesi alıyor. Başsavcılıktan yazı 5 ayda gelmiyor. Çok hayret verici durumlar gerçekten hayret verici durumlar. Şimdi bir başka konu efendim Fethullahçılarla ilgili almış olduğumuz 2001 yılında izin yazıları var. Birinci iddianame ek klasörü 22 de Halil Behiç Gürcihan ın klasörlerinde baştan sona kadar bu belgeler çok gizli tarafımdan vurdurulmuş o şeylerde gizlilik dereceleri de belgeler 13

ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:10 Sayfa:14 resmi yazışmalar yani adliyeyle yaptığımız resmi yazışmalar var. Fakat benim soruşturmamda bir yıl sonra yapılan operasyonda bir takım yerlerden işte okundu Tuncay Özkan dan şurdan buradan aynı belgeler ele geçmiş çok gizli deyip tutanak tutup savcılığın arşivine kaldırmışlar. Anlamak mümkün değil. Ondan sonra beni çok gizli belgeyi oraya buraya vermekle suçluyorlar. Anlamak mümkün değil lütfen kontrol edin sayın başkanım. Bunun kontrolünü istiyorum lütfen. 22. ek klasör birinci iddianamenin ek klasör 22 de yer alan Fethullah Gülen in emniyet örgütü içerisindeki uzantılarıyla ilgili aldığım proje çalışma izni. Yani ön çalışma izniyle 2001/19 ezbere biliyorum artık 2001/19 sayılı ön çalışma izniyle ilgili belgeler gizli çok gizli belgeler ek klasör 22 de varken sırf benim bana suç uydurmak için bu klasörlerde bunlar çok gizlidir deyip tutanak tutulup şeye konuluyor. Savcılık arşivine konuluyor. Ayıp denilen bir şey var yani bunu göz göre göre yapıyorlar sayın başkanım. Onun mukayese edilmesini lütfen rica ediyorum yani acilen mukayese edilmesi lazım ben savunma vereceğim yaklaşık 6 ay de gelir. Mahkeme Başkanı : Efendim dilekçenizde var zaten orda yani o Sanık Adil Serdar Saçan : Bu yok efendim bu yok hayır bu gizli kalması hani. Mahkeme Başkanı : Gizli kalınan 3-5 taneden bahsetmiyorsunuz. Sanık Adil serdar Saçan : Var efendim bu yok. Mahkeme Başkanı : Yok mu? Sanık Adil Serdar Saçan : Bunu sonradan fark ettim başkanım çünkü neden? Çünkü 278 numaralı daha sonradan biliyorsunuz ek klasörler verildi ya bize efendim geçen bir ay kadar önce o ek klasörlere bilgisayara çıktım baktım da orda gördüm. Hepsini gizlemişler bunlar gizlidir tutanak tutmuşlar götürüp savcılığın arşivine koymuşlar. Yani yok olmayan şeyleri söylüyorum. Yine efendim Tuncay Özkan da çıkan 1691 numaralı CD var. Onu da parmak izi mukayesesi istedim ama CD yi bu ek klasörlere yine baktım geçen hafta o CD nin dökümü de yok. Benim ona verdiğim iddia ediliyor biraz evvel okudular sayın savcılar. Tuncay Güney ve Ümit Oğuztan dan çıkan bir takım belgeleri ben Tuncay Özkan a vermişim bunları sakla demişim CD de iddia bu, ama CD nin içeriği yok. Dökümü yapılmamış. Her halde onlar da bir sene sonra gelecek diye düşünüyorum. Yani nasıl savunma yapacağım onu da bilemiyorum. Bu yeni gelen ek klasörlerde yok. Yani şuana kadar gelen hiçbir ek klasörde Tuncay Özkan a ait orda bulunduğu iddia edilen 1691 numaralı CD mevcut değil. O CD nin de ivedi olarak tarafıma tebliğini istiyorum içeriğinin. İvedi olarak. Çünkü savunma bitmek üzere hazırlayamıyorum bir türlü. Yine efendim bir saniye tamam diğerini polis müdürleriyle ilgili bir konuyu da söyleyeceğim siz yoktunuz başkanım duruşmada, şimdi bu reddedilen reddi hakim talepleriyle ilgili bizden sonra savcılık mütalaa verdiği için biz konuşamıyoruz doğal olarak. Savcı bey mütalaasında hakim ve savcılar arasındaki ilişkiyi anlattı. Okuldan beri beraberiz falan bunları zaten biliyoruz. ama ben burda 5 yıl organize suçlar müdürlüğü yaptım. Sizde o dönemde DGM başkanıydınız sayın başkanım. Sizi tanımıyorum dedim sizde beni tanımıyorsunuz değil mi, yani hiçbir yerde bir araya gelmedik. Polisler yargıçlar arasındaki ilişki de bir mesafe olduğunu ben biliyorum. Bu mesafeyi koyanda bizler değiliz onu da söyleyim savcılardı. Yani DGM başsavcısı mesafe bana diyor ki şube müdürü olarak yargıçlarla siz oturup yemek yiyemezsiniz. Aykut beyi çağırın tanık olarak gelsin buraya. Şimdi oradaki manzara iyi değil. Bunu ben kalben söylüyorum. Sizi sıkıştırmak şu bu için söylemiyorum. Orda ki manzara iyi değil. Beni rahatsız etti. Ben emniyet örgütü içerisinde yetişen birisiyim yemek yediğiniz kişilerin hangi cemaate mensup olduğunu ben biliyorum. Herkesi ikna edebilirsiniz beni edemezsiniz. Edemiyorsunuz da zaten, geçen celsede söyledim burada bakın bu beni rahatsız etti. Ben burada emniyet örgütü içerisindeki Fethullahçı örgütlenmenin 13 aydır beni burda nasıl tutuklu tuttuğunu belgeleriyle ispatlayacaktım nasıl ispatlayacağım şimdi? Yine bunu tekrar ediyorum. Gerçekten bu konuda yani güvensizliğim var bunu söyleyim. Bu konu beni üzüyor. Üzdüğünü de açık açık söylüyorum güvenmiyorum artık. Neden? Çünkü adam ispat edeceğim bunu şimdi savunmanın esasına girmiyorum şurda bir ay sonra en geç sıra gelir bana ispat edeceğim herkes görecek burda adam olan belgeyi yok diye 14

ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:10 Sayfa:15 yazmış resmi yazı yazmış polis müdürü yazmış. O yemekte, şimdi başkanım siz kendinizi benim yerime koyar mısınız? Eminim ki siz o şey altında kalmayacaksınız buna eminim yani bu konuda bir endişem yok. Ama üzülüyorum yani böyle şey olmaz. Rahat rahat konuşamayacağım burda bunu bilin yani. Bunu ne acındırmak için söylüyorum nede başka bir şey için söylüyorum. Yanlış hareket Mahkeme Başkanı : Rahat rahat konuşun hiç çekinmeden rahat rahat konuşun. Sanık Adil Serdar Saçan : Efendim, Konuşacağım zaten efendim sizde siz de göreceksiniz. Mahkeme Başkanı : Rahat rahat konuşun. Sanık Adil Serdar Saçan : Hayır ben size bakın ben ben bu konuda rahatım. Ancak üzüldüğüm noktayı anlatmaya çalışıyorum çünkü sizde bilmiyorsunuz. Onu ben anlatacağım uzun uzun. Yani polis üniformasının altına giyilen imam cüppesinin ne olduğunu burda uzun uzun anlatacağım. Ama belki de gelecek için bir uyarı olur. Mahkeme Başkanı : Efendim biz öyle bir şey görmedik görmek de istemeyiz. Sanık Adil Serdar Saçan : Ben size anlatacağım işte burda ispat edeceğim. O ek klasörlerden çıkartılmakla olmuyor o iş. Ben ispat edeceğim burda ama hatta yazılmış bir sürü kitap var, mesela Zübeyir Kındıra nın Fethullahın copları diye bir kitabı var oraya baktığınızda o yemeğe gelenlerden bir kaçının orda olduğunu ismini göreceksiniz. Veya şuanda soruşturmayı yürütenlerden bir kaçının isminin orda olduğunu göreceksiniz. Yani bu soruşturmanın başında olup da geçen görevden alınan bir görevli var, onun da o kitapta yer aldığını göreceksiniz. Bunlar o çocukta iki devre sonradır Zübeyir Kındıra, Polis akademisinde benden iki dönem sonradır. İyi tanırım daha sonra attılar onu işte şey oldu çocuk, gazeteci oldu kitap yazdı. Yani siz bunu bilmeye bilirsiniz fakat ben bildiğim için rahatsız oluyorum. Bunu özellikle arz etmek isterim sağolun efendim. Sanık Ayhan Atabek Söz istedi, verildi: Sayın başkanım terörle mücadele etmek üzere kurulan özel harekat daire başkanlığında, emniyet özel harekat daire başkanlığında yaklaşık 15 yıldır görev yapmaktayım. Yaptığım görevlerin yüzde doksanı özellikle bölücü terör örgütü PKK örgütünü yönelik operasyonlardır, görevlerdir. Bu görevler esnasında bir çok arkadaşımızı şerefli naaşlarını çatışma ortamından çıkartıp aldık bayraklara sardık omuzlarımızda taşıdık. Birçok arkadaşımız gazi olan arkadaşlarımızı da 24 saat hastanelerde başlarında bekledik benim bu konuşmam biraz duygusal bir konuşma, belki mantıklı olmayabilir belki olabilir. Geçen haftaki olayları gördükten sonra kalbim kırıldı. O arkadaşlarımı düşündüm aklıma geldi kalbim kırıldı fakat gururumuz ve onurumuz kırılmadı. Şimdi ben kimseyle kendimi mukayese etmek istemiyorum. Ben terörist değilim. Terörle mücadele ettim. Ağırlıklı yüzde doksan bölücü terör örgütü mensuplarıyla mücadele ettim, arkadaşlarımızı şehit verdik, gazi arkadaşlarımız oldu ve bu durumdan dolayı üzülüyorum. Ben terörist değilim kimseyle de kendimi mukayese etmiyorum. Çokta fazla lafı uzatmak istemiyorum sadece biraz o geçtiğimiz haftaki olayların etkisi altında kaldım haliyle. Tek söylemek istediğim şey adalet mülkün temelidir vecizesi ışığı altında dosyamın tekrar incelenmesini ve tahliyemi talep ediyorum. Sanık İlhan Bulayır söz istedi, verildi: Sayın başkanım değerli üyeler. Efendim jandarma ast subayıyım 12 yıldır TSK de görev yapıyorum. Ben yaklaşık efendim 24 ocak 2009 tarihinde tutuklandım ve yaklaşık on aydır Ergenekon terör örgütüne üye olduğum iddiasıyla tutuklu bulunuyorum. Burada bulunma sebebim, 11. ayın 22 sinde bölük komutanım olan Tokat komando taburunda iki yıl 2006-2008 yılları arasında, bölük komutanlığımı yapmış, sicil amirim olan, komutanım olan Taylan Özgür Kırmızı ile yapmış olduğum telefon görüşmesi nedeniyle burada tutuklu olarak bulunuyorum. Telefon görüşmemin incelenmesinde böyle bir örgüte üyeliğin söz konusu olmadığı çok net anlaşılacaktır. Kendisiyle yapmış olduğum telefon görüşmesi tamamen kendisinin benimle birlikte çalışmak ister misin dediği benim de kendisine komutanım sizinle her zaman görev yapmak isterim. Türkiye nin neresi olursa olsun Şırnak olsun 15

ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:10 Sayfa:16 Hakkari olsun her zaman sizinle görev yapmak isterim dediğimi beyan ederek, bu şekilde bir telefon görüşmesinin gerçekleştiğini. Bu telefon görüşmesiyle Ergenekon terör örgütüne üye olduğum iddia edilmekte ve bu zamana kadar sadece bu suçla tutuklu olarak bulunmaktayım. Hakkımda evimde, işyerimde, ilçe jandarma komutanlığı makam odamda yapılan aramalarda hiçbir suç unsuru bulunmamıştır efendim. Ben 2003 tarihi 2003 yılından itibaren 3 yıl Ağrı il jandarma komutanlığında, iki yıl 2006-2008 Tokat tabur komutanlığı emrinde, Tokat tabur komutanlığından da geçici görevle Erzincan iline konuşlanarak iki yıl boyunca orada geçici görevle Tunceli bölgesinde, Sivas bölgesinde, Erzincan bölgesinde, Bingöl Yedisu bölgesinde, Pülümür bölgesinde defalarca terör örgütleriyle çatışmaya girdim efendim. 2005 yılında 22 Haziran 2005 tarihinde Ağrı ili Taşlıçay ilçesi Çemşe bölgesi Sinek yaylası bölgesinde terör örgütleri mensuplarıyla 10 metre mesafeden girdiğim çatışmada iki askerim şehit oldu. Kendi vücudumda toplam terör örgütleri mensuplarıyla girdiğim çatışmada 6 tane mermi yarası bulunmaktadır. Sol kolum parçalandı o tarihte iki tane mermi vücudumdan alınamadı, vücudumda kaldı bir tanesi Akciğerler bölgesinde, bir tanesi mesane posteri bölgesindedir efendim. Aylarca yoğun bakımda tedavi gördüm. Bu şekilde efendim bugün sadece bölük komutanımla görüştüğüm için tutuklu olarak bulunuyorum. Başka hiçbir suçum yoktu ama bugün görüyoruz ki dağa çıkan vatan haini olan aylarca yıllarca dağda kalmış örgüt içerisine girmiş eline silah almış eğitim görmüş bir çok askerimizi şehit eden beni de yaraladığı gibi benim gazi olmama sebep olduğu gibi birçok askerimizin de ölmesine sebep olan kişiler bugün mahmur kampından, kandil dağından resmi kendi resmi kıyafetleri olan sembolü olan, terör örgütün sembolü olan üniformalar dedikleri kıyafetleri giyerek. Geliyorlar 34 kişi yirmidört saat içerisinde efendim serbest kalıyor. Yani bugün bunu anlamak çok zor efendim yani oradaki hukuk kurallarıyla buradaki hukuk kurallarını bilmiyorum herhalde yani anlamak istemiyorum yani efendim anlayamıyorum, aklım yetmiyor yani. Bende 12 yıldır adli görev yapıyorum jandarma ast subayıyım. Bu zamana kadar yaptığım hiçbir tahkikatta hakim önüne çıkıp ifade vermedim efendim. Suç nedir suç ne değildir bunu çok iyi biliyorum. 1998-2002 yılları arasında 4 yıl Kocaeli istihbarat şubede görev yaptım efendim. Ben terör örgütüne üye olacak olsam bölük komutanımla telefonla mı konuşurum. Ben 2002 yılında 2000 yılında 1999 yılında istihbarat kursu gördüm İKK istihbarata karşı koyma koruyucu güvenlik kursu gördüm efendim komando kursu gördüm bu şekilde vatanıma milletime hizmet etmek için jandarma ast subayı oldum ve bu şekilde meslek hayatım boyunca kurslar gördüm. Ama gördüğüm bu kurslarla hiçbir terör örgütüne üye olmadım. Hiçbir yasa dışı illegal faaliyet içerisinde bulunmadım. Bulunsaydım zaten 12 yıl boyunca sicil amirlerim sıralı amirlerim tarafından cezalandırılırdım. Bu zamana kadar bir tane ceza almadım. Mülki amirlerim de dahil çalıştığım her yerde mülki amirler tarafından ödüllendirildim efendim. Yara beratım var gazilik beratım var ama bugün vatan hainiyim. Neden vatanımı sevdiğim için, milletimi sevdiğim için, terörle mücadele ettiğim için efendim ben 2005 de yaralandım ben halen aktif olarak terörle mücadelede görev yapıyorum. 2003 den beri ben yedi yıldır, altı yıldır doğu ve güneydoğu Anadolu bölgesinde terörle mücadele ediyorum efendim. Ben şu an Siirt Şirvan ilçe jandarma komutanlığında görev yapıyordum. Gelindi terör örgütü üyesisin denildi. Yakalanıldı, tutuklanıldı, atıldım. Şu an sadece bunları söylemek istiyorum. Benim eşim çocuğum orada şu an terör bölgesinde yalnız başlarına kalıyorlar. Ama ben ceza evindeyim. Efendim sizden sadece bölük komutanımla yaptığım telefon görüşmesinin incelenmesini istiyorum. Başka hiçbir şey istemiyorum. Arz ederim. Mahkeme Başkanı: Dilekçene ekledin zaten. Sanık İlhan Bulayır: Ekledim efendim. Sanık Birol Başaran söz istedi, verildi: Başkanım adil beyin söylediklerinin üzerine bir ilave yapmak için söz aldım. Bu 314/2 konusunu gerçekten bir netleştirelim. Hem bizim için netleştirin, hem de Türkiye kamuoyuna bir netleştirelim. Adil şey tarafını söyledi 314/2 den geldiler suç işlemediler suç işlemedikleri belli değil dedi. Onun birde başka tarafı var evet diyelim 16

ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:10 Sayfa:17 ki hakikatten suç işlemediler. Dağa çıktılar suç işlemeden buraya geldiler. Şu konuyu netleştirelim 314/2 tek başına bir suç mudur, başka bir suç işlenmemişse yoksa bu tutuklamayı gerektirir bir neden midir. Çünkü buradaki herkes biliyor ki 314/2 den bir sürü arkadaş yatıyor. İbrahim Şahin in ekibinden şimdi 10 tane teğmen, 10 tane polis, 22 tane çocuk ben biliyorum ki hiçbir suç işlemediler. Suikast timi diye bir iddia var. Hiçbir suç işlemedikleri halde sadece 314/2 den 10 aydır yatıyorlar. Doğru mu? Doğru. Peki bütün Türkiye Diyarbakır başsavcısı şöyle bir laf etti. Basından izlemişsinizdir herhalde. Dedi ki şeyin biz sadece bu 34 kişiyi bırakmadık son bir yılda 750 kişiyi bıraktık. Geldiler biz işlemedik dediler 750 kişiyi bıraktık dediler. Türkiye de şöyle bir fiili durum oldu. Eğer terör örgütü üyesiysen hiçbir suçu işlemediysen bu suç değildir ve serbest kalırsın evine gidersin. Şimdi haklı olarak herkes diyor ki. Silopi de ayrı bir hukuk mu var Silivri de ayrı bir hukuk mu var. Yani bunun sorunun tek muhatabı tabi ki siz değilsiniz biz bunu da anlıyoruz. Fakat bu konunun netleşmesi lazım. Şimdi burada 20 tane çocuk bir yıldır hiçbir suç işlemedikleri halde sadece 314/2 den yatıyorlar. Sırf hukuk konuşuyorum başka hiçbir şey konuşmuyorum. Siyaset de yapmıyorum. Şimdi bu çocuklar ya biz pişmanız deseler şuradan kapıdan çıkıp gidebilirler mi? Bunu söyleyin açık bir şekilde söyleyin. Biz pişmanız tamam terör örgütü üyesiyiz pişmanız deseler şu kapıdan çıkıp gidebilirler mi? Eğer 314/2 ben bildiğim kadarıyla şöyle 7,5 yıldan 15 yıla kadar suç öyle yargılanıyoruz çünkü. 314/2 başka hiçbir suç işlemese de minimum 7,5 yıl maksimum 15 yıl hapis cezası var. Doğru mu? Doğru. O zaman Türkiye de fiili olarak 314/2 suç işlenmemişse serbest kalır diye bir fiili durum oluştu. 750 kişi de bırakılmış bunu yeni öğreniyoruz. Eğer böyle ise lütfen 13. ağır ceza mahkemesi heyeti olarak çıkın televizyona bir basın açıklaması yapın. Deyin ki yanlış yapıyorlar 314/2 tek başına suçtur. Biz doğru yapıyoruz. Tutuklanmaları gerekir. Biz öyle yapıyoruz biz doğrusunu yapıyoruz. Silopi de yanlış yapılıyor. Bunu lütfen çıkın televizyon da söyleyin. Herkes de bilsin ona göre bizde yatalım. Ama bu değilse yani Silopi doğruysa 314/2 tek başına suç değilse, çocuklar suç işlenmeden burada yatılmıyorsa bu çocukları bırakın gitsin. Kendim için söylemiyorum. Gerçekten üzülüyorum çocuklara. siz İlhan ın durumuna üzülmüyor musunuz? Benim yüreğim parçalanıyor. Adamın iki tane kurşunu vücudunda burada yatıyor 10 aydır. O adam orada serbest. Mahkeme Başkanı: Bahsettiğiniz açıklamaları da yapma merci maalesef mahkememizde yok. Bunun yetkili yetkililer var bizden önde yetkililer var. Yapılması gereken yapması gereken açıklama yapması gereken yerler vardır. Sanık Birol Başaran: Başkanım bir kere bu cevabı mı verir misin? 314/2 tek başına suç mudur? Mahkeme Başkanı: Gayet tabi suç. Sanık Birol Başaran: Yanlış mı yapılıyor orada? Mahkeme Başkanı: Bilmiyorum. Sanık Birol Başaran: Nasıl bilmiyorsunuz. Söz almadan konuşanlar oldu, anlaşılamadı. Mahkeme Başkanı: Bugün konuşmaktan vazgeçmiştiniz. Sanık Yalçın Küçük söz istedi, verildi: Değerli kurul üyeleri, değerli başkan. İki gündür çok yoğun bir mahkeme oldu eğer. Mahkeme Başkanı: Lütfen birde isim de belirtseniz daha da çok seviniriz. Sanık Yalçın Küçük: ismimi söyledim efendim. Ha özür dilerim söyledim efendim. Mahkeme Başkanı: Söylediniz mi özür dilerim, Sanık Yalçın Küçük: Yalçın Küçük çok yoğun yer yer gergin mahkeme oldu.. Mahkeme Başkanı: Olacak o kadar. Sanık Yalçın Küçük: Eğer izin verirseniz şu saat de yedi saat sekiz saatlik okumadan sonra, ben daha çok ilmi, daha çok tarihi, daha çok felsefi ve biraz ilahi bir konuşma yapmak istiyorum. 17

ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:10 Sayfa:18 Mahkeme Başkanı: Öz olursa sevinir mahkeme. Öz olursa. Sanık Yalçın Küçük: Efendim, efendim öz yapıcam ama şunu da hatırlatayım ki. Ben DGM lere gittiğimde mahkeme başkanları bana konuş, konuş derlerdi. çok konuşurdum ve çok da yararlı olurdum. Mahkeme Başkanı: Çok gittiniz çok da konuştunuz yani bunlar herhalde ilgili yerlere ulaşmıştır onlar. Sanık Yalçın Küçük: Efendim benim bütün mahkeme başkanlarım efendim benim bütün mahkeme başkanlarım Yargıtay a gitti. Gayet iyi olur buradaki konuşmalar. Mahkeme Başkanı: O fırsatı kaçırdık. Sanık Yalçın Küçük: Efendim evvela, evvela haber vereceğim burada vaktinizi almadan bir haber vereceğim. Daha ilerde zaman olursa konuşmak üzere bu haber şu gazetede bunu daha önce söyleyecektim ama çok ara verildi. Bu ayın başında bir gazetede büyük bir gazetede Ahmedi Nejat Yahudi çıktı diye bir haber vardı. Bunu hazırlayacağım bunun haberini getireceğim izin verirseniz. Bu bizim mahkememizi ve iddianameyi çok yakından ilgilendiriyor. Ne demek iddianamede bir kaos kavramı var cehennem mi, şeytan mı bilemiyorum ben. Bu kaos herkes burada kaos yaratıyor bendenizde efendim onamastik denilen isim dili denilen bir bilimi Türkiye ye getirmiş olarak getirerek kaos yarattığımı söylüyorlar. Bunu söyleyeceğim, aynı benim üslubumla, benim geliştirdiğim yöntemlerle. İngiltere de Ahmedi Nejat ın İbrani asıllı olduğunu ispat ediyorlar bu bilimdir buna kaos demek, bunu bir suçlama maddesi haline getirmek bir güzel ülkeyi ortaçağa götürmek olur. Ve buradakiler bana sorsalardı, çok daha iyi yazardım. Ben burada çok çok iyi bir bilim geliştirdim. Bunu ileride kimsenin vaktini almamak için yazarak üstatlarıma da sorarak sunacağım. Zaten ne konuşursak yazıyorum, sonra da kitapta. Şimdi asıl konuma geliyorum felsefi ilahi dediğim konu budur. Değerli yargıçlar, neden orada oturuyorsunuz. Neden orada oturuyorsunuz derken, neden yüksekte oturuyorsunuz. Ben bunu. Mahkeme Başkanı: Efendim mikrofonu biraz tutar mısınız. Sesinize ulaşamıyoruz. Sanık Yalçın Küçük: Tamam. Neden yüksekte oturuyorsunuz? kimler yüksekte otururlar? Siz bunu yüksekte oturuyoruz, dolayısıyla herkesi görüyoruz gerekçesine dayandıramazsınız. Özür dilerim siz derken sizleri kastetmiyorum. Bu sistemi. çünkü televizyon kim varsa her şeyi önünüzde görüyorsunuz. Ayrıca sulh mahkemelerinde bir kişi gider o da yüksektedir. Neden yüksekte olması sizin yaptığınız işle mesleğinizle ilgilidir. Ben bunu savunmak açısından. Siz ilmiye sınıfındansınız. Benim gibi ilmiye sınıfındansınız. Bu toplumda bu tarihte yargıçlar, kadılar ve profesörler müderrisler ilmiye sınıfından gelirler. Onlar yüksekte otururlar. Tanrılara Allah a yakın yerde otururlar. Oturduğunuz yer tanrıya yakın bir yerdir. Tanrılar hüküm verirler. Daima bunun başka bir tarafı yoktur. Bunu ben mi söylüyorum. Bu Amerika da da böyledir, bütün hint, Avrupa da da böyledir. Bizim memleketimizde de bunu anlatacağım. Ne demek yüksekte olmak. Ayrıca ilahi dedim, yaptığınız iş ilahidir. Ayrıca asıl söylemek istediğim nokta, yüksekte oturanların hepsi yalnızdırlar. Eğer bu mesleği seçtiyseniz yargıçlık mesleğini seçtiyseniz, hayatta yalnız yaşamaya razı olacaksınız. başkası olmaz. Tanrılar yalnızdırlar. Neden öyle yüksektedirler. Benim söylediklerimin hepsi bilimseldir. Hz. Peygamber hükmünü nerede verdi, Legal ve laik bir laf kullanıyorum. Nerede, kuran dağda yüksekte. Musa peygamber Hz. Musa hükmünü nerede yazdı, yüksekte, dağda. Sizde yüksektesiniz, bende üniversite profesörüyüm. Mahkeme Başkanı: Şöyle gelir misiniz. Siz şöyle gelin, şöyle gelin. Şöyle uzak böyle gelin, siz. Nasılsa kalacağız burada. Böyle gelin. Şöyle buyurun. Sanık Yalçın Küçük: Biz efendim 3 sınıfız. İlmiye, mülkiye, seyfiye. İlmiye, mülkiye, seyfiye. sizlerle biz üniversite profesörleri. Her bakımdan hem daha yüksekte otururuz, hem öğleden sonra siz mahkeme yapmazsınız duruşma, biz ders yapmayız. Çünkü ilmiye sınıfı öğleden sonra. Mahkeme Başkanı: Efendim biz yapıyoruz, saat kaç. 18

ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:10 Sayfa:19 Sanık Yalçın Küçük: A bu yapıyor. Sizinki efendim çok özür dilerim, ben elli yıldır yargılanırım ben alaturka mahkemelerde, bu alafranga, fazla alafranga. Mahkeme Başkanı: Hep öğlen saatine kadar mı yargılandınız. Sanık Yalçın Küçük: Evet, evet, evet bu, bu, bu sizinki hiçbirine benzemiyor. Çok ta teşekkür ederim. Diğer arkadaşlarımıza, bizim elli yıldır alıştığımız mahkemelere göre o kadar hoş görülüsünüz ki. Oradan dolayı teşekkürlerimi arz ediyorum. Orada bir mesele yok. Efendim üç sınıf var, tabi burada bunları sizlere söyledikten sonra, savcılık makamını da hukuk nedir değerli başkan değerli üyeler. Hukuk dildir. Dilinizi iyi bileceksiniz. Bu memlekette de dil tarih coğrafyanın yazıldığı dil kurumunun olduğu dile dikkat edilecek. Savcılık makamına söylemek istemiyorum, ama devamlı dezenformasyon yanlış kullanılıyor. İddia makamının bunu değiştirmesi lazım. Hiçbir sanık dezenformasyon yapamaz. Dezenformasyon, destalizasyon dekemalizasyon gibi yok etmedir. Bir haberi yok etmedir. Bizler haberi yok edemeyiz. Ancak Aydın Doğan edebilir. Büyük medya grupları edebilir. Bizler edemeyiz. Biz mezenformasyon yaparız yani bozup tahrif ederiz o yanlıştır. Onu benim titizliğime ( 2-3 kelime anlaşılamıyor). Şimdi hemen bitireceğim o kadar değil. Söyleyeceğim nokta şudur; Şimdi işin dinsel ve bilimsel tarafına geçiyorum. Dilimizde teslis denir. Yabancı dillerde trinite her şey üçlüdür. İlmiye, mülkiye, seyfiye. bunları gök, atmosfer, tanrı. ilk çağlar, ortaçağ, yeniçağ, feodalizm, kapitalizm, sosyalizm. bunlar devam eder. Baba, oğul, ruh, tez, anti bu Hint Avrupa felsefesinin bir özelliğidir. Burada öbürünü de getirdim bayraklar da böyledir. İngiltere bayrağı üç renktir. Öbür bayrak üç renktir. Almanya bayrağı üç renktir. Amerikan bayrağı üç renktir. Bunun ayrıntısını yazacağım vereceğim. Vaktinizi almak istemiyorum. Bizimki öyle değildir. Bu üç bayraktan üç tanenin bir tanesi tanrıdır. Bir tanesi savaşçıdır. Bir tanesi de çalışandır. Ona göre olur, ona göre olur. Bizimki de böyle. Bitiriyorum bu kısımla ilgili. Tanrısal bir iş yapıyorsunuz burada. Eskiden de öyleydi kadı da öyleydi. Tanrısal bir iş yaptığınız zaman tıpkı öyle söylediğimi yalnız olduğunuz zaman, burada söylüyorum diğer arkadaşların söylediği gibi. Bu günden önceki hiçbir olaya atıf referans yapmıyorum samimiyetime inanın. Yargıçlar, ben çocukluğumdaki büyüdüğüm yerdeki reisi bilirim. Başını eğerek yürürdü. Birisi selam verir de almak mecburiyetinde kalırım rüşvet sayarlardı. Zor bir mesleği seçtiniz. Bana göre yalnız yaşamayı büyük yemeklere katılmayı yargıçlar için imkan yoktur. Burada bitiriyorum son ekleyeceğim de bu. bu da heyetinizi söylemiyorum biz bir Cumhuriyetiz. Bu Cumhuriyete bağlıyız. Bu Cumhuriyetin bazı kuralları vardır değerli yargıcımız. Başkalarında vardı, ben çıkıyorum televizyonlara, misakı milli bizim esas teşkilat hukukumuzdur. Başka yerde magnakarta dır. Bizim hukukumuzda da odur. Şu anda çok ünlenen oda Tv de de söyledim. İki gün önce bir televizyonda söyledim. Genelkurmay başkanı İlker paşa hazretlerine kastettim, adını veriyorum. Biz bu Cumhuriyete bağlıyız. Bu Cumhuriyetin esas teşkilatına göre din işleri ile kamusal işler birbirinden ayrıdır. Kamusal olarak hiç kimse din işi yapamaz yaparsa şer-i olmuş olur. İlker paşa hazretlerine büyük saygımızla hatırlattım. Hiçbir kamu görevlisi iftar yemeği veremez. İftar yemeği yapamaz o dinseldir. Evinde yapar öbür türlü yapamaz. Benim maruzatım bu kadar efendim. Beni dinlediğiniz için çok teşekkür ederim yazacağım efendim. Gördüğünüz gibi uzun olmadı. Sanık Mahir Akkar söz istedi, verildi: Sayın başkan konuşmamdan önce size ve sayın savcılarıma saygılarımı sunuyorum. Sayın savcım biraz önce benimle ilgili iddianameyi okurken şöyle bir düşündüm bir ara. Sayın başkan bu iddianamede sıfır suç var. Suç diye bir şey yok. Ama ben neden burada sanık olarak karşınızda olduğumu biliyorum. Bakın, bakın ben söyleyeceğim. 2005 yılının 11. ayında. Mahkeme Başkanı: Yalnız şimdi iddianameyi okudunuz siz. Sizinle ilgili olan bölümü okundun dinlediniz. Ona karşı savunmanıza daha var sıra gelsin o zaman. Sanık Mahir Akkar: Birkaç şeyimi söylemek istiyorum. 19

ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:10 Sayfa:20 Mahkeme Başkanı: Ha kısa öz bir talebiniz varsa lütfen onu söyleyin yoksa savunmanızı saatlerce dinlerim hiç beis yok onda. ama savunmanızın zamanı gelmedi zaten. Sanık Mahir Akkar: Sayın başkan onu dinleyeceğinizi biliyorum. Ama hoşgörünüze sığınarak kısa bir şey söyleyeceğim. Kısa bir şey söylemek istiyorum. Mahkeme Başkanı: Lütfen kısa ve öz bize. Sanık Mahir Akkar: Uzatmayacağım merak etmeyin bakın. Şimdi 2005 in 11. ayı Yargıtay Cumhuriyet başsavcılığına ben bir suç duyurusu yaptım. Şeriatı çağrıştıran eylemlerin odağıdır durumundadır. kapatılsın bu parti dedim, bu suçu işledim. Sayın Başbakan AKP nin merkez karar yönetim kurulu üyeleri ve Bülent Arınç niye yaptım bunu yazılı ve görsel medyada bir sürü şeyler suçlamalar gündeme geliyordu. Yav yaşantımızda bir değişiklik mi olacak başka bir rejime doğru mu gidiyoruz diye. Bir an infiale kapıldım bunu yaptım bu suçsa. Cumhurbaşkanlığı seçiminin iptali davasını açtım Ankara da. Ben bu davayı açarken sayın cumhurbaşkanının düşmanı değilim. Sayın başbakanında düşmanı değilim. Resmi gazetede yayınlanıp yürürlüğe giren bir yasa maddesi vardı. Cumhurbaşkanı halk oylamasıyla seçilecek, referandumla seçilecekti. Bu yasa maddesi yürürlükteyken neden mecliste oylamayla cumhurbaşkanı seçiliyor diye düşündüm hukuka aykırı dedim bunun başvurusunu yaptım. Türbanla ilgili dava üniversitelerde serbest bırakılsın dendi bir anayasa değişikliği yapıldı bunun iptali ile ilgili dava açtım. Bu davayı açarken ben türban düşmanı da değilim. Benim rahmetli annem, babaannem, teyzem herkes başörtülüydü. ama bu bir siyasi simge haline getirildiğini bildiğim için bu başvuruyu yaptım. Bunlar suçsa ben bu suçları kabul ediyorum. Eğer suç işlediysem yargıya bu şekilde başvurmak suçsa kabul ediyorum. TOKİ ile ilgili yolsuzluk var dedim, suiistimal var, görevi kötüye kullanma var dedim. Vatandaş olarak son derece duyarlı bir vatandaş olarak suç duyurusu yaptım. BOTAŞ ı dava ettim. Ankara Büyükşehir belediye başkanı sayın Mehil Gökçek ile ilgili iki soruşturma başlattırdım. Mamak Altındağ Etimesgut belediyeleri hakkında soruşturma başlattım. Azınlık raporu davasını açtıran benim. Ankara 28 Asliye Ceza Mahkemesinde. Başbakanlık insan hakları danışma kurulu inciler saçarak bu memlekette Türklük yoktur, Türkiyelilik vardır azınlıklar şu durumdadır derse. Bende duyarlı bir vatandaşsam bu başvuruyu yaparım. Çoğunluğu hakkı sağlandı, çoğunluğun bütün imkanlara kavuşturuldu çoğunluğu Türkiye de sıra azınlığa mı gelmiş. Azınlıktan kim ne, azınlıklardan kim ne şikayeti vardı bu ülkede. Ermeni cemaati mi İstanbul daki kazan kaldırıyordu. Rum cemaati mi kazan kaldırıyordu. Benim Kürt vatandaşlarım mı kazan kaldırıyordu. Biz şu hakkı alamadık diye. Kaldırıyorlar gerçeği ama hangi hakkı alamadıklarını ben bu ülkede hala merak ediyorum. Sırf bu nedenlerle bakın bu davalardan dolayı ben hedef gösterildim. Bütün suçum bu. Bunların hepsi medyatik oldu, medyatik davalardı. Yazılı ve görsel medyada yer aldı. Bu nedenle ben hedefe oturtuldum sayın başkan. O yoksa o iddianamedeki hiçbir suçlamayı kabul etmiyorum zaten kabul edilebilecek suç niteliğinde bir şey yok orada. Savunmamda göreceksiniz. Bunları pardon talebe geçeceğim. Şimdi benim evim arandığı zaman 23 eylül 2008 tarihinde benim bilgisayarıma el konuldu. Bunu dedim ki ya kardeşim. Hard diskin kopyalamasını yapın ben bilgisayarımda ne olduğunu biliyorum. Ne alacaksanız alın. Bunu yaptıramadım teknik imkanımız yok dediler. Şu ana kadar hala bu bilgisayarın hard diskin yani o çözüm tutanağı yok efendim. Ben ne olduğunu biliyorum ama delillerde yok. Ya dosyanızda yok. Şimdi sayın mahkemenin kararı var arka arkaya telekominikasyon iletişim başkanlığından 2000 yılından 2006 yılına kadar 2006 dan da günümüze kadar olan telefon görüşmelerimin dökümü istenmiş, sabit ve cep telefonumla ilgili. Bunu bende istiyorum. Bunu bende çok istiyorum hakikatten. Ne varsa getirtilsin ama bakıyorum ne ek klasörlerde ne ana klasörde yok bunlar. Ya bunlarında getirtilmesini talep ediyorum inanın ben istiyorum bunu. bakın kimle ne görüştüysem. Şimdi kabul edilebilirlikten tamamen uzak bir suçlama, çok basit o savunmayı da çok rahat yapacağım hiç kimsenin endişesi olmasın. Çok rahat yapacağım ve avukat da talep etmiyorum. Kimsenin de bu davanın avukatlığına soyunmasını istemiyorum. Bakın ben bu iddianame hazırlanmadan önce çıktığım televizyon 20