ŞARKIN BÜYÜK FİLOZOFLARINDAN CEMALEDDİN AFGANÎ VE ONUN TÜRK DÜNYASINA TESİRLERİ



Benzer belgeler
BİRİNCİ MEŞRUTİYET'İN İLANI (1876)

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

Koca Mustafa Reşid Paşa

Haftalık ders sayısı 2, yıllık toplam 74 ders saati Kategoriler Alt kategoriler Ders içerikleri Kazanımlar Dersler arası ilişki IV.

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük ATATÜRK Ü ETKİLEYEN OLAYLAR VE FİKİRLER

Milli varlığa yararlı ve zararlı cemiyetler

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

Program. AÇILIŞ 15 EKİM :00-12:00 İstanbul Üniversitesi Cemil Bilsel Konferans Salonu

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ

Fevzi Karamuc;o TARIH 11 SHTEPIA BOTUESE LIBRI SHKOLLOR

Takvim-i Vekayi Gazetesi (1831)

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

İBRAHİM ŞİNASİ

MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE OSMANLI DEVLET TEŞKİLATI

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ DERSİ I.DÖNEM MÜFREDAT PROGRAMI

İslamî bilimler : Kur'an-ı Kerim'in ve İslam dininin doğru biçimde anlaşılması için yapılan çalışmalar sonucunda İslami bilimler doğdu.

UZAKTAN EĞİTİM MERKEZİ Atatürk İlkeleri ve İnkilâp Tarihi 1 1.Ders

En İyisi İçin. Cevap 1: "II. Meşrutiyet Dönemi"

İÇİNDEKİLER SUNUŞ İÇİNDEKİLER... III GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ DÜNYADA SİYASİ DURUM 1. Üçlü İttifak Üçlü İtilaf...

Tefsir, Kıraat (İlahiyat ve İslâmî ilimler fakülteleri)

AYP 2017 ÜÇÜNCÜ DÖNEM ALIMLARI

Sultan Abdülhamid Han hakkında 7 itiraf

İSLAMİYETİN KABÜLÜNDEN SONRAKİ EĞİTİMİN TEMEL ÖZELLİKLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE

T.C. İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DERS NOTU I. DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ OSMANLI DEVLETİ NİN GENEL DURUMU. Ekonomik Durum:

Sunum ve Sistematik 1. BÖLÜM: MUSTAFA KEMAL İN HAYATI

MehMet Kaan Çalen, tarihinde Edirne nin Keşan ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Keşan da tamamladı yılında Trakya

2. Enver Paşa. 3. Rıza Tevfik Bölükbaşı

SAINT BENOIT FRANSIZ LİSESİ

Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı. Yayın Kataloğu

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

NECİP FAZIL KISAKÜREK

KARDEŞ ÜLKE PAKİSTAN PAKİSTAN TEFRİŞAT PROJELERİ İPEKYOLU ASYA LAHOR KUR AN KURSU YENİ BİNAMIZ

MEHMET RAUF - Genç Gelişim Kişisel Gelişim ( )

OSMANLI BELGELERİNDE MİLLÎ MÜCADELE VE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

ABD NİN KURULMASI VE FRANSIZ İHTİLALİ

Çevrimiçi Tematik Türkoloji Dergisi Online Thematic Journal of Turkic Studies. Celal Bayar dan İsmail Efe ye Bir Mektup

10. SINIF TARİH DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

AVRUPA VE OSMANLI (18.YÜZYIL) GERİLEME DÖNEMİ

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI NARLIDERE YATILI BÖLGE ORTAOKULU TC İNKILAP TARİHİ DERSİ AÇIK UÇLU DENEME SINAVI 1

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

29 EKİM TÖRENLERİ. Cumhuriyet Bayramı Republic Day OFFICIAL HOLIDAY. Cumhuriyetin ilanı ve Atatürk'ün Cumhurbaşkanlığı'na seçilmesi

FOCUS ON LANGUAGE and MULTI MEDIA LANGUAGE ASSISTANT

İSLAM KURUMLARI VE MEDENİYETİ

Devleti yönetme hakkı Tanrı(gök tanrı) tarafından kağana verildiğine inanılırdı. Bu hak, kan yolu ile hükümdarların erkek çocuklarına geçerdi.

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10. SINIF TARİH DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Bilim,Sevgi,Hoşgörü.

Dersin Adı İSLAM TARİHİ Sınıf 12 İSLAM TARİHİ

SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar nerelerde görev aldınız?

İÇİNDEKİLER. A. Tarih B. Siyasal Tarih C. XIX.yüzyıla Kadar Dünya Tarihinin Ana Hatları 3 D. Türkiye"nin Jeo-politik ve Jeo-stratejik Önemi 5

1 KAFKASYA TARİHİNE GİRİŞ...

İKİNCİ MEŞRUTİYET DÖNEMİ. Neslihan Erkan

Musul Sorunu'na Lozan'da bir çözüm bulunamadı. Bu nedenle Irak sınırının belirlenmesi ileri bir tarihe bırakıldı.

Suriye'den Mekke'ye: Suriyeli üç hacı adayının hikâyesi

İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİ

ŞİÎ-SÜNNÎ POLEMİĞİNDE EBÛ TÂLİB VE DİNÎ KONUMU. Habib KARTALOĞLU

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

EMEVİLER VE ABBASİLER DÖNEMİ

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

YAHYA KEMAL BEYATLI ( )

İSLAM TARİHİ II DR. HALİDE ASLAN

İnsanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallara hukuk denir. Hukuk kurallarını koyan, uygulanıp uygulanmadığını

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi

Göç yani hicret dini bir vazifedir.insanların dinlerini daha iyi yaşamaları,hayatlarını devam ettirebilmeleri için göç bir ihtiyaçtır.

I.Dьnya Savaюэ nda, savaюэn uzamasэna ve Эngilizlerin Orta Doрu projelerinin aksamasэna sebep olan cephe aюaрэdakilerden hangisidir?

İÇİNDEKİLER. 1. BÖLÜM İSLÂMCILIK VE YENİ İSLÂMCI AKIM Yeni İslamcı Akımın Entelektüel Zemini Olarak İslâmcılık...17 Yeni İslâmcı Akım...

Taliban Esaretinden İslam a

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular

Türklerin İslamiyeti kabul etmeleriyle birlikte hukuk sisteminde değişiklikler yaşanmıştır. Töre devam etmekle birlikte Şeri Hukuk ta uygulanmaya

Kütahya Gazeteciler Cemiyeti Ziyareti:

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM GENEL TARİH VE GENEL TÜRK TARİHİ I. TARİH BİLİMİNE GİRİŞ...3

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla EKONOMİK DURUM

Dinlerin Buluşma Noktası. Antakya

Taliban Sözcüsü: Her ülke ile meşru yoldan diplomasi geliştiriyoruz

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS HUKUK DOKTORİNLERİ VE İSLAM HUKUKU

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN


Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KELAM VE İSLAM MEZHEPLERİ ILH

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Aziz Ogan: Kültürel ve Tarihsel Hazinelerin İzinde Bir Arkeolog ve Müzeci

Dunkirk'ün gerçek tarihi

Müdafaa-i Hukuk Hareketi bu hakları savunmak ve geliştirmek için kurulmuştur.

ABİDİN DİNO

Mehmet Akif Ersoy ve Çağdaş Bilim Mısraları Videosu Pazartesi, 29 Haziran :54 - Son Güncelleme Çarşamba, 25 Kasım :12

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü I. Öğretim Programı Müfredatı

Necip Fazıl ın Yaşamındaki Düşünce Labirentleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

LİSANS PROGRAMI İŞLETME

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

AGRT DEN TARİHİMİ ÖĞRENİYOR, TABİATI SEVİYORUM SOSYAL SORUMLULUK PROJESİ

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Transkript:

ŞARKIN BÜYÜK FİLOZOFLARINDAN CEMALEDDİN AFGANÎ VE ONUN TÜRK DÜNYASINA TESİRLERİ Pervane BAYRAM Qafqaz Üniversitesi Bakü / AZERBAYCAN pervane32@yahoo.com ÖZET Gezgin filozof olarak adlandırılan Afganî, hayatı boyunca dünyanın çeşitli ülkelerini dolaşarak şark halklarının haklarını savunmuş, onları batı emperyalizmine karşı mücadeleye sevk etmiştir. Mısır da satirik yayıncılığın, Afganistan da gazeteciliğin, İran da milli kurtuluş harekatının ideolojik kurucusu olan Afganî, Türk aydınlarını da büyük ölçüde etkilemiştir. Türkiye de Mehmed Emin Yurdakul, Ziya Gökalp, Mehmed Akif, Azerbaycan da Ali Bey Hüseyinzade, Mehmed Emin Resulzade ve Ahmed Ağaoğlu ondan etkilenmişlerdir. Afganî, Fransız filozofu Ernest Renan a yazdığı reddiyesi ile şöhret kazanmıştır. Onu desteklemek için Türkiyeden Namık Kemal Renan Müdafaanamesi, Orta Asya dan Yusuf Akçura Üç Tarz-ı Siyaset, Azerbaycan dan Ahmed Ağaoğlu Üç Medeniyyet adlı eserlerini yazmışlardır. Petersburg imamı Ataullah Bayezidov, İbnürreşad Ali Ferruh ve Celal Nuri Beyler de bu reddiyeyi destekleyen eserlerle Afganî ye katılmışlardır. Anahtar Kelimeler: Cemaleddin Afganî, Türk Dünyası, Azerbaycan Türkleri, Afganî ve İlim, Urvetü l-vuska, Afganî ve Kadınlar ONE OF THE GREAT EASTERN PHYLOSOPHERES CEMALEDDİN AFGANÎ AND HİS INFLUENCE ON THE TURKİSH WORLD ABSTRACT Afganî who is known as the traveller philosopher traveled many countries in the world during his life time, defended the rights of oriental nations and made them struggle against Western imperializm. He is the one who mitrated satiric publiciations in Egypt and journalism in Afganistan.he was also the ideological organizer of the national salvation movement in İran Afganî influensed Turkish intellectuals too. İn Turkey Mehmed Emin Yurdakul, Ziya Gökalp, Mehmed Akif, in Azerbaijan Ali Bey Hüseyinzade, Mehmed Emin Resulzade and Ahmed Ağaoğlu wewe influenced from him. Afganî acquired fame with the refutation that he wrote to the Frensh scholar Renan in order to support him, the work* Renan Müdafaanamesi by Namık Kemal, Üç Tarz-ı Siyaset by Yusuf Akçura and Üç Medeniyet by Ahmed Ağaoğlu were written among Turkish intellectuals. Ataullah Bayezidov who was the imam of Peterbursg, İbnürreşad Ali Ferruh and Celal Nuri also participated in the refutation with their supporting works. Key Words: Cemaleddin Afganî, Tukish World, Azerbaıjan Turks, Afganî and knowledge, Urvetü l-vuska, Afganî and Women. AFGANİ NİN HAYATI Asıl adı Seyyid Muhammed İbn Sefter olan Cemaleddin Afganî 1838 yılında İran ın Hemedan şehri yakınlarındaki Esedabad köyünde doğmuştur. 1

Küçük yaşındayken ailesiyle beraber Afganistan ın Kabil şehrine taşınmış, ilk eğitimini alim olan babasından aldıktan sonra Kabil in meşhur alimlerinden din, dil, felsefe, matematik, tıp, tarih ve siyaset okumuştur. Afganî, on sekiz yaşından itibaren seyahate başlamış; Hindistan, Mekke ve Afganistan dan başlayarak dünyanın neredeyse yarısını gezmiştir. İlk olarak Hindistan a gitmiş, orada iki yıl kadar kalarak Avrupa bilim ve edebiyatını tanımış ve eskiden beri zihninde taşıdığı ıslahat düşüncesi de burada netleşmiştir. Daha sonra hac için pek çok yeri dolaşarak Mekke ye gitmiş ve muhtemelen kafasındaki Haremeyn merkezli bir İslam birliği kurma düşüncesi burada filizlenmiştir. Mekke den Afganistan a dönen Afganî, Afgan Şahı Emir Dost Muhammed Han tarafından saygıyla karşılanarak saraya alınmıştır. O ölünce yerine Muhammed Azam Han şah olmuş ve Afganî yi baş vezir yapmıştır. İngiliz sömürge siyasetine ters düşen bu şah, İngilizlerin yardımıyla tahttan indirilir ve yerine İngiliz yanlısı Şir Ali Han tahta çıkar. Bu durumda Afganî ülkeyi terk etmek zorunda kalır. Hindistan a gider, ama İngilizler onu burada da rahat bırakmazlar ve o kırk günlüğüne Mısır a gider. 1870 yılında Sultan Abdülaziz den aldığı davetle İstanbul a gider. İstanbul da, Afganî yi devrin alimleri ve yenilikçiler büyük bir sefvinç ve hayranlıkla karşılarlar. Kısa zamanda Meclis-i Kebir ve Encümen-i Daniş e üye olur. Darülfünunda yaptığı bir konuşmasında, toplumu canlı bir bedene benzeterek, bu ihtiyaçları karşılayan sanatları bedenin organlarıyla, hikmet ve nübüvveti ise ruh ve canla karşılaştırarak, nübüvvet bir sanattır deyince, zaten başından beri Darülfünunda Afganî ye soğuk ve düşmanca davranan medreseli alimler, başta şeyhülislam olmak üzere Afganî yi zındıklıkla suçlamışlar ve İstanbul da ortalık iyice karışınca sultan kısa bir süre için Afganî den İstanbul u terk etmesini istemiştir. 1 Afganî ile Şeyhülislam arasında çıkan bu anlaşmazlığın temel sebebi şudur ki, Afganî İstanbul a geldikten sonra onun şeyhülislam olacağı konusunda haberler yayılmaya başlamış; dönemin sadrazamı da Afganî yi takdir eder ve rağbet gösterirmiş. Şeyhülislam Hasan Fehmi Efendi de Darülfünun daki konuşmasından yararlanarak onu gözden düşürmüş. İstanbul dan ayrılırken Afganî kendisini geçirmeye gelenlerden birine Milletlerin dinsiz ve devletsiz ayakta duramayacağını, dinin hurafelerle, devletin ise istibdatla bozulacağını, bu durumda ıslahat gerektiğini, kanunların, sultanın iradesiyle değil, halkın hür iradesiyle yapılması gerektiğini söyler. Buradan da biz onun daha 1871 yılında milli irade, din ve devlet konusundaki düşüncelerinin kesinleştiğini görmekteyiz. İstanbul dan ayrıldıktan sonra Mısır a giden Afganî, başvezir Riyad Paşa tarafından iyi bir şekilde ağırlanır ve kendisine ayda 1000 kuruş maaş bağlanarak kalması için bir konak tahsis edilir. Etrafını saran Mısırlı talebe ve devlet adamlarının ısrarı üzerine tam 8 yıl Mısır da kalır. Afganî ilk başlarda burada dersler verir, daha sonra siyasete başlar. Bir süre sonra Mısır ın belli başlı siyasetçisi ve önemli bir ismi olur. Mısır Hidivi İsmail Paşa kötü bir yönetici olduğu ve ülkenin bağımsızlığını tehlikeye soktuğu için Afganî nin de katkılarıyla tahta İsmail Paşanın oğlu Tevfik Paşa geçer. Afganî, bu arada kendi amaçlarını gerçekleştirmek için Mısır da ve dünyanın başka yerlerinde bulunan mason localarının faaliyetlerini araştırır ve İskoç mason locasına girer 2. Bu locanın siyasete karışmak istememesi üzerine ortaya çıkan bir sürtüşme sonucu locadan ihraç edilen Afganî, bu defa French Grand Orient a bağlı milli bir loca kurar ve kısa zamanda bu locaya Mısır ın önemli devlet adamları ve alimler katılır. 1 Mümtazer Türköne; Cemaleddin Efgani, sah.12, TDV Yayınları, Ankara 1994. 2 Malatyalı Muhammed Reşad; Cemaleddin Efgani Etrafında Makaleler, Efgani ve Masonluk,sah. 24-119. İstanbul. 1996 2

Kendisi de locaya kayıtlı olan Tevfik Paşa, Afganî nin faaliyetlerinden rahatsız olur ve halkın cehaletini ileri sürerek onun öne sürdüğü ıslahat ve faaliyetler için henüz erken olduğunu söyler. Afganî ise onun bu görüşüne katılmayarak halka hürriyet ve meclis yoluyla yönetime katılma fırsatı verilmesi gerektiğini savunur. Durumdan ve Afganî nin tavırlarından memnun olmayan hidiv fikrini Afganî den gizler. Bu arada Afganî nin İngilizler aleyhindeki faaliyetlerinden rahatsız olan İngiliz konsolosu hidive Afganî nin ülkeden çıkarılmasını telkin eder. Hidiv hükumeti Afganî yi gençleri üye yaptığı gizli bir cemiyete başkan olmakla suçlar ve ülkeden çıkmasını talep eder ve o, arkasında bir sürü takipçi bırakarak Mısır dan ayrılır, tekrar Hindistan a gider ve Haydarabad da tabiatçılığa reddiye konulu bir kitap yazar. Afganî bu kitabı, İngiliz uşağı olan Seyyid Ahmet Han ın Hindistan da yaptığı pozitivizm ağırlıklı konuşmalarının İslam Birliğine zarar verdiğini ve bu durumdan da İngilizlerin faydalandığını düşünerek yazar. Kaynaklarda Afganî nin hilafet konusunda da bir kitap yazmış olduğu, fakat bu kitabın İngilizler in eline geçerek kaybolduğu yolunda bilgiler vardır. 1882 yılında Mısır da patlak veren Arabî Paşa isyanı sırasında İngilizler Hindistan da bulunan Afganî nin bazı faaliyetleri sonucu Hint halkını da ayağa kaldıracağından çekinerek onu Kelkütte ye götürüp sıkı bir gözetime tabi tutarlar. Mısır da isyanın bastırılıp İngilizlerin hakimiyeti ele almaları sonucu Afganî Hindistan dan sınır dışı edilir. Bazı kaynaklar Afganî nin kendi isteği ile Paris e gittiğini yazar. Afganî, Paris te iken, ismini daha önce kurulmuş olan cemiyetin adından alan Urvetü l-vuska gazetesini çıkarmaya karar verir. O sıralar Beyrut ta sürgünde bulunan öğrencisi Muhammed Abduh u Paris e davet ederek 13 Mart 1884 yılında Urvetü l-vuska gazetesini yayınlanmaya başlarlar. Gazete sadece 18 sayı çıkarılabilir ve İngilizler in baskısı sonucu 16 Ekim 1884 te kapatılır. Paris gazetelerindeki ve Urvetü l Vuska daki yazılarından, Renan a yazdığı ünlü reddiyesinden ve Paris te tanıştığı genç Türk aydınları vasıtasıyla edindiği çevrelerde şöhreti iyice artan Afganî, planladığı gibi seyahatine devam eder 3. İlk olarak Londra ya, oradan Buşehre, daha sonra ise Şiraz ve İsfahan yoluyla Tahran a varır. Belirtelim ki Afganî, Tahran a İran şahı Nasırüddin Şah ın davetiyle gitmiştir. Her yerde ve her defasında olduğu gibi İran da da ilk başta şah ve çevresindekiler tarafından ilgi görür. Şah onu özel müşaviri yaparak Harbiye Nezareti ile ilgilenmesini ister. İranlı aydınlar da Afganî nin çevresinde toplanarak fikirlerinden faydalanmaya başlarlar. Sonraları durum biraz değişir. Afganî şahla olan görüşmelerinde ülkede değişiklikler yapılmasını ve halkın yönetime katılmasını ister ve bu sebeple şahla aralarında ihtilaf çıkınca, işlerin kötü olacağını hissederek İran dan ayrılıp Rusya ya gider. 1886-89 yılları arasında Rusya da bulunan Afganî, Rus Çarına Osmanlı Devleti, Afganistan ve İran ın yardımıyla Hindistan a sefer etmesini ve Hindistan daki İngiliz idaresine son vermesini teklif eder. Ayrıca Rusların hakimiyeti altında bulunan 30 milyondan fazla Müslüman nüfusun haklarını savunur, başta Kuran-ı Kerim olmak üzere bir takım dini kitapların basılması için çardan izin alır 4. Kanaatimizce bu fikirleri hayata geçirmesinde Paris teyken arkadaşı ve öğrencisi olan Ahmet Ağaoğlu nun ve Rus esaretinde yaşayan diğer münevver Türk aydınlarının büyük rolü olmuştur. Çünkü daha önceki faaliyetlerinde Afganî nin Çar Rusya sında yaşayan Müslümanlarla ilgili bir planı görülmemektedir. Çarı rahatsız eden bu faaliyetler sonucu Afganî ülkeden 3 Age, sah. 236-243. İstanbul. 1996 4 İSLAM ANSİKLOPEDİSİ, TDV; Cemaleddin Efgani maddesi.c 10.sah.459.(Madde Yazarı:Hayreddin Karaman) 3

çıkarılır. Rusya dan ayrılarak gittiği Münih te İran Şahı ile karşılaşır, şah ona baş vezirlik vaat ederek ısrarla yeniden İran a davet eder. Kaynakların belirttiğine göre Afganî, İran a giderken Bakü ye de uğramış, ama burada fazla kalmamıştır. O dönemde Tiflis te çıkan Keşkül gazetesinin 30 Kasım 1889 tarihli 41. sayısında Şeyh Cemaleddin başlıklı küçük bir yazı yayımlanmıştır. Bu yazıda Petersburg gazetelerinden alınan bilgilere göre Afganî nin Bakü ye geleceği konusunda malumat vardır. Gazetenin daha sonraki sayılarında Afganî nin Bakü ye giderken Tiflis te de bir kaç gün kalmayı planlamasına rağmen, acil bir telgrafla geldiği günün akşamı Bakü ye, oradan da Tahran a gittiği bildirilmektedir. 5 Afganî, İran a gelir gelmez yönetime karşı tenkit ve ıslahatlarını tekrar ileri sürünce şahın gözünden düşer, can korkusuyla dokunulmaz bir mekan addedilen Şeyh Abdülazim türbesine sığınarak ders ve telkinlerine devam eder. Şah ise mekanın dokunulmazlığını çiğneyerek askerlerine türbeyi bastırır ve Afganî türlü rezaletlere maruz kalarak Basra yakınlarında sınır dışı edilir. Basra da tedavi gördükten sonra Londra ya gider, İngiliz gazetelerinde ve çıkmasında etkili olduğu haftalık Ziya ü l-hafikayn dergisinde İran Şahı ve İran daki durum aleyhinde yazılar yazmaya başlar. İran daki Şii ulemasına şahı devirmeleri için mektuplar yazar. Şah çeşitli manevralar yaparak Afganî nin gönlünü alıp susturmak ister. Muvaffak olamayınca II Abdulhamid e başvurarak Afganî yi İstanbul a getirtip gözaltında tutmasını ister. Afganî, zaten 1870 li yıllardan itibaren Sultan Abdulhamid e yaklaşmak istemiş, 1880 den önce de mektuplar yazarak İslam Birliği davasını gerçekleştirmek için onunla işbirliği kurmak teklifinde bulunmuştur. Ayrıca Sultan Abdulhamid de Afganî nin şöhretini, tesir ve kabiliyetlerini göz önünde bulundurarak ondan faydalanabileceğini düşünmüştür. Afganî, Londra sefiri Rüstem Paşa aracılığıyla İstanbul a davet edilerek iyi bir şekilde karşılanır ve kendisine ev, at, araba verilerek yüksek bir maaş bağlanır. Saraydan bir kızla evlendirilmek teklifine ise aile sorumluluğunu almanın zor olduğunu bildirerek razı olmamıştır. Afganî, her yerde olduğu gibi İstanbul da da devrin ileri gelen alim ve ediplerinin meclislerine katılarak kısa bir zamanda yeni çevreler edinir. Sultan Abdulhamid in isteği üzerine Sünni-Şii yakınlaşması yolları konusunda bir rapor hazırlayarak sultana sunar. Bu konu ile ilgili diğer İslam ülkelerine mektuplar yazarak İttihad-ı İslam ı kurmanın temellerini atmaya başlar. Kaynaklarda Afganî nin bu konuda yazılmış 600 civarında mektubu olduğu, bu mektuplara ise 200 civarında cevap geldiği bildirilmektedir. Onun Hindistan ve Afganistan a yönelik bu faaliyetleri İngilizleri rahatsız eder ve onların sultana baskı yapması sonucu bu faaliyetler engellenir. Ayrıca Afganî nin Jön Türklerle teması, hakkındaki jurnaller, İran Şahının öldürülmesinde eli olduğu ithamı ve Sultan ı bazı çevrelerin Şiilikle itham edebileceği korkusu sonucunda Sultan onunla olan ilişkilerini azaltır. İran şahının öldürülmesinde parmağı olduğu iddiasıyla İran tarafının Afganî yi ısrarla istemesine rağmen Sultan Abdulhamid onu teslim etmez, ama Nişantaşı nda onun için ayırdığı bir konakta sürekli göz hapsinde tutar. Bu konakta yaşadığı müddette evi adeta bir ziyaretgah olmuş, yenilikçi, meşrutiyeti savunan Türk aydınları ondan etkilenmişlerdir. 1892 yılının İlkbaharında İstanbul a gelen Afganî, bir bakıma tuzağa düşürülmüş, çok çaba sarf etmesine, bir kaç defa kaçış teşebbüsünde bulunmasına rağmen İstanbul dan ayrılamamış, 9 Mart 1897 yılında çenesinde çıkan bir çıban sonucu vefat etmiştir. Vefat sebebi ile ilgili farklı görüşler vardır ki bunlardan biri de onun zehirlenerek öldürüldüğü doğrultusundadır. AFGANİ NİN İLMİ GÖRÜŞLERİ 5 Şamil, Gurbanov; Cemaleddin Efgani ve Türk Dünyası. Sah. 85.Azerneşr, Bakü, 1997 4

Avrupa nın içte sanayileşme, dışta ise sömürgecilik alanında büyük mesafeler kat ettiği bir zamanda, Afganî düşüncelerini gerçekleştirmek için işe girişir. 6 Avrupa nın kazandığı başarıların çoğunun ilim ve teknolojideki üstünlüğüne bağlı olduğunu anlayan Afganî, Şark ı düştüğü cehaletten ve kötü durumdan kurtarmak için Müslümanların ilme ve kutsal dinlerine sıkı sıkıya sarılmasını tavsiye eder. O, Kelkuta daki Müslüman mektebinde okuyan öğrencilerle yaptığı bir konuşmasında din adamlarının büyük bir gaflet sonucu ilmi ikiye- Müslüman ve Hıristiyan ilmine- bölmesinin ne kadar kötü bir şey olduğundan bahsederek, Onların anlamaları gereken husus budur; insanı şerefli kılan ilim bir halka mensup değil, ona sahiplenenindir. İlmin sahibi alimlerdir. İlim alimlerin bilgileriyle ölçülür ve her bir millet ilmi seviyesi ile ölçülüp meşhurlaşır. İlmi insanlarla değil, insanları ilimleri ile değerlendirip tanımak lazımdır der 7. Afganî, Gazali nin İslam dinini hendesi ve felsefi ilimlere, aynı zamanda tabiat ilimlerine muhalif zanneden şahıs İslam ın cahil ve nadan dostudur. Bu nadan dostun zararı zındıkların ve kafirlerin zararından daha çoktur görüşünü savunarak dini ilimlerle beraber dünyevi ilimlere, özellikle mantık ve felsefeye büyük önem verir, etrafındakilere de bunu telkin eder. Onun fikrince mantık ilmi tefekkürün miyarıdır ve doğru ile yanlış mantığın yardımıyla ayırt edilir. Felsefe ise bütün ilimlerin başarısını umumileştirmekte ve milletin tamamının inkişaf edip gelişmesine yöneltmekte müstesna bir yere sahiptir. O, felsefeyi ideolojik bir silah gibi, milli ve siyasi düşüncenin inkişafında önemli bir vasıta olarak benimser ve Eğer bir millette felsefe yoksa o millet ne kadar alim ve şair yetiştirirse yetiştirsin, orada hiç bir ilim intişar edemez der. Osmanlı Devleti ni ve Mısır lıları göstererek onların 60 yıl öncesinden yeni tipte okullar açmalarına rağmen bu okulların faydasını görmemelerinin sebebini felsefelerinin olmamasına bağlar. O, Eğer bu okullarda felsefe dersleri verilseydi, bu devletler her yıl Avrupa ya eğitim almak için öğrenci göndermezler ve oradan da iyi kötü öğretmenler getirtmezlerdi diyerek dünyadaki yeniliklerin hazmedilmesi ve milli şuurun gelişmesi için felsefenin önemini belirtir. Afganî, bir çok sosyologlar gibi toplumun bütün tabakalarının harmonik bir şekilde gelişmesini ister. Onun bölgüsüne göre cemiyetteki toplumsal tabakalar şunlardır: Alimler, ihtiracılar, hukukçular, insanların ahlakını saflaştıran nasihatçiler, edip ve şairler, sanayiciler, ekinciler ve tacirler. Eğer bir toplumda bu tabakalar mevcut olmazsa, millet en kısa zamanda mahva mahkum olur. Afganî, bu fikirlerini ispatlamak için İslamiyet e tutunarak, kısa bir zamanda İslamiyet in büyük başarılar elde etmesini sırf kendilerine has İslam felsefesi oluşturmalarına bağlar. Afganî, ilimler arasındaki bağın önemli olduğunu vurgulayarak hiç bir ilmin bir birinden bağımsız olarak gelişemeyeceğini ve beşeriyete fayda veremeyeceğini söyler, bu yolla insanları cehaletten ve yabancı sömürgesinden kurtarmanın imkansız olacağını belirtir. AFGANİ NİN DİN VE DİL KONUSUNDAKİ GÖRÜŞLERİ: DİNİ VAHDET VE DİL BİRLİĞİ Ömrünün tamamını Müslüman halkların özgürlüğü ve birliğine, İslam dünyasının gerileme sebeplerini araştırmaya hasreden Afganî, İslamcılığı savunmanın yanısıra İslam Birliği ile beraber milli birliğe de önem verir. Bütün Müslümanlar, ister Türk olsun, ister Fars, ister Arap, isterse de Hind olsun; gelişmek için bu halklar ilk başta milli köklerine dönmeli, dillerine, 6 Urvetü l-vuska; Cemaleddin Afganî, Muhammed Abduh (çeviren: İbrahim Aydın). sah.623. Mayıs 1987, İstanbul. 7 Şamil Gurbanov, Cemaleddin Efgani ve Türk Dünyası, sah 15, Azerneşr, Bakı 1997. 5

dinlerine sarılmalı ve kendilerini tanımalıdırlar. Kendini bilmeden başkası öğrenilemez der. Afganî, bu fikirlerini Hindistan da Fars dilinde yazdığı Milli Birlik Felsefesi ve Dil Birliğinin Gerçek Mahiyeti adlı eserinde de geniş bir şekilde açıklar. Onun bu düşünceleri sonucunda bütün Müslüman dünyasında milli zeminde uyanmalar başlamış, Mısır da Muhammed Abduh, Türkiye de Mehmed Emin Yurdakul, Mehmed Akif, Ziya Gökalp, Azerbaycan da Ali Bey Hüseyinzade, Ahmet Ağaoğlu, Mehmed Emin Resulzade, Hasan Bey Zerdabi, Cafer Cabbarlı, Ahmet Cavad gibi milli değerlerine bağlı aydınlar yetişmiştir. 20. asrın evvellerinde Ahmet Ağaoğlu Panislamizm, Onun Karakteri ve İstikameti adlı makalesinde Afganî den bahsederek, onun Müslüman dünyası kocaman bir cesede benziyor. Bu cesedin başı İstanbul a, kollarının biri Afrika sahillerine, diğeri ise Kırım ve Orenburg dan geçerek Çin e kadar uzanmıştır. Büyük olmasına rağmen bu cesedin hiç bir yeri selamet değildir; her tarafından kan fışkırıyor. Son nefesini vermeden bu cesede müdahele etmek ve onu canlandırmak gerekir ifadesini şöyle izah eder: Müslüman aleminin bu hastalığı her kesi düşündürüyordu ve onlar hastalığın nereden geldiğini öğrenmek için kafa çatlatıyorlardı. Bu meselenin halliyle ilgili şu anda bir birinden farklı üç cereyan vardır: bunlardan birincisi yeni Müslümanlar, ikincisi eski Müslümanlar, üçüncüsü ise orta yolu takip eden Panislamistlerdi. Birinci grup çıkış yolunu kayıtsız şartsız Avrupa yı taklitte görüyordu. İkinci grup ise buna tamamen zıt olarak çıkış yolunu eskiye dönüşte görüyordu. Birinci gruptakiler gelişmiş fikirlere sahip olsalar da milli-psikolojik şartları göz önünde bulundurmuyor ve her şeyi olduğu gibi Avrupa dan nakletmek istiyorlardı. Zamanla bu görüşlerinde haksız oldukları anlaşıldı. Muhafazakarlar ise her türlü yeniliğe karşı çıkarak tek çareyi Kuran-ı Kerim e sarılmakta görürlerdi ki bu da yanlış bir yoldu. Üçüncü gruptakilerin savunduğu Panislamizm akımı ise Afganî ile yaygınlaşmağa başladı. O, devrin taleplerinden ve Kuran-ı Kerim den hareketle ciddi ıstılahlar ileri sürdü. Ahmet Ağaoğlu Panislamizmi şöyle tarif ediyordu: Panislamizm kelime anlamı olarak geriye dönmektir. Bu gerilik daha büyük bir kuvvet ve inamla ileriye doğru hareket etmek içindir. Panislamizmin amacı bir zamanlar Müslümanlara mahsus olan ekonomik, siyasi ve medeni başarıların tekrar onlara geri verilmesidir. Tabii, bu arada Avrupa nın sahip olduğu medeniyetten ve ilimden de faydalanmak gerekir. O, Avrupa medeniyetinden, ilminden uzaklaşmak milli kurtuluşa halel getirir ve halkın mahvına sebep olur 8 der. Afganî milli birliğin oluşması için iki konu üzerinde özellikle durur ki bunlardan birincisi dildir. O, Bir milleti millet edecek başlıca unsurlardan birinin dil olduğunu vurgulayarak, dil birliğini milli birlik olarak nitelendirirdi. Bilim ve eğitim eğer bir halkın ana dilinde olursa, o zaman verimli olur ve daha kolay benimsenir. Ana dilinde olmayan ilim herkesin malı olmaz. Milletten kenarda saadet yoktur, dilsiz millet olamaz. Dil, eğer toplumun bütün tabakaları tarafından anlaşılmıyorsa ve kendi toplumsal görevini yerine getiremiyorsa onu dil olarak adlandırmak olmaz, bir alimin yapması gereken ilk iş kendi ana dilini öğrenmesi, bu dili cilalayıp güzel hale getirmesidir der. Afganî nin dillerin etkileşimi hususundaki görüşü çok ilginçtir. O, Yabancı dillerden gerektiği kadar kelime alınabilir; Ama alınan kelimeler kendi dilimizin kurallarına uydurulmalıdır ki, bu kelimelerin yabancı kelime olduğu anlaşılmasın 9 diyor. Onun bu düşüncelerinin daha sonra Genç Kalemler ve dilde sadeleşme yapan Türk aydınları tarafından gerçekleştiğini görüyoruz. Afganî bu konuda bütün 8 Ahmet, Ağaoğlu; Panislamizm, Onun Karakter. ve İstikametleri. Kaspi Gazetesi, 14, 15, 21, Nisan 1900, No 81, 82, 87. 6 Ahmet, Ağaoğlu; Müslüman Halkları ve Onların Durumu. Kaspi Gazetesi.19 Kasım, 13, 24 Aralık, 1903, No 251, 267, 279. 6

Asya da ceditçilik hareketlerini, Yaş Kalemler, Yeşil Kalemler adıyla dilde sadeleşmeyi ve öze dönüşü başlatan Asya Türklerini de etkilemiştir. Afganî, o devirdeki Müslüman ülkelerini fırtınalı bir denizdeki gemiye benzeterek, Gerçek bir Müslüman, İslam gemisinin kurtuluşu için fedakarlık göstermelidir der ve onların kurtuluşu için ilk olarak kendisi kollarını sıvayarak işe girişir. Ona göre dilden sonra insanları birleştiren ikinci amil dindir. Dil birliği, yani milli birlik, dini birlikten daha sağlıklı ve sabittir. Çünkü bir dil kısa zamanda başka bir dil ile değiştirilemez. Din birliği ise böyle değildir. Tarihe bakarsak, bir dilde konuşan bir milletin bin yıl zarfında dilini değişmeden bir kaç defa dinini değiştirdiğini görebiliriz. Dil, insanlar arasında sadece iletişim aracı olarak değil, milletin sosyal, bilimsel ve siyasi hayatında da önemli bir yere sahiptir. Afganî nin dil ile ilgili düşüncelerine İran kaynaklarında yer verilmez. Ülke ahalisinin yarısından fazlasının Azeri Türkü olmasına rağmen İran da bir tane bile Türkçe okulun olmamasından dolayı bu konudan bahsetmek İran ın bu husustaki politikaları ile uyum göstermez. Afganî, düşünceleriyle bütün Şark a hizmet etse de, onun asıl üzerinde durduğu coğrafya İran dır ve o İran için büyük işler görmüştür. İran lı yazar Tebetebai Seyid Cemaleddin ve Şark ın Uyanması adlı eserinde Seyyid Cemaleddin in İran a ettiği hizmet Nadir Şah ın ve Şah İsmail in İran tarihine ettiği hizmetlerden daha büyüktür ; Afganî nin bu yolda en büyük ve en keskin silahı diğerlerinden farklı olarak sözü idi. O her ne yaptıysa sözleriyle, konuşmalarıyla yaptı. İran İslam İnkılabı Afgan nin mücadelelerinin ürünüdür ve son asırdaki İslam ıslahatçılarının başında Afganî gelmektedir 10 yazar. Afganî nin cemiyeti ıslah ve tedavi etmek için önem verdiği beş husus vardı: Bunlar: Dahili istibdat, cehalet, ilkin İslam dan uzaklaşma, mezhep ayrılığının sona erdirilmesi ve Garp sömürgeciliğine karşı mücadele. Afganî, bu meselelerle ilgili çalışmalarını başarıyla sürdürmek için bütün yolları denemiş, sık sık seferlere çıkmış, partiler kurmuş, gazete ve dergilerde yazılar yazmış, konuşmalar yapmıştır. AFGANİ'NİN EDEBİ GÖRÜŞLERİ Afganî, toplumsal bilincin gelişmesi için edebiyata, dile ve sanata büyük önem vermiştir. O, bu ilimlere halkın ahlakını saflaştıran, milli şuuru uyandıran ve halkın karakterini kuvvetlendiren bir unsur gibi bakmaktadır. Ama edebiyat ve dil alanındaki gelişmelerden memnun kalmayarak, yıllarca dil kaideleri ile uğraşılmasına rağmen halk bir yana dursun, aydınların çoğunun bile bu dili doğru dürüst kullanamadıklarından şikayet eder. ÖZGÜRLÜK, EŞİTLİK VE KARDEŞLİK DÜŞÜNCELERİ Afganî nin, bu sloganında Fransız İhtilalinin etkisi vardır. 19.yy.da Şark ın Avrupa nın ham madde deposuna çevrilmesinden dolayı kullanmıştır. Fransız ihtilali sonucunda ilim kiliseye galip gelmiştir. Afganî, bu sloganı rasgele kullanmıyordu. O, Şark ta da ilmin hokkabaz ulemalara, cahil mollalara, riyakar din adamlarına galip gelmesini istiyordu. Bu slogan aracılığıyla Müslümanların haklarının korunmasını istiyor, doğruluk ve saadetle yönetilen bir cemiyet hayal ediyordu. Yalnız bu hayallerini sosyolojik bir biçimde geliştirmemişti. O dönemde mevcut olan iki esas sosyal görüşten birincisi Marks ın sınıflararası mücadele esnasında oluşabilecek proletar diktaturası, ikincisi ise Emil Durkheim in mefkurecilik görüşü idi. Afganî, az-çok ikinciye, 10 Şamil, Gurbanov; Cemaleddin Efgani ve Türk Dünyası. Sah. 29. Bakü, 1997. 7

yani kolektif şuurun gelişmesine meyilli idi. 11 O, halkı seven ve onun dertlerini paylaşan bir hükümdar istiyordu. Hangi şekilde olursa olsun bu yönetimin temeli adil bir yapıda olmalıydı. Afganî İran şahı Nasreddin Şah la, Osmanlı sultanı Abdulhamid le ve Rus çarı Aleksandır la olan görüşlerinde ısrarla meşrutiyete dayalı bir yönetim şeklini tavsiye etmiştir. Bazı araştırmacılar İran alimi Lütfullah Esedabadi ye dayanarak Afganî nin Sultan Abdulhamid le olan görüşmelerinde İttihad-ı İslam ın prensipleri esasına göre kurulacak bir devletten bahsederler. Birleşmesi düşünülen Müslüman ülkelerinin merkezi İstanbul, merkezi hakimiyet organı ise kongre olacak, iki meclisten oluşan bu kongreye her bir Müslüman ülkesi seçim yoluyla iki aday gönderecekti. Müslüman ülkelerine ait bütün meseleler de bu kongrede halledilecek ve kongrenin kararı yasa şeklinde uygulanacaktı. Afganî, her meclis için birer başkanları olmasını, Sultan Abdulhamid ise her iki meclisin bir başkanı olmasını, yani hakimiyetin halifenin elinde olmasını istemiş ve bu konuda aralarında çıkan ihtilaftan dolayı da anlaşamamışlar ve proje yarım kalmıştır. AFGANİ NİN KADINLAR HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİ Bu güne kadar Türkiye deki kaynakların hemen hemen hiç birinde karşılaşmadığımız bir husus da Afganî nin kadınlar hakkındaki düşünceleridir. Afganî, çağdaş bir düşünür olarak müslüman memleketlerinde hür düşünceli, sağlam fikirli evlatların yetişmesi için anne olacak kadınların iyi eğitilmesini ve onlara bazı hakların tanınmasını istemiştir. Paris te iken Afganîyle aynı otelde kalmış olan Ahmet Ağaoğlu da onun bu düşüncelerinden etkilenmiştir. O, Azerbaycan a döndükten sonra Azerbaycan toplumunun gelişmesi için kadın haklarının korunmasına, kadına saygı gösterilmesine ve onların eğitimine önem vermiş ve 1901 yılında Tiflis te Rus dilinde İslama göre ve İslamda kadın adıyla yayınladığı kitap kısa bir zamanda Azerbaycan da büyük yankı uyandırmıştır. Ahmet Ağaoğlu nun kitapta kadınlarla ilgili olarak yazdığı bu düşünceleri o dönem için çok yeni şeylerdi ve bunları dile getirmek de büyük cesaret istiyordu. Ahmet Ağaoğlu Fransa da iken yazdığı İran Kadınları adlı makalesinde de aynı problemlere değinmiş, peygamberimizi örnek alarak onun kadınlara verdiği değerden bahsetmiştir. Tiflis te yayınladığı kitapta ise meseleyi daha geniş bir şekilde ele alıyordu. Ona göre Çağdaş bir müslüman kadını serbest ve ileri görüşlü bir anne, düşünceli, bilgili bir zevce olmalıdır ki, yüksek amaçlı, Avrupa medeniyeti ile boy ölçüşebilecek idealist evlatlar yetiştirebilsin 12. Afganî nin kadınlarla ilgili konuşmalarından etkilenen sadece Ahmet Ağaoğlu değildi. Mısır da İmretü ş-şark gazertesini çıkaran İbrahim el- Laklakani, Türkiye de Bir Genç Kıza, Anneciğim, Turan ın Aziz Kızlarına ithaf ettiği Ninni, Ahmet Ağaoğlu na ithaf ettiği Kafkas Kızı, Kızıl Hilal cemiyetinin hemşirelerine ithaf ettiği Hasta Bakıcı Hanımlar, Kibrit Satan Kız, şiirlerinin müellifi Mehmed Emin Yurdakul; Kadın, Aile, Meslek Kadını adlı şiirleriyle kadının okuyarak kocasına ve başkalarına yük olmamak için bir meslek edinmesini tavsiye eden Ziya Gökalp de bu konuda Afganî den etkilenmiştir 13. Türk Teceddüt edebiyatının yaygın konularından biri olan anne temi de bu dönemde kadınlara verilen bu değerin sonucunda ortaya çıkar. Bu durumla Azerbaycan edebiyatında Cafer Cabbarlı, Mikayıl Müşfik vb. şairlerin Anne adlı şiirlerinde, Ali Bey Hüseyinzade nin Şark Kadını ve Şark Kadınlığı başlıklı 11 Age Sah.52-63. 12 Ağaoğlu, Ahmet; İslam ve Kadın. Kaspi Gazetesi, 11 Aralık 1898. 13 F.Abdullah Tansel, Ziya Gökalp Külliyatı1, Şiirler ve Halk Masalları, sah 64,Ankara 1952. 8

makalesinde de karşılaşmaktayız 14. Türk edebiyatında Ziya Gökalp, M. E. Yurdakul vb. şairlerin şiirlerinde de anne, onun şefkat, sevgi ve fedakarlıklarının konu edildiği şiirler yazılmıştır. Ziya Gökalp in bu konuda bir masalı dahi vardır. URVETÜ L-VUSKA GAZETESİ VE İÇERİĞİ 1884 yılında Paris te Arapça yayınlanmaya başlayan Urvetü l-vuska gazetesinin yayın kadrosu Cemaleddin Efgani, Muhammed Abduh ve bir tercümandan oluşmaktadır. Gazete sadece 18 ay çıkabilmiş, 16 Ekim 1884 yılında İngilizlerin baskısı sonucu kapatılmıştır. Gazete ismini teşkilatın adından almaktadır.teşkilatın ve gazetenin adı Bakara suresinden alınmıştı ve onun tevhidi hedeflerini gösterirdi. Teşkilat İslam a sarılacak ve sömürgecilere karşı mücadele edecekti. Başlıca amaçları kutsal toprakların İngiliz işgalinden kurtulması idi. Teşkilatta gizli çalışma yolu tercih ediliyordu. İlk İslami basını temsil eden gazetenin her yazısının başında Kuran-ı Kerim den bir ayet-ı kerime yer almaktadır. Gazete, kısa bir süre çıkmasına rağmen uluslararası boyuta sahip olan tek yayındır. Irak tan Mısır a, Şamdan İran a, Afganistan dan Hindistan ve Osmanlı ülkesine kadar bütün müslüman ülkelerine ücretsiz olarak dağıtılıyordu ve uyarıcı mesajlarını İslam halklarına iletiyordu. Gazeteyi teşkilat finanse ediyordu. Urvetü l-vuska çağının Arapça yayınlanan en büyük İslami gazetesi idi. Afganî, Avrupa gazetelerinden Müslüman devletleriyle ilgili haberleri çevirip görüşlerini de belirterek Urvetü l- Vuska da Haberler başlığı altında yayınlıyor, bu yolla da İslam halklarının uyanmasını ve birbirine destek olmasını sağlıyordu. Afganî den etkilenerek Mısır da ilk defa yayın yönetmenliğini Edip İshak ın yaptığı Mısır gazetesi, ardından İshak ve Selim en-nakkaşi nin birlikte yayınladıkları et-ticare, sonra ise Afganî nin öğrencisi İbrahim el-laklakani nin çıkardığı İmretü ş-şark dergisi yayınlanmaya başlar. Afganî nin Urvetü l-vuska da çıkan yazılarının tamamı İbrahim Aydın tarafından Türkçe ye tercüme edilerek aynı adla 1987 yılında Bir Yayınevi nde yayımlanmıştır. Kitapta ilk olarak 7-64 sayfalarını kapsayan bir takdim yazısı yer almaktadır. Bu bölümde İranlı Seyyid Hadi Hüsrevşahi nin 1985 yılında Roma da Afganî nin hayatıyla ve mücadeleleriyle ilgili yazmış olduğu görüşleri yer almaktadır. Taraflı olmakla beraber yazar burada Afganî nin hayatından, İslam dünyasına yaptığı hizmetlerden, amaçlarından Urvetü l-vuska dan, hakkında söylenen iftiralardan bahseder. Daha sonra ise gazete ve gazetenin yayın metodu hakkında aşağıdaki bilgiler yer almaktadır: Gazete Şark ın zayıflıklarını, müslümanların ihmalkarlığını, manevi hastalıklarını ve hastalık nedenlerini araştırarak çaresini bulmayı amaçlamaktadır. Gazetede İslamiyeti bilmediği halde önyargılara dayanarak peşin hüküm verenlere şiddetli cevaplar verilmektedir. Gazete genel programında bütün halklarla ilişkilerin güçlendirilmesini, insanlar arasında yakınlığın yer etmesini ve ortak çıkarların teyidini hedef alır. Şark halklarının haklarını çiğnemeyen, onlara yapılan baskı ve zulmü kötüleyen sağlıklı siyasetçileri destekler. Gazete ücretsiz olarak dağıtılmaktadır. Abone yöntemi üye olmak isteyen kişinin gazeteye mektupla kendi adresini göndermesi şeklindedir. 15 14 Ali Haydar Bayat, Hüseyinzade Ali Bey, Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, Ankara.1998,sah.319 15 URVETÜ L-VUSKA; Cemaleddin Afganî, Muhammed Abduh (çeviren: İbrahim Aydın), sah 5. Mayıs 1987. 9

Afganî, gazetedeki yazılarında genellikle Mısır meselesinden, Almanya, Avusturya, Rusya, İngiltere ve Fransa nın Mısır konusunda ne gibi çıkarları olduğundan bahsederek bu konuda atağa geçmesi için Osmanlı Devleti ni uyarmaya çalışıyor. Yalnız dergideki yazıların hiç birinde tarih belirtilmemiş, ve daha çok taraflı bilgiler verilmiştir. Ama yine de faydalanabileceğimiz tek kaynak olması bakımından Urvetü l-vuska önemli bir kitaptır. Afganî nin bu yazılarında genel olarak 19. yüz yılın başında sömürgeci devletlerin, özellikle de İngiltere nin gerilemiş, güçten düşmüş Osmanlı Devleti ve diğer Müslüman halkları hakkındaki haris niyet ve siyasetleri anlatılarak onların iç yüzü gösterilmektedir. Gazete sömürülen müslüman halklarının uyanmasına yardımcı olmuştur. Mısır da çıkan Arabi Paşa isyanının Hindistan vb. yerlere yayılmasından korkan İngiliz Hükümeti gazetenin bu ülkelere girmemesi için her türlü yola baş vurmuş, sonunda gazete 16 Ekim 1884 yılında kapatılmıştır. SONUÇ Bir asra damgasını vuran Cemaleddin Afganî, İslami modernizmin öncülerinden olup Müslüman Şark ın Avrupa sömürgesinde ezilip inlememesi için hayatını feda ederek müslüman milletlerinin uyanmasını, zulme ve esarete karşı şuurlu bir şekilde özlerine dönmesini sağlamıştır. Gezgin filozof olarak adlandırılan Afganî, daha sağlığındayken tüm dünyada tanınmış, çok sayıda talebe ve muakkipleri olmuştur. 19. asrın müslüman dünyası için tehlikeler, savaşlar ve hezimetlerle dolu olduğunu gören Afganî, böyle devam ederse, İslam dünyasının temellerinin yıkılacağını ve dünyadaki bütün müslüman milletlerin yok olacağını hissetmiş ve bunu önlemek için çareler düşünmüş, dünyanın dört bir tarafını dolaşarak müslümanları uyandırmaya, onları bu tehlike karşısında uyanık olmaya çağırmıştır. Afganî nin ıslahatlarının temeli dine dayanmakla beraber ilmi ağırlığı da fazladır. Afganî daha çok cehaleti, hurafeleri ve din adamlarının sahtekarlıklarını hedef almış, sultan-ı alem ilimdir düşüncesinden hareketle Şark ın düçar olduğu felaketlerden kurtulması için reformlarını gerçekleştirmeğe başlamıştır. O, milletlerin düştükleri felaketlerden yalnız ilim vasıtasıyla kurtulacaklarına ve bütün başarılarını yalnız ilim vasıtasıyla gerçekleştireceklerine inanır. Afganî, düşüncelerini gerçekleştirmek için her türlü yola baş vurmuştur. Bu özelliğinden dolayı Cemil Meriç onu bir makyavelist olarak nitelendirmiştir 16 Afganî, Slav halklarının başkanı Katkov ile görüşerek ona Hindistan daki Hıristiyan halkların bağımsızlığı uğrunda müslümanlarla beraber mücadele ederek Hıristiyan Hintlileri İngiliz esaretinden kurtarmayı teklif etmiştir 17. Afganî, her ne kadar müslüman halkların bağımsızlığı için mücadele etse de bütün müslüman liderler onu tehlikeli bir düşman ve casus gibi tanımış ve mümkün olduğu kadar onu ülkelerinden uzak tutmaya çalışmışlardır. Özellikle 1896 yılında İran Şahı nın Afganî nin yakın adamlarından biri tarafından öldürülmesinden sonra ona olan şüphe iyice artmıştır. Cemaleddin Afganî nin hayatı ister Batı da, isterse de Doğu da defalarca araştırılmasına rağmen tam olarak açıklığa kavuşmamış, hakkında çok değişik şeyler söylenmiştir. Ama ne denirse densin, koca bir asra damgasını vuran bu şahıs, düşüncelerini gerçekleştirmek için hayatı boyunca tutunacak bir dal, bir destek aramış; İran dan, Hindistan dan, Mısır dan, Rusya dan ve 16 MERİÇ, Cemil; Cemaleddin Afganî Dosyası Umrandan Uygarlığa, Ötüken Yayınları, sah.50-60. İstanbul 1979. 10

Osmanlı ülkesinden defalarca kovulmuş, patlayıcı madde gibi her yerde ondan sakınılmıştır. Amacına ulaşmak için çalmadığı kapı bırakmayan Afganî, coşkunluğu, tutarsızlığı ve pervasızlığı sebebiyle hiç bir yerde tutunamamıştır. Bizi düşündüren şudur ki, hayatının bize göre bu kadar karanlık sayfaları olan bu şahıs nasıl Türk aydınlarını bu kadar çok etkileyebilmiştir? Hem de sadece Osmanlı sahasındaki Türk aydınlarını değil, Asya Türklerini de etkisi altına alan Afganî nin hayatı bazı romanlara da konu olmuştur. Şöyle ki, Amin Malof un Semerkand adlı romanının bir bölümünde de belgelere dayanılarak ondan bahsedilmekte ve onun gönderdiği bir mektup sonucunda İran Şahının katledildiği bildirilmektedir. Afganî, en çok Renan a yazdığı reddiyesi ile şöhret kazanmıştır. Renan ın, İslam felsefesi denilen şey Yunan felsefesinin döküntüsünden başka bir şey olmadığı için kimse bu medeniyetten yararlanmamıştır. İslamiyet ilmin düşmanıdır. İslam medeniyeti de Arapların değil, İslamiyet e mensup olan diğer kavimlerin medeniyetidir diyerek İslamiyet i körü körüne yermesi üzerine Afganî, meşhur reddiyesini yazarak, onun bu tezlerini çürütmüş, daha sonraki görüşlerinde onu İslamiyet konusunda bilgilendirerek, eski düşüncelerinden vazgeçirmiştir. Hatta daha sonraları Renan, Afganî den bahsederek, Bu derviş kılıklı filozofu tanıdıktan sonra karşımda İbn-i Sina, Farabi ve Gazali yi gördüğümü zannediyordum der. Renan ın İslamiyyet ve İlim adlı konuşmasına Afganî den sonra Türkiye den Namık Kemal, Petersburg imamı Ataullah Bayezidov, İbnürreşad Ali Ferruh, Celal Nuri, birer reddiye yazmışlardır. Türk dünyasından Yusuf Akçura nın Üç Tarz-ı Siyaset i, Ali Bey Hüseyinzade nin ona aynı konulu cevbı, Ahmet Ağaoğlu nun Üç Medeniyyet adlı eserleri Afganî nin etkisinde yazılmıştır. Türkiye de, başta Mehmed Emin Yurdakul olmakla Ziya Gökalp, Mehmed Akif vb. Azerbaycan da Ahmet Ağaoğlu, Ali Bey Hüseyinzade, Mehmed Emin Yurdakul, Cafer Cabbarlı, ve isimlerini zikretmediğimiz nice aydınlar Afganî den etkilenmişlerdir. Biz bu yazımızda Afganî nin XIX. yy.da Anadolu veazerbaycan aydınlarına olan etkisinden bahsetmeye çalıştık. Afganî nin Türk, Mısır Azerbaycan, Afganistan ve Hindistanlı aydınlara olan etkisini az çok biliyoruz. Orta Asyalı aydınların da Afganî den etkilenip etkilenmediğini merak ediyoruz. Bu alan başlı başına bir araştırmaya muhtaçtır ve araştırıldığı taktirde bizim için karanlık olan bir takım hususların açığa çıkacağı kanaatindeyiz. KAYNAKÇA AĞAOĞLU, Ahmet; İran Kadınları, Hazar Dergisi, 1990, No 2. AĞAOĞLU, Ahmet; Panislamizm, Onun Karakter ve İstikametleri, Kaspi Gazetesi, 14, 15, 21, Nisan 1900, No 81, 82, 87. AĞAOĞLU, Ahmet; Tercüme-yi Hal-i Acizim. Azerbaycan Cumhuriyeti Elyazmaları Enstitüsü. Arşiv No 21/403. AĞAOĞLU, Ahmet; İslam ve Kadın, Kaspi Gazetesi, 11Aralık 1898. AĞAOĞLU, Ahmet; Müslüman Halkları ve Onların Durumu, Kaspi Gazetesi.19 Kasım, 13, 24 Aralık, 1903, No 251, 267, 279. AKİF, Mehmed; Sırat-ı Mustakim, 13 Mayıs, 1326 sayı:90 GURBANOV, Şamil Cemaleddin Efgani ve Türk Dünyası. Bakü, 1997. 220 sah. GURBANOV, Şamil; Cemaleddin Efgani, Seçilmiş Eserleri,( Anadan Olmasının 160 illiği Münasibetiyle),Azerneşr, 72 sah. Bakı 1998. HÜSEYİNZADE ALİ BEY; Ali Haydar Bayat, AKM. Yayınları, Ankara 1998. İSLAM ANSİKLOPEDİSİ, MEB; Cemaleddin Afganî maddesi. C 3.sah 81-85. ( I. Goldzıher) İSLAM ANSİKLOPEDİSİ, TDV; Cemaleddin Efgani maddesi.c 10.sah 456-466.(Hayreddin Karaman) KEDDİE, Nikki; Seyyid Cemaleddin Afganî, Siyasi Hayatı.Bedir yayınları. İstanbul 1997.çev: Alaeddin Yalçınkaya. KEMAL, Namık; Renan Müdafaanamesi, (Haz: Abdurrahman Küçük) Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, İstanbul 1988.129 sah. MALATYALI MUHAMMED Reşad; Cemaleddin Efgani Etrafında Makaleler, 343 sah. İstanbul, 1996. 11

MERİÇ, Cemil; Cemaleddin Afganî Dosyası Umrandan Uygarlığa, Ötüken Yayınları, İstanbul 1979. 366 sah. TANSEL, FEVZİYE ABDULLAH; Mehmed Emin Yurdakul, Hayatı ve Edebi Şahsiyeti, TDK.Yay. Ankara TANSEL, FEVZİYE ABDULLAH; Ziya Gökalp Külliyatı, C. I. Ankara. 1935. Şiirleri ve Halk Masalları, C.II. Ankara. 1952. TÜEKÖNE, Mümtazer; Cemaleddin Afganî. TDV yayınları, Ankara 1994. 152 sah. URVETÜ L-VUSKA; Cemaleddin Afganî, Muhammed Abduh (çeviren: İbrahim Aydın) Mayıs 1987, İstanbul. 623 sah. 12