Ýstanbul'da Rumca küstük, Türkçe kýrýldýk... Boklarýnýzý birleþtirdiniz sanatýnýzý da birleþtirin Yaþar Ersoy. Faize Özdemirciler



Benzer belgeler
Gökyüzündeki milyonlarca yýldýzdan biriymiþ Çiçekyýldýz. Gerçekten de yeni açmýþ bir çiçek gibi sarý, kýrmýzý, yeþil renkte ýþýklar saçýyormuþ

ünite1 Kendimi Tanıyorum Sosyal Bilgiler 1. Resmî kimlik belgesi Verilen kavram ile aþaðýdakilerden hangisi iliþkilendirilemez?


ünite1 3. Burcu yla çocuk hangi oyunu oynayacaklarmýþ? A. saklambaç B. körebe C. evcilik (1, 2 ve 3. sorularý parçaya göre yanýtlayýn.

2. Kazlarýn bulunduklarý gölü terk etmelerinin nedeni aþaðýdakilerden. A. kuraklýk B. þiddetli yaðýþlar C. soðuklarýn baþlamasý

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Benim adým Evþen, annem bana bu adý, evimiz hep þen olsun diye vermiþ. On yaþýndayým, bir ablam bir de aðabeyim var. Ablamla iyi geçindiðimizi pek

Kanguru Matematik Türkiye 2017

ünite 3. Ýlkokullarla ilgili aþaðýdakilerden hangisi yapýlýr? Vatan ve ulus sevgisinin yerdir. 1. Okulun açýlýþ töreninde aþaðýdakilerden

ünite1 Sosyal Bilgiler

* Okuyalım: * Akıl Oyunları: * Matematik: * El Becerisi: * Alıștırma-Bulmaca: * Bilim ve Teknoloji: * Gezelim-Görelim:

Evvel zaman içinde, eski zamanlarýn birinde, zengin bir ülkenin gösteriþ meraklýsý bir kralý varmýþ. Kralýn yaþadýðý saray çok büyükmüþ.

ÇEVRE VE TOPLUM. Sel Erozyon Kuraklýk Kütle Hareketleri Çýð Olaðanüstü Hava Olaylarý: Fýrtýna, Kasýrga, Hortum

3. Çarpýmlarý 24 olan iki sayýnýn toplamý 10 ise, oranlarý kaçtýr? AA BÖLÜM

ünite1 Sosyal Bilgiler Verilenlerden kaçý sosyal bilimler arasýnda yer alýr? A. 6 B. 5 C. 4 D. 3

mmo bülteni ...basýnda odamýz...basýnda odamýz...basýnda odamýz... nisan 2005/sayý 83

Uður Tok ÇOK SEVMÝÞSÝN. Sen onu çok sevmiþsin, Daha da seveceksin, Sen onunla aðlayýp, (sen onunla var olup,) Onunla güleceksin. (Onunla öleceksin.

5. 2x 2 4x + 16 ifadesinde kaç terim vardýr? 6. 4y 3 16y + 18 ifadesinin terimlerin katsayýlarý

1. Böleni 13 olan bir bölme iþleminde kalanlarýn

ÝÇÝNDEKÝLER 1. TEMA OKUL HEYECANIM Kazaným Testi Fiziksel Özelliklerim Duygularým Haftanýn Testi...


17 ÞUBAT kontrol


Kanguru Matematik Türkiye 2015


3. FASÝKÜL 1. FASÝKÜL 4. FASÝKÜL 2. FASÝKÜL 5. FASÝKÜL. 3. ÜNÝTE: ÇIKARMA ÝÞLEMÝ, AÇILAR VE ÞEKÝLLER Çýkarma Ýþlemi Zihinden Çýkarma

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.


Kanguru Matematik Türkiye 2017

Ebru Yiðit x. Hala üye olmamýþsýnýz..! Üye olun yolumuza devam edelim...! SEN BÝR GÜNAH ÝÞLEDÝN. Tek aþkýn bendim senin. Senin en çok sevenim

Kanguru Matematik Türkiye 2015

TEST. 8 Ünite Sonu Testi m/s kaç km/h'tir? A) 72 B) 144 C) 216 D) 288 K 25 6 L 30 5 M 20 7

Nejat Yavaþoðullar. Ankara Sokaklarý. Söz - Müzik: Nejat Yavaþoðullarý. Yürüyordum. Yürüyordum ay ýþýðýnda. Adým seslerim.

Arkamdan yürüme, ben öncün olmayabilirim. Önümde yürüme, takipçin olmayabilirim. Yanýmda yürü, böylece ikimiz eþit oluruz. (Ute Kabilesi Atasözü) BÜRO

Kanguru Matematik Türkiye 2017

BİZ VE DEĞERLERİMİZ. 3. Ayþe yeni okulunda okuyacaðý için hangi duyguyu yaþýyormuş? A) B)

Kanguru Matematik Türkiye 2017

HER ÝNSAN BÝRBÝRÝ ÝLE AYNI MIDIR?

ALPER YILMAZ KIZILCAÞAR MAHALLESÝ MUHTAR ADAYI

BÝLGÝLENDÝRME BROÞÜRÜ

Fiskomar. Baþarý Hikayesi

Geometriye Y olculuk. E Kare, Dikdörtgen ve Üçgen E Açýlar E Açýlarý Ölçme E E E E E. Çevremizdeki Geometri. Geometrik Þekilleri Ýnceleyelim

ÖNSÖZ. Güzel bahar günlerini ve sýcacýk anlarý birlikte paylaþmak dileðiyle

.:: TÇÝD - Tüm Çeviri Ýþletmeleri Derneði ::.

Spor Bilimleri Derneði Ýletiþim Aðý

DENEME Bu testte 40 soru bulunmaktadýr. 2. Bu testteki sorular matematiksel iliþkilerden yararlanma gücünü ölçmeye yöneliktir.

Üzülme Tuna, annem yakýnda gelecek, biliyorum ben. Nereden biliyorsun? Mektup mu geldi? Hayýr, ama biliyorum iþte. Postacýya telefon edip not

A teması 1. bölüm. Okul Heyecaným. Hayat Bilgisi. 3. Ders programı yanındadır. Ödevlerini kendi yapar. Okul çantasını akşamdan hazırlar.

Kanguru Matematik Türkiye 2018

TUM DERS LER SOR U BAN K AS I HAYAT BİLGİSİ FEN BİLİMLERİ - TÜRKÇE MATEMATİK - İNGİLİZCE

2 - Konuþmayý Yazýya Dökme

Kanguru Matematik Türkiye 2017



İletişim ve İnsan İlişkileri Kitle İletişim Araçları Atatürk ve İletişim


ünite1 3. Aþaðýdaki altý çizili sözcüklerden hangisi yan anlamda kullanýlmamýþtýr? A. Terazinin dili yaklaþýk 300 kg gösteriyordu.

d es ý KÝTAGAMÝ Nasýl Yapýlýr

ÇOK DÝLLÝ ÇOCUÐUN KONUÞMASI VE DÝLÝNÝN GELÝÞMESÝ NASIL DESTEKLENMELÝ

TOHAV Suruç Mülteci Danýþma Merkezi'nden Haberler *1 Þubat 2016 tarihinde faaliyetlerine baþlayan Suruç Mülteci Danýþma Merkezi; mülteci, sýðýnmacý ve

Ne-Ka. Grouptechnic ... /... / Sayýn Makina Üreticisi,


SÖZCÜKTE ANLAM. Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam

Romalýlar Mektubu Kursu Doðrulukla Donatýlmak


EÞÝTSÝZLÝKLER. I. ve II. Dereceden Bir Bilinmeyenli Eþitsizlik. Polinomlarýn Çarpýmý ve Bölümü Bulunan Eþitsizlik

düþürücü kullanmamak c-duruma uygun ilaç kullanmamak Ateþ Durumunda Mutlaka Hekime Götürülmesi Gereken Haller:

17 ÞUBAT kontrol

Ön Hazýrlýk Geometrik Þekiller

2003 ten 2009 a saðlýkta dönüþüm þiddet le sürüyor

Sertab Erener. Acýt Canýmý. Söz: Sertab Erener. Müzik: Demir Demirkan, Sertab Erener. En gizli bahçelerim. Islandý yaðmurunla. Açýldý her damlada

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri.

4. 5. x x = 200!

Genel Yetenek Testi Örnek Soru Çözümleri

DENEME Bu testte 40 soru bulunmaktadýr. 2. Bu testteki sorular matematiksel iliþkilerden yararlanma gücünü ölçmeye yöneliktir.

Simge Özer Pýnarbaþý

TOPLUMSAL SAÐLIK DÜZEYÝNÝN DURUMU: Türkiye Bunu Hak Etmiyor

Ovacýk Altýn Madeni'ne dava öncesi yargýsýz infaz!

1. Merkezi ve çevresel sinir sistemini oluþturan sinir hücrelerine ne ad verilir?

3. Tabloya göre aþaðýdaki grafiklerden hangi- si çizilemez?

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Kanguru Matematik Türkiye 2015

1. FASÝKÜL 2. FASÝKÜL

Kanguru Matematik Türkiye 2015


TOHAV Suruç Mülteci Danýþma Merkezi Açýldý TOHAV'ýn mülteci ve sýðýnmacýlara yönelik devam ettirdiði çalýþmalar kapsamýnda açtýðý SURUÇ MÜLTECÝ DANIÞM

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Ý Ç Ý N D E K Ý L E R

BÝMY 16 - TBD Kamu-BÝB XI Bütünleþik Etkinliði

Yönergeyi dikkatlice oku. Gözden hiçbir þeyi kaçýrmamaya dikkat et. Þifrenin birini testin iþaretlenen yerine ( Adayýn Þifresi ), diðer þifreyi de

ünite1 Destek ve Hareket Fen Bilimleri 3. vücudumuzun dik olarak durmasýný saðlayan sistemi elemanýdýr. Verilen cümledeki sembollere aþaðýdakilerden

Samet Kalkan GÝZEMLÝ MAVÝ. Deniz mavisi gözlerin. Dünya tatlýsý gülüþün. Can alýcý sözlerin. Sana ne kadar yakýþýyor bir bilsen.

Çevreyi Benim Ýçin. Güvenli Hale Getirebilir misin? MUTLU ÇOCUKLAR DERNEÐÝ MUTLU ÇOCUKLAR DERNEÐÝ

Kanguru Matematik Türkiye 2017


þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.


Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi

Transkript:

PazaR Tarih: 25 Ocak 2015 YIL:(8) SAYI: 501 AFRÝKA NIN ÜCRETSÝZ HAFTALIK EKÝ Boklarýnýzý birleþtirdiniz sanatýnýzý da birleþtirin Yaþar Ersoy Ýstanbul'da Rumca küstük, Türkçe kýrýldýk... Faize Özdemirciler Fotoðraf: Mustafa Erkan Bu sayýda; Faize Özdemirciler, Sezai Sarýoðlu, Filiz Naldöven, Emel Kaya, Yaþar Ersoy, Çiðdem Kutlu Güney, Fatoþ Avcýsoyu Ruso, Nehir Demirel, Halil Aða, Lev Atikoðlu ve M. Kansu

2 Pazar 25 Ocak 2015 Pazar Faize ÖZDEMÝRCÝLER Ýstanbul'da Rumca küstük, Türkçe kýrýldýk... "Rumca küstüm Türkçe kýrýldým" ve nihayette uzun yýllardan sonra kendimi Ýstanbul'da buldum. Üsküdar Kerem Yýlmazer Sahnesi'nde seyirciler arasýnda yerimi alýrken karýþýk duygular içindeydim. Elbette karýþýk Az sonra sevgili Yaþar Ersoy sahnede olacaktý. Az sonra Yaþar Ersoy'un yorumuyla þiirim sahne alacaktý. Ersen Sururi hazýrdý, sol anahtarý hazýrdý, keman hazýrdý, piyano hazýrdý; dikenli teller, güvercinler, "askeri bölge girilmez" levhalarý, kum torbalarý fazlasýyla hazýrdý; eski fotoðraflar ve gramofon hazýrdý. Lirik bir öfkede buluþmuþ, lirik bir itirazda örgütlenmiþ, epik bir yola çýkmýþtýk, ada'ya sýðamamýþ, ada dýþýna taþmýþtýk bir kere Þiir meramýný anlatmaya hazýrdý da, salonu dolduran seyirciler þehrin meram anlamaya hazýr olduðunun bir göstergesi olabilir miydi; þiir ezber bozmaya hevesliydi de, þehir adaya dair paslý ezberleri bozmaya niyetli miydi; þiir bütün devletlerin bayraklarýn bayramlarýn haricinden seslenecek, bütün pasaportlara kimliklere küfredecek kadar özgürdü de, þehir, devletinin haricinde durup adaya adanýn içinden bakmaya muktedir miydi? Kýbrýs içini dökmeye hazýrdý da, Ýstanbul Kýbrýs'ýn "iç"ine hazýr mýydý? Velhasýl zihnimden geçen bütün bu sorulara raðmen, salonda muazzam bir sesssizlik vardý, herþey ve herkes hazýrdý. Elbette karýþýk duygular içindeydim. Bir yandan hatýralarýn etekleri zil çalýyordu. Salonda yýllar sonra kucaklaþtýðým dostlarým vardý; dostlarýmla aramýza giren uzun zamanlar vardý; köprülerin altýndan akan sular vardý; biraz kilo almýþlýðýmýz, biraz gözlerimizden yaþlanmýþlýðýmýz, dudaklarýmýzýn baðbozumundan hafiften kýrýþmýþlýðýmýz, çoluk çocuða karýþmýþlýðýmýz, hatta torun sahibi olmuþluðumuz bile vardý Karýþýk duygular içindeydim dedim ya, öyle böyle deðil, gerçek anlamda darmadaðýn Bir yandan gençlik günlerim üstüme üstüme geliyordu; Ýstanbul kazan ben kepçe, o tiyatro senin bu tiyatro benim, o sinema senin bu sinema benim; Yalýnayak Sokrates'ten çýkýyor, doymak bilmeyen bir açlýkla Bir Zamanlar Amerika'ya balýklama dalýyordum, sonra Hüzzam Faslý'nda aþk'ýn sadece aþk olduðu o hicranlý þarkýlarda, gecenin mateminde, o kiraz ve ceviz aðaçlarýna bakan sardunyalý balkonlarda buluyordum kendimi. Ersen ilk sesini verirken, ben Çemberlitaþ'tan Beyazýt'a doðru yürüyor, bir elimde Orhan Veli, Yahya Kemal, bir elimde Zeki Müren'in Býldýrcýn Yaðmurlarý ve ismi görülmesin diye saman kaðýtla kaplanmýþ yasaklý Memleketimden Ýnsan Manzaralarý varken çýkýyordum Sahaflar Çarþýsý'ndan. Ersen ilk sesini verirken, ben hem oradaydým, hem deðildim. Eylül'dü. Ve darbe sonrasýnýn þaibeli sessizliði çökmüþtü Ýstanbul'un üzerine. Eylül'dü. Ve ben dünyanýn en güzel sonbaharýyla tanýþmýþ olmanýn memnuniyeti ve sarý sapsarý þaþkýnlýðýyla yürüyordum Yýldýz Parký'nda, tek baþýma. Ersen ilk sesini verirken, bir ayaðým çocukluðumdaydý, köyde; diðer ayaðým gençlik günlerimde, þehirde; ada ise ikisinin arasýndaydý, ya da hiçbiryerde. Bir yandan köyden þehire gelmiþtim þiiri bulmaya çalýþýyordum, diðer yandan Ýstanbul kulaðýma þiirin adresini fýsýldamýþtý, þehirden köye dönüyordum, yani þiirime. Ýstanbul'da biraz dolandýktan sonra Ersen'in ilk sesiyle birlikte annemle babamýn gençliðindeydim. Þiirimin Ýstanbul'da sahne almasý ve benim Ýstanbul'da kendi þiirimin seyircisi ve dinleyicisi olmam bambaþka bir deneyimdi. Bu deneyimi farklý kýlan ve esas tedirginliði tetikleyen, seyirci koltuklarýnda oturmama raðmen sadece seyirci olamayýþýmdan kaynaklanýyordu. Brechtyen bir oyunun parçasý gibiydim; seyirciler arasýndaydým ama ayný zamanda sahnedeydim; dinleyiciydim ama ayný zamanda söyleyendim. Ne ki, þiirlerim kitabýndan firar etmiþ, kitap ile okur arasýndaki mahrem iliþki adeta yerle bir olmuþtu. Ýki kiþilik iliþkiye yüzlerce insan dahil olmuþtu. Kendi sözüme kendi sesime yabancýlaþmam da bundan kaynaklanýyordu. Elbette karýþýk duygular içindeydim Tam da bu yüzden 50'sine merdiven dayamýþ yorgun bir kadýn olarak, saðýmda ve solumda koltuklarýna kurulmuþ devleti görmezden gelerek oturdum bana ayrýlan yere, sessizce. Bir yanýmda yýllar sonra bir kadýnýn ilk aþkýyla karþýlaþmasýna benzer bir heyecan, bir yanýmda o ilk aþk tarafýndan farkedilmeme endiþesi, bir yanýmda ise tam tersine farkedilme korkusu. Karýþýk iþte Oyun baþlamadan önce dýþarýda sigara içerken tanýmadýðým birilerinin konuþmalarýna kulak misafiri olmuþtum. Þiir tiyatro iliþkisi üzerine konuþuyorlardý belli ki "Bakalým" diyordu erkek yanýndaki kadýna: "Raký þiþede durduðu gibi duracak mý?" Oyun bittiðinde bütün salon ayaktaydý, uzun alkýþlardan sonra, þair arkadaþým Nur Saka bana sarýlmýþ aðlýyordu. Geceye son noktayý da Nur koydu. Þöyle dedi: "Raký þiþede durduðu gibi durmaz diyenler yanýlýyor, raký en güzel içilince durur Þiir de öyledir, kitapta durduðu gibi durmaz sahnede ama Yaþar Ersoy sayesinde biz senin þiirini içtik, senin þiirinle daðýldýk bu gece " Pazar Sahibi: AFRÝKA Yayýncýlýk Limited Editör: Faize ÖZDEMÝRCÝLER Dizilip Basýldýðý Yer: AFRÝKA Yayýncýlýk Limited Tesisleri Matbaa Teknikeri: Bünyamin NAZÝK Görsel Tasarým: Erdem YORGUNOÐLU E-Mail: avrupa@kktc.net Web: www.afrikagazetesi.net

25 Ocak 2015 Pazar Pazar 3 Sezai Sarýoðlu Fikret Demirað: Benim hikâyem çok kýsa, diye baþladým. 1974'te Lokmacý Barikatý'ndan iki mevzi yukarýda Yeþil Hat'taki 22. Bölükteydim, dediðimde þair Moleskis'in "Ben de karþýndaki mevzideydim!" sözleriyle herkes olaya odaklandý. Ayný yerde "Düþman" olarak mevzilendiðimiz ortaya çýkýnca, "Þimdi neler hissediyorsun?" sorusunu Moleskis'le göz göze gelerek þöyle yanýtladým: "Ýyi ki ölmedin Yorgo, iyi ki ben de ölmedim ve þimdi ülkemizin barýþý için birbirimizden þiirler çeviriyoruz!" Yorgo'nun gözlerinden yaþ süzüldü ve "Ýyi ki ölmedin, Fikret. Ben kimseyi vurmak istemiyordum. Þimdi buradayýz!" dedi. Trajik bir rastlantýydý. O gün Moleskis'in çevirdiði þiirimin bazý dizeleri þöyle: "Yüreðimde Haç ve Hilal yarasý deðil/ Aþk ve Þiir yarasý taþýyarak yaþamak/ bundan sonraki hayatýmý!! Ve akacaksa/ Aþk'ýn ve Þiir'in sunaðýndan akmasýný/ istiyorum, lir sesleri akan kanýmýn!/ Kedilerim, köpeklerim ve sardunyalarýmla/ yaz geceleri Dilek Yýldýzý'ma bakarak/ 'insan gibi ihtiyarlamak' istiyorum/ Bakarak gökteki Barýþ ve Aþk yýldýzýna." ÝKÝ ÞAÝR ÝKÝ "DÜÞMAN" OLARAK KARÞILIKLI ÝKÝ SÝPERDE "Bildiri: 'Biz savaþ ölüleriyiz/ Bundan böyle/ Karþý karþýya deðiliz/ Bildiririz'" Özdemir Asaf (...) 1999 yazýnda Ýsveç'in Batlýk Denizi kýyýsýndaki Gotland adasýndaki Visby kentinde bir araya Kýbrýslý sanatçýlar trajik bir bilgiyle karþýlaþacaklarýný bilmiyorlardý. UNESCO ile Ýsveç Yazarlar Birliði'nin ev sahipliðini yaptýðý, Kýbrýslý þair, ressam, sinemacý, yazar ve tiyatrocularýn katýldýðý etkinliðin olaðan bir günüydü. Þairler Türkçeden Rumcaya, Rumcadan Türkçeye çeviri yapýyordu. Þair Fikret Demirað, Neþe Yaþýn, Yorgos Moleskis ve Niki Marangu birlikte çalýþýyor, Kýristina ile Eftihios çevirilere yardým ediyordu. Baþka bir masada þair Elli Peonidou, Gür Genç ve baþka çevirmenler Bir molada Ýsveç televizyonunun "1974 Savaþý'nda neredeydin?" temalý röportajýný kolaylaþtýran Kýbrýslý yönetmen Derviþ Zaim, ilk olarak mikrofonu þair Fikret Demirað'a uzatýnca ezberleri bozulur. - Benim hikâyem çok kýsa, diye baþladým. 1974'te Lokmacý Barikatý'ndan iki mevzi yukarýda Yeþil Hat'taki 22. Bölükteydim, dediðimde þair Moleskis'in "Ben de karþýndaki mevzideydim!" sözleriyle herkes olaya odaklandý. Ayný yerde "Düþman" olarak mevzilendiðimiz ortaya çýkýnca, "Þimdi neler hissediyorsun?" sorusunu Moleskis'le göz göze gelerek þöyle yanýtladým: "Ýyi ki ölmedin Yorgo, iyi ki ben de ölmedim ve þimdi ülkemizin barýþý için birbirimizden þiirler çeviriyoruz!" Yorgo'nun gözlerinden yaþ süzüldü ve "Ýyi ki ölmedin, Fikret. Ben kimseyi vurmak istemiyordum. Þimdi buradayýz!" dedi. Trajik bir rastlantýydý. O gün Moleskis'in çevirdiði þiirimin bazý dizeleri þöyle: "Yüreðimde Haç ve Hilal yarasý deðil/ Aþk ve Þiir yarasý taþýyarak yaþamak/ bundan sonraki hayatýmý!! Ve akacaksa/ Aþk'ýn ve Þiir'in sunaðýndan akmasýný/ istiyorum, lir sesleri akan kanýmýn!/ Kedilerim, köpeklerim ve sardunyalarýmla/ yaz geceleri Dilek Yýldýzý'ma bakarak/ 'insan gibi ihtiyarlamak' istiyorum/ Bakarak gökteki Barýþ ve Aþk yýldýzýna." Kýristina ve Eftihios'un yardýmýyla çevirdiðim onun "Basýn Toplantýsýnda Kör Bir Konuþmacý" þiirini ise þöyle: "Sahneye çýktý konuþmacý,/ açtý yazýsýný/ ve parmaklarýyla tek tek dokunup sözcüklere/ konuþmaya baþladý./ Rumca konuþan bir Türk;/ Türkçe-Rumca sözleri/ milliyeti belirsiz kuþlar gibi uçuverdi sýnýrlar üzerinden./ O konuþtukça/ ve parmaklarýnýn konduðu sözcükleri/ azat ettikçe// kuþlar, hayvanlar, insanlar yoðuran/ bir çömlekçiye benziyordu. Yuvarlak bir dünya biçimlendiren,/ birleþik bir ülke / Ölümün ara bölgeleri olmayan/ bir barýþ güvercini!/ Parmaklarýyla tek tek biçimlendirip/ hayat üfledi onlara/ ve uçurdu salona,/açýk pencereler, kapýlar bulup/uçsunlar diye dünyaya." Ýþte böyle Referandumda Rumlar "Hayýr" deyince "Ýçten çürüdüm" diyen Moleskis çok insan biri. Moleskis'e nasýl kurþun atarým. Yýllar sonra kýzým Uzay bana, "Savaþta neredeydin baba?" dediðinde, "Þair Moleskis'in karþýsýndaki mevzide!" dediðimde trajediyi anladý. Sözün burasýnda þiirinin gölgesine saklanan mahçuplardan George Moleskis'i dinleyelim: - Fikret'le karþýlýklý mevzilerde oluþumuz ikinci çýkarmadaydý. Yýllar sonra tanýþacak iki þairin, birbirinden habersiz karþýlýklý "savaþmasý" kadar, iki adalýnýn bu olayý yýllar sonra birbirinin þiirlerini çevirirken Gotland adasýnda öðrenmesi de bir trajedidir. Savaþta insan olmanýn güzel örnekleri de yaþandý. Mevzideki evin su deposunu onarmak için çatýya çýkan Türk askerini vurmak yerine "Nasýlsýn?" dediðimde, elindeki týkacý göstererek "deliði kapatacaðým" demiþ, "Çabuk ol Rumlar seni öldürebilir" diyerek "düþmanýmý" uyarmýþtým. O günlerde þiirler yazar, insanlarýn acýlarýyla ilgili notlar alýrdým. 1980'de Moskova'da "Ne Kadar Büyüktü Ay" isimli acýyý, kaybolan arkadaþlarýmý, göçmenliði içeren þiirlerimi yayýmladým. Referandumda bizi kuþatan milliyetçiliðe raðmen gazetelerde görüþlerimi yazýp geleceði birlikte yaratmanýn tarihi fýrsatý olduðu için "evet" dedim. Rumlarýn "hayýr" demelerinin sorumlusu sadece Papadopulos deðil. Rum politikacýlar pozisyonlarýný açýklamayarak teslim oldular. Rauf Denktaþ'ýn yýllardýr korkuttuðu Rumlar korkularýný yenip birlikte yaþayabileceklerini anlayamadýlar. Çözümden baþka çözüm yok... (Kýbrýs'la ilgili sözlü tarih çalýþmamdan)

4 Pazar 25 Ocak 2015 Pazar Filiz Naldöven / (filiz_naldoven@yahoo.com) SABAHTAN AKÞAMA/ KAHKAHADAN AH A KADAR/45 Bir gün, Ocak, 2015 GECE Kaç yaþýna kadar geceleri dua edip uyuduðumuzu konuþuyoruz. Ben kendi adýma on dörtlere kadar, her gece kendim ve ailem için, bir de yoksullar için tanrýya dua etmiþim. Ardýndan, ta küçüklüðümden annemden ve çevreden duya duya, sonra okuldaki din derslerinde ezberlediðim birçok duayý ardý ardýna, fýsýltýyla okumuþ sonra uyumuþum. Ben, diyor, ilkokula giderken haftada üç dört gece yatmadan þu duayý ederdim: Allahým, çok büyük bir yýldýrým düþür! Ama bizim tarafa deðil, Rumlarýn baþýna! Oysa, diyor, evde Rum düþmanlýðý ve nefreti dillendirilmezdi. Annem babam bu konuda nötr davranýrdý. Kimse bana böyle bir düþmanlýk aþýlamadý okula gidene kadar. Hah, diyorum. Orda dur! Okul nelere kadirdir, bir bakalým. Ailenin etkisiz ya da yetersiz kaldýðý yerde, okul ele alýp yola çýkandýr. Ya da her ikisi birden el ele vererek senin þeklini veren, özünü yoðurandýr. Taze, dönümlerce zihin arazisine istenilen inþaatýn temellerini atan, derslerden fazla hayatýn nasýl yaþanacaðýný ezberleten; devletin bekasý, tasavvur ettikleri toplumun devamý ya da oluþmasý için gereken insanýn yaratýlmasýný saðlayan yerdir. Böylece sen henüz ilkokuldayken, geceleri uyumadan, Rumlarýn baþýna yýldýrým düþmesi için dua etmiþsindir. Ve kim bilir, diline yerleþen birçok kelime, cümle, deyiþ, dua, beddua yaþayýþýnýn temel harcýný oluþturmuþtur sen farkýna varmadan. SABAH Dünyada, devlete ait okullarýn hemen hemen tümünde bilimsel veriler öðrencilere aktarýlýrken, içinde yaþanýlan toplumun ve diðerlerinin de kültürü, ahlaký, dini, tarihi de aktarýlýr. Ama burada önemli olan, bütün bu unsurlardan nelerin, nasýl ve hangi yorumlarla öðrencilere aktarýldýðýdýr. Ýnsanlar arasý hiyerarþiyi baþtan bir kabul olarak almýþ, iktidar tapýcýsý, katý disiplini, sözel, hatta fiziksel þiddeti mubah sayan sözüm ona bir eðitim sisteminin yaratacaðý insan modelleri oldukça kendine benzeyecektir. Yanlý tutumlarý izleyen, yanlýþ bilgileri, yalan tarihleri, olmadýk kahramanlýk hikayelerini, çarpýk dini hurafeleri dinleyerek kiþiliðine biriktiren çocuðun, ilerde kararlý, sorgulayýcý, demokrat, insancýl olmasý beklenemez. Ýnsanlarýn eþit olmadýðý üzerine fetvalar taþýyan ders tedrisatlarýndan çýkarak, eþitsizliðin yapay bir ayrýþtýrma olduðunu anlayana kadar çok zaman geçer; ya da hiçbir zaman anlamaz. Kaba kuvvet kullanmanýn, þiddetin gerekliliðine kendini o denli kaptýrýr ki, bu hayatýnýn vazgeçilmez bir tutumu haline gelebilir. Böylece sevgi dolu, þefkatli iliþkiler yerine, nefretin ve aþaðýlamanýn hakim olduðu, hýrpalayýcý, hatta yok edici iliþki biçimleri ortaya çýkar. KUÞLUK Þoförlük yapan yaþlý bir komþum bir gün bana þöyle demiþti: Hocalarý hiç sevmem. Onlar sebep oldu ben okuyamadým. Ýkide bir beni falakaya yatýrýrdý ilkokuldaki hocam. Okuldan kaçar eve giderdim. Okuldan kaçtýðým için, bir de annem babam döverdi. Ben de dayak yiye yiye iyice okulu boþladým. Artýk da gitmedim. Sen de hocasýn ama seni neden severim anlamadým Söylediði dönem, cami imamlarýnýn ayný zamanda ilkokul öðretmenliði yaptýðý 1920li, 30'lu yýllar. Eski Türkçenin ve dualarýn ezberletildiði, çocuklarýn falakaya yatýrýldýðý dönemler. Bu sistemden nasibini alan babam da, okuma yazma öðrenemeden okuldan alýnmýþ ve koluna bir altýn bilezik takýlsýn, yani zanaat öðrenerek hayatýný kazanabilsin diye bir nalbantýn yanýna verilmiþti küçücük yaþýnda. Hatta ellili yýllarýn sonuna doðru, teþkilat yetiþkinler için geceleri okuma yazma seferberliði baþlatýnca, babam bir alfabe almýþ ve ilk derse büyük bir heyecanla katýlmýþtý. Ama ne çare, limanda çalýþtýðý ve gece vardiyalarý olduðu için sonradan derslere katýlamamýþtý. Alfabe, babamýn iþine hiç yaramamýþken, ben ona baka baka okula gitmeden okuma ve yazmayý sökmüþtüm. Hala bunun nasýl olduðunu çözebilmiþ deðilim. ÖÐLE Kýbrýs'ta kadýnlarýn okuma yazma serüvenleri ellili yýllardan sonra hýzlanýr. Genellikle ilkokulu bitirdikten hatta bitirmeden okuldan alýnan kýzlar, ev iþi, nakýþ dikiþ öðrenmek, çeyiz hazýrlayabilmek ve koca beklemek üzere eve alýnýrdý. Latin harfleri okullara girinceye kadar eski Türkçeyi söken annem dokuz yaþýna girdiðinde, anneannem ona artýk memelerinin büyüdüðünü, yolda yürürken erkeklerin ona bakacaðýný söyleyerek okuldan almýþ, komþu terziye þayýrt olarak vermiþti. Þayýrt, terzilik öðrenmek için yýllarca bir terzi yanýnda dikiþ öðrenen kýzlara verilen sýfattý. Kýzlar ölçü almayý, biçkiyi, teyeli, bu arada bir takým ev iþlerini de öðrenirler, bir zaman sonra, usta öðrendiklerine kanaat getirince onlarý mezun ederdi. Ustadan çýkma denilen törenle þayýrt kýz terziden diplomasýný alýrdý. Kutlamalar yapýlýr, usta ve diðer þayýrtlarla fotoðrafçýya gidilir, toplu fotoðraflar çekilirdi.

25 Ocak 2015 Pazar Pazar 5 Annemin ve yengemin Rum, Ermeni, Türk þayýrt arkadaþlarý ve ustalarýyla çekilmiþ siyah beyaz fotoðraflarý o beraberliðin çok tatlý hatýrasýný saklar. Kendi diktikleri, bazýlarý ince nakýþlý, zarif ve þýk elbiseleriyle verdikleri masum ve utangaç pozlar ÝKÝNDÝ Neredeyse altmýþlara kadar üniversite mezunu kadýnlar parmakla sayýlacak kadar azdýr. Çalýþan kadýnlar da azdýr zaten. Kadýnlarda geçerli meslek her zamanki gibi öðretmenlik, sonra sekreterliktir. Lise dengi okullarý ya da Terra Santa rahibeler kolejini bitiren kýzlar öðretmenlik ve sekreterlik iþine girerlerdi. Terra Santa koleji, rahibelerin yönettiði ve öðretmenlerin tümden rahibe olduðu bir okuldu. Pilili lacivert etekleri, kravatlarý ve beyaz gömlekleriyle kýzlarýn çoðu bisikletleriyle okula gidip gelirlerdi. Terra Santa'da üç dört yabancý dil öðretilir, daktilo, steno dersleri verilirdi. Okul, oldukça katý bir öðrenme disiplinine sahipti. Türkçe eðitim veren liseler çoðaldýkça kýzlarýn okuma oraný artmýþtý. Altmýþlý yýllarda aileler artýk kýzlarý Türkiye'ye, yüksek öðrenime göndermeye baþladýlar. O yýllarda, kýz ve erkek liseleri hala varken, diðer liseler kýz erkek karma bir eðitim sistemine geçmiþtir. Altmýþlý yýllarýn kadýnlarý okutma hevesi, yetmiþlerde tavan yapmýþ, kýzýný Türkiye'ye okumaya göndermekten çekinen birçok kiþi de karar deðiþtirerek buna onay vermiþtir. Bu esnada diðer popüler okul, ilkokul öðretmeni yetiþtiren ve o dönemin en kaliteli okullarýndan bir olan Türk Öðretmen Koleji'dir. Bugün, Öðretmen Akademisi adý altýnda varlýðýný sürdüren okul gerçekten de uzun yýllar kaliteli ilkokul öðretmenlerinin yetiþmesinde büyük rol oynamýþtýr. AKÞAMÜSTÜ Okumak, öðrenmek istemek masum duruþlardýr. Ama bir toplum inþasýnda aileden çok okulun baþrol oynadýðýný bilerek, okula teslim olmamak lazýmdýr. Bilgi, görgü, fikir aktarýcý konumdaki öðretmenin hayati rolü olduðu, insan zihnine ektiði tohumun, açtýðý yaranýn ya da yeþerttiði fidanýn ömür boyu etkili ve yönlendirici olabileceði gözden kaçýrýlmamalýdýr. Toplumun nesiller boyu gidiþatýný tayin eden öðretmenin geliþigüzel seçildiði, bilgisi, kiþiliði, görgüsü, insaniyeti üzerine hiçbir fikir edinmeden çocuklarýn tepesine dikildiði bir yerde yarýný tehlikeye atmýþ olmuyor muyuz? Elbette her þey birbiriyle iliþkilidir. Eðitimi, genel toplumsal yapý ve politik anlayýþtan soyutlayarak düþünme þansýmýz yoktur. Geldiðimiz toplumsal noktada, nereye dokunsak yýrtýlýp dökülmekte. Torpil ve adam kayýrmanýn absurd noktaya vardýðý, hiç hak etmeyenlerin her þeyin kaymaðýný yediði, bomboþ insanlarýn önemli mevkileri iþgal ettiði bu zamanda okul hangi iþlere yarayacaktýr? Maaþýnýz kadar harçlýk taþýrým her gün cebimde, diyerek, zaten toplumsal deðerini belirlemiþ genç birinin hangi diplomaya ihtiyacý vardýr? Önce para, diploma da süsü, diyen ebeveynle çocuk nasýl baþ edecektir? Biz nasýl baþ edeceðiz? Devlet okullarýnda bile ceplerini yaka yaka okumaya çalýþan yoksul çocuklar, bu acýmasýz düzenin altýnda ezim ezim olmayacak mýdýr? Böylece biz nereye gidiyoruz? Nereye gidecek bizim bin bir fedakarlýkla yurt dýþýna gönderip okuttuðumuz ama iþsizlikten periþan olan çocuklarýmýz? Ya da, o maaþlar ne olacak, yarý aç yaþamalarýný saðlayan? Annem, Ýki kedi, Üç kavm sen benim sandýðým þey deðilsin kapalý bir aðzýn örgülü saçlarýmýn tamortasýnda duruyorum bak -ben bir þeye benziyorum böyleelleri gök gürlemesi kadardý içi dýþý kül annemin kaldýramýyorum baþýmý aðzýn düþüyor gideyim, diyorum kaç kez sözüm gece kelebeði yanmýþ kanatlarýyla kývrýlýverdiði aðaç kovuðunda çýrpýnýp duruyor ben bir þeye benziyorum, ne feci iki kediye üç kavme bir gözüm hep gücenik o benzemiyor kimseye annem ölsün, demek istiyorum dilim düþüyor kül yýðýnýna varmýyor söylemeye Emel KAYA

6 Pazar 25 Ocak 2015 Pazar Tiyatromuzun Hatýra Defterinden Ýbretlik Kýbrýslý Hallerimiz... (7) "Boklarýnýzý birleþtirdiniz sanatýnýzý da birleþtirin" Kýbrýslýlar, birleþerek emperyalizme ve sömürge yönetimine karþý mücadele vermek ve Kýbrýs ýn baðýmsýzlýðýný saðlamak yerine, anavatanlarýna baðlanmayý tercih ederler ve bunun için mücadele verirler. Böylece ýrkçýlýðýn, milliyetçiliðin, þovenizmin bataklýðýnda çoluk çocuk demeden hem birbirlerini hem kendi kendilerini boðazlarlar. Þair in dediði gibi; Türklüðümüzden ve Rumluðumuzdan kediler köpekler yarattýlar/kavga piþirdiler/göç piþirdiler/katliam piþirdiler/zafer diye koydular tabaklarýmýza/ yutturdun bize hepsini/yuttuk biz de.../ * Böylece bölündük,parçalandýk... Yýllar boyunca, aylar boyunca, karanlýk geceler boyunca, sokaklarda, alanlarda akýttýðýmýz kanlar boyunca, korkular, baskýlar boyunca Enosis ve Ya Taksim Ya Ölüm naralarýyla birbirimizi öldürerek, ABD ve Ýngiltere nin emperyal politikalarýna hizmet ettik. Týpký Rauf Denktaþ ýn Körü körüne Ýngiliz dostluðu güttük demesi gibi... Ve ne yazýk ki, yaþamýmýza kan doðranmýþtýr/ býraktýk portokallarýn ve daðlarýn/ eski þarklýlarýný baþkalarý söylesin/ kanýmýza ekmek doðranmýþtýr/ Ýlk sevgilim, ayný göðün altýndaysan hala/ þimdi hangi acýlardan seslenirsin?/ yaþamýmýza kin ve ölüm doðranmýþtýr/ yapraklarýmýzý insan iklimleri döküp/ olaylarýn rüzgarlarý savurmuþtur./ ** Adalýlar olarak günahlarýmýzla yüzleþmek ve arýnmak düþüncesiyle Savaþ Tanrý nýn kuyuya attýðý Barýþ Tanrýça yý kurtarmak ve yeryüzüne egemen kýlmak amacýyla Lefkoþa Belediye Tiyatrosu (LBT),1987 yýlýnda, 2407 yýllýk bir komedya olan Aristophanes in BARIÞ oyununu sahneler. Sevgili Afrika Pazar okurlarý, bu hafta Tiyatromuzun Hatýra Defterinden Barýþ ýn baþýna gelen ibretlik halleri anlatacaðým. Barýþ kültürünü özümsemeden barýþýn elde edilemeyeceði; Kýbrýslý Türklerle, Kýbrýslý Rumlarýn yaþanan gerçeðidir. Çünkü iki toplum da ýrkçýlýk, milliyetçilik ve þovenizm temelinde bir kültürle yoðrulmuþ; genç kuþaklarýný da bu doðrultuda eðitmiþ. Bu düþünceler doðrultusunda LBT, iki Barýþ oyununda Erol Refikoðlu, Osman Alkaþ - 1987... toplum arasýnda kültürel baðlarý güçlendirerek adada barýþýn saðlanmasý yolunda politik giriþimlerin ötesinde adýmlar atýlmasýný savunur; kültür sanat alanýnda kurulacak iliþkilerin önemine dikkat çeker. Çünkü sanat alanýnda kurulacak iliþkilerin temelinde yer alan dostluk, hoþgörü, anlayýþ ve hümanizm toplumlarýn yakýnlaþmasýnda etkin rol oynar. Bu bilinçle LBT, 1986-87 tiyatro sezonunda, Aristophanes in yazdýðý 2407 yýllýk antik Yunan komedyasý Barýþ oyununu izleyiciyle buluþturur. LBT, muhalif ve alternatif çizgisini, toplumcu gerçekçi tiyatro anlayýþýyla besleyerek sahnelediði Barýþ oyunuyla, çaðýna tanýklýk etme iþlevini yerine getirirken, bir yüzleþmeyi, sorgulamayý da izleyiciye yaptýrýr. Antik Yunan yazarý Aristophanes i, yorumlayýþ, sahneleyiþ ve oynayýþýyla çaðdaþýmýz ve Kýbrýslý yapan LBT, Barýþ oyununu, bugünkü yaþamýmýzla baðdaþtýrarak ve yorumlayarak sahneler. Kýbrýs insanýnýn yaþam biçimini ve geleneksel tiyatro öðelerini Brechtyen bir anlayýþla buluþturarak sahnelenen Barýþ oyununda eleþtiri oklarý, savaþtan rant saðlayan güçlere, savaþ kýþkýrtýcýlarýna, silah tüccarlarýna, politikacýlara fýrlatýlýr. Oyunun dekorundaki bir savaþ tanký tarafýndan yýkýlmýþ Kýbrýs evi; Kýbrýs ritim ve ezgilerinin duyarlýlýðýyla bestelenmiþ oyun müzikleri; bu müziklerin eþliðinde Kýbrýs halk danslarý figürleriyle dans ederek þarký söyleyen koro; ve halk tiyatrosunun açýk biçim oyunculuk üslubu, oyunun, izleyenlerle sýcak, içten, keyifli bir iletiþim kurmasýný saðlar. LBT, iki toplum arasýnda bir barýþ köprüsü kurmak ve barýþ kültürü oluþturmak amacýyla Aristophanes in Barýþ oyununu sahnelediðini açýklar. Ancak iki toplumun aþýrý milliyetçi ve ýrkçý kesimleri LBT ve Barýþ oyununa saldýrýrlar. Filelefteros ta Özgür Aðýzlý Dimitri Papadimitri nin Saldýrýsý... Güney Kýbrýs ta yayýmlanan yüksek tirajlý Filelefteros gazetesinde 31 Aðustos 1986 da Dimitri Papadimitri, Özgür Aðýzlý adlý köþesinde, Aristophanes gibi güçlü bir antik Yunan yazarýnýn Türkçe gibi bir dile nasýl çevrilebileceðini ve Kýbrýslý Türkler tarafýndan sahnelenebileceðini sorgulayarak, Türkçeyi ve Kýbrýslý Türkleri aþaðýlayarak hakaret eder. Bununla da yetinmeyen Dimitri Papadimitri yazýsýnýn son bölümünde kin ve nefretini açýkça ortaya koyar; Türkiye den KKTC ye ithal edilen balýk ve fýndýklar radyasyonlu olur. Peki þimdi radyasyonlu bu maddelerden insanlar ölürse ne olacak? Gaylesi seni mi tuttu? (Türkçe olarak yazýsýný þöyle bitirir): Bir köpek eksik olsun Hilmi Özen in, Rauf Denktaþ a gönderdiði yazý... Barýþ Oyununun afiþi... K.T.Devlet Tiyatrolarý Müdürü Hilmi Özen in yazdýðý rapor... Bu rapor, K.T. Devlet Tiyatrolarý gibi bir sanat kurumunun hangi anlayýþla yönetildiðini de ortaya koymaktadýr. Çok uzun olan raporunda Hilmi Özen, LBT nin Güney Kýbrýs a geçmesine izin verilmemesi gerektiðini; Barýþ oyununun sakýncalý olduðunu, Türk Silahlý Kuvvetleri ni iþgalci olarak gösterdiðini ve Rum propagandasýna hizmet ettiðini belirtir...

25 Ocak 2015 Pazar Pazar 7 Yaþar ERSOY LBT nin sahnelediði Barýþ bir halk þenliði anlayýþýyla seyirciye sunulurken böylesine ýrkçý, faþist kafalar da bir köpek eksik olsun anlayýþýyla saldýrýrlar. Filelefteros gazetesinde yayýmlanan Papadimitri nin yazýsýna, 24 Ocak 1987 de Halkýn Sesi gazetesinde Dr. Bekir Azgýn yanýt verir. Azgýn, Papadimitri nin ön yargýlý, ýrkçý yaklaþýmýný eleþtirerek; Barýþ oyununu izlemeden aþaðýlamanýn ve bir köpek eksik olsun ýrkçý yaklaþýmýn nasýl bir mentalite olduðunu sorgular. 4 Þubat 1987 tarihli Bozkurt gazetesinde Ahmet Tolgay da Papadimitri yi kýnayan bir makale yayýmlar. Tolgay yazýsýnda, Papadimitri yi Ýzlemediði bir tiyatro oyunu hakkýnda eleþtiri becerisini gösterebilecek kadar uyanýk bir eleþtirmenve ýrkçý bir kafa olarak niteler. Tolgay, Papadimitri nin çað-dýþý düþünce biçimiyle Türklere deðil, Aristophanes in insanlýk ve barýþ idealine saldýrdýðýný da vurgular. Kýbrýslý Rum sanatçýlar Barýþ a davet edilir Ýki toplum arasýnda bir barýþ köprüsü kurmak amacýyla sahnelenen Barýþ oyununa yapýlan saldýrýlar ve aþaðýlamalar LBT sanatçýlarýný geriletmez. Bu düzeysiz ve faþist saldýrýlara inat LBT Sanat Yönetmeni Yaþar Ersoy ve Belediye Baþkaný Mustafa Akýncý, Kýbrýs Rum Devlet Tiyatrosu Müdürü ve sanatçýlarýný Barýþ oyununu izlemek üzere Kuzey e davet ederler. Bu davet üzerine Kýbrýs Rum Devlet Tiyatrosu Müdürü Evis Kavriyalidis ve Kýbrýs Rum Televizyonu (PIK) drama sorumlusu Bopi Daniel 6 Mart 1987 de Kuzey Kýbrýs a geçip LBT nin Barýþ ýný izlerler. 11 Mart 1987 de Halkýn Sesi gazetesi bu konuyu Lefkoþa Belediye Tiyatrosu nun Barýþ oyunu Rum konuklar tarafýndan çok beðenildi baþlýðýyla verir. Kýbrýs Rum Devlet Tiyatrosu Müdürü Evis Kavriyalidis, 10 Nisan 1987 tarihli Agon gazetesinde yayýmlanan röportajýnda Barýþ ýn Çok iyi sahnelenmiþ ve iyi oynanmýþ bir oyun olduðunu söyler ve bunu abartýsýz söylüyorum çok iyiydi diye vurgular. Kavriyalidis Barýþ oyunuyla Kýbrýs Türklerinin dostluk eli uzattýðýný da belirterek þöyle devam eder: Barýþ oyununda yepyeni bir düþünce vardý. Bir ülkeler katýna yayýlma hali yani evrensel olma vardý. Bunu dil sorununa raðmen hissettik... Bu oyunu, Barýþ ý gelip bizde de niye sergilemesinler... LBT ve Satirigo Tiyatrosu duvarlarý aþar Lefkoþa Belediye Tiyatrosu, Yaþar Ersoy yönetiminde sahnelediði Barýþ oyunuyla çok önemli bir moment yakalar. LBT, yýllardýr kapalý kapýlar, duvarlar ve tel örgülerle bölünmüþ iki toplumun arasýnda, tiyatro vasýtasýyla bir barýþ köprüsü kurmak düþünü gerçeðe dönüþtürmek için çalýþmalar baþlatýr. Bölünmüþ Lefkoþa nýn Türk Belediye Baþkaný Mustafa Akýncý ve Rum Belediye Baþkaný Lellos Dimitriades in olumlu yaklaþýmlarý, düþ ün gerçekleþmesine önemli ivme katar. Ýki toplumun yakýnlaþmasýný ve barýþ kültürünün oluþmasýný ve ortak vatanýn birleþmesini savunan Satirigo Tiyatrosu, LBT yi, Barýþ oyununu 24 Mayýs 1987 de Güney Lefkoþa da sunmak üzere davet eder. Barýþ için çalýþmalar daha da hýzlandýrýlýr... Heyecan, coþku doruktadýr. Kýbrýs tarihinde bir ilki gerçekleþtirecek olmanýn, duvarlarý aþacak olmanýn kývancýyla yürekler atmaktadýr. Ölümün manþetlere çýktýðý ve manþetlerin kanla yazýldýðý 1974 yazýndan bu yana Barýþ oyunuyla duvarlar aþýlacaktýr... ve manþetler Barýþ yazacaktýr. Barýþ ý, Rauf Denktaþ a raporlarla jurnal ederler: Türk Ordusu iþgalci olarak gösteriliyor Ýki toplumun yakýnlaþmasýný ve barýþ kültürünün oluþmasýný istemeyen milliyetçi, þoven çevreler Satirigo Tiyatrosu nun, LBT ye yaptýðý davetten rahatsýz olurlar. Kuzey Kýbrýs taki ve Güney Kýbrýs taki ayrýlýkçýlar LBT ve Satirigo Tiyatrosu nun buluþmasýný engellemeye çalýþýrlar. Basýn aracýlýðýyla akýl almaz yazýlarla korkutmaya, gözdaðý vermeye çalýþýrlar. Hatta Güney e geçmek için izin talebinde bulunan LBT sanatçýlarýna, Hükümet eden aðýzlar can güvenliðinizden biz sorumlu deðiliz, baþýnýza bir þey gelirse siz sorumlusunuz diyerek ve imza alarak gözdaðý ve korku verirler. Barýþ oyunuyla duvarlarý aþmayý amaçlayan LBT sanatçýlarý, can güvenliðimizden biz sorumluyuz diyerek KKTC Dýþiþleri Bakanlýðý nýn formlarýný imzalarlar. Ancak ayrýlýkçý, milliyetçi ve þoven çevreler daha da ileri giderler ve Barýþ oyununun Güney Kýbrýs ta sahnelenmemesi için Cumhurbaþkaný Rauf Denktaþ a ve Hükümet yetkilililerine açýk ve gizli raporlar göndererek karalama yaparlar. Bu raporlarýnýn en ilginci K.T.Devlet Tiyatrolarý Müdürü Hilmi Özen in yazdýðý rapordur. Bu rapor, K.T. Devlet Tiyatrolarý gibi bir sanat kurumunun hangi anlayýþla yönetildiðini de ortaya koymaktadýr. Çok uzun olan raporunda Hilmi Özen, LBT nin Güney Kýbrýs a geçmesine izin verilmemesi gerektiðini; Barýþ oyununun sakýncalý olduðunu, Türk Silahlý Kuvvetleri ni iþgalci olarak gösterdiðini ve Rum propagandasýna hizmet ettiðini belirtir. Tarihe ibretlik bir belge kalmasý amacýyla, K.T.Devlet Tiyatrolarý Müdürü Hilmi Özen in 13 Nisan 1987 de Cumhurbaþkaný na gönderdiði rapordan bir kaç noktayý buraya alýntýlayalým: (...) Sayýn Cumhurbaþkaným: Ulusal çýkarlarýmýzý en iyi gözeten bir devlet kuruluþu sorumlusu olarak sizleri bilgili kýlmayý ve kendi konumunuzdan sizlere detay bilgi vermeyi arzuladýk. (...) Bu ön anlaþmalý davete icabet edecek olan Belediye Tiyatrosu nun oynayacaðý oyunun mahiyeti acaba siyasi ve temsiliyet yönünden incelettirilmiþ midir? Yoksa Aristophanes ten günümüze uyarlanan ve KKTC ye adapte edilen ve özellikle iþgalci büyük bir tankla simgelenen dekor ve yorumlarýyla Rumlarýn yürüttüðü ana propagandanýn, bizim içimizde de ses verdiðini kanýtlamayacak ve onlarýn ümitlerine güç katmayacak mý? (...) Oyunda geçen bazý cümleleri ve sakýncalarýný belirtmek istiyorum. Oyunda tanrýlara kurban olarak domuz kesilmesi sahnesinde KKTC de domuz yok ki cümlesi var. Yine oyunun koro bölümündeki þarkýlar ve danslar Kýbrýs müziði ve Sirto olarak oynanýyor. Bu da oyunun tamamen Kýbrýs a uyarlandýðýný ve sahnede ana dekor olarak kullanýlan büyük askeri tank da Türk Silahlý Kuvvetleri ni simgeliyor (...) Bu oyun Rum kesiminde oynandýðý takdirde, Rum propagandasýna yardýmcý olacaktýr Bu rapor üzerine ne söylenebilir? Sözün de, denizin de bittiði yerdeyiz... Esas vahim olan bu raporu Mücahitler Derneði ya da TMT Derneði nin deðil, bir sanat kurumunun en üst düzey yöneticisinin yazmýþ olmasýdýr. Yeri gelmiþken yazalým, Hilmi bey tarafýndan sakýncalý bulunan ve jurnallenen Barýþ oyununun özgün müziklerini Acar Akalýn yaptý; Arif Ýþgüzar, Acar Akalýn, Oskay Hoca ve Savaþ Madi den oluþan orkestra da icra etti. Oyunun koro ve danslarý ise Halk Sanatlarý Derneði ve Güzelyurt Sanat Derneði tarafýndan koreografisi yapýlarak uygulandý. Dekorunu da Ahmet A. Üstat gerçekleþtirdi. Boklarýnýzý birleþtirdiniz sanatýnýzý da birleþtirin. LBT nin, Güney Kýbrýs a geçip Barýþ oyununu Kýbrýslý Rum izleyicilere sunmasýna milliyetçi ve þoven kesimler engel olmaya çalýþýrlar. Ancak LBT sanatçýlarý da inatla çalýþmalarýný sürdürürler. Güney Kýbrýsa geçmek için kesin izinlerin alýnmasý amacýyla Belediye Baþkaný Mustafa Akýncý, LBT Sanat Yönetmeni Yaþar Ersoy ve LBT nin konuðu olarak adada bulunan ve oyunun çevirisini yapan Yücel Erten, Cumhurbaþkaný Rauf Denktaþ ý ziyaret ederek; bu davete katýlmanýn gerekliliðini, dünyaya verilecek barýþ ve dostluk mesajýnýn önemini ve yararlarýný savunurlar ve gerekli iznin verilmesini talep ederler. Denktaþ bu talebi sakin ve tebessümle dinledikten sonra; Lefkoþa Türk Belediyesi ve Rum Belediyesi nin baþlattýðý ortak kanalizasyon çalýþmasýna atýfta bulunarak yer altýndan boklarýnýzý birleþtirdiniz, üstünden de sanatýnýzý birleþtirin bakalým diyerek þakayla karýþýk bir hoþnutsuzluðu ama izin talebine olumlu Dimitri Papadimitri nin, Barýþ a saldýran yazýsý... yanýt vereceðinin iþaretini de verir. Konuyu askeri makamlarla da görüþeceðini ve deðerlendirmesini yaptýktan sonra kesin yanýtýný vereceðini belirtir. Ada tarihinde bir ilk:tiyatronun sýnýr ihlali Savaþlarý, ölümleri, katliamlarý, göçleri yaþayan ve ortadan ikiye bölünenkýbrýs ta bir ilk yaþanýr; LBT tüm engelleri aþarak Barýþ oyunuyla 22 kiþilik ekiple, 24 Mayýs 1987 de Birleþmiþ Milletler askerlerinin kontrolünde Güney Kýbrýs a geçer. Herkes heyecanlýdýr, meraklýdýr. Tarihi bir olayýn aktörü olmanýn sorumluluðunu ve onurunu taþýmaktadýr. Ledra Palas kapýsýnda Rum sanatçýlarla, LBT sanatçýlarýnýn buluþmasý duygularý doruklara taþýr... Bir provakasyon olmamasý için Kýbrýs Rum Yönetimi sýký güvenlik önlemleri alýr. Güvenlik için olsa da, zýrhlý Rum Çevik Kuvveti nin, LBT ekibinin etrafýnda kuþ uçurmamasý; Satirigo Tiyatrosu na giderken otobüse zýrhlý Çevik Kuvvet araçlarýnýn eþlik etmesi; tiyatro binasýna giden tüm yollarýn polis tarafýndan kuþatýlmasý; tiyatro salonuna seyirci alýnmadan bomba aramasý yapýlmasý barýþ için yürünmesi gereken yolun ne kadar uzun, zor ve dikenli olduðunu gözlere sokuyordu. Ama bir o kadar da barýþ için yapýlanýn kutsallýðýný yüceltiyordu. Sevgili Afrika Pazar okurlarý, haftaya Tiyatromuzun Hatýra Defterinden Barýþ ýn ibretlik sýnýr ihlalini, Barýþ a konulan yasaklarý, Kýbrýslý Rum izleyicilerle Barýþ ýn buluþmasýný; 1987 den 2015 e kadar LBT ile Satirigo Tiyatrosu nun verdiði mücadeleyi; ve sevgili Aliye Ummanel in yazýp yönettiði Kayýp oyununun 19 Ocak 2015 te Kýbrýslý Rum izleyicilerle etkileyici buluþmasýný anlatacaðým.. Ýyi pazarlar... *Faize Özdemirciler Kýbrýs Rumca Küstüm Türkçe Kýrýldým kitabýndan ** Fikret Demirað Akdenizli Þiirler ve Aþk Sözleri kitabýndan

8 Pazar BOÞ ODA 25 Ocak 2015 Pazar Ölümün rengine soyunur ayrýlýk Gün ýþýðýndan yoksun Kýþ uykularý örter ayrýlýðýn üstünü... Bekler hayatý adýmlamayý Ýki kiþilik yataktaki Tekil yalnýzlýðýn pamuk terlikleri Yaðan her damla, Gözyaþýna Beklemek yorgunu adlar yazýlýr... Çiðdem Kutlu Güney KIÞ DENÝZÝ "dedeme..." Sesinde denizden çok uzakta kuruyan zambaklar, anýlarýn kabaran ellerine tutunduðundan habersiz aðýr aðýr açýldý, rengini unutan panjur.çýplak ayaklarýyla yürüyen bir ovanýn gölgesi düþtü, ýþýk oyunlarýnýn arasýndan yalnýzlaþan odaya. Yaþlý kadýnýn bacaklarýný iki yana açýp oturduðu koltuk hâlâ taþýyor gibi eðrilen parmaklarýnýn topladýðý eteðin çiçeklerini. Geniþ aðýzlý tenekenin içine doldurduðu kömürün sýcaklýðýyla irkildi pencerenin korkuluklarýna dayadýðým yüzüm. 'Gel nenem, üþütme dýþarda...' dedi pembe sesiyle.kekeme bir zaman gelip oturdu dilime. 'Sen yaþýyor musun?' diyemedim. Dediysem de anlamadý, renksizdi sesim. Gözü, daðarcýðýna bir yerlerden bulup buluþturduðu boncuklarý asan dedesinde, yeþil gözlü küçük bir kýz iliþiverdi boþ koltuða.gözleri kýþ deniziydi olsa olsa yaþlý adamýn, emindi bundan yeþil gözlü kýz; yazýn gittikleri deniz sýcaktý çünkü. 'Dede, yazýn denize gitmez misin sen?' Çocuklarýn meraklý sorularý konfeti gibi asýlýrdý havaya, adettendi bu. En iyisi yazý beklemekti. Kaç yaz geçti üzerinden Kaç kýþ... Bir zamanlar oturduðum beton basamaklarýn yanýbaþýnda, duvarý çatlatýp maviye doðru ukala bir yüzle büyüyen sarmaþýklar var þimdi. Eksildikçe nasýl da alýnganlaþýyor insan? Her mevsim, zeytin aðacýnýn altýnda dururdu ayaklarý paslanan demir karyola. Boylu boyunca yatýp, denizden gelen kokuyu içime çekerdim,arada dalýp giderdim uzaklara ki henüz ölçülebilen bir kavramdý uzaklýk küçük yüreðimde. Kulaðýna taktýðý feslikanla çýkar gelirdi dedem. Hep gelirdi...hep... Gitmezdi hiç... Gitmek pembe sesli kadýn demekti çünkü...ve hala kýþ deniziydi gözleri dedemin... Islak çayýrlarýn arasýnda öylece duran bir çapa... Duvardaki çiviye düþme korkusuyla sýkýca tutunmuþ bir þapka... Badem aðaçlarý, limon ve asma Islanan ayaklarýma aldýrmadan geçiyorum aralarýndan.bahçenin en yalnýz yerinde beni bekliyor,saflýðýyla Dalýndan koparýp kulaðýma takýyorum.uzanýp alýyorsun.'oh be!' diyorsun, koklayýp. Gözlerindeki maviye dokunuyorum. Sýcacýk Elinden kayýp düþüyor, yasemin... Fatoþ Avcýsoyu Ruso

25 Ocak 2015 Pazar Pazar 9 PSÝKOLOJÝK GERÝLÝM... Nehir Demirel / demirel.nehir@gmail.com Küçük faþistler ve kelebek etkisi Yýllarca her alanda kendince kral olanlar halký kendi istedikleri doðrultuda eðitir ve biçimlendirirler. Gizliden gizliye bir arz talep dengesi kuran bu 'otoriteler' kendilerinden baþka þahsýn olmadýðý ve en doðrusunu kendilerinin yaptýðý ve artýk halkýn sadece onlarý istediði fikrini kabul ettirirler. Artýk önüne geçilemez bir ego her yeri sarmýþtýr. Oysa en 'hakiki' ve 'samimi' üretimleri ortaya koyanlar ne kadar sessiz, mülayim ve mütevazýdýrlar... Herkesin birbirini tanýdýðý, küçük ve dünyayý geriden takip eden ülkelerde, birçok alan bazý kiþilerin/kurumlarýn tekelindedir. Bir þekilde hýzlý davranan, dönemin politik tavrýný iyi ölçüp tartabilenler bayraðý hep ellerinde taþýrlar ve zamanla; kendilerine ait sandýklarý ve öyle lanse ettikleri ve günün sonunda halkýn da bir koyun sürüsü olarak bunu böyle kabul ettiði mandýraya bu bayraðý dikerler. Böylece her alanda küçük küçük bir sürü diktatör ortaya çýkar. Dünya genelinde ele aldýðýmýzda belki bu küçük faþistler haritada görünmez ama halklar ve onlarýn çözülemeyen maddi manevi karýþýklýklarý günün sonunda bir kelebek etkisine dönüþür, her þey birbirini etkiler ve bir türlü aslýnda olumlu bir dönüþüm yaþanmaz. Buna itiraz eden 'muhalifler' de bir gün bu öfke duyduðu, 'asla onun gibi olmam' dediði ve yaptýðý muhalefet nedeniyle en çok da karþý tarafý tanýdýðýný zannettiði anda bir bakar kendisi de ona dönüþmüþ. Devletlerin politikalarýný belirleme süreçlerinde, baþta bulunanlar hiçbir zaman yalnýz deðildir. Bir ülkenin ileriye mi yoksa geriye mi gideceði tüm dünya düzeninin ilgilendiði ve teknolojik ve kültürel deðiþimlerin buna göre ayarlandýðý süreçlerdir. Bunlarýn baþýnda elbette ki ekonomik dengeler/dengesizlikler gelir. Buna raðmen iktidarý elinde tuttuðunu zanneden bazý politikacýlar muhteþem bir sanrý yaþamaktadýrlar. Fakat bir yerde bu þuursuz duruþ halklarýn kaderini belirler. Halklar genel olarak çoðunluk fikri üzerinden hareket ettiðinden, baþtaki þuursuzlar genel olarak kazanýr. Karþýlýklý iradesizlik esnasýnda; arayý bulan, yasa açýklarýndan faydalanan, halkýn tepkisizliðinden faydalanan bazý uyanýklar da hep bir yerlere gelmek uðruna (daha ünlü, daha zengin, daha tapýnýlan ) yararlanabileceði herkes/her þeyden yararlanmaktan, üstelik bunu yaparken de kýrýp dökmekten, ezip geçmekten hatta öldürmekten çekinmezler. 'dava'sý uðruna her þeyi yapabileceðini düþünürler. Hatta zamanla kendine destek olmuþ, bir yerlere gelmesini saðlamýþ arkadaþlarýný, ailesini ya da halkýný bir kalemde silip atabilir duruma gelirler. E þimdi kim suçlu? Küçük ve karýþýk toplumlarda, týpký teknolojinin geriden geldiði gibi kültür-sanatýn da geriden geldiði kaçýnýlmaz bir gerçektir. Kültürel alt yapýsý hala saðlam olmayan ve dolayýsýyla politik düzenin eðitimde bunlarý ekarte etmesiyle de büyümekte olanlar bu kültürden bihaberdirler. Bu bilinçsizlik esnasýnda, sanat alanýnda köyü köpeksiz zannedenler alýp baþýný yürüyor. Üstelik de sanatý insanlarý manipüle etme aracý olarak kullanarak, kendi var oluþlarýnýn dayanýlmaz hafifliðini kutluyorlar. Herkes de buna þak þaklarýyla eþlik ediyor. Sanat alanýnda 'otorite' - ki halihazýrda bu tabir içinde faþizan bir anlam barýndýrýr ve faþizmin sanatla bir ilgisi yokturolanlarýn, öylece kabul edilmiþ, eleþtirilemeyen, onlar ne verirse kabul edilen bir konuma gelmeleri, onlar buyurdukça, yapýlan baþka her iþin engellenmesini, dolayýsýyla ayný alanda baþka kimsenin iþ yapamamasýný ve aslýnda alternatif olanýn kaybolmasýyla toplumlarýn gerilemesine sebep olmaktadýr. Var olmaya çalýþan diðerlerinin yaptýklarýný beðenmeme, bunu böyle lanse etme, hakkýnda konuþmama/yok sayma, 'aman adý benden daha çok duyulmasýn' paniðine kapýlma ve olaylarý ve geliþmeye çalýþan her þeyi öldürme politikasý tam da faþizan devletlerin politik tavýrlarýna benzer. Oysa bu kiþiler ya da kurumlar, bu davranýþ biçiminin tam da tersini savunur ve buna karþý muhalefet/mücadele ettiðini söyleyip baðýrýrlar. Sokaklara dökülür bunlar için eylemlere katýlýp, anlaþýlamayacak bir þekilde halkýn kahramanlarý olurlar. Yýllarca her alanda kendince kral olanlar halký kendi istedikleri doðrultuda eðitir ve biçimlendirirler. Gizliden gizliye bir arz talep dengesi kuran bu 'otoriteler' kendilerinden baþka þansýn olmadýðý ve en doðrusunu kendilerinin yaptýðý ve artýk halkýn sadece onlarý istediði fikrini kabul ettirirler. Artýk önüne geçilemez bir ego her yeri sarmýþtýr. Oysa en 'hakiki' ve 'samimi' üretimleri ortaya koyanlar ne kadar sessiz, mülayim ve mütevazýdýrlar. Bizim ülkemizde, iki toplumlu etkinlikler düzenleyip, duygusal anlamda halklarýn heyecanlanmasýný, boþalmasýný, sözde 'yüzleþmesini' saðlamak görevini kendi kendine üstlenmiþ görünen birçok kiþinin, temelde insanlarýn duygusal problemleri üzerinden kendilerine rant saðladýðýný görürüz. En basitinden, iki toplumlu her projede 'barýþ' adýna yapýlan her giriþim, giriþimcilere ciddi miktarda paralar kazandýrmaktadýr. Bu da sömürünün bir baþka çeþididir. Ve günün sonunda 'rahatlayan' halklar bu temel çeliþkiyi görmezden gelirler yahut göremezler. Ve bu kiþilere sürekli ödüller, plaketler ve tebrikler yaðar, halk onlarý ayakta alkýþlar. 'Barýþ' adýna yapýlan, aslýnda 'savaþ'tan kalaný ganimet etmektir. Birinin evinde kalan bir masa örtüsünü çalmak deðil ama insanlarýn duygularýný sömürüp tam da savaþý çýkaran sistem gibi bu durum üzerinden fayda saðlamaktýr. Savaþ olmasaydý sen var olamazdýn Cesaret Ana! O yüzden savaþlar hep sürsün istersin O yüzden karýþýklýk, oturmamýþ bir düzen ve iradesiz halklar ve iktidarlar; hem devlet düzenine hizmet edenlerin hem de bu durumdan faydalanýp kendilerine küçük krallýklar kuranlarýn halkýn tepesine oturmasýna fýrsat verir. Böylece halihazýrda geriden gelen halklar, ileriye gider gibi görünse de elinde olaný da kaybederler. Böylece gerileyen halklar ne yakýnýndaki ne uzaðýndaki halklara iyi olan herhangi bir þey veremezler.

10 Pazar 25 Ocak 2015 Pazar Halil AÐA / cypaibo@gmail.com Düz insan, daha düz insan, en düz insan Hani böyle soðuk gelir sana vurur, önce boðazýn kahýr kahýr eder de bir parecetemol ve bir pastille geçmeyeceðini anlýyorsun ya, iþte o çok hüzünlü bir yol. Ýdama bile bile götürülüyormuþsun gibi bir his kaplýyor içini. Biliyorsun ki, sabah hastasýn. Burada gerçek bir dram, gerçek bir Fransýz filminin iç sýkýntýsý var. Hoþgelmedin bile bile gelen hastalýk. Yine O'nun istediði zaman mý görüþüyorsun. Yine onun mesajýna hemen karþýlýk verip sen saatlerce hatta günlerce bekliyormusun. Yine dön ona, yine mesajýný bekle. Aþk'ýn büyüðü sende caným benim. Pazartesi 'Nerede bu Göksel?' dedim, o da 2 saat önce albümünü yayýnlamýþ!. Üstelik havalar bu kadar soðukken. 'Sen Orda Yoksun- Göksel', sen ve bir de kafanda klip çekeceðin 'O'. Üçünüz bir olun sobanýn köþesine gývrýla gývrýla harmanlanýn. Soðuk gelmedi diye aðlarken, al sana soðuk, al sana donma noktasý. Üstelik "pantolonun altýna pijama giyersem belli olur mu?" sorusunu bile yerle bir eden bir soðuk. 'Var Mýsýn, Yok Musun?' yarýþmasýnýn oyununu(!) bilgisayarda oynamýþtýk hep birlikte iþ arkadaþlarýyla. Müdürlerimiz de oynamýþ bize kýzmak yerine onlar da bu zehirden zehirlenmiþti. Yaklaþýk 1 hafta sürdü bu furya. Kutulara týklayýp büyük mü? küçük mü? heyecaný yaþamýþtýk. O gün hem çok keyif almýþ, 'Hem de acaba kaç yýl sonra bu rezillik aklýma gelip kendimden utanacaðým?' diye de düþünmüþtüm. 7 yýl sonra geldi aklýma. Tarifsiz bir utanç hissediyorum þu anda. O kutular, o Powerpoint-Flash karýþýmý ses ve görüntü efektleri. Herkesin utanç verisi anýlarý olmalý. 2015! Çok güzelsin bebeðim; hem Björk, hem Madonna, hem The Prodigy yepyeni albümler! Hatta pek tarzým olmasada yeni yýlýn ilk günlerinde Ayþe Hatun Önal, 'Güm Güm' ile çok beðenildi. Ýyi þarkýcýlarýn baþarýlý olmasý tek tip þarkýlardan bizi bir nebze kurtarabilir. Umut var. Ayrelli yemem lazýmdý. Zira diyet programýmda vardý. Öyle bir beslenme programým var. Annem yok dedi, saða sola sordum bulamadým. Marketlere gidip ayrelli sordum. Sormaz olaydým, hüzünlere verdim kendimi. Ayrelliyi marketten satýn almak, paket servis ile çorba satýn almak gibi bir þey. Sanki, bir çorba yapanýn yok. Kaðýt, plastik karýþýmý bir kapdan plastik kaþýkla çorba içmeyeyim, o günleri görmeyeyim, kendimi yapayalnýz hissetmeyeyim. Bazý insanlar 'Don mankeni' gibi. Yani, beðensen de beðenmesen de öyle. Seksi, çekici, baþtan çýkarýcý, karþýkonulmaz falan deðil, bu baþka. 'Don mankeni' diye bir þey var. Sadece uzun boyu deðil, bakýn göreceksiniz. Size zorlu bir görev verebilirim. Görev birini bulup, bir konuda onu Düz insan; sevdiðine aþkýný billboardda ilan eden insandýr. Daha düz insan; sevdiðine aþkýný billboardda ilan etmesini isteyen insandýr. En düz insan; billboardlarda onun bunun aþkýný okuyup duygulanan insandýr. uyandýrmanýz. Ýþin zor kýsmý onu bulmak deðil. Hatta bulmanýza yardým bile edebilirim. Fakat görevi siz yapacaksýnýz. 'Cep Telefonu Kullanmak Yasaktýr' levhasýný hazýrlayan adamý bulacaksýnýz ve ona 'Abi, þeyyy nasýl desem artýk kapaklý telefon kalmadý. Sen hala daha kapaklý telefon resmi koyuyorsun levhaya, üstelik açýlmýþ haliyle, bir de antencik çýkarýyorsun o telefonun sol tarafýnda. Ama yeni nesil anlamýyor ne demek istediðini. Biliyorum çok havalýydý, bikinisine telefon gizleyen bayan reklamý halen aklýnda ama.. maalesef. Artýk o resmi deðiþmen gerek'. Görev bu, bunu ona söyleyecek cesaretli birine ihtiyacým var. Yýllardýr en doðrusu bildiði þeyi deðiþtireceksiniz onun kafasýnda. Büyük sevaba gireceksiniz, birini aydýnlatacaksýnýz. Gönüllüler bana ulaþýn. Soda ile akrabalar arasýnda çok yakýn bir baðlantý var. Doðal olan akraba týpký doðal soda gibi rahatlatýr, mutlu eder, yüz güldürür. Abartýlý akraba ise meyveli soda gibidir; gaz yapar, týkar, sýkar, bozar. Sadesi, doðalý en iyisi. 'Yaðmur yaðýyor herkesin günahlarý kadar' derken Ceylan Ertem, hurma aðaçlarý olanca gücüyle eðiliyor rüzgarla, bardaðýmda efervesan bir tablet yavaþça eriyor. Gençliðimiz, güzelliðimiz gibi erimiyor sevgili hüzünsever, dertlerimiz tasalarýmýz gibi eriyor efervesan tablet. Yeni yýlda hep öyle eriyecek o vitamin deposu, ben konuþtum öyle anlaþtýk. Çiçek kurutunca çok hüzünleniyorum. Açýk sözlülüðüyle övünenler, sözüm size. En dürüst siz deðilsiniz. En dürüst insaný aradým yýllarca ama bulamadým. Sadece ben mi aradým? Hayýr, sen-ben-o hiçbirimiz bulamadýk. Artýk bu arayýþa bir son veriyoruz. Ýþte en dürüst insan; personel ihtiyacý için verdiði ilanda -çalýþtýrýlmak- üzere diyen þirket sahibi. Takýmýn parçasý olmakmýþ, özverili olmakmýþ hepsini geç. Adam seni çalýþtýracak. Ýster sevecek, ister dövecek. Sabah girecen, akþam çýkacan. Gayet net. Ýþte bak açýk sözlünün de açýðý varmýþ deðil mi? Sevgili arkadaþlarým arada sýrada bana beyin travmasý yaþatmaya bayýlýyor. Daft Punk diskografisini dinlerken, 'kýs onu da bunu dinle' diyen bir insan evladý sizce bana ne dinletebilir? Kraftwerk? The Prodigy? Yoksa Esengül mü? Hayýr dostlarým hayýr. Serdar Ortaç'ýn -deblekle baþlayan, uzayda savaþ temalý ýþýnlarýyla devam eden ve hemen ardýndan Commodore 64 oyun sesleriyle ilerleyen bir þarký dinlettiler. Gerçekten deðiþikti. Þarký sonunda mezdeke konseri ile starwars arasýnda sýkýþmýþ hissettim kendimi. Düþman baþýna. Düz insan; sevdiðine aþkýný billboardda ilan eden insandýr.daha düz insan; sevdiðine aþkýný billboardda ilan etmesini isteyen insandýr.en düz insan; billboardlarda onun bunun aþkýný okuyup duygulanan insandýr. -Bir sürü sayfasý olan gazete yaptýk abi. Nasýl dolduralým sayfalarý? -Yavrum herþeyi de benden beklemeyin. Alýn bunlar Milli Eðitim Bakanlýðý'na baðlý ilkokullarýn listesi -Anladým patron! Yukarýdaki diyalog hergün 3-4 sayfa iþgal eden ilkokul binasý, öðrencileri ve öðretmenleri haberlerinin ilk baþlangýcýdýr. Ýþte o manasýzca bakan resmini görmek zorunda kaldýðýnýz miniklerin çilesi bu noktadan itibaren baþlamýþ. Ha caným bende astronot olacaðdým ama imkan yoktu. Evet. Resim: Anders Krisár

25 Ocak 2015 Pazar Pazar 11 Lost Appeals / Lev Atikoðlu / levliterature@gmail.com Xavier Dolan'la 'Titanic'te ve anne-oðul iliþkilerinde buluþtuðumuz yaratýcý nokta Xavier Dolan, Kanadalý, Québec'li, benim yaþlarýmda genç bir film yönetmeni. "Laurence Anyways", "I Killed My Mother"(Annemi Öldürdüm), ve son olarak gösterime giren "Mommy" filmlerinin yönetmeni. Beni onunla bu kadar yakýndan buluþturan noktalardan ilki Titanic filmine karþý duyduðu yakýnlýk ve filmlerini yaratýrken o filmin ona verdiði yaratýcý ilham. Ki bizim bunu söylerken utandýðýmýz olmuþtur. -Favori filmin nedir? - Titanic -Ne! Yapma!!.. Ýkinci olarak da anne-oðul iliþkilerini farklý açýlardan alt metinlerde irdelemesi, eþcinsel olan bir çocuðun annesi ile farklý ama bir o kadar da benzer senaryolarla izleyiciye sýradanlýðýn altýnda yatan gizemi sunmasý. Hikayelerinde oluþturduðu karakterler hem sýradan insanlar gibi gelir gözümüze, hem de o sýradanlýðýn aslýnda ayrýntýlarý öne çýkarmakta güçlü bir yöntem olduðunu vurgular. "Laurence Anyways" filminde mesela, biyolojik bir erkek olan evli edebiyat öðretmeninin transseksüel olarak cinsiyet kimliðini sorgulamasýný öyle güzel ele alýr ki, sýnýrsýz duygularýn ve hislerin o gergin halinde bile bir rahatlýða, ifade sýnýrsýzlýðýna davet eder. Yakýnlýðýmýn sebeplerinden biri de bu noktalarý kendi yazdýðým kýsa-uzun, deneysel yazýlarda ele almam ve farklý bir kültürde doðmuþ ve büyüyen bir insan olarak, farklý coðrafyalarda olsak da, Amerika kýtasýnýn kültürüne maruz kaldýðýmýzý anladýðýmdýr. "Titanic" filminde anlatýlan o saf ve temiz aþký, her ne kadar heteronormativite içerisinde deðerlendirme hatasýna düþme ihtimalimiz olduysa da, o batmayan gemide yaratýlmýþ hiyerarþik düzenden herþeyin birbirine baðlantýlý ve günün sonunda ayrýmcýlýðýn, kapitalizmin de sorgulandýðýný, heteronormatif düzenin de hiyerarþik düzen içerisinde mutlu ettiði insanlara yer verebileceðini anlatabiliyor. Biraz da umutlanmak istediðim için ben öyle anlýyorum belki de. Anne-oðul iliþkilerine gelecek olursak; daha da duygusal noktalara deðinebilirim. Burada, psikanaliz ya da çocukluðu derinliðine didikleme eðilimi göstermeyecek olsam da, Dolan'ýn izlediðim iki filminde kiþisel farklýlýklarýn ele alýndýðý durumlar beni çok etkiledi. Tam olarak kendi annemle olan iliþkimi bulduðumu söyleyemem ama tam da bu nedenle baþarýlý buluyorum onu; genellemelerden ayrýlan farklý iliþkileri ele alma biçiminden ve can alýcý, çarpýcý sahnelerinden dolayý Mesela "Laurence Anyways" filmindeki restaurant sahnesi Kadýnýn, transseksüel olduðunu öðrendikten sonra depresyon yaþasa da, kocasýnýn yanýnda durmasý, hatta ona peruk almasý Evet, kocasýnýn dýþ görünüþü sorgulandýðýnda, neden kadýn gibi giyindiði sorusuna düzenin içine girerek cevap veriyor; çünkü çemberin dýþýnda olmak yýpratýcýdýr. Bu noktada, adada favori filmimin "Titanic", ana temamýn anne olmasý beni de yýpratýyor ama yaratýyor beni ayný zamanda: Korkulu heyecan alýr önce elimden tutar/geziye çýkarýr benden büyük el/güvende hissetmek gibisi yok/her zaman elimi tutamayacaðýný öðrenmek/ Ne acý, derin ve sarsýntýlý/köþe kapmaca oynarken aðlamak gibi/ "Alýþmadýn mý uzun gidiþlerime, bir haftadan uzun olalý çok oldu"/ "Bazen dönüþlerime"/ "Ýyi ol da gelme oðlum" dedirten göz temasý/ Daðýlan tüm parçalarýmý topladý/ Israrcýydý sorduklarýnda/alýþtý zamanla/uzun bir jenerasyon farký/ve ayný anda doðduk sanki/ Kýrýlganlýðým yaklaþtýrýyor beni sana/duygusal baðýmlýlýk aðýrlaþtýrýyor/deðiþik bir yönde ilerleyen ve ikimizin de durduðu nokta/ Var sanki: sen mutsuzluðunun kerpiç evinde bir kümes kurdun umutlardan/ben senle büyüdüm, sen çok küçüktün beni büyütürken/ Ve elinde avucunda ne varsa verdin: gözyaþlarýn, korkularýn, endiþelerin, mutluluðun; isabetsiz hepsi geçti bana /Þimdi hangisinden kurtuldum, hangisi iþledi kanýma?/ Diye düþündüm güneþ ýþýðýnýn en güzel haline dönüþtüðü anda/ Ay yoðunluðundaki yüzünün çizgilerine bakýp/saate bakmadan zamaný biliþini kýskanýrken.

ÞAÝR, SÝMSON PARSON'DAN KISA BÝR ALINTI -Anýmsarým, hem de çok iyi anýmsarým okuduðumu; Mýsýr'dan Marsilya'ya döndükten sonra, bacaðý kangren, bir hastanede yattýðýný Rimbaud'nun. -Doðru mu anýmsýyorsun acaba? -Sanýrým. Yanýlmýþ da olabilirim elbet. Rimbaud deðildi belki. Kangren olayý da yoktu ve o yer Marsilya olmayabilirdi. Ama bir þairin varlýðý kuþkusuzdu; bir þairin ölmekte olduðu ve bu þairin uzun bir süreden beri þiir yazmadýðý. -Bu þair, Rimbaud'yu anýmsatýyor sanki. -Evet, öyle sanýrým. Kesinlikle eminim bu þair Rimbaud'dur. Neyse, arada, ölüm yataðýnda tuhaf ve güzel þiirler okumaya baþladý; hastabakýcýsýnýn anlattýðýna göre ne kýzkardeþi vardý yanýnda ne de baþkasý. -Demek þiirlerini sayýklýyordu, öyle mi? -Tabii, yýllar önce yazdýklarý þimdi geri dönüyordu, bir bardakta kabarcýklarýn yükseliþi. Bilirsin iþte, boðulmakta olan bir adamdan çýkan sesler gibi. -Bir hayat, yýldýzlarla paylaþarak geçti. -Evet. "Hava Pompasýz Bir Deneyim" Simon Parsons Ýlk Basým: 1992 Çeviri: M. Kansu 2000-Lefkoþa *: Ýlk kez yayýnlanýyor