ŞAH VELİYYULLAH DEHLEVİ NİN KELAMÎ GÖRÜŞLERİ



Benzer belgeler
IÇERIK ÖNSÖZ. Giriş. Birinci Bölüm ALLAH A İMAN

MÂTÜRÎDÎ KELÂMINDA TEVİL

KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

İslamî bilimler : Kur'an-ı Kerim'in ve İslam dininin doğru biçimde anlaşılması için yapılan çalışmalar sonucunda İslami bilimler doğdu.

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KELAM VE İSLAM MEZHEPLERİ ILH

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

ARI 9:2 (2011), SS seem. May. Key. çıkmıştır.

Nihat Uzun, Hicrî II. Asırda Siyaset-Tefsir İlişkisi, Pınar Yay., İstanbul, 2011, 302 s.

İçindekiler. Kısaltmalar 11 Yeni Baskı Vesilesiyle 13 Önsöz 15

İSMAİL TAŞ, MEHMET HARMANCI, TAHİR ULUÇ,

İçindekiler. Önsöz 11 Kısaltmalar 15

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

Tefsir, Kıraat (İlahiyat ve İslâmî ilimler fakülteleri)

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

ŞİÎ-SÜNNÎ POLEMİĞİNDE EBÛ TÂLİB VE DİNÎ KONUMU. Habib KARTALOĞLU

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma

İmam Humeyni'nin vasiyetini okurken güzel ve ince bir noktayı gördüm ve o, Hz. Fatıma

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

İslam Hukukunun kaynaklarının neler olduğu, diğer bir ifadeyle şer î hükümlerin hangi kaynaklardan ve nasıl elde edileceği, Yemen e kadı tayin edilen

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

İMAMİYYE NİN İMAMET NAZARİYESİNİN TEŞEKKÜL SÜRECİ Metin BOZAN İSAM Yayınları, İstanbul 2009, 272 s. Harun TÜRKOĞLU

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 7. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS HUKUK DOKTORİNLERİ VE İSLAM HUKUKU

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.

İSLAM KURUMLARI VE MEDENİYETİ

AYP 2017 ÜÇÜNCÜ DÖNEM ALIMLARI

DİYOBENDİYE FIRKASI طاي فة دليو ندية

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

İSLAMİYETİN KABÜLÜNDEN SONRAKİ EĞİTİMİN TEMEL ÖZELLİKLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır.

Tıbb-ı Nebevi İSLAM TIBBI

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

Bu yüzden de Akdeniz coğrafyasına günümüz dünya medeniyetinin doğduğu yer de denebilir.

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS ÇAĞDAŞ DİNİ AKIMLAR İLH

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

Question. Masumların (Allah ın selamı üzerlerine olsun) velayet hakkına sahip olduklarının delili Nedir?

Ders Adı : DİN PSİKOLOJİSİ Ders No : Teorik : 3 Pratik : 0 Kredi : 3 ECTS : 4. Ders Bilgileri. Ön Koşul Dersleri

Avrupa İslam Üniversitesi İSLAM ARAŞTIRMALARI. Journal of Islamic Research البحوث االسالمية

Birinci İtiraz: Cevap:

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

İslam hukukuna giriş (İLH1008)

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

Değerli büyüğümüz Merhum Fatma ÖZTÜRK ün ruhunun şad olması duygu ve dileklerimizle Lisans Yayıncılık

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS. Tefsir II ILH

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS FIKIH I İLH

SOSYOLOJİSİ (İLH2008)

Yard.Doç. Aralık 2000 İstanbul Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi. Doktora Ekim 1998 M.Ü.S.B. E. Temel İslam Bilimleri Hadis Anabilim Dalı

DİNLER TARİHİ DERSİ ÖĞRETİM ROGRAMI

İktisat Tarihi I. 18 Ekim 2017

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS DİNLER TARİHİ I İLH Yüz Yüze / Zorunlu / Seçmeli

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS İslam Tarihi II ILH

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Temel Kavramlar Bilgi :

Ahlâk ve Etikle İlgili Temel Kavramlar

Mezhepler, bir dinin mensupları için alt kimlik ifadeleridir. Mezhepler beşeri nitelikli oluşumlardır; din ile özdeştirilemezler.

Muhammed Salih el-muneccid

HADİS DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI HADİS DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

1-Anlatım 2-Soru ve Cevap 3-Sunum 4-Tartışma

Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

BAYRAM DALKILIÇ, HÜSAMETTİN ERDEM,

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS EVRENSEL İNSANİ DEĞERLER İLH

USUL/FIKIH TARTIŞMALARI

KAMU YÖNETİMİ PROGRAMI

Ü N İ T E L E N D İ R İ L M İ Ş Y I L L I K D E R S P L A N I

Fırka-i Naciyye. Burak tarafından yazıldı. Çarşamba, 09 Eylül :27

HAKKARİ ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ İLAHİYAT LİSANS MÜFREDAT PROGRAMI

İslam ın Serüveni. İslam ın Klasik Çağı BİRİNCİ CİLT MARSHALL G. S. HODGSON

İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER

YENİ BİR İSLAM MEDENİYETİ TASAVVURU İÇİN FELSEFEYİ ANADOLU DA YENİDEN YURTLANDIRMAK PROJESİ

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE)

İçindekiler. Giriş Konu ve Kaynaklar 13 I. Konu 15 II. Kaynaklar 19

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı ORTAÖĞRETİM TEMEL DİNÎ BİLGİLER DERSİ (İSLAM, I-II) ÖĞRETİM PROGRAMI

İçindekiler. Kısaltmalar 13 GİRİŞ I. ÇALIŞMANIN KONUSU VE AMACI 15 II. İÇERİK VE YÖNTEM 16 III. LİTERATÜR 17

DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ

İÇİNDEKİLER İTİKAD ÜNİTESİ. Sorular

Moro Müslümanları Üzerine 99 KENDİ LİDERİNİN KALEMİNDEN BANGSAMORO MÜCADELESİ

Transkript:

T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ (KELAM) ANABİLİM DALI ŞAH VELİYYULLAH DEHLEVİ NİN KELAMÎ GÖRÜŞLERİ (Doktora Tezi) İsmail BULUT 98922723 Ankara 2007

T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ (KELAM) ANABİLİM DALI ŞAH VELİYYULLAH DEHLEVİ NİN KELAMÎ GÖRÜŞLERİ (Doktora Tezi) İsmail BULUT 98922723 Tez Danışmanı Prof. Dr. Ahmet AKBULUT Ankara 2007

T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ (KELAM) ANABİLİM DALI ŞAH VELİYYULLAH DEHLEVİ NİN KELAMÎ GÖRÜŞLERİ (Doktora Tezi) İsmail BULUT 98922723 Tez Danışmanı Prof. Dr. Ahmet AKBULUT Tez Savuma Tarihi: 06.03.2007 Ankara 2007

İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER... İ KISALTMALAR... İİİ ÖNSÖZ... İV GİRİŞ... 1 ŞAH VELİYYULLAH IN YAŞADIĞI VE YETİŞTİĞİ ORTAM... 1 BİRİNCİ BÖLÜM... 27 ALLAH VE ÂLEM İLİŞKİSİ... 27 1. ALLAH IN VARLIĞI VE SIFATLARI... 27 1.1. Allah ın Varlığı... 27 1.2. Allah ın Sıfatları... 28 1.3. İlim ve İrade... 33 1.4. Yaratma Fiili, Âlemin Yaratılışı... 36 1.5. Âlem Anlayışı... 39 1.6. Vahdet-i vücud... 46 2. MELEKLER ÂLEMİ... 52 3. İNSAN FİİLLERİ... 56 3.1. İyilik ve Kötülük... 56 3.2. Hidayet ve Dalalet... 61 3.3. İrade... 62 3.4. Kudret ve Fiillerin Yaratılması... 63 3.5. Kaza ve Kader... 66 3.6. Ecel... 71 4. İMANLA İLİŞKİLİ KAVRAMLAR... 75 4.1. İman Kavramı... 75 4.2. Büyük Günah... 77 4.3. Tasdik ve İnkâr Bakımından İnsanlar... 80 i

İKİNCİ BÖLÜM... 88 PEYGAMBERLİK... 88 1. PEYGAMBERLERİN ÖZELLİKLERİ... 88 1.1. Peygamberin İnsan Oluşu... 88 1.2. Peygamberin Günahsızlık Sıfatı... 94 2. PEYGAMBERLİK VE VAHİY... 96 2.1. Vahyin Mahiyeti... 96 2.2. Vahiy, Gayr-i Metlu Vahiy ve İlham... 96 2.3. Rüya-Vahiy İlişkisi... 104 1. PEYGAMBERLİK VE MUCİZE... 109 1.1. Mucize ve Çeşitleri... 109 1.2. Keramet... 114 1.3. Şefaat... 117 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM... 119 AHİRET... 119 1. KABİR HALLERİ... 119 1.1. Kabir Âlemi... 119 1.2. Kabir Azabı... 120 2. KIYAMET... 126 Kıyametin Gerçekleşmesi... 126 3. AHİRET HALLERİ... 127 3.1. Yeniden Dirilme...127 3.2. Mahşer, Hesap... 131 4. CENNET ve CEHENNEM... 132 SONUÇ... 135 KAYNAKÇA... 140 ÖZET... 150 ABSTRACT... 152 ii

KISALTMALAR AÜİFD Bkz. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Bakınız C. Cilt Çev. DA Edt. ER. Krş. No. Çeviren Dini Araştırmalar Edited Encyclopedia of Religions Karşılığı veya karşılaştırınız Numara Ö. Ölümü P. Page S. Sayfa Sa. TDVİA TTK Trz. Unv. Vol. Yay. Sayı Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi Türk Tarih Kurumu Tarihsiz University, Üniversite Volume Yayınları iii

ÖNSÖZ Sağlıklı bir din anlayışı ortaya koymanın ve yeni bir medeniyet kurmanın yolu, geçmişi sorgulayarak gerçekleşebilir. Din anlayışımızdaki birçok çelişki, geleneksel Müslüman kültürünün düşünce sistematiğinde yer almaktadır. Bu büyük kültürel birikimin iyi bir şekilde değerlendirilmesi, sorgulanması ve içindeki çelişkilerden arındırılması, tüm dünyanın etkilenebileceği Müslüman medeniyetinin yeniden inşa edilmesini sağlayacaktır. Şah Veliyyullah, Hindistan tarihinin fırtınalı günlerinde, yani Avrupalıların sömürge döneminde yaşamıştır. Bu sömürgeye karşı fikri ve ameli mücadele yapılmasını savunduğu için, dini alandaki görüşlerinde sosyo-ekonomik ve siyasi düşünceleri ağır basmaktadır. İslam ın diğer sistemlere karşı alternatif bir sistem oluşturabileceğini savunan Şah Veliyullah, bu nedenle, klasik Müslüman kültürünü yeniden sorgulamaya çalışmıştır. Çalışmamızda Veliyyullah ın klasik kültürü yeniden değerlendirirken Kelami konulara nasıl bir yorum getirdiğini, yani, Kelam sahasındaki görüşlerini araştırdık. Araştırmamızda her türlü yardım ve desteğini esirgemeyen saygıdeğer hocam Prof. Dr. Ahmet AKBULUT a saygı ve teşekkürlerimi sunuyorum. İsmail BULUT Ankara 2006 iv

GİRİŞ ŞAH VELİYYULLAH IN YAŞADIĞI VE YETİŞTİĞİ ORTAM Dehlevi nin görüşlerinin çerçevesini çizebilmek için, kendinden önceki ve yaşadığı dönemindeki siyasi, sosyal ortamı irdelemek gerekir. Fikir-hadise irtibatı kurarak, fikri altyapısının oluşumunu ve olaylara getirdiği çözümleri incelemek yerinde olacaktır. Hindistan da Müslümanlığın ilk izlerine Hz. Ömer devrinde rastlanmaktadır. 1 Hindistan da Emevilerle başlayan Müslümanların hâkimiyeti Abbasilerle devam etmiştir. Abbasilerin egemen olduğu yerlerdeki otoriteleri azalınca bu bölgedeki emirlikler bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Gazneliler in, ülkenin büyük bölümünü fethetmesiyle, bölge tekrar Müslümanların kontrolüne geçmiştir. 16. yüzyılda Moğolların gelmesiyle, yeni bir kültür, yeni bir yaşam, yeni bir dinle beraber istikrar dönemi başlamıştır. 2 Moğol hükümdarlarının saltanatlarının sonuna doğru, Evrengzib Âlemgir den (ö. 1706) sonra, Marat ve Sihlerin başkaldırıları ve İran istilaları nedeniyle Moğolların otoritesi zayıflamıştır. 3 Akabinde emirlikler, bağımsızlıklarını ilan etmişler ve ülke bölünmeye başlamıştır. 4 Bu durum sömürgeciliğin zeminini oluşturmuş ve İngilizler, sömürme faaliyetleriyle beraber, ülkeye hâkim olma mücadelesine girmişlerdir. 5 İngilizler, Hindistan egemenliğini ele geçirmişlerdir. 1 Taher, Mohamed, Muslim in India, Anmol Publications, New Delhi, 1996, 1 2 Taher, Mohamed, Muslim in India, 1 3 Taher, Mohamed, Muslim in India, 3 4 Al-Faruque, Muhammad, Some Aspacts of Muslim Revivalist Movements in India During the 18th Century: The Activities of Shah Wali-Allah of Delhi, Islamic Culture, Hyderabad, 1989, c. 63/3 s.19 5 En-Nemr, Abdu l-münim, Tarîhu l İslam fi l-hind, el-müessesetü l-camiiyyetü d-dirasâti ve n-neşri ve t-tevzi, trz., 525 1

Hindistan da İngilizler ve dış güçlere karşı isyanlar ve bağımsızlık mücadeleleri başladı. Bağımsızlık hareketinin temelinde dine ve kendi kültürüne dönme düşüncesi yatıyordu. İnsanların sömürgeciliğe karşı bilinçlenmesi ve örgütlenmesinde Dehlevi nin düşünce ve öğretilerinin büyük katkısı olmuştur. Bu dönemde başlayan direnme hareketleri, sadece Hindistan da değil tüm Güney Asya da dini hareketlerin öncüsü niteliğindedir. 6 Dehlevi, oğulları ve Deoband medresesinde yetişen talebeleri, başlattıkları mücadelede büyük ölçüde başarı kazandılar ve o bölgedeki siyasi-dini hareketlere ilham kaynağı oldular. 7 Dehlevi nin doğduğu yıllarda ülkede siyasi istikrarsızlık ve güvensizlik ortamı hâkimdi. Siyasi iktidarların yetersizliği nedeniyle, yağmacılık, kan davaları ve aşiret kavgaları sosyal hayatı felç etmişti. 8 Babür imparatorluğunun yıkılışı sonucu, Müslümanlar diğer devletlerin içine dağılmışlardı. Sihler, Catlar ve Maratlar arasında güçsüz ve dağınık halde bulunan Müslümanlar, sömürülmeye ve ezilmeye mahkûm hale gelmişlerdi. 9 Birbiri ardına idareye geçen hükümdarlar, aralarındaki bitmeyen anlaşmazlıklar nedeniyle, siyasi istikrarı sağlayamayınca, bu kargaşa uzun süre devam etti. Bu kargaşadan Müslümanlar olumsuz etkilendiler. 10 Evrengizb in ölümünden sonra, Müslümanların Hindistan daki siyasi güçleri çöküş sürecine girdi. Doğal olarak Müslüman karşıtı militan güçlere tepkiler ortaya çıktı. Bu 6 The Oxford Encyclopedia of The Modern Islamic World, Vol., IV. New York, 1995, 312 7 En-Nemr, Abdü l-munim, Tarihu l-islam fi l-hind, 525 8 En-Nemr, Abdu l-münim, Tarîhu l İslam fi l-hind, 526 9 Celbani, G.N., Şah Veliyyullah Dehlevi Hayatı ve Eserleri, Çev. Hasan Nureddin, Gelenek yay. İstanbul, 2002, 45 10 Ez-Zaman, Waheed, Shah Wali Ulah and his Impact, Proceedings of the First Congress of Pakistan History and Culture, vol. I, Islamabad, 1975, 77 2

tepkiler, siyasal gücün gayrı Müslimlerin elinde bulunmasına karşı gösterilen Müslüman direnişlerine de örnek teşkil etti. 11 Dehlevi, yaşadığı dönemde, genelde, siyasi otoriteye ters düşmemeye ve uyumlu olmaya çalışmıştır. Zaten dedesi, Moğol sarayında önemli bir konuma sahipti. Babası Şah Abdurrahim in toplumdaki konumu, insanlar tarafında gösterilen saygı nedeniyle hatırı sayılır bir düzeyde idi. O dönem iktidarda bulunan İmparator Alemgir le ilişkileri gayet olumluydu. Dehlevi, on kralın saltanatını görmüş birisidir. Dedesi ve babası gibi, siyasi iktidarla yakın ilişkiye girmemiş, ancak ters de düşmemiştir. 12 Dehlevi nin saygın bir âlim olması ve o dönemdeki konumu nedeniyle zaman zaman iktidarlarla, Müslümanların menfaatlerini koruma konusunda, ilişkiye geçtiğini görüyoruz. 13 Onlara çeşitli meselelere dair görüşlerini aktardı, bazen de yöneticiler ülkenin güvenliği ve diğer konularda O ndan danışmanlık yapmasını istediler. Dehlevi nin Necibu d-devle (1707 1771) ile iyi bir ilişkisi vardı. Bu sayede Müslümanlar, Catlar, Maratlar ve Sihlerin saldırılarından kurtulup huzura kavuşmuşlardı. Siyasi istikrarsızlık nedeniyle devletin iktisadi durumu da kötüydü. Bu durum halkın sosyal ve ahlaki yapısın da bozulmasına neden olmuştu. Zayıf olan halkın sömürülmesi, mutlu azınlık dışındaki büyük çoğunluğun lüks içinde yaşaması, yüksek vergiler ve dengesiz iş dağılımı, iktisadi tutumun kötü olmasının nedenlerindendi. Dehlevi ye göre, bu nedenlere ilaveten verimli ve ıslah edilmiş bir iktisadi düzenin olmayışı da vardı. 14 11 Aziz, Ahmed, Hindistan da İslam Kültürü Çalışmaları, İnsan yay. İstanbul 1995, 290 12 Şerif, M.M., İslam Düşüncesi Tarihi, İnsan yay. İstanbul, 1991, 346 13 Dehlevi nin siyasilerle ilişkilerini gösteren, onlara yazdığı mektuplar, Prof. Dr. Halik Ahmad Nizami nin derlediği Şah Veliyyullah ke Siyasî Mektubât adlı eserinde toplamıştır. 14 Dehlevi, Tefhîmâtü l-ilahiyye, Akademiyyetü ş-şah Veliyullahü d-dehlevi, Haydarabad. trz., I, 218 3

Bu olumsuzluklar giderildiği takdirde, ülke refah devleti olma yolunda adım atabilirdi. Bu düzen de ancak herkesin çalışması ve devletin eline bakmaması halinde gerçekleşebilirdi. 15 Hindistan ın İslamî dokusunun oluşumunda tasavvufun önemi büyüktür. Zaten bölgenin genel dini yapısı, tarihten günümüze geçen süre zarfında tarikat kültürüyle benzer karakteristik özelliğe sahip olmuştur. Hindu dinleri ve kültürü, tasavvuf ağırlıklı bir din anlayışının gelişmesi için çok müsait bir ortam oluşturmuştur. İslamiyet, bu bölgede âlimler ve askerlerden çok sûfîler aracılığıyla yayılmıştır. Hindu kültürü içinde yetişen insanların, alışık oldukları âdet ve geleneklerini, Müslüman olduktan sonra da sürdürme alışkanlıkları, İslam ın tasavvufi yorumunda sıkıntı yaratmamıştır. Bu kültürün eseri olarak, gerek Hindu, gerekse İslam ın etkisinde kalan birçok tarikat ortaya çıkmıştır. Hindu ve tarikat kültürünün birbirine karıştığı böyle bir ortamda, İslam la Hinduizm in karışımından meydana gelen Sihlik adında başka bir din daha ortaya çıktı. Babürlüler döneminde, 1556 1605 yıllarında hüküm süren Ekber, Din-i İlahi 16 adında, Hindistan da mevcut dinlerin bir sentezinden oluşmuş yeni bir din icat etti. İnsanların bu dine girmeleri için onları zorladı. O dönemde, siyasi ve ekonomik istikrarsızlık olduğu gibi dinî ve sosyal düzende de bozulma söz konusuydu. Müslümanlar dağınık, birbiriyle çatışan gruplar halindeydi. Din, özünden uzaklaşmış, hurafe ve taklit adeta din halini almıştı. Vedanta ya dayanan Hindu anlayışlar ve Şii düşüncesi, İslamî düşünceyle birbirine karışmıştı. Halkı dinin 15 Dehlevi, Hüccetullahi l-baliğa, thk. eş-şeyh Muhammed Şerif Sükker, Dâru İhyâi l-ulûm, Beyrut 1990, I, 25 16 Taher, Mohamed, Muslim in India, 2 4

özüne döndürecek gerçek âlimler ve doğru eserler yoktu. 17 Zaten o dönemde âlim olarak nitelendirilen kimseler de mistik düşüncelerle günü kurtarma gayreti içinde, dini endişesi olamayan kimselerdi. Doğrusu, bunların görüşleri İslam ın prensiplerinden üstün sayılmaktaydı. İnsanlar tarikatlarda, din eğitimi adı altında tasavvufî şiirler ve hikmetlerle adeta uyuşturuluyordu. İbadetler ve dini uygulamalar, bidat ve hurafelerden etkilenmiş aslından uzaklaşmıştı. O dönemde cereyan eden felsefi ve akılcı hareketler insanları derinden etkiledi. Tarikat kültürüne sahip insanlar, buna şiddetle karşı çıkarak muhafazakâr tutumlarını ortaya koydular. Dehlevi ise, gerçek felsefenin nasıl yapılacağını insanlara idrak ettirme isteğini dile getirerek, sadece peygamberlerin öğrettikleri hakikatlerin felsefe olabileceğini ileri sürüyordu. 18 Dehlevi nin Kelamcılara ve Felsefecilere karşı şiddetli tavır sergilemesinin altında böyle bir gerçeğin olduğu görülmektedir. Dehlevi nin yaşadığı dönemde Sünnî-Şiî anlaşmazlıkları daima gündemde olmuştur. Bu durum, Hindistan Müslümanlarının istikrarını sürekli tehdit etmiştir. Sünniler, Şiîlerle aynı imanı taşıdıklarını kabul etmekte zorlanıyorlardı. İki gurup birbirinden nefret eder haldeydi. Bu dönemde Dehlevi, iki tarafın arasını bulmaya kendini adamış bir elçi olarak görüyordu. 19 Bu meselenin çözümünü hedef alarak İzafetü l-hafâ an Hilafeti l-hulefa adlı eserini kaleme almıştır. 20 Bu eserde aynı zamanda Müslüman Devlet in görevini açık şekilde ortaya koymaya çalışmıştır. Genel anlamıyla hilafet şer i 17 Dehlevi, Tefhîmâtü l-ilahiyye, II, 200 18 Dehlevi, Tefhîmâtü l-ilahiyye, II, 82, 208 19 Baljon, J.M.S., Modernist Düşüncenin Şekillenişi, Çev. İsmail Çalışkan, Ankara Okulu, Ankara 2002, 220 20 Dehlevi, çeşitli alanlarda Arapça olarak 24, Farsça dilinde de 21 kitap ve risale türü eser ortaya koymuştur. Dehlevi hakkında yapılan önemli çalışmaların sayısı ise, 100 ün üzerindedir. 5

hükümlerin Peygamber in iradesi doğrultusunda geçekleşmesi için kurulmuş bir devlet şeklidir. Hilafetin en önemli işlevleri İslami öğretilerin ihyası ve pratik hayata geçirilmesi, milletin cihada hazırlanması, uygulamalarda ortaya çıkacak hata ve kötülüklerin dikkatli bir şekilde giderilmesidir. 21 Müslüman geleneğinde Dehlevi nin bir düşünür ve âlim olarak özel bir yer edinmesi, yaşadığı toplumun buhran içerisinde olması ile bu toplumu bulunduğu durumdan kurtarmaya çalışmasıyla yakından ilişkilidir. Hindistan da Müslümanların siyasal egemenliklerinin çözülmesi, siyasi, toplumsal, ahlaki ve dini bir karmaşa yaşamalarına neden olmuştur. Bu ortamda Dehlevi, Müslümanlığı tüm yönleriyle ele almış, bozulmaya yüz tutan din anlayışını aslına döndürmeye çalışmıştır. Sosyal hayatın her alanında rehberlik faaliyetine soyunmuş, ülkenin siyasi durumunu kurtarma çabasına girmiş bir kişi görünümündedir. Ancak, İngiltere sanayisine temel olan Bengal in hammaddelerinin İngilizler tarafından yağmalanmasına herhangi bir reaksiyon göstermemiştir. 22 Dehlevi, 18. yüzyıl Hindistan ında, dinin yeniden yapılandırılması çalışmalarına yaptığı en önemli katkı, Fıkıh ilmini Hadis e bağlaması ve çeşitli sûfi tarikatlarını Sünni İslam içerisinde sindirme faaliyetidir. 23 Dinin aslî yapısına sadık kalarak yeni bir yorum getirmiş, Modernist öncesi dönemde yaşamış olmasına rağmen, bir anlamda Müslüman Modernizminin kurucusu sayılmıştır. 24 Nitekim Hindistan da Müslüman Modernist anlayışının ilk büyük 21 Şerif, M.M., İslam Düşüncesi Tarihi, 350 22 Daudi, Zaferullah, Pakistan ve Hindistan da Hadis Çalışmaları, İstanbul, 1995, 148 23 Ahmed, Aziz, Hindistan da İslam Kültürü Çalışmaları, İnsan yay., İstanbul, 1995 24 Bkz. Fazlur Rahman, İslami Yenilenme Makaleler II, Ankara Okulu, Ankara, Eylül 2004, 116 6

düşünürü olarak kabul edilen Seyyid Ahmet Han, Dehlevi nin manevi soyundan gelmişti. 25 Aslında Dehlevi bir Modernist değildi. Dini bakış açısı, gerçekte Sünni bir karaktere sahipti. O, Ortaçağ ile Modern çağ arasında bir geçişin simgesiydi. 26 Ancak, O nun yolunu takip eden modernistler, Dehlevi nin fikirlerini alıp geliştirmişlerdir. Dehlevi nin, Modernist olarak anılmasının nedenlerinden birisi de budur. Klasik İslam sonrası yozlaşmayı reddeden sadeleşme hareketlerinin önde gelenlerinden biridir. O reddetme yerine canlandırma taraftarıydı. Değişen şartlara göre düşünsel bir dönüşüm ihtiyacının gerekliliğini ortaya koydu. 27 Dehlevi aynı zamanda genellikle Müslümanların özellikle de Hindistan daki Müslüman toplumun korunması için sosyal bir teori ortaya koymaya çalışmıştır. Bu teori daha sonraları Sir Seyyid Ahmet tarafından geliştirilerek tabii din nazariyesinin ve Ubeydullah Sindi nin İslam sosyalizmi teorilerinin de temeli olmuştur. 28 Dehlevi, sosyo-ekonomik hayatı ilkel hayattan başlayarak, insanlığın gelişimini dört evreye kendi terimiyle irtifâkât a 29 ayırır. 30 İlk evre insanın hayvanlardan ayrıldığı, aletleri keşfetmeye başladığı dönemdir. İkinci evre, ekonomik ihtiyaçların karşılanmasının öğrenildiği, köylerin oluşmasıyla sosyal organizasyonun şekillendiği zamandır. Sosyal organizasyonun en üst düzeye ulaştığı devre üçüncü devredir. Bu 25 En-Nemr, Abdu l-münim, Tarîhu l İslam fi l-hind, 524 26 Abbot, Freeland, The Decline of Mughul Empire and Shah Waliullah, The Muslim World, c. 12, U.S.A., 1968, 117 27 Düzgün, Şaban Ali, Seyyid Ahmed Han ve Entelektüel Modernizmi, Akçağ, Ankara, 1997, 19 28 Düzgün, Şaban Ali, Seyyid Ahmed Han ve Entelektüel Modernizmi, 21 29 Dehlevi nin kullandığı bu özel terim, sosyo-ekonomik gelişimin devreleri veya sosyal kurumlar olarak açıklanabilir. İrtifâkât konusunun geniş açıklaması için bkz. Huccetullahi l-baliğa c.i, s.123-152 30 Islahi, Abdul Azim, Shah Wali Allah s Concept of Al-Irtıfakat (Stages of Socio-Economic Development), Journal of Objective Studies, vol. 2, January 1990 7

devrede sosyal hayatı devam ettirmek için ahlaki ve yasal düzenlemeler yapılmış, siyasal idare sistemi oluşmuş ve şehir hayatına geçilmiştir. Bağımsız şehirlerin ve krallıkların artmasıyla mücadeleler de çoğalmıştır. Dördüncü ve son devre sosyal organizasyonun en yüksek şeklini aldığı, insanın uluslararası boyuta açıldığı dönemdir. Bu evrensel devlet aşamasıdır. Din bu dönemde bir olgu olarak ortaya çıkar. Bu şekilde Dehlevi, İslam kavramını da idealler üzerine yerleştirir. 31 O, insanın gerçekleştirmesini istediği sayısız arzuları bulunduğu gerçeğinden hareket etmektedir. İnsani isteklerin tatmini bireylerin karşılıklı dayanışmasına bağlı olarak toplumun ve törelerin oluşmasını sağlamaktadır. İnsanlar ortak hedefleri için bir araya geldiklerinde devleti oluştururlar, maddi ihtiyaçları karşılamak için birleştiklerinde de iktisadi sistem kurulmaktadır. Sosyal veya siyasi oluşumların sağlıklı yürüyebilmesi bireyler arasındaki dengeli ilişkilere bağlıdır. Dengeli ilişkiler iç barışın ve Yaratıcıyla olan doğru bir ilişkinin de yansımasıdır. Dehlevi, bireyle devlet arasındaki ilişkiyi net biçimde ortaya koymaktadır. İslam öğretilerinden çıkardığı devlet teorisine göre bireyler arılar, karıncalar gibi bir sosyal bütünün parçalarından ibaret değildir. Bireyin kendine ait gerçek bir değeri vardır. Çünkü İslam da her düşünce bireyle başlar ve onunla biter. Ancak her insan, toplum içerisinde yaşarken, manevi gelişimi de sosyal düzen vasıtasıyla gerçekleşmektedir. Devlet sosyal düzenin en güçlü etkeni olması nedeniyle bireyin gelişiminin tüm yönlerinden sorumludur. 32 O dönemdeki tüm olumsuz gelişmelerden en çok Müslümanlar etkileniyordu. Müslümanları içine düşmüş olduğu siyasi ve dini buhrandan kurtarmak için, zaman 31 Düzgün, Şaban Ali, Seyyid Ahmed Han ve Entelektüel Modernizmi, 22 32 Şerif, M.M., İslam Düşüncesi Tarihi, 349-350 8

zaman liderler çıktı. Bu tür hareketlerin öncüsü sayılacak kişilerden biri de Şeyh Ahmed Sirhindi dir. O, başlattığı öze dönüş hareketi ile büyük başarı elde ettiği gibi, kendinden sonraki Müslümanlara da örnek oldu. Din anlayışına, özellikle de tasavvuf anlayışına, yeni bir ivme kazandırdı. Tasavvuf anlayışını ıslah ederek, sûfi doktrininin ve uygulamalarının öğretilmesi ve yayılması için çok sayıda mürit yetiştirdi. Benzer yolu takip eden Dehlevi ve onun takipçileri, Hindistan da ıslahat hareketlerini sürdürdüler. 33 Dehlevi nin ortaya koyduğu dini ve sosyal görüşleri ve fikirlerinin teoriden uygulamaya geçmesine, Şah İsmail Şehid ve Seyyid Ahmed Barelvi nin büyük katkıları olmuştur. Temeli Dehlevi nin fikirlerine dayanan toplumsal hareketler ve toplumsal örgütlenmeler Onların liderliğinde ortaya çıkmıştır. Bu hareketler, Hindistan daki Müslümanların dinlerini hurafelerden temizlemeye, doğru dini yaşamaya ve dini yayma faaliyetlerinin canlanmasını sağlamıştır. 19. yüzyılda İngilizler tarafından Vahhabi, Müslüman Hindistan da ise Mücahidin hareketi olarak adlandırılan Müslümanların büyük hareketi, Dehlevi nin dini-siyasi düşüncesinin uygulamada zirveye ulaştığını göstermektedir. 34 Bu hareketin lideri Seyyid Ahmed Barelvi, Dehlevi nin medresesinde yetişmiş, Onun oğlu ve halefidir. 35 Mücahidin hareketi, Hindistan tarihinde önemli bir yere sahiptir. Hindistan ı İngilizlerden, Hindu ve Sih müttefiklerden kurtarmaya yönelik bir çabadır. Bu dönemde 33 Ez-Zaman, Waheed, Shah Wali Ulah and his Impact,81 34 Ahmed, Aziz, Hindistan da İslam Kültürü Çalışmaları, 293 35 En-Nemr, Abdu l-münim, Tarîhu l İslam fi l-hind, 529 9

başlayan mücadeleler, ilerleyen zaman içerisinde bağımsız Pakistan ın doğuşuna sebep olmuştur. 36 Dehlevi, 37 dinin gerçek bir biçimde anlaşılması, Müslümanların derlenip toparlanması, zihniyetlerin arınması amacıyla geniş çerçeveli bir faaliyet gösterme düşüncesini ortaya koymaya gayret etmiştir. Bu çalışma çerçevesinde dinin tüm alanlarına el atıp, bütün yönleriyle ortaya koymasından dolayı Hindistan Gazzali si olarak adlandırılmıştır. Müslümanlığa aykırı düşüncelere ve yanlış inançlara karşı verdiği cesurca mücadele nedeniyle de İbn Teymiye ye benzetilmiştir. 38 Ünlü âlimlere benzetilmesinin yanında, söylemlerinde dini yeniden canlandırma, dini özüne uygun şekilde anlaşılması için gösterdiği gayretten ve Müslümanları derleyip toparlayarak, onları sahabe dönemindeki dini hayata ve düşünceye kavuşturma çabalarından dolayı müceddid olarak da görülmüştür. 39 Dehlevi nin Gazzali ye benzetilmiş olması, aynı zamanda ondan etkilendiğini göstermektedir. O nun Huccetüllahi l-baliğa adlı eseri, Gazzali nin İhya-u Ulumu d- Din adlı eserine metot ve içerik olarak çok benzemektedir. Ayrıca İbn Hazm, Eş ari, İbn Teymiye, Fahreddin Razî ve Mâturîdi diğer etkilendiği ve birçok konuda hemfikir olduğu âlimlerdendirler. Tasavvuf konusunda da İbn Arabî ve İmam Rabbanî den ilham almış olup onların fikirlerine yakın gözükmektedir. 36 Şerif, M.M., İslam Düşüncesi Tarihi, 365 37 Şah Veliyyullah ismiyle meşhur olan Dehlevi, Hindistan da yetişmiş en büyük âlimlerden biridir. Asıl adı Kutbuddin Ahmed b. Abdirrahim dir. 1174/1702 yılında Delhi yakınlarında dünyaya gelmiştir. Soyu baba tarafından Hz. Ömer e, anne tarafından da Ehl-i Beyt ten İmam Musa Kazım a dayandığı söylenmektedir. Celbani, G.N., Şah Veliyyullah Dehlevi Hayatı ve Eserleri, 11 38 Karaman, Hayrettin, İçtihat, Taklit ve Telfik Üzerine Dört Risale, Şah Veliyullah ve İkdu l-cîd Risalesi, İz yay., İstanbul, 2000, 116 39 Al-Faruque, Muhammad, Some Aspacts of Muslim Revivalist Movements in India During the 18th Century: The Activities of Shah Wali-Allah of Delhi, 19 10

Dehlevi nin soyu Pakistan dan gelmektedir. 40 Ataları, Pakistan dan Hindistan a göç ettikten sonra, süregelen medrese ekolünü babadan oğla geçen bir silsileyi şeklinde devam ettirdiler. Dehlevi de bu ekol içersinde Delhi de hem babasından hem de bazı âlimlerden, medrese eğitimi görmüş ve tarikat terbiyesinden geçmiştir. Babasının vefatından sonra da bu medreseyi kendi liderliği altında devam ettirmiştir. Dehlevi, ilminin temelini aldığı babasından çok etkilenmiştir. Kur an ve sünneti ondan öğrenmiştir. 41 Görüşlerinde Hadis ve Kuran a büyük önem vermesi, bu ilk temel ilmi birikiminden dolayıdır. Bununla birlikte, fikirlerindeki mistik yapı, babasının tarikat lideri olmasından ve tarikat kültürüyle yetişmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Yaşadığı dönemdeki ilmi kısırlık, sosyal ve siyasi olumsuzluk O nun, önemli bir âlim olarak parlamasına yol açmıştır. Böyle bir ortamda mücadele etmek zor olsa da, doğru şeyleri ortaya koyduktan sonra, seçeneğinin olmaması nedeniyle önder olmasını sağlamıştır. Hakkındaki bilgilere bakıldığında, Dehlevi nin hayatı, tarikat geleneğinde anlatıla gelen kerametlerle ve esrarlı olaylarla doludur. 42 Bu olaylar, insanların onu sıra dışı, üstün bir şahsiyet olarak görmelerine neden olmuştur. Dehlevi nin düşünce sisteminde vahdet-i vücud bir temel oluşturmaktadır. İleri sürdüğü tezleri ve fikirleri bu temel nokta etrafında seyretmektedir. Anlatılan rüyalar, 40 Dehlevi nin ataları, Pakistan dan Hindistan ın Delhi kentine göç etmiş ve O, yaşamını ölünceye kadar burada sürdürmüştür. Manevi rehberi olan babası Şah Abdurrahim (ö. 1719), Delhi de kendi kurduğu medresesinde, tanınmış bir tarikat lideri idi. 15 yaşında babasının Nakşibendî tarikatına girdi. En-Nemr, Abdu l-münim, Tarîhu l İslam fi l-hind, 524 41 The Oxford Encyclopedia of The Modern Islamic World, 312 42 Belki de bu esrarlı olaylardan en iddialısı, Dehlevi nin doğumundan önce annesinin gördüğü rüyadır. Bu rüyada, eğer peygamberlik son bulmamış olsa Dehlevi nin peygamber olacağına işaret edilmiştir. Peygamberlik son bulduğuna göre, O, peygamberin tebliğ sorumluluğunu üstlenmiş olmaktadır. O, bu rüyayı şu şekilde yorumlamıştır: Bana kemal mertebesi ve peygamberlerin üstünlüklerini analiz etme kapasitesi ihsan edildi. Güzel bir şekilde gayb âlemi ile ilgili olayları açıklayabilme yeteneği verildi. Dehlevi, Tefhîmâtü l-ilahiyye, II, 154 11

vahdet-i vücud hakkındaki düşüncesine bir dayanak teşkil etmektedir. 43 O aslında vahdet-i vücud ve vahdet-i şuhut arasında bir denge kurmak suretiyle yeni bir kuram getirmeye çalışmıştır. Vahdet-i vücud ile Vahdet-i Şuhud arasındaki farkın sadece terminolojik açıdan olduğunu ileri sürmektedir. 44 Rüyalarda bazı olağanüstü halleri yaşadığını, bazı ilhamlar aldığını, dolayısıyla Allah ile iletişim kurduğunu iddia etmektedir. O, zaten insanın, Allah yolunun üzerindeki perdelerin kaldırılarak hazretü lkudste 45 var olan tecelliye ulaşacağını söylemektedir. 46 Aynı zamanda, Yüce Allah ın peygamberleri görevlendirmesi ve insanların dünya ve ahirette mutlu olmaları için onlara gönderdiği vahiyler de bir tür tecellidir. 47 Bu bağlamda, rüyalarda yaşadığı olaylar, vahdet-i vücud tezine delil olmaktadır. Dehlevi nin ortaya koyduğu en önemli çalışmalardan biri de, Sünni âlimlerin tenkitlerine rağmen, Kur an ı Farsçaya çevirmesidir. Bu çalışmasının nedeni, orta düzeyde eğitim görmüş Müslümanların Kur an ı daha iyi anlayabilmelerini sağlamak ve kendilerini Hindu Brahmanı nın Müslüman benzeri haline getiren, şekilci din anlayışına sahip ilahiyatçıların tekelini kırmaktı. 48 Her millete Kur an ın kendi dilinde öğretilmesi düşüncesi, o durgunluk devrinde, devrim niteliğinde bir düşünce olarak 43 Ansari, M. Abdul Haq, Shah Waliy Allah Attempts to Revise Wahdatu l-wujud, Islamic Quarterly, 1984 vol. XXVIII, 152 44 Dehlevi, Tefhîmâtü l-ilahiyye, I, 189 45 Hazretü l-kuds, Tasavvuf terimi olarak, kutsal âlem anlamındadır. Yaratılışa ait hükümlerden ve kevni noksanlıklardan yüce ve mukaddes olan İlâhî manalar âlemi. Cebecioğlu, Ethem, Tasavvufi Terimleri ve deyimleri Sözlüğü, 101, Rehber yay., Ankara, 1997 Dehlevi nin düşüncesinde, çok özel anlamı olan bir kavramdır. Âlemdeki tüm varlıklar ve olaylar meydana gelmeden önce bulunduğu, planlandığı ve ilk halinin şekillendiği yerdir. Hazretü l-kuds, bir hadiste cennetin ismi olarak geçmektedir. bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned V,257. Hazretü l-kuds kavramı tezimizin I. Bölümünde ayrıntılı olarak açıklanacaktır. 46 Dehlevi, Hüccetullahi l-baliğa, I, 187 47 Dehlevi, Tefhîmâtü l-ilahiyye, I, 193 48 Ahmed, Aziz, Hindistan da İslam Kültürü Çalışmaları, 287 12

değerlendirilebilir ve bu düşünce onun başlattığı fikir hürriyeti hareketinin esasını teşkil etmektedir. 49 Dehlevi nin hayatındaki önemli dönüm noktalarından biri de 1730 yılında Hacca gitmesidir. 50 Orada klasik tarikat, medrese düşüncesinden dışarı çıkma, zihinsel ve manevi açıdan ufkunu genişletme fırsatı bulmuştur. Hicaz da çeşitli âlimlerden hadis dersleri almış, değişik tarikatları incelemiş, diğer Müslüman ülkelerden gelen âlimlerle görüşerek bilgisini geliştirmiştir. 51 Dehlevi nin yaşadığı ortam, kendi ifadesine göre, cehalet ve taassubun hâkim olduğu, heva ve heveslerin peşinden koşulduğu, herkesin kendi görüşünü beğendiği bir ortamdı. Böyle bir ortamda, bu fikirlere karşı çıkmasının ve gerçeği söylemesinin, nefretleri üzerine çekeceği gibi, aynı zamanda insanların hedefi olacağını belirtmektedir. 52 Sıkıntılarına rağmen bu yanlışların düzeltilmesi için kendini sorumlu hissediyor ve alnına yazılmış bir görev olarak kabul ediyordu. 53 49 Daudi, Zaferullah, Pakistan ve Hindistan da Hadis Çalışmaları, İnsan yay., İstanbul, 1995, 136 50 Dehlevi, Hicaz da bulunduğu sıralarda, Peygamber in kabrinin yanında derin düşüncelere dalıyordu. Özellikle çözümüne ulaşamadığı meselelerde, rüya ve bir çeşit meditasyonlarla peygamberle iletişim kurarak cevaplar arıyordu. Bu durum, Peygamber in yaşadığı mekânda onunla ruhen iletişime geçmesiyle elde ettiği bilgi sonucu, Ona bilgi edinme yollarından birini daha keşfetmesine neden olmuştu. Bu aynı zamanda manevi açıdan gelişim sağladığı bir aşamadır. Hatta Hicaz yolunda Rabbinin bu görevi kendisine bildirildiğini, bu görevin çerçevesinin de peygamberlerin yolunu takip etmek, değişik insanlardan oluşmuş topluma rehberlik etmek, Allah ın rengi ile boyanmış bir birliktelik olarak çizildiğini söylemektedir. Dehlevi, Tefhîmâtü l-ilahiyye, II, 121 Özellikle, hac görevini yapmak için gittiği Hicaz da, gördüğü birçok rüyada bu tür imalara şahit olduğunu ifade etmektedir. Mesela, Peygamberin kendisine elbisesini verdiğini ve şeriatın bazı girift konularının aydınlatıldığını, bunun da peygamberin vekili olarak hareket edeceği anlamına geldiğini, Dehlevi, Tefhîmâtü l-ilahiyye, II, 248 Allah ın iyi bir düzen kurmak ve adaletsizliğin ortadan kaldırılması için seçildiğini, mehdiye bile gerek kalmadığını rüyalarında gördüğünü belirtmektedir. Dehlevi, Tefhîmâtü l- İlahiyye, II, 120 51 El-Elvaî, Muhyiddin, el-müellefâtü l-arabiyye li-ulemâi l-hindi l-müslimîn, Mecelletu l-ezher, c.38, s.7, Kahire 1966, 722 52 Dehlevi, Hüccetullahi l-baliğa, I, 24 53 Dehlevi, Hüccetullahi l-baliğa, I, 26 13

Dehlevi nin peygamber misyonuyla kendisini böyle bir mücadele sorumluluğunu üstlenmesi, geleneksel anlayıştaki Kur an ı yorumlama ve hüküm verme yetkisinin belirli zaman diliminde yaşayan bazı kişilere verilmiş bir hak olarak görülmesine 54 benzemektedir. Oysa Kur an böyle bir hak sınırlaması yapmamış, her insana araştırma yapması ve yeni düşünceleri ortaya çıkarmasını önermiştir. Dehlevi, Müslüman dünyasında büyük tartışmalara ve ayrılıklara neden olan halifelik konusunda görüşlerini rüyalara dayandırmakta ve çözümünü bulmaktadır. 55 O, ruhani kaynaktan aldığını iddia ettiği bu bilgilere Kur an dan dayanak bulmaya çalışmıştır. 56 Mesela, İmamiyye nin, masum, sorgusuz itaat edilen, insanlık için seçilmiş, gizli vahiy alan v.b. özelliklerle tanımladığı imam olgusunu Hz. Peygambere sormuş, Şia nın itikadının temelsiz olduğu cevabını almıştır. 57 Bu iddiasını Allah, onlar için seçtiği dini sağlamlaştıracaktır 58 ayetiyle desteklemeye çalışmaktadır. 59 Bu tecrübeler sayesinde zihninin açıldığını, yeteneğinin arttığını ve eserlerini rahatlıkla kaleme aldığını vurgulamaktadır. 60 Böyle bir ayrıcalık sayesinde, dini yeniden canlandırma imkânı, felsefecilerin ortaya attığı saçma düşüncelerden arındırılmış geleneksel Sünni inancı ortaya koyma görevini yaptığını belirtmiştir. Müslümanların ihtilafa düştüğü meselelerin nedeni ve çözümü 61 gibi konularda kendisine özel 54 Yar, Erkan, Ruh-Beden İlişkisi Açısından İnsanın Bütünlüğü Sorunu, Ankara Okulu, Ankara, 2000, 205 55 Mekke de gördüğü rüya sayesinde, dört büyük halifenin fazilet sıralamasını, ruhlarından yansıyan nurlar sayesinde kendisine bildirildiğini iddia etmektedir. Yine bu rüyalara dayanarak, Şia nın Ali nin diğer halifelerden üstün olduğu yönündeki iddialarına, Hz. Peygamberle rüyada yaptığı görüşmelerde Ebu Bekir ve Ömer in daha üstün olduğu cevabını vermektedir. Dehlevi, Tefhîmâtü l-ilahiyye, I, 246 248 56 Dehlevi, Tefhîmâtü l-ilahiyye, I, 243 57 Rizvi, S.A.A., The Political Thoughts of Shah Wali Allah, Abr-Nabrain, Vol. XVI, 1975 58 Nur 55 59 Dehlevi, Tefhîmâtü l-ilahiyye, I, 244 60 Dehlevi, Tefhîmâtü l-ilahiyye, II, 248 61 Dehlevi, Tefhîmâtü l-ilahiyye, II, 153 14

yetenekler de verilmiştir. Bu yüzden O kendisini, çağın bilge kişisi, 62 doğru düşünen, kesin bilgi sahibi, insanlara doğru yolu gösteren müceddid, peygamberin vasisi 63 gibi sıfatlarla tanıtmıştır. Zaten kendisi, Peygamberle özel ilişkisi içerisinde olduğunu, rüyalarda bazı gizemli olaylarda rol aldığını ileri sürerek üstün bir kişiliğe sahip olduğunu ima etmektedir. Ayrıca ilmin ve felsefenin durgun olduğu zamanda, dini kalemiyle ıslah etmek ve asıl şekline getirmek için müceddid olarak seçildiğini söylemektedir. 64 Dehlevi, inançsız, kâfir hükümdarın hükmü altında yaşayanlara, kendilerini yeni şartlara hazırlamada, İslam dinine hizmet etmede rehberlik yaptığı için, kendisinin Hz. Yusuf un vekili olduğunu iddia etmektedir. 65 Dehlevi ile Peygamber arasında geçen özel ilişki, tarikatta olduğu gibi, peygambere bağlılığın bir göstergesidir. Dehlevi nin bu tür rüyalar görmesi ve kendisinin üstün vasıflarla donatılıp, görevlendirildiğine inanması, tarikat kültürüne bağlı olması ve bu işe kendisini iyice motive etmesinin bir sonucu olsa gerektir. Tasavvufun bilinen yaygın, şüpheli şekillerinden sıyrılamamış, tasavvufa ilişkin eserlerinde hurafelere ve İslam a uymayan birçok hikâyelere yer vermiştir. 66 Bazılarının, O nu reformist, modernizmin kurucusu gibi birtakım nitelendirmelere rağmen, kendisinin de çoğu zaman şiddetle eleştirdiği sûfilerle aynı zihniyete sahip olduğunu görüyoruz. Eserlerinin geneline baktığımızda, muhaddis ve fakih olarak ayrı bir kişi, sûfi olarak ayrı bir dünyada, farklı iki zihniyeti sergilemektedir. 62 Dehlevi, Tefhîmâtü l-ilahiyye, II, 124 63 Dehlevi, Tefhîmâtü l-ilahiyye, I, 78 64 Dehlevi, Tefhîmâtü l-ilahiyye, I, 40 65 Dehlevi, Tefhîmâtü l-ilahiyye, II, 88 66 Daudi, Zaferullah, Pakistan ve Hindistan da Hadis Çalışmaları, 146 15

Dehlevi, hadise ayrı bir önem vermektedir. Genelde ileri sürdüğü tezlerinde delil olarak hadise yer vermektedir. O na göre, hadis, bütün yakînî ilimlerin esası ve başıdır. Dini ilimlerin temeli olması açısından en az Kuran kadar önemlidir. 67 Ayrıca yaşadığı ortamdaki dini sapmaları düzeltmek, bidat ve sünneti birbirinden ayırmak ve doğru inancı ortaya koymak için sünnetin mutlaka gerekli olduğunu belirtmiştir. Çünkü sünnet Müslümanlar için örnektir ve hayatın her safhasında ona ihtiyaç vardır. Bu fiilî örnek ihmal edilirse, dini hükümlerin hayata uygulanması mümkün olamaz. Hadis sahasında çok emek harcayan Dehlevi, Hicaz seyahatinde yaptığı çalışmalar nedeniyle bu alanda uzmanlaşmıştır. Hadis kitapları arasında en sağlam olarak gördüğü İmam Malik in Muvatta sına Farsça Musaffa ve Arapça Musavva olmak üzere iki şerh yazmıştır. Bunun dışında Hadis alanında birçok eseri vardır. Hadis kitaplarını güvenirlik ölçütüne göre iki sınıfta toplamıştır. Muvatta, Sahih-i Buhari ve Sahih-i Müslim ilk sıradadır. Tirmizi, Ebu Davud ve Nesaî nin eserlerini de ikinci sıraya koyar. Bu iki sınıfta bulunan kitaplara başvurulmasını ve hüccet olarak kabul edilmesi gerektiğini, 68 bunların dışındakilerin ise önemsenmemesini savunur. Dehlevi nin düşünce sisteminin temeli hadislere dayanmaktadır. İlmi çalışmalarının büyük kısmını da oluşturan hadis ilmiyle çok uğraşmasının yanında, üstün yeteneği sayesinde hadisler üzerindeki esrarı keşfettiğini, bâtınî yönünü ortaya koyduğunu ifade etmektedir. 69 Eserlerinde hadisleri farklı yorumlaması sıkça rastlanmaktadır Dehlevi, uzlaştırıcı bir yapıya sahip olduğu için, mezheplere eşit mesafede durduğunu, Hadisle Fıkhı birleştirmeye çalıştığını söylemektedir. Farklı düşüncedeki 67 Dehlevi, Hüccetullahi l-baliğa, I, 21 68 Dehlevi, Hüccetullahi l-baliğa, I, 133 135 69 Dehlevi, Hüccetullahi l-baliğa, II, 38 16

mezheplere eşit mesafede durma formülünü ise, ihtilaflı meselelerde, doğruya götürecek yolların birbirine karıştığı anda, hep güçlü olanı araştırmak, ayrıntılara ve uçlara kaçmadan görüşlerini ortaya koymak olarak açıklamaktadır. 70 O, bütün mezhepleri incelemiş ve hadis âlimi olan fakihlerin yolundan gitmeyi uygun görmüştür. 71 Ayrıca Allah O na, âlimler arasındaki ihtilafların sebebini anlayabilme ölçütünü vermiştir. Yine kendisinde aklî ve naklî delillerde şüphe kalmayacak şekilde ispat edebilme gücü bulunduğunu iddia etmektedir. 72 Belli bir dinin hukuk ekolünün görüşlerine uyma zorunluluğu prensibine taraftar olmayan Dehlevi, dört mezhepten birine bağlanmak zorunda olmadığını düşünen, imanî ve ameli konuların çözümünü sahih hadislerde arayan bir kişilik idi. 73 Mezhepler karşısındaki bu tutumu, iddiasına göre rüyada kendisine irşad edilmişti. 74 Hatta Hz. Peygamber e hangi mezhebin tercih edilmesi gerektiğini sormuş, bütün mezheplerin eşit değerde olduğu, ihtilafın toplumun yararına olduğu cevabını almıştır. Ona göre, Peygamberin bu davranışı, şeriatın detaylarıyla hiç ilgilenmediğini, ayrıntıları Müslümanlara bıraktığını, görüş ayrılıklarının abartılmaması gerektiğini göstermektedir. 75 Dehlevi nin mezhepler karşısındaki duruşu objektif gözükse de, bu tavrının temelini gördüğü rüyalara ve hadislere dayandırmaktadır. Rüyaya dayanan bir duruş objektif olabilir mi? 70 Dehlevi, Hüccetullahi l-baliğa, I, 44 71 Abbot, Freeland, The Decline of Mughul Empire and Shah Waliullah,120 72 Dehlevi, Hüccetullahi l-baliğa, I, 464 73 Baljon, J.M.S., Modernist Düşüncenin Şekillenişi, 207 74 Dehlevi, Fuyudu l-harameyn, 10,33 75 Baljon, J.M.S., Modernist Düşüncenin Şekillenişi, 208 17

Kendisini kaimü z-zaman olarak gördüğünden, mezheplerin ortak olarak kabul ettikleri doğrular üzerine kurulu bir uzlaşma formülü geliştirmeye çalışmıştır. Ümmetin dayanışmasını yeniden tesis etmeyi ve uzlaştırma formülü çerçevesinde hak mezhepler arasındaki ihtilaf çizgisini kaldırmayı kendine özel görev addetmiştir. 76 Bu bağlamda, o dönemdeki insanlara sunulacak dinin esnek, hoşgörülü, liberal olması gerektiğini belirtmiştir. Dehlevi, Hanefi fıkhının hâkim olduğu bir bölgede yaşadığı için bu mezhebin özelliklerini bilen biridir. Hacca gittiği zaman ise Şafii âlimlerden dersler almış ve bu mezhebi de yakından tanıma fırsatını bulmuştur. 77 Zamanla, Hindistan Müslümanlarının yaşadığı şartları göz önünde bulundurarak, onların iyiliği için nihai çözüm olarak Hanefi ve Şafii ekollerini tek bir mezhep halinde birleştirmeyi amaçlamıştır. Bunu yaparken de ölçüt olarak, fıkhî görüşlerin hadislere uyum sağlayıp sağlamadığı esasını almıştır. Bir delile dayanmayan veya hadislere uymayan her hükmün terk edilmesi gerektiğini savunmuştur. 78 Birden çok mezhebin doktrinini bir araya getirmek anlamına gelen eklektik düşünceyi benimsemiştir. Hayatının sonuna doğru yazdığı elmusaffa ve el-musavva adlı iki Muvatta şerhi, bu girişimin bir ürünüdür. 79 Her ne kadar mezhepleri birleştirmeye çalışmış ise de, muayyen şartlar altında belli bir mezhebin, tam anlamıyla takip edilebilecek tek uygun seçenek olabileceğini açıklamaktadır. 80 Bunun gerekçelerini; şeriatı bilmek için öncekilerin desteğine ihtiyaç duymak, Müslümanların yekvücut olması için birbirinizi destekleyin hadisi uyarınca 76 Ahmed, Aziz, Hindistan da İslam Kültürü Çalışmaları, 284 77 Karaman, Hayrettin, Dört Risale, Şah Veliyullah ve İkdu l-cîd Risalesi, 139 78 Dehlevi, Tefhîmâtü l-ilahiyye, I, 212 79 Baljon, J.M.S., Modernist Düşüncenin Şekillenişi, 209 80 Baljon, J.M.S., Modernist Düşüncenin Şekillenişi, 211 18

insanların, sapık eğilimlerine uyan kötü ulemaya güvenmekten sakındırmak 81 şeklinde açıklamaktadır. Dehlevi, mezhepsizliği kabul etmemiş ve buna gerekçe olarak, şeriatın ancak nakil ve istinbatla öğrenilebileceğini, bunu da sonradan gelenlerin, öncekilerle irtibat kurup ilim almalarıyla mümkün olacağını ileri sürmüştür. 82 Dehlevi, içtihadın hiçbir zaman kapanmayacağını, her zaman içtihat yapılmasının vacip olduğunu söylemektedir. 83 Çünkü ihtilaflı olan, kapalı ve anlaşılmayan dini meseleler her zaman vardır. Bu konularda Allah ın hükmünü bilmek gerekir. Önceden gelen bilgiler ya yetersiz ya da gelen rivayetlerde kesinti veya şüphe vardır. Bu yüzden meseleleri aydınlığa kavuşturmak için mutlaka içtihada başvurmak gerekir. 84 Dehlevi, Müslümanların başarısızlık, geri kalma ve bozulmasının nedenlerinden biri olarak, içtihat ruhunun sönmesi ve taklit zihniyetinin hâkim olmasını göstermiştir. İçtihattan çekinenleri budala, gidecekleri yönü bilmeyen, gidecekleri yönü göstermek için burunlarına odun parçası yerleştirilen develer olarak nitelendirmiştir. O na göre içtihat, her dönem için farz-ı kifayedir. Çünkü her dönemde çeşitli problemler ortaya çıkar ve onlarla ilgili dini çözümleri üretmek gerekir. Bu yüzden kendisinin de mezhepte müçtehit görevini ifa ettiğini iddia etmektedir. 85 İçtihat ve taklit arasında mutedil bir tavır almış, dinin amacına, insan fıtratına ve meseleye uygun düşecek yaklaşımda bulunmaya çalışmıştır. O na göre, taklidin caiz 81 Dehlevi, İkdu l-cîd, 54 82 Dehlevi, Hüccetullahi l-baliğa, I, 452 83 Ahmad, Aziz, Political and Religious Ideas of Shah Waliullah of Delhi, The Muslim World, USA, c.52, s. 22, 84 Dehlevi, Hüccetullahi l-baliğa, I, 450, I, 36 85 Dehlevi, El-Fevzü l-kebir fi Usul t-tefsir, 39 19

olabilmesi için, maksadın şeriata uygun olması, kitap ve sünnete bağlı kalmanın gerekli olmasıdır. 86 Kendisine uyduğumuz kişinin görüşleriyle Kuran ve sünnetin hükmü çelişirse, derhal onun görüşünü terk etmek gerekir. 87 Dehlevi, içtihadın geçerli olup olmamasında Hadisi temel alan bir anlayışa sahiptir. Bir müçtehidin ortaya koyduğu bir konudaki içtihadı, eğer sahih senetle gelmiş bir hadise ters düşerse, bu içtihat batıldır, muteber değildir ve hemen o terk edilmelidir. 88 Dehlevi, bir taraftan sünnete uymanın gerekli oluğunu söylerken diğer taraftan içtihattan bahsetmektedir. Aslında bu sünnet anlayışı içtihadı ortadan kaldırmaktadır. Dehlevi, düşüncesinde sağlam hadis kitapları olarak bilinen kaynaklardaki sahih olmayan hadisleri bile kabul edip onlara uymanın gerekli olduğunu ortaya koymaktadır. Üstelik bu hadislere bağlı olmanın içtihadın şartlarından olduğunu belirtmektedir. Sağlam olup olmadığı bilinmeyen hadislere bağlılığı zorunlu bir içtihat olarak görmek ne derece sağlıklı olabilir. Zaten böyle bir uygulama içtihat sayılamaz. Bu ancak peygamberi bu döneme getirmek değil, insanları peygamber dönemine götürmek olur. O na göre, herhangi bir hak mezhebe bağlı olan kimse, bazı meselelerde diğer fıkıh âlimlerinin görüşlerini tercih edebilir. İnsanı bağlayıcı olan Kur an ve Hadistir. Hiçbir fıkıhçı, Kur an ve Hadislerin sorgulanmaz otoritesinin önüne geçemez. Bunlar şeriatın yanılmaz kaynaklarıdır. 89 86 Dehlevi, İkdu l-cîd, 34 87 Dehlevi, Hüccetullahi l-baliğa, I, 450, 88 Dehlevi, İkdu l-cîd, 35 89 Dehlevi, Hüccetullahi l-baliğa, I, 361 20

İçtihadın önemini vurgulaması nedeniyle, Hindistan daki Modernist kuramsal düşünceye büyük katkı yapmıştır. 90 Kendi çıkarım ve tartışma metodu klasik olsa da bulunduğu ortamda yenilenmeye açık olması açısından ilk Müslüman Hintli Müçtehit görülmektedir. 91 Dehlevi, içtihadı, yeni bir olay meydana geldiğinde, bu konuda mezhep imamının açık bir hükmü bulunmadığında, imamın aynı tarzında içtihatlarına kıyas ederek hüküm verme olarak tanımlamaktadır. 92 Yeni bir içtihat, yine önceki içtihatlara bağımlı kalacaktır. Dolayısıyla şiddetle eleştirdiği taklide benzer bir içtihat ortaya çıkacaktır. İçtihat yapanın içtihat yapma yetkisi tam değildir. Bu bağlamda bağımsız düşünmesine imkân yoktur. Taklit konusundaki düşüncesini biraz yumuşatarak, taklidi, sadece kendisine uyulan müçtehidin meselelerin çözümünde sünnetle uyuştuğu ölçüde geçerli olduğunu iddia etmektedir. 93 Dehlevi, içtihat, taklit ve mezheplere uyma konularını Ikdü l-cid adlı eserinde ortaya koymaya çalışmıştır. Çeşitli gruplara ayrılmış Müslümanları bir araya getirmek ve farklı fikirleri uzlaştırmak adına içtihat ve taklidi birleştirmeye çalışmıştır. Kur an ve sünnete en yakın olanı seçmenin ancak içtihat kapısını açmakla mümkün olacağını, fakat yanlış içtihatlara engel olmak için de taklidin gerekli olduğunu belirtmiştir. Dehlevi, böyle bir 90 Dallal, Ahmad, The Originals and Objectives of Islamic Revivalist Thought, Journal of the American Society 113/3, Michigan, 1993, 347 91 Ahmed, Aziz, Hindistan da İslam Kültürü Çalışmaları, 286 92 İkd l-cid, 17 93 Dehlevi, Tefhîmâtü l-ilahiyye, II, 202 21

tavrı, taassubun had safhaya ulaştığı hassas bir dönemde, taklit ve durgunluk ortamından geçiş sürecinde benimsemiştir. 94 Dehlevi, eserlerinde bir müceddid misyonu ile şeriatın tüm yönleriyle yaşanması düşüncesinden hareketle, sadece din alanında değil, sosyal, ekonomik birçok konuyu da ele aldığını görüyoruz. Bunda yaşadığı dönemin sosyal, siyasal ve ekonomik istikrarsızlığın da rolü büyüktür. Hatta zaman zaman dönemin yöneticileriyle görüşmüş ve onlara kendi ürettiği sosyal ve ekonomik programlar sunmuştur. 95 Dehlevi, yorumlarında genel olarak, Allah ın ve insan fiillerinin alanları arasındaki ince farklılıklar üzerinde odaklaşmıştır. Onun düşünce sisteminde, kozmik, ilahi, dünyevi ve insani güçlerin karşılıklı ilişkisi ve etkileri ön plana çıkmıştır. Evrendeki her şey karşılıklı ilişki içerisindedir. 96 Dehlevi, Kelamcıları, Ehlisünnet ve diğerleri olarak iki kategoriye ayırmıştır. Ehlisünnet i Kur an ve sünnetin zahirini tercih eden, selefin inancını takip eden, onların akli esaslara bağlı olup olmadığına aldırmayan kimseler olarak tanımlamıştır. Diğerlerini ise, zahiri manalarını terk ederek nasları akli esaslara göre tevil edenler olarak tanımlamıştır. 97 Kelamcıları, münazara ve mücadele yolunu prensip edinerek, ilk nesillerin sözlerinden ne demek istediklerinden bir sonuç çıkarmaya çalışan araştırmacılar olarak 94 Daudi, Zaferullah, Pakistan ve Hindistan da Hadis Çalışmaları, 144 95 Islahi, Abdul Azim, Shah Wali Allah s Concept of Al-Irtıfakat (Stages of Socio-Economic Development), Journal of Objective Studies, vol. 2, January 1990 96 Baljon, J.M.S., Modernist Düşüncenin Şekillenişi, 142 97 Dehlevi, Hüccetullahi l-baliğa, I, 43 22

tarif etmiştir. O na göre Kelamcıların her söylediğine inanmak gerekmez, çünkü kendisi de onlar kadar âlimdir ve kendisiyle onların arasında fark yoktur. 98 Dehlevi nin Kelama bakışı Felsefecilere bakışı gibi olumsuzdur. Kelamcıların yanlışlarını temelsiz ve kabul edilemez olarak değerlendirir. Kelamcılardan özellikle Mu tezile ye yüklenerek Mu tezileyi ayrıksı, fırsatçı ve bidat ehli 99 olarak nitelemiştir. Doğrusu, O nun Mu tezile yi tehlikeli sapıklar olarak tanımlaması ve onları Şia ile veya filozoflarla eşit tutması oportünist bir davranıştır. 100 Dehlevi itikâdi görüşlerinde Eş arî mezhebine daha yakın durmaya çalışmıştır. Bu mezhebin görüşlerini merkeze yerleştirerek savunma gayreti içerisine girmiştir. O na göre, Mu tezile, İsrailiyattan alınma hikâyeleri ve hadis bilginlerinin referans olarak kabul etmedikleri, güvenirlik bakımından oldukça düşük hadisleri, kendi doktrinleri için delil olarak göstermişlerdir. 101 Bu yüzden düşüncelerinin temeli sağlam değildir. Ancak Dehlevi nin bazı konularda Mu tezile ile aynı kanaatte olduğu görülmektedir. Mesela, Dehlevi, Allah ın sıfatlarının zatının aynı olduğunu ve zatına ilave olmadığını savunurken de Mu tezilenin yolunu takip etmektedir. 102 Mu tezileyi hem bu kadar eleştirip hem de birçok konuda onunla ittifak içinde olmasının nedeni, büyük bir ihtimalle, geleneksel Müslüman anlayışındaki Mu tezile ye aykırı duruşun bir yansımasıdır. 98 Dehlevi, Hüccetullahi l-baliğa, I, 45 99 Dehlevi, Hüccetullahi l-baliğa, I, 391 100 Baljon, J.M.S., Modernist Düşüncenin Şekillenişi, 171 101 Dehlevi, Hüccetullahi l-baliğa, I, 133, 391 102 Dehlevi, Tefhîmâtü l-ilahiyye, II, 18 23

Dehlevi, Mu tezile düşünce tarzına uygun olarak Kuran ayetlerine neshi uygulamada tereddütlü davranmıştır. Çünkü Mu tezilî düşünceye göre nesh, ilahi iradenin değişebilirliği ilkesini ortaya çıkarmaktadır. 103 Dehlevi, Yüce Allah ın kıyamet gününde suret ve şekillerle tecellisi, cebri kader anlayışı gibi bazı konularda Kelamcılardan farklı düşündüğünü iddia etmektedir. O na göre, ayetlerin, hadislerin, sahabe ve tabilerin sözlerinin birbirini teyit etmesi nedeniyle böyle sonuçlara ulaşmıştır. Ayrıca ilm-i ledün sahibi seçkin âlimlerin görüşlerinin de bu doğrultuda olması ve sistemlerini bu temel üzerine oturtması, böyle sonuçlar elde etmesinin temel kaynağıdır. Dehlevi de bu yöntemi benimseyerek farklı olduğunu iddia etmektedir. 104 Dehlevi kendisinin farklı şekilde ortaya koyduğu kelamî meseleleri şöyle sıralamaktadır: Allah kıyamet gününde suret ve şekillerle tecelli edecektir. Maddi olmayan bir âlem vardır ve o âlemde manalar ve fiiller kendine has özellikte gerçekleşecektir. Maddi âlemin dışında, varlıkların ve olayların yeryüzünde yaratılmadan önce, ilk örneğinin oluşturulduğu manevi bir âlem daha bulunmaktadır. Bu âleme âlem-i misal denir. Varlıklar için kaçınılmaz bir kader vardır. Bu kader de âlem-i misalde belirlenmiştir. 105 Dehlevi, meselelerin değerlendirilmesinde akıl-nakil önceliği ve akıl-nass çatışması gibi bir açmaza girmiştir. Peygamberin sünnetinin ve sağlam bir rivayetle gelen hadisin akıldan üstün olduğunu söylemektedir. 106 Bazı âlimlerin, aklı nakilden ön planda tuttuklarını, bu yüzden, kabir suali, sırattan geçme, Allah ı görme, velilerin 103 Baljon, J.M.S., Modernist Düşüncenin Şekillenişi, 172 104 Dehlevi, Hüccetullahi l-baliğa, I, 41 105 Dehlevi, Hüccetullahi l-baliğa, I, 41 106 Dehlevi, Hüccetullahi l-baliğa, I, 33 24

kerameti gibi konuları inkâr veya kendi kuruntularına göre tevil ettiklerini belirtmiştir. Bu konuda kendisinin izlediği yolu, iman ve aklı, Allah tan gelenlerle yani nakli destekleyen unsur olarak açıklamıştır. 107 İhtilaflar karşısında kendisinin uç noktalara kaymadığını, Ehlisünnet yolunu takip ettiğini, orta ve güçlü olanları araştırdığını ve ayrıntılara girmediğini belirtmiştir. 108 Dehlevi nin akıl ile ilgili düşüncesi, aslında geleneksel Müslüman kültürünün kabul ettiği bir anlayıştır. Hz. Muhammet döneminde, akıl ile vahiy birbirinin yardımcısı, bilgi ve hükmün kaynağı durumundaydı. Peygamberin vefatından sonra sünnet de hüküm kaynağı haline gelmiş, ilk mezhep imamlarından sonra ise, Kur an ve Sünnet devreden çıkarılmış, müçtehitlerin görüşleri nass haline gelmiştir. 109 Bu süreçte, aklın aslî bilgi kaynağı olma durumu kaybolmuş, akıl-nakil çatışması ve birbirine üstünlüğü gibi açmazlar ortaya çıkmıştır. Dehlevi nin akıl nakil konusunda çelişkiye düşmesinin temelinde bu olgu yer almaktadır. Doğrusu bu düşünceye sahip olan bir kimsenin sağlıklı bir din anlayışı olamaz. Dehlevi, sufî olması nedeniyle, İslam akidesi ve sünnete yeni bir yorum getirerek, kelami görüşleri Sünni akideyle uzlaştırmaya, teolojik meseleler karşısında aklın sınırlarını belirlemeye çalışmıştır. 110 Görülüyor ki Dehlevi, Gazzali nin yeni bir versiyonu olmuştur. 107 Dehlevi, Hüccetullahi l-baliğa, I, 42 108 Dehlevi, Hüccetullahi l-baliğa, I, 44 109 Atay, Hüseyin, Kur an a Göre Araştırmalar, Atay yay., Ankara, 1995, 22-27 110 Fazlur Rahman, İslami Yenilenme, 118 25