MEVSİM KÖŞESİ. ALİŞAN Röportaj GÖZ TANSİYONU GLOKOM. Mutlu Kadın... Salih Kalyon Röportaj. Yayın Kurulu Başkanı Ercan KOLAN Genel Müdür Yardımcısı



Benzer belgeler
Kan basıncının normalden fazla olmasıdır. Büyük tansiyon 140 mm Hg veya küçük tansiyon 90 mm Hg dan fazla ise yüksek tansiyon olarak kabul edilir.

FATİH ANADOLU LİSESİ BESLENME DOSTU OKUL PROGRAMINA HOŞ GELDİNİZ

Sigara sağlığa zararlı olmasına rağmen birçok kişi bunu bile bile sigara kullanmaktadır. En yaygın görülen zararlı alışkanlıkların içinde en başı

BÖBREK HASTALIKLARI. Prof. Dr. Tekin AKPOLAT. Böbrekler ne işe yarar?

Sigaranın Vücudumuza Zararları

Kansız kişilerde görülebilecek belirtileri

Pazartesi İzmir Basın Gündemi

KALP KRİZİNDE İLK MÜDAHALE VE STENTLİ HASTANIN YAŞAMI. Uzm.Dr. Selahattin TÜREN Kardiyoloji Bölümü

Sağlıklı Kan Basıncı Sağlıklı Kalp Atımı

PROSTAT BÜYÜMESİ VE KANSERİ

Prof. Dr. Lale TOKGÖZOĞLU

İNME. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak

Genellikle çocukluk ve gençlik döneminde başlayan astım kronik bir solunum sistemi hastalığıdır.

PIHTIÖNLER (KAN SULANDIRICI) İLAÇ KULLANIM KILAVUZLARI }EDOKSABAN (LİXİANA)

GEBELİKTE YETERLİ ve DENGELİ BESLENME

ÇEVRESEL SİNİR SİSTEMİ SELİN HOCA

Epilepsi nedenlerine gelince üç ana başlıkta incelemek mümkün;

PIHTIÖNLER(KAN SULANDIRICI) İLAÇ KULLANIM KILAVUZLARI DABİGATRAN(PRADAXA)

Sağlıklı bir hamilelik için izlenmesi gereken 10 adım


GRİP İSTANBUL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ EĞİTİM ŞUBESİ 2008

TÜRKİYE AŞIRI TUZ TÜKETİMİNİN AZALTILMASI PROGRAMI

TÜTÜN ÜRÜNLERİNİN ZARARLARI PASİF ETKİLENİM

Reflü Hastaları Ne Yapmalı?

KADIN VE AİLE SAĞLIĞI HİZMETLERİ İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ SAĞLIK VE SOSYAL HİZMETLER DAİRE BAŞKANLIĞI SAĞLIK VE HIFZISSIHHA MÜDÜRLÜĞÜ

neden az yağlı az kolesterollü diyet?

Vücudumuzda oluşan tümör hücrelerini yok etmek için uygulanan ilaç tedavisine kemoterapi denir.

KALP KRİZİ UZ.DR.MUHAMMET HULUSİ SATILMIŞOĞLU

Alevlenmelerin en yaygın nedeni, trakeobronşiyal enfeksiyonlar ve hava kirliliğidir. Şiddetli alevlenmelerin üçte birinde neden saptanamamaktadır

İYOT EKSİKLİĞİ NEDİR?

09/11/2015 BEYAZ KAN HÜCRELERİ. Lökosit ya da akyuvarlar olarak adlandırılan beyaz kan hücresi, kemik iliğinde üretilir.

Zehirlenmelerde İlkyardım. Zehirlenmeler. Doç. Dr. Şule Akköse Aydın Acil Tıp AD

YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR. Prof. Dr. Mehmet Ersoy

EMZİREN ANNELERİN BESLENMESİ. Kendiniz ve bebeğiniz için sağlıklı olan gıdaları seçin

GEBELİK VE LOHUSALIK

DIŞ KULAK YOLUNDAN YABANCI CİSİM / POLİP ÇIKARTILMASI AMELİYATI HASTA BİLGİLENDİRME VE ONAM (RIZA) FORMU

9. Sigarayı bırakma zamanı

Baş ağrısı, başta ve bâzen de boyun veya sırtın üst kısmında gerçekleşen ağrılara verilen ortak isimdir. Yaygın ağrı şikâyetlerinden biridir ve hemen

Prof. Dr. Sedat BOYACIOĞLU

Emzirme dönemindeki beslenmeniz en az hamilelikte beslenmenize dikkat etmeniz kadar önemlidir.

10-16 MART 2014 DÜNYA TUZA DĠKKAT HAFTASI LÜTFEN, TUZU AZALT!!!

KOAH VE EGZERSİZ KOAH TA EGZERSİZ TAVSİYELERİ

MEVSİM GRİBİ Neden aşı olmanız gerekir

DİYABET NEDİR? Özel Klinik ve Merkezler

Ankilozan Spondilit BR.HLİ.065

KULLANMA TALİMATI. Etkin Madde: Mepiramin maleat, lidokain hidroklorür, dekspantenol.

Kemoterapi Hastalarında Tedavi Uyumunun Arttırılmasında Eczacı Danışmanlığı

HEPATİTLER (SARILIK HASTALIĞI) VE KRONİK BÖBREK HASTALIKLARI VE

KULLANMA TALİMATI. CASODEX film tablet 28 tablet içeren ambalajda sunulmaktadır.

SİNÜS - AĞRI, BASINÇ, AKINTI

DENGELİ BESLENME NEDİR?

NEFRİT. Prof. Dr. Tekin AKPOLAT. Genel Bilgiler. Nefrit

Prof. Dr. Pınar AYDIN O DWEYER

SINAV KAYGISI. Sınav Kaygısının Belirtileri Nelerdir? * Fiziksel Belirtiler

Kaç çeşit yara vardır? Kesik Yaralar Ezikli Yaralar Delici Yaralar Parçalı Yaralar Enfekte Yaralar

AYDINLATILMIŞ HASTA ONAM FORMU

KULLANMA TALİMATI. Bu ilacı kullanmaya başlamadan önce bu KULLANMA TALİMATINI dikkatlice okuyunuz, çünkü sizin için önemli bilgiler içermektedir.

İnfluenza virüsünün yol açtığı hastalıkların ve ölümlerin çoğu yıllık grip aşıları ile önlenebiliyor.

LENFÖDEM ERKEN TANI VE ERKEN TEDAVİ GEREKTİREN BİR HASTALIKTIR!

Endometriozis. (Çikolata kisti)

Rahim Ağzı Kanseri Korkulu Rüyanız Olmaktan Çıkıyor

Kalp Krizini Tetikleyen Durumlar ve Tedavisi. Doç. Dr. Bülent Özdemir Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı

UÇAK YOLCULUĞUNUN 4 ÖNEMLİ RİSKİ, Hareket et, bol su iç, sakız çiğne

MEME KANSERİ. Söke Fehime Faik Kocagöz Devlet Hastanesi Sağlıklı Günler Diler

Hazırlayan: Fadime Kaya Acıbadem Adana Hastanesi Enfeksiyon Kontrol Hemşiresi Hazırlanma Tarihi:

Su / Hasta Değil Susuzsunuz adlı kitapta suyun önemi anlatılıyor ve yazara göre vücudumuz tam 46 nedenle suya ihtiyaç duyuyor.

T.C. PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ DEMİR EKSİKLİĞİ ANEMİSİ NEDİR

Anne Sütünün Önemi. 10.Sınıf Kadın Sağlığı Hastalıkları ve Bakımı. Anne Sütünün Önemi. Anne Sütünün Önemi. Anne Sütünün Önemi

Gebelikte Beslenme Vitaminler

Kalp Hastalıklarından Korunma

MADDE BAĞIMLILIĞINDAN KORUNMA

KULLANMA TALİMATI. ROBİSİD 500 mg film tablet Ağızdan alınır. Etkin madde: Bir film kaplı tablet 500 mg sodyum fusidat içerir.

ERKEN ÇOCUKLUKTA GELİŞİM

ADOLESANA VERİLMESİ GEREKEN KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ. Doç Dr Müjgan Alikaşifoğlu

Demans ve Alzheimer Nedir?

KOAH Nedir ve Nasıl Tedavi Edilir?

Kanserin sebebi, belirtileri, tedavi ve korunma yöntemleri...

KULLANMA TALİMATI. Etkin madde: Her bir film tablette 5 mg Levosetirizin dihidroklorür

KULLANMA TALİMATI. Bu ilacı kullanmaya başlamadan önce bu KULLANMA TALİMATINI dikkatlice okuyunuz, çünkü sizin için önemli bilgiler içermektedir.

ÇOCUKLARDA BESLENME. Dr.Belkıs Kütük Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Liv Hospital Ankara

KANSER TANIMA VE KORUNMA

KULLANMA TALİMATI. Etkin madde: Her bir kapsül, 180 mg kırmızı üzüm yaprağı kuru ekstresi (4-6:1) içerir.

Adet döneminin gecikmesi ile beraber göğüslerde aşırı şişkinlik ve hassasiyet oluşur. Gebelik ilerledikçe göğüsler büyür ve göğüs uçları koyulaşmaya

KULLANMA TALİMATI. VİTA B 250/250/1 mg enterik kaplı tablet Ağızdan alınır.

Hemoroid (Basur) Nedir?

HİPERTANSİYONLU HASTALARA ANKET BİLGİNİZİ ÖLÇÜN

Prof. Dr. Ferit Çiçekçioğlu, Yrd. Doç. Ertan Demirdaş, Yrd. Doç. Dr. Kıvanç Atılgan

FAZLA SU HÜCRELERİ ŞİŞİRİYOR

YETERLİ VE DENGELİ BESLENME NEDİR?

KULLANMA TALĐMATI. Bu ilacı kullanmaya başlamadan önce bu KULLANMA TALĐMATINI dikkatlice okuyunuz, çünkü sizin için önemli bilgiler içermektedir.

KULLANMA TALİMATI. Bu ilacı kullanmaya başlamadan önce bu KULLANMA TALİMATINI dikkatlice okuyunuz, çünkü sizin için önemli bilgiler içermektedir.

TEMEL, İLK 3 YILDA ATILIYOR!

Türkiye'de Yıllara Göre Yeni Verem Hasta Sayıları Yıllar

AKCİĞER KANSERİ TANISI KONULDUKTAN SONRA NE YAPILIR HASTA NASIL TAKİP VE İDARE EDİLİR

Kan Kanserleri (Lösemiler)

KULLANMA TALĐMATI. Bu ilacı kullanmaya başlamadan önce bu KULLANMA TALĐMATINI dikkatlice okuyunuz, çünkü sizin için önemli bilgiler içermektedir.

KULLANMA TALİMATI. VENORUTON FORTE 500 mg tablet Ağız yoluyla alınır.

Sayın (ebeveyn / bakıcı)

Hepatit B ile Yaşamak

Hisar Intercontinental Hospital

Transkript:

demlesek? KOLANsağlık bugün ne Vıola trıcolor Hercai Menekşe Sizlerle buluştuğumuz üçüncü sayımızda kapağımız için kış çiçeği Hercai Menekşe yi seçtik. Hercai menekşe (Viola tricolor), menekşegiller (Violaceae) familyasına bağlı bir menekşe türüdür. Diğer menekşe türleri ile birleştirilerek birçok melez kültivarın türetilmesinde yaygın bir şekilde kullanılır. Kökeni yabani bir bitki olan hercai menekşenin melezleri ilk kez Avrupa da türetilmiş, daha sonra bitki, gösterişli çiçekleri nedeniyle dünyaya yayılmıştır. Hercai menekşelerin hepsinin eşit büyüklükte olmayan ve her birinde genellikle iki ayrı renk bulunan, beş tane kadifemsi taç yaprakları vardır. Taç yapraklarının arkasında, bal özü içeren birer uzantı ya da mahmuz bulunur. Sonbahar döneminden ilkbahar dönemine kadar olan sürede çiçeklenir. Bu yüzden en çok kullanılan çiçek türüdür. Hercai menekşenin çok çeşidi ve renkleri vardır. Sarı, beyaz, mor ve bu renklerin karışımından oluşan renklerden çiçek açar. Hercai menekşe renk yönünden kışın genelde bahçeler renksiz olduğu için kurtarıcı olarak kullanılır ve soğukta, karın altında çiçek açar. İÇİNDEKİLER MEVSİM KÖŞESİ 6 YAKINLARDA TROİDİNİZE BAKTIRDINIZ MI? TUZ YAŞAMIN TERZİSİ 8 7 Porselen Laminat Veneer Restorasyonlar NÖROPATİK AĞRI ALİŞAN Röportaj 14 16 Bebeğim Sürekli Ağlıyor YAYGIN BİR TOPLUMSAL FOBİ ANESTEZİ KORKUSU Sağlıklı kalabilmek için bugün ne demlesek? Çocuklarda Akut Orta Kulak Süppürativ Enfeksiyonu İYİ HUYLU PROSTAT BEZİ BÜYÜMESİ (BPH) GÖZ TANSİYONU GLOKOM 30 32 Mutlu Kadın... Salih Kalyon Röportaj 18 20 22 24 26 REFLÜ HASTALIĞI NEDİR? KISA MERHABA DERKEN, 12 34 38 40 42 FİBROMİYALJİ SENDROMU NE DEMEK? COCUKLARDA ASTIM, 44 İmtiyaz Sahibi KLN Sağlık ve Eğitim Hizmetleri A.Ş. adına Av. Mehmet Nedim KOLAN Yönetim Kurulu Başkanı Op. Dr. Ahmet Şah KOLAN Yönetim Kurulu Başkan Vekili Genel Müdür Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Şirvan KOLAN ÖZSUNAR Kurumsal Medya ve İletişim Koordinatörü Yayın Adı KOLAN SAĞLIK Yayın Türü Yerel süreli / 3 ayda bir / Ücretsiz Yayın Kurulu Başkanı Ercan KOLAN Genel Müdür Yardımcısı Yayın Kurulu Prof. Dr. Fikret TURAN Doç. Dr. Hasan MİRZAİ Doç. Dr. Kenan İLTÜMÜR Op. Dr. Serkan Fatih İPEK Uzm. Dr. Önder Yüksel ERYİĞİT Op. Dr. Nurettin KAPUCU Op. Dr. Ahmet Atilla YILMAZ Op.Dr.Tolga DEMİR Op.Dr. Şevki Serkan HEZAR Op. Dr. Berge EDE Op. Dr. Arzu Aydın ÇUHALI Dr. Şilan KOLAN Hukuk Danışmanı Kolan Hukuk Tasarım ve Uygulama Şirvan KOLAN ÖZSUNAR Sinem ERTAŞ Damla AYDIN Baskı Filmon Ofset Filmcilik Matbaacılık Ltd.Şti. İkitelli Organize Sanayi Bölgesi ESKOOP San. Sit. B-1/35 İkitelli 34306 İstanbul (0212) 671 57 40 Reklam Rezervasyon: 0549 465 66 03-10 - 17 0212 883 90 90 Dahili: 4114-4113 Dergimizde yayımlanan yazı ve fotoğraflar izinsiz kullanılamaz. Dergimizde yer alan ilan, yazı ve fotoğrafların sorumluluğu sahiplerine aittir. 3

KATKIDA BULUNANLAR s.20 Uzm.Dr. Önder Yüksel ERYİĞİT 1988 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi nden mezun olan Uzm.Dr. Önder Yüksel Eryiğit, Anestezi ve Reanimasyon alanındaki uzmanlık eğitimini ise 1994 yılında Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi nde tamamladı. Uzm.Dr. Önder Yüksel Eryiğit Büyükçekmece Kolan Hospital da Yoğun Bakım Sorumluluğu ve Başhekimlik yapıyor. Opr.Dr. Berge EDE Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi nden mezun olan Opr.Dr. Berge Ede, uzmanlığını Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim Ve Araştırma Hastanesi nde tamamladı. Opr.Dr. Berge Ede Silivri Kolan Hospital da görev yapıyor. s.38 Op. Dr. Tufan EVCİMEN Dyt. E. Hicran ÖNAL 2003 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi nden (Çapa) mezun olan Op.Dr. Tufan Evcimen, uzmanlığını 2009 yılında Fatih Sultan Mehmet Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göz Kliniği nde tamamladı. Op.Dr. Tufan Evcimen, Büyükçekmece Kolan Hospital da görev yapıyor. s.30 s.40 T.C. Erciyes Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik bölümünden mezun olan Hicran Aslan uzmanlığını Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Yüksek Lisans yaparak tamamladı. Hicran ÖNAL Beylikdüzü Kolan Hospital da görev yapıyor. Uzm. Dr. Maşallah CANDEMİR Op.Dr. Osman NuriAKBULUT Yüksek Öğrenimi Dokuz Eylül Üniversitesinde tamamladı. Uzmanlığını Pamukkale Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yapan Uzm.Dr. Maşallah Candemir Beylikdüzü Kolan Hospital da görev yapıyor. s.18 s.26 1996 Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu olan Op.Dr.Osman Nuri Akbulut, 1998-2003 yılları arasında Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Üroloji İhtisasını tamamladı.1997-1998 yılları arasında Erzurum Aşkale sağlık merkezinde pratisyen hekim olarak çalıştı. 2004-2007 yılları arasında Ağrı Devlet Hastanesinde Üroloji Uzmanı olarak çalıştı. 2007-2008 yılları arasında Kızılay Esenyurt Hastanesinde çalıştı. 2008 den beri Büyükçekmece Kolan Hospital da Üroloji Uzmanı olarak görev yapmaktadır.türk Tabipler Birliği ve Türk Üroloji Derneği üyesidir. Uzm.Dr. Nil YILMAZ DİNÇER 1989 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi nden mezun olan Uzm.Dr.Nil Dinçer Yılmaz Büyükçekmece Kolan Hospital da Nöroloji Uzmanı olarak görev yapmaktadır. Türk Epilepsi Derneği üyesidir. Dt. Barbaros BAHÇELİOĞLU 1996 Marmara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi nden mezun olan Dt. Barbaros Bahçelioğlu, Beylikdüzü Kolan Hospital da görev yapıyor. s.14 s.12 4 www.kolanhastanesi.com.tr

s.6-7 Uz.Dr Z. Beril Mardinli 1987 İstanbul Tıp Fakültesi nden mezun olan Uzm. Dr. Z. Beril Mardinli üniversite giriş sınavında okul birinciliği ödülü aldı. 1983 yılında Londra Guys Hospital Kardiyoloji ve 1984 yılında Cleveland Clinic Kardiyoloji de stajlarını tamamladı. İç Hastalıkları Uzmanlığı eğitimini Okmeydanı Eğitim Araştırma Hastanesinde tamamladı. Uzm. Dr. Z. Beril Mardinli Büyükçekmece Kolan Hospital da görev yapıyor. Uzm.Dr. Ömer KOCAMAN Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi nden mezun olan Uzm.Dr. Ömer Kocaman, uzmanlık eğitimini Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Reh. Ana Bilim Dalı nda tamamladı. Uzm.Dr. Ömer Kocaman Büyükçekmece Kolan Hospital da görev yapıyor. s.42 KATKIDA BULUNANLAR Dr. Şilan KOLAN Uzm. Dr. Hüseyin Cem ÖCAL 2003 yılında İstanbul Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi nden mezun olan Dr. Şilan Kolan, Güngören Kolan Hastanesi nde Yönetici ve Başhekim Yardımcısı olarak görev yapıyor. 1997 yılında İstanbul Tıp Fakültesi nden (Çapa) mezun olan Uzm.Dr. Hüseyin Cem Öcal, uzmanlığını 2002 yılında İstanbul Tıp Fakültesi nde tamamladı. Uzm.Dr. Hüseyin Cem Öcal Beylikdüzü Kolan Hospital da görev yapıyor. s.22 s.44 Op.Dr.Turgay Osman ARDA Uzm.Dr. Metin Mehdi AZARBAZ s.24 İstanbul Tıp Fakültesi nden mezun olan Op. Dr. Turgay Osman Arda uzmanlık eğitimini Cerrahpaşa Tıp Fakültesi nde tamamladı. Op.Dr. Turgay Osman Arda Büyükçekmece Kolan Hospital da görev yapıyor. 1992 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi nden mezun olan Uzm.Dr. Metin Mehdi Azarbaz, uzmanlığını 1998 yılında İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi nde (çapa) tamamladı. Uzm.Dr. Metin Mehdi Azarbaz, Büyükçekmece Kolan Hospital da görev yapıyor. s.8 Op.Dr. M.Türker ÖZYİĞİT 1993 yılında Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi ni kazanan Op.Dr. M.Türker Özyiğit 1995-1996 yıllarında Genetik Anabilim Dalı nda deneysel bir çalışmada görev aldı.1996 yılında İspanya ya giderek Hospital General Gregorio Maraon da Genel Cerrahi stajı yaptı. 2000 yılında Tıp Doktoru ünvanı aldı. 2001 yılında TUS u kazanarak İstanbul Vakıf Gureba Eğitim ve Araştırma Hastanesi nde önce Volenter daha sonra da Asistan Doktor ünvanı ile Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi dalında Uzmanlık eğitimine başladı. Amerika nın önemli bilimsel dergilerinden birinde eleştirmen olarak görev yapmaktadır ve Uluslararası Estetik Plastik Cerrahi Derneği üyesidir. Beylikdüzü Kolan Hospital da görev yapıyor. s.32 www.kolanhastanesi.com.tr 5

MEVSİM KÖŞESİ Uz.Dr Z. Beril Mardinli İç Hastalıkları Uzmanı KOAH nedir? Bugün sizlerle KOAH hakkında sohbet etmek istiyorum. KOAH açık ifadeyle Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı ilerleyici nefes darlığına yol açan kronik solunum yolu hastalığı demektir. Ülkemizde 2,5-3 milyon civarında KOAH hastası olduğu düşünülmektedir. Dünyada en çok ölüme neden olan hastalıklar listesinde 4. sırada bulunan hastalık kabaca kronik bronşit ve amfizem olarak ikiye ayrılır. Kronik bronşit, birbirini izleyen 2 sene içinde başka sebeplere bağlı olmadan en az 3 ay süren öksürük ve balgam olarak tarif edilebilir. Amfizem ise akciğerdeki hava yollarının sonlanım noktalarındaki küçük hava keseciklerinin kalıcı olarak genişlemesidir. Bu kesecikler her nefesde soluduğumuz havadaki oksijeni alıp kandaki karbondioksiti vermemizi sağlar. Kesecikler genişlediğinde bu görev yapılamaz. KOAH ın genel şikayetlerine baktığımızda sıklıkla karşımıza öksürük, balgam ve nefes darlığı çıkar. Hastalığın sebepleri arasında sigara içimi ki buna pasif içicilik de dahildir, hava kirliliği, tozlu, dumanlı, kokulu işlerde çalışmak, allerji, genetik faktörler ve özellikle çocukluk çağında geçirilen akciğer enfeksiyonları sayılabilir. Sigara içimi, içmeyenlere göre hastalığın görülme oranını 30 kat arttırmaktadır. Bu hastalarda amacımız hastalarımızın şikayetlerini rahatlatmak, yaşam kalitelerini artırmaktır. Bunun için ilk yapmamız gereken sigara içen hastalarımızın bunu b ı r a k m a s ı n ı s a ğ l a m a k t ı r. D o k t o r k o n t r o l ü n d e v e r i l e n çeşitli ilaçlarla, daha rahat nefes alarak yaşamlarına devam etmeleri sağlanır. Sonbahar aylarıyla birlikte gripal enfeksiyonlardaki artışı t a k i b e n K O A H h a s t a l a r ı n d a d a a l e v l e n m e l e r d e a r t ı ş görülmektedir. Bu hasta grubumuzda grip aşısı faydalıdır. Gripal enfeksiyon belirtileri görüldüğünde en kısa zamanda doktora müracatla erken tedavi başlanması hastalarımızı daha büyük sorunlarla uğraşmaktan koruyacaktır. Sigarasız ve sağlıklı günler dileğiyle. 6

Hafıza Zayıflaması Çarpıntı Aşırı Kilo Kaybı Sinirlilik Uykusuzluk Aşırı Terleme Ellerde Titreme İshal YAKINLARDA TROİDİNİZE BAKTIRDINIZ MI? Kilo Alma Uz.Dr Z. Beril MARDİNLİ İç Hastalıkları Uzmanı Troid bezi, boynumuzun alt kısmında yaklaşık 20 gr ağırlığında, yara bandı büyüklüğünde, kelebek şeklindedir.salgıladığı hormonlar vücudun pek çok önemli fonksiyonunda yer alır. Vücudumuzun hemen hemen her hücresi troid hormonundan etkilenir. Troid hormonunun eksikliği, fazlalığı yada bezde oluşan nodüller sağlığımıza zarar verebilirler. Troid hormonunun eksikliğine hipotroidi diyoruz. Bu durumda halsizlik yorgunluk ciltte kuruma, kilo alma, tırnaklarda kırılma hafıza zayıflaması gibi birçok şikayete sebep olur. Hastalığın görülme sıklığı kadınlarda daha fazladır, bazı ailelerde birden çok kişide görülebilir. Eğer tedavi gecikirse kalp hastalığı gibi birçok ciddi soruna sebep olabilir.basit tetkiklerle tanısı konulabilen hastalığın tedavisi de kolaydır. Doktorun başlayacağı ilacı doz kontrolleri yapılarak ömür boyu devam gerekebilir. Hipertroidi dediğimiz troidin çok çalışması ise daha tipik şikayetlerle seyreder. Çarpıntı, aşırı kilo kaybı, sinirlilik, uykusuzluk, aşırı terleme, ellerde titreme, ishal, bazen göz şeklinde değişiklik olabilir. Kan tahlili troid ultrasonu ve sintigrafiyle doktorunuz tanıyı koyarak duruma uygun tedaviyi seçer. Hipotroididen farklı olarak şartlara göre değişik tedavi metodları vardır. Troid bezinin büyümesine guatr denir. Troid bezi diffuz olarak olarak büyüyebileceği gibi içinde nodül yada kistler oluşabilir. Troidde de oluşan nodüllerin %5-15 i kanser riski taşımaktadır. Troid kanserleri başarıyla tedavi edilebildiği için erken tanı çok önemlidir. Eğer boynunuzda bir şişlik farkederseniz kontrol için mutlaka doktorunuza müracaat edin. Guatrı önlemek i çin iyotlu tuz kullanmak, bol miktarda balık, midye, karides gibi deniz ürünlerinden yemek önerilir. Karalahana gibi guatra sebep olan gıdaları da kısıtlamak lazımdır. Özellikle hamilelikte troid tahlili ve gereken tedaviyle bebekte oluşabilecek önemli sorunların önüne geçilir. Günümüzde yeni doğan bebeklerde rutin troid taraması yapılarak çocuklarda dramatik sonuçları olan hipotroidi erken dönem tedavi edilmektedir. 7

TUZ YAŞAMIN TERZİSİ Tuz gıdalardaki ana tat olmasıyla beraber küflenme, böceklenme ve kokuşma önleyici özelliğinden dolayı millattan binlerce yıl öncesinden bu güne dek insanların hayatında önemli yer ve rolu sahiptir. Çoğu medeniyetlerde değerli bir mineral olup ticareti yanısıra para yerine geçtiğide bilinmektedir. Tuzun tat ve koruyucu özelliklerinden başka canlılar için sağlık açısından önemli ve gereklidir. Sağlıklı bir yaşam için vücudumuz her gün yaklaşık 3-6 gram tuza gereksinim duymaktadır. Her gün yeteri kadar tuz almadığımızda organlarımız ve kan dolaşımımız bir çok sorunla karşılaşır. Kısacası tuz bütün canlılarda yaşam için hayati öneme haızdır. Genelde 3 çeşit tuz kullanmaktayız; bunlardan ilki deniz tuzu, ikincisi kaya tuzu yada kristal tuz ve üçüncüsü deniz veya kaya tuzunun rafine edilmesiyle elde edilen 8 sofra tuzudur. Tuzun insanlar için taşıdığı hayatı öneme karşın aşırı tüketimi de insan sağlığına Dr. zarar Metin verir. Mehdi Yemeğin AZARBAZ adı Kardiyoloji Uzmanı tuzsa hayatın tadı da sağlıktır. Tat alalım diye aşırı tuz tüketerek sağlığımızı tehlikeye atmamak gerekir. Fazla tuz tüketiminin bazı hastalıklar için davetiye çıkarttığını bilinmektedir. Oysa daha az tuz tüketerek kalp, damar hastalıkları ve kalp krizi gibi hastalıkların riskini önleyebiliriz. Aşırı tuz tüketiminin kan basıncını yükseltir, yüksek tansiyonun da kalp krizi ve inme riskini artırır. Erişkinlerde günlük tuz alımının 6 gramı aşmaması gerekir. Tuz tüketiminin az miktarda azaltmasıyla kalp ve damar hastalıkları riskini büyük ölçüde geriletebilir. Araştırmalar tehlikeye sonucunda atmamak günlük beslenmelerindeki gerekir. Tuzun insanlar için taşıdığı hayatı öneme karşın aşırı tüketimi de insan sağlığına zarar verir. Yemeğin adı tuzsa hayatın tadı da sağlıktır. Tat alalım diye aşırı tuz tüketerek sağlığımızı

Tuz gıdalardaki ana tat olmasıyla beraber küflenme, böceklenme ve kokuşma önleyici özelliğinden dolayı millattan binlerce yıl öncesinden bugüne dek insanların hayatında önemli yer ve role sahiptir. Çoğu medeniyetlerde değerli bir mineral olup ticareti yanısıra para yerine geçtiğide bilinmektedir. Tuzun tat ve koruyucu özelliklerinden başka canlılar için sağlık açısından önemli ve gereklidir. Sağlıklı bir yaşam için vücudumuz her gün yaklaşık 3-6 gram tuza gereksinim duymaktadır. Her gün yeteri kadar tuz almadığımızda organlarımız ve kan dolaşımımız bir çok sorunla karşılaşır. Kısacası tuz bütün canlılarda yaşam için hayati önem taşır. Genelde 3 çeşit tuz kullanmaktayız; bunlardan ilki deniz tuzu, ikincisi kaya tuzu yada kristal tuz ve üçüncüsü deniz veya kaya tuzunun rafine edilmesiyle elde edilen sofra tuzudur. Tuzun insanlar için taşıdığı hayatı öneme karşın aşırı tüketimi de insan sağlığına zarar verir. Yemeğin adı tuzsa hayatın tadı da sağlıktır. Tat alalım diye aşırı tuz tüketerek sağlığımızı tehlikeye atmamak gerekir. Fazla tuz tüketiminin bazı hastalıklar için davetiye çıkarttığını bilinmektedir. Oysa daha az tuz tüketerek kalp, damar hastalıkları ve kalp krizi gibi hastalıkların riskini önleyebiliriz. Aşırı tuz tüketimi, kan basıncını yükseltir, yüksek tansiyonun da kalp krizi ve inme riskini artırır. Erişkinlerde günlük tuz alımının 6 gramı aşmaması gerekir. Tuz tüketiminin az miktarda azaltmasıyla kalp ve damar hastalıkları riskini büyük ölçüde geriletebilir. Araştırmalar sonucunda günlük beslenmelerindeki tuz tüketimini önemli ölçüde azaltan kişilerde gelecek 10-15 yılda kalp-damar hastalıklarına yakalanma olasılığı yüzde 25 oranında azalır. Ayrıca kalp-damar hastalıklarından ölüm riski de yüzde 20 geriler. Demek ki günde bir gram daha az tuz tüketimi kalp krizi riskini yüzde 3, inme ve felç riskini yüzde 5 azaltır. Eğer 6 gram az tuz tüketilirse felç riski yüzde 24, kalp krizi yüzde 18 ve 9 gram tuz azaltılmasında da felç riski yüzde 34 ve kalp krizi riski yüzde 25 azalmaktadır. Günlük tuz tüketiminin az miktarda azaltılmasının, hastalık risklerine karşı büyük etkisinden söz etmişken, tüketilen tuzun dörtte üçünün zaten alınan gıdaların içinde bulunduğunu hatırlatmak gerekir. Olması gereken günlük 6 gram tuz tüketimi hedefinin de, yediklerine dikkat etmeleri durumunda çoğu insan için ulaşılabilmektedir. Genelde hepimiz yemeğin tadına bakmadan hemen tuza sarılırız. Bu da tüketilmesi gereken tuz miktarının 3-4 katı kadar fazla tuz tüketmemizi sebep olur. Artık hepimiz sağlıklı erişkin bir kişi günlük tuz ihtiyacı 3-7 gr arasında v e o r t a l a m a 5 g r o l m a s ı g e r e k t i ğ i n i ö ğ r e n m i ş i z d i r. Ne yazıkki son dönemde yapılan çalışmalarda erkeklerimiz günlük 19.3 gram ve kadınlarmız ise 16.8 gram tuz tüketmekteler. Aşırı tuz tüketimi en çok yüksek kan basıncına neden olur. Hipertansiyon ciddi bir durumdur. Hipertansiyon, kendi başına öldürücü değildir; fakat tedavi edilerek kontrol altına alınmazsa hipertansiyonun sonuçları öldürücü olabilir. Yüksek kan basıncı kalbi zorlayarak kalp yetmezliği, kalp damar hastalığı, beyin kanaması ve beyindeki kan damarlarının pıhtıyla tıkanması gibi ciddi hastalıklara neden olur. Tüm bu üzücü hastalıklar hepsi tedavi edilmeyen hipertansiyonun sonuçlarıdır. Hipertansiyon gelişiminde, tuzun çok büyük rolü vardır. Bazı insanlarda, böbreğin tuz atma kapasitesi sınırlı olabilir ve gereğinden fazla tuz alınması, hipertansiyonun ortaya çıkmasına veya hipertansiyonun tedavisinde başarısızlığa yol açabilir. Böbreklerin hipertansiyon gelişimindeki rolü çok belirgindir. Yüksek kan basıncı olan bir hastada, böbrek hastalığının saptanması, böbrek hastalığının erken tanısına ve tedavisine de olanak sağlar. Bilindiği gibi insan vücudunda, tüm organ ve dokuları besleyen dolaşım sistemi damarlardan oluşur. Hipertansiyon, dolaşım sistemindeki damarlarda kan basıncının yüksek olmasıdır. Tüm organ ve dokularda damar olduğu için hipertansiyon tüm vücudu etkileyebilir. Hipertansiyondan en çok etkilenen organlar; kalp, beyin, böbrekler, büyük atardamarlar ve gözlerdir. Hipertansiyon bu organları etkileyerek kalıcı sakatlıklara ve ölümlere yol açabilir. Hipertansiyonun sağlığımıza verdiği zararları özetlersek: Başta kalp yetmezliği, kalp büyümesi, kalbi besleyen damarlarda daralma ve tıkanmayı neden olur. Ayrıca beyin kanaması, felç, beyin damarlarında daralma ve tıkanma, böbrek yetmezliği, böbrek fonksiyonlarında bozulma, görme bozukluğu ve körlük en son büyük atardamarlarda genişleme, yırtılma, ve tıkanma gibi komplikasyonlara neden olur. Bunların sonucu, kangren veya ani kanamalara bağlı ölüm gelişir. Hipertansiyon tedavisi mümkün olduğundan erken ve yeterli tedavi ile bu zararları önlenebilir. Bundan sonra tuzu kullanırken daha dikkatli olmalıyız. Çünkü gıda olarak aldığımız besinlerin içinde bulunan doğal tuz oranı vücudumuzun günlük ihtiyacımızı karşılar. Daha fazlasına gereksinim duymayız. Örneğin meyve, sebze, baklagil, et ve süt ürünlerinde doğal olarak günlük ihtiyacimizi karşılayacak kadar tuz bulunmaktadır. O zaman aşırı tükettiğimiz tuzların nereden geldiğini bilmemiz gerekirse; başta sık tüketilen besinlerde tuz miktarının fazla bulunmasıdır. Örneğin; ekmek, zeytin, peynir, turşu, konserveler, ketçap ve benzeri gıdarlar gibi... 9

TUZ TÜKETİMİNİ NASIL AZALTABİLİRİZ? Artık fazla tuz tüketiminin, sağlığımız için ne kadar zararlı olduğunu öğrendiğimize göre, aşırı tuz tüketimini nasıl azaltırız diye çaba göstereceğiz. Başta satın alınan ürünlerin etiketleri mutlaka okumalı, tuzsuz ya da tuzu azaltılmış besinler satın almalıyız. Yemek pişirilirken kullanılan tuz miktarını azaltmalı, ev dışında yemek yeniliyorsa az tuzlu yiyecekler tercih etmeliyiz. Yemeğin ve salatanın tadına bakmadan tuz ilavesi yapmaktan kaçınmalıyız. Yemeklerin lezzetini arttırmak için tuz yerine maydanoz, nane, k e k i k, d e r e o t u, r e z e n e, f e s l e ğ e n g i b i b i t k i l e r l e b a h a r a t l a r k u l l a n a b i l i r i z. S e b z e v e meyve tüketimini artırmalı, daima taze ve az tuzlu veya tuzsuz besinler tercih etmeliyiz. Bol su içmeli, şişe ve maden sularının sodyum içeriğini etiketinden kontrol etmeliyiz. Ayrıca günlük olarak tüketilen gıdalar içerisinde bazı gıdalarda çok daha fazla tuz içeren başka maddeler olduğunu unutmamak gerekiyor. Tek suçlu sofra tuzu değil ilaveten gıdalarda kullanılan kabartma tozu, yemek sodası gibi katkılar ek olarak cips, krakerler, bisküviler, fast food ürünleridir. Bu gıdalar içerisinde bulunan tuz dışındaki lezzet verici, koyulaştırıcı, koruyucu bazı maddelerde de aşırı tuz bulunur. Zeytin, turşu, peynir gibi salamura olarak saklanan gıdalar ve sucuk, pastırma, salam gibi gıdalar da yüksek oranlarda tuz içerir. Bu nedenle gıdaları tüketirken yalnızca sofra tuzuna değil, hazır gıdalarla birlikte alınan tuzu da dikkat etmek gerekiyor. Son günlerde yapılan çalışmalarda ekmeklerdeki tuz oranı çok yüksek olduğunu tespit edilmiştir. Türkiye de hem ekmeklerde kullanılan tuz oranı fazladır hem de fazla ekmek tüketilmektedir. Sonuçta ekmekle beraber tuz da fazla tüketilir. Bir ekmeğin içinde 5-6 gram tuz olduğuna göre günlük aldığımız 18 gramlık tuzun 11-12 gramı sadece ekmekten alırız demek. Sevgili okurlar damak zevki zamanla değişebilir, eğer tuzsuz yemeye alışırsak damak zevkimiz o yönde değişebilir. Bu tür önlemler sayesinde kalp damar hastalığına yakalanmaktan uzaklaşırız. 10

İnsan psikolojisini hatta davranış şeklini doğrudan etkileyen dişteki renk veya şekil bozukluğunu engellemek artık mümkün. PORSELEN LAMİNAT VENEER RESTORASYONLAR Dt. Barbaros BAHÇELİOĞLU Ağız ve Diş Sağlığı Günümüzde, gelişen diş hekimliği teknolojileri, artan estetik beklentileri karşılama noktasında yeni seçenekler sunmaya devam ediyor. Özellikle öngrup dişlerin estetik yaklaşımlara konu olması; daha az madde kaybı ile daha hoş gülüşlere yol açması da bu dönemin getirdiği yeniliklerden biridir. Çocukluktan itibaren mine hipoplazisi, fluorozis, dentin hipoplazisi ve travmaya bağlı renklenmeler öngrup dişlerde estetik sorunlara yol açar. İnsan psikolojisini hatta davranış şeklini (örn: gülerken eliyle ağzını kapatma) doğrudan etkileyen bu tür sorunları engellemek artık mümkün. Renk veya şekil bozukluğu mevcut olan hastada lokal anestezi, uyguladıktan sonra yapılacak, 1-1,2 mm doku kaldırarak oluşturulan preparasyon yeterli olur. Ara yüzleri de basamak oluşturarak yapılan bu tip preparasyonlar insizal kenardan da 1 mm lik basamakla sonlandırılır. Alınan ölçüler laboratuara gönderilirken hastaya kesim bölgesini kapatarak estetiği sağlayacak geçiciler uygulanır. Yaklaşık 1 hafta sürecek olan sürecin sonunda tüm dişlerle renk ve form olarak uyumlu, vakaya göre oklüzal uygunluğu sağlanmış, estetik laminat restorasyonlara kavuşur. Metal alt yapı içeren porselen restorasyonları göre göze daha naturel gelen laminat restorasyonlar adeziv özellikleri yüksek yapıştırıcı simanlarla hastaya uygulanmaktadır. Dişhekiminden bu tür uygulamaların avantaj ve riskleri konusunda doğru bilgileri almış olan hastalar beklentilerine kavuşur. Doğru vaka seçimi, yeterli kesim miktarı, ölçü ve provalardaki titizlik, sonlandırma aşamalarındaki dikkat başarıyı artıran faktörlerdir. Ön grup dişlerle ilgili aşındırıcı kötü alışkanlıklar (örn: pipo kullanımı), bruksizm, travmatik kapanış gibi kontrendikasyon durumları dikkate alınmalıdır. 12

Bebeğinizin ilk anlarını fotoğraflarla... Hastane odanızı özel tasarımlarla renklendiriyoruz.

Uzm. Dr. Nil YILMAZ DİNÇER Nöroloji ABD de yapılan bir çalışmada nöropatik ağrısı olanların ayda ortalama 5.5 gün iş gücü kaybı olduğu saptanmıştır. 14

vücudunuzda karıncalanma oluyor mu? NÖROPATİK AĞRI Hastaların tanımlamakta, doktorların da teşhis koymakta zorlandığı klasik ağrı kesicilerin fayda etmediği bir ağrı nöropatik ağrı Nöropatik ağrı ilk olarak MÖ 1250 yılında Hitit tabletlerinde tarif edilmesine karşın uluslararası ağrı çalışmaları birliğince ancak 1994 yılında tanımlanabilmiştir. Toplumun yaklaşık %10 unda görülen nöropatik ağrının tanısında yaşanan sorunlar, tedaviyi de olumsuz yönde etkiler ve bu nedenle hastalarda giderek kronikleşen bir ağrıya yol açar. Nöropatik ağrı çok şiddetlidir ve tek başına bir ağrı hissi değildir. Anksiyete, depresyon, dikkat bozukluğu, uykusuzluk, sosyal yaşam kalitesinde bozulmada sıklıkla ağrıya eşlik eder. Bazı hastalar nöropatik ağrı nedeniyle çalışamaz, yürüyemez, hatta giysilerin yarattığı yanma hissi nedeniyle giyinemez hale gelirler. Ağrı çok şiddetli olabilir, uzun sürelidir ve standart ağrı kesici ilaçlara yanıt vermez. Nöropatik ağrı, diğer birçok ağrının aksine genellikle geceleri artar. Nöropatik ağrı, merkezi ya da çevresel sinir sisteminin hasar görmesi sonucu ortaya çıkan süreğen ve kompleks bir ağrı türüdür. Zona, yaygın kas ağrısı, inme, kanser, kırık ve travma, omurilik hasarı, alkolizm, yüz, kol ve omurilikteki sinir dokularına bağlı görülebilen novopatik ağrının en çok etkilediği hasta gruplarından birisi de diyabet hastalarıdır. Diabetli hastaların yarısında mutlaka nöropatik ağrı gelişecektir. Her 3 kanser hastasından biri nöropatik ağrı çekerken, inme geçiren hastaların yüzde % 40-60 ında en az bir ay sonra nöropatik ağrının başladığı saptanmıştır. Omurilik hasarı sonrası hastaların yaklaşık yarısında nöropatik ağrı gelişir. Nöropatik ağrı belirtileri Nöropatik ağrı, hastalar tarafından çeşitli şekillerde tanımlanır. Sıklıkla batıcı, delici, saplanıcı, yakıcı, elektriklenme ve iğnelenme şeklinde tarif edilir. Herhangi bir uyaran olmaksızın oluşan karıncalanma gibi ağrısız his (parestezi), herhangi bir uyaran olmaksızın oluşan yanma gibi ağrılı his (disestezi), normalde ağrı yaratmayacak bir uyaranla ağrı oluşması (allodini) ağrılı bir uyarana abartılı yanıt verilmesi (hiperaljezi), uyarana abartılı ağrılı yanıt verilmesi (hiperpati) akla nöropatik ağrıyı getirmelidir. Nöropatik ağrının tedavisi Fiziksel fonksiyonların düzeltilmesi, ağrının gelişiminden korunma (diabet hastalarında kan şekerinin kontrol altında tutulması vb), yaşam kalitesinin arttırılması, psikolojik gerilimin düzeltilmesi önemlidir. Nöropatik ağrı tedavisinde karşılaşılan en önemli sorunlardan biri, hastaların büyük bir çoğunluğunun doğru tanı konamadığı için hiçbir etkinliği gösterilmemiş ağrı kesici ilaçlarla tedavi edilmeye çalışılmalarıdır. Nöropatik ağrının tedavisinde kullanılan ajanlar arasında başlıca antiepileptikler, antidepresanlar, opioid analjezikler, antiaritmikler, lokal anestezikler sayılabilir. Periferik nöropatik ağrısı olan hastanın tedavisinde transkutan elektriksel sinir uyarımı (TENS) denenebilir ve başarılı sonuçlar alınabilir. Santral nörojenik ağrıda ise TENS uygulanımının daha az etkili olduğu tespit edilmiştir. Kimi hastalarda TENS ağrıyı çoğaltmıştır. Ayrıca yukarıdaki tedavi yöntemlerine yanıt alınamayan bazı durumlarda cerrahi tedavide uygulanabilir. 15

alişan samimi ve içten bir sohbet... Alişan ın son albümü içine sindi mi yoksa askerden sonra hemen yapması gerektiği için mi yaptı bu albümü? 10 albümünün repertuarı askerdeyken oluşan bir repertuardı... Evet askerden sonra albüm yapmam gerektiği için yaptım ama o repertuar askerdeyken oluşan bir repertuardı. Zaten Ceyhun Çelik benim asker arkadaşım birlikte askerlik yaptık onunla ta askerdeyken bu repertuarı çıkardık. Ceyhun ile orda tanıştım hatta şuanda benim arkamda çalan saz ekibinde 15 kişiyiz ve 10 u benim asker arkadaşım çünkü biz müzisyenlerin askerlik yaptığı yerde yaptık askerliğimizi o yüzden bana böyle bir yararı oldu. Yazın albüm çıkarmak her zaman risktir çünkü yazın televizyon izlenmiyor klipler çok fazla izlenmiyor o yüzden zaman olarak yanlış bir zaman oldu ve ben askerden geldikten sonra herkes benim askerlik anılarımla daha çok haşır neşir oldu o yüzden albüm ikinci planda kalmış olabilir. Fakat şuanda 20 bin e yakın albüm sattım o yüzden memnunum. Check-up yaptırıyormusunuz? Check-up bir kere askere giderken yaptırdım. Aslında 6 ayda bir yaptırmak lazım ama çok fazla hastane ortamını sevmiyorum. Bunun nedeni ise rahmetli Hilmi abi zamanında çok fazla gidip geldim ve bu yüzden hastane ortamları beni üzüyor. Allah kimseyi düşürmesin ama yokluğunu da göstermesin. Beslenmenize dikkat ediyor musunuz? Doğulu olduğum için çok fazla et ve kebap tüketiyorum. Besleneme derken bir programım veya dikkat etmem gereken şeyler diye bir şey yapmıyorum. Haftada yediğim kebap sayısını bilmiyorum. Belki 3 öğün kebap yiyorum. Ama fazla enerjik olduğum için yakıyorum. Şuana kadar hiç kolestrol sorunu yaşamadım. 16

Alişan askerden sonra sağlıkla ilgili dengesini nasıl koruyor? Hiç dikkat etmiyorum ama en çok askerde dikkat etmişimdir sağlığıma orda çok gittim revire. Ben askerde ciddi bir rahatsızlık geçirdim diz kapağımda kıkırdağımda bir sorun vardı eğilip kalkamıyordum birkaç gün revire gidip geldim ve oradan beni Gata ya sevk ettiler ondan sonra Mr çekildi böyle bir sorun olduğu ortaya çıktı. En son ameliyat dediler ve askerde ameliyat geçirdim. 3-4 gün Gata da yattım 45 gün istirahat aldım sonrada 90 gün fizik tedavi gördüm. Ama şimdi eskisinden çok daha iyiyim. Bize bir gününüzü anlatır mısınız? Gece çok geç yatmadıysam sabah çok erken kalkıyorum. Evde kahvaltı edip ondan sonra ofise geliyorum. Günlük yapacağım şeyleri orda yapıyorum basın danışmanıyla, menejerim aynı zamanda kuzenim onunla oturup haftalık programı yapıyoruz onun dışında spor filan pek fazla yapamıyorum zaten spor yapmayı çok sevmiyorum hiçbir zaman programlı spor yaptığım olmadı. Sadece bir dönem oldu. Akşam işime giderim. Çok standart işim var. Televizyonla alakalı daha önce her şey dahil vardı. Yeni bir proje var mı? Askerden gelir gelmez Fox kanalında çağla Şikel ile birlikte yaza özel tabu programını yaptık. Bu aralar yeni bir televizyon programına hazırlanıyorum. Hazırlandığım bu program sabah programı olsa bile sanatçılı olsun istemiyorum daha çok halkın konuk olacağı halkla yapılabilecek bir program yapmak istiyorum. Sabah programlarını 2 sene boyunca yaptım. Diğer sabah programı yapan insanlar kadar. Belki çok uzun bir süre değil ama her gün sanatçı konuk etmek çok zor oluyordu. Senede en az 100 tane sanatçı konuk etmek lazım ve 100ün içinde 30u en iyisi olması lazım oda çok zor bir şey her hafta bir sanatçıyı ağırlamak ondan rica etmek, ağırlamak beni 2 senede baya bir zorlamıştı o yüzden büyük konuşmayayım ama ben şuan öyle bir şey istemiyorum. İbrahim Tatlıses ile görüşüyormusunuz? Her yer popçu dolu. Arabesk okumaya korkuyoruz... Tabii ki görüşüyoruz. Askerden geldikten sonrada gittim kendisini ziyaret ettim. Zaten televizyonda da çıktı. Durumu gayet iyi sadece biran önce futbolcu deyimiyle sahalara dönmesi lazım çünkü bizim fantazi ve halk müziğinin önderi o ve bizim için çok önemli.artık her yer popçu dolu ve biz bile arabesk okumaya korkuyoruz okursak bizi yayınlamazlar diye öyle bir duruma geldik o yüzden aramıza biran önce dönmesi lazım. İbrahim Tatlıses in gidemediği bütün işlere Alişan gidiyor diye duyduk, doğru mu? Sağlık sorunların dolayı gidemediği bazı işlere evet ben gittim. Aslında İbrahim abi sağlıklıykende bu böyleydi ona fazla gelen işleri bana yönlendiriyordu. Sağ olsun böyle bir yararı oldu bana.. Mahsun kırmızıgül ve Özcan denizin sinema konusunda geldikleri nokta ortada siz neler düşünüyorsunuz? Mahsun abinin çok önceden planladığı şeylerdi ve planladığı her şeyi de gerçekleştirdi çokta başarılı oldu ama benim hiç böyle bir hayalim olmadı. Yani belki onların arasında en çok dizi çeken benim 350 bölüme yakın dizi çektim ama dediğim gibi bir filmim olsun yönetmenlik yapayım filan böyle bir hayalim hiç olmadı. Ben 3 senedir setlerden uzağım. Sabah programları benim için daha iyi çünkü bir diziye başladığınız zaman haftanın 7 günü o diziye ayırmak zorunda kalıyorsunuz. Askerlik bittikten sonra annelerin bir baskısı vardır, sizde böyle bir baskı gördünüz mü? Ya tabii bizde adettir. Askere gidip gelen evlenir. 20 yaşında gittiysen evlenmek daha kolay oluyor ama ben 34 yaşında askere gittiğim için öyle kolay olmuyor. Biliyorsunuz daha askere gitmeden önce bir ilişkim vardı ve evliliğin eşiğinden döndüm. Evet daha önce annemin evlilik ile ilgili baskıları vardı ama artık yok, onlarda kabullendi evlilik kısmet işi Çocuklarla aranız nasıl baba olmak ister misiniz? Aile kurmayı ve çocuk sahibi olmayı çok istiyorum... Baba olmak istiyorum tabii istemez olur muyum? Çocuklarla aram çok iyi çok seviyorum çocukları. Özellikle şuan kardeşimin kızı var daha 1 buçuk yaşında her gün onu mutlaka görürüm. Bir aile kurmayı ve çocuk sahibi olmayı çok istiyorum. En kısa zamanda inşallah. 17

Bebeğim Sürekli Ağlıyor diyorsanız; Infantil Kolik üzerine bilmeniz gerekenler Uzm. Dr. Maşallah CANDEMİR Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Normal ağlama, doğumdan itibaren ilk haftalardan başlayan 1.5-2 aya doğru giderek artan, günde en fazla 2,5-3 saate kadar ulaşan ağlamadır. Çoğu bebekte ağlama ve huzursuzluk kendiliğinden 3-4. aylara doğru azalarak kaybolur. Aşırı ağlayan bebeklerin aileleri endişelenmekte ve bu nedenle hastanelere sıklıkla başvuru sebebi olmaktadır. 18

Yaşamın ilk üç ayında aşırı ağlayan bebeklerin çoğunda organik bir problem tespit edilememiştir. İnfantil kolik (İK) ise daha çok yaşamın ilk 4-5 ayındaki bebeklerde nedeni açıklanamayan 3 haftadan uzun süreli günde 3 saatten ve haftada üç günden fazla süren ağlama nedenidir ve bu durum üçler kuralı olarak bilinmektedir. Kolik sancısı olan bebekler genellikle sağlıklı ve gelişim problemi olmayan bebeklerdir. Koliğin görülme sıklığı %5-25 olarak saptanmıştır. Genelde 6. haftadan sonra ortaya çıkar. Ağlama birden ve ani başlar. Genellikle annenin bebeğe fazla zaman ayıramadığı vakitler olan akşam saatlerinde ağlama artar. Bebeklerde keskin yüksek tonlu, aşırı ağlama yanında karın şişkinliği, kusma, kabızlık veya ishal, batında gaz geçişi artmıştır. Dışkılama ile bebek rahatlar. Sımsıkı kapalı ya da çok açık gözler, kızarık ve buruşturulmuş yüz, çatılı kaşlar, sıkılı ve yumruk halinde eller, direnmiş veya karına doğru çekilmiş bacaklar, yay gibi gerilmiş sırt, ayakların soğuk olması İK te aşırı ağlmaya eşlik eden tipik bulgulardır. İnfantil koliğin nedenleri tam olarak anlaşılamamıştır. Bebeklerin sağlıklı olması ve olayın belli bir zaman sonra kendiliğinden düzelmesi tanıda zorluklar yaratmaktadır. İnfantil koliğin nedenleri ile ilgili çeşitli hipotezler ileri sürülmüştür. En çok suçlanan sebep çocukların gelişmemiş sindirim sistemleridir. Annenin yada bebeğin diyetinde bulunan inek sütü proteinine alerji, yine annenin aldığı besinlerdeki soya, kahve, fındık, fıstık, çikolata, kabuklu deniz ürünleri, brokoli, yeşilbiber ve baharatlı yiyeceklerden geçen allerjenlere bağlı oluşan besin allerjisi veya intoleransı; hızlı besleme, aşırı besleme gibi uygunsuz beslenme teknikleri, aile içi çatışmalar, anne-baba arasında gerginlik yada iletişim eksikliği gibi bir takım psikolojik faktörler ve benzer bir çok durum kolikli bebeklerde hipotez olarak ileri sürüülmüştür. Gaz sancısı olan bebeğin annesi ve babası çocuklarına karşı faydalı olamadıklarını düşünüp ve altta yatan bir organik bir neden olduğunu düşünerek hekime gelirler. Eğer çocukta morarma, solunum sıkıntısı olması, yetersiz kilo alımı, letarji, nörolojik belirti var ise bu bizi infantil kolikten uzaklaştırır, sonuçta organik bir hastalık araştırılmalıdır. Çoğu huzursuz bebekte altta yatan tedavi edilebilir bir neden yoktur. Ağlayan bebeklerde tanımlanabilir organik sebepler % 5 den azdır. Tedavi edilebilir nedenler dışlandıktan sonra bebeğin 24 saatlik uyku ve ağlama durumlarını gösteren davranış günlüklerinin ailece düzenlenmesi doktorun tedaviyi yönlendirmesi açısından önemlidir. anlamına gelmez. Bebeğin mevcut beslenmesinin değiştirilmesi önerilmez. Gazı önlemek için özel biberonlar denenmiştir. Ancak etkinlikleri kanıtlanamamıştır. Annenin beslenmesinde kahve, çay, kola gibi kafein içeren içeceklerin azaltılması ve sigaranın kesilmesi önerilmelidir. Anne sütüne laktaz eklenmesi, inek sütü ya da allerji yapabilecek besinlerin (soya, fıstık, yumurta) diyetden çıkarılması önerilebilir. Beslenmeden sonra bebeğin gazı iyi çıkarılmalıdır. Bunun için bebeğin sırtı sıvazlama şeklinde masaj yapılabilir, bebeği incitmeyecek şekilde sırtına avuç içi ile hafif hafif vurulabilir ve kucakta gezdirilebilir. Bazı bebekler sürekli olarak anne tarafından kucakta taşınmak isterler. Bu nedenle ağlayan bebeği daha fazla kucağa almaktan kaçınılmamalıdır. Bu bebeklerin mümkün olduğu kadar anne ile temasları kesilmemeli ve gerekli olduğu zamanlarda da anne ayrılıkları azaltılmalıdır. Bu mümkün olmayacaksa bebekler bebek arabası veya askı ile taşınabilirler. Karın masajı, sıcak yatak, ılık banyo, emzik kullanımı, araba ile gezdirme, vibrasyonlu ritmik uyarılar yapan (elektrik süpürgesi, çamaşır makinesi vb.) elektrikli ev aletleri, araç simülatörleri bazı bebeklerde faydalı olabilmektedir. Ağlayan bebeğin ailesi genellikle yorgundur. Bu zamanlarda çevreden yardım alınabilir. Ailelere psikolojik destek çalışmaları ile bebeklerin günlük ağlamasında hafif anlamlı bir azalma saptanmıştır. Diyet değişiklikleri ve diğer önlemler genellikle yeterlidir. Ancak yetersiz kaldığında farmakolojik tedaviler denenebilir. Bu amaçla kullanılabilecek farmakolojik ajanlar çok çeşitlidir. Sonuç olarak infantil kolik; halen sebebi çok iyi bilinmeyen, aileleri endişeye sevkeden ve bebeklerini ilk aylarda en sık doktora götürme nedeni olup 4-5 ay civarında kendiliğinden geçen, çeşitli önlemlerle bebeğin kısmen rahatlatılabildiği geçici bir durumdur. Bebek dik pozisyonda beslenmeli, emzirme süresi iyi ayarlanmalı, memede fazla süt varsa her öğünde bir meme dönüşümlü olarak emzirilmelidir. Formula ile besleniyorsa biberon deliği yeterince geniş olmalıdır. Az veya aşırı beslenme önlenmelidir. Çok uzun süre emzirme çok iyi beslenme

Uzm.Dr. Önder Yüksel ERYİĞİT Anesteziyoloji ve Reanimasyon YAYGIN BİR TOPLUMSAL FOBİ ANESTEZİ KORKUSU Elbette bu korkunun anlaşılır bir yönü var. Anestezinin yol açtığı bilinç kaybı ile birlikte hasta, kendi üzerinde hiçbir kontrolünün kalmadığı geçici bir döneme rıza göstermiş oluyor. Hiçbir şekilde denetleyemeyeceği bir sürece girmenin kişiye rahatsızlık vermesi, beklenen bir durum. Sonuçta bu korku bilinmeyenden kontrol edilemeyenden duyulan korkudur. Kişinin anestezi ile ilgili korkuları iki ana başlık altında toplanabilir: Ya uyanamazsam Ya uyuyamazsam? Modern anestezi pratiğinde yeni ve kısa etkili, yan etki oranları düşük anestezi ilaçlarının gelişmesiyle, fazla narkoz verildiği yada hasta narkozu kaldıramadığı için anesteziden uyanamamak gibi bir durum olamaz. Anestezi bir bilim dalıdır, kanıta dayalı tıbbın verilerini kullanarak kendi kurallarını oluşturur. Teorik olarak anestezinin pek çok komplikasyonu olsa da, pratikte tam donanımlı bir hastanede ehil bir anestezi ekibi tarafından yapılan anestezi uygulamasının, aracınızla trafiğe çıkmaktan daha güvenli olduğu söylenebilir. Bu durum istatistiksel verilerle tercüme edildiğinde; bundan 30 yıl önce 3000 anestezi uygulamasından birinde anesteziye bağlı hasta kaybedilir k e n b u gü n bu oran 20 00 0 a ne s t e zi u y g u l a m a s ı nd a 1, hatta geniş çaplı yeni bir çalışmaya göre 185 000 de 1 olarak bildirilmiştir. Görüldüğü gibi anestezi ilaçlarının, yöntemlerinin, monitorizasyon olanaklarının genişlemesi ve anestezi hekimlerinin sayıca artması her geçen gün anestezinin güvenirliğini de arttırmaktadır. 20

Anestezi vücutta kalıcı hasarlara neden olur mu? Hastaların bir diğer korkusu, anestezinin kişinin zihinsel fonksiyonlarında kalıcı bir bozukluğa yol açabileceği düşüncesidir. Hastalar bu korkularını tam olarak açıklayamasalar da, örneğin yakın aralıklarla birkaç kez anestezi almanın beyin işlevlerini bozabileceği ya da vücutta birikerek kalıcı organ hasarlarına yol açabileceği şeklinde kaygıları olabilmektedir. Özellikle çocukları söz konusu olduğunda bu kaygılar daha da artmaktadır. Anestezinin, çocuğun zihinsel ve motor gelişimi üzerinde olumsuz etkileri olabileceğinden korkmaktadırlar. Bu tip korkuların hiçbir bilimsel ve tıbbi dayanağı olmadığı rahatlıkla söylenebilir. Şu anki bilgilerle anestezinin beyin fonksiyonları üzerinde herhangi bir olumsuz etkisi gösterilememiştir. Aynı şekilde yeni ilaçlar o kadar kısa etkili ve güvenlik marjları o kadar geniştir ki, uygun ilaç seçimi ve uygun dozaj ile üst üste anestezi uygulamaları bebekler tarafından bile kolayca tolere edilebilir. Anesteziden uyanamama korkusu nasıl tanımlanır? Bu durumun tıptaki adı anestezi altında farkındalık tır. Yani ameliyat esnasında bazı şeyleri duymak, kendisine yapılanların farkında olmak, ancak kaslar paralize olduğu için sesini duyurup kendini ifade edememek. Geçtiğimiz haftalarda vizyona giren Anestezi isimli film tam da bu konudan bahsediyor. Ancak filmde tarif edilen anestezi altında uyanıklık hali tıbben mümkün değil. Tıbbın tanımladığı farkındalık literatüre göre 1000 anestezi uygulamasından 1 veya 2 sinde görülmekte ve genellikle ağrı hissedilmeden ameliyattan bazı kısa anların sonradan hatırlanması şeklinde gerçekleşmektedir. Hastaların bir çoğunda anestezi ile ilgili ilginç bir kaygı daha gözlemleniyor; anesteziden uyanırken kontrol edemedikleri bazı şeyler söyleme kaygısı. Bu nedenle iyice uyanmadan yakınlarının yanına gönderilmemeyi özellikle rica edenler var. Gerçekten de anesteziden uyandıktan sonraki ilk dönem sonradan pek hatırlanmayabiliyor, ancak hastalar hatırlamasalar da son derece normal ve mantıklı konuşuyorlar, saçma konuşmalar veya itiraflarla hiç karşılaşmıyoruz. Zaten kendi güvenlikleri nedeniyle iyice kendilerine gelene kadar hastalar uyanma odasında takip edilip sonra odalarına gönderiliyor. En sık kullanılan ağrı kesicinin prospektüsü okunduğu nd a b i l e p ek çok istenmey e n e t k i ni n a l t a l t a s ı r a l a nd ı ğı görülür. Elbette anestezinin de olası komplikasyonları var. Ancak kişi sağlığı için herhangi bir ameliyata karar verdiyse anestezi korkusuyla baş etmenin en iyi yolu, kendisini tam donanımlı bir hastaneye ve deneyimli bir anestezi ekibine teslim etmesidir. Hem ameliyat öncesinde hem de sonrasında anestezi doktoruyla görüşerek hem kendisiyle ilgili tüm bilgileri hekiminize aktarıp hem de tüm sorularını ve kaygılarını paylaşmasıdır. Anestezi süreci ile ilgili ne kadar çok bilgi sahibi olunursa kaygılar da o kadar azalır. 21

demlesek? bugün ne Dr. Şilan KOLAN Bugünlerde şirketlerde, evlerde, kafelerde ve restoranlarda yeni bir trend salgın gibi hepimizi etkisi altına almaya başladı. Şifalı bitkiler ve çaylar. Eskiden bir yere gittiğimizde sorarlardı çay mı içersiniz yoksa kahve mi? diye. Şimdilerde ise soru biraz daha uzadı. Bitki çayı alır mısınız? Hangisini tercih edersiniz? Dr. Şilan KOLAN Acil Sorumlu Hekimi Çay tedavi amacı ile ilk önce Çin den başlayarak tüm dünyaya yayıldı. Avrupa ya 17 yüzyılda gelen çay tedavi amacı 2. planda kalarak daha çok keyif için içildi. Keza Türkiye de de çay tedavi edici özeliği yanında daha çok keyif için tüketildi. Hatta öyle ki günün her saatinde her yerde sıklıkla tercih edildi. Fakat son günlerde bu keyfimizin içeriği biraz değişmeye başladı. Doğal ürünlerdi, organik tarımdı, sağlıklı beslenmeydi derken, birden bire şifalı bitkiler ve çaylar hayatımıza girdi.