Kâşif Hamdi OKUR, Ismanlılarda Fıkıh Usûlü Çalaışmaları: Hâdimî Örneği, İstanbul: Mizah Yayınevi, 2010, 125-127. Elif Büşra DİLBAZ E-mail: ikkizzler_89@hotmail.com Nasslar ile hükümler arasındaki ilişkinin kuruluş biçimini açıklayıcı bir disiplin olan fıkıh usulü, belli bir süreç içerisinde sistemleşip bağımsız bir ilim olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Bu alanda günümüze intikal eden ilk eser İmam Şafii nin er-risale adlı eseri olmuştur. Ancak usul eserlerinin olgunlaşmış, sistematiği oturmuş ilk örnekleri hicri IV. asırda kaleme alınmıştır. Zamanla usul literatüründe belli ekoller oluşmuş, bu ekoller çerçevesinde klasikleşmiş eserler telif edilmiştir. Klasik Osmanlı medreselerinde fıkıh usulü alanında kabul görmüş metinler ve bunlar üzerine yapılan çalışmalar husule gelmiştir. Bu bağlamda kelâmi geleneğe göre hazırlanmış bir metin olan Muhtasarü lmünteha, fukahâ geleneğine dayanan el-menar ve karma gelenek çerçevesinde telif edilen et-tavdîh ve bu metnin haşiyesi olan et-telvih, usul eğitiminde en çok kullanılan ve üzerine çalışma yapılan eserler içerisinde öne çıkmıştır. Osmanlı âlimleri bu metinler üzerine yaptıkları şerh ve haşiye çalışmalarının yanı sıra Molla Fenari nin Fusûlü l-bedâi fî usûli ş-şerâi adlı eseri gibi meşhur metinler ortaya konmuştur. Usul eğitiminde yer verilen metinlerin arasına XVIII. yüzyılda Ebu Said Muhammed el-hâdimî tarafından telif edilen Mecâmi u l-hakâik adlı eser eklenmiştir. Bu eser, yazıldığı dönemden itibaren usul eğitiminin temel metinleri içerisinde yer almış ve Mecelle de bulunan 99 adet küllî kaidenin 67 tanesini içerisinde barındırmıştır. Günümüzde Hâdimî nin fıkıh ve usul görüşlerine dair özellikle iki makale dikkat çekmektedir. Biri Orhan Çeker tarafından kaleme alınan Ebu Said Muhammed el-hâdimînin Mecamiul- hakaik Adlı Eseri başlıklı makale olup diğeri Abdullah Karaman ın Ebu Said el-hâdimînin Hayatı Eserleri İlmi Kişiliği ve Bazı Fıkhi Görüşleri adlı makalesidir. Bu makalelerde Hâdimî nin eserleri tanıtılmış ve fıkhi görüşleri ele alınmıştır. Ancak Hâdimî nin fıkıh ve usule dair görüşleri ile ilgili çağdaş anlamda müstakil çalışma tespit edilmemiştir. Graduate student at Necmettin Erbakan University Faculty of Theology. 125
Journal of Intercultural and Religious Studies Bu alanda büyük bir boşluğu doldurduğunu düşündüğümüz, Hâdimî nin usul anlayışından hareketle XVIII. yüzyıl Osmanlı toplumunun zihniyetine ışık tutmak amacıyla Kâşif Hamdi Okur tarafından kaleme alınan, Osmanlılarda Fıkıh Usulü Çalışmaları: Hâdimî Örneğiadlı müstakil çalışma, bir giriş ve üç bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın tarihsel ve teorik arka planının ele alındığı birinci bölümde; fıkıh usulünün tarihi gelişimi, Osmanlı da fıkıh usulü çalışmaları, XVIII. yüzyıl önde gelen âlimlerinden Hâdimî nin, yaşadığı söz konusu dönemde Osmanlı nın siyasi, sosyal, kültürel ve ilmî yapısına temas edilmiş. Buradan hareketle Hâdimî nin hayatı, tahsili, eserleri, ilmî zihniyeti ve fıkıh anlayışı ele alınmıştır. Hâdimî nin yaşadığı XVIII. yüzyıl Osmanlı tarihi açısından dönüm noktası kabul edilen zaman dilimidir. Osmanlı kuruluşundan bu yana hiç karşılaşmadığı kadar toprak kaybına uğramış. Bunun doğal bir sonucu olarak da devlette bir takım aksaklıklar meydana gelmiştir. Bu aksaklıkların giderilmesi için sürekli kânun-ı kadim e dönülmesi istenirken, artık bir nizam-ı cedid arayışı içerisine girilerek gözler Batı ya çevrilmiştir. Sözü edilen çalışmada XVIII. yüzyıl değişimin zarurî olarak yaşandığı dönem olarak karşımıza çıkmasının yanı sıra, ilim dünyasında içtihada mesafeli duran klasik anlayışın devam ettiği de zikredilmiştir. Bu bağlamda Hâdimî, zaman içerisinde yeni meselelerin ortaya çıkabileceğini ve örfün önemini iyi kavramış bir fakih olarak sunulmuştur. Nitekim Ezmanın tagayyürü ile ahkâmın tagayyürü inkâr olunamaz maddesinin Mecelle ye Hâdimî aracılığıyla kazandırıldığı hatırlatılmıştır. Yine aynı bölümde, bariz bir şekilde Hanefî geleneğe bağlı bulunan Hâdimî nin, Mecâmi u l-hakâik adlı eserinde; ifta usulüne temas edildiği, mezhep içerisinde önde gelen fukahânın farklı tercihlerinin söz konusu olabileceği fikri, ihtiyatlı olan görüşle amel etmenin fıkıhta kullanılan deliller arasında zikredildiği ve bu tutumunu Şüpheye düşüren şeye yönelme! hadisiyle ilişkilendirdiği gibi görüşlerine yer verilmiştir. Hâdimî nin ilmî zihniyet ve kişiliği hususunda dikkati çeken öncelikli hususlar vurgulanmıştır. Bunlardan biri de Hâdimî nin Ehli Sünnet inancına yaptığı vurgudur. Bu bağlamda oğluna yaptığı; Dünyada hâliku l-esbâbı unutup, ihtiyacını sebeb-i sûri olan kula bildirirsen Hak seni en âdî kimseye muhtaç eder şeklindeki vasiyeti eserdeki yerini almıştır. Hâdimî nin içtihat ve taklit konusundaki yaklaşımı ise mutlak içtihadın 126
kesildiği, yani yeni bir mezhep kurulmasının mümkün olmadığı ancak meselede içtihadın devam ettiği şeklindedir. Bilgi birikiminin sadece fıkha dair olduğu değerlendirmelerin aksine Hâdimî nin besmeleyi on sekiz fenne göre ele aldığı Risâletü l-besmele ve mantık alanında Arâisü n-nefâis adlı eserleri kaleme aldığı tespit edilmiştir. Hâdimî nin pek çok eser kaleme almasının yanı sıra Mehmet Emin Efendi, İsmail Gelenbevî, İsmail Konevi gibi önemli öğrencileri hakkında kısa kısa açıklamalar yapılmıştır. Furû alanındaki faaliyetlerinin yanında, Hadimî ye esas ün kazandıran, usul sahasındaki çalışmaları olmuştur. Bu bağlamda, kitabın ikinci bölümünde; Hâdimî nin XVIII. yüzyıl Osmanlı ilim çevrelerinde yaygın olarak okunan ve medreselerde ders kitabı olarak okutulan Mecâmi u lhakâik adlı usul metninin muhtevası, dayandığı kaynaklar, ilgili şerh ve tercüme faaliyetleri ele alınmıştır. Ardından Hâdimî nin usul anlayışı ve ictihad konusuna yaklaşımları ortaya konmuştur. Yine aynı bölümde, Mecelle ye kaynaklık etmesinin yanı sıra, yazıldığı dönemden itibaren usul eğitiminin temel metinleri arasında yer alan Mecâmi u l-hakâik in gerek Türkçe tercümesinin yazılması gerekse metninin ve şerhinin defalarca basılması gibi önemli nitelikleri ortaya konmuştur. Hâdimî nin, Hanefi geleneğine uygun olarak Hz. Peygamber in içtihatlarının bütün ümmeti bağladığı, ameli konularda haberi vahidin delil olarak kabul edilmesi gerektiği şeklindeki görüşleri açıklanmış. Ayrıca Hâdimî nin örf konusuna, icma ile bağlantılı da olsa, bir usul metninde yer vermesinin, Hanefi usul geleneği açısından bir yenilik olduğu tespit edilmiştir. Üçüncü bölümde; Hâdimînin usul çalışmalarına etkileri ve Hâdimî sonrası fıkıh usulünün gelişim süreci anlatılarak Mecâmi u l-hakâik adlı eserin önemi vurgulanmış, Hâdimî ye yöneltilen eleştirilere temas edilmiştir. Türk düşünce tarihi ve Osmanlı dönemi fıkıh usulü müellifatı açısından son derece önemli bir çalışma olan; içerisinde somut verilerin, orijinal değerlendirmeler ve doyurucu bilgilerin bulunduğu, Kâşif Hamdi Okur a ait bu eser, günümüzde usul alanında akademik çalışmalar yapmakta olan ilahiyat fakültesi öğrencilerinin özellikle okuması gereken müstakil bir çalışma olmuştur. Hacimce küçük fakat ilmi değeri bakımından son derece büyük çalışmalarından ötürü hocamızı tebrik eder, nice baskılarını yapmasını temenni ederiz. 127
Journal of Intercultural and Religious Studies 128
Osman BAKAR, İslam Bilim Tarihi ve Felsefesi, İstanbul: İnsan Yayınları, 2012, p.129-134. Ümmühan EMEKSİZ E-mail: nursena-3600@hotmail.com Osman Bakar, Malaya (Malezya) Üniversitesi emekli felsefe profesörü olup, şu an Kuala Lumpur daki İslam Çalışmaları Enstitüsü nde (IAIS) CEO vekili olarak görev yapmaktadır. Genelde İslam düşünce ve medeniyeti, özellikle de İslam felsefesi ve bilimi, çağdaş İslam, dinler arası ve medeniyetler arası diyalog alanlarında 17 kitap ve 300 makale kaleme alan Bakar, UNESCO ve Katar Vakfı dâhil çeşitli uluslararası organizasyon ve kurumlarda danışmanlıkta bulunmuştur. Tawhid and Science, Classification of Knowledge in İslam ve Civilizational Dialogue, Osman Bakar ın en çok bilinen eserleri arasında yer alır. İlk eserin Türkçe Farsça, Endonezya ca ve Arnavutça tercümeleri yayınlanmıştır. Bakar, 2009 yılında Malezya nın ilk 20 Entelektüeli listesinde yer almış ve dünyadaki en etkili 500 Müslüman arasında sayılmıştır (s. 4). Eser, İslam Biliminin Epistemolojik Temelleri, İslâm Biliminde İnsan, Doğa ve Allah, İslam Bilimi ve Batı, İslam ve Modern Bilimler genel başlıkları ile ifade edilen dört bölüm ve bir ekten oluşmaktadır. Eser, yedi yıllık bir süre zarfında yazılan makalelerin bir araya getirilmesinden müteşekkildir. İlgili makaleler, İslam bilimlerinin çeşitli yönlerini ele almakta olup, ayrıca makalelerin belirgin özelliği disiplinler arası olmasıdır. Birinci bölümde, İslam ın temelde bir bilgi dini olduğu, Müslüman ilim dünyasının bilimsel yönünün tevhitten kaynaklandığı ve mantığın İslam dünyasında felsefe ve dini bilimler için bir araç olduğu görüşüne değinilmiştir. İslam geleneğindeki nesnellik tevhit bilinciyle ilişkilendirilmiş ve modern dünyanın savunduğu, dinin ayrımcı, önyargılı, nesnellikten uzak olduğu yargısı eleştirilmiştir. Çağdaş bilim tarihçileri ve felsefecilerinin kabul ettiği modern bilim için, çoğulcu metodoloji anlayışıyla aslında -temel farklılıklar bulunmakla birlikte- İslam Bilimindeki anlayışa yaklaşıldığı fakat İslam Bilimi Graduate student at Necmettin Erbakan University Faculty of Theology. 129