REFAH DÖNEMİ (19 TEMMUZ 1983-16 OCAK 1998) RP İLE İLGİLİ BİR TESBİT



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

TÜRKİYE DE SİYASET VE DEMOKRASİ

Yönetim Kurulu Başkanõ Tuncay Özilhan'õn Türkiye SİAD Platformu Kayseri Başkanlar Kurulu konuşmasõ

Onlar konuşur, AK Parti yapar

Almanya - Türkiye: Az nl klar ve Ço unluklar

Almanya daki Türkler Entegrasyon veya Gettolaflma

Türkiye ve Avrupa AB Üyelik Görüflmeleri Bafllang c ndan Sonra ve Yeni Alman Hükümeti ile



İYELİK TAMLAMASINDA ÇOKLUK ÜÇÜNCÜ KİŞİ SORUNU

Güncel Bilgiler. y a y ı n l a r ı

Tahsilat Genel Tebliği. Seri No: 434

DPT Bünyesindeki Kurullar:

TÜRK SANAYİCİLERİ VE İŞADAMLARI DERNEĞİ BASIN BÜROSU

Cumhuriyet Halk Partisi

Türkiye deki Yabanc lar için Gazeteler

YÖNETİM KURULU BAŞKANI TUNCAY ÖZİLHAN IN 34. GENEL KURUL AÇILIŞ KONUŞMASI

Cumhuriyet Halk Partisi

İNSAN HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ

ANKARA BÜLTENİ İ Ç İ NDEKİ LER

Süleyman Demirel Hayatını Kaybetti

Baki olan Rabbimiz ve davamızdır

MHP TURGUTREİS SEÇİM İLETİŞİM MERKEZİ AÇILDI

Devletin Şefleri Cumhurbaşkanları

5 MART 2002 TARİHİNDE ESKİŞEHİR DE KARAKOLLAR, HUZUREVİ VE YETİŞTİRME YURTLARINDA YAPILAN İNCELEMELER HAKKINDAKİ RAPOR

Şebinkarahisar lı bir baba ve Rumeli göçmeni bir annenin oğlu, İlk, orta ve lise öğrenimini Özel Tarhan Koleji'nde tamamladı,

4 Haziran - Hazine nin ABD dolarõ cinsinden 1 yõllõk devlet tahvili ihalesi 5 Haziran - Toprakbank için uygun yatõrõmcõlar belirlenecek

AKP ye Soruyoruz CHP EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI

Şehit yakınları ve gaziler için iş kurası

ACR Group. NEDEN? neden?

9, Akbank Genel Kurulu - Merkez Bankasõ nõn 4 haftalõk depo ihalesi. 19 Temmuz - Pamukbank için ilgili yatõrõmcõlarõn başvurmasõ için

Türkiye nin Yak n Do u D fl ve Güvenlik Politikas

AKP ye Soruyoruz CHP EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI

TEMEL HUKUK DERS NOTLARI SON HAFTA. Öğr. Gör. Erkan ÇAKIR

15 Ekim 2014 Genel Merkez

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

8, Merkez Bankasõ nõn 4 haftalõk depo alõm ihalesi. 10 Temmuz - Finansbank õn Olağan Genel Kurul toplantõsõ

Çoğunluk olmak, azınlığı yok saymak

TÜSİAD, ABD ye 5 günlük kapsamlõ bir gezi düzenliyor

3 Kasım 2002 Seçimlerine Doğru: Senaryolar ve Alternatifler...

ÇOCUK HAKLARININ KULLANILMASINA İLİŞKİN AVRUPA SÖZLEŞMESİ

Suriye'den Mekke'ye: Suriyeli üç hacı adayının hikâyesi

Kurum :Ceza İnfaz kurum ve tutukevlerini, İdare :Ceza İnfaz kurum ve tutukevleri müdürlüklerini, ifade eder. Esaslar

Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256)

Öğr.Gör. İbrahim Ersin TURGUT, Öğr.Gör.Dr.Cumali ERDEMİL Pamukkale Üniversitesi Buldan Meslek Yüksekokulu

1. Aşağõdaki üç temel unsur, demokrasi için vazgeçilmez unsurlardõr: - Siyasal katõlõm (Vatandaşlarõn yönetime katõlõmõ, serbest seçimler, partiler)

RAPORU HAZIRLAYANLAR: Azime Acar & Ender Bölükbaşı

YÖNETİM KURULU BAŞKANI TUNCAY ÖZİLHAN IN TÜRKİYE SİAD PLATFORMU 7. SİAD ZİRVESİ AÇILIŞ KONUŞMASI

BAŞBAKAN ERDOĞAN İRAN DA BAŞBAKAN ERDOĞAN, CUMHURBAŞKANI AHMEDİNEJAD, DİNİ LİDER HAMANE

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler

Körfez'in petrol zengini ülkesi: Kuveyt

Türkiye ve Avrupa AB Üyelik Görüflmeleri Bafllang c ndan Sonra ve Yeni Alman Hükümeti ile

İZMİR TİCARET ODASI MECLİS TOPLANTISI

SEÇİM SİSTEMLERİ SUNUŞU

Personel alımları devam edecek

HSBC. 20 Aralõk ! Cumhurbaşkanõ Sezer, cari açõk ve işsizlik gibi sorunlarõn üzerinde durulmasõ gerektiğini söyledi

Biz yeni anayasa diyoruz

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi nde düzenlenen basın toplantısında konuştu

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE DE SOL GELENEĞİNİ VE SİYASİ LİDERLİĞİ TARTIŞTI

Tüzük. Kuzey Bavyera Türk-Alman Kadınlar Kulübü

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

İSTANBUL TİCARET ODASI NA KAYITLI FİRMA KURULUŞLARINDA YABANCI ORTAK ve SERMAYE DURUMU 2007 OCAK - HAZİRAN

İslam Dünyasından Darbe Girişimine Tepkiler

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...IX

Cumhuriyet Döneminde Kurulan Hükûmetler

Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek!

YÖNETİM KURULU BAŞKANI ÖMER SABANCI NIN ADANA SİAD KONUŞMASI

2. GENEL BİLGİLER TABLOSU (2012)

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

8. Türkiye Avrupa'nın en önemli ülkesi

Sudan'da Türk-Sudan İlişkileri Sempozyumu düzenlendi

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Karacan Düzce'de

TÜRKİYE NİN NABZI AĞUSTOS 2015 ERKEN SEÇİM ÖNCESİ SİYASAL DURUM DEĞERLENDİRMESİ

TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ SEPA 5

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA. Bankacılık Kanununa Geçici Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi ve Gerekçesi ekte sunulmuştur.


Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi

YÖNETİM KURULU BAŞKANI TUNCAY ÖZİLHAN IN YÜKSEK İSTİŞARE KONSEYİ KONUŞMASI

Güncel Jeo-Politik ve D-8 Cuma, 08 Aralık :55

Bütçesi Meclis ten geçecek. - Asgari Ücret Komisyonu 2005 yõlõ asgari ücreti için

7-8 ŞUBAT 2002 TARİHLERİ ARASINDA VAN DA YAPILAN İNCELMELER HAKKINDA ALT KOMİSYON RAPORU

XXIII. Dönem Çalõşma Raporu. Türk Mühendis ve Mimar Odalarõ Birliği XXIII. Dönem

Başbakan Yıldırım, Piri Reis Ortaokulu nda karne dağıtım törenine katıldı

13. ASKERLİK GÖREVİ Ordu Hayatı Savaş Yönetimi ve Siyaset Ordu Okuldur SEÇİM

YÖNETİM KURULU BAŞKANI TUNCAY ÖZİLHAN IN TÜSİAD BERLİN BÜROSU AÇILIŞ TÖRENİ KONUŞMASI

Teminatlandõrma ve Kar/Zarar Hesaplama

Saadet Partisi Yerel Basınla Buluştu Saadet Partisi Beykoz İlçe Teşkilatı Yerel Basınla biraraya geldi.

İnsanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallara hukuk denir. Hukuk kurallarını koyan, uygulanıp uygulanmadığını

TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ - 4

HSBC. 19 Nisan Nisan ! Merkez Bankasõ Başkanlõğõ'na, Banka Meclisi ve Para Politikasõ Kurulu üyesi Durmuş Yõlmaz atandõ

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu

Üç çocuk çünkü...

- Memur maaşlarõna 100 milyon liralõk iyileştirme

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem


ANADOLU EFES (AEFES.IS)

2. Yõllõk üyelik tutarõ, faturalandõrma tarihinden sonra en geç 14 gün içinde TL olarak İnterBarter a ödenmelidir.

Türk Akreditasyon Kurumu. LABORATUVARLARARASI KARŞILAŞTIRMA PROGRAMLARI PROSEDÜRÜ Doküman No.: P704 Revizyon No: 03. Hazõrlayan Kontrol Onay

Transkript:

10. BÖLÜM REFAH DÖNEMİ (19 TEMMUZ 1983-16 OCAK 1998) RP İLE İLGİLİ BİR TESBİT (BÎR TESBİT) "Refah Partisi'nin Batõda anlaşõldõğõ anlamda fundamentalist bir parti olarak nitelenmesi bir teşhis noksanlõğõ sayõlmaktadõr. Nitekim RP'nin stratejistleri kendilerini diğer islam ülkelerindeki İslami hareketlerden ayõrmaya özen göstermektedir.." (120) Konrad Adenauer Vakfõ REFAH PARTİSİ'NİN KURULMASI Kuruluşundan itibaren Türk siyasi yaşamõnda 14 yõl faaliyet gösteren Refah Partisi, 19 Temmuz 1983'te kuruldu. İlk Genel Başkanõ Avukat Ali Türkmen idi. Ancak ilk kurucular listesinde veto edilince, MKYK toplantõsõnda yapõlan seçimde Genel Başkanlõğa Ahmet Tekdal getirildi. Refah Partisi, kuruluşunu takiben bütün yurt genelinde teşkilatlanmaya başladõ. 6 Kasõm'da yapõlan Milletvekili Genel Seçimlerine katõlabilmek için 24 Ağustos 1983'e kadar, yasalarõn öngördüğü sayõdaki il ve Üçlerde teşkilat kurma barajõ aşõldõ. Ancak malum sebeplerden ötürü Refah Partisi 6 Kasõm seçimlerine sokulmadõ. Bu seçim, 12 Eylül ihtilalinden sonra yapõlacak olan ilk seçim idi. Dolayõsõyla bu seçimlere Calp, Sunalp ve Özal'õn kurduklarõ partilerin katõlmalarõna müsaade edildi. Konsey Başkanõ Kenan Evren asker kökenli Sunalp Paşa'nõn partisine oy verilmesi hususunda imada bulunduğu için halk buna tepki göstererek Turgut Özal'õn ANAP'õnõ tek başõna iktidar yaptõ. 6 Kasõm 1983 seçimlerine giremeyen Refah Partisi, 25 Mart 1984'de yapõlan mahalli idareler seçimine katõlma imkanõ buldu. Bu seçimde Refah Partisi Şanlõurfa, Van illeri ile 5 ilçenin belediye başkanlõğõnõ kazandõ. Bu tarihte, yurt sathõnda 64 il ve 59 ilçede teşkilatlanmasõnõ tamamlayan Refah Partisi, 30 Haziran 1985'de ilk olağan büyük kongresini yaptõ. Refah Partisi'nde bu gelişmeler yaşanõrken Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan siyasi yasaklõ idi.

ERBAKAN ÜÇÜNCÜ KEZ GENEL BAŞKAN OLUYOR 19 Temmuz 1983'te kurulan Refah Partisi 11 Ekim 1987 tarihine kadar Avukat Ahmet Tekdal'õn Genel Başkanlõğõnda siyasi faaliyetlerine devam etti. Erbakan diğer siyasi parti liderleri Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Alparslan Türkeş (merhum) gibi siyasi yasaklõ olduğu için Milli Görüş çizgisinde kurulmuş olan Refah Partisi'nin başõna geçme olanağõ yoktu. Rahmetli Turgut Özal'õn başbakanlõğõ döneminde bu yasaklõ liderlerin durumu sürekli olarak gündeme getiriliyor ve eleştiri konusu yapõlõyordu. Bunun üzerine Özal Hükümeti bir karar alarak konuyla ilgili bir referandum yapõlmasõnõ istedi. Nitekim 1987'de yapõlan referandumda Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Alparslan Türkeş ve Necmettin Erbakan'õn siyasi yasaklarõ kaldõrõldõ. Bunun üzerine Hüsamettin Cindoruk'un Genel Başkanlõğõnõ yaptõğõ Doğru Yol Partisi'nin Genel Başkanlõğõna Süleyman Demirel getirildi. Erbakan ise 11 Ekim 1987'de yapõlan RP 2. Genel Kongresinde oy çokluğuyla Refah Partisi Genel Başkanlõğõna seçildi. Ankara Atatürk Kapalõ Spor Salonunda yapõlan kongrede salonu hõnca hõnç dolduran ve yedi yõldõr liderlerine hasret kalmõş olan Milli Görüş Mensuplarõ "Mücahid Erbakan, Erbakan Başbakan" sloganlarõyla tezahürat yaparak özlem gideriyorlardõ. Milli Görüş lideri Erbakan ise siyasi özgürlüğüne kavuşmuş olmanõn mutluluğuyla davasõna hizmet etme şeref ve bahtiyarlõğõnõ salondaki taraftarlarõyla paylaşõyordu. Erbakan'õn Refah Partisi'nin başõna geçmesini istemeyen çevreler, yeni seçim yasaklarõ çõkartarak il ve % 10'luk ülke barajlarõ engeline başvurdular. Bu sebeple 1987 milletvekili genel seçimlerine giren Refah Partisi, yüzde 7,2 oy aldõğõ için ülke barajõnõ aşamadõğõndan Meclis'e giremedi. Fakat O partinin başõnda olduğu müddetçe, meclise girmenin yolunu bulacaktõ. YEDİ YIL ARADAN SONRA Saniyeler, dakikalar, saatler, günler, haftalar, aylar, mevsimler ve yõllar bir birini kovaladõ. Çok şey gibi isimler de değişmişti, ama O'nun azmi, gayreti, davasõ ve hedefi değişmedi. Çünkü O'nun inancõna göre, iki kere iki yüz yõl önce dört ederdi, yüz yõl sonra da dört eder. HASAN HÜSEYİN CEYLAN ERBAKAN İÇİN NE DİYOR

(Ankara, 1997) "Sayõn Erbakan'õn yanõnda büyümüş bir insanõm. Gerçekten de, o bir fikir ortaya attõğõ zaman yanõndakiler bile ilk önce "Bu olur mu?" derler, ama Erbakan, "bu olur mu?" denilen konularõn nasõl olacağõnõ uyguladõğõ politika ve gerçekleştirdikleriyle hep ortaya koymuştur." (121) Hasan Hüseyin Ceylan Ankara Eski Milletvekili ERBAKAN BARAJ ENGELİNİ AŞMAYI BAŞARIYOR 1987 milletvekili genel seçimlerinde baraja takõldõğõ için Meclis'e giremeyen Erbakan, partisinin 3. Büyük Kongresini 7 Ekim 1990'da yaptõktan sonra büyük bir gayret ve çalõşmayla 1991 seçimlerine hazõrlandõ. Tabandan gelen yoğun istek doğrultusunda Milliyetçi Çalõşma Partisi (MÇP) ve Islahatçõ Demokrasi Partisi (IDP) ile ittifak yaparak 1991 milletvekili genel seçimlerine girdi. Böyle bir ittifak kararõ almak Erbakan için kolay olmadõ. Zira bir taraftan Güneydoğu oylarõnõn kaybõ ihtimali, diğer taraftan gelen yoğun talep saatlerce süren istişari toplantõlardan sonra listelerin içeri verilmesine az bir süre kala ittifak kararõ alõndõ. Seçimler sonucunda bu ittifak, 62 milletvekili çõkardõ. Ancak daha sonra Milliyetçi Çalõşma Partisi ve Islahatçõ Demokrasi Partisine Mensup 23 milletvekilinin ayrõlmasõyla Refah Partisi'nin milletvekili sayõsõ 38'e düştü. 38 milletvekiliyle Meclis'te grup kuran Erbakan, baraj engelini aşma başarõsõnõn hakkõnõ, ciddi ve etkili bir muhalefet yaparak ödedi. ERBAKAN'IN YEREL YÖNETİM SEÇİMLERİNDEKİ BAŞARISI 1991 milletvekili genel seçimlerinde baraj engelini aşmayõ başaran Erbakan ve kadrosu, bu başarõyõ 27 Mart 1994 Mahalli Yönetim Genel Seçimlerine taşõdõlar. Erbakan'õn başkanlõğõnda hazõrlanan çalõşma, plan ve programlarõnõn uygulanmasõyla kapõ kapõ dolaşan ye yoğun bir çalõşma sergileyen Refahlõlar (özellikle Refahlõ hanõmlar), 27 Mart 1994 Yerel Yönetim Seçimlerinde, başta İstanbul, Ankara, Konya, Kayseri, Erzurum, Diyarbakõr gibi büyükşehirler olmak üzere 28 il ve 400'e yakõn ilçe ve belde belediye başkanlõğõnõ kazandõlar. Mahalli İdare seçimlerindeki bu büyük başarõ, başta Erbakan Hoca olmak üzere tüm Refahlõlarõ sevince boğdu. Bu sevinç, kutlamalarda, şükürlerde, devir teslim esnasõnda yapõlan konuşmalardaki seslerde görülüyordu. Öyle ki İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin devir teslimi sõrasõnda "Refah'õn vakti geldi" müzikli marşõnõn eşliğinde mikrofona gelen Refah Partisi Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan, Allah'a şürkederek başladõğõ konuşmasõ esnasõnda "Refah Partisi" sözcüklerini ifade ederken ses titreşimlerinden ta kalbinin derinliğinden söylediğini ve bunun sevincinden kaynaklandõğõnõ anlamamak mümkün değildi. Bu başarõ sevinilmeyecek bir başarõ değildi. Çünkü iki il, beş ilçe belediyesinden 400 belediyeye ulaşõlmõştõ. Üstelik de Dünya'nõn başkenti sayõlan İstanbul ve Türkiye'nin başkenti Ankara belediyelerini de kazanarak... İSTANBUL'U ERBAKAN'IN PARTİSİ KAZANIYOR

27 Mart 1994'te yapõlan Mahalli idareler Seçimlerinde Türkiye'nin en büyük şehri olan İstanbul'u Erbakan'õn ifadesiyle "Dünya'nõn başkenti"ni Refah Partili Recep Tayyip Erdoğan kazandõ. Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlõğõ sõrasõnda büyük hizmetler yaptõ. Ancak daha sonra Siirt'te okuduğu bir şiir yüzünden 10 ay hapse mahkum edildiği için görevi bõrakmak zorunda kaldõ. ANKARA'YI DA ERBAKAN'IN PARTİSİ KAZANIYOR 27 Mart 1994'te yapõlan Mahalli idareler Seçiminde Türkiye'nin Başkenti Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlõğõnõ Melih Gökçek kazandõ. Belediye başkanlõğõ sõrasõnda büyük hizmetler yapan Gökçek'in hakkõnda yüze yakõn soruşturma ve dava açõlmasõna rağmen 18 Nisan 1999'da yapõlan seçimlerde tekrar başkan seçildi. ERBAKAN KAZANDIĞI BAŞARIYI NASIL DEĞERLENDİRİYOR? (Ankara, 18/11/1995) "Yerel seçimlerde bize Ankara ve İstanbul 'u nasip eden Allah, 24Arahk'ta Türkiye'yi nasip edecek" (122) Prof. Dr. Necmettin Erbakan

RP Genel Başkanõ ERBAKAN'I HALK DİKKAT VE ÖZLEMLE DİNLİYOR Refah Partisi Genel Başkanõ Prof. Dr. Necmettin Erbakan, çõktõğõ 1995 seçim gezilerinde yõğõn yõğõn kalabalõklar tarafõndan büyük bir ilgi ve muhteşem bir coşkuyla karşõlanõyordu. Bu durum, Refah Partisi'nin Türkiye'nin en büyük partisi olacağõnõ gösteriyordu. ERBAKAN'IN PARTİSİ TÜRKİYE'NİN BİRİNCİ PARTİSİ OLUYOR 1994 Mahalli İdareler Seçimlerinde kazanmõş olduğu belediyelerde takriben bir yõllõk zaman içerisinde göstermiş olduklarõ güzel ve başarõlõ hizmetlerin etkisiyle Erbakan'õn partisi 24 Aralõk 1995'te yapõlan milletvekili Genel Seçimlerine girdi. Bu seçimlerde Aydõn Menderes'i de yanõna alarak il il dolaşan ve mitinglerde etkili söylemlerle güzel, akõcõ, anlaşõlõr üslupla konuşmalar yapan Erbakan, seçmenin büyük kõsmõnõ etkileyerek sandõktan partisini birinci parti olarak çõkarmayõ başardõ. Karizmatik bir kişiliğe sahip olan Erbakan, ihtilallerin yaşandõğõ dönemlerde bile teşkilatlarõnõ her zaman birarada tutabildi. Bu dönemlerde diğer partilerin büyük bir çoğunluğu yeni durum karşõsõnda tuz-buz olup tarihe karõşõrlarken, Milli Görüş düşüncesi ve hareketi hiçbir zaman kaybolmadõ, kendisini hep koruyabildi. Hatta, bu kötü dönemlerin arkasõndan daha da büyümüş olarak siyaset sahnesine yeniden çõktõ. Refah Partisi'nin % 4'lerden % 21'lere ulaşarak Türkiye'nin birinci partisi olmasõ da bunun en somut delili olmuştur. Evet, 24 Aralõk 1995 Pazar günü yapõlan seçimlerin ardõndan sandõklar bir bir açõldõkça; Refahlõlarõn yüzü gülüyor ve başbakan olarak görmek istedikleri liderleri Erbakan artõk Türkiye'nin başbakanõ olacak gibi görünüyordu. Bu başarõ, Erbakan için bir zafer idi. Hem de tarihe geçecek büyük bir demokratik ve siyasi zafer.. ZAFER SEVİNCİ ERBAKAN'IN YÜZÜNDEN OKUNUYOR

Refah Partisi Genel Başkanõ Prof. Dr. Necmettin Erbakan eşi Nermin Hanõm'la birlikte çok neşeli görülüyor. Bu neşe, zaferin verdiği neşedir. Çalõşan kazanõr, kazanan sevinir... ERBAKAN MESUT YILMAZ'LA HÜKÜMET KURMAK İSTİYOR Refah Partisi Genel Başkanõ Prof. Dr. Necmettin Erbakan, Cumhurbaşkanõ Süleyman Demirci'den ikinci kez hükümet kurma görevini aldõktan sonra yani hükümet kurmak için, hiç zaman kaybetmeden siyasi partilerin liderleriyle görüşmeye başladõ. "Erbakan, ANAP Genel Başkanõ Mesut Yõlmaz ile yaptõğõ görüşmeler ilk başlarda sonuç verir gibi oldu ve RP-ANAP koalisyonunun çok yakõnda kurulacağõ ilan edildi. Ancak hükümetin açõklanacağõ gün, ANAP lideri Mesut Yõlmaz son anda yaptõğõ bir açõklamayla, "sudan" bahaneler göstererek, hükümette yer almaktan vazgeçtiklerini açõkladõ. Yõlmaz'daki tavõr değişikliğinin nedeni, hükümetin kurulacağõnõn ilan edilmesinden hemen sonra bazõ üst düzey askeri yetkililerin, Yõlmaz'a yaptõğõ ziyarete bağlandõ. Kabul gören görüşe göre, birileri, sonradan sõk kullanõlan deyimle "derin devlet" Yõlmaz'õn kulağõnõ sert bir şekilde çekmişti." (123) Bu olaydan sonra Refah Lideri Erbakan, Doğru Yol Partisi Genel Başkanõ Tansu Çiller ile hükümet kurma görüşmelerine başladõ. Tansu Çiller'in kulağõnõ sert değil, hafif bir şekilde çeken olmadõ. Olduysa da o aldõrmadõ. Çünkü o daha demokrat ve daha kararlõ bir yapõya sahipti. ERBAKAN BAŞBAKAN OLUYOR 24 Aralõk 1995'te yapõlan seçimlerde sandõktan birinci parti olarak çõkan Refah Partisi'nin iktidara gelmemesi için her türlü yola başvuruldu ama, nafile, Refahsõz hükümet arayõşlarõnõn eseri olarak ortaya çõkan Anayol Azõnlõk Hükümeti, üç ayõn sonunda beyaz bayrak çekti. Parlemento aritmetiği ve yurtta esen rüzgarlar Refah'sõz bir hükümet alternatifine yol vermiyordu. Dolayõsõyla 7 Haziran 1996'da Cumhurbaşkanõ Süleyman Demirel 54. Cumhuriyet Hükümetini kurma görevini Refah Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan'a verdi. Erbakan 54. Hükümeti kurma çalõşmalarõna büyük bir anlayõş, nezaket ve yumuşak tavõrla başladõ. Bu çalõşmalarõnõ yürütürken demokratik teamüllere de son derece bağlõ kalmaya çalõştõ. Bu çerçevede Haziran 1996'da, Tansu Çiller liderliğindeki Doğru Yol Partisi ile ortaklõk yapõp

54. Cumhuriyet Hükümetini kurarak başbakan oldu. Erbakan'õn kurduğu 54. Hükümet, 28 Haziran 1996'da Cumhurbaşkanõ Süleyman Demirel tarafõndan onaylandõ, 29 Haziran'da protokolü açõklandõ, 4 Temmuz'da program mecliste okundu ve 8 Temmuz'da güven oyu aldõ. Artõk Erbakan, yorulmak bilmeyen, tükenmeyen bir gücün ortaya koyduğu azimle yaptõğõ 30 yõllõk bir mücadelenin neticesinde başbakan olmuştu. VE ERBAKAN BAŞBAKAN Türkiye Cumhuriyeti 54. hükümeti Başbakanõ Prof. Dr. Necmettin Erbakan Refahyol iktidarõyla Türkiye'nin önünü açan Prof. Dr. Necmettin Erbakan, geniş vizyonu ve hizmet aşkõyla bu milletin refaha ermesi için gece-gündüz çalõşmõş ve bir yõllõk Başbakanlõğõnda toplumun her kesimini % 50'lik maaş zammõyla memnun etmişti. ERBAKAN'IN BAŞBAKANLIĞI DÖNEMİNDE YAPTIĞI HİZMETLER Erbakan başbakanlõğõnda kurulan Refahyol hükümetiyle önceki hükümetler arasõnda bir mukayese yapõldõğõnda, Refahyol hükümeti'nin, özellikle ekonomi alanõnda diğer hükümetlere göre daha başarõlõ olduğunu söylemek mümkün. Refahyol'un işbaşõnda olduğu bir yõllõk sürenin sonunda, ortaya çõkan ekonomik göstergeler, bunu ortaya koyuyor. İktidarda kalõnan sürenin neredeyse yarõsõnõn "darbe" söylentileri ve tartõşmalarõ ile geçirilmesine rağmen, enflasyonda yüzde 6lõk gibi bir düşüşün sağlanmasõnõ, yabana atmamak gerekir. Erbakan iktidarõ devraldõğõnda ekonomik veriler gerçekten de kötüydü ancak, bazõ Refah Partililerin de ifade ettiği gibi enkaz edebiyatõ yapmanõn bir anlamõ da yoktu. Her şey ortadaydõ ve madem iktidara talip olunmuştu, bu yolda yürünmesi gerekiyordu. Erbakan'õn iktidarda, "enkaz edebiyatõ" yapmanõn yerine gerçekten de bir çok hizmet yaptõğõ bilinmektedir.

Bu hizmetleri şu şekilde sõralamak mümkün: 1-1996 yõlõ sonunda 20 milyar dolar olmasõ beklenen bütçe açõğõ 15 milyar dolara, 30 milyar dolar olmasõ beklenen iç borç ise 22 milyar dolara düşürüldü. 2- Hükümeti devraldõğõnda yüzde 76'lar seviyesinde olan repo oranõ, Şubat '97'de yüzde 50'ler seviyesine kadar çekilebildi. Bu durum, mevduat ve Interbank faizlerinde de yaşandõ. 3- Yüzde 170 seviyesinde devralõnan Hazine borçlanma faizi Şubat 1997 tarihinde, yüzde 83'ler seviyesine kadar düşürüldü. 4- Devralõndõğõnda sadece 155 gün olan ortalama borçlanma vadesi, Şubat 1997'de 400 güne, bu tarihten sonra yaşanan olumsuzluklara rağmen, Nisan 1997'de ise 730 güne çõkarõldõ. 5- Enflasyonla mücadelede başarõ sağlandõ. Emekliler, işçiler, memurlar ve köylüler dahil, toplumun tüm gelir gruplarõna enflasyonun üzerinde, 40-50 puanlõk bir reel gelir artõşõ sağlanmasõna karşõn bu reel gelir artõşõnõn finansmanõnda alternatif gelir kaynaklarõ devreye alõnarak enflasyonun azmasõna meydan verilmedi, gerginliklere rağmen enflasyon sabit tutulmaya çalõşõldõ. 6-28 Haziran 1996 tarihlerinde 550 puan olan borsa endeksi, Şubat 1997'de 1700 puana kadar yükselerek yeni rekorlar kõrdõ. 7- Kaynak paketlerinden Ocak 1997 itibariyle 11,78 milyar dolar, Nisan 97 itibariyle ise 13,33 milyar dolarlõk bir gelir sağlandõ. 8- Bir yõllõk bu dönemde döviz rezervlerinde Şubat 1997 itibariyle yaklaşõk l Milyar dolarlõk bir artõş kaydedildi. 9-1995 yõlõnda bütçeden tarõmsal desteklemeye ayrõlan pay sadece 19 trilyon, 1996 yõlõ içinse önceki hükümet tarafõndan öngörülen destekleme fonu sadece 38 trilyon TL. idi. Refahyol, 1996 yõlõ ikinci yarõsõnda yaptõğõ hamle ile 1996'daki desteklemeyi 60 trilyon TL.'ye çõkarttõğõ gibi, 1997 yõlõ için de 95 trilyon TL'yi tarõmsal desteklemeye ayõrdõ. 10- Zirai ürünler karşõlõğõ köylülere 1996'da sadece 43,5 trilyon toplam ödeme yapõldõğõ halde, Refahyol döneminde 136 trilyon TL ödeme yapõldõ ve böylece, bir yõlda yüzde 312 oranõnda büyük bir artõş sağlanarak köylüler azami derecede desteklendi. 11- İMO 1995 yõlõnda 48 milyon dolarlõk hububat alõmõ yaptõğõ halde, Refahyol döneminde, 329 milyon dolarlõk alõm yaparak köylüye 7 misli fazla para ödendi. 12- Köylülere yüzde 50 gübre sübvansiyonunun alõmda derhal ödenmesi esasõ getirildi. Ayrõca, gübre alõmõnda formaliteler azaltõldõ. 13- Et ithalindeki fon, önce yüzde 3'ten yüzde 30'a çõkarõldõ, daha sonra da canlõ hayvan ve et ithalatõ yasaklandõ. 15- Hayvancõlõğõn ihyasõ için büyük önem taşõyan çayõr ve mera alanlarõnõn õslahõ ve artõrõlmasõ hususunda, 1996 yõlõnda 5000 hektar saha artõrõlmasõ yapõlmõştõr. Böylece artõş yüzde 175 oldu. 16- Yem bitkileri alanlarõnõn artõrõlmasõna da çok büyük önem verildi. 1996'da 7650 hektar yeni bitki alanõ geliştirildi. 1997'de ise 22.000 hektar yeni bitki alanõ geliştirilmesi programlandõ, artõş yüzde 187 civarõnda gerçekleşti. 17- Amerika buğdayõnõn fiyatõ 21.000 TL. iken, bunun muadili kõrmõzõ sert buğdaya dört ayõn ortalamasõ dikkate alõndõğõnda 36.000 TL. fiyat verildi. 18-1997 dünya yaş çay alõm fiyatõnõn 30.000 TL. olduğu dikkate alõndõğõnda, çay üreticisine 1997 yõlõnda dünya fiyatlarõnõn çok üstünde bir fiyat verildiğini söylemek mümkün. 19- Bağ-Kur emeklilerinin maaşlarõ yüzde 300'e kadar artõrõldõ. 20- Esnafa verilen krediler 1996'nõn 2. yarõsõnda 57 trilyondan 80 trilyon TL.'ye çõkarõldõ.

21- Fon kredisi imkanõ tanõnan Teşvik Belgesi verilmesine başlandõ. Böylece Fon Kredisinden yararlanmak üzere, 8 bin 36 KOBİ sahibi müracaatta bulundu ve 2.5 trilyon TL. tutarõnda kredi kullanõma açõldõ. 22- Asgari ücrette yüzde 100'den fazla artõş sağlandõ. 23- Ortalama memur maaş artõşõ yüzde 230,1, buna mukabil enflasyon yüzde 165., dolayõsõyla reel artõş takriben yüzde 65 olarak gerçekleşti. 24- Son yõllardaki memur maaşlarõndaki reel değişime bir göz atõldõğõnda, Refahyol hükümetinden önceki dönemde, genellikle memur maaşlarõndaki reel değişim enflasyonun altõnda kaldõğõ görülür. 1993'de reel değişim + yüzde 2.2 iken, 1994'de - yüzde 22, 1995'de - yüzde 4,8 olmuştur. Refahyol döneminde, memur maaşlarõnõn enflasyon üzerindeki reel artõşõ + yüzde 65 oldu. 25- Refahyol iktidarõ, 1996 yõlõnda asgari ücret 210 dolar olarak tesbit etmekle bugüne kadar işçilere reel olarak verilen en yüksek asgari ücreti vermiş oldu. 26- Kamu toplu iş sözleşmelerinde ilk defa Refahyol döneminde üç ay gibi kõsa bir zamanda sağlandõ. Kamu kesimi ortalama giydirilmiş aylõk ücretlerinde büyük bir artõş sağlanarak, ücretler 53 milyon TL.'den 107 milyon TL.'ye, dolar olarak da 655 dolardan 993 dolara çõkarõldõ. 27- Bütçeden Bağ-Kur emeklilerine 866 milyar TL., memur emeklilerine 985 milyar ve işçi emeklilerine 2.64 milyar TL. destek sağlandõ. 28- Memur emeklilerinin maaşlarõnda enflasyonun üstünde yüzde 51 reel artõş sağlandõ. 29- Sosyal Yardõmlaşma ve Dayanõşma Teşvik Fonu'nun bütün geliri, kamu maksadõna uygun sekide, tamamen yoksullara tahsil edildi. 30- ihtiyaç sahibi öğrencilere de, geniş bir program halinde hibe yoluyla karşõlõksõz destekte bulunuldu. 1994-95 yõlõnda kişi başõna burs 750 in TL., burs verilen öğrenci sayõsõ 78 bin 815, verilen toplam burs 710 milyar TL. iken 1995-96'da aylõk burs miktarõ l milyon TL, burs verilen öğrenci sayõsõ 100 bin 525, verilen toplam burs l trilyon TL'ye çõkarõlmõş, 1996-97'de ise aylõk burs 4 milyon TL, burs verilen öğrenci sayõsõ 200 bin, verilen toplam burs 6 trilyon TL. olmuştur. (124) 31- Refahyol, özellikle Doğu ve Güneydoğu bölgeleri başta olmak üzere ihtiyaç içinde bulunan Acil Destek Programõ çerçevesinde toplam 3 trilyon 947 milyar 559 milyon TL. tahsil etti. Bu programdan toplam 57 il, 96 ilçe, 52 belde ve 90 köy yararlandõ. 32- Refahyol iktidarõ, Doğu ve Güneydoğu Bölgeleri'nin ekonomik ve sosyal göstergelerini dikkate alarak bazõ tesbitlerde bulundu ve bu sorunlarõn çözümüne yönelik olarak, bir "icra anlaşma programõ" hazõrladõ. Ancak bu program da, sõradan program olarak kaldõ. Yani, Doğu ve Güneydoğu için pek bir şey yapõlamadõ. 33- Körfez Savaşõ'ndan bu yana Irak'a uygulanan ambargo sonucu kapalõ tutulan ve Türkiye'ye milyonlarca dolar zarara yol açan Kerkük-Yumurtalõk Boru hattõ, Refahyol döneminde açõlarak ülke ekonomisine katkõsõ sağlandõ. (125) 34- Yõllardan beri Bölge'deki terör sorununun kaynaklarõndan biri olduğu gözlenen Çekiç Güç, Refahyol Hükümeti'nin kararlõlõğõ sonucu gönderilmiştir. 35- D-8'lerin kurulmasõ. Bu, Başbakan Erbakan'õn yaptõğõ en önemli hizmetlerden biridir. Bilindiği gibi, Amerika Birleşik Devletleri'nin başõnõ çektiği Almanya, İngiltere, italya, Fransa, Japonya ve Kanada'dan oluşan G-7'ler var. Bu ülkelerden oluşan grup, aralarõndaki ticari ve sõnai işbirliğinin devamõ için siyasi diyaloga önem vermekte makro planda hedef belirleyerek politikalarõnõ sürdürmektedirler. D-8'ler ise TC. 54. Hükümeti Başbakanõ Prof. Dr. Necmettin Erbakan tarafõndan ortaya konmuş ve fiiliyata geçirilmiştir. D-8'ler grubu, Türkiye, îran, Pakistan, Bangladeş,

Endonezya, Malezya, Mõsõr ve Nijerya'dan oluşmaktadõr. D-8'ler zirvesi 14 Haziran 1997'de Cumartesi günü bu ülkelerin devlet veya hükümet başkanlarõnõn katõlõmõyla Başbakan Erbakan'õn öncülüğünde İstanbul'da yapõlmõştõr. (126) SİYASET YILDIZI ERBAKAN'IN HİZMET FARKI "Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan'õn insiyatifiyle kurulan ve 8 ülkenin üye olduğu global işbirliği forumunun koordinasyonu yapõlmõştõr. Bu forumun kuruluş aşamasõ sõrasõnda dört kez yüksek düzeyli memurlar, üç kez dõşişler bakanlarõ ve bir kez de devlet başkanlarõ/başbakanlar düzeyinde toplantõlar yapõlmõştõr. D-8'ler, Haziran ayõnda istanbul'da yapõlan zirve toplantõsõyla resmen kurulmuştur. Bu toplantõda alõnan karar gereği İstanbul'da sekreterya hizmetlerinde kullanõlmak üzere bir bina D-8 Genel Sekreterliği için tahsis edilmiş ve ayrõca D-8 faaliyetlerini koordine edecek "Genel Sekreter, 54. Hükümet döneminde atanmõştõr." (127) ERBAKAN VE PARTİSİ İLE İLGİLİ YAYGARALAR BAŞLIYOR Refah; inanca karşõ uygulanan baskõlar, gelir dağõlõmõndaki adaletsizlik, yolsuzluk, rüşvet ve terör gibi temel problemlerin kabarttõğõ öfke birikimini arkasõna alarak 24 Aralõk seçimlerinde Türkiye'nin birinci partisi olmuştu. Seçimlerden en büyük parti olarak Refah Partisi'nin çõkmasõ, diğer siyasi partiler ve azõnlõkta olan bir takõm çevreler üzerinde adeta "şok" etkisi yaptõ. Siyasi teamül ve demokratik yönetim gereği, hükümeti kurma görevinin, seçimden birinci parti olarak çõkan Refah Partisi'ne verilmesi gerekirken, bu konu bile siyasi yaygara ve tartõşma konusu yapõldõ ve RP'siz hükümet arayõşlarõ gündeme getirildi. Neticede, sadece üç ay sürebilen ANAYOL azõnlõk hükümeti kuruldu. Daha sonra 27 Haziran 1996 Perşembe günü koalisyon anlaşmasõ yapõlan, 28 Haziran 1996 Cuma günü Cumhurbaşkanõ Süleyman Demirel tarafõndan onaylanan, 29 Haziran 1996 Cumartesi günü protokolü açõklanan, 4 Temmuz 1996 Pazartesi günü Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde 265 "red" oyuna karşõ 278 "kabul" oyuyla güven oyu alan 54. Hükümet Refah Partisi Genel Başkanõ Prof. Dr. Necmettin Erbakan tarafõndan kuruldu. Yapõlan bunca yaygaralara ve tartõşmalara rağmen Erbakan 54. Hükümeti kurmayõ başardõ. Bu başarõyla ortaya konulacak diğer başarõlar, nelere sebep olacak, kimleri rahatsõz edecek ve hangi yaygaralar kopartõlacaktõ? Bunu o gün tahmin etmek çok zordu. Tam bir yõl süren Erbakan'õn başbakanlõğõnõn ilk yarõsõ normal denecek şekilde geçti.

Ancak ikinci yarõsõ yaygaralarla dopdolu bir şekilde geçti. Bu yaygara fõrtõnalarõnõn nedeni ne idi? Ve nasõl başladõ? Başbakan Erbakan 24 Ocak 1997'de yaptõğõ bir açõklamada, ekonomide adeta bahar havasõ estirmişti. Erbakan yaptõğõ açõklamada, kaynak paketlerinde hedeflerin tutturulmasõyla 1997 için öngörülen yüzde 65 enflasyonun altõna inileceğim, iç borçlarõn daha önce beklenen rakamlarõn altõnda gerçekleştiğini ve sonraki üç ayda da, 9 milyar dolarõn hükümetin kasasõna girmesini istiyordu. Ayrõca Başbakan Erbakan, partisinin Meclis Grubunda yaptõğõ bir konuşmasõnda, "Devlet borçlanmaktan kurtulacak, faiz ve enflasyon düşecektir. Durum böyle olunca elde fazla para kalacaktõr. Bunun da dövize yönelmeden reel ekonomiye kazandõrõlmasõ gerekmektedir. Dövizin fazla kazanç getirmeyeceği anlaşõlõnca para reel ekonomiye gelecektir." diyordu. Erbakan, bu sözleriyle bazõ kesimlerin, özellikle de rantçõlarõn adeta damarõna basõyordu. Bunun içindir ki, oturduklarõ yerden büyük paralar kazanan rantiyecilerin bir kõsõm medya ile işbirliği içine girerek, sun-i bir karõşõklõkla yaygara düğmesine basõyorlardõ. Yaygara düğmesine basõldõktan sonra kartel medyasõ gazetelerinin manşetlerini, isminin açõklanmasõnõ istemeyen (ve asla açõklanmayacak olan) bazõ üst düzey askeri yetkililere ait olduğu belirtilen beyanatlarõn süslemesi dikkat çekiyordu. 28 Ocak 1997'de Hürriyet gazetesinde "Bostan korkuluğu değiliz", Milliyet gazetesinde "MGK'dan uyarõ", Yeni Yüzyõl gazetesinde ise "Refah gerdi" manşetleri birinci sayfalarõ süslüyordu. Böylece yaygara düğmesine basõlmõş olmasõnõn adõmlarõ atõlmõş oluyordu. Bu tür yaygaralar tarihte ilk defa olmuyordu. Bundan önce de çokça vuku bulduğu, sağlam kaynaklardaki kesin delillerle tesbit edilmiştir. "İnkâr edenler: Bu Kur'an'õ dinlemeyin, okunurken gürültü (yaygara) yapõn. Umulur ki bastõrõrsõnõz, (üstün gelirsiniz" (128) YAPILAN YAYGARALAR Refahyol iktidarõnõn yedinci ayõnõn sonuna doğru çok ilginç gelişmeler yaşanmaya başladõ. Koalisyon hükümetinin büyük ortağõ olan Refah Partisi'nin Taksim ve Çankaya'ya cami, başörtüsü özgürlüğü, karayoluyla hac, Ramazan mesaisi ve yõllardõr Türk Hava Kurumu'nun adeta tekelinde olan kurban derilerinin toplanmasõ konularõnõ gündeme getirmesine paralel olarak yaygaralarda gündemin bir numaralõ konusu haline geldi. Yapõlan yaygaralara özetle bir göz atarak birlikte hatõrlayalõm. Bu yayagaralar şunlardõ: 1- "Asker rahatsõz" yaygarasõ 2- "Darbe geliyor" yaygarasõ 3- "Laiklik elden gidiyor" yaygarasõ 4- "Genel Kurmay'da ilginç toplantõ" yaygarasõ 5- "Sincan Kudüs Gecesi" yaygarasõ 6- "Demokrasiye balans ayarõ" yaygarasõ 7- "Aczimendi Tarikatõ" yaygarasõ 8- "Mõsõr ziyareti bayrak" yaygarasõ 9- "Libya ziyareti" yaygarasõ 10- "iftar yemeği" yaygarasõ 11- "Taksim ve Çankaya'ya cami" yaygarasõ 12- "Başörtüsüne özgürlük" yaygarasõ 13- "Kurban derileri" yaygarasõ 14- "Karayoluyla hac" yaygarasõ 15- "Ramazan mesaisi" yaygarasõ 16- "Siyasal İslam" yaygarasõ 17- "İrtica" yaygarasõ

18- "28 Şubat" yaygarasõ 19- "Kapatma" yaygarasõ YAYGARALAR İLE İLGİLİ KISA AÇIKLAMALAR l- ASKER RAHATSIZ YAYGARASI "Askeri kesimin, Erbakan'õn ekonomide attõğõ adõmlarõ olumlu bulduklarõnõn kamuoyuna sõzmasõ" (129) bir kõsõm çõkar çevrelerinin hoşuna gitmemiş olduğu içindir ki böyle bir yaygarayõ ortaya atmõşlardõr. Bundan maksatlarõ askerle bir partiyi (RP) karşõ karşõya getirmekse, çok yanlõş bir maksattõr. Bunun böyle olmasõ da mümkün değildir. Çünkü ilgili partinin mensuplarõnõn evlatlarõ askere gitmektedir, askerlerin akrabalarõndan da o partili olanlar vardõr. Böyle bir hal varken askerle bir partinin karşõ karşõya gelmesi sözkonusu değildir. Şayet askerlerden bir kaçõ gerçekten rahatsõzlõk duyuyorlarsa, gider ilgili partinin yöneticileriyle konuşur ve rahatsõzlõk veren konuyu izale ederler. Böyle insani anlaşma unsurlarõ varken, birilerinin "Asker rahatsõz" haberini yaygara haline getirmesinin, milletimize ve memleketimize ne faydasõ var? Hem askerlerimizin hem de tüm partilerin yöneticilirenin ve de aziz milletimizin bu tür yaygaralardan olumsuz etkilenmemeleri, millet ve memleketini sevenlerin en büyük temenni ve arzularõndan olmalõdõr. 2- DARBE GELİYOR YAYGARASI Bu yaygaradan da birilerinin birşeyler umduğu açõkça anlaşõlmaktadõr. Gözenin başõnda oturup çõkan suyu korumak ve onu insanlar arasõnda adil bir şekilde dağõmõtõm sağlamakla görevli olanlarõ korkutmak, ürkütmek, böylece gözenin başõndan uzaklaşmalarõnõ temin ederek kendi havuzlarõna musluklarõ bağlayacak olanlarõn gelmesi için "darbe geliyor" yaygarasõ yapõlmõştõr. Halbuki askerlerimizin demokratik çözümden yana olduklarõnõ defalarca açõklamõşlardõr. Buna rağmen, bu yaygaralarõn niçin yapõldõğõnõ anlamamak mümkün mü? Türkiye'de herkes iyi biliyor ki, darbeler ciddi, kalõcõ, etkili ve faydalõ bir çözüm olmamõştõr. 1960 darbesi neticesinde dönemin Başbakanõ merhum Adnan Menderes asõlmõştõr. Ancak daha sonra bu yapõlmõş olan bir hatadõr denilerek, naşõ Topkapõ'da yaptõrõlan anõt mezara nakledilmiştir. Bu tarihi örnekte gösteriyor ki darbeler çözüm değildir. Kalõcõ ve etkili çözüm, demokratik çözümdür, Çözüm ortadayken darbe yaygaralarõna ne gerek var? 3- LAİKLİK ELDEN GİDİYOR YAYGARASI Laiklik, din işleriyle devlet işlerinin birbirinden ayrõlmasõ şeklindeki bir uygulama, devletin vazgeçilmez niteliklerinden ve anayasanõn değiştirilemez maddelerinden birisi ise niçin elden gitsin? Anayasa'nõn ilgili maddesini değiştirmek isteyen mi oldu ki laiklik elden gitsin? Taksim ve Çankaya'ya cami yapõlmasõyla laikliğin ne ilgisi var? Türkiye'de onbinlerce cami var, laiklik elden gitmiyor, Taksim'e ve Çankaya'ya cami yapõlõrsa laiklik elden gider. Böyle mantõk olur mu? Kaldõ ki kendisiyle ve partisiyle ilgili yaygara yapõlan dönemin başbakanõ Erbakan, laikliğe karşõ olan bir lider değildir. O laikliğin din düşmanlõğõ şeklindeki uygulamasõna karşõdõr. Erbakan'õn, ta Millî Nizam Partisi döneminde, laiklikle ilgili ortaya koyduğu görüş ve düşünceleri, hiç değişmeden devam ede gelmiştir, işte Erbakan'õn Milli Nizam döneminde laiklikle ilgili ortaya koyduğu görüş ve düşünceleri: "Biz laikliğe karşõ değiliz. Biz asõl laikliği ortadan kaldõran bugünkü laiklik tatbikatõna karşõyõz. Bugün memleketimizde bütün batõ medeni memleketi ile asla mukayese

edilemeyecek bir laiklik anlayõşõ, Anayasa'ya aykõrõ olarak tatbikatta hüküm sürmektedir. Bugün "Allah'a şükür" diyen insan ağõr ceza mahkemelerinde inlemektedir." (130) Gerçek böyle iken, Erbakan laikliği götürmeyeceğine, kendisi küsüp gitmeyeceğine, Taksim'e ve Çankaya'ya yapõlacak olan camiler koyamayacaklarõna göre laiklik elden niçin gitsin? Almanya'da kubbeli minareli cami yapõlõyor, Belçika'da kesilen kurbanlarõn derilerini kesen istedikleri yerlere veriyor, Hollanda'da başörtülü hanõmlar devlet dairelerinde memur olarak çalõştõrõlõyor, laikliğin anasõ, babasõ ve beşiği olan Fransa'da kõzlar başörtülü okullarda okuyorlar. Bu ülkelerde laiklik elden gtimiyorsa, Türkiye'de hiç elden gitmez. Korkmaya ve yaygara yapmaya gerek yok! "Laiklik elden gidiyor." diyerek halkõn dikkatini başka taraflara çekerek hõrsõzlõk ve yolsuzluk yapanlara ve milletimizi bölmeye çalõşanlara dikkat edin yeter. 4- GENEL KURMAY'DA İLGİNÇ TOPLANTI YAYGARASI Türk Silahlõ Kuvvetleri'nin Genel Merkez Karargahõ Genel Kurmay Başkanlõğõ'dõr. Yurdumuzu korumak ve kollamakla görevli olan Türk Silahlõ Kuvvetleri üst düzey idare kademesi, ilginç olsun ilginç olmasõn elbette toplantõlarõnõ Genel Kurmay Başkanlõğõnda yaparlar. Bundan daha tabii ne olabilir! Ancak, birilerinin bu tür toplantõlarõ yaygara haline getirmesi, toplum üzerinde olumsuz etkiler meydana getirmektedir. Bu bakõmdan toplumu endişelere, korkulara, paniklere sevk edecek yazõ ve çiziden uzak kalõnmalõdõr. Bir toplantõ haberini yaygara haline getirmek, hiç kimseye fayda sağlamaz. 5- SİNCAN KUDÜS GECESİ YAYGARASI Refahyol hükümeti döneminde yapõlan en büyük yaygaralardan birisi de "Sincan Kudüs Gecesi" yaygarasõdõr. Çok ilginçtir, bir kaç yõldan beri her yõl geleneksel olarak Ankara'nõn Sincan ilçesinde aynõ şekilde kutlanan Kudüs Gecesi, daha önceleri medyada haber olarak bile yer almamõştõ. (131) Ancak bu sefer durum çok farklõydõ. Bu fark ise Türkiye'nin, Refah Partisi'nin büyük ortak olduğu bir koalisyon hükümetiyle yönetilmesiydi. Yani Refah Partisi'nin hükümette olmasõydõ. RP hükümette olunca Sincan'daki Kudüs Gecesi, kartel medyasõnda bu sefer inanõlmaz bir şekilde yaygara haline getirilerek işlendi. Öyle oldu ki Türkiye'nin iç politikasõnõ olumsuz etkilediği gibi dõş politikasõnõ da etkiledi. İran'õn Ankara Büyükelçisi Bağheri, ardõndan da aynõ ülkenin konsoloslarõ Türkiye'den ayrõlmak zorunda kaldõlar. Ve belki de, Türkiye'nin tarihinde ilk defa komşu ülke İran ile ilişkileri bu kadar bozuldu, onarõlmasõ zor derin yaralarõn açõlmasõna neden oldu. Bu tür olumsuzluklara neden olan unsur, bir haberi, hoş olmayan niyetlerle maksadõnõn dõşõnda taşõmak için yaygara haline dönüştürmektir. Bu da zarardan başka bir şey getirmez. 6- DEMOKRASİYE BALANS AYARI YAYGARASI 30 Ocak 1997 tarihinde RP'li Sincan Belediye'sinin düzenlediği Kudüs Gecesi'nde, Sincan Belediye Başkanõ Bekir Yõldõz ile İran Büyükelçisi Muhammed Rõza Bagheri'nin yaptõğõ konuşmalar ve yapõlan tiyatro gösterisi büyük bir olay haline getirilmiş ve günlerce yaygarasõ yapõlmõştõ. Bundan birkaç gün sonra 4 Şubat 1997 günü Etimesgut Zõrhlõ Birlikler Okulu ve Eğitim tümen Komutanlõğõ'na bağlõ tank ve kariyerler ile bazõ askeri araçlar, "motorlu yürüyüş" çerçevesinde Sincan Atatürk Caddesi'nden geçerek Akõncõlar Üssü'ne intikal ettiler. Bundan bir müddet sonra Amerikan-Türk Konseyi'nin yõllõk toplantõlarõ çerçevesinde ABD'ye giden ve orada Amerikan-Türk Konseyi Balosunda, Sincan'da tanklarõn yürütülmesi ile ilgili sorulan bir soru üzerine "demokrasiye balans

ayarõ yapõldõ" (132) diyen Genel Kurmay ikinci Başkanõ Çevik Bir'in bu sözleri günlerce yazõldõ ve okundu. Aslõnda demokrasiye, demokratik kurallarla ayar yapõlõr, şayet ayarõ bozulmuşsa. Ancak, kabul edelim ki bir paşamõz böyle bir şey dedi, bunu yaygara haline getirmenin ne anlamõ var? Bu ifadeyi, kartel medya iyi değerlendirerek maksadõna alet etmeyi başarabilmiştir. Tanklar Sincan'da değil, Altõndağ'da yürümüş olsalardõ, bozuk maksatlõlar bunu yine yaygara konusu yaparlardõ. 7- ACZİMENDİ (TARİKAT) YAYGARASI Aczimendi Tarikatõ Şeyhi Müslüm Gündüz olayõ patlak vermeden bir müddet önce, tarikat mensubu müritlerin yaptõklarõ zikirler, giydikleri kõlõk kõyafetleri defalarca gündeme getirilerek televizyon ekranlarõna ve gazete sütunlarõna taşõndõ. Adeta hazõrlanmõş bir senaryo oynanõyordu. Zamanlamasõ da iyi ayarlanmõştõ. Çünkü Refah Partisi hükümette idi. 28 aralõk 1997 Cumartesi günü Aczimendi Tarikatõ lideri Müslüm Gündüz dini nikahlõ eşi Fadime Şahin ile birlikte Kadõköy'deki bir evde polis tarafõndan baskõna uğradõ. Tabiiki televizyon kamerasõ da hazõr idi. Böylece kartel medyanõn eline çok yağlõ bir konu geçmişti. Bunu çok iyi değerlendireceklerdi, bitmek tükenmek bilmeyen arzularõ doğrultusunda... Nitekim uzun bir süre bunun yaygarasõ yapõldõ. Öyle oldu ki, toplum tarafõndan din adamlarõna karşõ duyulan güven ve saygõ zedelenir hale geldi. Kaldõ ki bu kişi din adamõ da değildi. Bir kişinin yaptõğõ bir yanlõşõ, bu kadar abartmanõn ve gündemde tutmanõn Türkiye'nin ekonomisine faydasõ mõ oldu? 8- MISIR ZİYARETİ BAYRAK YAYGARASI Başbakan Erbakan 2 Ekim 1997'de bir haftalõk Afrika gezisine çõktõ. Bu ziyaret programõnda Başbakan, Mõsõr, Libya ve Nijerya'yõ ziyaret edecekti. Gezinin ilk durağõ olan Mõsõr'a, Mõsõr'õn isteği üzerine dört saat geç gidilmesi ve karşõlama töreninde Türk bayrağõnõn göklere çekilmemesi büyük bir yaygara konusu yapõldõ. Öyle bir duruma getirildi ki olay, "laiklik elden gidiyor" yaygarasõyla bütünleşti ve hatta diplomatik krize neden oldu. Konuyla ilgili Başbakan Yardõmcõsõ ve DYP Genel Başkanõ Tansu Çiller şöyle bir açõklamada bulundu: "Gezi zamansõz olabilir, ama bütün bunlarõ "Aman laiklik elden gidiyor" havasõna sokmanõn akõlla, mantõkla bağdaşõr tarafõ var mõ?" Çiller çok haklõydõ. Bayrağõn asõlõp asõlmamasõyla laikliğin ne alakasõ var? Bu yaygara değildir, bunda art niyet yoktur denebilir mi? 9- LİBYA ZİYARETİ YAYGARASI Başbakan Erbakan bir haftalõk Afrika ziyareti programõ gereği 5 Ekim 1997 tarihinde Libya'ya gitti. Libya lideri Muammer Kaddafi ile iki kardeş ülkeyi ilgilendiren çeşitli konularda görüşmeler yaptõktan sonra iki lider müşterek bir basõn toplantõsõ düzenlediler. Basõn toplantõsõnda ilk sözü Kaddafi aldõ ve konuşmasõnda, Türkiye'nin dõş politikasõndan memnun olmadõğõnõ, Türkiye'deki Kürt sorununun çözümlenmesi gerektiğini söyledi. Kaddafi'yi hoşnutsuz bir tavõrla dinleyen Erbakan ise konuşmasõnda şöyle dedi: "Türkiye'de kurt sorunu değil, terör sorunu vardõr." (133) Başbakan Erbakan Kaddafi'ye gereken cevabõ verdiği halde ertesi gün kartel medya yaygaraya başladõ. Neredeyse Erbakan'õ vatan haini ilan edeceklerdi. Başbakan Erbakan'õn başarõlarõnõ gölgelemek ve önünü kesmek için diğerleri gibi çok iyi bir fõrsattõ bu. Elbette

amaçlarõ doğrultusunda yaygara yaparak değerlendireceklerdi! Bu yaygara neticesinde Başbakanlõğa vekâlet eden Tansu Çiller, Türkiye'nin Libya büyükelçisini geri çekti. İşte yaygaralarõn Türkiye'deki etkileri ve neticeleri! 10- İFTAR YEMEĞİ YAYGARASI Yõllardõr devlet tarafõndan itibar görmemiş, ilgi bulmamõş olan din adamlarõ, toplumda sevginin, saygõnõn, hoşgörünün, barõşõn sağlanmasõnda etkili olduklarõ için, onlarõn bu etkinliğini yeniden harekete geçirmek maksadõyla Başbakan Erbakan tarafõndan 11 Ocak 1997'de Başbakanlõk Konutunda din adamlarõna bir iftar yemeği verildi. Bu iftar yemeğine, başta Diyanet İşleri Başkam Mehmet Nuri Yõlmaz olmak üzere çok sayõda tanõnmõş din adamõ katõldõ. Bunu tam fõrsat bilen kartel medya yaygarayõ bastõ. "Laiklik elden gidiyor!" günlerce bu yaygara devam etti. Başbakan, papazlara ve hahamlara bir yemek vermiş olsaydõ "Laiklik elden gidiyor" diye yaygara yapõlõr mõydõ? Laikliğin elden gitmesiyle, iftar yemeğinin, iftar yemeğiyle laikliğin elden gitmesinin ne alakasõ var? Tabiiki yaygara yapan kartel medya, bu hadiseye bir de kõlõf bulmuş; tarikat şeyhleri. Tarikat şeyhleri dedikleri zatlardan birisi Ecevit'le görüşse, Çillerle görüşse laiklik elden gitmiyor da, Erbakan'la görüştüğü zaman neden elden gidiyor? Yoksa bunu laiklik mi böyle istiyor? Yaygaracõlarõn kendi ifadeleriyle "Nurculuk Tarikatõ" liderlerinden Fethullah Gülen Hoca Efendi Ecevit'le ve Çillerle görüşmedi mi? Görüştü. Bu görüşmeyi Ecevit ve Çiller yaptõğõna göre, başbakanlõk yapmõş olan bu iki lider laikliğe karşõdõrlar diyebilir miyiz? Öyleyse yaygaraya ne gerek? 11- TAKSİM VE ÇANKAYA'YA CAMİ YAYGARASI "Taksim Camii" 47 yõldõr gündemde olan bir konudur. Hatta Taksim'de cami yapõlmasõna dair Bakanlar Kurulu kararõ vardõr." (134) Buna rağmen Taksim"e cami yapõlmamõştõr. Çünkü Taksim'e cami yapõlmasõna karşõ olanlar var. Kimdir bunlar ki İslam ülkesinde bir caminin yapõlmasõna karşõ çõkõyorlar? Taksim'e cami yapõlmasõna yalnõzca Türkiye'deki niçin inandõğõm, nasõl inandõğõnõ bilmeyen adõ müslüman bir kaç kişi karşõ çõkmõyor. Bunlarõn yanõsõra Hõristiyan Kiliseler Birliği, Amerika, Avrupa Birliği, Ortadoks Kilisesi, Vatikan ve Yunanistan da karşõ çõkõyor. Bunun sebebi ise Hõristiyan Batõ Dünyasõ, Taksim Meydanõ'nõ, Hõristiyanlõğõn sembolü olarak görüyor. Bunun içindir ki; "Taksim'de, Taksim (Topçu) Kõşlasõnda 1893 yõlõnda restore edilen şahane ve sanat değerlerinde yüksek bir cami bulunuyordu, İsmet İnönü bu camiyi, Lozan'da verdiği taviz gereği 1940'da yõktõrmõştõr. Ve yine Süleyman Demirel ve Turgut Özal'da Taksim Camiini yaptõramamõşlardõr." (135) Birilerinin hatõrõ için yapõlmasõ gereken caminin yapõlmasõnõn tehir edilmesi ya da engellenmesi kabul edilecek şey değildir. Dolayõsõyla İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanõ Recep Tayyip Erdoğan Taksim Camiini yapacaklarõm açõkladõ. Başbakan Erbakan da aynõ doğrultuda görüş belirtti. Çankaya'ya da cami yaptõrõcağõz deyince yaygara başladõ "Laiklik elden gidiyor..." Taksim'e cami yapõlsõn diye Bakanlar Kurulu karar alõyor, Süleyman Demirel ve Turgut Özal imza atõyorlar laiklik tehlikeye girmiyor, Erbakan ve Erdoğan Taksim'e cami yapõlacak diyorlar laiklik tehlikeye giriyor! Bu nasõl mantõk? camiyle laikliğin ne alakasõ var? Eğer laiklik camilerle alakalõ olsaydõ, Türkiye'de 10 binlerce cami var laikliğin bugüne kadar kalma şansõ hiç olmazdõ. O halde bu yaygaralar niçin? 12- BAŞÖRTÜSÜNE ÖZGÜRLÜK YAYGARASI Türkiye'de Atatürkçülük ve Laiklik adõna yõllardõr üniversitelerde okuyan kõz öğrencilere uygulanan başörtüsü yasağõ önemli bir sorun haline gelmişti. Bu sorunu kökten çözmek

için koalisyon'un büyük ortağõ Refah Partisi tarafõndan "başörtüsüne özgürlük" düşüncesi ortaya konunca, yine yaygara başladõ. "Laiklik elden gidiyor.", "Çağdõşõ kõyafet", "ortaçağ karanlõğõ" vb... Başörtüsüyle laikliğin ne alakasõ var? Laikliğin beşiği Fransa'da, Almanya'da, Hollanda'da, Belçika'da, İngiltere'de ve Amerika'da müslüman kõz öğrenciler, başörtülü üniversitelere gidiyorlar. Bu ülkelerde laiklik tehlikede değil ve elden gitmiyor. Kimse de rahatsõz olmuyor, tam tersine, saygõ duyuyorlar. Çünkü Avrupalõlar kafanõn dõşõnda ne olduğuna değil, içinde ne olduğuna önem veriyorlar. Başörtüsünü tehlike olarak gören bir zihniyetle kalkõnmak, büyümek mümkün değildir. Ne gariptir ki başörtüsüne karşõ olanlar, onu (bir metrelik kumaşõ) tehlike olarak görenler ve yasaklayanlar bunu, laiklik adõna ve laikliği Türkiye'ye getiren Atatürk adõna yapõyorlar. Böylece Atatürk'e muhalefet ediyorlar. Ancak bunun farkõnda değiller galiba. 1938'lere kadar olan Atatürk'ün sağlõğõ döneminde, kadõnlarõn; bõrakõn başörtüsünü, giydikleri çarşaf veya taktõklarõ peçe konusunda çõkardõğõ bir tek kanun maddesi, ya da bir tek genelge yoktur. Ayrõca Anayasa, kanun ve İç tüzük'te başörtüsünü yasaklayan bir hüküm de yoktur. Buna rağmen Türkiye'de başörtüsü hep yasaklanmak istenmiş, başörtülü öğertmenler görevlerinden alõnmõş, üniversite öğrencileri okula alõnmamõş, hatta İmam-Hatip okullarõnda bile bu yasak uygulanmõştõr. 18 Nisan 1999 Genel Seçimlerinde İstanbuldan Milletvekili seçilen Merve Kavakcõ başörtülü olduğu için 2 Mayõs 1999 tarihinde TBMM'de yapõlan yemin merasiminde, yemin etmesi engellenmiştir. Bunlar da Atatürkçülük ve laiklik adõna yapõlõyor. Gerekçe, başörtüsü laikliğe aykõrõdõr. Başörtüsü, Allah'õn emridir denildiğinde, kõlõf hazõr; "Başörtüsü başka şey, türban başka şey, türban siyasi simgedir." "Mü'min kadõnlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar, namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kõsõmlarõ müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini, yakalarõnõn üzerine (kadar) örtsünler..." (136) Allah'õn emrine rağmen, Atatürk'ün TBMM zabõtlarõ Cilt: l, Sayfa: 3'deki sözüne rağmen, insan hak ve özgürlüklerine rağmen, hala başörtüsüne karşõ çõkanlar varsa, bunlar, laikliği, Atatürkçülüğü istismar eden, dayatmacõ, zorbacõ olmaz mõ? Atatürk'ü sevip laikliği istediği halde, başörtüsüne karşõ çõkan akõllõ, basiretli ve samimi olan herkesin, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün şu sözlerini dikkatle okumasõ, annesi Zübeyde Hanõm'õn ve eşi Latife Hanõm'õn fotoğraflardaki örtülerine dikkatle bakmasõ gerekmez mi? BAŞÖRTÜSÜ İLE İLGİLİ ATATÜRK NE DİYOR? (Ankara, 03/04/1923) "Dinimizin tavsiye ettiği tesettür, hem hayata, hem fazilete uygundur." (137) "Eğer kadõnlarõmõz Şeriat'õn tavsiye ve dinin emrettiği bir kõyafetle, faziletin icap ettiği tavr-u hareketle içimizde bulunur, milletin ilim, sanat içtimai hareketlerine iştirak ederse, bu hali, emin olun, milletin en muteassõblarõ dahi takdir eder... Bilakis, o halin aleyhinde söylenecek sözlere karşõ belki onun müteşebbislerinden daha fazla müdafii olur.''(138) M. Kemal Atatürk İŞTE ATATÜRK'ÜN EŞİ LATİFE HANIM VE... "Herkes özel yaşamõnda istediği kõyafeti giyebilir. Ama burasõ hiç kimsenin özel yaşamõnõ sergilediği ve devlete meydan okuduğu bir yer değildir. Bu hanõma haddini bildiriniz!" (139) Bülent Ecevit Başbakan

Mustafa Kemal Atatürk'ün Eşi Latife Hanõm (140) İstanbul Milletvekili Merve Kavakçõ Hanõm Atatürk ve laiklik adõna başörtüsüne karşõ zorbalõk, dayatma ve yaygara yapanlar, Atatürk'ün Eşi Latife Hanõm'õn başörtüsüne bakmõyorlar mõ? "Biz başörtüsüne değil, türbana karşõyõz" diyenler, Atatürk'ün Eşi Latife Hanõm'õn başörtüsüyle Milletvekili Merve Kavakçõ Hanõm'õn başörtüsü arasõnda nasõl bir fark görürler? Yoksa bunlar, Latife Hanõm'õn başörtüsüne de mi karsõlar? YAYGARACILARIN MANTIĞI BU Bir müslüman Türk kadõnõ ve asker oğlu (141) Bu hanõmefendi, oğlunu vatanõ korumak için askere gönderdiğinde, Oğlu askerde şehit olursa, "şehit annesi", CİCİ KADIN olur! Kõzõnõ okutmak için üniversiteye gönderdiğinde kõzõ başõm örterse, "gerici annesi", "ÖCÜ KADIN" olur.! Bir kadõn, aynõ anda hem şehit annesi, hem de "gerici annesi" olur mu?

GERÇEK OLAN BU 3. Kolordu Komutanõ Korgeneral Edip Başer, şehit annesi Mezgun Dağder ile akrabalarõna başsağlõğõ dileyerek acõlarõnõ paylaşõyor. (142) Türk Silahlõ Kuvvetleri'nin PKK ile yaptõğõ mücadelede şehit düşen Onbaşõ Ertaç Dağder'in annesinin ve akrabalarõnõn çarşaf ve türbanlarõ, onun şehitlik rütbesine ermesine engel olmuyor mu? Bu vatan uğruna kan veren, can veren bu hanõmlarõn kendi vatanlarõnda özgürce yaşama haklarõ yok mu? Bu hanõmlara sõrf kõyafetlerinden dolayõ gerici, öcü, çağdõşõ, örümcek kafalõ, yobaz diyenler, annesine hakaret edilen şehit onbaşõ Ertaç Dağder'in ruhunu incitmiş olmazlar mõ? 13- KURBAN DERİLERİ YAYGARASI Hür, mukim, müslim, zengin olan kimse için vacip olan kurban, Allah Teâlâ'ya tekerrüp için kurban niyetiyle kesilen hususi hayvandõr. Kurban bayramõnda böyle Hak rõzasõ için kesilen kurbana "udhiye" bunu kesmeğe de "tezhiye" denir. (143) İbadet maksadõyla kesilen kurbanlarõn derilerim, yõllardõr Türk Hava Kurumu (THK) topluyordu. Hem de konuyla ilgili bir kanun maddesi varmõş gibi. Kurban derilerinin toplanmasõ konusu Refahyol hükümeti döneminde gündeme gelince, yeryerinden oynadõ adeta, ve yaygara başladõ: "Asker rahatsõz" Allah aşkõna kurbanla askerin rahatsõzlõğõnõn ne alakasõ var? Vatandaş, kurbanõnõ kesmek için askerden izin almasõ mõ gerekiyor? Böyle bir izin alma gereği olmadõğõna göre, kurbanõnõn derisini istediği yere vermek isterken asker niçin rahatsõz olsun? Anlaşõlan odur ki, asker rahatsõz değil, yaygara yapan çõkarcõlar rahatsõz... Kurban derilerinin Türk Hava Kurumu'na verilmesine dair ne dinde ne de kanunda bir hüküm vardõr. Kurban derileriyle ilgili dinde şöyle bir hüküm vardõr: "Kurbanõn postu (derisi) tasadduk olunur veya ondan seccade veya sofra gibi evde kullanõlacak bir şey yapõlõr." (144) Madem ki kurbanõn derisi tasadduk edilmelidir, öyle ise tasadduka kimse mecburiyet getiremez. Demek oluyor ki yaygaralar maksatlõdõr. 14- KARAYOLUYLA HAC YAYGARASI 1976 yõlõnda Erbakan Başbakan Yardõmcõsõ iken karayoluyla hac serbest idi. Bu sebeple Türkiye, o yõl en çok hacõ göndererek dünya birincisi oldu. Tam 135 bin hacõ göndermişti. 1997'de 21 yõl aradan sonra, Erbakan bu sefer Başbakan ve karayoluyla hac yine gündeme geliyor. Çünkü karayoluyla hac daha ucuz oluyor. Karayoluyla hac gündeme gelince, yine irtica hortluyor ve laiklik elden gidiyor" Havayoluyla hacca gidilince bir şey yok, ama karayoluyla hacca gitmek gündeme gelince yer yerinden oynuyor! Erbakan Başbakan iken "Cumhuriyet tarihinde ilk kez rekor sayõda milletvekili hacõ

olmak için Suudi Arabistan'a gitti." (145) İşte asõl yaygaranõn sebebi de bu... 15- RAMAZAN MESAİSİ YAYGARASI Refahyol hükümeti, 1997 Ramazan'õnda oruç tutan memurlarõn iftar saati, mesai saatine rastladõğõ için bir düzenleme yaparak evlerinde iftar edebilmelerini amaçladõ. Bu yönde bir düzenlemeye giden hükümet, yaygara taşlarõna hedef oldu. Yaygara üstüne yaygara. Yine hep aynõ şeyler, "irtica hortladõ", "Laiklik elden gidiyor" "Darbe geliyor..." Ramazanla laikliğin ne alakasõ var? Bu yaygaralardan sonra "Bartõn Adliyesi Yazõ İşleri Müdürü Abdurrahman Güzelgün, memurlarõn mesai saatlerinin Ramazan'a göre düzenlenmesini öngören Bakanlar Kurulu kararõnõn iptali istemiyle Danõştay'a dava açtõ." (146) Danõştay 28 Ocak'ta "Yürütmenin durdurulmasõna" karar verdi. 16- SİYASAL İSLAM YAYGARASI Refah Partisi'nin hükümette olduğu sõrada en çok tartõşõlan konulardan birisi de "Siyasal İslam'a" konusu olmuştur. Refah Partisi'nin kimliğini, imajõnõ ilgilendiren bu konu niçin gündeme getirildi ve kim getirdi? Bunu anlamamak mümkün değil. "Refah iktidara gelirse Türkiye Cezayir'e döner" düşüncesi kime aitse konuyu gündeme getirenler de onlardõr. İşte Refah iktidara geldi ve gitti ama Türkiye Cezayir'e dönmedi ve asla dönmeyecektir. Bu konuyu yaygara yaparak gündeme getirenlerin amaçlarõndan biri de İslam'õ ve müslümanlarõ bölmektir. Zira siyasal İslam denince, arkasõndan iktisadi İslam, matematiksel İslam, astronomiksel İslam, coğrafyasal İslam, tõpsel İslam, Felsefesel İslam, biolojisel İslam, ekonomisel İslam gelir. Bu ise çok tehlikeli ve yanlõş olur. Ayrõca "Siyasal İslam'cõ" sözünün altõnda, din istismarõ ve dinin siyasete alet edilmesi yatmaktadõr. İşte yaygaracõlar, önce Refah Partisi'ne "Siyasal İslam'a" kimliğini yakõştõrõyor arkasõndan da "dini siyasete alet ediyorlar" yaygarasõyla karalamaya çalõşõyorlardõ. RP'liler, kendilerinin siyasal İslamcõ olmadõklarõ, mevcut yasalar doğrultusunda kurulan bir siyasi parti olduklarõnõ defalarca söylemelerine rağmen, yaygaracõlara kâr etmedi ve RP "Siyasal îslamcõ"dõr yaygarasõna devam ettiler ta ki "İrtica hortladõ" 17- İRTİCA YAYGARASI Türkiye'mizi siyasi, iktisadi, sosyal, sõnai ve ahlaki sahalarda geri bõrakan irtica tartõşmalarõ olmuştur, irtica ile uğraşmaktan, memleket meseleleriyle uğraşmaya fazla vakit bulunamadõ. Memleketimizi yõllardõr geri bõrakan bu irtica nedir, kimdir, nerden gelmiş, kim getirmiş, boynuzlu mu, boynuzsuz mu, erkek mi, dişi mi, kuyruklu mu, kuyruksuz mu, Amerikalõ mõ, Avrupalõ mõ, Rusyalõ mõ, Afrikalõ mõ, Asyalõ mõ, Ortadoğulu mu, Türkiyeli mi? Nedir bu irtica? Kimin işine yarõyor, kimi sevindiriyor, kime çõkar sağlõyor? İrtica kelimesinin lügat manasõ; geri dönmek, eski hayat tarzõna dönmektir. (147) Bu manaya göre, Türkiye'de gerici var mõ? Uçakla, otobüsle, trenle, taksiyle değil, merkeple, katõrla, atla, deveyle yolculuk yapmak isteyen, televizyon, teleks, faks, telefon, bilgisayar kullanmak istemeyen var mõ? Yoksa, Türkiye'de gerici kim? Kur'an okuyan, namaz kõlan, oruç tutan, zekât veren, hacca giden, çocuğunu Kur'an kursuna, imam Hatip Okuluna gönderen, Allah'õ zikreden, dini için çalõşan, inancõ gereği başõnõ örten, hizmet için cami yaptõran, vatanõnõ savunan, milletini seven gerici ise, ilerici kim? İlerici ise gerici kim? Erbakan'õn başbakanlõğõ döneminde ne yapõldõ ki "irtica" yaygaralarõ koparõldõ? Yapõlanlar şunlardõ: Memurlara yüzde 50 zam, Büyük Türkiye projesi, denk bütçe, ekonomik paketler, Asya ve Afrika'ya ziyaret, din adamlarõna iftar yemeği, hacca gitmek, başörtüsü özgürlüğüne teşebbüs, Taksim ve Çankaya'ya cami yaptõrma fikrini açõklamak, kurban derileri üzerindeki tekeli giderme fikri, Ramazan mesai düzenlemesi vs.

Şimdi ilim ve mantõk çerçevesinde akõl, şuur ve idrak sahibi olanlara soruyorum; Şu yapõlanlarla gericiliğin (irtica) ne alakasõ var? Akõl, şuur, idrak sahibi olanlar için hiç bir alakasõ olmayabilir. Ancak çõkar sahipleri için çok alakasõ var! Bu alakanõn gereğidir ki, hiçten sebeplerle yaygara yapõyorlar. Uzun bir süre yapõlan "irtica" yaygaralarõ ile ilgili bazõ örnekler: MGK İrtica'ya kilitlendi Cumhurbaşkanõ Süleyman Demirel Çanakkale'de irticaya ve Avrupa'ya 2 önemli uyarõda bulundu. İrticaya sõkõ takip Çocuklarõmõzõ irticadan kurtaracağõz. İrtica çok organize SÇG'den irtica avõ İrtica kõskaçta MGK, irticayõ "içerden" vuracak Üniversite'de irtica operasyonu Alevi binbaşõ "irticacõ" diye ordudan atõldõ 8. maddeye irtica rötuşu Asker irticanõn peşinde İrtica takibine hõz verildi İrtica ile mücadelede Başbakanlõk tek merkez İrticai vakõflar, mercek altõna alõndõ En büyük tehlike irtica ve çeteler İrticai sermaye için teşvik musluğu kapandõ İrticaya geçit yok İlticanõn hedefi kadõn İrticaya geniş kapsamlõ rapor Çiller: İslamiyet irtica değildir. (148) Yine akõl, şuur, idrak, insaf, vicdan, basiret, bilgi, beceri, kabiliyet, cesaret, samimiyet sahibi olan kimselere soruyorum: Peki ya irtica nedir? Yaygara yapanlarõn "irtica"dan maksatlarõ, İslam dini ise, bunlar ya müslüman değildirler ya da gerici müslümandõrlar! Müslüman değildirler, çünkü, inanmõş olsalardõ, inandõklarõ dine "irtica" gericilik demezlerdi. Gerici müslümandõrlar, çünkü, inandõklarõ dinin "irtica" gericilik olduğunu kabul ediyorlar, bir din "irtica" gericilik ise, o dine inananlar da gerici olurlar. İRTİCA İLE İLGİLİ MİLLİ ŞAİRİMİZ NE DİYOR? (ŞİİR) "Üçbuçuk soysuzun ardõnda zağarlõk yapamam; Hele hak namõna haksõzlõğa ölsem tapamam Doğduğumdan beri aşõğõm istiklâle Bana hiç tasmalõk etmiş değil altõn lâle Yumuşak başlõ isem, kim dedi uysal koyunum? Kesilir belki, Fakat çekilmeye gelmez boynum. Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim, Onu dindirmek için kamçõ yerim, çifte yerim Adam aldõrma da geç git, diyemem aldõrõrõm. Zalimin hasmõyõm amma severim mazlumu... irtica 'nõn, şu sizin lehçede manasõ bu mu? Yok canõm! Yok deme ifrat ediyorsun Köse... İşte ben MÜRTECİ 'im, gelsin işitsin dünya! Hem de baş MÜRTECİ'yim, patlasanõz, çatlasanõz Hadi kanununuz assõn beni, yahud yasanõz!