Türkiye Dış Politikası için bir Test: Suriye Krizi



Benzer belgeler
ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016

İÇİMİZDEKİ KOMŞU SURİYE

İdris KARDAŞ Küresel Sorunlar Platformu Genel Koordinatörü

TÜRK DIŞ POLİTİKASINDA SORUNSUZ ALAN KALDI MI?

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

2000 li Yıllar / 6 Türkiye de Dış Politika İbrahim KALIN Arter Reklam Ağustos-2011 Ömür Matbaacılık Meydan Yayıncılık-2011

İslam Dünyasından Darbe Girişimine Tepkiler

Devrim Öncesinde Yemen

ORSAM ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ KARİKATÜRLERİN DİLİNDEN IRAK I ANLAMAK - 3 UNDERSTANDING IRAQ THROUGH CARTOONS 3

İSLAM ÜLKELERİNDE NÜFUS ÖNGÖRÜLERİ 2050 ARALIK 2011

İran Cumhurbaşkanı Ruhani, Fransa Cumhurbaşkanı Macron

İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI ABDULLAH YEGİN

İhvanı Müslimin'in kısa tarihi

Türkiye Siyasi Gündem Araştırması

Güncel Bilgiler. y a y ı n l a r ı

Türk Elitlerinin Türk Dış Politikası ve Türk-Yunan İlişkileri Algıları Anketi

Türkiye nin Güvenlik Stratejileri Çerçevesinde Irak ve Suriye

Hackerlar ortaya çıkardı: Birleşik Arap Emirlikleri İsrail yanlısı kurumları fonluyor!

Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara Karşı Filistin Halkının Tutumu (Anket)

1979 İRAN İSLAM DEVRİMİ SONRASI TÜRKİYE-İRAN İLİŞKİLERİ. Ömer Faruk GÖRÇÜN

Kuzey Irak'a harekat

SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ

Kerkük, Telafer, Kerkük...

Vatandaşlar koalisyonun kurulmamasından MHP yi sorumlu tutuyor. Marpoll Kamuoyu Araştırma Şirketi, Ağustos ayı gündem araştırma sonuçlarını açıkladı.

AĞUSTOS 2015 GÜNDEM ARAŞTIRMASI NA DAİR

Halk devriminin düşmanları: diktatör rejim ve karşıdevrimci gerici güçler

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

Kuzey Irak ta Siyasi Dengeler ve Bağımsızlık Referandumu Kararı. Ali SEMİN. BİLGESAM Orta Doğu ve Güvenlik Uzmanı

Bush, Suudi Kralıyla petrol fiyatı konuştu

İSLAM ÜLKELERİNDE MESLEKİ VE TEKNİK EĞİTİM KONGRESİ SONUÇ DEKLARASYONU

SURİYE SORUNU VE TÜRK DIŞ POLİTİKASINA TOPLUMSAL BAKIŞ *

15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye Salonu

11 EYLÜL SALDIRISI VE YENİ DÜNYA: SOĞUK BARIŞ DÖNEMİ

Türk ve Alman Bak fl Aç s ndan ran daki Geliflimin Güvenlik Politikas Boyutlar

TÜRKİYE - POLONYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

İÇİNDEKİLER EDİTÖR NOTU... İİİ YAZAR LİSTESİ... Xİ

Koalisyon Pazarlıkları ve Olası Hükümet Formülleri. Maliki'nin Türkiye Ziyareti ve Irak'ta Yeni Hükümet Kurma Senaryoları


Araştırma Notu 15/179

09 15 Eylül 2013 SAYI: 3

Yaşar ONAY* Rusya nın Orta Doğu Politikasını Şekillendiren Parametreler

BAŞBAKAN ERDOĞAN İRAN DA BAŞBAKAN ERDOĞAN, CUMHURBAŞKANI AHMEDİNEJAD, DİNİ LİDER HAMANE

ABD İLE YAPTIĞIN GİZLİ ANLAŞMAYI AÇIKLA -(TAMAMI) Çarşamba, 03 Temmuz :11 - Son Güncelleme Perşembe, 04 Temmuz :10

Kadir Has Üniversitesi

20 Mart-20 Nisan. Ortadoğu Güncesi. Ortadoğu Güncesi. Ortadoğu Analiz Mayıs 09 Cilt 1 - Sayı 5 > 72

BAŞBAKAN ERDOĞAN: KOPENHAG SİYASİ KRİTERLERİ NOKTASINDA EĞER HERHANGİ BİR SIKINTI DOĞACAK OLU

Eslen: Stratejik İnisiyatif Ayrılıkçılarda

Türkiye nin İdlib Operasyonu: Uluslararası Siyaset ve Hukuk Açısından Bir Değerlendirme

Kadir Has Üniversitesi

Avantaj Tahran da: Trump ın yeni Afganistan stratejisi İran için bir fırsat

ÜLKE RAPORLARI ÇİN HALK CUMHURİYETİ Marksist-Leninist Tek Parti Devleti Yüzölçümü 9,7 milyon km 2

TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1

Ortadoğu birliğine doğru ilk adım mı?

ABD-İSRAİL-İRAN-TÜRKİYE; ORTADOĞU DA DEĞİŞEN GÜÇ DENGELERİ EYLÜL 2009

KARİKATÜRLERİN DİLİNDEN IRAK I ANLAMAK - 1

ULUSLARARASI STRATEJİK ARAŞTIRMALAR KURUMU

Terör Örgütü DAEŞ in İstila Stratejisinin Bir Parçası Olarak Su

Ortadoğu ve Afrika Araştırmacıları Derneği Yayınları Araştırma Eserleri Serisi Nu: 7. Emeviler den Arap Baharı na HALEP TÜRKMENLERİ

AK PARTi Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan Bosna-Hersek te

ABD Model Ortak mı? 3

ULUSLARARASI FİLİSTİN ZİRVESİ 2018

Türkiye ve Kitle İmha Silahları. Genel Bilgiler

2014 YILI ŞUBAT AYI TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

Türkiye-Rusya Krizinin Geleceği Üzerine Bir Değerlendirme

Sudan'da Türk-Sudan İlişkileri Sempozyumu düzenlendi

Arap Dünyasında Türkiye nin İmajı

TÜRKİYE GÜNDEM ARAŞTIRMASI

TÜRKİYE NİN JEOPOLİTİK GÜCÜ

TÜRK DIŞ POLİTİKASINDA GÜÇ KULLANMA SEÇENEĞİ ( )

Orta Asya daki satranç hamleleri

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI, (1)

DÜŞÜNCE KURULUŞLARI. Şubat 2018

MetroPOLL Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi A.Ş. Cinnah Caddesi No: 67/ Çankaya/ANKARA Tel: (312) Faks: (312)

Pazartesi Basın Gündemi

ENERJİ GÜVENLİĞİ ÇALIŞTAYI Türkiye Nükleer Güç Programı 2030

Mısır Devrimi Sözlüğü

YÜKSEK ÖĞRETIM ALANINI GELIŞTIRMEK IÇIN IRAK VE TÜRKIYE ARASINDA DAHA ÇOK IŞBIRLIĞI YAPILMASINI UMUYORUZ.

Son 5 Yılda Türkiye Medyasında İnsan Hakları ve Nefret Söylemi. Şubat 2015

Türkiye-Rusya ilişkilerinin son 16 yılı

Cumhuriyet Halk Partisi

4. TÜRKİYE - AVRUPA FORUMU

ARAŞTIRMA GRUBU. Prof. Dr. Özer SENCAR Prof. Dr. İhsan DAĞI Prof. Dr. Doğu ERGİL Dr. Sıtkı YILDIZ Dr. Vahap COŞKUN MAYIS

Türkiye ve İran arasında 'mantık evliliği'

KAMU POLİTİKASI BELGELERİ

Türkiye İle Yabancı Ülkeler Arasında Kültür, Eğitim, Bilim, Basın-Yayın, Gençlik Ve Spor Alanlarında Mevcut İşbirliği Anlaşmaları

DIŞ POLİTİKA AKADEMİSİ - III

KÜRT SİYASETİNDE TARİHİ FIRSAT SÖYLEMİ VE ANALİZİ MAYIS 2009

BiR DURUM DEĜERLENDiRMESi. Cenevre 4 Kapışması ve Suriye Muhalefeti

Araştırma Notu 12/126

4. İslam İşbirliği Teşkilatı ( İİT ) Ülkeleri Düşünce Kuruluşları Forumu

AGRT DEN TARİHİMİ ÖĞRENİYOR, TABİATI SEVİYORUM SOSYAL SORUMLULUK PROJESİ

İTKİB Genel Sekreterliği AR&GE ve Mevzuat Şubesi

YAŞ ta bedelliye olumlu bakıldı

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ DERSİ I.DÖNEM MÜFREDAT PROGRAMI

Yerel Yönetim Vizyonu. Emin Dedeoğlu , Eskişehir

Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek!

Fransa'da, Hz. Muhammed'e hakaret içeren karikatürleri yayınlayan Fransız Dergisi'ne baskın düzenlendi ve 12 kişi öldürüldü.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi nde düzenlenen basın toplantısında konuştu

> 107. Ortadoğu Güncesi. Ortadoğu Güncesi. Zafer Çömez, ORSAM Ortadoğu Asistanı. Ortadoğu Analiz Mayıs 10 Cilt 2 - Sayı 17

TÜRKİYE DE BULUNAN SURİYELİ MÜLTECİLER

Transkript:

Türkiye Dış Politikası için bir Test: Suriye Krizi Doğan Ertuğrul DIŞ POLİTİKA PROGRAMI Suriye de Mart 2011 den bu yana süren ve 10 bine yakın sivilin ölümüne yol açan çatışmalarla ortaya çıkan Suriye krizi bölgesel ittifakların Ortadoğu nun bu havzasında ne denli kırılgan olduğunu bir kez daha göstermiştir. Kriz sürecinde Türkiye nin izlediği aktif politikaların karşılaştığı direnç de, AK Parti iktidarında kapasitesini bir hayli genişleten Türkiye dış politikasının sınırlarını görme imkanı sağlamıştır. Bu yazıda Suriye krizinin Türkiye-İran ilişkileri bağlamında Türkiye dış politikasına ve kırılgan bölgesel dengelere etkisi ele alınacaktır. Öncelikle altını çizmek gerekir ki Türkiye; Mısır, Tunus ve Libya örneklerinden farklı olarak Suriye krizinde sadece devrim arayışlarında ilham kaynağı olmakla kalmamış ve süreçte aktif rol almak istemiş, ortaya çıkan riskler yüzünden politikalarını revize etmiştir. Mart 2011-Mayıs 2012 arasında Türkiye nin Suriye politikasını genel hatlarıyla a) anayasal reformlar için Esad yönetimine baskı b) muhalif grupları tek çatı altında toplama ve uluslararası yaptırım arayışları c) BM temelindeki çözüm arayışlarına (Annan Planı) dönüş, olarak 3 döneme ayırmak mümkündür. Bu süreçte Türkiye insani düzlemde yanı başımızdaki insanlık dramına sessiz kalamayız söylemini sürdürse bile, izlenen politikalar, Başbakan Erdoğan ın sözlerinde ifadesini bulduğu gibi Suriye bizim için bir dış mesele değil, iç meseledir den Annan Planı Suriye için fırsattır a dönüşmüştür. Bu dönüşümün öncelikli nedeni Arap Baharı ile Ortadoğu da büyük bir ivme yakalayan Türkiye nin Suriye krizinde bölgesel gücünün sınırlarını ve Ortadoğu daki devrim taleplerini yönlendirme kapasitesini test etmesi ve sonuçta bölgesel aktörlerle ilişkilerini gözden geçirme ihtiyacı duymuş olmasıdır. Türkiye nin Ortadoğu da oyun kurucu ülke söylemiyle yürüttüğü ve kimi çevrelerde Yeni Osmanlıcı diye nitelenen politikası, Suriye de güçlü bir dirençle karşılaşmış, devrim arayışlarına verilen güçlü siyasi ve -kimi çevrelere göre muhalifleri eğitmek ve hafif silahlar sağlamak gibi- askeri desteğe rağmen geçen 15 ayın sonunda hedefine ulaşamamıştır. Bu başarısızlık Osmanlı nın gücünün doğal sınırlarına ulaştığı için Duraklama Devri ne girmesiyle kıyaslanabilir görünmektedir. Gerçekten de Türkiye nin Sıfır Sorun söylemiyle başlattığı Ortadoğu da AB benzeri birlikler oluşturma hedefi ve bölge ülkelerine model olma iddiası Suriye krizi yüzünden yara almış, bu ülkelerin bazılarıyla deyim yerindeyse çatışmanın eşiğine gelinmiştir. Bölge ülkeleri krizin başından itibaren Suriye konusunda uzlaşmaz iki cepheye ayrılmıştır. Bilindiği üzere, Suriye krizinde, Türkiye, Suudi Arabistan, Katar ve Ürdün ün yer aldığı Sünni-Selefi ve Batı yanlısı eksen BAAS rejiminin değişmesi; İran, Rusya, Irak ve Lübnan ın yer aldığı Şii ve Batı karşıtı eksen ise devamı yönünde aktif çaba göstermiştir. İlginçtir Şam da rejim değişikliğinden belki en çok etkilenecek ülke Doğan Ertuğrul, Gazeteci. 1994-2000 yılları arasında Bulgaristan, Bosna, Yunanistan ve Kıbrıs ta muhabirlik yapmıştır. Aktüel ve Tempo dergilerinde Kürt sorunu ve Ortadoğu merkezli haberler üzerinde çalışmış, İran ve Kuzey Irak ta bulunmuştur. Çeşitli gazetelerde İran da siyasal sitemin işleyişi ve bölgesel ilişkilere etkisi üzerine yazıları yayınlanmıştır. Ayrıca Doğunun Kadın Mirası ve Doğulu Yazarların İstanbul u kitaplarının editörlüğünü yapmıştır. Halen Star Gazetesi yazı işleri müdürüdür.

2 Suriye krizi Rusya ya Soğuk Savaş döneminde bölgedeki en önemli müttefiki olan Şam yönetimiyle gecikmiş bir balayı fırsatı vermiştir. olmasına rağmen İsrail, çatışmaların ilk gününden itibaren mesafeli bir politika izlemiş ve büyük olasılıkla vereceği destek, hem rejimi hem de muhalifleri zor durumda bırakacağı ve Arap dünyasında meşruiyetlerini sorgulanır hale getireceği için geri planda durmayı tercih etmiştir. Bu tabloya eklenecek en önemli bölgesel/küresel aktör ise şüphesiz Rusya dır. Başkanlık seçimleri nedeniyle ABD nin doğrudan müdahil görünmediği ve Suriye nin Dostları Toplantıları nda temenniler belirtmekle yetindiği bu dönemde Moskova, yıllar sonra Ortadoğu ya yeniden dönerek inisiyatif almış, hatta krizin ilk gününden itibaren Esad yönetimi etrafında koruyucu kalkan işlevi görmüştür. Moskova, önce BM Güvenlik Konseyi ndeki yaptırım kararlarını veto ederek uluslararası toplumun seçeneklerini daraltmış ardından da sürecin kendi kontrolünden çıkmasını engellemek için BM den ateşkesi sağlamayı hedefleyen ve aynı zamanda devrim arayışlarının çözümünü zamana yayan bir formül çıkmasını sağlamıştır. Soğuk savaş döneminin kadim müttefikinin bu jestine Şam yönetimi de tam bir gösteri ile karşılık vermiş, Rus ve Çinli liderler ülkede kahraman ilan edilmiştir. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov un, BM Güvenlik Konseyi ndeki yaptırım kararını veto etmelerinin hemen ertesinde, 4 Şubat 2012 de Şam da binlerce rejim yanlısı tarafından Şukran Russia (Teşekkürler Rusya) sloganları ile karşılanması, Arap sokağı tarihinin unutulmazları arasına girmiş olmalıdır. Sonuç olarak Suriye krizi Rusya ya Soğuk Savaş döneminde bölgedeki en önemli müttefiki olan Şam yönetimiyle gecikmiş bir balayı fırsatı vermiştir. TÜRKİYE NİN SURİYE POLİTİKASI Türkiye ise küresel beklentiler ve bölgesel hedefleri arasında denge arayışının belirlediği Suriye politikasını Esad rejiminin gitmesi üzerine kurmuş, Arap sokağındaki gücünün de verdiği güvenle kısa sürede sonuç almayı ummuştur. Ancak Ankara yakın zamana kadar çok iyi ilişkiler içinde olduğu ve anayasal reformlar yoluyla dönüşmesi için çaba sarf ettiği Suriye rejiminin muhalif eylemler ve hatta silahlı bir direnişe karşı tecrübesini hesaba katmamıştır. Öyle ki gösterilerin 4. ayında Başbakan Erdoğan Esad ın birkaç ay içinde devrileceği öngörüsünde bulunurken, gösterilerin 1. yılına gelindiğinde bu öngörüsünü revize ederek 1,5 ila 2 yıla çıkarmıştır. Hatta Ankara dan Şam a yapılan Silahları durdur, halkın taleplerini yerine getir, istifa et çağrısı yeniden erken seçime git tavsiyesine dönüşmüştür. Ankara nın Suriye ile ilgili öngörülerinin gerçekleşmeme nedenleri 1) rejimin direncini 2) muhaliflerin yapısını 3) bölgesel aktörlerin etkinliğini doğru okuyamaması olarak sıralanabilir. Gerçekten de krizin ilk günlerinde hem iktidar hem de iktidara yakın strateji uzmanları Suriye deki gelişmeleri İslamcı algıyla çok uyumlu biçimde nüfusun yüzde 10 unu teşkil eden Nusayri-Alevi azınlığa karşı halkın yüzde 70 ini oluşturan Sünni çoğunluğun isyanı olarak değerlendirmiştir. Askeri ve sivil bürokraside mutlak Nusayri- Alevi azınlığa dayanan BAAS rejiminin kentli Sünni çoğunluk ile nüfusun yüzde 15 ini oluşturduğu tahmin edilen Hıristiyanlardan gördüğü destek de, bu grupların Sünni İslamcı (ya da Selefi ağırlıklı) bir yönetime ilişkin kaygıları da yeterince dikkate alınmamıştır. Muhalif grupların, Ankara nın telkinleriyle ülkedeki Hıristiyanları devrim sürecine katma çabaları yetersiz kalmıştır. Yine benzer reflekslerle muhaliflerin genel yapısı ülkedeki

en etkili dini, siyasi, sosyal örgütlenme olan Müslüman Kardeşler den ibaret görülmüş, sözgelimi Mısır seçimlerinde yüzde 17 oy oranıyla büyük bir çıkış ve Arap dünyasının özellikle Şii kanadında tedirgin edici bir sürpriz yapan Selefi unsurlar hesaba katılmamıştır. Hatta Başbakan Erdoğan ın, Askeri operasyonları durdur çağrısı yaptığı Esad ın Selefileri kontrol altına almadan olmaz cevabına Suriye de Selefi olmadığını biliyoruz karşılığını verdiği basına yansımıştır. Oysa Suriye üzerindeki sözgelimi Tahran-Riyad rekabeti açık şekilde Selefi unsurlar tarafından yürütülmüş, 1982 de BAAS rejiminin Sünni silahlı muhaliflere karşı başlattığı operasyonda büyük bir katliam yaşayan Hama başta olmak üzere birçok kentte silahlı direniş Suudi Arabistan destekli Selefi gruplar tarafından başlatılmıştır. Muhalifler üzerinde etkili Suudi din adamlarından Şeyh Adnan Arur, televizyon ekranlarından direnişçileri Hz. Ali ile hilafet anlaşmazlığı yaşayan Muaviye bin Ebu Süfyan ordularına benzetmiş, böylelikle Şii-Nusayri Suriye rejimine karşı bir nevi Selefi cihad ilan etmiştir. Bu açıklamalar Şiiler kadar ülkedeki Sünni grupların da tepkisini çekmiştir. Bu süreçte Suudi Arabistan Baş Müftüsü Şeyh Abdül Aziz Bin Abdullah ın Arap Yarımadası ndaki tüm kiliselerin yıkılması çağrısı yapması, ülkedeki İslamcı gruplarla Hıristiyanlar arasında yakınlaşma fırsatlarını ortadan kaldırmıştır. Muhalif gruplar arasındaki bu farklılıklar Türkiye nin frene basmasına neden olmuş, Ankara nın rejim karşıtı gösterilerin başarısıyla ilgili varsayımlarını revize etmesi gerektiğini göstermiştir. Cumhurbaşkanı Gül ün Muhalifler yeni bir Suriye için hazır görünmüyor. Temel konularda bile bir uzlaşma yok. Henüz ülkeyi devralacak birikime sahip değiller değerlendirmesi sürece geç intibak edildiğini göstermiştir. Öte yandan uluslararası düzlemde Suriye muhalefetini temsil eden çok Ankara nın Suriye ile ilgili öngörülerinin gerçekleşmeme nedenleri 1) rejimin direncini 2) muhaliflerin yapısını 3) bölgesel aktörlerin etkinliğini doğru okuyamaması olarak sıralanabilir. sayıdaki örgütlenmeden en büyükleri olan Ulusal Konsey ile Demokratik Değişim Kurulu arasındaki silahlı mücadele ve dış destek konularındaki anlaşmazlıklar bile henüz çözülmüş değildir. Bu grupların da katılımıyla Tunus, Fransa ve İstanbul da yapılan Suriye nin Dostları Zirvesi Arap Birliği, Fransa, ABD ve Türkiye nin temennilerini dile getirdikleri toplantılar olmaktan öteye gidememiştir. İRAN IN SURİYE POLİTİKASI Arap Baharı nın başından bu yana Arap ve Fars sokağındaki algı, Suriye nin ardından İran ve Suudi Arabistan a ulaşması muhtemel bir devrimin ancak Doğu Bloku nun çöküşü ile kıyaslanabilir sonuçlar doğuracağı ve hatta yeni bir dünya sistemine kapı açacağı yönündedir. Tahran yönetimi bu nedenle devrimin sonuçlarını kendi açısından iyi okumuş ve kırmızı çizgilerini küresel güçler arasındaki rekabete endeksleyerek garantiye almak istemiştir. Tahran, Sünni Arap dünyasına karşı oluşturmak istediği Batı karşıtı Şii Hilali nin en önemli parçası ve vazgeçilmez askeri ve stratejik müttefiki Suriye de yaşanacak bir rejim değişikliğinin, Tunus ve Libya örneklerinden farklı olarak, bölgede İslam devrimi hatta belki 2. Dünya Savaşı sonrasında kurulan dengeleri yok etme potansiyeline sahip olduğunu görmüştür. İran açısından BAAS rejiminin çökmesi ve üniter yapının bozulmasından sonra Suriye de Sünni İslamcı yeni yönetimin işbaşına gelmesi Tahran-Şam ilişkilerinde köklü değişiklikler demektir. Bizzat Dini Lider Hamaney, Mübarek rejiminin yıkılmasına açık destek vermiş olsa 3

4 bile, yönetime gelmesi muhtemel İhvan-Selefi iktidarından rahatsız olmuştur. Bu nedenle olası bir Sünni-Selefi ittifakı ya da yüzü batıya dönük laik-liberal gruplarla kurulacak yeni bir Şam yönetimi, İran ın hali hazırdaki bölgesel nüfuzunu zayıflatacak, İsrail ve Arap dünyası ile ilişkilerinde dezavantaja dönüşecektir. Bugünkü Suriye rejimi İran yönetimi için -stratejik ve askeri açıdan- hem Humeyni nin yeniden formüle ettiği Şii ideoloji de kökten ötekisi İsrail e, hem de Sünni Arap dünyasına karşı ilk savunma/saldırı hattıdır. Nükleer programı nedeniyle kendisini her an bir askeri operasyonun, İsrail saldırısının hedefi olarak gören İran, İsrail e Suriye-Lübnan/Hizbullah hattı üzerinden baskı kurmaktadır. 2007 de ki İsrail-Hizbullah savaşını, İran ın, Lübnan daki gücünü test etmek için bir tatbikat olarak gördüğü bile söylenebilir. Tahran yönetimi devrimin sonuçlarını kendi açısından iyi okumuş ve kırmızı çizgilerini küresel güçler arasındaki rekabete endeksleyerek garantiye almak istemiştir. Suriye, Sünni dünya ile ilişkileri açısından da İran için kritik önemdedir. Şam, hem Suudi Arabistan ın temsil ettiği Selefi ideolojiye, hem de Arap dünyasında Mısır ve Katar ın öncü göründüğü Sünni dünyaya karşı İran ın en önemli müttefikidir. İran-Irak Savaşını, İslam Ordularının Perslerle savaştığı Kadisiye Savaşı na benzeten ve Sünni dünyadan hatırı sayılır destek gören Saddam Hüseyin in devrilmesinden sonra Irak ın işgali, Tahran a altın tepsi içinde sunulmuş yeni bir Şii yönetime kavuşma fırsatı vermiş, ancak Bağdat ta Şii bir hükümetin varlığı bile Suriye nin İran için önemini azaltmamıştır. İran, Mısır ve Suudi Arabistan la karşı kamplarda ve düşman bir Suriye yi Arap dünyasındaki sigortası olarak görmektedir. Nitekim Suriye de muhaliflerin bastırılması için silah dahil her türlü desteği verdiği bilinen İran, Suudi Arabistan ın çoğunluğu Şii olan Bahreyn deki rejim karşıtı gösterileri bastırmak için asker göndermesine çok sert tepki göstermiştir. Suudi Arabistan ın Mısır da Mübarek in devrilmesinden sonra işbaşına gelen Askeri Konsey e İran la ilişki kurmaması karşılığında yüklü miktarda mali yardım önerdiği bilinmektedir. Suudi Arabistan, yine aynı nedenlerle Suriye de İran ı zayıflatacak bir rejim değişikliğini şiddetle desteklemiş ve eski Amerikan Büyükelçisi Prens Turki el-faysal ın ağzından Suriye deki duruma sessiz kalmayacaklarını ilan etmiştir. ANKARA-TAHRAN REKABETİ Ancak Suriye Krizi nin bölgedeki en büyük etkisi Türkiye-İran ilişkilerinde olmuştur. BM nin Libya da olduğu gibi güç kullanımını içeren bir yaptırım kararı alamaması üzerine, Suriye de devrim konusunda yalnız kalan Türkiye, tüm komşularıyla ama özellikle İran la ilişkilerinde büyük bir kırılma yaşamıştır. Yakın zamana kadar perde gerisinde büyük bir rekabet yaşansa da iki tarafın da sık tekrar etmeyi sevdiği ifadeyle Kasr-ı Şirin anlaşmasından bu yana devam eden ve AK Parti iktidarında en üst düzeye çıkan ilişkiler bir hayli gerilmiştir. Gerilimin nedeni ise iki ülkenin Suriye de rejim değişikliğinin sonuçlarını farklı okumalarıdır. Her zaman sonsuz derecede süreci idare etme yeteneğine sahip Tahran yönetimi, bir Siyonist komplo olarak nitelediği rejim değişikliği çabalarına bir yandan uzak dururken diğer yanda değişimin İran ı güçsüz bırakma hedefine dönüşmeden ve İslam Cumhuriyeti nin güvenlik kaygılarını dikkate alan bir seyir izlemesi halinde

desteklenebileceği mesajını vermiştir. Dini lider Hamaney e yakın gazetelerde Suriye deki değişim sürecini Türkiye ve İran ın birlikte yürütülebileceği, Siyonistlere gerek olmadığı yorumları yapılmıştır. Ancak İran ın Türkiye ile birlikte yönetilmesini önerdiği değişimin bazı anayasal reformlarla sınırlı olduğu ve Suriye nin özellikle İsrail, Suudi Arabistan ve Lübnan la ilişkilerinde yeni bir dönem anlamına gelmediği açıktır. Türkiye nin Suriye politikası için dönüm noktasının Başbakan Erdoğan ın Çin dönüşündeki Tahran ziyareti olduğu söylenebilir. Kamuoyuna pek yansımayan ancak İsrail in İran a yönelik saldırısının acil gündem maddesi olduğu öne sürülen ziyaretin tüm taraflarca kabul edilen ikinci gündem maddesi Suriye olmuştur. Erdoğan önce Cumhurbaşkanı Ahmedinejad la Tahran da, ardından da Dini lider Hamaney ile Meşhed deki yazlık evinde yaptığı görüşmelerde, Suriye de ortak hareket etme -ki bu Suriye ordusunun askeri operasyonları durdurması, anayasal reformların acilen yürürlüğe konması ve daha da önemlisi Esad ın istifasının sağlanmasını içermektedir- yollarını aramış, ancak bilindiği kadarıyla görüşmeler olumlu sonuçlanmamıştır. Ankara nın uzun süredir dile getirdiği -sınırda bir tampon bölge ve zor kullanımını da içeren- müdahale çağrılarına İran yönetimi, Esad a şans tanınması, reformlar için süre verilmesi, Batılı yabancı güçlerle değil bölge ülkeleriyle birlikte hareket edilmesi teziyle karşılık vermiştir. Cumhurbaşkanı Ahmedinejad ın krize dönüşmesi son anda önlenen şüpheli rahatsızlığı nedeniyle gerilim dozu hayli yüksek olduğu anlaşılan bu görüşmelerden sonra Başbakan Erdoğan, İran konusunda uzun süredir ihtiyat edindiği ılımlı dil yerine daha eleştirel bir dil kullanmaya başlamış ve Suriye konusundaki derin ve uzlaşması mümkün görünmeyen görüş ayrılığı Türkiye ile İran arasında bölgesel rekabeti de gün yüzüne çıkarmıştır. Kullanılan dilin sertleşmesinin nedeni Suriye nin geleceğinin iki taraf için de artık güç gösterisi haline gelmiş olmasıdır. Tahran ı Komşuluk ilişkilerine yakışmayacak şekilde bölgesel sorunlarda samimi davranmamakla suçlamıştır. Görüşmelerle ilgili bir diğer önemli ayrıntı da Başbakan Erdoğan ın dönüş yolunda, Suriye de 6 ay içinde bir seçime gidilmesinin tansiyonu düşüreceği ve krizin çözümü için yeni bir fırsat yaratabileceği açıklamasıdır. Erdoğan ın krizin ilk gününden itibaren Halkın sesine kulak vermeye dolayısıyla istifaya çağırdığı, çeşitli platformlarda siyasi meşruiyetini kaybettiğini söylediği -aynı ifadeleri Dışişleri Bakanı Davutoğlu da yurt içi ve yurt dışındaki çeşitli platformlarda dile getirmiştir- Esad a 6 ay içinde bir erken seçim çağrısı yapması Suriye politikalarındaki geri adımı işaret etmektedir. Bu açıklamayı Suriye yönetimi üzerinde büyük nüfuzu bulunan ancak hep yaptığı gibi perde arkasında kalmaya özen gösteren İran ın, sürece ağırlığını koyması üzerine Türkiye nin yeni bir yol haritası arayışı olarak okumak mümkündür. Gerçekten de bu görüşmeden sonra Esad yönetimine güvenmediğini her fırsatta dile getiren Türkiye 12 Nisan da yürürlüğe girdiği halde en temel hedefi olan ateşkesi sağlamakta başarısız olan Annan Planı na karşı daha olumlu bir dil kullanmaya başlamıştır. Hatta Cumhurbaşkanı Gül, 12 Mayıs ta yaptığı bir açıklamada, Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu nun ilk günden bu yana mesafeli durduğu ve Esad a zaman kazandırmaktan başka hiçbir işe 5

6 yaramayacağı mesajı verdiği Annan Planı nın, Suriye krizinin çözümü için bir şans olduğu ve Şam yönetimince iyi değerlendirilmesi gerektiğini söylemiştir. Suriye konusundaki derin ve uzlaşması mümkün görünmeyen görüş ayrılığı Türkiye ile İran arasında bölgesel rekabeti de gün yüzüne çıkarmıştır. Kullanılan dilin sertleşmesinin nedeni Suriye nin geleceğinin iki taraf için de artık güç gösterisi haline gelmiş olmasıdır. Ancak güç gösterisi, kısa sürede rekabetin yoğun olarak yaşandığı bağlantılı başka bir alana, Irak a sıçramıştır. İran 2010 da yaklaşık 10 ay süren hükümet arayışlarında uzun süre destek vermediği Maliki ye, Türkiye ile iyi ilişkileri olan Sünni Cumhurbaşkanı Yardımcısı Haşimi ile ilgili tutuklama kararından sonra açık destek vermiştir. Ardından Ankara ile Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi toplantıları yapan, sayısız anlaşma imzalayan Bağdat yönetimi Türkiye yi düşman ülke gibi davranmakla suçlamıştır. Maliki nin Türkiye ye yönelik bu sert tutum ve açıklamalarının İran la eş güdüm içinde yapılmamış olması zayıf bir ihtimal olarak görülmelidir. Irak Başbakanı nın Tahran ın bilgi ve onayı dışında Türkiye yi bu denli sert sözlerle eleştirmesinin mümkün olmayacağı Irak lı Sünni gruplar ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi nezdinde de teyit edilmiştir. Bağdat-Tahran hattının bu tutumuna karşı Ankara, PKK nın Irak taki varlığı yüzünden çok gelgitli bir ilişki kurduğu ancak Maliki yönetimine karşı müttefik olarak gördüğü Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile ilişkilerine öncelik tanımış ve Barzani ile işbirliğini artırmıştır. Burada Ankara nın hedefinin yeni hükümeti Maliki yerine, İran ın bölgede etkinliğini azaltacak başka bir ismin kurmasını sağlamak olduğu açıktır. Ancak Amerikan işgalinden sonra burada Irak siyasetinin oyun kurucusu haline gelen İran ın ülkedeki bütün Şii gruplarla çok yakın ilişkileri olduğunun altı bir kez daha çizilmelidir. Bu nedenle Bağdat ta kurulacak bütün Şii ağırlıklı -başbakanın Şii olması zorunludur- hükümetlerin İran a yakın politikalar izlemelerini beklemek gerçekçi olacaktır. TÜRKİYE HALA MODEL ÜLKE Mİ? Suriye krizinde devrim arayışlarına verilen desteğin sonuç vermemesi ve zig-zag görüntüsü veren Türkiye dış politikası Türkiye ile ilgili model ülke algısını yıpratmıştır. Hatırlanacağı üzere Mısır da 2010 Şubat ında Hüsnü Mübarek in istifasıyla sonuçlanan Tahrir eylemlerinde bir Türkiye rüzgarı esmiş, Başbakan Erdoğan bu dönemde sadece Mısır da değil tüm Sünni Arap dünyasında, Davos Zirvesi nde İsrail cumhurbaşkanı Peres e yönelik one minute çıkışının yarattığı büyük ivmeyle, Mısır ın efsanevi lideri Nasır ile kıyaslanır hale gelmiştir. O kadar ki Erdoğan ın Mübarek e yaptığı çekil çağrısı Arap dünyasında canlı yayınlanmış, Askeri Konsey döneminde Tahrir Meydanı nda yaptığı konuşma Arap sokağının lideri imajını pekiştirmiştir. Ancak Erdoğan ın karizmatik kişiliğinde ifadesini bulan bu model ülke imajı gerilemiştir. Bunun en dikkate değer nedeni, Suriye bağlamında rejim karşıtı bir söylemin Mısır ın aksine Şii Arap dünyasından destek görmemesidir. İran bölgedeki bu en önemli müttefikinin Ankara nın girişimleriyle devrilmek istenmesinden rahatsız olmuştur. Ardından da Türkiye nin İsrail ve ABD nin hedefi olan Şam rejimini devirmeye çalışırken Siyonistler ve emperyalistlerle işbirliği yaptığı, Bahreyn de ise Sünni yönetime karşı Şii kitlelerin gösterilerini görmezlikten geldiği tezini işleyerek Arap sokağındaki Türkiye imajını açık hedef seçmiştir. İran ın bu söylemi ve Ortadoğu da nasıl devreye sokacağını çok iyi

bildiği kampanyası kısa sürede sonuç vermiş, Arap sokağındaki Türkiye imajı eskiye oranla dikkate değer derecede gerilemiştir. Tüm bu gelişmeler hükümetin Ortadoğu söyleminde bir değişikliğe neden olmuştur. Bunun en çarpıcı izlerini kullanılan dilde görmek mümkündür. Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu nun Arap Baharı yla birlikte sıklıkla dile getirdiği İstanbul un kaderi Şam ın, Kahire nin, Bağdat ın kaderiyle birdir, Ankara nın, Bursa nın geleceği Trablus un, Bingazi nin, Beyrut un geleceğinden ayrı tutulamaz söylemi daha az dile getirilir olmuştur. Türkiye dış politikası açısından risk kullanılan dilin niteliği ile ilişkili değildir. Türkiye nin model ülke iddiası da Suriye krizinde yara almıştır. Bu nedenle tabiri caizse dış politikada yaraların sarılması için gücünün sınırlarını bilen vizyoner ama gerçekçi politikalara dönüş şarttır. 7

TESEV Bankalar Cad. Minerva Han, No: 2 Kat: 3 34420 Karaköy İstanbul T +90 212 292 89 03 F +90 212 292 90 46 www.tesev.org.tr TESEV Hakkında Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) bağımsız bir sivil toplum örgütü olarak, Türkiye nin acil çözüm bekleyen sosyal, kültürel, politik ve ekonomik sorunları üzerine çalışmalar yürütür. 1994 yılında bir düşünce üretim merkezi olarak İstanbul da kurulan TESEV, Türkiye de politika eksenli diyalog ve araştırma kanallarını kullanarak bilimsel çalışmalara dayalı bulgular ile politika yapım süreci arasında bir köprü görevi görmeyi amaçlamaktadır. TESEV Dış Politika Programı, Türkiye de dış politika yapım sürecine katkı sağlamak ve bu alanda diyalog ortamının yaratılması için çalışmaktadır. Çalışmaları dört ana alan üzerine yoğunlaşmaktadır: İkili ilişkiler, Türkiye nin yakın çevresi, Algı araştırmaları ve Avrupa Birliği. Bu alanlar altında Türkiye nin AB katılım sürecine, Türkiye- Ortadoğu ilişkilerine, Kafkaslarda istikrarın sağlanmasına, Kıbrıs sorununa ve dış politikanın kamuoyu tarafından nasıl algılandığına odaklanılmaktadır. 8 ISBN 978-605-5332-19-8 Baskı: İmak Ofset Basım Yayın San. ve Tic. Ltd. Şti. Atatürk Cad. Göl Sok. No : 1 Yenibosna Bahçelievler/İSTANBUL- TÜRKİYE Tel: 0212 656 49 97 Copyright Haziran 2012 Bu yay n n tüm haklar sakl d r. Yay n n hiçbir bölümü Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakf n n (TESEV) izni olmadan elektronik veya mekanik (fotokopi, kay t veya bilgi depolama, vb.) yollarla ço alt lamaz. Bu yayında yer alan görüşler yazara aittir ve bir kurum olarak TESEV in görüşleri ile kısmen ya da tamamen örtüşmeyebilir. TESEV Dış Politika Programı, bu yayının hazırlanmasına ve tanıtılmasına katkılarından ötürü Açık Toplum Vakfı na ve TESEV Yüksek Danışma Kurulu na teşekkür eder.