Arap Dünyasında Türkiye nin İmajı



Benzer belgeler
TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016

Türk Elitlerinin Türk Dış Politikası ve Türk-Yunan İlişkileri Algıları Anketi

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

Güncel Bilgiler. y a y ı n l a r ı

İÇİMİZDEKİ KOMŞU SURİYE

TÜRK KONSEYİ EKONOMİK İLİŞKİLERİ YETERLİ Mİ?

TÜRKİYE - POLONYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

İdris KARDAŞ Küresel Sorunlar Platformu Genel Koordinatörü

ÜLKE RAPORLARI ÇİN HALK CUMHURİYETİ Marksist-Leninist Tek Parti Devleti Yüzölçümü 9,7 milyon km 2

TÜRKİYE NİN JEOPOLİTİK GÜCÜ

4. İslam İşbirliği Teşkilatı ( İİT ) Ülkeleri Düşünce Kuruluşları Forumu

TİCARİ İLİŞKİLER DURUM İKÖ ÜLKELERİ ARASINDA AVRUPA BİRLİĞİ >>

ABD-İSRAİL-İRAN-TÜRKİYE; ORTADOĞU DA DEĞİŞEN GÜÇ DENGELERİ EYLÜL 2009

15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye Salonu

Bush, Suudi Kralıyla petrol fiyatı konuştu

TÜRKİYE - ARJANTİN YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara Karşı Filistin Halkının Tutumu (Anket)

BAŞBAKAN ERDOĞAN İRAN DA BAŞBAKAN ERDOĞAN, CUMHURBAŞKANI AHMEDİNEJAD, DİNİ LİDER HAMANE

2. Gün: Stratejik Planlamanın Temel Kavramları

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN İŞ DÜNYASI BAKIŞ AÇISIYLA TÜRKİYE DE YOLSUZLUK SEMİNERİ AÇILIŞ KONUŞMASI

1979 İRAN İSLAM DEVRİMİ SONRASI TÜRKİYE-İRAN İLİŞKİLERİ. Ömer Faruk GÖRÇÜN

TÜRK DIŞ POLİTİKASINDA SORUNSUZ ALAN KALDI MI?

Türkiye küçük Millet Meclisleri Nisan 2011 Raporu Libya ya Uluslararası Müdahale ve Türkiye

Devrim Öncesinde Yemen

Amerikan Stratejik Yazımından...

YÜKSEK ÖĞRETIM ALANINI GELIŞTIRMEK IÇIN IRAK VE TÜRKIYE ARASINDA DAHA ÇOK IŞBIRLIĞI YAPILMASINI UMUYORUZ.

VİZYON BELGESİ (TASLAK) TÜRKİYE - MALEZYA STRATEJİK DİYALOG PROGRAMI Sivil Diplomasi Kapasite İnşası: Sektörel ve Finansal Derinleşme

ORSAM ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ KARİKATÜRLERİN DİLİNDEN IRAK I ANLAMAK - 3 UNDERSTANDING IRAQ THROUGH CARTOONS 3

MESLEKİ EĞİTİM, SANAYİ VE YÜKSEK TEKNOLOJİ

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

DIŞ POLİTİKA AKADEMİSİ - III

TÜRKİYE PLASTİK SEKTÖRÜ 2014 YILI 4 AYLIK DEĞERLENDİRMESİ ve 2014 BEKLENTİLERİ. Barbaros Demirci PLASFED - Genel Sekreter

İTKİB Genel Sekreterliği AR&GE ve Mevzuat Şubesi

Sayın Kazakistan Uluslararası Ticaret Odası ve Türkiye Kazakistan İş Konseyi Kazak Tarafı Başkanı

İSLAM ÜLKELERİNDE MESLEKİ VE TEKNİK EĞİTİM KONGRESİ SONUÇ DEKLARASYONU

Yıllık açık 100 milyar doları aşacak... DIŞ TİCARET ALARM VERİYOR!

Özet. Gelişen küresel ekonomide uluslararası yatırım politikaları. G-20 OECD Uluslararası Yatırım Küresel Forumu 2015

DÜŞÜNCE KURULUŞLARI. Şubat 2018

Avrupalıların Müstakbel Bir AB Üyesi Olarak Türkiye ye Bakışları ve. Türkiye nin Avrupalılaşma Sorunları

Ortadoğu'da su ve petrol (*) İki stratejik ürünün birbiriyle ilişkisi... Dursun YILDIZ. İnş Müh Su Politikaları Uzmanı

SURİYE SORUNU VE TÜRK DIŞ POLİTİKASINA TOPLUMSAL BAKIŞ *

GÜMÜŞHANE TİCARET VE SANAYİ ODASI

Sayın Büyükelçiler, Değerli Kongre üyeleri, Çok değerli dostum Sayın Zügayir ve Brosh, Kıymetli basın mensupları,

Dünya ekonomisinde kartlar yeniden karılıyor!

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

YURTDIŞI MÜTEAHHİTLİK HİZMETLERİ

Salvador, Guatemala, Kamboçya ve Namibya gibi yerlerde 1990 ların barış anlaşmaları ile ortaya çıkan fırsatları en iyi şekilde kullanabilmek için

Araştırma Notu 15/179

İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI ABDULLAH YEGİN

Ortadoğu birliğine doğru ilk adım mı?

YAPI FUARI TURKEYBUILD İSTANBUL FUARI ZİYARET ORGANİZASYONU SONUÇLARI

TÜRKİYE AÇISINDAN EURO NUN ROLÜ

İSLAM ÜLKELERİNDE NÜFUS ÖNGÖRÜLERİ 2050 ARALIK 2011

Hackerlar ortaya çıkardı: Birleşik Arap Emirlikleri İsrail yanlısı kurumları fonluyor!

11 EYLÜL SALDIRISI VE YENİ DÜNYA: SOĞUK BARIŞ DÖNEMİ

Son 5 Yılda Türkiye Medyasında İnsan Hakları ve Nefret Söylemi. Şubat 2015

ARAŞTIRMA GRUBU. Prof. Dr. Özer SENCAR Prof. Dr. İhsan DAĞI Prof. Dr. Doğu ERGİL Dr. Sıtkı YILDIZ Dr. Vahap COŞKUN MAYIS

MUĞLA TİCARET VE SANAYİ ODASI TEMMUZ AĞUSTOS 2013 TARİHLİ FAALİYET RAPORU

ENERJİ DÖNÜŞÜMÜ ENERJİ TÜKETİMİ

Türkiye-Kosova Serbest Ticaret Anlaşması IV. Tur Müzakereleri. Caner ERDEM AB Uzman Yardımcısı Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü

TÜRKİYE - İTALYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

DIŞ POLİTİKA PROGRAMI ORTADOĞU DA TÜRKİYE ALGISI 2010 HAZIRLAYANLAR MENSUR AKGÜN, SABİHA SENYÜCEL GÜNDOĞAR JONATHAN LEVACK, GÖKÇE PERÇİNOĞLU

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

Dış Ticaret Verileri Bülteni

ULUSLARARASI EKONOMİK KURULUŞLAR (İKT206U)

Ocak 2015 HALI SEKTÖRÜ Ocak Aralık Dönemi İhracat Bilgi Notu. Tekstil, Deri ve Halı Şubesi İTKİB Genel Sekreterliği 01/2015 Page 1

Dr. Zerrin Ayşe Bakan

4. TÜRKİYE - AVRUPA FORUMU

Turizm Ekim Özge YALÇIN - Mali Analiz. TSKB Araştırma

Vizyon Siyasi Kalkınma Merkezi tarafından düzenlenen Filistin Ulusal Projesi Görüşler ve Perspektifler Sempozyumu Filistin in çeşitli kesimlerinden

2000 li Yıllar / 6 Türkiye de Dış Politika İbrahim KALIN Arter Reklam Ağustos-2011 Ömür Matbaacılık Meydan Yayıncılık-2011

ULUSLARARASI STRATEJİK ARAŞTIRMALAR KURUMU

LOJİSTİK SEKTÖRÜ BÜYÜME ORANLARI

GELİR POLİTİKALARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

değildir. Ufkun ötesini de görmek ve bilmek gerekir

RIO+20 ışığında KOBİ ler için yenilikçi alternatifler. Tolga YAKAR UNDP Turkey

TÜRKİYE - GANA STRATEJİK DİYALOG PROGRAMI Sivil Diplomasi Kapasite İnşası: Sektörel ve Finansal Derinleşme

İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI (İİT) GENEL SEKRETERİ SAYIN YOUSEF BIN AHMAD AL-OTHAIMEEN İN İİT. EKONOMİK ve TİCARİ İŞBİRLİĞİ DAİMİ KOMİTESİ (İSEDAK)

plastik sanayi Plastik Sanayicileri Derneği Barbaros aros DEMİRCİ PLASFED Genel Sekreteri

Kadir Has Üniversitesi

ABDÜSSELAM: ARAP BAHARI NIN MIRASI: BIR ÇIKIŞ MÜMKÜN MÜ? ORSAM BÖLGESEL GELİŞMELER SÖYLEŞİLERİ. Refik Abdüsselam

T.C. EKONOMİ BAKANLIĞI İhracat Genel Müdürlüğü PAZARA GİRİŞ KOORDİNASYON YAPISI VE HEDEF ÜLKELER

1. Gün: Finlandiya Hükümetinin Strateji Araçları

DÜNYA SERAMİK SAĞLIK GEREÇLERİ İHRACATI. Genel Değerlendirme

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Mayıs 2012, No: 33

TEKSTİL SEKTÖRÜNÜN 2014 YILI MART AYI İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME

AB de Yerel ve Bölgesel Yönetimler. Ders 2

Dünya Enerji Görünümü Dr. Fatih BİROL Uluslararası Enerji Ajansı Baş Ekonomisti Ankara, 25 Aralık 2012

193 ülkeye ihracat. Hurdadan çelik üretimi oranı % yılında 37,3 milyon ton ham çelik üretimi

Ortadoğu da Türkiye Algısı 2012

RUANDA ÜLKE RAPORU

4. TÜRKİYE - İRAN FORUMU

AESK ve Türkiye REX. Dış İlişkiler. Avrupa Ekonomik ve Sosyal Komitesi

ORTADOĞU DA TÜRKİYE ALGISI 2010 SUNUŞ

BANDIRMA AB YOLUNDA PROJESİ ANKET SONUÇLARI DEĞERLENDİRMESİ

TR 71 BÖLGESİ 2013 YILI İHRACAT RAPORU AHİLER KALKINMA AJANSI

tepav Haziran2011 N POLİTİKANOTU 12 Haziran 2011 Seçiminde Seçim Sisteminin Parlamento Yapısına Etkileri

İSO YÖNETİM KURULU BAŞKANI ERDAL BAHÇIVAN IN KONUŞMASI

Transkript:

Arap Dünyasında Türkiye nin İmajı Paul Salem DIŞ POLİTİKA PROGRAMI 20. yüzyılın büyük bölümünde Arap dünyasında var olan Türkiye ye dair olumsuz algının geçtiğimiz birkaç yılda fark edilir şekilde olumlu hale gelmesi etkileyicidir. TESEV in Arap dünyasında ikinci ve İran da ilk kez yaptığı kamuoyu araştırması da bu dönüşümü teyit etmekte. Bu olumlu algı Türkiye nin politik, ekonomik ve sosyal bir model olmasını; bölgede üstlendiği arabuluculuk çabalarını ve yaptığı yatırımları, ayrıca görünürlük kazanan popüler kültürünü kapsamakta. Ancak yine de, Türkiye nin diğer bölgesel ve uluslararası aktörlerle karşılaştırıldığında bölgede sahip olduğu olumlu algı oranında etki sağlayamadığı görülmektedir. Geçen on yılda Arap dünyasında var olan Türkiye algısının olumlu yönde gelişmesinin pek çok sebebi bulunmaktadır: İslam karşıtı sekülarizmin ve Türkiye Kemalistlerinin sergilediği Arap karşıtı Batıcılığın etkisini azaltarak Türkiye nin bölgesel ve Müslüman geçmişi ile bağlarını yeniden kuran AK Parti nin güç kazanması, Dış politikada ve bölgesel politikasında sıfır sorun anlayışı ile Türkiye nin Arap ve İslam dünyasına açılması ve hem komşuları hem de komşuları ile kendi arasındaki ihtilafların çözümünü amaçlaması, Otoriter rejimlerin hakim olduğu bir bölgede Türkiye nin demokratikleşme deneyiminin görünür başarısı ve rant ekonomilerinin hüküm sürdüğü bir bölgede Türkiye nin yüksek üretkenlik ve ihracat odaklı büyümeye dayalı ekonomi modeli, Din ve politikanın dengeli bir şekilde bir arada var olamadığı bir bölgede din, sekülarizm ve kamusal özgürlükler konusunda Türkiye nin kurduğu dengenin gözle görülür başarısı, Popüler televizyon dizileri, ihraç ettiği ürünler ve turizm aracılığıyla Türkiye toplumu ve kültürüne daha fazla yakınlık duyulması, Türkiye nin 2003 Irak işgalinde Amerikan askerlerinin üslerini kullanmasına izin vermemesi, Aralık 2008 - Ocak 2009 Gazze Savaşı sırasında Başbakan Erdoğan ın İsrail e çıkışı ve Türkiye nin Mayıs 2010 da gerçekleşen Mavi Marmara olayı sonrasında İsrail karşısında sergilediği duruş. Bütün bu gelişmeler, bölgenin başarılı bir modelden ve ilham verici bir liderden yoksun olduğu bir dönemde gerçekleşmiştir. Aralık 2010 da başlayan ayaklanmalara kadar Arap dünyası tamamen yozlaşmış otoriter rejimlerin içine batmış gibi görünmekteydi. İran da ilk yıllarında büyük ümit vaat eden İslam devrimi de, benzer şekilde baskıcı ve yozlaşmış bir hal almıştır. Son yıllarda yalnızca Hamas ve Hizbullah ın İsrail e karşı duruşları bir umut ve heyecan yaratmıştır. Yine de Hamas ve Paul Salem Carnegie Ortadoğu Merkezi nin direktörlüğünü yapmaktadır. Salem, 2006 yılında Carnegie ye katılmadan önce Fares Vakfı nın genel direktörlüğünü yapmıştır. Ayrıca 1989 1999 yılları arasında Lübnan ın kamu politikaları alanında önde gelen sivil toplum kuruluşlarından olan Lübnan Politika Araştırmaları Merkezi ni kurmuş ve direktörlüğünü yapmıştır. Düzenli olarak televizyon, radyo ve yazılı medyada Arap dünyası ile ilgili politik konularda yorumcu olarak yer almaktadır.

2 Hizbullah a verilen bu destek, politik ya da toplumsal anlamda bir model sunmalarından ziyade İsrail e karşı sergilemiş oldukları duruştan kaynaklanmaktadır. Popüler bir ülke olarak Türkiye daha etkili hale gelebilir mi? TESEV araştırmasının işaret ettiği üzere, Arap dünyasında Türkiye hakkında olumlu düşünenlerin oranı etkileyici şekilde %80 civarındadır. Bu durum Arap-Türk ilişkilerinin derinleşmesi ve gelişmesine yönelik büyük bir potansiyel olduğunu göstermektedir. İlişkilerin gelişmesi, sürece dâhil olan ülkelerin menfaatlerinin yanı sıra bölgesel istikrar ve refahı da artırmaya hizmet edebilir. Diğer taraftan, Türkiye ile komşuları bu potansiyeli henüz tam olarak gerçekleştirmemişlerdir. İkili ilişkiler gelişmiştir; ancak daha istikrarlı ve işbirliğine dayalı bölgesel bir düzen oluşturma girişimi ortaya çıkmamıştır. Türkiye, Suriye, Ürdün ve Lübnan bir nevi serbest ticaret bölgesi olarak tanımlanabilecek bir oluşum içine girmişlerdir; ancak Irak, Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ve İran ile diyalog büyük ölçüde ikili ilişkiler seviyesinde kalmıştır. Türkiye, İran ve Arap ülkeleri için ortak menfaatlere dayalı daha istikrarlı, organize olmuş, serbest ve müreffeh bir bölgesel düzen kurmak daha önceki çalışmalarımda belirttiğim gibi önem taşımaktadır*. Arap-İran ilişkilerinin zayıf olduğu bu dönemde Türkiye nin hem İran hem de Arap halklarından takdir görmesi söz konusu bölgesel düzeni kurmada başrolü oynamasını sağlayacaktır. Türkiye bölgede izlediği dış politikada da, kendisi için koyduğu hedeflere ulaşamamıştır. * Ortadoğu nun Doğusunda İşbirliği Tesisi, Carnegie Yayınları 24, Mayıs 2010. Yayının Türkçesi için bkz. http://carnegieendowment.org/ files/txt_turk _PAPER _61.pdf. Bunda şüphesiz bölgedeki sorunların karmaşık ve kemikleşmiş doğasının da etkisi vardır, ancak Ankara halen bölgesel önemini diplomatik alanda nüfuza dönüştürmenin bir yolunu bulamamıştır. Türkiye nin İsrail ve Suriye arasında bir barış anlaşması yapılmasını teşvik etme konusundaki arabuluculuk çabaları İsrail in Ankara ya haber verme ihtiyacı duymaksızın Aralık 2008 de Gazze savaşını başlatmasıyla sonuçsuz kalmıştır. Mayıs 2010 da İran ile Batı ülkeleri arasındaki nükleer anlaşmazlığı Brezilya ile birlikte çözme konusunda yaptığı cesur arabuluculuk Tahran ile anlaşmaya varılmasını sağlamış; ancak söz konusu anlaşma Batı ve BM Güvenlik Konseyi tarafından reddedilmiştir. Lübnan Hükümeti Ocak 2011 de dağıldığında, Davutoğlu bir çözüm bulunmasına yardım etmek amacıyla Beyrut a gitmiş; ancak çabaları karşısında hiçbir şey elde edemeyerek kısa süre sonra geri dönmüştür. Türkiye nin Fatah ve Hamas arasında arabuluculuk girişimleri de benzer şekilde başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Diğer bir ifadeyle, bölgedeki gözle görülür popülaritesine rağmen Türkiye bu ilgiyi daha fazla nüfuz ve daha etkili diplomasiye nasıl dönüştüreceğinin ya da söz konusu popülariteyi -kendi içindedaha istikrarlı ve demokratik bir Ortadoğu yaratmada liderlik rolü oynamak için nasıl pekiştireceğinin yolunu henüz bulamamıştır. Ağustos-Eylül 2010 da gerçekleştirilen TESEV çalışması bölgede Türkiye nin nasıl algılandığını araştırmak için uygun bir zamanı yakalamıştır. Zira bu araştırma, Türkiye nin İsrail eleştirilerinin tavana vurduğu Mavi Marmara olayından yalnızca haftalar sonra gerçekleşmiştir. Araştırma bugün Arap dünyasındaki ve özellikle Mısır ve Libya daki olayların ardından yapılmış olsaydı ne gibi sonuçların ortaya çıkacağını görmek ilginç olurdu. Mısır konusunda, Başbakan Erdoğan protestoculara desteğini dile getiren ve Cumhurbaşkanı Mübarek in görevini bırakması konusunda ısrarcı olan ilk dünya

liderlerinden biri olmuştu. Cumhurbaşkanı Gül ise Mübarek sonrası Mısır ı ziyaret eden ilk liderdi. Demokratikleşme ve insan hakları lehine sergilenen bu samimi duruş Arap kamuoyunda gayet olumlu bir şekilde karşılanmıştır. Diğer taraftan Ankara nın Libya ayaklanması konusundaki tutumunun oldukça farklı olduğu gözlenmiştir. Türkiyeli liderler Libya ayaklanması konusunda açık bir destek sunamamışlardır. Albay Kaddafi hava ve kara kuvvetlerini sivillerin yaşadığı yerleşim birimlerine yönlendirmeye başladıktan sonra Arap Birliği, İslam Konferansı Teşkilatı, Körfez İşbirliği Konseyi ile bölgedeki kamuoyunun büyük bir kısmı Libya da ayaklananlara desteklerini ilan etmiş olmasına rağmen, Ankara uçuşa yasak bölge uygulamasına karşı çıkmıştır. Türkiye her ne kadar BM Güvenlik Konseyi yetki verdikten sonra konu ile ilgili muhalefetini azaltmış olsa da bu konudaki isteksizliği sürmüştür. Aynı zamanda birçok ülke Kaddafi yi kınarken, Türkiye bunu yapmayı reddetmiş ve bundan ziyade bölgede yaşanan Batı müdahalesinin risklerine odaklanmıştır. Türkiye nin Kaddafi ye yönelik yumuşak tavrının arkasında, Kaddafi yi karşısına alması durumunda Türkiyeli işadamlarının tehlikeye girecek olan 15 milyar dolar değerindeki sözleşmelerinin olduğunu iddia eden basın raporları da Türkiye nin imajına olumlu katkı sağlamamıştır. Türkiye, bölgede insan hakları ve demokrasi vurgusu ön planda olan bir hükümet imajı çizse de; insanlar hayatlarını kaybederken karlı iş anlaşmaları ile ilgileniyor gözükmesi kafa karışıklığına sebep olmuştur. Böylece Arap baharı sırasında uyguladığı politika ile Türkiye önemli bir fırsatı kaçırmıştır. Tunus, Mısır, Libya ve diğer yerlerdeki olaylar Türkiye nin yıllardır savunmakta olduğu demokrasinin tek yol olduğuna dair söylemin nihayet doğru olduğunu kanıtlıyordu. Türkiye, liderlerinin Başbakan Erdoğan, Cumhurbaşkanı Gül, Dışişleri Bakanı Davutoğlu konuşmalarında açıkça söyledikleri ilkelerin tutarlı bir şekilde arkasında durarak bölgedeki nüfuzunu ve liderliğini teyit edebilir ve güçlendirebilirdi. Bölgedeki demokrasi yanlısı Arap ayaklanmaları dalgasında çözümlenmesi gereken pek çok şey mevcut iken Türkiye demokrasi ve reformun yanında yer alarak bir lider rolü üstlenebilmek için halen yeterli alana sahiptir. Gün Ortadoğu da Türkiye nin günü olabilir ya da bu fırsat kaçırılabilir. Libya konusunda, bu ülkedeki 25,000 T.C. vatandaşının mevcudiyetinin ve 15 milyar dolarlık sözleşmelerin Ankara yı düşündürmesi anlaşılır bir durumdur. Ne var ki bu tarihi bir andı; çatışmanın ilk iki haftasında T.C. vatandaşlarının çoğunun bölgeden boşaltılmasının ardından Ankara Kaddafi ye kendi insanlarına saldırmayı bırakması için baskı yapma konusunda liderliği ele alabilir, demokrasi yanlısı protestocuların haklı talepleri için destek sağlayabilir ve uçuşa yasak bölge uygulamasını destekleyip söz konusu uygulamaya katılabilirdi. Türkiye nin uçuşa yasak bölge oluşturulması sürecine askeri katılım sağlaması bölgede bir lider rolü üstlenebileceğini göstermesine yardım edebilirdi. Bu, Türkiye nin demokratik ve istikrarlı bir bölgenin oluşum sürecinde maddi yardım sağlama konusunda da istekli olduğunu vurgulardı. Ancak bunun aksine, bu yazının yazıldığı tarih itibariyle (2011 Mart sonu) Ankara Libya krizinden bağımlı ve kendi çıkarlarını düşünen bir görüntü sergileyerek çıkmıştır. Bölgedeki demokrasi yanlısı Arap ayaklanmaları dalgasında çözümlenmesi gereken pek çok şey mevcut iken Türkiye demokrasi ve reformun yanında yer alarak bir lider rolü üstlenebilmek için halen yeterli alana sahiptir. Gün Ortadoğu da Türkiye nin günü olabilir ya da bu fırsat kaçırılabilir. 3

4 TESEV ARAŞTIRMASI TESEV in geniş kapsamlı araştırmasına verilen yanıtlar ilginç veriler sunmaktadır. İlk soru bölgedeki tüm ülkelerde (Arap ülkeleri ve İran) katılımcıların ülkelerinin karşı karşıya olduğu en önemli sorunu ekonomik sorunlar olarak belirlediğini göstermektedir. Bu kayda değer bir sonuçtur; zira Türkiye bölgede dünya piyasaları ile rekabet edebilecek başarılı, üretken ve hızlı büyüyen bir ekonomi oluşturabilmiş tek ülke konumundadır. Ekonomi politikaları aynı zamanda iç ve dış politikanın da temel yönlendiricisi niteliğindedir. Türkiye, ülkede belli aralıklarla yinelenen özgür seçimler sayesinde, istihdam ve sosyo-ekonomik adalet meselelerinin hükümet üzerinde baskı unsuru olarak karşımıza çıkabileceği tek ülkedir. Suudi Arabistan ve İran gibi bölgedeki diğer büyük ekonomiler büyük oranda gaz ve petrol gelirine bağımlıdır. Bu ülkeler üretkenliklerini dünya standartlarına çıkartamadıkları gibi yeterli iş imkânları da üretememektedir. Ayrıca refah dağılımı gerçek anlamda demokratik bir hesap verebilirlik mekanizmasının ayrılmaz bir parçası olmaktan uzaktır; aksine bu gibi ülkelerde adil refah dağılımı yöneticiler tarafından arada bir sunulan bir lütuf konumundadır. Ekonomik meselelerin bölgede sahip olduğu öncelik ve Türkiye nin bu alandaki görünür başarısı, Türkiye örneğinin bölgesel anlamda takdir edilmesinin nedenlerinden biri olarak sayılabilir. Ekonomik meselelerin bölgede sahip olduğu öncelik ve Türkiye nin bu alandaki görünür başarısı, Türkiye örneğinin bölgesel anlamda takdir edilmesinin nedenlerinden biri olarak sayılabilir. Bununla birlikte araştırmanın ilk sorusu demokrasi ya da politik katılıma ilişkin bir şık içeriyor olsaydı sonuçlar daha net olabilirdi; ancak soru bu alternatifleri içermediği için sonuçlar ekonomik cevaplar yönünde bir sapma göstermiş olabilir. Her halükarda, ekonomik meselelere verilen öncelikle, katılımcıların Türkiye menşeli ürünlerle ilgili soruya verdikleri yanıtlar arasında bağlantı kurulabilir. Katılımcıların %76 sı Türkiye menşeli bir ürün satın aldığını ya da tükettiğini belirtmiştir. Diğer bir deyişle, insanlar kendi satın aldıkları ürünler ve tüketimleri aracılığıyla Türkiye ekonomisi ve Türkiye ihracatlarının başarısı konusunda birinci elden tecrübeye sahiptir. Bu aynı zamanda katılımcıların ekonomik güç bakımından Türkiye yi günümüzde Suudi Arabistan dan sonra ikinci sıraya koyması; ancak önümüzdeki on yıl içerisinde Türkiye nin Suudi Arabistan, İran ve diğer ekonomilerin çok önünde olacağını düşündükleri, bölgenin en güçlü ekonomisine ilişkin bir soruya verilen yanıtlar ile de bağlantılıdır. Diğer bir deyişle, her ne kadar petrol gelirleri Suudi Arabistan ve İran a günümüzde güç sağlıyor olsa da, yalnızca Türkiye nin sürdürülebilir ve hızla büyüyen bir modele sahip olduğu düşünülmektedir. İlginç bir şekilde, Suudi Arabistan ekonomik güç bakımından üst sıralarda yer almasına rağmen, günümüzde en fazla ekonomik nüfuza sahip ülke Türkiye olarak algılanmaktadır. Bu durum Suudi Arabistan ve İran ın petrole odaklı ekonomileri sayesinde elde ettikleri büyük nakit akışına karşın Türkiye nin ekonomik büyümesinin komşularıyla ekonomik etkileşime (ticaret, yatırım, turizm) dayandığı algısını yansıtıyor olabilir. Dolayısıyla belki de bölge ekonomileri ile sıkı bağlar kurmaktan ziyade kaynaklarını Çin, Hindistan, Japonya, Avrupa ve ABD ye satarak para kazanan petrol ekonomilerine kıyasla Türkiye nin ekonomik ilişkilerinin komşularının ekonomisi ile daha iç içe olduğu algısı hâkimdir. Söz konusu araştırmanın 2. sorusunda bölge olarak Ortadoğu için en acil meselenin ne

olduğu sorulduğunda, Irak ve İran hariç diğer tüm ülkelerden katılımcılar birinci sıraya Arap-İsrail çatışmasını koyarken, İran ve Irak ta ekonomik meseleler birinci sırayı almayı sürdürmüştür. Bu sonuç iki durumu ortaya koymuştur: Ankara nın bölgesel diplomasiye yüksek öncelik vermesi doğrudur; ancak yanı başındaki iki komşusu için en öncelikli mesele Arap-İsrail çatışması değil ekonomidir. Bu durum, Ankara nın Arap-İsrail çatışması ile ilgilenirken, ekonomi ve kalkınma meseleleri pahasına bu meseleye aşırı vurgu yapmaması gerektiğini göstermektedir. Bu sonuç Türkiye nin Arap-İsrail çatışmasına yönelik yaklaşımını belirlemede yardımcı olabilir: 2008 e kadar Arap-İsrail çatışmasında Türkiye nin katkısı taraflar arasında arabuluculuk yapabilmesiydi ki bu da her iki tarafla da iyi ilişki içinde olmasına bağlıydı. Gazze Savaşı ve Mavi Marmara olayının ardından Türkiye İsrail e karşı açık bir şekilde daha düşmanca bir tutum sergileyerek Arap ve İran bölgesindeki popülerliğini artırmıştır. Öte yandan artık etkili bir arabuluculuk kapasitesine sahip olmadığından Arap-İsrail çatışmasındaki ilgi ve nüfuzunun bir kısmını kaybetmiştir. Söz konusu tutum Gazze de ve Mavi Marmara olayında yaşananlardan sonra anlaşılabilir ve muhtemelen haklı olmakla birlikte Türkiye yi bölgedeki diğer pek çok ülke ile aynı pozisyona sokmakta ve avantajlarından birini elinden almaktadır. Yine anlaşılabilir olmakla birlikte, Türkiye nin İsrail e karşı duruşu görünürde Türkiye nin dış politikada sıfır sorun yaklaşımına ters düşmektedir. Türkiye nin bölgede yaşanan pek çok kriz konusunda tekrar tekrar beyan ettiği üzere günün sonunda müzakere, çatışma çözümü ve ortak bir paydanın yaratılması dışında gerçek bir çözüm yöntemi bulunmamaktadır. Türkiye nin sıfır sorun politikası, kısmen istikrarlı ve açık bir bölgede ekonomik menfaatlerine hizmet etmek için oluşturulmuştur; Türkiye nin bölgede yaşanan pek çok kriz konusunda tekrar tekrar beyan ettiği üzere günün sonunda müzakere, çatışma çözümü ve ortak bir paydanın yaratılması dışında gerçek bir çözüm yöntemi bulunmamaktadır. Türkiye ne kadar yakın zamanda barış sürecini ilerletmek için liderlik konumuna geri dönerse, bu Türkiye ve bölge için o kadar iyi olacaktır. Bölgesel ve uluslararası kuruluşlar üzerine sorulmuş olan soru Arap Birliği, İslam Konferansı Teşkilatı, Körfez İşbirliği Konferansı nın yanı sıra BM, AB ve NATO gibi bölgesel ve uluslararası kuruluşların hepsinin, çeşitli düzeylerdeki eksikliklerine rağmen, yaklaşık %50 oranında kabul gördüğünü gösteriyor. Bana göre bu sonuç bahsi geçen kuruluşların ve farklı düzeylerde işbirliği olanağının kabul gördüğünü göstermektedir. Bu, bölgesel bir işbirliği ağı oluşturulması yönünde cesaret verici bir işarettir. Arap ülkeleri, Arap Birliği ve İslam Konferansı Teşkilatı nda yer almakta olup bazı Arap ülkeleri de Körfez İşbirliği Konferansı nın bir parçasıdır. Türkiye; G20, D8, NATO, İslam Konferansı Teşkilatı, KEİ ve benzeri pek çok kuruluşa üyedir. Örneğin Türkiye, Suriye, Lübnan ve Ürdün ile serbest ticaret bölgesi kurarak sınırlı bir bölgesel düzenlemeye doğru ilerlemiştir. Uzun vadede hedef, Türkiye ve İran ile birlikte Doğu Akdeniz in Arap ülkelerini de dâhil edecek şekilde daha geniş bir platform oluşturmak olacaktır. Yukarıda belirtmiş olduğum üzere bu araştırma sonuçlarının da böyle bir işbirliğini teşvik ettiği görülmektedir. Araştırmaya göre Türkiye, İran ve Arap ülkelerinde oldukça olumlu algılanan bir ülke olsa da (yaklaşık % 80-90), Irak ta bu oran %58-69 civarlarındadır. Irak taki sonuç muhtemelen sorunlu Türk-Kürt ilişkileri tarihi göz önünde bulundurulduğunda, Kuzey Irak taki Kürtlerle ilgilidir. Irak, Suriye ve İran da Kürt meselesinin yerleşikliği düşünüldüğünde, bu soru Kürt 5

6 sorununun Türkiye nin iç politikasında olduğu kadar dış politikasında da önemli bir sorun olarak yerini koruduğunu göstermektedir. Her ne kadar AKP gerek Türkiye içinde gerekse dışında Kürt topluluklarla ilişkileri önemli ölçüde iyileştirmiş olsa da, gerginlik hala sürmektedir. Ülkenin Irak Kürdistan ında yaptığı büyük yatırımlar ile Türkiye nin Irak Kürtleri ile ilişkileri önemli ölçüde gelişim göstermiştir; ancak eski yaraların kapanması zaman almakta ve daha fazla çaba gösterilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Ülkenin Irak Kürdistan ında yaptığı büyük yatırımlar ile Türkiye nin Irak Kürtleri ile ilişkileri önemli ölçüde gelişim göstermiştir; ancak eski yaraların kapanması zaman almakta ve daha fazla çaba gösterilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Türkiye hakkındaki olumlu görüş, artık tehdit olarak görülmemesi (nedenleri yukarıda belirtildiği üzere Iraklıların %6 sı hariç), Filistin davasının öne çıkan savunucularından biri ve genel olarak Müslümanların sesi olarak görülmesi ile teyit edilmektedir. Araştırma yapıldığı zaman dilimi, Mavi Marmara olayının ardından Türkiye nin İsrail ile yaşadığı gerilime denk gelmektedir. Eğer araştırma bugün yapılmış olsaydı katılımcıların soruyu son zamanlarda gelişen olayları son Arap ayaklanmaları ışığında Türkiye nin izlediği politika ve Libya krizi karşısındaki tutumunu dikkate alarak cevaplayabileceğini unutmamak gerekir. Araştırma aynı zamanda Arapların İran a ilişkin görüşlerine de vurgu yapmakta ve çoğunluğun (%59) İran ın Ortadoğu da daha fazla rol oynamasını istediğini ve İran ın nükleer silah elde etmesi konusunda bir fikir ayrılığı olduğunu (%39-%35) ortaya koymaktadır. Bu bulgulardan özellikle ilki, Türkiye nin bölgede daha güçlü bir rol oynamasından yana olan pek çok kişinin (soru 10: %78) aynı zamanda İran ın da daha güçlü bir rol oynamasını desteklediğini göstermektedir. Diğer bir deyişle, katılımcıların pek çoğu Türkiye nin rolünü İran a alternatif olacak ya da onu dengeleyecek bir unsur olarak görmemektedir. Araştırma her ne kadar bu durumun nedenlerini açığa çıkarmasa da sebep, İran ın ve Türkiye nin rolünün İsrail ya da muhtemelen batıdan gelen tehditlere karşı gelmede Arap dünyasına stratejik güç ve derinlik katarak birbirlerini tamamlayabilme potansiyelleri olabilir. Diğer bir deyişle, Türkiye ve İran gibi güçlü bölgesel Müslüman komşulara daha fazla rol verilmesinin kendi içerisinde Arap toplumları, ekonomileri ve devletleri için iyi bir durum olacağının düşünülmesi bu algının sebebi olabilir. Türkiye modeline ilişkin soruların sonuçları gerçekten de etkileyicidir. Zira katılımcıların %66 sı Türkiye nin Ortadoğu ülkeleri için bir model olabileceğine inanmaktadır. Sonraki sorular ise, bu durumun nedenlerini bulmaya çalışmaktadır. Katılımcılara göre bunun çok sayıda nedeni vardır: Türkiye nin Müslüman geçmişi, ekonomik gücü, demokratik rejimi, seküler sistemi vb Diğer bir deyişle her ne kadar Türkiye bir model olarak görülüyor olsa da bunun nedeni konusunda net bir tablo ortaya çıkmamaktadır. Söz konusu izlenim Türkiye nin işleyen bir demokratik sisteme, büyüyen bir ekonomiye, İslam ve sekülarizm arasında kurduğu dengeye ve bölgede ve dünyada güçlü ve etkileyici bir role sahip olması şeklinde özetlenebilir. Bunda sevilmeyecek ne olabilir? Araştırmaya katılan kişilere aynı zamanda İran, Suudi Arabistan ya da Suriye gibi ülkelerin model olarak algılanıp algılanmadığı sorulmuş olsaydı bu soru bize daha fazla bilgi sunabilirdi. Bu, okuyucunun Türkiye nin bir model olarak ne kadar ileride olduğunu ya da söz konusu durumun sadece İsrail e karşı çıkmasındaki vb. popüler rolü

nedeniyle mi oluştuğunu daha iyi anlamasını sağlardı. Bu konu daha sonra yapılacak bir çalışma ile ele alınabilir. Bununla birlikte, son zamanlarda gerçekleşen demokrasi yanlısı Arap ayaklanmaların yanı sıra, İran daki demokrasi yanlısı ayaklanmalar, Türkiye nin bir model olarak ön plana çıkmasında demokratik siyasi sisteminin önemli bir neden olduğunu ortaya koymaktadır. 20 ve 21. sorular, yumuşak gücün etkisine dikkat çekmektedir. İran ve Arap dünyasındaki katılımcıların %78 i Türkiye menşeli dizileri izlediklerini belirtmiştir. Aslında söz konusu televizyon programları bölgeyi kasıp kavurmuş, Türkiyeli televizyon yıldızları halk arasında pop idolleri haline gelmişlerdir. Türk dizilerinin saatlerce izlenmesinin etkisi küçümsenemeyecek düzeydedir; çünkü bunlar bölge halklarında Türk kimliği, kültürü ve değerlerine bağlılık hissetme, sempati duyma ve bunları daha iyi anlamayı beraberinde getirmektedir. Önceki yıllarda Mısır televizyonu ve sinemasının Mısır a bölgede önemli bir kültürel yer sağlaması gibi, Türkiye televizyonu da Arap (ve İran) popüler kültürünü benzer şekilde etkilemektedir. Bu beraberinde çeşitli sınıflardan ve kesimlerden Araplar ve İranlıların Türkiye yi ziyaret ettiği ve kasabalarına, şehirlerine, tarihine, heykellerine, kültürüne ve insanlarına yönelik bağlılık ve aşinalık kurduğu bir turizm akınını getirmiştir. Araştırmada Türkiye, en popüler turistik yer olarak belirlenmiştir (%35 Türkiye yi ilk seçimleri olarak belirlerken, bunu %19 ile Suudi Arabistan ve %13 ile Lübnan takip etmiştir). Bölgedeki insanlar demokratik değişim adına isyan ederken, Türkiye daha fazlasını başarma potansiyeline ve sorumluluğuna sahiptir. Sonuç TESEV in son kamuoyu araştırması, okuyucuya bölgenin Türkiye yi nasıl gördüğü konusunda kapsamlı ve dürüst bir tablo çizmektedir. Bu görüş ezici bir çoğunlukla olumludur ve kesinlikle Türkiye ye daha önce benzeri görülmemiş fırsatlar sunmakta ve belki de aynı zamanda bir takım sorumluluklar yüklemektedir. Türkiye son yıllarda bölgede daha aktif bir dış politika izlemesine rağmen henüz fazla başarı sağlayamamıştır. Bölgedeki insanlar demokratik değişim adına isyan ederken, Türkiye daha fazlasını başarma potansiyeline ve sorumluluğuna sahiptir. TESEV araştırması bölge halklarının Türkiye ye yöneldiğini ve muhtemelen İsrail e karşı çıkmanın ötesine geçen, bölgedeki toplumların demokratik değişim ve ekonomik kalkınmaya doğru istikrarlı bir şekilde ilerlemesine yardım eden bir Türkiye rolünden yana olacaklarını göstermektedir. 7

TESEV Bankalar Caddesi Minerva Han, No: 2, Kat: 3 34420 Karaköy stanbul T +90 212 292 89 03 F +90 212 292 90 46 www.tesev.org.tr TESEV Hakkında Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) bağımsız bir sivil toplum örgütü olarak, Türkiye nin acil çözüm bekleyen sosyal, kültürel, politik ve ekonomik sorunları üzerine çalışmalar yürütür. 1994 yılında bir düşünce üretim merkezi olarak İstanbul da kurulan TESEV, Türkiye de politika eksenli diyalog ve araştırma kanallarını kullanarak bilimsel çalışmalara dayalı bulgular ile politika yapım süreci arasında bir köprü görevi görmeyi amaçlamaktadır. TESEV Dış Politika Programı, Türkiye dış politikasının kritik sorunlarının çözüm sürecine katkıda bulunmayı, Türkiye nin Avrupa Birliği üyelik sürecini desteklemeyi ve Türkiye nin bölgesel ve küresel pozisyonunun tanımlanmasına katkıda bulunmayı hedeflemektedir. Dış Politika Programı çalışmalarını Avrupa Birliği, Kıbrıs, Orta Doğu ve Ermenistan olmak üzere dört ana konu başlığı altında gerçekleştirmektedir. ISBN 978-605-5832-91-9 Baskı: Yelken Basım Copyright Temmuz 2011 Bu yay n n tüm haklar sakl d r. Yay n n hiçbir bölümü Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakf n n (TESEV) izni olmadan elektronik veya mekanik (fotokopi, kay t veya bilgi depolama, vb.) yollarla ço alt lamaz. Bu raporda yer alan görüşler bir kurum olarak TESEV in görüşleriyle birebir örtüşmeyebilir. 8 TESEV Dış Politika Programı, bu yayının hazırlanmasına ve tanıtılmasına katkılarından ötürü Açık Toplum Vakfı na ve TESEV Yüksek Danışma Kurulu na teşekkür eder.