IRAK: GELECEK SENARYOLARI

Benzer belgeler
Abdül Aziz El-Hekim in Ölümünün Ardından Irak İslam Yüksek Konseyi

Kuzey Irak ta Siyasi Dengeler ve Bağımsızlık Referandumu Kararı. Ali SEMİN. BİLGESAM Orta Doğu ve Güvenlik Uzmanı

Koalisyon Pazarlıkları ve Olası Hükümet Formülleri. Maliki'nin Türkiye Ziyareti ve Irak'ta Yeni Hükümet Kurma Senaryoları

Irak taki Gelişmeler ve Türkiye (II) Irak ta Bugünkü Durum

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

IKBY-Irak Merkezi Hükümeti Çekişmesi ve Türkmenlerin Durumu

Devrim Öncesinde Yemen

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016

ULUSLARARASI KARADENİZ-KAFKAS KONGRESİ

Irak ta Siyasi Kriz ve Şii Ulusal İttifakı

ORSAM AYLIK IRAK TÜRKMENLERİ GÜNCESİ

İdris KARDAŞ Küresel Sorunlar Platformu Genel Koordinatörü

TÜRKİYE DE ETNİK, DİNİ VE SİYASİ KUTUPLAŞMA. Dr. Salih Akyürek Fatma Serap Koydemir

SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ

İÇİMİZDEKİ KOMŞU SURİYE

İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI ABDULLAH YEGİN

MUSUL OPERASYONU VE SONRASI: RISKLER, BEKLENTILER, ÖNGÖRÜLER TOPLANTISI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.9, EKİM 2016

ORSAM ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ KARİKATÜRLERİN DİLİNDEN IRAK I ANLAMAK - 3 UNDERSTANDING IRAQ THROUGH CARTOONS 3

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi nde düzenlenen basın toplantısında konuştu

TÜRKİYE NİN JEOPOLİTİK GÜCÜ

TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1

11 EYLÜL SALDIRISI VE YENİ DÜNYA: SOĞUK BARIŞ DÖNEMİ

PricewaterhouseCoopers CEO Araştõrmasõ

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

İslam Dünyasından Darbe Girişimine Tepkiler

ACR Group. NEDEN? neden?

ORSAM AYLIK IRAK TÜRKMENLERİ GÜNCESİ

1979 İRAN İSLAM DEVRİMİ SONRASI TÜRKİYE-İRAN İLİŞKİLERİ. Ömer Faruk GÖRÇÜN

Türkiye Siyasi Gündem Araştırması

IRAK TA ŞİİLER ARASINDAKİ MUHTEMEL ÇATIŞMALAR VE ÖNGÖRÜLER

VİZYON BELGESİ (TASLAK)

DURAP 20 OCAK - 04 ŞUBAT

JANDARMA VE SAHİL GÜVENLİK AKADEMİSİ GÜVENLİK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI GÜVENLİK VE TERÖRİZM YÜKSEK LİSANS PROGRAMI DERSLER VE DAĞILIMLARI

KARİKATÜRLERİN DİLİNDEN IRAK I ANLAMAK - 1

Irak Yerel Seçimleri Ülkenin Geleceğine Dair Umut Veriyor

Ankara-Bağdat Hattında Musul Operasyonu ve Türkmenler

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

Tuzhurmatu daki Güç Mücadelesi ve Türkmen-Kürt İlişkileri

5. İİT ÜYESİ ÜLKELER DÜŞÜNCE KURULUŞLARI FORUMU

4. TÜRKİYE - AVRUPA FORUMU

DÜNYA BANKASI TÜRKİYE DÜZENLİ EKONOMİ NOTU TEMMUZ Hazırlayan: Ekin Sıla Özsümer. Uluslararası İlişkiler Müdürlüğü

Sudan'da Türk-Sudan İlişkileri Sempozyumu düzenlendi

Kerkük, Telafer, Kerkük...

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

Sayın Büyükelçi, Değerli Konuklar, Kıymetli Basın Mensupları,

İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI (İİT) GENEL SEKRETERİ SAYIN YOUSEF BIN AHMAD AL-OTHAIMEEN İN İİT. EKONOMİK ve TİCARİ İŞBİRLİĞİ DAİMİ KOMİTESİ (İSEDAK)

İÇİNDEKİLER EDİTÖR NOTU... İİİ YAZAR LİSTESİ... Xİ

BAŞBAKAN ERDOĞAN İRAN DA BAŞBAKAN ERDOĞAN, CUMHURBAŞKANI AHMEDİNEJAD, DİNİ LİDER HAMANE

Amerikan Stratejik Yazımından...


TÜRKİYE DE SİYASET VE DEMOKRASİ

MUSUL OPERASYONU, IRAK IN GELECEĞİ VE TÜRKMENLER KONFERANSI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.11, ARALIK 2016 TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ NO.

Yaşar ONAY* Rusya nın Orta Doğu Politikasını Şekillendiren Parametreler

Sn. M. Cüneyd DÜZYOL, Kalkınma Bakanlığı Müsteşarı Açılış Konuşması, 13 Mayıs 2015

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI

IRAK TA MEVCUT SİYASİ DURUM VE ÖNEMLİ SİYASİ GELİŞMELER

Irak ta Kürt Partileri Arasındaki Rekabet Dinamikleri ve Kerkük Petrolü

İSTANBUL GÜVENLİK KONFERANSI 2016 Devlet Doğasının Değişimi: Güvenliğin Sınırları

ÜLKE RAPORLARI ÇİN HALK CUMHURİYETİ Marksist-Leninist Tek Parti Devleti Yüzölçümü 9,7 milyon km 2

15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye Salonu

ULUSLARARASI FİLİSTİN ZİRVESİ 2018

Avrupa da Yerelleşen İslam

AK PARTi Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan Bosna-Hersek te

ENERJİ GÜVENLİĞİ ÇALIŞTAYI Türkiye Nükleer Güç Programı 2030

Bush, Suudi Kralıyla petrol fiyatı konuştu

Pazartesi Basın Gündemi

TÜRK DIŞ POLİTİKASINDA SORUNSUZ ALAN KALDI MI?

ULUSLARARASI ÖRGÜTLER

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

Bölüm 3. Dış Çevre Analizi

TÜRK DIŞ POLİTİKASINDA GÜÇ KULLANMA SEÇENEĞİ ( )

SEÇİM ÖNCESİ IRAK TA SİYASAL DURUM VE SEÇİME İLİŞKİN BEKLENTİLER

2010 YILINA DAMGASINI VURAN OLAYLAR. Avrupa Birliği ve Avrupa Birliği ne giriş süreci. Terör olayları. Türkiye-İsrail krizi

Ortadoğu'da su ve petrol (*) İki stratejik ürünün birbiriyle ilişkisi... Dursun YILDIZ. İnş Müh Su Politikaları Uzmanı

TÜRK KONSEYİ EKONOMİK İLİŞKİLERİ YETERLİ Mİ?

KÜRT SİYASETİNDE TARİHİ FIRSAT SÖYLEMİ VE ANALİZİ MAYIS 2009

Saddam'ın Torunu: Bağdat Yeniden Fethedilecek!

DİASPORA - 13 Mayıs

İTKİB Genel Sekreterliği AR&GE ve Mevzuat Şubesi

Türkiye nin Güvenlik Stratejileri Çerçevesinde Irak ve Suriye

Avantaj Tahran da: Trump ın yeni Afganistan stratejisi İran için bir fırsat

Bu bağlamda katılımcı bir demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları alanındaki çalışmalarımız, hız kesmeden devam etmektedir.

CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ VE SİYASİ ANALİZ

IFLA/UNESCO Çok Kültürlü Kütüphane Bildirisi

TR 71 BÖLGESİ 2013 YILI İHRACAT RAPORU AHİLER KALKINMA AJANSI

ÜZERİNDEKİ ETKİSİ ORSAM BÖLGESEL GELİŞMELER DEĞERLENDİRMESİ. No.8, Temmuz 2014 ORSAM BÖLGESEL GELİŞMELER DEĞERLENDİRMESİ: Bİlgay Duman

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim

1979 Kabe Baskını'nın yeni görüntüleri ortaya çıktı

Eslen: Stratejik İnisiyatif Ayrılıkçılarda

Halk devriminin düşmanları: diktatör rejim ve karşıdevrimci gerici güçler

EHLi SÜNNET GRUBU IRAK TA ŞİİLEŞTİRME PROJESİ. SAMARRA ÖRNEĞİ

IRAK IN GELECEĞĐ VE TÜRKĐYE Yrd.Doç.Dr.Sait Yılmaz*

İSLAM ÜLKELERİNDE NÜFUS ÖNGÖRÜLERİ 2050 ARALIK 2011

2000 li Yıllar / 6 Türkiye de Dış Politika İbrahim KALIN Arter Reklam Ağustos-2011 Ömür Matbaacılık Meydan Yayıncılık-2011

Kuzey Irak taki Başkanlık Krizi, IŞİD ve İran

Bu yüzden de Akdeniz coğrafyasına günümüz dünya medeniyetinin doğduğu yer de denebilir.

ULUSLARARASI STRATEJİK ARAŞTIRMALAR KURUMU

1. Kavramsal Olarak Terör ve Terörizm...74 A. Tarihsel Süreç İçerisinde Değişen Anlam...76

T.C. BAHÇEŞEHİR ÜNİVERSİTESİ ULUSLARARASI GÜVENLİK VE STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ

İhvanı Müslimin'in kısa tarihi

Transkript:

T.C. BAHÇEŞEHİR ÜNİVERSİTESİ ULUSLARARASI GÜVENLİK VE STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ IRAK: GELECEK SENARYOLARI Analiz ve Projeksiyon Çalışması İSTANBUL Temmuz - 2009

İÇİNDEKİLER 1.GİRİŞ... 2 2. SÜNNİ ARAP GRUPLARIN NİTELİKLERİ, TUTUMLARI VE PSİKO- POLİTİK FAKTÖRLER... 4 2.1. Irak ta Direnişin Kodları ve Sünni Arap Motivasyonu... 6 2.1.1. Direnişin Taktik Nitelikleri... 7 3. Şİİ ARAP GRUPLARIN NİTELİKLERİ, TUTUMLARI VE PSİKO-POLİTİK FAKTÖRLER... 11 3.1. Mukteda El Sadr, Sadr Grubu ve Mehdi Ordusu... 13 3.1.1. Mehdi Ordusu na Karşı Yürütülen Operasyonlar, Mehdi Ordusu ve IGG nin Performansları... 14 3.1.2. Mukteda El Sadr ın İran İkameti; Türkiye ve Suriye Ziyaretleri... 15 3.2. Dava Partisi... 17 3.3. Irak İslam Yüksek Konseyi... 19 3.3.1. Bedir Tugayları... 21 3.4. Fazilet Partisi... 22 3.5. Iraklı Kürt Grupların Son Durumu... 22 3.6. Türkmenlerin Son Durumu... 23 4. 2009 VİLAYET KONSEYİ SEÇİMLERİ DEĞERLENDİRMESİ... 25 5. IRAK A İLİŞKİN JEOPOLİTİK PARAMETRELER... 26 5.1. Irak ın Komşularına İlişkin Parametreler... 27 5.1.1 Türkiye ve Etnik Ayrılıkçı Terörizm Tehdidi... 27

5.1.2. İran ve Nüfuz Alanları... 28 5.1.3. Suriye ve Rejim Güvenliğine İlişkin Kaygıları... 30 5.1.4. Suudi Arabistan ve Şii Yükselişi... 31 5.2. Irak ın İçsel Dinamiklerine İlişkin Parametreler... 33 5.2.1. Basra Vilayeti... 33 5.2.2. Kürdistan Bölgesel Yönetimi ve Ayrılıkçı Dinamikler... 34 5.2.3. Sünni Araplar ın Sisteme Entegrasyonu... 34 5.2.4. Irak Güvenlik Güçleri nin Kapasitesi... 35 SENARYOLAR... 36 TÜRK KARAR VERİCİLER İÇİN DEĞERLENDİRME NOTU... 48 KAYNAKÇA... 51 EK A... 53 TABLOLAR Tablo 01: Irak; Coğrafi ve Etnik Dağılım Eşleştirmesi... 2 Tablo 02: Irak ta Şiddet ve Direniş Eylemleri Zaman-Yöntem Çizelgesi. 9 Tablo 03: Şii Uyanışının Demografik Potansiyeli... 32 Tablo 04: Şii Uyanışının Coğrafi Potansiyeli (Şii Nüfusunun Dağılımı) 33 Tablo 05: Tartışmalı Alanlar... 55 http://busam.bahcesehir.edu.tr

Irak taki gelişmelerin Türkiye yi çok yakından ilgilendirdiği yadsınmaz gerçekliğini dikkate alarak merkezimizce hazırlanan Irak, Gelecek Senaryoları başlıklı çalışmamızı bilgilerinize sunuyoruz. Irak ta kısa ve orta vadelerde yaşanması olası gelişmelere ilişkin senaryolara yer verilen çalışmamızın bu konularda düşünce, politika ve yorum üretenlere bir katkısı olabilirse kendimizi mutlu sayacağız. Saygılarımızla. Ercan Çitlioğlu Başkan 1

1. Giriş: Irak Denklemi Tablo 01: Irak; Coğrafi ve Etnik Dağılım Eşleştirmesi Kaynak: CSIS Irak Raporu, Cordesman ve Chair, Ekim 2007 2009 seçimleri ve yukarıdaki haritada belirtilen diğer coğrafi ve demografik veriler göz önünde bulundurulduğunda, Irak ın batısında Suriye sınırını oluşturan vilayetler Sünni; doğuda İran sınırını oluşturan vilayetler, Diyala hariç, kuzeyde Kürt, güneyde ise Şii ekseriyeti haizdir. Türkiye ile sınır komşusu olan alan Irak Anayasası nda Kürdistan Bölgesel Yönetimi olarak adlandırılan bölgedir; Türkmen nüfus kuzey orta Irak arasında dağılmış haldedir ve kimi şehirlerde önemli 2

çoğunluğu oluştursa da; herhangi bir vilayette ekseriyeti haiz değildir. Anılan etnik dağılım coğrafi pozisyon eşleşmesinin bir sonucu olarak: Irak ın çok etnikli ve etnik kimliklerin coğrafi ayrılıklarla birlikte vurgulandığı yapısının; salt ülke içi politik güç paylaşımında değil, Irak ın komşuları bağlamında da önemli bir etki potansiyeline sahip olduğu anlaşılmaktadır. Özellikle sınır komşulukları; federasyonda olası bir gevşeme ya da muhtemel bir ayrılık sürecinde giderek artan bir belirleyicilik kazanabilecektir. Sınır güvenliğinin yakın gelecekte Irak ın komşuları ile en büyük sorunu ya da komşularının Irak ta etki alanı oluşturmak için kullanabileceği en önemli argüman niteliğinde ortaya çıkması yüksek bir olasılıktır. Özellikle PKK ve PJAK gibi örgütlerin tasfiye edil(e)memesi, Tahran ve Ankara ya anılan etki alanını oluşturması bakımından meşruiyet zemini sağlayabilecek niteliktedir. Irak; petrol kaynakları, Şii Yükselişi olarak adlandırılan trendin geleceği, Türkiye nin güvenlik sorunları, İran ın Orta Doğu daki konumu, Kürt milliyetçiliğinin politik geleceği, köktendinci ve ideolojik terör örgütlerinin eğitim ve pratik alanına dönüşmüş olmak gibi hususlarda kritik öneme sahip olması nedeniyle dış politik ajandanın en karmaşık denklemlerinden birini oluşturmaktadır. Çok aktörlü ve değişken parametreli bu denklem, ABD gibi 1991 sonrası uluslararası sistemin tek başat gücü için dahi önemli sorunlar yaratabilmiştir. Irak taki Amerikan varlığının olumlu ve olumsuz etkilerinin hesaplanması bağlamında, önemli uzmanlar bir fikir birliğinde değildir. Ayrıca, Irak ı oluşturan unsurların motivasyonları ve psiko politik niteliklerinin anlaşılması da, Irak denklemi olarak adlandırdığımız vakanın analizi bakımından önem arz etmektedir. Bu çalışma konuya, grup dinamikleri, birey temelindeki aktörlerin tutumları, teolojik faktörler gibi farklı açılardan yaklaşacak ve geleceğe ilişkin öngörülerde bulunmaya çalışacaktır. 3

2. Sünni Arap Grupların Nitelikleri, Tutumları ve Psiko Politik Faktörler Sünni Araplar, yakın geçmişe kadar rejimin hakim unsuru olarak tanımlanabilirler. Dolayısıyla politik psikoloji çerçevesinde, hakim sınıf için öngörülen, kolektif kendine güven duygusuna sahip oldukları, göreli statükocu bir yapı sergiledikleri ve kendilerini ülkenin asıl sahibi olarak gördükleri söylenebilir. Bununla birlikte, özellikle 2003 sonrasında, Sünni gruplar; yine politik psikoloji literatüründe sıklıkla belirtilen; mağduriyet psikolojisine sahip olmuşlardır (Çevik ve Ceyhun, 1995). Zira, eski rejimin sahibi ve güç odağı olan Sünni Araplar, ekonomik kaynaklar bakımından göreli dezavantajlı pozisyonlarda kalmışlar, ülkelerinin işgalini, kurumlarının tasfiyesini ve Sünni Baas elitini temsil eden Saddam Hüseyin ve ekibinin idamlarını tolere etmeye çalışırken; önceleri kendilerine göre daha düşük sosyal katmanları oluşturan Kürtler ve bir anlamda Şii Arapların politik ve ekonomik yükselişine tanık olmuşlardır. Buna karşın Sünni mezhebinde imamet kültürünün Şiilikte ki gibi güçlü olmayışı 1, Saddam Hüseyin in ardından karizmatik liderlik rolünü üstlenecek birleştirici bir figürün ortaya çıkamayışı ve Sünni Arap grupların gerek ideolojik gerek feodal yapının sonucu bölünmüşlüğü; söz konusu toplumu birleştirici ve karizmatik liderlikten yoksun bir pozisyona itmiştir. Belirtilmelidir ki, politik psikoloji literatürü, lideri etnik çadırı ayakta tutan direk kimliğinde tanımlamakta ve toplumların yönlendirilmesi hususunda lider figürlere özel bir önem atfetmektedir (Çevik, 2009; Volkan, 1999). Bu nedenle Sünni Arap grup davranışının, Şii Araplar ve Kürtlere göre daha fazla çeşitlilik arz ettiğini öne sürmek olasıdır. Bu noktada, 2003 ABD işgalini izleyen süreçte, Türkmenlerin ve Sünni Arapların, denklemin kaybedenleri olduğunu söylemek mümkün görünmektedir. Çünkü Şii Araplar, Saddam döneminde hayal dahi edemeyecekleri bir politik dominasyon kazanırken; Iraklı Kürtler, kimyasal saldırılara maruz kaldıkları bir ortamdan, Bağdat tan olabildiğince bağımsız bir güçlü özerklik noktasına gelebilmişlerdir. Buna karşın Sünni Araplar elit konumlarını kaybetmişler, Türkmenler ise sistematik şiddet eylemleri ve haklarının gaspedilmesi ile karşı karşıya kalmışlardır. Bununla birlikte, 2003 işgalinin Sünni Araplar üzerinde bir seçilmiş travma yarattığı söylenebilir. 1 Ayrıntılı bilgi için bkz. BÜSAM, İran ı Anlamak, Temmuz 2009. 4

2009 seçimlerine bakıldığında Sünni Arapların katılımının, 2005 yılındaki demokratik süreçlere, özellikle vilayet seçimlerine kıyasla daha yoğun olduğu gözlemlenmektedir. Bu durumu hazırlayan iki temel nedenin bulunduğu düşünülmektedir: 2005 Ocak vilayet seçimleri, direnişçi grupların da etkisiyle Sünni Arapların boykotuna sahne olmuştur. Bu çalışmada, ABD açısından başarılı sonuçları olduğu vurgulanan Bağdat Güvenlik Planı ve söz konusu plana dayalı operasyonları takiben, direnişin Irak genelindeki ve Sünni Araplar üzerindeki etkisi önemli ölçüde kırılmıştır. Bu nedenle, Irak ta demokratik süreçlerin boykot edilmesi ya da anılan süreçler öncesinde ortamın terörize edilmesi hususlarında direnişin imkan ve kabiliyetinin, geçmişe oranla, oldukça düşük olduğu değerlendirilmektedir. 2005 süreçlerinin kısmen dışında kalmak, söz konusu süreçlerin meşruiyetini ya da gerçekleştirilmesini engellemediği gibi Sünni Arapları da oldukça dezavantajlı bir konuma itmiştir. Dolayısıyla 2009 seçimlerine gösterilen göreli daha yoğun katılımın pragmatik nedenlerinin olduğu da göz ardı edilmemelidir. Nitekim 2009 seçim sonuçları, Kürdistan Bölgesel Yönetimi nin üzerlerinde hak iddia ettiği bilinen Ninova ve Diyala vilayetlerinde, Sünni Arap dominasyonunu ortaya koyarak anılan revizyonist tutumu bastıran bir durum yaratmıştır. 2.1. Irak ta Direnişin Kodları ve Sünni Arap Motivasyonu Yukarıdaki değerlendirmeler ve Sünni Arap psiko politik motivasyonu göz önünde bulundurulduğunda, yakın geçmişe kadar ABD ve koalisyon güçlerini en çok zorlayan faktörlerin başında gelen Sünni direnişinin kodları daha net çözülebilecek ve anlaşılabilecektir. Kanımızca, direniş olarak adlandırılan söz konusu paramiliter aktivitenin analiz edilmesi Irak a ilişkin oluşturulacak senaryo ve projeksiyon çalışmaları açısından büyük önem arz etmektedir. Zira, bu çalışmanın temel öngörülerinden biri, ABD nin çekilmesini müteakip, Irak ta Sünni Arapların sisteme ve demokratik süreçlere entegrasyonlarının artarak sürmesi durumunda, mezhepsel şiddet eylemlerinin önemli bir kriz nedeni olmayacağı, ülke içi istikrarın sağlanması adına önemli bir avantaj yakalanacağı yönündedir. Böyle bir gelişme karşısında, 5

şiddet eylemlerinin çok küçük ve kısıtlı gruplar ile sınırlanacağı ve marjinalleşeceği düşünülmektedir. Aksi durumda ise, yani Sünni Arapların çeşitli nedenler ile sisteme, kurumlara ve demokratik süreçlere entegre olamamaları halinde etnik ve mezhepsel çatışmaların fitili ateşlenebilecektir. Bu nedenle, 2007 öncesinde Irak güvenlik ajandasının en önemli parçasını oluşturan direniş eylemleri irdelenecektir. ABD Merkezi Haber Alma Teşkilatı (CIA) tarafından, 2009 yılında basıma hazırlanan Guide to the Analysis of Insurgency (Ayaklanmalar /direniş hareketleri için analiz rehberi) başlıklı çalışma, direnişi; gerilla savaşı, terörizm, politik mobilizasyon (örtülü parti ve cephe faaliyetleri, propaganda vb.) ve çeşitli uluslararası faaliyetleri yöntem olarak benimseyen; merkezi yönetimlerin kontrol gücünü ve meşruiyetini zayıflatmayı hedefleyen askeri politik aktivite olarak tanımlamaktadır. Söz konusu CIA çalışması, insurgency olarak tanımladığı ve Türkiye de literatürde direniş olarak adlandırılan faaliyetin; merkezi hükümetin yerine ülkenin bir bölümünü ya da tamamını kontrol etme ve alternatif bir yönetim oluşturma ajandası nedeniyle; klasik anlamda terörizm olgusundan ayrıldığını ortaya koymaktadır (Central Intelligence Agency, 2009). Hoffman a göre (2004), Irak taki direniş faaliyeti nitelikleri bakımından yatay, birbirleri ile gevşek bir iletişime sahip ancak piramit şeklinde bir hiyerarşi içermeyen ve ideolojik uyumları da olmayan unsurların yürüttüğü bir ağ savaşıdır. Söz konusu ağı oluşturan unsurlar, Washington Institute bünyesinde yapılan bir çalışmada: Eski rejimin mensupları, Irak dışından ülkeye cihat için gelen unsurlar, Iraklı radikal İslamcı gruplar, İşgale karşı reaksiyon gösteren gruplar, Bazı aşiretler ve Yeni rejim tarafından cezalandırılacak olan suçlular şeklinde sınıflandırılmıştır (Eisenstadt ve White, 2005). Aynı çalışma, bu araştırmanın da görüşleri ile parallelik gösterecek şekilde Sünni Arap gruplar arasında yaşanan ayrışma ve birleştirici liderlikten yoksun niteliğin; direnişe de yansıdığını 6

değerlendirmektedir. Bu nedenle, direnen gruplar kadar direniş motivasyonları da çeşitlilik göstermektedir. Eisenstadt ve White (2005), direniş hareketlerini meydana getiren motivasyonları: ABD ve koalisyon güçlerinin işgaline karşı tepkisellik, Irak Hükümeti ve uygulamalarına karşı tepkisellik, İslamiyet ve cihat temelinde dini motivasyon olarak kategorize etmişlerdir. Bu bağlamda, gerek direniş motivasyonları, gerek direnen gruplarda yaşanan çeşitlilik, salt birleştirici liderlik yoksunluğunun değil, Sünni sosyal/sosyopolitik dokusunun da doğal bir sonucu şeklinde değerlendirilebilir. 2003 ten itibaren Irak taki sosyo politik hareketlilik irdelendiğinde karşımıza çıkan tablo, Şii grupların geniş parçalar halinde (Sadr Grubu, Irak İslam Yüksek Konseyi, El Dava Partisi, Fazilet Partisi) örgütlendiği ve grup disiplinlerinin yüksek olduğunu göstermektedir. Aynı şekilde, geçmişte silahlı çatışmaya varan anlaşmazlıklar yaşayan Kürt gruplar (KDP ve KYB), nihai amaca ulaşma bağlamında pragmatik bir koalisyon oluşturabilmişler ve anılan politik birlikteliği sürdürülebilir kılabilmişlerdir. Buna karşın, Sünni sosyal dokusu; yıllarca süren politik elit konum nedeniyle Irak ın Kürt ya da Şii toplumları benzeri bir grup disiplininden uzaktır. 2.1.1. Direnişin Taktik Nitelikleri Irak ta müşahede edilen direnişin temel örgütsel niteliği; yatay olarak örgütlenmiş, birbirleri arasında iletişim kurabilen ancak organik ve hiyerarşik bir yapılanma içinde olmayan hücreler tarafından icra edilmesidir (Hoffman, 2004). Direniş hareketinin, Sünni Arap gruplara ilişkin temel iki amacı, söz konusu toplumu, oluşturulan yeni kurumların (Irak Güvenlik Güçleri, Irak Hükümeti vb.) dışında tutmak; aynı zamanda kitlesel şiddet eylemleri ile Irak politik ajandasında bir belirleyen ve işgalci unsurlara karşı ciddi bir baskı unsuru haline getirmek idi (Eisenstadt ve White, 2005). 2005 yılına bakılacak olursa, Sünni ağırlıklı bölgelerde demokratik süreçlere katılımın az olması ve paralel olarak şiddet eylemlerinde görülen artışlar; anılan dönem itibariyle direnişin taktik başarısı olarak yorumlanabilir. Bununla birlikte, özellikle Bağdat Güvenlik Planı nın hazırlanması ve icrası sonrasında şiddet 7

eylemlerinde görülen dramatik azalma, 2009 seçimlerine 2005 e oranla daha yoğun katılım ve Irak Güvenlik Güçlerine Sünni Arap gençlerin de ilgi göstermesi sonucu; direnişin Sünni Arapları soyutlama hedefleri hususunda başarısız olduğunu ortaya koymaktadır (Eisenstadt ve White, 2005). Öte yandan bu çalışma, 2009 seçimlerine göreli daha yüksek Sünni Arap katılımın farklı bir boyutu olduğunu da değerlendirmektedir. Bilindiği üzere 2009 vilayet konseyi seçimleri, Diyala ve Ninova da Sünni Arapların üstünlüğünü ortaya koymakta ve Kürt etkisini oldukça azaltmaktadır. Bu noktada, Sünni Arapların salt normalize olan ilişkiler nedeniyle değil, ancak 2005 sonrasında yaşadıkları dışlanmışlıktan kaynaklanan mağduriyetlerini gidermek amacıyla da seçimlere ilgi gösterdiği gözden kaçırılmamalıdır. Yöntemsel açıdan bakıldığında; direnişin daha çok dini sembollerden yararlandığı; Saddam Hüseyin in doğum günü, işgalin yıl dönümü gibi özel tarihlerde ve seçim, referandum gibi politik açıdan önemli olaylar öncesi, sırası ve hemen sonrasında yükselen bir ritme sahip olduğu görülmektedir (Eisenstadt ve White, 2005). Belirtilenlere ek olarak, yakın geçmişe kadar ABD ve Irak Hükümeti nin gündemini belirlediği söylenebilecek direniş ve sistematik şiddetin, çok kısa bir reaksiyon zamanını haiz olduğu değerlendirilmektedir. Tablo 02 de görülebileceği üzere Ramazan gibi dinsel açıdan kutsal dönemler ve anayasa referandumu, parlamento seçimleri gibi önemli politik süreçlerde şiddet eylemleri yükselmektedir. 8

Tablo 02: Irak ta Şiddet ve Direniş Eylemleri Zaman - Yöntem Çizelgesi Açıklama: Yeşil sütunlar Irak altyapı ve hükümet hedeflerine yapılan saldırıları, lacivert sütunlar patlayan ya da imha edilen bomba ve mayınları, pembe sütunlar keskin nişancı silahı, el bombası gibi ateşli silahlar kullanılarak yapılan saldırıları ve bordo sütunlar havan topu, roket ve karadan havaya yapılan saldırıları göstermektedir. Saldırıların en üst noktalarında, hangi önemli tarih ya da olayların yer aldığı belirtilmektedir. Fosforlu sarı ile gösterilen bölümler; Afganistan daki saldırıların Irak takiler ile örtüşen en üst noktaları ve sağ altta sarı ile gösterilen grafik Afganistan saldırıları zaman çizelgesi; kırmızı - sarı yuvarlaklar en üst noktalarıdır. Kaynak: Frederick W. Kagan ve Kimberley Kagan, American Enterprise Institute Yukarıdaki tabloya dayalı olarak dönemsel değerlendirme sürdürülecek olursa; Bağdat Güvenlik Planı nın (BGP) yürürlük kazanması ile şiddet eylemlerinin dramatik bir hızla düştüğü ve ancak, Mukteda El Sadr a bağlı unsurlara karşı düzenlenen Basra ve Sadr Şehri operasyonlarında, klasik anlamda Sünni direnişi ya da El Kaide faaliyeti değil; anılan unsurların mukavemeti nedeniyle artış gösterdiği müşahede edilmektedir. Hemen akabinde El Kaide hedeflerine karşı düzenlenen Diyala 9

operasyonları da direnişin göreli yükselişler gösterdiği ancak BGP öncesi seviyeyi yakalayamadığı bir durumu yansıtmaktadır. Taktiksel olarak değerlendirildiğinde, işgalin ilk yılında diğer yöntemler ile dengelenen ve hatta aşılan bomba mayın eylemlerinin; izleyen dönemlerde dominant taktik anlayışı oluşturduğu görülmektedir. Bu durum, ülkemizde yaşanan PKK terör eylemleri de dikkate alınırsa; direnişçi unsurların insan kaynağı ve imkan - kabiliyet açısından zayıfladığı, bununla birlikte korku unsuruna dayalı olarak psikolojik üstünlüğü ele geçirmeye çalıştığı bir dönemi ifade etmektedir kanaatindeyiz. Coğrafi olarak, Bağdat Felluce Ramadi koridoru, Tikrit Bakuba ve kuzey Babil den oluşan bir alanda çok yoğun; diğer Sünni bölgelerinde yoğun olan ve ülkenin geri kalanına da yayılan direnişin (Sadr Grubu özelinde beliren Şii direnç hariç tutulduğunda); 2005 itibariyle Sünni Araplar arasında %45 ile %85 arasında değişen bir desteğe sahip olduğu bilinmektedir (Eisenstadt ve White, 2005). Direniş hareketine ilişkin son olarak belirtilebilecek olan nokta, liderlikten ve hiyerarşik yapıdan yoksun durumun, anılan hareket açısından önemli bir avantaj ve dezavantajı aynı anda ortaya çıkardığı yönündeki saptamamızdır. Gayri Nizami Harp icra eden birliklerle mücadele eden unsurların (Irak özelinde ABD kuvvetleri, koalisyon güçleri ve Irak Güvenlik Güçleri) dayanacağı en önemli unsurlardan biri istihbarat olarak karşımıza çıkmaktadır (Greene, 1965; Central Intelligence Agency, 2009). Sünni grupların dağınıklığı ve El Kaide nin tipik yatay hücre yapısı; özellikle humint hususunda çalışma yapılmasını neredeyse imkansız hale getirmiştir. 2007 Bağdat Güvenlik Planı na (BGP) ve General Petraeus un aşiret liderleri ile işbirliği konseptine kadar direnişin öngörülemez eylemselliği de söz konusu tespiti doğrular niteliktedir. Nitekim Hoffman da (2004), işgalin ilk döneminde istikrarın ve koalisyon güçlerine bağlı unsurların güvenliğinin sağlanması hususundaki başarısızlığın önemli nedenlerinden biri olarak istihbarat eksikliklerini görmektedir. Öte yandan direnişin liderlikten yoksun yapısının, bu hareket açısından ortaya koyduğu temel dezavantajın ideolojik ve politik dağınıklık olduğu düşünülmektedir. Literatürde geniş kabul gören bir tespit çerçevesinde, düşük yoğunluklu çatışmalar, özleri itibariyle askeri değil politik ve ideolojik alanın ağırlık merkezini meydana getirdiği faaliyetlerdir (Central Intelligence Agency, 2009; Özdağ, 2007; Hoffman, 2004; Greene, 1965). Birleştirici liderliğin ideolojik yelpazeyi bütünlük 10

içinde tutarak büyük grupları senkronize biçimde harekete geçirebilme yeteneği, psiko politik yönden inkar edilemez bir gerçeklik olarak ön plana çıkmaktadır (Çevik, 2009; Volkan, 1999). Bu bağlamda, direnişin ve Sünni grupların karizmatik ve birleştirici liderlikten yoksun bulunması; ABD, Irak Hükümeti ve koalisyon güçlerinin karşısında sağlam bir ideolojik pakt bulunmasını engellemiştir. Bu husus; General Petreaus un özellikle Anbar Vilayeti nde El Kaide ye karşı Sünni Arap aşiretler ile işbirliği yapmasını kolaylaştırmıştır. Gelinen noktadan ve ABD güçlerinin Irak tan çekileceği son tarih 2011 den itibaren, Irak ın geleceği açısından kilit önemi haiz olarak değerlendirdiğimiz Sünnilerin sisteme entegrasyonu olgusunun gerçekleştirilmesi açısından, söz konusu ideolojik dağınıklığın önemli olduğu düşünülmektedir. Zira bu husus, sistem karşısında Sünni muhalefetin örgütlü bir nitelik kazanmasının önündeki en büyük engel kimliğinde karşımıza çıkmaktadır. Sünni direnişinin yanı sıra, Irak ta Sadr Grubu ile özdeşleşen bir Şii mukavemetinin de göz ardı edilemeyeceği değerlendirilmektedir. Ayrıca, 2003 işgalinden sonra ortaya çıkan tablo; herkesin bir oy hakkına sahip olacağı Irak ta, demografik üstünlükleri dolayısıyla Şii Arapların giderek daha önemli hale geleceğini ve söz konusu önemin uzun süreli bir etki yaratacağını ortaya koymaktadır. 2003 2009 pratiği de belirtilen durumu fazlasıyla yansıtır niteliktedir. Bu nedenle, gelinen aşamadan itibaren Şii gruplar, psiko politik motivasyonları ve ABD nin Irak tan çekileceği 2011 Aralık ayı sonrasında önem kazanacağı düşünülen Mukteda El Sadr Grubu (Mehdi Ordusu) irdelenecektir. 3. Şii Arap Grupların Nitelikleri, Tutumları ve Psiko Politik Faktörler Bu aşamada öncelikle Irak Şii denkleminin anahtar faktörleri ortaya konulacak, sonrasında önemli görülen konular detaylandırılarak analiz edilecektir. Genel bir bakış açısıyla Irak Şii denklemine bakıldığında, ortaya çıkan tablonun temel nitelikleri aşağıda sunulduğu gibidir: Şii Arap gruplar, Sünni Araplar gibi; çok parçalı, liderlik figürlerinden yoksun bir yapıyı haiz değillerdir. Bunun yerine daha temel ve nicelik bakımından az parçalı, grup disiplini yüksek ve önemli karizmatik liderlik figürlerine sahip bir karakteristik ortaya koymaktadırlar. 11

Şii mezhebinin yoğun iki motivasyonu olan mazlumluk olgusu ve imamet kültürü 2, grup disiplinini, silahlı çatışmalarda liderin direktifleri doğrultusunda seferber olabilme kabiliyetini (Örn. Sadr Grubu, Bedir Tugayları) ve Saddam deneyimi sonrasında ortaya çıkan mezhepsel gerilimi tetiklemektedir. Şii gruplar; Irak İslam Yüksek Konseyi (IİYK), El Dava Partisi, Sadr Grubu ve Fazilet Partisi olmak üzere dört büyük parçaya ayrılmıştır. Ayrıca Ayetullah Sistani de Irak Şiiliği üzerinde etkin bir figürdür. Sistani, İran asıllı olmasına karşın velayet e fakih anlayışını benimsememektedir ve partiler üstü tutumu zaman zaman pasif davrandığı yönünde eleştirilere maruz kalmasına neden olmaktadır. İran, Irak taki Şii denkleminin önemli bir oyuncusudur. Özellikle Irak İslam Yüksek Konseyi ile organik ilişkileri bulunan ve Pasdaran a bağlı Kudüs Güçleri aracılığı ile Bedir Tugayları nı eğiten İran, 2007 den itibaren Mukteda El Sadr a da ev sahipliği yapmaktadır. El Sadr, Irak taki ABD varlığına yönelik en sert tepkiyi gösteren Şii lider olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca ülke bütünlüğü hususunda önemli hassasiyetler taşımakta ve bunu açıkça beyan etmektedir. Peşmerge kuvvetleri hariç tutulur ise; Maliki Hükümeti emrindeki Irak Güvenlik Güçleri (IGG), El Sadr a bağlı Mehdi Ordusu ve IİYK nın askeri/paramiliter gücü olan Bedir Tugayları Irak ın en önemli silahlı grupları olarak kabul edilebilir. Dolayısıyla, Şii demografinin silahlı güçlerce de desteklendiği ve anılan unsurların önemli politik sonuçlar doğurma kabiliyeti olduğu bir gerçektir. 2003 ten itibaren Irak Hükümeti, Şii Arap dominasyonu ile yürütülmektedir. Maliki dönemi ile birlikte, El Dava Partisi ve Nuri El Maliki nin giderek merkezileşen bir nitelik ortaya koyduğu ve iktidarını pekiştirdiğini söylemek olasıdır. Basra, ülkenin denize çıkışı ve zengin petrol kaynakları dolayısıyla, Irak ın jeopolitik önemi en yüksek vilayetlerinden biri olarak 2 Ayrıntılı bilgi için bkz, BÜSAM, İran ı Anlamak, Temmuz 2009. 12

kabul edilebilir. Kimi Şii gruplar (Örn. IİYK) bu bölgede Kürdistan Bölgesel Yönetimi örneğinde olduğu üzere bir Şii bölgesi isterken, Sadr ülke bütünlüğü argümanı ile anılan talebe karşı çıkmaktadır. Saddam Hüseyin dönemi dinamikleri ve İran İslam Devrimi dolayısıyla, İran/Kum Kenti, Şii mezhebinin kültürel başkenti olarak ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte, Şiiliğin en önemli dini (kutsal) merkezleri olan Necef ve Kerbela Irak ta bulunmaktadır. Özellikle Iraklı Şiiler arasında, İran a yakınlık hususunda yaşanan ayrılıklar; yakın gelecekte Necef Kum rekabeti potansiyelini de beraberinde getirebilecektir. Saddam Hüseyin döneminde Sünni Arap dominasyonu dolayısıyla algılanmayan gerçek; Irak ın ağırlıklı olarak bir Şii Arap demografiyi haiz olduğudur. Bu durum, Körfez ülkeleri üzerinde bünyelerindeki Şii nüfus ve Şii Uyanışı olarak adlandırılan politik yükseliş trendi de dikkate alındığında, önemli bir güvenlik tehdidi algısı yaratmaktadır. Söz konusu algının özellikle Suudi Arabistan ve Vahhabi elit tarafından benimsendiğini söylemek olasıdır. Bedir Tugayları ve Mehdi Ordusu arasında silahlı çatışmaya varan olaylar ve IİYK ile Sadr Grubu arasında önemli sorunlar bulunmaktadır. Bu noktada, Şii Arap gruplara ilişkin özel olarak belirtilmesinde yarar görülen hususlar ve analizlere yer verilecektir. 3.1. Mukteda El Sadr, Sadr Grubu ve Mehdi Ordusu 2003 işgaline yönelik, Sünni direnişi ve ülke dışından gelen militanlarla birlikte en yoğun muhalefet, silahlı direniş de dahil olmak üzere, Mukteda El Sadr a bağlı ve mevcudunun 50.000 civarında olduğu kabul edilen Mehdi Ordusu tarafından gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, Sadr tarafından Mehdi Ordusu na bağlı oldukları açıkça dile getirilmeyen ancak, Mehdi Ordusu ile birlikte hareket eden bazı özel gruplar da bulunmaktadır. Sadr, oldukça politize ve Şii dünyasında saygın bir aileden gelmektedir. Büyük amcası, El Dava Partisi nin kurucularından ve Humeyni nin isteği üzerine İslam Devrimi ardından İran Anayasası nı yazdığı da söylenen; El Hakim in de hocası olan 13

Ayetullah Muhammed Bakır El Sadr; babası ise önde gelen Şii lider Muhammed Sadık El Sadr dır. Sadr ın büyük amcası 1980 de Saddam tarafından idam edilerek; babası da 1999 da Baas rejimi tarafından iki oğluyla birlikte arabasında öldürülmüştür (Yavuz, 2009). Mukteda El Sadr ın temel politik duruşunun, Kerkük konusu ve KBY benzeri bir Şii bölgesi kurulması fikrine aynı olumsuz perspektif ile bakmasına neden olacak, hatta federalizme dahi karşı çıkacak boyutta bir ülke bütünlüğü algısı ve silahlı direniş de seçenekler arasında bulundurulmak üzere işgal karşıtlığına dayandığı söylenebilir. Ayrıca, önemli bir Şii figür olmakla birlikte; mezhepsel fanatizm ve ayrılıkçılığa karşı son derece soğuk bir tutum sergilediği de belirtilmelidir. 2003 ten itibaren sergilediği politik tutum dolayısıyla Sadr, bir milliyetçi olarak da değerlendirilebilir. 3 2007 yılından itibaren İran da bulunan Sadr ın, hem Irak ta olmasının yaratacağı güvenlik sorunları, hem de ayetullah ünvanı kazanmak amacıyla eğitim almak için söz konusu ülkede bulunduğu değerlendirilmektedir. 3.1.1. Mehdi Ordusu na Karşı Yürütülen Operasyonlar, Mehdi Ordusu nun ve IGG nin Performansları Mehdi Ordusu nun gücü, 2008 yılında Basra, Bağdat Sadr Şehri ve sonrasında, Sadr güçlerine İran üzerinden silah akışının sağlandığı Amara da IGG ve ABD Kuvvetleri ne bağlı unsurlar tarafından gerçekleştirilen operasyonlar sonucu kırılmıştır. Öte yandan; aynı operasyonlar IGG nin henüz müstakil olarak operatif kabiliyet kazanmadığını göstermesi bakımından da önem arz etmektedir. Zira Basra da 30.000 IGG mensubuna 6.000 kişilik bir ABD gücü ve ek olarak ABD hava desteği eşlik etmiş, Bedir Tugayları nın da destek verdiği operasyon ancak bu şekilde başarılı sonuç vermiştir (Cordesman ve Ramos, 2008). Maliki nin anılan operasyonlara destek vermesi, ülke genelinde merkezi otoriteye duyulan isteği tetiklemiş ve 2009 vilayet konseyi seçimlerinde Maliki ye bağlı Hukuk Devleti koalisyonu önemli bir başarı etmiştir. Öte yandan, Basra Operasyonu nu takiben, taraflar arasında görüşmelerin İran ın arabuluculuğunda ve Kum da yürütülmesi de, söz konusu ülkeye Irak denkleminde önemli bir avantaj sağlamış görünmektedir. 3 Strafor, Geopolitical Diary: A Return For Al Sadr? 2009. 14

Sadr Grubu, özellike Mukteda El Sadr ın son açılımları ile birlikte Lübnan Hizbullah ını oldukça andıran bir görünüm kazanmıştır. Silahlı mücadelenin daha sınırlı ancak ateş gücü ve mobilitesi yüksek gruplarca yürütüleceğini söyleyen ve hareketini sosyo politik, ekonomik ve kültürel bir zemine taşıyacağını belirten Sadr; Bağdat içinde sayıları 2-2,5 milyon olarak tahmin edilen yoksul Şii kesimlere yönelik yoğun sosyal ve ekonomik yardımlarda bulunmaktadır. Özellikle yeniden yapılanma, sağlık, eğitim, kültür, temel ihtiyaçlar gibi konularda geniş kesimlere ulaşabilen Sadr, bu yönüyle de popülaritesini arttırmaktadır. Nitekim, Lübnan Hizbullah ı ile politik ve askeri alanlarda işbirliği yapıldığı, bizzat Sadr tarafından da açıkça ifade edilmektedir. Basra da Sadr unsurlarına karşı gerçekleştirilen operasyonlara, Mehdi Ordusu ve özel güçler tarafından, Irak ta en güvenli alan kabul edilen Yeşil Bölge ye (Green Zone) havan ve roket saldırıları ile karşılık verilmesi, Hizbullah ile benzeşmenin taktik ve operasyonel zeminde de yaşandığı yönünde belirtiler vermektedir (Cordesman ve Ramos, 2008). 3.1.2. Mukteda El Sadr ın İran İkameti; Türkiye ve Suriye Ziyaretleri Sadr ın İran daki ikameti irdelenmeden önce, 2009 bahar ve yazında yaptığı iki önemli ziyaretin aktarılmasında yarar görülmektedir. Mukteda El Sadr, 1 Mayıs 2009 da Türkiye; 20 Temmuz 2009 da da Suriye ziyaretleri gerçekleştirmiştir. Türkiye ziyareti esnasında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından kabul edilen Sadr, Şam da da Devlet başkanı Beşar Esad ile bir görüşme gerçekleştirmiştir. ABD tarafından aranmasına karşın Türkiye de en üst düzeyde görüşmeler gerçekleştiren Şii liderin sözcüsü Şeyh Salah El Ubeydi, Türkiye yi eski bir dost olarak niteleyerek üst düzey güven duyduklarını ifade etmiştir. 4 Gerek Türkiye, gerekse Suriye ziyaretleri kapsamında yapılan kısa açıklamalarda, Irak ın toprak bütünlüğü vurgusu yapılması önemli görülmektedir. Zira, yakın geçmişe kadar, hatta bugün de, birçok analistin Irak ın geleceğine ilişkin görüşü, toprak bütünlüğü vurgusunun bir temenniden öteye gidemeyeceği şeklinde idi. Bununla birlikte; Iraklı Kürtlerin elde ettikleri politik kazanımları bağımsız bir devlete dönüştürmek için gerekli imkan ve koşulları oluşturmaları önündeki güçlükler, Merkezi Irak Hükümeti nin güçlenmesi ve ABD nin stratejik odağının Afganistan 4 Irak Türkmen Cephesi Resmi İnternet Sitesi 15

Pakistan eksenine kayması durumu değiştirmektedir. Kanımızca, gelinen aşamada Irak ın toprak bütünlüğünün korunması, tüm risk ve tehditlere karşın yine de mümkün görünmektedir. Bu noktada, Sadr ın İstanbul ve Şam ziyaretleri karşılıklı çıkarların korunması bağlamında özel bir önemi ifade ediyor görünmektedir. Çünkü, Sadr her ne kadar İran da dinsel eğitimini tamamlıyor ve Mehdi Ordusu Kudüs Güçleri nden destek alıyor olsa da; Sadr ın İran ile ilişkiler hususunda IİYK dan çok farklı, bağımsızlık ve Irak ın toprak bütünlüğü odaklı bir duruşu olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla Türkiye ve Suriye nin, Irak ta toprak bütünlüğünün korunması adına Sadr ı kullanması ve Sadr ın da hem Irak içindeki unsurları hem de İran ı dengelemek amacıyla anılan iki ülkenin, özellikle Türkiye nin, Irak ve Orta Doğu daki önemli etkisinden faydalanması dışlanmaması ve değerlendirilmesi gereken bir olgu kimliğindedir. Karşılıklı yarar esasına dayalı Şam Sadr ve Ankara Sadr modellerinden hangisinin Sadr tarafından önceleneceği ise anılan figürün politik tutumu ile yakından ilgili olacaktır. Zira, Suriye ile yakın işbirliğini seçer ise, El Sadr için, Washington ve İsrail in gözünde daha da marjinal bir imaj kazanma ve giderek daha önemli bir tehdit haline gelme riski her zaman mevcuttur. Türkiye ise, Irak a müdahale için PKK dan kaynaklanan güvenlik sorunları ve Türkmenlerin hakları dışında görünür bir nedeni bulunmayan, Irak ın toprak bütünlüğünü resmi ve en üst düzey makamları aracılığıyla vurgulayan, revizyonist ya da irredentist olmayan vizyonu ve Irak ın toprak bütünlüğünün korunmasına yönelik resmi politikasının içsel dinamiklerden kaynaklanan endişelerle de beslenen bağımsız bir Kürt devleti kurulmasına ilişkin muhalefeti dolayısıyla hem Sadr ın ülkesine ilişkin görüşleri ile çelişmemekte; hem de ABD ve Batı ile ilişkileri vasıtasıyla Sadr ın normalizasyonu ve merkezileşmesi adına önemli fırsatlar sunabilmektedir. Sadr ın İran ikameti ise, Kum ve Tahran ın Irak a ilişkin tercihleri ile yakından ilgilidir. Sadr ın Kum da eğitim görerek, ayetullah ünvanı ile anılarak kullanılması velayet-e fakih i benimsemeyen Sistani nin varlığı da düşünüldüğünde bir seçenektir ancak hem söz konusu eğitimin 2011 e kadar bitmesi Şia ruhban hiyerarşisi açısından meşruiyet sorunları yaratabilir hem de Sadr, IİYK gibi pro İran bir tutum sergilememektedir. Bu nedenle Sadr ın Necef e dönerek, ayetullah olma yolundaki eğitimini burada tamamlası da dışlanmaması gereken bir seçenektir. 16

Öte yandan, 2003 ten başlayarak geliştirdiği agresif tutum, sözü edilen Şii lidere popülarite sağlarken; önemli güvenlik sorunlarını da eşliğinde getirmiştir. İran ın anılan güvenlik sorunlarından fazlasıyla yararlandığı; ve Kum merkezli Şii anlayışa bir rakip oluşmasını önlemek amacıyla Sadr ı misafir ettiği değerlendirilmektedir. Nitekim gerek Türkiye gerekse Suriye ziyaretleri esnasında Sadr ın İran uçağı kullanması, belirtilen vesayete ilişkin bir fikir verebilir. Bu noktadan itibaren önemli görülen diğer Şii gruplara ilişkin değerlendirmelere yer verilecektir. 3.2. Dava Partisi (Hizb el-dava el-islamiyye) 2009 yılının Ocak ayında Irak ta 14 vilayette yapılan vilayet konseyi seçimlerinde 9 vilayette birinci olan ve liderliği Irak Başbakanı Nuri El-Maliki tarafından yürütülen Dava Partisi, 1957 yılında Şii inancında önemli yer teşkil eden Necef te Muhammed Bakır El Sadr tarafından kurulmuştur. Partinin liderleri uzun yıllar Baas yönetiminin uygulamaları nedeniyle yurtdışında kalmışlardır. Dava Partisi nin geçmişine yönelik, orjinal belgeleri de kapsamak üzere, yaptığımız çalışmalar, partinin kurulduğu günden bugüne dramatik dönüşümler geçirdiğini ortaya koymaktadır. Söz konusu dönüşümler, 1970 lerin ortasında partinin İslamcı reformist bir örgütten devrimci bir harekete dönüşmesi, İran-Irak savaşı ile birlikte partinin kendini İran a taşıması, 1980 lerin sonlarında ise İran otoritesinden uzaklaşması olarak sıralanmaktadır (Yamao, 2008). Belirtilen dönüşümlere, Irak ta Saddam ın devrilmesinden bu yana geçen zaman içinde Dava Partisi nin pozisyonunun merkeziyetçi ve ülke bütünlüğü bağlamında milliyetçi bir söylem geliştirmesi de eklenebilir. Amerika Birleşik Devletleri nin Irak ı işgal etmesinin ardından Dava Partisi liderleri Irak a geri dönmüştür. Yeni yönetimin oluşması sürecinde Dava Partisi, başta toplantılara katılmamış olsa da, daha sonra sürece dahil olmuştur. Geçici yönetimde Caferi tarafından temsil edilen parti, insan haklarına dayalı çoğulcu bir toplum oluşturulmasından yana bir tutum sergilemiştir. Irak ta 2005 yılında anayasanın oluşturulmasından bu yana yapılan seçimler (Aralık 2005 ve Ocak 2009) Dava Partisi nin Irak genelinde yakaladığı başarı ile sonuçlanmıştır. Aralık 2005 te yapılan seçimlerin ardından güvenliği tesis edemediği ve Şii, Sünni ve Kürt grupların 17

beklentilerine yanıt veremediği gerekçesiyle görevi bırakmaya zorlanan El Caferi nin yerine, Dava Partisi nde önemli bir yere sahip Nuri El Maliki Başbakan olmuştur. Dava Partisi ile Irak İslam Yüksek Konseyi (daha önce Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi) arasında Irak ta bulunan Şiilerin liderliğine yönelik süregelen rekabet Maliki döneminde de devam etmiştir. İki grup arasında var olan diğer önemli farklılıklar; İran a ilişkin tutumları ve federalizm konusundaki görüş ayrılıkları olarak sıralanmaktadır. Irak ta var olan tüm Şii gruplar İran la ilişki içinde olsa da Dava Partisi nin daha merkeziyetçi tutumu ile Irak İslam Yüksek Konseyi nden ayrıldığı söylenebilir. IİYK, Irak ın güneyinde Şii nüfusun ağırlıkta olduğu dokuz vilayetin birleşmesiyle oluşacak bir bölgenin oluşturulmasını savunmakta, Maliki yönetimi ise buna karşı çıkmaktadır. Belirtilmelidir ki, Ocak 2009 da gerçekleştirilen vilayet konseyi seçimlerinde IİYK büyük bir gerileme içine girmiş, Dava Partisi IİYK dan boşalan yeri doldurarak söz konusu vilayetlerde büyük bir başarı kazanmıştır. IİYK ya bağlı milis kuvvetler olan Bedir Tugayları, önemli ölçüde Irak Güvenlik Güçleri ne eklemlenmiştir. Özellikle Sadr Grubuna yönelik yürütülen operasyonlarda, Bedir Tugayları merkezi hükümete bağlı güçler ve koalisyon askerleriyle, operasyonun askeri sonuçları bakımından, başarılı kabul edilen bir işbirliği gerçekleştirmişlerdir. Doğal olarak, Dava Partisi ve Başbakan Nuri El Maliki nin mücadele ettiği bir diğer grup ise Sadr Grubu dur. Basra da ve Sadr Şehri nde (Sadr City) başta olmak üzere Mehdi Ordusu na yönelik gerçekleştirilen operasyonların Sadr Grubunu zayıflatması sonucunda Dava Partisi diğer Şii gruplara karşı olan üstünlüğünü daha da artırmıştır. Irak Hükümeti nin, diğer gruplar tarafından da tehdit olarak algılanan Sadr Grubuna karşı yürüttüğü operasyonlar; Sünniler, Kürtler ve Sadr a rakip Şii gruplar tarafından da memnuniyetle karşılandığından Nuri El Maliki nin ülke genelinde saygınlığını arttırdığı gözlemlenmektedir. Nuri El Maliki ve liderliğini yürüttüğü Dava Partisi nin, ülke genelinde itibarını yükselten bir diğer önemli etken ise başta Kerkük sorunu olmak üzere Kürt gruplara karşı ülke bütünlüğünü savunan bir tutum geliştirmesidir. Irak taki Arap grupların, IİYK ve Fazilet başta olmak üzere bir Şii bölgesini savunanlar hariç, hemen hemen hepsi ülkenin bütünlüğünden ve merkeziyetçilikten yanadır. Özellikle petrol anlaşmaları, Kürdistan Bölgesel Parlamentosu nda onaylanan bölgesel anayasa taslağı ve Kerkük ve üzerinde hak iddia edilen diğer bölgelerin Kürdistan Bölgesel Yönetimi sınırlarına 18

dahil edilmesi konularında Maliki hükümeti ile Kürdistan Bölgesel Yönetimi bir güç mücadelesi içindedir. Dava Partisi nin ülke genelinde yakaladığı başarının etkenlerinden biri de aşiretler ile kurulan iyi ilişkilerdir. Bağdat Güvenlik Planı nın uygulamaya konmasının ardından Sünni aşiretlerin El Kaide ye karşı Irak Hükümeti ve ABD kuvvetleriyle işbirliği yapması, Irak ın Evlatları (Sons of Iraq) adlı grubun oluşturularak Irak Güvenlik Güçleri ne entegre edilmesi ve Maliki Hükümeti nin Şii aşiretler ile kurduğu ilişkiler, Maliki nin başbakan olarak güvenilirliğini arttıran önemli etkenler olarak gözlemlenmektedir (Erkmen, 2009). Tüm bu etkenler göz önünde bulundurulduğunda, Dava Partisi ve Nuri El Maliki nin Ocak 2010 da yapılacak parlamento seçimlerinden sonra da etkinliğini devam ettireceği değerlendirilmektedir (Katzman, 2009). Maliki Hükümeti nin gelecekteki konumunu belirleyecek etkenler arasında Kürt taleplerine karşılık ne derece kararlı olduğunun, ülkede artış gösterebilecek bir mezhepler arası çatışma ihtimaline karşı ne ölçüde etkin önlemler alabildiğinin ve mevcut durumda yakalamış olduğu başarıda pay sahibi olan gruplarla arasındaki ilişkinin hangi boyutta devam edeceğinin kritik olacağı değerlendirilmektedir. Amerika Birleşik Devletleri nin asker çekme sürecinde bulunduğu bir dönemde, ülkede sağladığı etkinlik bağlamında başarılı bir konumda olan Maliki nin, söz konusu başarıyı arttırarak devam ettirmesi ülkedeki istikrar ve bölgedeki güvenlik algılamaları bağlamında önem teşkil etmektedir. Bölgede ve Irak ta istikrarsızlık yaratacak bir ayrışma sürecinin önünde Dava Partisi Hükümeti nin sosyo ekonomik ve güvenlik alanlarındaki başarısının önemli bir engel teşkil edeceği değerlendirilmektedir. 3.3. Irak İslam Yüksek Konseyi 1982 yılında Saddam rejimine muhalif bir örgüt olarak Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi (IİDYK) adıyla 1986 ya kadar liderliğini yürüten Ayetullah Muhammed Bakır El-Hakim tarafından İran da kurulmuştur. Konsey, İran dan Saddam Hüseyin diktatörlüğüne karşı savaşmak ve teokratik yönetimi hakim kılmak için doğrudan finans ve silah desteği almıştır. Örgüt İran Irak savaşını müteakip, Saddam Hüseyin i devirme amacıyla mücadelesine devam etmiş, bu bağlamda silahlı 19

mücadeleyi halka yayma, paramiliter unsurların nitelik ve niceliğini arttırma, diğer yerel muhalif güçlere destek sağlama gibi hedefler belirlemiştir 5. Özellikle ABD işgali sonrası güçlenmeye başlayan Konsey, 11 Mayıs 2007 tarihinde devrim şartlarının kalktığı esasını dikkate alarak resmi adından Devrim sözcüğünü çıkararak Irak İslam Yüksek Konseyi (IİYK) adını almıştır 6. Politik olarak varlığını IİYK adıyla sürdüren örgüt, aynı zamanda Irak Hizbullahı, büyük önem verdiği sosyal alanda El-Mihrab Şehitleri Vakfı ve Bedir Tugayları nı bünyesinde barındıran kompleks bir yapıdır. 2005 Vilayet Konseyi Şeçimleri nde başarılı bir tablo ortaya koyan IİYK Bağdat, Kasidiye, Basra, Necef, Babil gibi birçok vilayette önemli oranda oy toplamış ancak 2009 seçimlerinde en güçlü olduğu Bağdat, Kadisiye, Basra gibi vilayetlerde dahi önemli bir varlık gösterememiştir. Halihazırda IİYK liderliğini üstlenen Seyit Abdül Aziz Muhsin Mehdi El-Hakim in akciğer kanseri olduğuna yönelik spekülasyonlar, kuşkusuz ki Konsey in orta ve uzun vadede politikalarını etkileyecektir. Dış bağlantıları bir hayli önemseyen Yüksek Konsey, kurucusu Muhammed Bakır El-Hakim in yurtdışı ziyaretlerini ön plana çıkarmış, bu ziyaretleri resmi sitelerinde belirttikleri üzere...başkanmışcasına karşılanması açısından politik bir zafer olarak yorumlamıştır. Bu bağlantıların bir uzantısı olarak Yüksek Konsey in, Kanada, Fransa, Hollanda, İsveç, Norveç, Finlandiya, Avustralya ve daha birçok ülkede aktif olarak akredite edilmiş unsurları vardır 7. Örgütün İran la olan bağlantıları sadece manevi düzlemde düşünülmemelidir. İran la Konsey arasında devam eden resmi bir bağlantı olup olmadığı kanıtlanamayacak olsa da unutulmamalıdır ki İran ın yönetici elitlerinden yargı erkinin başında bulunan Ayetullah Mahmut Haşimi Şahrudi, Saddam rejimi döneminde Konsey de liderlik yapmıştır 8. Söz konusu liderlik bile halihazırda devam etmesi muhtemel bağlantıları ortaya koymaktadır. 5 Irak İslami Yüksek Konseyi resmi internet sitesi. 6 Irak İslami Yüksek Konseyi resmi internet sitesi. 7 Irak İslami Yüksek Konseyi resmi internet sitesi. 8 İran ı Anlamak BÜSAM, 2009 20

3.3.1. Bedir Tugayları (Badr Corps) Yüksek Konsey in paramiliter gücünü oluşturan Bedir Tugayları, ilk zamanlarda, isminden de anlaşılacağı üzere, tugay bazında bir yapılanma olarak ortaya çıkmış, daha sonra tümen ve en sonunda da İngilizce de de ifade edildiği üzere kolordu (corps) düzeyine erişmiştir ancak literatürde hala tugay adıyla kullanıldığı için bu çalışmada Bedir Tugayları olarak anılacaktır. Bedir Tugayları piyade, zırhlı unsurlar, topçu, hava savunma ve komando unsurlarından oluşan bir düzendedir 9. İnsan kaynağı olarak eski Irak Ordusu subayları, Irak Ordusu kaçakları ve Iraklı göçmenler değerlendirilmektedir. Silahlı gücü kimi kaynaklarca 20.000 10, kimi kaynaklara göre de 10-15 bin olarak kabul edilmektedir (Arı, 2004). Sayısal olarak net rakamlar seslendirmek doğru olmasa da, Şiiler arasında en disiplinli, kaynaklar yönünden zengin ve etkili askeri paramiliter güç olarak kabul edilmektedir 11. 2003 yılında, ABD nin tugayların tasfiye edilmesi talebine karşın aktivitesini devam ettirmiş ancak mümkün olduğunca, politik kanadının (IİYK) ılımlı yöntemleriyle de uyuşacak bir şekilde 12, ABD güçleri ile mücadele içine girmekten kaçınmış; hatta bazı unsurlarıyla Irak Güvenlik Güçleri (IGG) ne dahil olmuştur 13. 1983 te kurulan Bedir Tugayları nın genel sekreterliğini Hadi El-Amiri yürütmektedir. Amiri, 2008 yılında Sadr kuvvetleri ile IGG arasında yapılan barış görüşmelerine katılanlardan biri olmuştur (Cordesman ve Ramos, 2008). Yüksek Konsey resmi makamlarınca da belirtildiği üzere, özünde İslam Devrimi sonrası İran rejiminin en büyük tehdit kaynaklarından olan Halkın Mücahitleri Örgütü yle savaşmak için kurulan Bedir Tugayları, günümüzde Irak ın yeni iç dinamiklerden ötürü Mehdi Ordusu ve Sünni direnişçilerle rekabet ve mücadele halindedir. Bedir Tugayları, Fazilet Partisi ne bağlı unsurlarla petrolün ve Basra da limanların kontrolü gibi alanlarda çıkar mücadelesi içinde yer almaktadır. 9 Irak İslami Yüksek Konseyi resmi internet sitesi. 10 Iraq: Angry Hearts and Angry Minds The Senlis Council Security and Development Policy Group, London, June 2008. 11 Stratfor Iraq: The Mehdi Army s Transformation, November 2007. 12 Irak İslami Yüksek Konseyi resmi internet sitesi. 13 The Senlis Council Security and Development Policy Group Iraq: Angry Hearts and Angry Minds, London, June 2008. 21

3.4. Fazilet Partisi Fazilet Partisi, liderliğini Mukteda El Sadr ın babasının öğrencisi olan Muhammed El Yakubi nin yürüttüğü, esas faaliyet alanı olarak Basra ve çevre yerleşim yerlerinde etkin olmuş bir partidir. Fazilet, Şii partiler arasında diğer üç gruba göre en küçük gruptur. Ocak 2009 da yapılan vilayet seçimlerinden önce Basra Valiliği ni yürüten Muhammed El Vaeli Fazilet Partisi nin bir üyesidir. Fazilet Partisi, Basra Vilayeti nin özerkliğini talep etmektedir. Muhammed El Vaeli nin Basra Valiliği ni yürüttüğü dönemde vilayetin Petrol Tesisleri Koruma Gücü nü oluşturan Fazilet, yolsuzluk ve petrol kaçakçılığında etkili bir grup olarak değerlendirilmektedir. Fazilet ile IİYK, petrol kaçakçılığında birbirlerine rakip olduklarından çekişme halinde olmuşlardır. Ocak 2009 daki vilayet konseyi seçimleri ile birlikte Fazilet, Basra vilayetinde önemli oranda güç kaybına uğramıştır. 3.5. Iraklı Kürt Grupların Son Durumu Kürdistan Bölgesel Parlamentosu, 25 Haziran 2009 tarihinde yeni bir bölgesel anayasa taslağını kabul ederek bölgesel seçimlerin yapılacağı 25 Temmuz 2009 tarihinde referanduma sunulmasını karara bağlamıştır. Daha sonra merkezi hükümete bağlı seçim komitesinin seçimlerle aynı tarihte referanduma sunulmasının imkansız olduğunu belirttiği anayasa taslağı, halihazırda Kürdistan Bölgesel Yönetimi nin sınırları dahilinde olan vilayetler haricinde Ninova, Kerkük ve Diyala vilayetlerinde yer alan bölgeleri tek taraflı olarak Kürdistan doğal sınırları içinde kabul eden bazı maddeleri içinde barındırmaktadır. Bölgesel parlamentonun söz konusu kararına, Kerkük başta olmak üzere, üstünde hak iddia edilen vilayet konseylerinin Arap ve Türkmen üyelerince şiddetle karşı çıkılmıştır. Bu gelişmeleri müteakip bir süredir Ninova vilayetinde var olan Arap-Kürt gerginliğinde tırmanış gerçekleşmiş, vilayet konseyinin Kürt üyeleri valinin ayrımcılık yaptığını ileri sürerek hakim bulundukları 16 idari birimi içine alacak yeni bir vilayet konseyi oluşturma tehdidinde bulunmuştur. Washington Post gazetesinde yayınlanan bir röportajda Kürt liderler, 2003 yılından bu yana savaş olasılığının ilk kez bu kadar yüksek olduğunu belirterek Irak Güvenlik Güçleri ile Peşmerge arasında gerçekleşebilecek bir çatışma olasılığının arttığını ileri sürmüştür. Merkezi hükümet ile bölgesel yönetim arasındaki ayrışma noktalarından biri de petrol gelirleri ile ilgilidir. Petrol gelirlerini arttırmasının merkeze karşı özerkliğini 22

geliştirecek olması, Kürdistan Bölgesel Yönetimi ni bu alanda da tek taraflı adımlar atmaya yönlendirmektedir. Ocak 2009 da Irak ın 14 vilayetinde yapılan vilayet konseyi seçimlerinde Irak ın Kürt bölgesi ve Kerkük dışında kalan kısmının demokratik gelişme ve uzlaşma süreci içinde olduğu gözlemlenirken, Kürdistan Bölgesel Yönetimi için benzer bir değerlendirilmenin yapılamayacağı, bölgede hakim durumda bulunan iki büyük partinin (KDP ve KYB) kurduğu egemenlik ağının bölgede bir demokrasi açığı yarattığı dile getirilmektedir (Weinberger, 2009). Saddam rejiminin sona ermesinden bu yana bölgenin Irak ın diğer bölgeleriyle kıyaslandığında istikrar ve demokratik gelişimin merkezi şeklindeki yakıştırmalar ağırlık kazanmış gibi görünmesine rağmen, son dönemde tersine bir sürecin işlemekte olduğu değerlendirilmektedir. Bu bağlamda Bölgesel Yönetim in sınırların genişlemesi ve petrol anlaşmaları gibi konularda tek taraflı attığı adımlar, merkezi hükümetle var olan krizi derinleştirmekte ve Irak ın istikrarı için tehdit oluşturmaktadır. Bölgede 2005 yılından bu yana ilk kez seçim yapılacaktır. Seçim yarışına giren partilerin söylemleri göz önüne alındığında KDP ve KYB yönetimleri tarafından ekonomik kaynaklar, medya ve kamu kurumları üzerinde kurulan tahakkümün ve yolsuzlukların eleştirildiği gözlemlenmektedir. Söz konusu eleştirileri seslendiren parti ve adayların mevcut yönetimi değiştirme olasılığı şimdilik az görülse de, belirtilen rahatsızlıkların dile getiriliyor olması yine de önemli bir gelişme olarak değerlendirilmektedir. Bölgesel parlamento ve başkanlık seçimleri sürecinde ortaya çıkan rekabet, her ne kadar pragmatik bir düzlemde uyum içinde görülseler de KYB ve KDP arasında geçmişte yaşanan rekabet ve çatışmalardan bağımsız düşünülmemelidir. Bu çalışmanın öngördüğü şekilde, ileride Sünni Arap figürlerin devlet başkanlığına getirilmesi durumunda KYB, pratik anlamda ağırlıkla Kürdistan Bölgesel Yönetimi ne geri dönüş yapacağından, söz konusu tarihsel rekabet geleceğe dair bazı fikirler edinmemizi sağlayabilecek niteliktedir. 3.6. Türkmenlerin Son Durumu Amerika Birleşik Devletleri nin asker çekme sürecini işlettiği ve 30 Haziran 2009 tarihi itibariyle şehirlerden çekilerek Bağdat Güvenlik Planı nı fiili olarak sona erdirdiği bir dönemde Kerkük ve Ninova vilayetlerinde Türkmenler in yaşadığı bölgelere yönelik saldırılarda artış olduğu gözlemlenmektedir. 30 Haziran tarihinin öncesinde 23

ve sonrasında halkın hedef alındığı eylemlerde çok sayıda kişi hayatını kaybetmiş, saldırıların hedefinde ağırlıkla Şii Türkmenler in yaşadığı bölgeler yer almıştır. Amerika Birleşik Devletleri nin Irak ı işgalinin ardından başta Kerkük vilayeti olmak üzere Türkmenler in yaşadığı bölgelerde nüfus kayıtları tahribata uğratılmıştır. Yapılan çalışmalar incelendiğinde Ninova(Musul), Kerkük, Erbil, Selahaddin, Bağdat ve Diyala vilayetlerinde yaşadığı belirtilen Türkmenlerin nüfusunun oranı konusunda çoğunlukla Batılı kaynaklarda yer alan bilgiler ile Türkmen ve Türkiye kaynakları arasında derin farklılıkların olduğu göze çarpmaktadır. Genellikle Irak Hükümeti nden sağlanan verilerden hareket eden ve Batılı ülkelerde yayınlanan kaynaklarda verilen bilgiler Türkmen nüfusun Irak ın toplam nüfusa oranının yüzde 5 i geçmediği yönündedir. Amerika Birleşik Devletleri nde 1990 da yayınlanan bir rapora göre Irak taki Türkmen nüfus 220,000 civarındadır. CIA tarafından verilen oranlara göre ise Irak ta Arap ve Kürt nüfus dışında kalan azınlıkların oranı 5% olarak tahmin edilmektedir (Oğuzlu, 2004). Türkmen kaynakları ise yukarıda belirtilen oranlardan çok farklı veriler ortaya koymaktadır. Ziyat Köprülü yukarıda belirtilen vilayetlerde yaşayan Türkmenlerin nüfusunun en düşük ihtimalle 2 milyon civarında olduğunu belirtmektedir. Mustafa Ziya, Türkmen nüfusunun 2,6 milyon civarında olduğunu ileri sürerek, oranın 15% ten az olamayacağını ileri sürmektedir (Oğuzlu, 2004). Irak ta Türkmenlerin yaşadığı bölgeler incelendiğinde, daha çok Arap ve Kürt bölgeleri arasında kalan yerleşim bölgelerinde ve dağınık şekilde yaşadıkları değerlendirilmektedir. Irak Türkmenleri, Birinci Dünya Savaşı ardından başlayarak Baas rejimi sırasında çok üst düzeylere varacak şekilde baskı, şiddet ve nüfus oranlarının değiştirilmesine yönelik yer değiştirmelere tabi tutulmuşlardır. Türkmenlerin uzun zamandır baskı altında yaşamalarının ve dağınık yapılarının, ABD işgali sonrası Irak ta Kürtler ya da Şiiler gibi güçlü politik hareketler yaratmalarını engelleyecek düzeyde bir çaresizlik yarattığı değerlendirilmektedir. 2005 yılından bu yana yapılan seçimler incelendiğinde Türkmen hareketlerinin etkili bir birliktelik sağlayamadıkları açıktır. Mevcut koşullarda parlamentodaki niceliksel güçleri zaten sınırlı olan Türkmen hareketlerin ortak paydada birleşmekte sıkıntı çekmeleri ülkenin geleceğinin şekillendirilmesinde rol üstlenme olanaklarını azaltmaktadır. İşgalin ardından daha çok Kürt ve Arap gruplarla iletişim kuran Amerika Birleşik Devletleri nin çekilme sürecinde, özellikle Kerkük gibi sorunlar bağlamında, Türkmen siyasi hareketleri ile eskisinden daha çok diyalog kuracağı tahmin edilebilir. 24