ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ. Hata ve önerilerinizi lütfen bildiriniz! Mail: Web Site:

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ. Hata ve önerilerinizi lütfen bildiriniz! Mail: Web Site:"

Transkript

1 [Bu dosyada yer alanlar 2014 KPSS Eğitim Bilimlerine yönelik bilgilerdir. Söz konusu bilgiler KMS-KPSS de çıkmış sorular dikkate alınarak hazırlanmıştır. KPSS de çıkan sorular temele alınarak, konuların anlatımında ayrıntıya girilen yerler olduğu gibi, özet geçilen yerlerde olmuştur.] Hata ve önerilerinizi lütfen bildiriniz! Mail: Web Site: ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ MURAT CİVELEK REHBER ÖĞRETMEN

2 I. ÜNİTE TEMEL KAVRAMLAR 1. Öğrenme ve Performans: Tekrar ve yaşantı sonucu davranışlarda meydana gelen nispeten kalıcı izli bir değişmedir. Mesela; sobadan eli yanan bir çocuğun bir daha sobayı ellememesi, 100 e kadar sayma vb KPSS: Bir bebeğin elini, ayağını ısırarak seven bir yetişkini görünce ağlamaya başlaması öğrenmedir. Öğrenme içsel bir süreçtir ve doğrudan gözlenemez. Gözlemlenen bireyin performansı ya da davranışıdır. Performans öğrenme sonucu gözlemlenebilecek davranışlardır. Öğrenmenin üç önemli özelliği vardır. Her öğrenmede az veya çok bir davranış değişikliği mutlaka olur. Davranışın öğrenilmiş olduğunu söyleyebilmek için sürekliliğin/kalıcılığın olması gerekir. Yani oldukça uzun süre bu davranışın devam etmesi gerekir. Öğrenmede söz konusu olan davranış değişikliği tekrar ve yaşantı sonucu meydana gelmiş olması gerekir. Yoksa her davranış değişikliği öğrenme değildir. Uyarı: İçdürtü, içgüdü, refleks, büyüme ve olgunlaşma sonucu meydana gelen davranış değişiklikleri öğrenme değildir. Öğrenme ürünü sayılmayan davranış değişiklikleri 1-) İçgüdü: Hayvanlar tarafından bilinçsizce yapılan kalıtsal (doğuştan) ve otomatik davranışlardır. Mesela; örümceğin ağ kurması, tırtılın koza yapması, arının bal yapması gibi. İçgüdü davranışlarının özellikleri a) Öğrenilmemiştir yani doğuştandır (Kalıtımsaldır). b) Sadece hayvanlara özgüdür. c) Otomatiktirler. Yani niçin yapıldığı hayvan tarafından bilinmez. d) Türe özgüdür. Bir türe mensup olanlar aynı içgüdüsel davranışlarda bulunurlar. Yani o içgüdü davranışı o türün tüm bireylerinde görülür. Mesela; miyavlamak içgüdüsü kedi türünün tüm bireylerinde görülür. e) Belirli zaman ve şartlar oluştuğunda ortaya çıkar. Mesela; leyleklerin sonbaharda göç etmesi, yarasaların geceleri uçması. 2-) Refleks: Belirli uyarıcılara karşı gösterilen ani ve istemsiz (bilinçsizce) tepkilerdir. Refleksler kalıtsal (doğuştan), otomatik yani öğrenmeye dayanmayan tepkilerdir. Refleksler organizmayı zararlı uyarıcılar karşısında koruma görevi yapar. Refleksler, hem insanlarda hem de hayvanlarda görülür. Yani belli bir türe özgü değildir. Mesela; aksırma, göz kırpma, ışık karşısında göz bebeklerinin büyüyüp küçülmesi, çok sıcak bir nesneye eli değen birinin hemen elini geri çekmesi I. ÜNİTE TEMEL KAVRAMLAR 3-) Büyüme: Organizmanın beden yapısında zamana bağlı olarak gerçekleşen nicel değişikliklerdir. Büyüme yalnız bedensel gelişimdir. Mesela; boyun uzaması, süt dişlerin çıkması. 4-) Olgunlaşma: Organizmanın, hem bedensel hem de zihinsel (bilişsel) değişim süreciyle ortaya çıkan durumdur. Organizmanın herhangi bir organının, o organdan beklenen görevi yapabilecek seviyeye erişmesidir. Mesela; on aylık bebeğin emeklemesi, 1.5 yaşındaki bir çocuğun yürümesi. Olgunlaşma öğrenmenin ön koşulur. Eğer organizma bir şeyi öğrenebilme olgunluğunda değilse öğrenme gerçekleşemez. Mesela; çocuğun bisiklete binebilmesi için belli bir fiziksel seviyeye (olgunlaşmaya) ulaşmış olması gerekir. Bu fiziksel seviye ile kastedilen sinir, kas ve zihin gelişiminin belli bir olgunluğa ulaşmasıdır. 5-) Geçici Davranışlar: Bireyin sürekli olarak göstermediği, belli zamanlarda ve durumlarda ortaya çıkan (alkol aldığında, rüya gördüğünde, ağır ilaç veya uyuşturucu kullandığında, ağır ateşli hastalıklarda) öğrenme ürünü sayılmayan davranışlardır. Ayrıca hormonal salgılara bağlı değişikliklerden terleme, kızarma gibi davranışlar da öğrenme değildir. Mesela; narkoz halinden uyanırken söylenen sözler, aşırı alkol alan birinin kaba ve ölçüsüz konuşması, uyurgezer birinin gece dışarı çıkıp yürümesi. 2. Öğretme: Okullarda planlı ve programlı olarak yürütülen ve bir hedefe yönelik olan eğitim faaliyetlerine denir. 3. Eğitim: Bireyden istenilen davranışları oluşturma sürecidir. 4. Yaşantı (Deneyim): Bireyin çevresiyle etkileşimi sonucu bireyde kalan izdir KPSS: Doğuştan görme engelli Ahmet, yetişkinlik döneminde gerçekleştirilen bir ameliyatla görme yetisini kazanır. Ancak bu yetiyi kullanma düzeyi, görme problemi olmayan bireylerle aynı seviyeye ulaşamaz. 5. Uyarıcı (Uyaran): Duyu organlarını harekete geçiren ve organizmada tepkiye yol açan her türlü iç (açlık, susuzluk) veya dış etkene (ışık, ses) uyarıcı denir. 6. Tepki (Davranım): Uyarıcıların organizmayı etkilemesi sonucu gösterilen her türlü davranışa tepki denir. Başka tanıma göre uyarıcıların organizmada meydana getirdiği her türlü fizyolojik ve psikolojik değişmelerdir. Tepki başkaları tarafından gözlenebiliyorsa açık tepkidir. Mesela; gülmek, koşmak. Tepki başkaları tarafından gözlenemiyorsa kapalı tepkidir. Mesela; düşünmek, rüya görmek, bir matematik problemini zihinden çözmek.

3 I. ÜNİTE TEMEL KAVRAMLAR 7. Davranış: Organizmanın içten veya dıştan gelen uyarıcılara karşı gösterdiği açık, kapalı (gizli), gözlenebilen, gözlenemeyen her türlü etkinliğine davranış denir. Kısacası organizmanın her türlü etkinliğine davranış denir. Davranışlar 3 türlü incelenir. a) Doğuştan getirilen davranışlar: Öğrenme ürünü olmayan, organizmanın yaşamını ve tür olarak devamını sürdürmesinde kullandığı davranışlardır. Bunlar: İçgüdü, içdürtü ve refleks davranışlarıdır. b) Geçici davranışlar: Bireyin sürekli olarak göstermediği, belli zamanlarda ve durumlarda ortaya çıkan (alkol aldığında, rüya gördüğünde, ağır ilaç veya uyuşturucu kullandığında, ağır ateşli hastalıklarda) öğrenme ürünü sayılmayan davranışlardır. Ayrıca hormonal salgılara bağlı değişikliklerden terleme, kızarma gibi davranışlar da öğrenme değildir. Mesela; narkoz halinden uyanırken söylenen sözler, aşırı alkol alan birinin kaba ve ölçüsüz konuşması, uyurgezer birinin gece dışarı çıkıp yürümesi gibi. c) Öğrenme ürünü olan davranışlar: Doğuştan getirilmeyen ve öğrenme sonucu meydana gelmiş kalıcı izli davranışlardır. Mesela; teneffüs zili çaldığında teneffüse çıkılması bir öğrenmedir. Öğrenme ürünü olan davranışların özellikleri şunlardır: Her öğrenmede az veya çok bir davranış değişikliği mutlaka olur. Davranışın öğrenilmiş olduğunu söyleyebilmek için sürekliliğin/kalıcılığın olması gerekir. Yani uzun bir süre bu davranışın devam etmesi gerekir. Öğrenmede söz konusu olan davranış değişikliği tekrar ve yaşantı sonucu meydana gelmiş olması gerekir (Her davranış değişikliği öğrenme değildir). 8. Pekiştireç: Davranışın yapılma olasılığını arttıran uyarıcılara pekiştireç denir. a) Olumlu Pekiştireçler: Davranışın hemen ardından verilerek davranışın ortaya çıkma ve tekrarlanma olasılığını artıran uyarıcılardır. Olumlu pekiştireçler organizma için istenilen uyarıcılardır. Bunlar ödül olarak nitelendirilebilir. Mesela; takdir edilmek, statü kazanmak, plaket almak, takdirname almak. b) Olumsuz Pekiştireçler: Ortadan kaldırıldığında veya verilmediği zaman davranışın ortaya çıkma olasılığını artıran uyarıcılardır. Yani belli bir davranış yapıldıktan sonra, organizmayı rahatsız edici bir durum (olumsuz uyarıcı) ortadan kalkarsa o zaman aynı davranışın yapılma olasılığı artar. Olumsuz pekiştireçler organizma için istenmeyen uyarıcılardır. Mesela; çok soğuk olduğu için ders çalışamayan bir öğrenci, sakat olduğu için oynayamayan futbolcu, kırmızı kart yediği için oynayamayan oyuncu örneklerinde altı çizili ifadeler olumsuz pekiştireçdir (istenmeyen uyarıcıdır) c) Birincil (Öğrenilmemiş, koşulsuz) Pekiştireçler: Öğrenilmemiş olan, her türlü organizmada doğuştan etkili olan, organizmanın temel biyolojik ihtiyaçlarını gideren uyarıcılardır. Mesela; su, yiyecek, içecek, uyku birincil pekiştireçdir. Birincil pekiştireçlerle ilgili olarak bir hastalıktan, stresten kurtulma ya da hoş olmayan durumdan kaçınma süreci birincil kazanç tır. d) İkincil (Öğrenilmiş, koşullu) Pekiştireçler: Doğuştan getirilmeyen, etkisini sonradan öğrenme yoluyla kazandığımız pekiştireçlerdir. Mesela; para, madalya, diploma, takdir belgesi, onaylanma isteği birer ikincil pekiştireçdir. İkincil pekiştireçlerle ilgili olarak bir hastalığa, strese ya da hoş olmayan duruma bağlı olarak elde edilen dışsal avantajlar ikincil kazanç tır. Mesela; bir bireyin hasta olduğu için ailesinden gördüğü ilgi, Bir bireyin sakat olduğu için toplumda veya yasalarda bazı haklar elde etmesi. Uyarı: İkincil pekiştireçler, etkilerini daha çok klasik koşullanma yoluyla, birincil pekiştireçlerle eşlenerek kazanırlar. İkincil pekiştireçler öğrenmeye dayalı olduğu için etkisi her canlıda farklıdır. 9. Pekiştirme: Pekiştireç kullanarak davranışın yapılma olasılığını arttırma işlemine pekiştirme denir. a) Olumlu Pekiştirme: İçinde bulunulan duruma hoş bir uyarıcının (Olumlu pekiştirecin) eklenmesiyle davranışın tekrarlanma olasılığının artırılmasıdır. Mesela; matematik dersinden 5 alan bir öğrenciye ailesinin bir hediye alması. Takımda çok iyi oynayan oyuncuya takım yönetiminin prim vermesi KPSS: Pınar Hanım, annesinin severek izlediği dizilerin arasında çok fazla reklam yayımlanmasından sürekli olarak yakındığını ancak yine de izlediği dizi bitinceye kadar reklamları da izlediğini fark etmiştir. Annenin reklam izleme davranışı sürdürmesinin nedeni; reklamların olumlu bir uyarıcı tarafından izlenmesi nedeniyle davranış olumlu pekiştirilmektedir. b) Olumsuz Pekiştirme: Yapılan bir davranışın ardından rahatsız edici (olumsuz) bir durumun ya da uyarıcının ortadan kalkması durumudur. Mesela; İyileşmek isteyen bireyin ilaç alması. Soğuk odada çalışan bir öğrencinin odasına soba kurulması. Ailesinden tepki görmemek için gencin eve erken gelmesi. Evde otururken sıkılan bireyin film izlemesi KPSS: Anne ve babası sık sık tartışan bir öğrencinin, evdeki huzursuzluk ortamından kaçınmak için dersler bittikten sonra çeşitli bahaneler üreterek okulda kalma süresini uzatması olumsuz pekiştirmedir.

4 I. ÜNİTE TEMEL KAVRAMLAR c) İçsel Pekiştirme: Pekiştirme bireyin kendisi tarafından, kendisine yönelik yapılıyorsa buna içten pekiştirme denir. Bu pekiştirmede birey başkalarının tepkilerine aldırmadan kendi kişisel standartlarına ulaşmak için çaba harcar. Mesela; sınavda iyi not alan bir öğrencinin kendisini ödüllendirmek için sinemaya gitmesi KPSS: Kreşte arkadaşına vuran Hasan, öğretmenin verdiği oturma cezasına aldırmamış Oh, iyi ki de vurdum o da benimle alay etmişti, ona günün gösterdim, çok iyi oldu. diyerek rahatladığını hissetmesi içsel pekiştirmedir. d) Dışsal Pekiştirme: Pekiştirme işleminin bireyin çevresindekiler tarafından yapılmasıdır. Mesela; güzel gol atan oyuncuya teknik direktörün aferin demesi gibi. e) Maddi ve Manevi Pekiştirme: Pekiştirme işleminde kullanılan araç maddi bir değer taşıyorsa maddi pekiştirme, maddi değer taşımıyorsa manevi pekiştirmedir. Mesela; bir işyerinde iyi çalışan elemana ikramiye verilmesi maddi pekiştirme, bu elemanı takdir etmek veya aferin demek ise manevi pekiştirmedir. f) Simgesel Ödülle Pekiştirme: Bireyin simgesel ödülleri toplayarak daha sonra gerçek ödüle dönüştürdüğü pekiştirme işlemine denir KPSS: Öğrencilerine ödev yapma alışkanlığı kazandırmak amacıyla yaptıkları her ödeve bir yıldız veren ve toplam on yıldız kazananlara bir kitap hediye eden bir öğretmenin kullandığı pekiştirme. g) Sembolik Pekiştirme: Sosyal kabulü veya onayı gösteren ve maddi değeri olmayan tek bir nesnenin pekiştireç olarak kullanılmasıyla gerçekleştirilen pekiştirme işlemidir. Mesela; öğrencilere teşekkür, takdir belgesi verilmesi. h) Karşı Pekiştirme: İstenilen ya da istenilmeyen bir davranış devam ediyorsa ortamda bunu pekiştiren bir uyarıcının varlığı söz konusudur. Mesela; bir anne çocukları yaramazlık yapmasınlar diye onlara çikolata veriyorsa ve çocuklar yaramazlık yapmaya devam ediyorsa, annenin çikolata vermesi yaramazlık yapma davranışını pekiştirmektedir. Çünkü çocuklar her yaramazlık yaptığında çikolata alacaklarının farkındadır. Sürekli olarak olumsuz davranışların üstüne gitmek veya sadece olumsuz bir durum gerçekleştiğinde pekiştirme işlemi yapmak da bu duruma sebebiyet verir. Çünkü pekiştireçde hedef şaşırmış durumdadır. Mesela; öğrenciye sürekli susmasını söylemek, sürekli sessiz olunuz diye bağırmak bir süre sonra öğrencilerin gürültü çıkarma eğilimini arttırmaktan başka bir işe yaramamaya başlar. Öğrenci artık siz sessiz olun dedikçe daha çok konuşmak isteyecektir i) Dolaylı Pekiştirme: Davranışı değiştirilmek istenen kişi değil de onun tanıdığı, bildiği veya gördüğü bir başka kişi istendik davranışından dolayı pekiştirilmesidir. Bu pekiştirmeyle birey, pekiştirilen kişiyi model almakta ve kendisi de aynı davranışı yapmaya güdülenmektedir. Mesela; bir futbol takımında iyi oynayan bir oyuncuya prim verilmesi sonucu, takımdaki diğer oyuncuların da daha iyi oynamaya çalışması. j) Ayrımlı Pekiştirme: Pekiştirecin istendik davranışta verilmesi, fakat istenmeyen davranışta da pekiştirecin verilmemesi işlemidir. Mesela; bir öğretmen öğrencileri söz alarak konuştuklarında pekiştirmesi, söz almadan konuştuklarında ise pekiştirmemesidir. k) Doğal Planlanmamış Pekiştirme: Önceden belirlenmediği ve beklenmediği bir durumda davranışın hemen ardından istendik, hoş bir durumla karşılaşılması sonucu bu davranışın sürdürülmesi işlemidir. Mesela; eline geçirdiği bir lolipopu Refleksif olarak emen ve bundan zevk alan bir bebeğin daha sonra da bir lolipop gördüğünde emmesi. l) Planlanmış Pekiştirme: Önceden belirlenen bir pekiştirecin, yine önceden belirlenen bir davranışın ardından verilmesi işlemidir. Mesela; bir öğretmenin yaptığı testte tüm sorulara doğru cevap verene kalem hediye etmeyi taahhüt edip bunu yapması. 10. Ceza: Organizmada istenmeyen bir davranışı ortadan kaldırmak veya tekrarlanma olasılığını azaltmak için yapılan uygulamadır KPSS: İlk kez gittiği lokantada yediği yemeğin tadından hoşlanmayan bir bireyin bir daha bu lokantaya gitmemesi cezadır. a) Birinci tip ceza: Bireyin yaptığı bir davranışa karşılık, organizma için olumsuz sayılan uyarıcıların ortama katılarak davranışı ortadan kaldırma veya davranışın tekrarlanma olasılığını azaltma amacıyla uygulanan cezadır. Mesela; eve geç gelen gence kızılması, maçı kaybeden sporcuların antrenman sayısının artırılması. b) İkinci tip ceza: Bireyin yaptığı bir davranışa karşılık, organizma için olumlu sayılan ortamdaki uyarıcıların ortamdan çıkarılarak istenmeyen davranışın ortadan kaldırılması veya tekrarlanma olasılığının azaltılması amacıyla uygulanan cezadır. Mesela; bir futbolcuya kırmızı kart gösterilmesi, trafik suçu işleyen sürücünün ehliyetine el konulması, ders çalışmayan bir öğrencinin bilgisayarının kaldırılması. Uyarı: Olumsuz pekiştirme ile ceza birbirinden farklıdır. Olumsuz pekiştirme davranışların kazandırılması amacıyla yapılırken, ceza istenmeyen davranışların ortadan kaldırılması amacıyla yapılır. Olumsuz pekiştireç davranışı güçlendirirken, ceza zayıflatır ya da bir süre için durdurur. Ayrıca olumsuz pekiştireç davranışın yapılmasından önceki rahatsız edici durumken, ceza istenmeyen davranıştan sonra organizmanın rahatsız edici bir durumla karşılaşmasıdır.

5 I. ÜNİTE TEMEL KAVRAMLAR Uyarı: Ceza davranış kazandırırken kullanılması uygun bir yöntem değildir. Bu nedenle Skinner cezaya alternatif olarak şu önerileri getirmiştir. 1. İstenmeyen davranış açığa çıkmadan davranışa neden olan ortamı değiştirme. Yani istenmeyen davranışlar açığa çıkmadan tedbir alma. 2. İstenmeyen davranışı bıkıncaya kadar yaptırma 3. İstenmeyen davranış çocuğun gelişimsel bir özelliği ise o gelişimsel dönemin geçmesini bekleme 4. Ara verme (time out): İstenmeyen davranışı yapan birey, ortamdan uzaklaştırılır ve daha farklı ve sakin bir ortama koyulur. 5. Görmezden gelme (karşılık vermeme): İstenmeyen davranışın görmezden gelinmesi yani o davranışa karşılık verilmemesidir. İlk başlarda sönmesi istenilen davranışın sıklığı artar, fakat uzun vadede o davranış söner. 11. Pekiştirme Tarifeleri: Üç türlüdür. a) Sürekli pekiştirme: Yapılan her istendik davranışın pekiştirilmesidir. Yeni bir davranışın kazandırılmasında etkilidir. Sönmeye karşı en az direnç gösteren tarifedir KPSS: Her gün baklava, börek yense bıkılır. atasözü sürekli pekiştirmedir. b) Aralıklı (kısmi, sürekli olmayan) pekiştirme: b.1) Oran aralıklı pekiştirme tarifeleri: Sabit oranlı tarifede; Pekiştireç organizma belli sayıdaki davranışı yaptığı zaman verilir. Mesela; öğrenciler iki kez ödevlerini yaptıkları zaman bir artı ile ödüllendirilmesi, bir giyim mağazasının her üç ürün alana bir ürün hediye vermesi. Değişken oranlı tarifede; Pekiştirmenin kaç davranış sonrasında ortaya çıkacağı belli değildir. Sönmeye karşı en dirençli ve davranışa süreklilik kazandırmada en etkili tarifedir. Fakat bu tarife davranış kazandırıldıktan sonra tercih edilmelidir KPSS: Dersi soru cevap yöntemiyle işleyen bir öğretmen, sorulara doğru cevap veren öğrencilerine bazen beş soruda, bazen de üç soruda bir puan vermesi değişken oranlı tarifedir. Artan oranlı tarifede; Pekiştireç belli bir sayıda davranıştan sonra verilir, bunun ardından organizmanın pekiştireci alması için sergilemesi gereken davranış sayısı her defasında sistematik olarak artırılır KPSS: SBS ye hazırlanan oğlunun ne kadar çok örnek test çözerse o kadar başarılı olacağını düşünen bir baba, başlangıçta ona çözdüğü her on test için bir bilgisayar oyunu alarak test çözme davranışını pekiştirir. Baba, daha sonra, çocuğun aynı pekiştireci elde edebilmesi için çözmesi gereken test sayısını her pekiştirme sonrasında sabit bir miktar artırması. b.2) Zaman aralıklı pekiştirme tarifeleri: Sabit aralıklı tarifede; Organizmanın belli bir zaman dilimi içinde yer alan davranışları pekiştirilir. Organizma pekiştirecin ne zaman verileceğini bilir. Mesela; memurların her ayın 15 inde maaşlarını almaları, her hafta başında çocuğa harçlık verme Değişken aralıklı tarifede; Pekiştirecin ne zaman verileceği belli değildir. Pekiştireç bazen erken, bazen geç verilebilir. Mesela; öğretmenlerin bazen haftada bir, bazen iki haftada bir ödev kontrolünü yapması. Artan aralıklı tarifede; Pekiştireç belli bir zaman aralığından sonra verilir ve bundan sonra pekiştirecin verilmesi için geçmesi gereken zaman organizma her pekiştirildiğinde sistematik olarak arttırılır. Mesela; bir baba SBS ye hazırlanan oğluna ilk olarak 2 günde bir futbol oynamasına izin verdi, sonrasında 4, 8, 16 günde bir izin vererek oğlunun ders çalışmasını pekiştirmesi. c) Katışık (Birleşik) Pekiştirme: Birden fazla pekiştirme tarifesinin bir arada uygulanmasıdır. Yani organizma ardı ardına birden fazla tarifeyi tamamladıktan sonra pekiştireç alır KPSS: Ahmet Bey, bir sigorta şirketinde aylık 600 TL ücretle işe başlamıştır. Ücretini alabilmek için ayda en az 30 kişiye sigorta satmak zorunda olan Ahmet Bey, 30 kişiden sonra sigorta sattığı her kişi için belirli bir miktar prim alacaktır. Ahmet Bey, bir hafta içinde 30 kişiye sigorta satmış ve aylık ücretini almak için yöneticisine başvurmuştur. Ancak, yönetici, kotasını doldursa bile aylık süre tamamlanmadan ücretinin ödenemeyeceğini söylemiştir. Ahmet Bey in ücretini alabilmesi için hem 30 kişiye sigorta satması gerekmekte (sabit oranlı pekiştirme) hem de 30 sigortayı satsa bile bir aylık sürenin geçmesini beklemesi (sabit aralıklı) gerekmektedir. 12. Premack İlkesi (Büyükanne Kuralı): İstenmeyen bir davranışı yaptırmak için istenen bir davranışı ön şart koşularak gerçekleştirilen tekniktir. Premack ilkesinde istenmeyen davranışı yaptırmak için genellikle etkinlikler pekiştireç olarak kullanılır KPSS: Bir annenin, ödevini yapmak yerine sokakta oyun oynamayı tercih eden oğluna ödevini bitirdiği takdirde sokakta oynamasına izin vereceğini söylemesi. 13. Koşullu Anlaşma: İki şekilde yapılır. Bireyin kendi kendisiyle yapmış olduğu anlaşma ve bireyler arasında yapılan anlaşma. Genel olarak koşullu anlaşma bireyin istediği sonucu elde etmek için yapması gereken davranışları belirleyen yazılı ve yazısız sözleşmelerdir. Koşullu anlaşmada pekiştireç birey istenen davranışı sergilediği zaman verilir. Koşullu anlaşmada bireyin ulaşacağı sonuçlar ve yapması gereken davranışlar açık bir şekilde tanımlanır. Mesela; KPSS yi kazanırsam tatile gideceğim (bireyin kendisiyle anlaşması), sınıfı geçersen sana bisiklet alırım (bireyler arası anlaşma). Premack ilkesinden farkı; koşullu anlaşmada hem istenen hem de istenmeyen davranışlar kazandırılır (Premack ilkesinde birey tarafından istenmeyen bir davranış kazandırılır). Koşullu anlaşmada her iki taraf yapılacak davranışlara ve ödüle (pekiştirece) ortak karar verir (Premack ilkesinde ödüle karar veren yetişkindir). Premack ilkesiyle ortak özelliği; istenen veya çok yapılan bir davranış, az yapılan veya istenmeyen bir davranışa koşul olmasıdır.

6 II. ÜNİTE ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER II. ÜNİTE ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER A) Öğrenenle ilgili faktörler B) Öğrenme yöntemiyle ilgili faktörler C) Öğrenilecek konuyla ilgili faktörler D) Öğrenme ortamıyla ilgili faktörler A) ÖĞRENENLE İLGİLİ FAKTÖRLER 1. Türe özgü hazır oluş: Organizmanın genetik donanımı öğrenebilecek konu veya davranışa uygun olması gerekir. Yani bir organizma ancak genetik donanımının elverdiği davranışları öğrenebilir. Bu manasıyla biyolojik donanım bir davranışı öğrenmede belirleyicidir. Mesela; bir insana uçmayı öğretemeyiz. Papağanlar gerekli donanıma sahip olduğu için insan sesine benzer sesler çıkararak konuşabilir, fakat köpekler gerekli donanıma sahip olmadığı için insanlar gibi konuşamaz. 2. Yaş: Öğrenme yeteneği 20 yaşa kadar artar, yaklaşık 50 yaşa kadar sabit kalır, ondan sonra düşmeye başlar. Yaşamın son dönemlerinde yeni şeyler öğrenmek iyice zorlaşır. 3. Olgunlaşma: Öğrenme için zorunlu faktördür. Organizmanın bir öğrenebilme yapabilmesi için, o öğrenmenin gerektirdiği olgunluk düzeyine sahip olması gerekir. Mesela; 6 aylık bebeğe yazı yazmayı veya bisiklet kullanmayı öğretemeyiz. 4. Genel uyarılmışlık hali: Zihinsel uyanıklık durumu olarak da adlandırılabilir. Bireyin, dışarıdan gelen uyarıcıları alma derecesidir. Birey, dışarıdan çok az uyarıcı alabiliyorsa uyarılma düzeyi düşük, çok fazla uyarıcı alabiliyorsa uyarılma düzeyi yüksektir. Mesela; yatakta ders çalışmak gibi gevşetici eğilim öğrenmeyi engelleyici bir durumdur. Çünkü böyle bir durumda uyarılma düzeyi düşüktür. Öğrenme için organizmanın normal düzeyde uyarılmaya ihtiyacı vardır. Aşırı ve yetersiz uyarılma öğrenme için olumsuz bir durumdur. 5. Motivasyon (güdülenme): Organizmanın bir davranışı yapmak için istek duymasına güdülenme denir. Motivasyon; ihtiyaç, dürtü, güdü ve davranışı kapsayan genel bir kavramdır. Güdülenme= İhtiyaç Dürtü Güdü Davranış Rahatlama İhtiyaç: Organizmada bir eksikliğin duyulmasıdır. Dürtü: İhtiyaçların karşılanması için organizmada oluşan itici güce denir. Güdü: Organizmanın bir ihtiyacını gidermek için, onu dürtü yönünde harekete geçiren eğilime ve isteğe güdü denir. Yani organizmayı harekete geçiren iç güçtür. Davranış: Güdü sonucu ortaya çıkan eylemlerdir. Doyum (rahatlama): Organizmanın amacına ulaşması sonucunda oluşan rahatlama durumudur. Güdülenmiş davranışın özellikleri Güdülenen birey, o eylemi gerçekleştirmede isteklidir ve mutlaka harekete geçer. Güdülenmiş bir davranış seçicidir. Birey güdülendiği konuya daha fazla ilgi duyar, dikkatini o konuya uzun süre yoğunlaştırabilir. Bu nedenle öğrenmeye güdülenen birey daha kolay öğrenir. Güdülenmiş bir davranış, organizmaya enerji verir. Organizmanın etkinliğini artırır. Bu nedenle öğrenmeye güdülenen birey daha kolay öğrenir. Güdülenme türleri a) İçten güdülenme: Bireyin kendi kendine harekete geçmesidir. Yani bireyi güdüleyen etken dışarıdan değildir. Mesela; bir gencin, sağlığına önem verdiği için dengeli beslenmeyle ilgili konuları öğrenmek istemesi, bir öğrencinin dersi sevdiği için çalışması gibi. b) Dıştan güdülenme: Bireyi hareketi geçiren etkenlerin bireyden kaynaklanmadığı güdülenmedir. Yani bireyi güdüleyen etkenler dışarıdan gelir. Mesela; bir gencin, eleştirmenler tavsiye ettiği için bir filmi izlemesi, bir öğrencinin ceza almak istemediği için sınıfta disiplin sorunu çıkarmaktan çekinmesi, bir öğrencinin öğretmenin vereceği ödülü kazanmak için sınavda başarılı olmak istemesi. 6. Psikolojik durum ve kaygı: Kişinin duyguları, heyecanları, korkuları ve kaygıları öğrenmeyi etkiler. Öğrenme için normal düzeyde kaygı gereklidir. Aşırı ve yetersiz kaygı ise öğrenmeyi olumsuz etkiler. 7. Fizyolojik durum: Öğrenmeyle ilgili fizyolojik yapının tam olması gerekmektedir. Özellikle görme, işitme gibi duyum bozuklukları, sakatlıklar veya bedensel bir hastalık gibi sağlık bozukluğu durumlarında öğrenmenin tam gerçekleşmesi mümkün değildir. Mesela; kolları olmayan birine basketbol oynamayı öğretemeyiz. 8. Zekâ: Zekâ derecesi ile öğrenme doğru orantılıdır. Zekâ derecesi arttıkça öğrenmede artar. 9. Önceki öğrenmelerin aktarılması (Transfer- Aktarma): Öğrenmelerin birbiri üzerindeki etkisine (olumlu ya da olumsuz yönde etkilemesine) transfer denir. Olumlu ve olumsuz transfer diye ikiye ayrılır. a) Olumlu (Pozitif) Transfer: Öğrenmelerin birbirini kolaylaştırmasıdır. İki türlü gerçekleşir. İleriye etkili kolaylaştırma (ileriyi etkin destekleme): Önceki öğrenmenin sonraki öğrenmeyi kolaylaştırmasıdır. Mesela; bisiklet sürmesini bilen birisinin motosikleti kullanmayı daha kolay öğrenmesi. Geriye etkili kolaylaştırma (geriye etkin destekleme): Sonraki öğrenmenin önceki öğrenmeyi desteklemesidir. Mesela; bireyin yeni öğrendiği basketbol önceki öğrenmesi olan futbolu daha ustaca oynamasını sağlaması

7 II. ÜNİTE ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER b) Olumsuz (Negatif) Transfer: Önceden öğrenilen bilgilerin yeni bilgiler öğrenilmesini zorlaştırmasıdır. Mesela; direksiyonu soldan olan arabaları uzun süre kullanan birisi, direksiyonu sağdan olan arabayı kullanırken zorlanması veya Q klavye kullanan birisinin, F klavye kullanmakta zorlanması gibi KPSS: Günlük kullandığı çayı, kapağı çekilerek açılan bir kavanozda saklayan ancak bu kavanoz kırıldığı için çayı kapağı çevrilerek açılan bir kavanoza koymak zorunda kalan bir ev hanımı, ne zaman kavanozu eline alsa kapağı çekerek açmaya çalışmış, yeni kavanozun kapağını çevirerek açmayı öğrenmesi uzun zaman almıştır. Çaycının yeni kavanozun kapağını çevirerek açmayı öğrenmesinin uzun zaman alması olumsuz aktarımdır. 9. Ket vurma (unutma): Öğrenilen bilgilerin birbirini etkileyerek unutturması veya hatırlamasını engellemesi olayıdır. Ket vurma iki türlüdür. a) Geriye ket vurma: Yeni öğrenilen bilgilerin eskilerini unutturması ya da hatırlamasını güçleştirmesidir. Mesela; lokantada siparişleri alan garsonun sonradan aldığı siparişlerden dolayı ilk siparişleri hatırlayamaması geriye ket vurmaya örnektir. b) İleriye ket vurma: Eski bilgilerin yeni bilgileri unutturması veya hatırlamasını güçleştirmesidir. Mesela; Hasan yeni aldığı bir telefonun numarasını arkadaşına verirken, eski telefon numarasını vermesi, yeni evlenen Demet in, yeni soyadını yazacağına eski soyadını yazması ve evrakları bu şekilde imzalaması. Uyarı: Ket vurma ile transfer farklı durumlardır. Transfer öğrenme öncesi ve öğrenme sırasında devam ederken, ket vurma öğrenme sonrası yani öğrenme bittikten sonra gerçekleşir. Transferin öğrenmeye, ket vurmanın hatırlamaya etkisi vardır. 10. Öncelik ve Sonralık etkisi: Öncelik etkisi, sosyal psikolojide, bir insana ilişkin ilk izlenimlerin, o insanın sonraki davranışlarını bu ilk izlenimle tutarlı bir tarzda yorumlama eğilimi olarak tanımlanır. Başkaları hakkında edinilen ilk bilgiler, sonradan edinilen bilgilerden daha ağırlıklı bir önem taşır. Buna ayrıca ilk izlenim etkisi denir. Biliş psikolojisinde, öncelik etkisi ilk öğrenilen bilgilerin sonra öğrenilenlere göre daha iyi hatırlanmasıdır. Sonralık etkisi, son öğrenilenlerin ilk öğrenilenlere göre daha iyi hatırlanmasıdır. Mesela; uzun bir kelime listesi ezberlendiğinde, listenin başında bulunan kelimeleri daha çok hatırlarsak öncelik etkisi, listenin sonunda bulunan kelimeleri daha çok hatırlarsak sonralık etkisidir. Bir öğretmenin sınıftaki öğrencilerin adlarını sorup öğrendiğinde, adını ilk söyleyenleri daha çok hatırlarsa öncelik etkisi, adını en son söyleyenleri hatırlasa sonralık etkisidir. 11. Dikkat: Dikkat bilincin, enerjinin belli bir noktada toplanmasıdır. Uyarıcılar üzerinde bilinçli bir odaklaşma sürecidir. İstemli Dikkat (Seçici Dikkat): Uyarıcıların bilinçli olarak seçildiği dikkat türüdür. Seçilen uyarıcı dışındaki tüm uyarıcılar elenir. İstemli dikkatte dikkati yoğunlaştıran etkenler daha çok içsel özelliklerdir. Mesela; öğrencilerin dışarıdan ve arkadaşlarından gelen sesleri eleyerek sadece öğretmene odaklanmaları. İstemsiz Dikkat: Uyarıcılardan kaynaklı dikkatimizin ister istemez o uyarıcıya yoğunlaşmasıdır. Uyarıcı şiddetliyse, büyükse veya sürekli tekrar ediyorsa vb. gibi özelliklere sahipse istemsiz dikkat gerçekleşir. İstemsiz dikkatte dikkati yoğunlaştıran daha çok dışsal özelliklerdir. Mesela; yolda yürürken, ani bir gürültünün dikkatimizi ister istemez çekmesi Bölünmüş Dikkat: Özellikle yüksek beceriye sahip olunan etkinliklerle birlikte bir başka etkinliğe de dikkatin odaklanmasıdır. Mesela eline aldığı bir nesneyi tamir eden birinin aynı anda radyoda haber dinlemesi. B) ÖĞRENME YÖNTEMLERİ İLE İLGİLİ FAKTÖRLER 1. Öğrenmeye Ayrılan Zaman (Aralıklı veya Toplu Öğrenme): Öğrenmeyi zamana yayarak kısa çalışma süreleri ile öğrenmeyi yapmak aralıklı öğrenmedir. Mesela; 50 dakika ders çalışıp 10 dakika dinlenerek yapılan çalışma aralıklı öğrenmedir veya bir sınava hazırlanırken bu çalışmayı 4 güne yayma. Çalışma süresince hiç ara vermeden, dinlenmeden yapılan çalışma ise toplu öğrenmedir. Mesela; son gün sınava hazırlanma veya aralıksız 3-4 saat ders çalışma. Yapılan araştırmalarda uzun vadede aralıklı öğrenmenin toplu öğrenmeye göre daha iyi sonuçlar verdiği belirlenmiştir. Çünkü toplu çalışmada öğrenilen bilgiler kısa sürede unutulmaktadır. Uzun süreli ve kalıcı bir öğrenme için aralıklı öğrenme daha etkilidir KPSS: Öğretmenlerin, genellikle öğrencilerine sınav öncesinde yoğun bir biçimde çalışma yerine dönem boyunca günde bir iki saat çalışmalarını tavsiye etmelerinin temel nedeni aşağıdakilerden hangisidir? Aralıklı öğrenme stratejisiyle öğrenilen bilgilerin daha sağlam ve kalıcı olması. 2. Öğrenilen Konunun Yapısı (Bütün veya parçalara bölerek öğrenme): Öğrenilen konunun tümünün bütün olarak öğrenilmesine bütün öğrenme denir. Öğrenilen konuyu bölümlere ayırarak, her bölümü tek tek öğrenmeye ise parçalara bölerek öğrenme denir. Öğrenilecek konu zor, uzun, anlamsız ve soyut ise parçalara bölerek öğrenme, öğrenilecek konu kolay, kısa, anlamlı ve somut ise bütün halinde öğrenme daha avantajlıdır

8 II. ÜNİTE ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER 3. Sonucun Bilinmesi (Geri Bildirim/Dönüt): Öğrenene konuyu ne derece öğrendiği bildirilirse öğrenmenin derecesi artar. Sonuçların bildirilmesi, hataların görülüp düzeltilmesi imkânı verdiğinden öğrenmeyi olumlu etkilemektedir. Öğretilen konularla ilgili yapılan sınavların cevaplarının verilmesi, hangi soruların doğru veya yanlış olduğunun söylenmesi öğrenmeyi olumlu etkiler KPSS: Bir öğretmen öğrencisine sınava çalışırken konuları yüksek sesle bir arkadaşına anlatmasını ve arkadaşının konuyu kitaptan ya da notlardan izleyerek nerede hata yaptığını hemen kendisine söylemesini tavsiye eder. Öğretmenin bu tavsiyesi geri bildirimdir. 4. Öğrencinin Aktif Katılımı (Dinleme, Okuma, Yazma, Anlatma, Uygulama): İyi bir öğrenmenin gerçekleşebilmesi için iyi bir dinleme mutlaka gereklidir. Ayrıca öğrenmenin daha iyi gerçekleşebilmesi için dinlerken not tutma/yazma gereklidir. Okunanların anlatılması ve özetinin çıkarılması öğrenmeyi kolaylaştırır ve daha kalıcı bir öğrenme gerçekleştirilir. Birey öğrenmek istediği materyali okuması öğrenme için etkilidir fakat yeterli değildir. Birey öğrendiklerini anlatması öğrenilen konuyu daha kalıcı hale getirir. Kişinin aktif olarak öğrenmeye katılması öğrenmeyi kolaylaştırır. Aktif öğrenmede kişi dikkatini daha kolay ve daha çok toplar. Tüm bu süreçlerin birlikte yapılması ise öğrenmenin çok kalıcı hale gelmesini sağlar. 5. Tekrar: Öğrenme sonucu yapılan tekrarlar pekiştirmeyi sağlar. Fakat aşırı tekrar motivasyonu düşürür ve ket vurmaya sebep olur. 6. Programlı Öğretim ve Öğretim Makineleri: Öğretme araçları (bilgisayar) kullanılarak gerçekleştirilen yöntemdir. Programlı öğretimde öğretim makinelerinden yararlanılmaktadır. C) ÖĞRENİLECEK MALZEMEYLE (KONUYLA) İLGİLİ FAKTÖRLER 1. İçerik: Öğrenilecek konu öğrenenin beden ve zihin gelişimine uygun olması gerekir. Öğrenilecek konu öğrenenin ilgisini çekiyorsa ve ihtiyacını karşılıyorsa daha kolay öğrenme olur. İçeriğin yaşama dönük ve işlevsel olmasına dikkat edilmesi gerekmektedir. 2. Telaffuz Edilebilirlik: Öğrenme malzemesinin öğrencinin anlayacağı bir dilde sunulması ve kavramlarının telaffuz edilebilir olması gerekir. Telaffuz edilemeyen ya da edilmesi güç olan kavramların öğrenilmesi de zor olacaktır. 3. Algısal Ayırt Edilebilirlik: Öğrenme malzemesinin (konusunun) etrafındaki diğer uyarıcılardan ayırt edilebilmesidir. Etrafındaki diğer uyarıcılardan ayırt edilemeyen bir uyarıcının öğrenilmesi zor olacaktır. Öğrenilecek metindeki bazı cümlelerin diğerlerinden farklı olarak renkli, koyu, BÜYÜK, başka yazı karakterinde yazılması da algısal ayırt edilebilirliktir KPSS: Bir öğretmen öğrencilerine, çalışırken kitap ya da ders notlarında önemli kısımların altını renkli bir kalemle çizmelerini tavsiye eder. Öğretmen, öğrencilerine böyle bir tavsiyede bulunarak önemli kısımları algısal olarak ayırt edilebilir hale getirmelerini sağlamaya çalışmaktadır. Mesela; öğretmenler bazı konuları diğerlerinden ayırt etmek için konunun önemli olduğunu, sınavda çıkabileceğini söyleyerek o öğrenme malzemesini diğerlerinden ayırır. 4. Anlamsal Çağrışım: Zihinde birtakım çağrışımlara yol açan öğrenme malzemesi öğrenmeleri kolaylaştırır. Bireye bir şey ifade etmeyen, bir şey çağrıştırmayan öğrenme malzemesinin öğrenilmesi daha zor olur. Çağrışım genellikle benzerlik, zıtlık, ardışıklık, zamanda ve mekânda yakınlık gibi faktörlerin etkisiyle ortaya çıkar KPSS: Derslerinde kullandığı terimlerin etimolojik (köken bilimsel) anlamlarını vermeye önem veren bir öğretmen sözel bir malzemenin öğrenilmesini kolaylaştıran özelliklerin Anlamsal çağrışımdan yararlanmaya çalışmaktadır KPSS: Yemek masasının yemeği veya tren düdüğünün ayrılığı hatırlatması, öğrenme durumlarından çağrışımsalı hatırlatır. 5. Kavramsal Benzerlikler (Gruplandırma) (Kavram Haritaları): Öğrenilen malzemede (konuda) yer alan kavramlar arasındaki bağlar o malzemeyi daha anlamlı kılar ve daha kolay öğrenilir. Kavramlar arasındaki bu bağlar farklı düzeylerde olabilir ve bu ilişkinin yarattığı anlamlılığa örgütlülük denir. Öğrenilecek kavramlar benzer özelliklerine göre iki türlü örgütlenebilir. a) Kavramsal basamaklar dizisi: Kavramların kapsamları göz önüne alınarak basamaklar şeklinde örgütlenmesidir. Yani bir konunun başlık ve alt başlıklara ayrılmasıdır. b) Çağrışımsal basamaklar dizisi: Kavramların kapsamları göz önüne alınmadan birbirleriyle ilişkili olan kavramların basamaklar şeklinde örgütlenmesidir. D) ÖĞRENMENİN YAPILDIĞI ORTAM 1. Fiziki Ortam: Öğrenmenin yapıldığı ortamın ısı, ışık, gürültü gibi özellikler bakımdan normal olması gerekir. Mesela; çok soğuk, sıcak veya çok gürültülü bir ortamda öğrenme zor gerçekleştirilir. 2. Sosyal Ortam: Öğrenciyi ders çalışmaktan uzaklaştıracak uyaranlar olmamalıdır. Mesela; arkadaş çevresi, aile ortamı, kültür, ekonomik şartlar vb KPSS: Çocukluğunu köyde kuzularla, koyunlarla geçiren Hasan, liseden sonra veterinerlik fakültesinde öğrenim görmeye başlamıştır. Hasan bazı derslerde, diğer öğrencilerden daha çabuk ve daha iyi öğrenmektedir. Hasan ın diğer öğrencilerden daha iyi öğrenmenin sebebi kültürel-çevresel etkidir

9 A) Davranışçı kuramlar (Çağrışımsal, Bağsal Kuram) B) Bilişsel kuramlar C) Bilişsel ağırlıklı davranışçı kuramlar D) Diğer kuramlar (Alan kuramı, Dizisel, Hümanistik, Alan Kuramı) A) DAVRANIŞÇI KURAMLAR Temsilcileri Pavlov, Thorndike, Skinner, Watson, Guthrie. Öğrenmeyi; doğrudan gözlenebilen uyarıcı ile davranış arasındaki ilişki olarak gören yaklaşımdır. İnsan ve hayvan davranışlarının gözlenebilir olduğunu ve birbirine benzeyen yönlerin olduğunu savunmuşlardır. Uyarıcı (Uyaran): Duyu organlarını harekete geçiren ve organizmayı harekete geçiren her türlü iç (açlık, susuzluk) veya dış etkene (ışık, ses) denir. Tepki (davranım): Uyarıcıların organizmayı etkilemesi sonucu organizmada meydana gelen fizyolojik ve psikolojik değişmelerdir. Davranış: Organizmanın içten veya dıştan gelen uyarıcılara karşı gözlenebilen, incelenebilen ve ölçülebilen her türlü tepkisine davranış denir. Koşullanma: Organizmaya koşullu uyaranla birlikte uygulanan ilişkisiz (nötr) bir uyaranın, yeterince yinelendiğinde koşulsuz uyaranınkine benzeyen etkiler yapabilmesi KPSS: Annesi, 11 aylık Ceren i uyuması için yatağına yatırdığında, her seferinde çiçekli battaniyesini üstüne örtmektedir. Ceren, uyku saati olmasa da çiçekli battaniyesini gördüğü zaman uyumak istemektedir. Ceren de görülen bu durum koşullanmadır. Davranışçı Kuramın Temel İlkeleri İnsanların ve hayvanların öğrenmeleri birbirlerine benzer. Bu nedenle hayvanların öğrenmesi üzerinde yapılan çalışmalarla insanların öğrenmesi açıklanabilir. İnsanın duygu, düşünme vb. özellikleri doğrudan gözlenip ölçülemezler. Bu nedenle bilimsel olarak ele alınamaz. Ancak gözlenebilecek davranış değişiklikleri incelenebilir. Yani öğrenme için mutlaka gözlenebilir davranış söz konusu olmalıdır. Tüm öğrenmeler aynı basit kurallara göre işler. İnsanın doğuştan hiçbir bilgisi yoktur. (Zihin boş bir levhadır.) Bütün davranışsal değişimler yaşantı ürünüdür. Yani bütün davranışlar öğrenilmiştir. Öğrenmede uyarıcı-tepki bağı önemlidir. Davranışlar çevresel uyarıcılar tarafından başlatılır ve birey bu durumda pasiftir. Davranışçı Kuram Türleri 1. Tepkisel Koşullanma Yoluyla Öğrenme (Pavlov) 2. Bağlaşımcılık Kuramı (Araçsal, Bağlantı Kuramı) (Thorndike) 3. Edimsel (Operant, Araçlı, Vasıtalı) Koşullanma Yoluyla Öğrenme (Skinner) 4. Bitişiklik (Yakınlık) Kuramları (Watson, Guthrie) 1. KLASİK (TEPKİSEL) KOŞULLANMA YOLUYLA ÖĞRENME (PAVLOV) Temsilcisi ve kurucusu Pavlov dur. Klasik koşullanma, organizmanın doğal bir uyarıcıya gösterdiği doğal tepkiyi onun yerine geçen yapay bir uyarıcıya da göstermeyi öğrenmesidir. Yani amaç en başta tepki verilmeyen bir nötr uyarıcıya (zil) doğal tepki (salya) verilmesini sağlamaktır. Klasik koşullanma bir yapay uyarıcıdan (zil) sonra doğal uyarıcının (et) verilmesine ve bu olayın koşullanma gerçekleşinceye kadar tekrarlanmasına dayanır KPSS: Zor bir matematik probleminde ilk defa kareköklü ifadelerle karşılaşan Metin, içinde karekök geçen tüm soruları sıkıntılı ve anlaşılmaz olarak değerlendirmektedir. Bu tür bir soru gördüğünde kaygılanmakta ve çözemeyeceğini hissetmektedir. Bunun sonucunda da soruyu çözmekten hemen vazgeçmekte ve başka bir soruya geçmektedir. Metin in kareköklü soruları sıkıntılı ve anlaşılmaz olarak değerlendirmesi ve kaygılanması klasik koşullanmadır. Pavlov un Deneyi: Köpeklerin doğal uyarıcı olan et karşısında doğal bir refleks/tepki olarak salya tepkisi gösterdiğini biliriz. Pavlov köpeğin bu salya tepkisini zil karşısında da göstermeyi öğretmeye çalışmıştır. Bu amaçla Pavlov köpeklere et vermeden önce zil uyarıcısı vermiştir. Köpekte doğal olarak hiç tepki oluşmamıştır. Daha sonraları, her et verilmesinden hemen önce, zil sesi uyarıcısı verilmiştir ve köpek salya tepkisi göstermiştir. Bu işlem kere tekrarlanmıştır ve köpek bir süre sonra zil ile et arasında bir bağ kurmayı öğrenmiştir. Sonra köpeğe sadece zil sesi uyarıcısı verildiğinde köpek salya tepkisi gösterebilmiştir. 1. Aşama: Zil (Nötr uyarıcı) Tepki yok. 2. Aşama: Et (Doğal uyarıcı) Salya tepkisi var (Doğal/koşulsuz tepki) 3. Aşama: Zil (Nötr uyarıcı) + Et (Doğal uyarıcı) Salya tepkisi (Koşulsuz tepki) (Şartlanma sürecidir; bu nedenle bu aşama kere tekrarlanır.) 4. Aşama: Zil (Şartlı/Koşullu uyarıcı) Salya tepkisi (Koşullu/Şartlı tepki) Uyarı: Bu deneyde zil sesi başlangıçta nötr uyarıcıdır. Yani önce tepki uyandırmaz. Koşullanmadan sonra zil sesi koşullu uyarıcı olur. Zil sesine karşı salya salgılanması ise koşullu tepkidir. Günlük hayattan klasik koşullanmaya örnekler: Yemek kokusunun açlık hissini uyarması, limonu gören birinin ağzının sulanması, insanlarda ortaya çıkan fobi, hobi, tutum, önyargı, batıl inançlar, öğrenilmiş çaresizlik gibi duygu, düşünce ve davranışların temelinde klasik koşullanma etkilidir

10 2011 KPSS: Ayhan, içinde yaşadığı çevrede adı hep olumsuz sıfatlarla birlikte anılan bir sosyal gruba karşı olumsuz duygular beslediğini hissetmekte, ancak bir yandan da hayatında hiçbir üyesiyle bir kez dahi karşılaşmadığı hâlde niçin bu gruba karşı olumsuz duygular hissettiğini merak etmesi tepkisel koşullanma. Pavlov Deneyi Kavramları Nötr uyarıcı: Organizmanın başlangıçta herhangi bir tepki vermediği yapay uyarıcıdır. Zil sesi Pavlov un deneyinde; deney öncesi nötr bir uyarıcıdır. Doğal uyarıcı (Koşulsuz uyarıcı): Organizmanın doğuştan getirdiği özellikler nedeniyle bir koşula gerek kalmaksızın doğal tepki verdiği uyarıcıdır. Yani öğretilmemiş uyarıcıdır. Sıcaklık, soğukluk, yiyecek, su, gürültü gibi uyarıcılar koşulsuz uyarıcılardır. Yapay/Şartlı uyarıcı (Koşullu uyarıcı): Organizmanın sonradan kazandığı özellikler nedeniyle bir koşula (ete) bağlı olarak tepki vermeyi öğrendiği uyarıcıdır. Yani öğretilmiş uyarıcıdır. Deney sonrasında zil artık koşullu uyarıcı haline gelmiştir. Doğal tepki (Koşulsuz tepki): Organizmanın doğal uyarıcıya verdiği tepkidir. Canlının doğuştan sahip olduğu tepkidir. Yani öğrenme ürünü değildir. Deneyde ete verilen salya tepkisi, sıcak ortamda terleme, soğuk ortamda üşüme birer doğal tepkidir. Şartlı tepki (Koşullu tepki): Organizmanın koşullu uyarıcıya verdiği tepkidir. Belli bir şarta bağlı olarak verilen tepkidir. Zilden sonra salya salgılamak şartlı tepki haline gelmiştir. Çünkü salya zilden sonra gelen et şartına bağlanmıştır. Klasik Şartlanma Özellikleri 1. Klasik şartlanma refleksif ve doğuştan getirilen davranışlara dayalı olarak geliştirilmiştir. Yani daha önceden var olan refleksif ve doğuştan getirilen ve koşulsuz uyarıcılar karşısında sergilenen bir tepki başka bir uyarıcıya (koşullu uyarıcı) yönlendirilir. 2. Klasik şartlanmada denek pasiftir, etkin rol oynamaz. Tepki, çevreden gelen uyarıcılarla başlar. 3. Klasik şartlanmada aralıklı bir şekilde yapılan tekrar (etin verilmesi) öğrenme için temeldir. 4. Klasik şartlanmada çok karmaşık ve psikomotor davranışlar kazandırılamaz. Daha çok duyuşsal davranışlar (fobi, hobi, tutum, önyargı) kazandırılır. Klasik Şartlanma İlkeleri 1. Genelleme: İki türlü genelleme vardır. a) Uyarıcı genellemesi: Koşullu uyarıcıya (zil) karşı gösterilen tepkinin o koşullu uyarıcıya benzeyen diğer uyarıcılara da gösterilmesidir. Mesela; Derya yı sokakta bir köpek ısırmıştır ve canı yanmıştır; Derya artık bundan sonra gördüğü bütün köpeklerden korkar. Bir çocuğun her sakallıya dede demesi. Beyaz önlüklü bir doktordan korkan bir çocuğun beyaz giyinmiş herkesten korkması. Duyduğu süren sesinin itfaiye aracına ait olduğunu öğrenen çocuk bu sese benzer sesler duyduğunda da (polis aracı, ambulansın siren sesi gibi) bu seslerin itfaiye aracına ait olduğunu söylemesi. b) Tepki genellemesi: Aynı uyarıcıya veya durumlara karşı benzer tepkilerin verilmesidir KPSS: Uzmanlık alanı olan sinema konusunda yaptığı açıklama nedeniyle övgüler alan bir film eleştirmeninin, bundan sonra her konuda görüş belirtmeye başlaması KPSS: Notaları sırasıyla eksiksiz okuyabildiği için müzik öğretmeninden övgü alan bir ilköğretim okulu öğrencisinin daha sonra girdiği derste öğretmenine alfabedeki harfleri sırasıyla söyleyebileceğini göstermeye çalışması. 2. Ayırt etme: Organizmanın koşullu uyarıcıya benzeyen uyarıcılar içerisinde koşullu uyarıcıyı seçerek sadece koşullu uyarıcıya tepkide bulunması ve diğerlerine aynı tepkiyi vermemesidir. Mesela; bireyin kendisini ısıran sokak köpeği ile komşusunun evinde beslediği köpeği ayırt etmesi. Uyarı: Ayırt etmeyi sağlayan uyarıcıya ayırt edici uyarıcı denir. Ayırt etme sürecinde davranışları kontrol eden uyarıcıdır KPSS: Ahmet ne zaman fotoğraf çekilecek olsa saçını düzeltmektedir. Burada fotoğraf çektirmek ayırt edici uyarıcıdır. 3. Davranışta Kontrast (zıtlık): Bir davranışın farklı ortamlarda sergilenmesine karşın bu ortamlardan birinde pekiştirilip diğerinde pekiştirilmemesine bağlı olarak bu davranışın pekiştirilmeyen ortamda gösterme sıklığının azalıp pekiştirilen ortamda gösterilme sıklığının artmasıdır KPSS: Evde oldukça saldırgan olan okulda ise cezalandırıldığı için aynı davranışları yapamayan bir öğrencinin evde bu davranışları yapma sıklık ve süresinin artması 4. Bitişiklik: Koşullu/şartlı (zil) ve doğal/koşulsuz uyarıcıların (et) peş peşe verilmesi durumudur. En ideal süre yarım saniyedir. 5. Habercilik: Koşullu/şartlı uyarıcı (zil), doğal/koşulsuz uyarıcının (et) geleceğini haber verici nitelik taşımasıdır. İki türlüdür. a) Olumlu Habercilik (ileriye koşullanma): Koşullu uyarıcının koşulsuz uyarıcının geleceğini haber vermesidir. Mesela; Pavlov un deneyindeki zil sesi (koşullu uyarıcı), etin (koşulsuz uyarıcı) geleceğinin habercisidir. Derste çalan zil, teneffüs geldiğini, Maçın başlama düdüğü ise maçın başladığını bildirir. b) Olumsuz Habercilik (geriye koşullanma): Koşullu uyarıcının koşulsuz uyarıcının verilmeyeceğini, ortadan kalkacağını haber vermesidir. Mesela; Pavlov deneyinde elektrik şoku (koşulsuz uyarıcı), zil (koşullu uyarıcı) olursa, önce elektrik şoku sonra zil verilmesi durumudur. Teneffüs sırasında çalan zil, teneffüsün, Maçın bitiş düdüğü ise maçın geride kaldığı haber verir. Uyarı: Bir şeyin geleceği haber ediliyorsa olumlu, biteceği haber ediliyorsa olumsuz haberciliktir

11 6. Pekiştireç ve Pekiştirme: Davranışın yapılma olasılığını artıran uyarıcıya pekiştireç, pekiştireç kullanılarak davranışın yapılma olasılığını artırma işlemine ise pekiştirme denir. Klasik koşullanmada et (koşulsuz/doğal uyarıcı) pekiştireçdir. Uyarı: Klasik koşullamada pekiştireç tepkiye bağlı olarak verilmez. Organizma pekiştireci (et) aldıktan sonra tepkide (salya tepkisi) bulunur. 7. Sönme: Koşullanma yoluyla oluşmuş koşullu davranışın pekiştireç verilmemesi sonucu zaman içerisinde kaybolmasıdır. İlk başlarda sönmesi istenilen davranışın sıklığında ve çeşitliliğinde bir artış olduğu gözlemlenir. Buna sönme patlaması denir. Sönmesi istenen davranışın sıklığında sadece artma meydana gelmez, farklı davranışlarda açığa çıkar. Bu durum davranışın topografyasındaki değişimdir KPSS: İyi sonuçlar alan takımının maçlarına düzenli olarak giden bir taraftarın, takımının üst üste birkaç kez yenilmesinin ardından maça gitmekten vazgeçmesi. 8. Kendiliğinden geri gelme: Sönme davranışı gerçekleştikten sonra organizmanın tekrar yapay uyarıcıya (koşullu uyarıcıya) karşı tepki göstermesidir. 9. Alışma: Organizmanın, sürekli aynı şiddetteki uyarıcılarla karşılaşması sonucu bir süre sonra o uyarıcılara duyu organlarının tepkide bulunmaması halidir. Yani o uyarıcıya karşı duyu organlarının tepkisizleşmesi durumudur. Mesela; karanlığa alışma, gürültüye alışma, sürülen parfüm kokusuna alışma gibi. 10. Duyarsızlaşma: Bireyin aşırı üzüntü, acı ve sevinç gibi iç uyarıcılarla tekrar tekrar karşılaşması sonucunda önceleri gösterdiği duygusal davranışının zayıflaması durumuna denir. Bu zayıflama durumunda artık birey bu uyarıcılara eskisi gibi tepki vermez, verse de bu tepki çok az olmaktadır. Mesela; sürekli azarlanan bir çocuğun, bir süre sonra artık bu azardan etkilenmemesi, sürekli ölü gören bir doktorun bir süre sonra ölüm olaylarına tepki vermemesi. Uyarı: Alışma duyu organlarında oluşan bir durum iken, duyarsızlaşma duygularda oluşan bir durumdur 11. Duyarlılık: Organizmanın çevresindeki belli bir uyarıcıya normal olarak beklenenin üstünde tepki göstermesidir. Mesela; bir annenin derin uykusuna rağmen bebeğinin sesine hemen uyanması, kazadan sonra uçağa her binildiğinde heyecanlanılması gibi. 12. Gölgeleme: Koşulsuz bir uyarıcıyla aynı anda eşleşen iki nötr uyarıcıdan (zil ve ışık) yalnızca birinin koşullu uyarıcıya dönüşmesidir. Yani koşullanma daha çok, dikkati çeken uyarıcıya karşı oluşmakta, diğeri etkisiz kalmaktadır. Mesela; hem köpekten hem de yüksekten korkan bir kişinin köpekten kaçıp yüksek bir yere tırmanması gölgelemedir (Köpek korkusu yükseklik korkusunu gölgelemiştir yani bastırmıştır) KPSS: Ayşegül Öğretmen dersindeki bazı konuları bilgisayarda hazırladığı sunular yardımıyla öğrencilere öğretmeye çalışır. Konunun öğrencilerin dikkatini çekmesi için sunu sayfalarına renkli ve hareketli resimler koyar. Ancak bir süre sonra, öğrettiği konularla ilgili öğrencilerin neler hatırladığını test ettiğinde, öğrencilerin sunularda verilen bilgilerden çok, renkli ve hareketleri resimleri hatırladıklarını görür. Öğrencilerin, asıl öğretilmek istenen konuları hatırlamak yerine, daha çok dikkat çekici resimleri hatırlamaları gölgelemedir. 13. Engelleme (Bloklama etkisi): İki uyarıcı (zil ile et) arasında bir koşullanma oluşturduktan sonra yeni bir nötr uyarıcı (ışık) ile eski doğal uyarıcı (et) arasında yeni bir koşullanma (bağ kurulmak istendiğinde) oluşturulmak istendiğinde, eski koşullu uyarıcının (zil) bu koşullanmaya (ışık ile et arasındaki) engel olması durumudur. Mesela; annesi ile parka giden ve sevinen bir çocuğun, babası ile parka gidince sevinmemesi. Uyarı: Gölgeleme ile Engelleme arasındaki farklar; gölgelemede iki uyarıcı aynı anda verilir, engellemede ise iki uyarıcı art arda verilir. Gölgelemede daha çok dikkat çeken uyarıcının baskınlığı vardır, engellemede ilk uyarıcı ikinci verilen uyarıcıya engel olduğundan öncelik etkisi vardır. 14. Öğrenilmiş çaresizlik: Koşullanma sırasında bazen organizma ne kadar çaba harcarsa harcasın sonucu değiştiremeyeceğini düşünür ve artık çaba harcamaz. Bu öğrenilmiş çaresizlik durumudur KPSS: Sınıf öğretmeni, okul rehber öğretmenine Tülay'ın öğrenme güçlüğü olduğundan şüphelendiğini söyler. Tülay ile görüşen rehber öğretmen, Tülay'ın annesinin, kızının okurken yaptığı en ufak hatada "Sen zaten okumayı öğrenemeyeceksin." diyerek ona ceza verdiğini, Tülay'ın da bu nedenle çaba göstermeyi bıraktığını fark etmesi öğrenilmiş çaresizliktir KPSS: Tıp fakültesini iyi bir dereceyle bitiren Ali, birkaç kez girdiği Tıpta Uzmanlık Sınavında başarısız olmuştur. Ailesinin ısrarıyla bu yıl da sınava başvurmasına rağmen Ali bu sınav uygulaması devam ettikçe hayalini kurduğu dâhiliye uzmanlığı eğitimini hiçbir zaman alamayacağını düşünmesi. 15. Garcia etkisi (olumsuz tat koşullanması): Bir organizmanın yediği ve yedikten sonra kötü hissettiği değişik tadı olan yiyecekten kaçınması. Olumsuz tat koşullanması (zehirlenme ya da etkilenme yiyeceği yedikten bir kaç saat sonra, yiyecekten kaynaklanmamış olsa bile) yoluyla öğrenme, tek bir denemeden sonra olur. Garcia, klasik koşullanmadaki Bitişiklik ilkesine karşı çıkmıştır. Mesela; Pizzacıda pizza yedikten iki saat sonra midesi bulanan bir kişinin mide bulantısını yediği pizzaya bağlaması

12 16. Batıl inanç: Mantıksal bir temele dayanmayan inançlara denir. Klasik koşullanmayla daha çok kazanılır. Mesela; kara kedi görmek uğursuzluk getirir. 17. Dereceli Koşullanma: İki türlüdür. a) Birden fazla uyarıcıya koşullanma (birleşik koşullanma): Koşullanma sürecinde birden fazla koşullu uyarıcının aynı anda sunulması ve bunların ardından koşulsuz uyarıcının verilmesi sonucu organizmanın her iki koşullu uyarıcıya da tepki vermesi birleşik koşullanmadır. Mesela; Pavlov deneyinde birinci şartlı uyarıcıdan (zil sesinden) hemen sonra, ikinci şartlı uyarıcı (ışık) verilir. Sonra hemen arkasından doğal uyarıcı (et) verilerek, her iki uyarıcı birden şartlandırılır. Yani köpek hem zile hem de ışığa karşı salya tepkisi gösterecektir. Zil + Işık + Et Salya tepkisi Zil Salya tepkisi Işık Salya tepkisi b) İkinci dereceden koşullanma (üst düzey koşullanma): Koşullu uyarıcıya (zile) karşı geliştirilen koşullu tepkinin (salya), o uyarıcıyla bir arada bulunan başka bir uyarıcıya (ışık) karşı da sergilenmesine denir. Birinci koşullu uyarıcı (zil) sürecin ikinci aşamasında koşulsuz uyarıcı rolü üstlenmektedir KPSS: Bazı ana ve babalar çocukları büyüdükçe onları hatalarından ve başarısızlıklarından dolayı daha fazla eleştirmektedir. Bunun sonucunda, çocuklarda başarısızlık kaygıya neden olmaktadır. Başarısızlık kaygısı olan bazı bireyler de daha sınav salonuna giderken kaygı yaşamaya başlamaması KPSS: Oynadığı balonun aniden patlaması nedeniyle balonlara karşı korku tepkisi geliştiren iki yaşındaki bir bebek, elinde balonla kendisine birkaç kez yaklaşmasının ardından iki yaş büyük abisini görünce elinde balon olmasa bile korku tepkisi vermeye başlaması üst düzey koşullanmadır KPSS: Caz müzikten hoşlanan Orhan Bey gittiği tüm konserlerde gözüne ilişen bir kişiye sokakta rastlar ve hiç tanımadığı halde bu kişiye karşı sempatinin olduğunu fark etmesi üst düzey koşullanmadır. Zil + Et Salya tepkisi Zil Salya tepkisi Işık + Zil Salya tepkisi Işık Salya tepkisi 18. Duyusal ön koşullanma: Genelleştirme özelliği olmayan iki nötr uyarıcının bir süre birlikte sunulmasının ardından, bu uyarıcılardan biri koşulsuz uyarıcıyla eşleştirilerek koşullanma sağlandığında diğer nötr uyarıcının da genelleme yapılarak organizmada koşullu tepki yaratmasıdır. Nötr1 e koşullanma olduktan sonra Nötr2 ile yaşantı geçirmediği halde koşullanma yaşaması ön koşullanmadır. Mesela; Sevgi ve annesi her zaman akşam yemeklerini birlikte hazırlamaktadır. Sevgi, evde annesinin olmadığı bir gün akşam yemeğini kendisi hazırlamaya çalışırken elini tencerede yakmış ve canı çok yanmıştır. Bu olay esnasında annesi yanında olmadığı halde; Sevgi annesini görünce de canının yandığını hissetmiştir. Zil (nötr1) + Işık (nötr2) Zil (nötr1) + Et (koşulsuz uyarıcı) Salya tepkisi (koşulsuz tepki) Zil (koşullu uyarıcı) Salya tepkisi (koşullu tepki) Işık (koşullu uyarıcı) Salya tepkisi (koşullanma sırasında bulunmadığı halde) Klasik Şartlanmayı Ortadan Kaldırma Yöntemleri 1. Sistematik duyarsızlaştırma: Organizmada olumsuz tepkilere yol açan bir uyarıcının yavaş yavaş sunulması yoluyla söz konusu olumsuz tepkilerin ortadan kaldırılmasını sağlayan yöntemdir. Mesela; köpeklerden korkan bir çocuğa, bu korkusunu yenmesi için önce köpek resimleri, daha sonra oyuncak köpekler gösterilmiştir. Ardından, çocuğun canlı bir köpeği önce uzaktan, daha sonra yakınlaşarak izlemesi sağlanmıştır. Son aşamada ise çocuk köpeğe dokunarak onu sevmiştir (Böylece köpek korkusu davranışı ortadan kaldırmıştır) KPSS: Millî Eğitim Bakanlığı, ilköğretim 1. sınıfa başlayan öğrencilerin ana babalarından ayrılmalarını kolaylaştırmak ve korkularını yenmelerine yardımcı olmak için öğretim yılının başında uyum haftası düzenlemiştir. Bu haftada; öğrencilerin öğretmenlerini, sınıf arkadaşlarını, sınıflarını ve okul binalarını tanımalarını sağlayan eğlenceli etkinlikler yapılmıştır. Bu etkinliklerle öğrencilerin okuldaki idarecilerle ve çalışanlarla tanışmaları sağlanmıştır. En sonunda öğrencilere sınıflarına geçip sıralara oturmaları söylenmiştir. Okula yeni başlayan öğrencilerin okula uyumunu kolaylaştırmak ve korkularını yenmelerine yardımcı olmak amacıyla düzenlenen bu uygulama sistematik duyarsızlaştırmadır. 2. Davranışın sönmesini bekleme: Koşullu uyarıcıdan (zil) sonra koşulsuz uyarıcı (et) verilmezse bir süre sonra koşullu tepki (salya tepkisi) ortadan kalkar, yani sönme gerçekleşir. 3. Karşıt şartlama (koşullanma): Koşullu uyarıcı, istenmeyen koşullu tepki yerine, zıt bir tepki yaratan bir uyarıcı ile eşleştirilir KPSS: Sınav kaygısından yakın bir öğrencinin, kaygı duyduğu anda sınavla ilgili geçmişteki hoş yaşantılarını düşünmesi karşıt koşullanmadır KPSS: İlköğretimde matematiğe karşı olumsuz bir tutum geçiren Ahmet, liseye başladığında matematik öğretmenini çok sevmiş ve onun yakın ilgisinden memnun olmuş. Bunun sonucunda Ahmet matematik çalışmaktan hoşlanmaya başlaması karşıt koşullanmadır. 4. Karşı karşıya getirme: Organizmayı korku duyduğu şeyle uzun süreli olarak karşı karşıya getirerek söz konusu korku veya fobiyi ortadan kaldırma yöntemidir. Mesela; fareden korkan bir bireyi birkaç farenin bulunduğu bir odaya koyup odadan çıkması engellenirse birey zamanla, farenin zararsız olduğunu anlar ve bu korkusu ortadan kalkabilir

13 5. İtici uyarıcılarla davranış kontrolü (koşullaması): İstenmeyen davranışı ortaya çıkaran uyarıcıların çekiciliğini azaltarak söz konusu davranışı ortadan kaldırmak için uygulanan bir terapi tekniğidir. Organizma için arzulanan uyarıcı/durum itici bir uyarıcı/durum ile ilişkilendirilerek istenen uyarıcıya verilen olumlu tepki ortadan kaldırılmaya çalışılır KPSS: Aşırı kilolu olan Ayşen Hanım, bir diyetisyenin tavsiyesine uyarak kek, kurabiye ve benzeri kilo yapan yiyecekleri düşük miktarda elektrik şoku veren metal bir tabağa koyar. Tabağa her uzandığında elektrik çarpar ve elini çekmek zorunda kalır. Ayşen Hanım, tabağa verdiği elektrik akımının şiddetini birkaç günde artırır ve sonuçta tabaktan yiyecek alma girişiminde bulunmaktan vazgeçerek kilo vermeye başlar. Burada itici uyarıcılarla davranış kontrolü yapılmıştır. 2. BAĞLAŞIMCILIK KURAMI (ARAÇSAL, BAĞLANTI KURAMI) (THORNDİKE) A. Thorndike ın Üç Temel Kanunu 1. Hazırbulunuşluk yasası: Organizmanın bir davranışı (öğrenimi) yapabilmesi için, o davranışın gerektirdiği olgunlaşma düzeyine (yaş, zekâ), ön yaşantılara (ön öğrenmelere) sahip olması ve psikolojik olarak (ilgi, istek, tutum) uygun durumda (yani bireyin istemesi, güdülenmesi) olması gerekmektedir. Organizma herhangi bir davranışı yapmaya istekli olması ve davranışı yapmasına izin verilmesi ona mutluluk verir. Fakat davranışı yapmaya istekli değilken davranışı yapmaya zorlanırsa kızgınlık duyar. 2. Tekrar yasası: 1930 sonrası yeniden oluşturduğu tekrar yasasına göre; ödül veya dönüt-düzeltme yapılmadan gerçekleştirilen tekrarların uyarıcı-tepki bağının güçlenmesinde çok etkili olmaz. Tekrarlar dönüt-düzeltmelerle birlikte etkili olur. 3. Etki yasası: 1930 öncesi etki yasasına göre; bir davranış sonucunda duyulan tatmin, davranışın gelecekte benzer durumlarda da devam edip etmeyeceğini belirler. Bir uyarıcıya karşı yapılan bir tepki tatmin yaratıcı (haz verici) bir sonuç yaratırsa uyarıcı-tepki bağı güçlenir (yani davranışın tekrarlanma olasılığı artar). Bir uyarıcıya karşı yapılan bir tepki tatmin yaratıcı bir sonuç yaratmazsa uyarıcı-tepki bağı zayıflar (yani davranışın tekrarlanma olasılığı azalır) sonrası yeniden oluşturduğu etki yasasına göre; bu görüşünü şöyle değiştirmiştir: bir uyarıcıya karşı yapılan bir tepki tatmin yaratıcı bir sonuç yaratmazsa/cezalandırılırsa uyarıcı-tepki bağının gücüne hiçbir etkisi olmaz. Davranış ve sonuç arasında üç önemli ilişki vardır: Sonuç davranışa bağlıdır. Davranış yapıldığında bir sonuç ortaya çıkar. Davranış, ortaya çıkardığı sonuçtan etkilenir. Tatmin edici sonuç davranışı artırırken, rahatsız edici sonuçlar davranışın tekrarlanma olasılığını azaltır dan sonra Thorndike, etki kanunu yeniden gözden geçirerek pekiştirecin davranışı güçlendirme etkisinin, cezanın zayıflatma etkisinden daha fazla olduğu görüşünü savunmuştur. Yani ödül cezadan daha etkilidir. Çünkü ceza davranışı söndürmez, sadece bastırır. Bir davranış kazandırmada cezanın etkisi yoktur. B. Uyarıcı-Tepki Bağını Etkileyen Faktörler 1. Tepki analojisi: Yeni bir durumla karşılaşan organizma, bu duruma benzer diğer durumlarda yaptığı tepkileri tekrarlamasıdır. Mesela; anahtarını bir tel yardımıyla düştüğü yerden kurtaran biri, kalemini düşürdüğünde de bu tepkiyi verir. Kendisini çok seven dayısı şarkı söylediğinde ilgi gören Can ın bu davranışını yine kendisini çok seven amcasına karşı da göstermesi. 2. Unsurların kuvveti: Organizma bir problem durumunda birçok uyarıcı ile karşılaştığında o uyarıcılar içerisinde en farklı olan, en çok dikkat çeken uyarıcılara (unsurlara) seçici bir şekilde tepkide bulunur. Özellikle insanlar, problem durumundaki temel unsurları seçebilir ve tepkilerini bu temelin üzerine oturtabilirler. 3. Tutum (Set): Tepkiler, belirli bir oranda, bireyin içinde yaşadığı kültür tarafından belirlenir. Tepkiler, aynı zamanda, içinde bulunulan anın eğilimleri tarafından da etkilenirler. Tutumlar, bireyin hangi koşullarda tatmin olacağını veya hangi koşullarda rahatsız olacağını belirler. 4. Çoklu tepkiler: Öğrenmenin olabilmesi için, organizmanın çoklu tepkiler gösterebilecek kapasitede olması gerekir. Öğrenen organizma bir problem durumuyla karşılaştığı zaman, çeşitli tepkileri dener. Uygun tepki çıktığında, istenilen etki doğmuş olur. Bu durumda öğrenme mümkün olur. 5. Öğrenci özellikleri: Öğrencilerin bireysel farklılıklarını (zekâ, yetenek, ilgi, tutum, ön öğrenmeleri) ifade eder. C.Thorndike ın Kuramında Diğer Temel Kavramlar 1. Etkinin (Pekiştirecin) yayılması: Bazen bir pekiştireç sadece verilmesine neden olan istendik davranışı değil, aynı zamanda pekiştirilen davranışı çağrıştıran (o davranışın hemen öncesinde ya da sonrasında geçici olarak ortaya çıkan) ve pekiştirilen davranışla hiç alakası olmayan bitişik (yan yana olan davranışları) davranışları da otomatik olarak etkilemesi durumuna etkinin yayılması denir. Mesela; öğrencilerinin hızlı yazmalarını isteyen bir öğretmen, öğrencileri hızlı yazdıkça öğrencilerinin bu davranışını pekiştirmektedir. Fakat bir süre sonra, öğrencilerinin hızlı yazı yazmalarını pekiştirirken kötü yazmalarını da, yanlış yazmalarını da pekiştirmektedir

14 2. Bağlaşımcılık: Uyarıcı ve tepkinin sinirsel bir bağla bağlandığına inanmasıdır. 3. Sınama-yanılma: Öğrenmeyi bir problem çözme olarak görmüştür. Bir problemle karşılaşıldığında yapılan çeşitli sınama-yanılma davranışlarıyla çözüm üretilir. Öğrenme sınama yanılma sonucu gerçekleşir. 4. Küçük adımlar: Öğrenme büyük sıçramalarla değil, küçük denemelerle ve sistemli adımlarla sağlanır. 5. Çağrışımsal Geçiş: Bir uyarıcıya verilen tepkinin, ortama yeni uyarıcıların eklenmesiyle ve eski uyarıcıların derece derece çıkarılmasıyla tamamen yeni uyarıcılara gösterilmesidir. Geçiş sırasında ilk uyarıcı yavaş yavaş ortamdan çıkarılmış; ilk uyarıcıya gösterilen tepki eklenmiş ikinci uyarıcıya da gösterilmiştir. Yani bir uyarıcının organizma üzerinde yarattığı çağrışımın başka uyarıcıya kaymasıdır. Mesela; Thorndike bu ilkeyi kediye ayakta dur emrini öğretirken kullanmıştır. Önce kediye bir parça balığı yukardan göstermiş daha sonra kediye ayağa kalk demiştir. Yeterli sayıda deneme yaptıktan sonra yavaş yavaş balığı ortamdan çekmiş; sadece ayağa kalk komutunu verdiğinde kedinin ayağa kalktığı görülmüştür. 6. Çağrışımsal Zıtlık: Uyarıcı-tepki bağları daha önce oluşturuldukları yönde daha kolay çağrışım yaptırır. Çağrışımsal zıtlık kavramı ile ait olma ilkesine karşı çıkar. Mesela; çarpım tablosunu düzden öğrenen kişinin tersten söylemesinin zor olduğunu, alfabenin düzden okunuşunun kolay tersten ise zor olduğunu söyleyerek öğrenmeye ilişkin mekanik görüşünde ısrar eder. 7. Ait Olma: İki uyarıcı arasında çağrışımsal bir ilişkinin oluşması için bu öğelerin bitişik ya da yakın olması yeterli değildir. Aynı zamanda bu iki öğenin birbirleriyle anlamlı bir şekilde bir arada olmaları gerekir. Yani bu iki uyarıcı birbirine ait olmalıdır. Birbirine ait değilse çağrışım olmamaktadır. Önemli olan yan yana olmak değil, ilişkili olmaktır. Mesela; erkek-ahmet, kadın-demet, kuş-güvercin, çiçek-gül gibi. 3. EDİMSEL (OPERANT, ARAÇLI, VASITALI) KOŞULLANMA YOLUYLA ÖĞRENME (SKİNNER) Temsilcileri; Thorndike, Skinner, Watson, Guthrie. Organizmanın rastlantısal nitelikteki davranışlarını pekiştirme yaparak biçimlendirme/yönlendirme yapmaktır. İstenilen davranışta olumlu pekiştireç, istenmeyen davranışta ise olumsuz pekiştireç verilerek bu yönlendirme yapılır. Pekiştirilen davranışlar devam ederken pekiştirilmeyen davranışlar devam etmez KPSS: Normal olarak pek yalan söylemeyen bir öğrenci derse geç kaldığı bir gün hasta olduğunu söyleyerek öğretmeninden azar işitmekten kurtulmuştur. Bu olaydan sonra öğrenci gerek okulda gerekse evde zorda kaldığı durumlarda yalan söylemeye başlaması edimsel koşullanmadır. Edimsel Koşullanma İlkeleri Klasik koşullanmada geçerli olan ilkeler aynen geçerli olmakla beraber 2 ilke daha vardır. Pekiştirici uyarıcıyla izlenen tepkiler tekrarlanma eğilimindedir. Pekiştirici uyarıcılar, edimsel davranışların meydana gelme olasılığını arttırır (Skinner fare deneyinde yiyecek farenin pedala basma davranışını arttırır, elektrik şoku ise azaltır). Edimsel Davranış: Skinner edimsel kutu denilen bir araç geliştirdi. Kutuda elektrik şoku verecek ızgara, yiyeceğin düşmesini sağlayacak bir kol ve yiyeceğin düştüğü bir çekmece vardır. Skinner, aç bir fareyi kutuya koyarak kola basmayı öğretmeye çalışmıştır. Fare başlangıçta rastgele hareketler yapmış, bu arada tesadüfen kola basıp yiyeceğe ulaşmıştır. Yiyeceğe ulaşan fare sonradan davranışını tekrarlamış ve birkaç denemeden sonra kola basınca yiyecek düştüğünü fark ederek öğrenmiştir. Skinner in Davranış Kazandırma Yöntemleri Kademeli Yaklaşım (Biçimlendirme-Şekillendirme): Bu yöntemde hedef olarak belirlenen davranışa her seferinde biraz daha benzer davranışları, en sonunda da sadece hedef davranış pekiştirilir. Organizmaya kazandırılmak istenen davranış küçük alt davranışlara ayrılır, organizmanın en basit davranışından itibaren, başarıyla yaptığı her davranışı aşama aşama pekiştirilerek tüm davranışı bir defada yapılması sağlanır. Programlı öğretimin temelidir. Biçimlendirmede önceden belirlenen adımların sırasıyla yapılma şartı yoktur. Yani adımlardan birinin yeri değiştirilse veya atlansa da yine istenen davranış kazandırılabilir. Ayrıca hedef davranışla ilgisi olmayan davranışlar cezalandırılmaz. Zincirleme: Biçimlendirmeye benzeyen yöntemdir. Biçimlendirmeden farklı olarak bu ilke, amaca ulaşmayı sağlayacak alt davranışların atlanmadan sırası ile yapılmasını öngörmektedir. Zincirleme yönteminde de her aşamadan sonra pekiştireç verilir. Yani zincirlemede sonuca ulaşmak için belli bir sıranın takip edilmesi şarttır. Adımlar atlanır veya sırası değiştirilirse sonuca ulaşılamaz. Mesela; bankamatikten para çekmenin belli işlem adımları vardır ve bu adımlar sıra ile yapılmalıdır. Yoksa istenilen sonuca ulaşamayız. Uyarı: Biçimlendirme yöntemi yeni bir davranış kazandırmada, zincirleme yöntemi ise daha çok beceri kazandırmada etkilidir. Tersine Zincir: Zincirleme yönteminin tam tersidir. Aşamalılık baştan sona doğru değil, sondan başa doğrudur

15 Skinner in Kuramında Diğer Temel Kavramlar Batıl davranışlar: Davranışın tesadüfen pekiştirilmesi sonucu tekrarlanmasıdır. Edimsel koşullanma ve sosyal öğrenme yoluyla kazanılır. Yani ilk önce bilinçli ve tercihli yapılmaz. Fakat istenen sonuçları doğurduğunda (pekiştirildiğinde) tekrar edilmeye devam eder KPSS: Bir futbolcunun gol attığı bir maçta taktığı kolyeyi, daha sonraki maçlarda da mutlaka takması ve kolyeyi takmadan maça çıkmamak istememesi Kendini gerçekleştiren kehanet (Pygmalion etkisi): Kişinin belirli bir öngörüsünün, ortaya attığı kehanetin olaylar sonucunda gerçekleşmesidir KPSS: Kızlar beni beğenmez. düşüncesine sahip Sinan, bir kızla karşılaştığında o kadar uzak durmakta ve çekingen davranmaktadır ki sonunda kız onu beğenmemekte, böylece Sinan ın düşüncesi pekişmektedir. Kaçma ve Kaçınma Davranışı (Kaçınma Koşullanması): Kaçınma koşullanmasında önce kaçma, daha sonra da kaçınma öğrenilir. Kaçma öğrenmesi; organizma hoşa gitmeyen bir uyarıcı ile karşılaştığında, ondan kurtulmaya çalışmasıdır. Kaçma öğrenmesi klasik koşullanma öğrenmesidir. Mesela; köpek ısırınca (1.tip ceza) ondan uzaklaşmamız. Kaçınma öğrenmesi ise; hoşa gitmeyen uyarıcı ortama girmeden, bu uyarıcıyı işaret eden bir uyarıcının görülmesiyle, uyarıcının ortamda çıkmasını engelleyecek davranışlar sergilenir ya da o ortamdan kaçınılır Kaçınma öğrenmesi edimsel koşullanmadır. Mesela; Köpek tarafından ısırılan bir kişi, köpek havlamasını duyunca sesin geldiği sokağa gitmemesi KPSS: babası tarafından sürekli olarak azarlanan Tolga, ne yaparsa yapsın durum değişmemekte, babası bir bahane bulup kendisini azarlamaktadır. Tolga okuldaki başarısından söz ettiği bir akşam babasının kendisini azarlamadığını fark eder. Bu olaydan sonra Tolga azardan kurtulmak için babasına okulda yaşadığı gerçek olmayan bir başarıdan söz eder. Tolga nın babasına yalan söylemesi, azar işitmemeyi sağlamaya yönelik olduğu için kaçınmadır. Uyarı: Kaçma olumsuz bir durum ortaya çıktıktan sonra (uyarıcı ile karşılaştıktan sonra) ortamdan uzaklaşma iken kaçınma olumsuz durum ortaya çıkmadan önce (uyarıcı ile karşılaşmadan önce) ortamdan uzaklaşmadır. Programlı Öğretim: 5 ilkeden oluşur. Küçük adımlar ilkesi: Öğretilecek içerik/bilgi küçük parçalara ayrılarak basitten karmaşığa doğru sıralanır. Etkin katılım ilkesi: Program öğrenciye soru sorar, öğrenci bu sorulara cevap vererek etkin katılım sağlanır. Başarı: Öğrenciye yöneltilecek sorular konuyla ilgili olmalı ve öğrencinin düzeyine uygun olmalıdır. Öğrenci başaramadığı zaman diğer konu birimine geçemez. Başaran öğrencilere pekiştireç verilir. Anında düzeltme: Öğrenciye, vermiş olduğu cevaplar hakkında anında geri bildirim verilir. Bireysel hıza göre ilerleme ilkesi: Öğrencinin, kendi ilgi ve yeteneğine göre, öğrenme hızını ayarlamasıdır. Alışkanlık kazanma: Organizmanın bir davranışı çok sık tekrarlamasına bağlı olarak fazla çaba harcamaksızın, neredeyse otomatik şekilde yapabilecek hale gelmesidir KPSS: Bir alışveriş merkezinde dolaşan Ayfer, bozuk olduğu için hareketsiz durumdaki yürüyen merdivene ilk adımını sanki merdiven yürüyormuş gibi attığını fark etmiştir. Edimsel Şartlanmanın Özellikleri 1. Skinner e göre davranışların birçoğu edimler yoluyla kazanılır. Klasik koşullanma yoluyla (tepkisel koşullanma) öğrenilen davranışlar hayatta oldukça sınırlı olarak görülür. 2. Öğrenmede önemli olan, davranışın sonucudur. 3. Uyarıcı her zaman belli değildir. 4. Organizmanın belli bir konuda ihtiyaç içinde olması gerekir (Farenin aç olması gerektiği gibi). 5. Edimsel şartlanmada davranış organizma tarafından başlatılır. Yani organizma aktiftir. 6. Organizma amaca yönelik davranışları yaparken bazı ipuçlarından yararlanarak sonuca gider. 7. Ortaya konan davranışın sonucundan başarı veya başarısızlık organizma için dönüt olmaktadır. 8. Davranış sonucundan edinilen doyum pekiştireç niteliği taşır ve davranışın tekrar edilmesini sağlar. Klasik ile Edimsel Şartlanma Arasındaki Farklar 1. Klasik koşullanmada tepkiye yol açan uyarıcı her zaman belliyken edimsel koşullanmada uyarıcı her zaman belli değildir. 2. Klasik koşullanmada refleksif, bilinçsiz ve biyofizyolojik (doğuştan getirilen) tepkiler verilir (yani davranışlar bellidir) ve bunlar şartlandırılır. Oysa edimsel koşullanmada davranışlar başlangıçta çeşitlilik gösterir yani rastgele tepkiler verilir (davranışlar belli değil) ve bunlar şekillendirilmeye çalışılarak bilinçli ve iradeli tepkiler haline getirilir. 3. Klasik koşullanmada pekiştireç (uyarıcı: et) davranıştan önce verilir ve davranışa bağlı değildir. Bu nedenle organizma pasiftir ve uyarıcı tepki bağı oluşur. Edimsel koşullanmada ise organizma istenilen davranışı yaptığında olumlu pekiştirecini alır (peynir) veya olumsuz pekiştireçden (elektrik şoku) kurtulur. Yani pekiştireç davranışın sonucuna bağlı olarak sonradan verilir. Bu nedenle organizma aktiftir ve tepki-uyarıcı bağı oluşmuştur. 4. Klasik koşullanmada pekiştireçler koşulsuz (doğal) uyarıcılarken, edimsel koşullanmada olumlu ve olumsuz pekiştireçler (peynir, elektrik şoku) vardır. 5. Edimsel koşullanma klasik koşullanmaya göre daha karmaşık davranışların öğrenilmesini açıklar. Klasik koşullanmayla sadece basit ve refleksif tepkilerin nasıl kazanıldığı açıklanabilir. 6. Edimsel şartlanma daha çok pekiştirme ve ceza üzerinde durmaktadır. Belli bir tepkinin edinilmesi, geçirdiğimiz yaşantısal deneyimlere bağlıdır

16 4. BİTİŞİKLİK KURAMLARI (WATSON, GUTHRİE) a) Watson un Bitişiklik Kuramı İnsan zihni doğuştan boş bir levhadır. Yani davranışın kalıtsal niteliği yoktur. İnsan davranışları sadece çevresel etmenlerle ortaya çıkan öğrenilmiş olma niteliği taşır. Korku, öfke ve sevgi olmak üzere doğuştan gelen üç temel duygusal tepki kalıbı vardır. Akılcı olmayan korkular, koşullanma ile ortaya çıkar. İnsanlar içgüdülerle, zihinsel yetenek ve eğilimlerle dünyaya gelmezler, dolayısıyla da davranışların gerisinde bu tür özellikler bulunmaz. Davranışlarımızın temelinde koşullanma vardır. Öğrenme koşullu ve koşulsuz uyarıcının birbiriyle bağlanması (uyarıcı-tepki bağı) sonucu oluşur. Davranışların gözlenebilir ve ölçülebilir bir özelliğe sahip olduğunu savunur. Bu nedenle davranışların incelenmesinde içebakış metodunu reddeder. Kötü alışkanlıkların yok edilmesinde sistematik duyarsızlaştırmayı ilk kez kullanmıştır. Bitişiklik ilkesi: Öğrenme; pekiştirme, ödül-ceza olmadan bitişiklik ilkesine göre gerçekleşir. Öğrenmeyi sağlayan şey, uyarıcı ile tepkinin birleşmesidir. Öğrenmeyi kuvvetlendiren şey, uyarıcı-tepki ikileminin tekrarlanma sıklığıdır. Bağ ilkesi: Her tepki kendisinden sonra gelen tepki için koşullu uyarıcı görevi yapar. Böylece, koşullanmış bir dizi uyarıcı-tepki bağı zinciri olur. Sıklık ilkesi: Belirli bir uyarıcıya karşı belli bir tepkiyi ne kadar çok yaparsak bu uyarıcıya karşı o tepkiyi tekrar yapma olasılığı da o kadar artar. Yenilik (En son) ilkesi: Belirli bir uyarıcıya karşı yapılan en son tepkinin, uyarıcı ile tekrar karşılaşıldığı zaman, ortaya çıkma olasılığı diğer tepkilerin yapılma olasılığından daha fazladır. b) Guthrie nin Bitişiklik Kuramı Öğrenmenin tek yasası (bitişiklik): Bir uyarıcıya karşı yapılan tepkinin, daha sona aynı (benzer) uyarıcı ile karşılaşıldığında da gösterme eğilimidir KPSS: Öğretmenler öğrencilerinin bazı matematiksel işlemleri daha kolay ve çabuk yapabilmeleri için öğrencilerine çarpım tablosunu ezberletir. Öğretmen, bitişiklik ilkesini kullanmıştır. Organizma çok sayıda uyarıcı ile karşılaşırsa bunlardan ancak bir kaçına seçerek tepkide bulunur. Ceza doğrudan bitişikle ilgilidir. Cezanın etkili olabilmesi için; cezalandırılan davranışla onu oluşturan uyarıcı koşullar arasındaki birlikteliği yok edip, aynı uyarıcıyla cezalandırılan davranışa zıt bir davranışın birlikte olması sağlanmalıdır. Tek deneme ilkesi: Öğrenme ilk uyarıcı-tepki ilişkisinden ibarettir. Devamında yapılacak tekrarların bir önemi yoktur (Watson dan farkı) Ödül, öğrenmeye çağrışımsal mekanik bir düzen verme dışında hiçbir katkıda bulunmaz. Ödülün öğrenmeye dolaylı etkisi vardır. Öğrenme için ödül ve pekiştirmeye gerek yoktur. Guthrie de Alışkanlıkların Değiştirilmesine Kullanılabilecek Yöntemler 1. Eşik (Alıştırma) Yöntemi: Uyarıcının tepkiye çağrışım yaptıramayacak kadar zayıf bir derecede azar azar verilerek istenmeyen tepkinin ortadan kaldırılması yöntemidir. Mesela; Kansızlık ve demir eksikliği çeken Demet, doktorun önerilerine rağmen meyve yemek istememektedir. Annesi, Demet e yemeklerinin içerisine koyduğu meyvenin miktarını azar azar arttırarak yedirmiştir ve bir süre sonra Demet in meyve yemesini sağlamıştır KPSS: Öğrencilerin dikkat sürelerinin kısa olmasından dolayı eğitimde birçok etkinlik dakikayı geçmeyecek şekilde düzenlenir. Buna rağmen, ilköğretime yeni başlayan öğrencilerin ilk haftalarda dikkat süreleri daha kısadır ve hızlı bir şekilde düşer. Bu durumu bilen Aylin Öğretmen, yılın başında yapılan etkinliklerin sürelerini dakika ile sınırlarken, daha sonraki haftalarda çalışma sürelerini kademeli olarak artırması eşik yöntemidir. 2. Bıktırma (Yorma) Yöntemi: Organizmaya istenmeyen tepki, yapmaktan yoruluncaya, bıkıncaya kadar yaptırılır. Böylece organizma bu tepkiyi göstermekten bıkacağı için aynı uyarıcıya karşı farklı tepkiler verir. Mesela; kibrit yakmaktan hoşlanan bir çocuğa çok fazla kibrit verilmiş ve kibrit yakmaktan bıkması sağlanmaya çalışılmıştır KPSS: Küçük Şule pudingi çok sever. Annesinden sık sık puding yapmasını ister. Şule'nin puding isteği ile baş edemez hâle gelen annesi, bir gün koca bir tencere puding yapıp kızının önüne koyar. Bundan sonra Şule annesinden bir daha puding istemez. Annenin uyguladığı yöntem bıktırma yöntemidir. 3. Zıt Tepki Yöntemi: İstenmeyen davranışı meydana getiren uyarıcı ile onunla rekabet edebilecek istenen davranışı meydana getiren uyarıcı birlikte verilir. Mesela; kediden korkan bir çocuğa annesi kedi hediye eder. Kedi korku yaratan uyarıcıdır. Anne ise sevilen, güven duyulan bir uyarıcıdır. İkisi birlikte sunulduğunda, anne daha baskın bir uyarıcı ise anneye karşı duyulan sevgi ve güven, kediye karşı da oluşacak. Bundan sonra kendi tek başına görülecek olsa bile kediden korkulmayacaktır. Mesela; süt içmeyi sevmeyen fakat kakaoyu seven bir çocuğa sütü kakao ile karıştırıp vermek. Alışkanlığın Bastırılması: Bu durum alışkanlığın yok edilmesinden farklıdır. Alışkanlığı bastırmada, birey istenmeyen davranışı meydana getiren uyarıcılardan uzak tutulur. Bu teknikte alışkanlığın ortaya çıkmasını engellemek için baskı altında tutulması sağlanır. Bunun için organizmanın istenmeyen alışkanlıkları ortaya çıkaran uyaranlarla karşılaşması engellenerek (ortam da değiştirilebilir) bu uyarıcılardan uzak durması sağlanır. Mesela; sulu şakalar yapmaktan hoşlanan birisinin yanında ciddi tavırlar takınılması. Çikolata yemeyi çok seven bir çocuğun, bu alışkanlığını bastırmak için, evde hiç çikolata bulundurulmaması

17 B) BİLİŞSEL KURAMCILAR Bilişsel Kuramın Temel İlkeleri Öğrenme doğrudan gözlenemeyen bir süreçtir. Öğrenme; zihinsel süreçleri içerisinde bulundurur. Öğrenme, basit bir uyarıcı-tepki bağıyla gerçeklemez; organizma, uyarıcıları zihinsel süreçlerle işler ve bu zihinsel süreçlerin sonucunda bir tepkide bulunur. Yani öğrenme; bireyin çevresine anlam verme sürecidir. Öğrenme sürecinde organizma aktif olmak zorundadır. Çünkü öğrenmeyi organizma yapılandırır. Öğrenmenin ortaya çıkması için pekiştireç şart değildir. Bilişsel kuramlar dikkat, algı, bellek, düşünme, hatırlama, örgütleme gibi zihinsel süreçleri açıklamaya çalışır. Bilişsel kuramlar, öğrenmenin zihindeki oluşumuna önem verirler ve davranış farklılıklarını, bireylerin bilgiyi işleme süreçlerindeki farklılıklara bağlarlar. Bilişsel öğrenme kuramlarının temelini Gestalt yaklaşımı oluşturur. c) Sıralama: Zihinsel gelişme basitten karmaşığa doğru bir sıra izler. Dolayısıyla, ilköğretimden başlayarak, konuların da bu sıra içinde sunulması gerekmektedir. d) Pekiştireç: Öğrenmede başarı pekiştirme işlemine bağlıdır. Pekiştirmenin zamanlaması uygun olmalıdır. Pekiştirme öğrenciye amacına ulaşmakta olduğunu hissettirmeli ve onu güdüleyebilmelidir. Pekiştireçler öğrencinin anlayabileceği şekilde olmalıdır. 2. BİLGİYİ İŞLEME KURAMI Bilgiyi işleme kuramı, insanın dünyayı anlamada kullandığı zihinsel süreçleri inceleyen bir kuramdır. Öğrenme daha önce öğrenilen bilgiyle yeni bilgiyi ilişkilendirme sürecidir. Bilgiyi işleme kuramında süreç dışardan gelen uyarıcının duyu organlarıyla alınmasıyla başlanıp, bu uyarıcıların tanımlanması ve depolanmasıyla devam etmektedir. Depolanan bu bilgiler gerektiğinde geri getirilerek kullanılmaktadır. a) Bellek Türleri Bilişsel Öğrenme Kuramları 1. Keşif (Buluş) yoluyla öğrenme (Bruner) 2. Bilgiyi İşleme Kuramı 3. Gestalt Kuramı a) Sezgisel Öğrenme Kuramı (İçgörüsel, Kavrayış yoluyla öğrenme) (Köhler) b) Yaratıcı (Üretici) Düşünme (A türü çözümler, B türü çözümler) (Wertheimer) 1. KEŞİF (BULUŞ) YOLUYLA ÖĞRENME Bruner e göre öğrenme, bireyin yaşantılarına ve oluşturduğu algılara dayalı olarak konuya ilişkin bir anlayış geliştirmesidir. Öğretim ise, çeşitli konu-materyal düzenlemeleriyle bireyin uygun zihinsel bir yapı oluşturmasını ve bu yapıya uygun bir anlayış geliştirmesini sağlamaktır. Bir zihinsel yapının oluşturulabilmesi için yapının öğelerinin anlamlı bir şekilde ilişkilendirilmesi gerekmektedir KPSS: Üniversitede kimya dersinde, bir öğretim elemanı öğrencilerine deney için sıvı hâlinde bir bileşik verir ve bu bileşiği oluşturan elementleri bulmalarını ister. Bruner in öğretme kuramı şu 4 ilkeye dayanmaktadır: a) Motivasyon (Güdülenme): Öğrencinin öğrenmeye hazır oluşunu (güdülenmesini) sağlayacak yaşantıların belirlenmesi gerekir. İçsel güdülenme daha etkilidir. b) Yapı: Öğrenmenin oluşabilmesi için öğrenilecek konuya ilişkin bir zihinsel yapının kurulması gerekmektedir. Herhangi bir düşünce, bir problem ya da bilgi bütünü öğrencinin anlayabileceği bir şekilde, basitleştirilerek sunulmalıdır. Bu yapı, öğrencinin yaşına, yeteneğine ve yaşantılarına göre değişir. Herkes için en uygun tek bir yapı yoktur. a1) Duyusal kayıt: Bilgiyi edinmenin ilk aşaması duyusal kayıttır. Bu aşamada çevredeki uyarıcılar, uyarıcının özelliğine göre, beş duyu organımızdan biri tarafından alınarak, uyarıcının izi yaklaşık 1 ile 3-4 saniye duyusal belleğe kayıt olur. Duyusal kayıtın içerdiği bilgi, özgün uyarıcının tam bir kopyasıdır. Mesela; bir kitabın sayfalarını hızla çevirdiğimiz zaman sayfalarda ki yazılar gözümüzde izler bırakır. Bu iz bırakma duyusal kayıttır. Duyusal kayıtın kapasitesi sınırsızdır ve her duyu için ayrı bir deposu olduğu düşünülmektedir. Duyusal kayıt, kendisinden sonraki bilişsel süreçler için kritik bir öneme sahiptir. Mesela; duyusal kayıt olmasaydı bir cümle okurken, cümlenin sonuna geldiğimizde başındaki sözcükleri unutarak cümleden hiçbir anlam çıkaramayacaktık. a2) Kısa süreli bellek (çalışan-işleyen bellek): Dikkat edilen ve algılanan bilgi, duyusal kayıttan kısa süreli belleğe geçer. Bilgileri tutma süresi yaklaşık 20 saniyedir. Bu belleğin kapasitesi oldukça sınırlıdır. Bu bellekte bilgiler bir taraftan depolanır, diğer taraftan da bilgiler üzerinde işlemler yapılır. Bu nedenle bu belleğe çalışan bellek de denir. Mesela; İngilizce çevirmenleri İngilizce söylenenleri bir yandan depolar, bir yandan da İngilizcedeki malzemeyi Türkçeye çevirme işlemini gerçekleştirir

18 Kısa süreli belleğe (KSB) bilgi, duyusal ve uzun süreli bellekten gelir. Genellikle her ikisi aynı anda olur. Bu belleğin görevi yeni gelen bilgilerin tekrar ve gruplama yoluyla uzun süreli belleğe geçmesini sağlamaktır. Eğer bilgiler 20 saniyeden sonra uzun süreli belleğe aktarılmazsa tamamen unutulurlar. Mesela; rehberden bulduğumuz bir telefon numarasını, telefonu çevirdikten sonra hemen unutabiliriz KPSS: Konuşurken araya birinin girmesi sonucu ne söylediğini unutma kısa süreli bellekle ilgilidir. Bilginin duyusal kayıttan kısa süreli belleğe aktarılmasını sağlayan bilişsel süreçler - Dikkat: Dikkat, duyu organlarının bir uyarıcı üzerine yoğunlaşması veya odaklanmasıdır. Öğrenme faaliyeti dikkat ile başlar. Sadece dikkat ettiğimiz bilgileri öğreniriz. Bu dikkatimizi belirleyen bireysel özelliklerden kaynaklanan özellikler (ihtiyaç, ilgi, beklentiler, tutumlar, geçmiş yaşantılar gibi) olduğu gibi uyarıcıdan kaynaklanan özellikler de (uyarıcının şiddeti, büyüklüğü, garipliği, hareket ve tekrar etmesi gibi) vardır. Mesela; aç olan bir insanın dikkatini yiyeceklerin üstünde toplaması bireysel özelliklere, öğretmenin kalemini tahtaya vurarak dikkat çekmek istemesi uyarıcı kaynaklı özelliklere örnektir. - Algı: Beyne ulaşan duyumların organize edilerek tanıma, anlama ve anlamlandırma işlemidir. Yani duyumların yorumlanması işlemidir. Algı olayını belirleyen en önemli etken dikkattir. İnsan aynı anda birden çok uyarıcının etkisi altındadır. İnsanın, bunlar arasında seçim yapıp algılama işlemi yapması dikkat süreciyle alakalıdır. Uyarı: Kısa süreli bellekte bilgiyi tutan süreçler; sürekli tekrar ve gruplamadır. a3) Uzun Süreli Bellek: Bilgilerin sürekli olarak depolandığı bellek türüdür. Bu belleğin kapasitesi belli değildir bu nedenle sınırsız olarak kabul edilmektedir. Uzun süreli bellekteki bilgiler bireye mal edilmiş, özümsenmiş ve anlamlandırılmış bilgilerdir. Bu nedenle uzun süreli bellekteki (USB) bilgiler unutulmaz. Uzun süreli bellek; açık bellek (bildirilen bellek) ve örtük (bildirilemeyen) bellek diye ikiye ayrılır. Açık bellek: Kişinin bilincinde olduğu ve başkalarına da bildirebildiği bilgileri içerir. Açık bellek üçe ayrılır: Anısal (epizodik) bellek: Yaşamımız boyunca yaşadığımız olayların yani anıların depolandığı yer KPSS: Ahmet Bey, hastalığı nedeniyle yakın geçmişte olup bitenleri hatırlayamamaktadır. Ancak satranç oynamakta ve bu oyunun kurallarını hatırlamada hiçbir güçlük çekmemektedir Burada Ahmet Bey in yalnızca Anısal belleğinde bozulma vardır. Anlamsal (semantik) bellek: Bilginin anlamlı hale gelmesini sağlar. Genel kavramlar, ilkeler, okulda öğrendiğimiz bilgilerin çoğu, jest ve mimiklerin anlamları, beden dili gibi şeyler bu bellekte yer alır. İşlemsel (prosüdel) bellek: Belli bir işin yapılması için gerekli işlem basamaklarının sırasıyla saklandığı yerdir. Bu nedenle belli işlem basamaklarıyla yapılan etkinlikler olan yüzme, araba kullanma, problem çözme, matematik, fizik problemi çözme gibi bilgiler bu bellekte yer alır KPS: Yüksel Bey yeni aldığı elbise dolabının kurulum yönergesine bakarak önce küçük parçaları birleştirmiş, sonra da birleştirdiği parçaları ilgili yerlere tutturarak dolabı kurmayı başarması işlemsel bilgiyi içerir. Örtük bellek: Kişinin bilincinde olmadığı bellektir. Örtük bellek kişinin farkında olmadan öğrendiği bilgileri içerir. Örtük bellekte kişi öğrenmiş olduğunu bilmez. Kişi farkında olmadan bu öğrendiklerini ihtiyacı olduğu anda öğrenmiş olduğunun farkına varır. Kısa süreli bellekten uzak süreli belleğe geçiş (Uzun süreli bellekte bilgiyi tutan bilişsel süreçler) Örtük ve Açık tekrar: Bilginin zihinsel (örtük) veya sesli (açık) olarak tekrar edilmesi süreci, bilginin uzun süreli bellekte saklanması sürecidir. Aralıklı tekrar, sürekli tekrardan daha etkilidir. Kodlama (Anlamlandırma): Kısa süreli bellekteki bilginin, uzun süreli bellekte bulunan eski bilgilerle ilişkilendirilerek uzun süreli belleğe transfer edilmesi sürecidir. Kodlama (Anlamlandırma) stratejileri 4 tanedir: 1. Etkin olması: Bireyin öğrenme sürecine etkin olarak katılmasıdır. 2. Örgütleme: Bilginin uygun yapılar içinde yapılandırılması ve gruplandırılmasıdır. 3. Eklemleme: Yeni bilginin var olan yapıya (şemaya) eklenmesidir. 4. Bellek destekleyici ipuçları: Bazı durumlarda yeni gelen bilgi ilk defa karşılaşılan bilgidir. Bu nedenle bilgi yeni bir yapıya giremez (eklemleme olmaz), eski bilgilerle gruplanamaz (örgütlenemez). Bu durumda bellek destekleyici ipuçlarıyla ilişki kurularak kodlama yapılır. Bellek destekleyici ipuçları iki türlüdür. İlki imgesel bellek destekleyici ipuçları (resim ve imgelerin kullanıldığı ipuçlarıdır), diğeri sözel sembollü bellek destekleyici ipuçları (daha anlamlı sözel yapılar arasında bağlar oluşturulur: ilk harf yöntemi 2010 KPSS). - Bellek destekleyici ipucu yöntemleri Yerleşim yöntemi: Sırayla hatırlanması gereken bilgilerin, çevrenin fiziksel özellikleriyle ilişkilendirilerek (bilgilerin bilindik bir mekâna yerleştirilmesi yoluyla) akıldı tutulması yöntemidir KPSS: Trigonometri formüllerini öğrenmede zorlanan Ercan, formülleri farklı renklerdeki kâğıtlara yazarak evin giriş kapısından odasına doğru yapıştırmıştır. Sınavda hatırlaması gerektiğinde yürüdüğü güzergâhı göz önüne getirmekte ve ilerleme sırası ile formülleri hatırlamaktadır. Burada bellek destekleyici ipuçlarından yerleşim kullanılmıştır

19 Askı sözcük (kanca veya çengel) yöntemi: Sırayla hatırlanması gereken kavramların, rakamlarla ses benzerliği olan sözcüklerle ilişkilendirilmesidir. Bağ yöntemi: Hatırlanması gereken kavramları kullanarak bir öykü veya ilginç bir metin oluşturmadır. İlk harf yöntemi: Hatırlanması gereken kavramların ilk harflerinden anlamlı bir bütün oluşturmadır. En çok kullanılan yöntemlerdendir. Mesela; Terakki Perver Cumhuriyet Fırkası kurucuları olan; Kazım Karabekir Ali Fuat Cebesoy, Rauf Orbay, Refet Bele isimlerinin ilk harflerinden KARAR oluştururuz KPSS: İstiklal Marşı nın dörtlüklerinin sırasını karıştıran bir öğrenciye, bu sorunun üstesinden gelebilmesi için önerilebilecek en etkili yöntem nedir? Dörtlüklerin ilk harflerinden şifre oluşturmaktır. Anahtar sözcük yöntemi: Öğrenilmesi ve hatırlanması gereken sözcükler bilindik bir sözcükle eşleştirilmesidir. Özellikle yabancı dil eğitiminde sözcüklerin öğrenilip hatırlanması amacıyla kullanılır. İlk olarak, hatırlanması istenilen kelimeye benzer okunuşa sahip Türkçe bir anahtar sözcük bulunur, Daha sonra, bu anahtar kelime ile o yabancı kelimenin Türkçe karşılığını kapsayan bir cümle oluşturulur. Mesela; siyah anlamına gelen black kelimesi için anahtar kelime olarak bilek i seçebiliriz. Daha sonra Doğum gününde sana siyah bileklik hediye ettiler cümlesi kurulur. Ritim (kafiye oluşturma) yöntemi: Hatırlanması gereken kavramların o kavramlarla kafiye oluşturan veya ses benzerliği olan sözcüklerle ritimli bir şekilde eşleştirilmesidir. b) Bilgi İşlem Sürecinin Basamakları 1. Dikkat: 2012 KPSS: Ayla Öğretmen dersin başında; dersin hedefleri, derste işlenecek konular ve uygulamalar konusunda öğrencilere bilgi vermesi dikkat çekme basamağına yöneliktir. 2. Algılama: Bireyin kısa süreli belleğinin önceki bilgilerle yeni uyarıcıyı ilişkilendirmesidir. 3. Kodlama: Depolanacak bilginin belleğe yerleştirilmesi sürecidir. Algılanan bilgilerin belleğe kaydedilip işlenir hale getirilmesine kodlama denir. Kodlama, yeni bilginin bilgi işleme sürecine dâhil edilmesini ve uzun süreli bellekte saklanmaya hazırlanması sürecidir. Kodlama genellikle yeni bilginin, bellekteki şemalarla ilişkilendirilmesi, anlamlandırılmasını gerektirir KPSS: Ayşe Öğretmen ders anlatırken konunun önemli noktalarını vurgulamak için sesini yükseltmekte, tahtadaki bazı kelimelerin altını çizmektedir. Bu davranışının, öğrencilerin temel bilgiye odaklanmasına yardımcı olacağını düşünmektedir. Öğretmenin bu uygulaması bilgiyi işleme kuramının dikkat, algı, kodlama gibi süreçleri içerir. Kodlama süreciyle kısa süreli bellekte bilginin işlemden geçirilme aşamaları şöyledir (2012 KPSS): Sunulan bilginin özelliğini belirlemek Sunulan bilgi ile ilişkili uzun süreli bellekteki mevcut bilgi veya şemayı belirlemek Uzun süreli bellekteki mevcut bilgi ile yeni gelen bilginin kısa süreli bellekte nasıl etkileşeceğini belirlemek Yeni gelen bilginin uzun süreli bellekte nasıl depolanacağını belirlemek 4. Depolama: Algılanan bilgilerin kısa süreli bellekten uzun süreli belleğe aktarılmasıdır. 5. Geri çağırma (Hatırlama): Bellekte depolanan bilgilerin istenildiği zaman geri çağrılması işlemidir. Bazen istesek de bilgileri geri çağıramayız. Bunun için bazı özel teknikler (hipnoz ve serbest çağrışım) kullanılması gerekebilmektedir. Geri çağırma işlemi benzerlik, zıtlık, ardışıklık, zamanda ve mekânda yakınlık ipuçlarından yararlanılarak gerçekleştirilir. c) Unutma (Hatırlamayı zorlaştıran nedenler) Unutma, önceden öğrenilen bilgilerin bellekte saklanamaması durumuna denir. Unutmanın nedenleri (Geri getirmeyi zorlaştıran) - Aradan geçen zaman: Unutma başlangıçta çok hızlı, giderek yavaşlayan bir süreci izler. - Bilgilerin kullanılmaması (Bozulma): Bilgi uzun süreli bellekte şemalar içinde depolanır. Şemalar içerisinde ki bilgi birimleri birbiriyle ve şemayla bağlantılar kurularak depolanır. Geri getirmede de bağlantılar önemli rol oynar. Ancak bilgiler kullanılmadığı zaman bu bağlar zayıflar yani bellekteki izleri bozulur ve bilgilere ulaşmak zorlaşır (unutulur). - Bastırma (Güdülenmiş unutma): Benliği rahatsız eden şeyler bilinçaltına itilerek unutulur (Bu ayrıca savunma mekanizmasıdır) KPSS: Arkadaşları Selim'e, hafta sonu grup olarak sinemaya gitmeyi teklif eder. Selim yorgun olduğunu, hafta sonu evde kalıp dinlenmek istediğini söyler ama arkadaşları ısrar ettiği için teklifi kabul eder. Ancak bir süre sonra Selim arkadaşlarına verdiği sözü unutur Selim istemediği için verdiği sözü unutmuştur (bastırmıştır). - Ket vurma: Öğrenilen bilgilerin birbirini etkileyerek unutturmasıdır (bozucu etki yapmasıdır). Geriye ket vurma: Yeni öğrenilen bilgilerin eskilerini unutturmasıdır. İleriye ket vurma: Eski bilgilerin yeni bilgileri unutturması veya hatırlamasını güçleştirmesidir. Uyarı: Ket vurma ile transfer farklı durumlardır. Transfer öğrenme öncesi, ket vurma öğrenme sonrası gerçekleşir. Transferin öğrenmeye, ket vurmanın ise hatırlamaya etkisi vardır

20 - Karışma: Öğrenilen bir bilgi biriminden önce veya sonra öğrenilen benzer bilgiler bu bilgi birimiyle karışır ve geri getirmede zorluk yaşanır. Mesela; İsim öğrenmelerinde Ender e Önder dememiz gibi. - Yanlış Yerleştirme: Bilginin yanlış bir şemaya yanlış yerleştirilmesi yüzünden hatırlanamaması durumudur. - Bilgiyi Değiştirme: Uzun süreli bellekteki bir bilginin yeni bilgiyle değiştirilmesine bağlı olarak hatırlanamaması durumudur. Bilginin yeni bir bilgiyle değiştirilmesi sürecinin başlarında her iki bilgi de bellekte korunur (hatırlanır). Fakat yeni bilginin sıklıkla kullanılması eski bağların (bilgilerin) zayıflamasına neden olur ve yeni bilgi eskinin yerine geçer ve eskinin hatırlanmasını zorlaştırır. Mesela; yeni bir telefon numarası alıp kullanmaya başladığımızda bir süre sonra eski telefon numaramızı hatırlamakta zorlanmamız. - Organik etkenler nedeniyle unutma: Ölen beyin hücrelerinin kendini yenileyememesi, beyinde hücre kaybının olması unutmaya sebep olabilir. Ayrıca amnezi, yaşlılık, frengi, tümör, ateşli hastalıklar, alkol, uyuşturucu, sigara unutmaya neden olmaktadır. d) Öncelik ve Sonralık Etkisi Öncelik etkisi; ilk öğrenilen bilgilerin sonra öğrenilenlere göre daha iyi hatırlanmasıdır KPSS: Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi'ni öğrenmiş bir kişi, yıllar sonra Hitabe'yi tekrar hatırlamaya çalıştığında sadece ilk birkaç cümlesini hatırlamakta, geri kalanını hatırlayamaması öncelik etkisidir. Sonralık etkisi; son öğrenilenlerin ilk öğrenilenlere göre daha iyi hatırlanmasıdır. Mesela; bir öğretmenin sınıftaki öğrencilerin adlarını sorup öğrendiğinde, adını ilk söyleyenleri daha çok hatırlarsa öncelik etkisi, adını en son söyleyenleri hatırlasa sonralık etkisidir. e) Yürütücü Kontrol ve Yürütücü (Üst) Biliş Yürütücü kontrol; bireyin kendi öğrenme yapısının farkında olması ve bu yapıyı denetlemesi durumu. Yürütücü (üst) biliş; bireyin kendi öğrenmesinin ve öğrenme sürecinin farkında olması durumudur. Bireyin, bir bilgiyi uzun süreli belleğine yerleştirirken bunu nasıl yaptığının farkında olması üst biliş bilgisidir. Birey eğer üst biliş bilgisine sahip ise yani nasıl düşündüğünün farkındaysa, bilgiyi öğrenmek için yeni stratejiler geliştirebilir KPSS: Ayhan ders çalışırken önemli gördüğü kısımları fosforlu kalemle işaretlemekte, bazen de ilgili kısmın yanına kısa, küçük notlar almaktadır. Bu durumu Ayhan ın bilişini yönettiğini (üst bilişi) gösterir. 3. GESTALT KURAMI a) Gestalt Kuramının Temel İlkeleri Temsilcileri Koffka, Köhler, Wertheimer, K. Lewin Davranışçı ve yapısalcı akımlara karşı ortaya çıktı. Öğrenme; kişinin karşılaştığı bir durumu algılaması ve yorumundaki değişmedir. Birey her şeyi bütün olarak algılama eğilimindedir. Bütün, kendisini oluşturan parçaların toplamından daha farklı ve anlamlıdır. Parçaları ayrı ayrı incelediğimizde bütüne ulaşılamaz KPSS: Bir öğretmenin; dönem başında dersin genel çerçevesini bir bütün olarak sunması, daha sonra ayrıntılara inmesi ve üniteyi kendi içinde ve diğer ünitelerle bir bütünlük taşıyacak şekilde anlatması, Gestalt öğrenme kuramını vurgulanmaktadır. Bir uyarıcının algılanışı, onun çevresindeki diğer parçalarla olan ilişkisine bağlıdır. İnsanlar çevrelerini bir düzen içinde algılarlar. Eşya ve olaylar tek başlarına değil, diğer nesne ve olaylarla beraber bir bütün olarak (organize edilmiş bir bütün) anlam kazanırlar. Nesneleri bazı örgütleyici eğilimlere göre algılarlar. Bir resimde görülen -dikkat edilen- nesne şekil; geride kalanlar ise zemin olarak algılanır. Öğrenme şekil-zemin arasındaki ilişkilerdeki bir değişmedir. Algısal set oluşturma (Algısal kurulum): Bireyler nesneleri, olayları veya insanları belli referans noktalarına (önyargılara, tutumlara, beklentilere, inançlara) göre algılama eğilimlerine denir. Tekrar (İz Teorisi) (Koffka): Bireyin çevresiyle etkileşimi sonucu belleğinde bir iz kalmasına bellek izi denir. Hatırladığımız bilgiler daha önce algıladıklarımızdan kalan izlerdir. Öğrenme durumunda yapılan art arda tekrarlar, öğrencinin yeni ilişkileri görmesinde yardımcı olur, hafızadaki izlerin daha tutarlı ve tam bir şekilde yeniden örgütlenmesini sağlar. Daha önce kaydedilmiş gereksiz şeyler atılarak yaşantı doğru bir şekilde yeniden oluşturulur. b) Gestalt Kuramında Algının Temel Özellikleri b1) Algıda Değişmezlik: Daha önceden algılanmış olan bir nesne, başka bir yerde veya farklı bir zamanda farklı gözükmesine rağmen yine onu, aynı biçimde algılamadır. Üç türlü algıda değişmezlik vardır. Şekil (biçim), Renk ve büyüklük değişmezliği. Mesela; televizyonda gördüğümüz bir fili ekran boyutunda görmemize rağmen, biz onu yine gerçek boyutuyla algılarız (büyüklük değişmezliği). Karanlıktaki limonun farklı renkte görünmesine rağmen yine asıl rengi sarı olarak algılanır (renk değişmezliği). b2) Algıda Seçicilik ve Dikkat: Organizmaya aynı anda birden çok uyarıcı gelir. Ancak, organizma bunların tamamına dikkatini veremez. Organizmanın bu uyarıcılar arasında dikkatini belli bir uyarıcıda veya uyarıcılarda toplamasına ve onları algılamasına algıda seçicilik denir. Mesela; Elektronik aletlerle ilgilenen Sinan ın, gittiği alış veriş merkezinde öncelikle elektronik aletleri fark etmesi

21 b3) Derinlik Algısı: İnsan gözü en ve boy olmak üzere iki boyutludur. Fakat biz birtakım algısal ipuçlarını kullanarak nesnelerin derinliğini de (üçüncü boyutu) algılarız. Yani nesnelerin 3 boyutlu (en, boy, derinlik) olarak algılanmasına derinlik algısı denir. Bu algılamadaki ipuçlarının bir kısmı çevresel etmenlerken, diğer kısmı gözün yapısından kaynaklanan etmenlerdir. b4) Algısal Örgütleme Yasaları: Uyarıcıların tek tek değil de organizeli bütünler halinde algılanması olayı algısal örgütlemedir. Mesela; bir insanın yüzünü kaş, göz, burun, ağız toplamı olarak değil de bir bütün yüz olarak algılarız. Bir müzik parçası dinlediğimiz zaman tek tek notalar değil, bütünlüğü olan bir melodi işitiriz. b4.2) Gruplama Yasaları: Ortamdaki çeşitli ipuçlarından (benzerlik, yakınlık, devamlılık, tamamlama) yararlanarak birçok uyarıcının gruplanarak tek bir uyarıcı olarak algılanmasıdır. Benzerlik: Şekil, renk, doku, cinsiyet gibi pek çok özellik bakımından birbirine benzer uyarıcıların birlikte gruplanarak bir bütün olarak algılanmasıdır. Mesela; insanı kadın ve erkek diye iki gruba ayırırız. Gestalt kuramcıları algısal örgütlemeye yardımcı olan yasaların hepsini kapsayan daha genel bir yasa (Pragnanz yasası) oluşturmuşlar. Koffka ya göre dışarıdan gelen duyusal uyarımları anlamlandırma ve örgütlemede sadece Pragnanz yasası değil, aynı zamanda bireyin algısal kurulumu (inançları, değerleri, gereksinmeleri, tutumları) da etkili olmaktadır. Bu nedenle, aynı fiziksel çevrede bulunan kişilerin çevreyi yorumlamaları ve tepkileri farklı olabilmektedir. Bunun için de bireyin davranışının gerisindeki nedenleri anlayabilmek için coğrafi çevresinden çok, davranışsal çevresi bilinmelidir. b4.1)şekil (figür) - Zemin (fon) İlişkisi: Bütün algılamalarda bir şekil bir de zemin vardır. Her şekil (nesne) bir zemin üzerinde yer alarak (örgütlenerek) algılanır. Yani zemin olmadan şekil olmaz. Çünkü şekil, zemin içinde anlamını kazanır. Şekil zeminin üstünde olan, zeminin üstünde göze çarpan, o an dikkatimizi çeken şeydir. Şeklin arka planında kalan kısmı ise zemindir. Mesela; bu okumakta olduğunuz yazılar şekil, yazının arkasındaki beyaz alan ise zemindir. Şekil ve zemin yer değişebilir. Bir biçimi önce şekil, sonra zemin olarak algılayabiliriz. Ayrıca şekil-zemin ilişkisi bütün duyu organları için geçerlidir. Mesela; sokakta yürürken kuş sesini (şekil) dinlerken şehrin trafiğinin sesi arkada zemin oluşturur (işitme). Oturduğumuz odanın alışageldiği kokusu zemin, mutfaktan gelen balık kokusu şekildir (koku). Okuduğun kitabın sayfaları zemin, kelimeler ise şekildir (görme). (Dönüşümlü Algılanabilen Şekiller) Yakınlık: Birbirine yakın olan uyarıcılar algısal alanımızda birlikte gruplandırılır. Zamanda ve mekânda yakınlık olarak iki türlü gruplandırılır. Mesela; müzikteki ritim algılaması, zaman içinde birbirine değişik yakınlıklarda bulunan vuruşlara dayalıdır. Süreklilik (Devamlılık): Aynı yönde giden noktalar, çizgiler ve benzerler birlikte gruplanarak algılanma eğilimindedir. Mesela; reklâm panolarında yanıp sönen ampuller bireye süreklilik algısı vermektedir. bd.3) Tamamlama: Eksik olan uyarıcıları zihnimizde tamamlayarak algıma olayıdır. Tamamlama için o nesnenin daha önce biliniyor (yani algılanmış) olması gerekir. Mesela; Bir ignliiz üvnsertsinede ypalın arşaıtramya gröe, kleimleirn hrfalreiinn hnagi srıdaa yzalıdkılraı ömneli dğeliimş. Öenlmi oaln brinci ve snonucnu hrfain yrenide omlsaımyış. Ardakai hfraliren srısaı krıaışk oslada ouknyuorumş. Çnükü kleimlrei hraf hraf dğeil bri btüün oalark oykuorumuşz

22 Algıda tamamlamaya örnek resimler: Zeigarnik etkisi: İnsanlar tamamlanmamış yaşantılarını tamamlanmış yaşantılarından daha önce ve net bir şekilde hatırlama eğiliminde olmasına denir KPSS: Sema Hanım'ın çok sevdiği bir televizyon dizisi vardır. Her seferinde diziyi zevkle seyredip bir sonraki hafta dizide neler olacağını merakla beklememesi algıda tamamlamadır. bd.4) Basitlik: Organizma, karmaşık, zor olaylar yerine daha basit ve düzenli olanı algılama eğilimindedir. Yani basit ve düzenli bir şekilde organize edilmiş şekiller karmaşık olanlardan daha kolay ve çabuk algılanır. Şekil 1 Şekil 2 Şekil-2 yi Şekil-1 den daha çabuk ve kolay algılarız. Çünkü basit ve düzenli şeyler daha kolay algılanır. c) Algı yanılmaları a) İllüzyon: Gerçekte var olan bir dış uyarıcının olduğundan farklı algılanmasıdır. - Fiziksel illüzyon: Algılanan uyarıcının kendi özelliklerinden ve fiziksel çevre koşullarından dolayı kaynaklanan algı yanılmasıdır. Herkeste aynı yanılgıya neden olur. Mesela; su içindeki çay kaşığının kırık gözükmesi, - Psikolojik illüzyon: Uyarıcıyı algılayan kişinin zihinsel ve kişisel tutumuna göre var olan bir uyarıcının yanlış algılanmasıdır. Her bireyde aynı görülmez. Mesela; karanlıkta yerde duran hortumu yılan sanmak. b) Halüsinasyon (Sanrı): Ortada bir uyarıcı yokken kişinin bir şeyler algıladığını sanmasıdır. Yani gerçekte var olmayan bir uyarıcının varmışçasına algılanmasıdır. Halüsinasyon genelde akıl hastalarında görülür. Bazen ateşli hastalıklarda, alkol ve uyuşturucu bağımlılarında da görülür. Mesela; kapı çalmadığı halde zilin sesini duymak, ellerimizin üstünde böcek olmadığı halde ellerin üstünde böcek var denmesi gibi. d) Sezgisel Öğrenme Kuramı (İçgörüsel, Kavrayış yoluyla öğrenme) (Köhler): Çözülmesi gereken problemin kavramları, elemanları arasındaki ilişkinin farkına birden bire (aniden) varılarak öğrenmenin gerçekleşmesidir. Mesela; bir öğrencinin matematik probleminin çözümünü birden buluvermesi. Başına elma düşen, Newton un yerçekimi kanunu bulması. Bu öğrenmede birey daha önce çalışmış, zihnini yormuş, çeşitli yollar denemiş ancak bir türlü başarılı olamamıştır ve bunun için belli bir zaman çalışmalarını askıya almışken, birden çözüm yolunu bulmuştur. İçgörüde, probleme seçici bir şekilde dikkat edilir. Daha önceki deneyimler, çözüm için alt yapı oluşturur. Yani kişi deneme-yanılmalar yaptıkça içgörüleri artacak, dolayısıyla kavrama yoluyla öğrenme daha kolay olacaktır. Öğrenme; hazırlık, kuluçka ve sonuç olmak üzere üç aşamada gerçekleşir. Zekiler, içgörüsel çözüme daha kısa sürede ulaşır. Çözüm öncesinde çözüme geçiş, ani ve tamdır. Keşfedilen ilkeler/çözümler uzun süre hatırlanır. Kazanılan bir ilke, diğer problemlerin çözümüne kolayca uygulanır (2012 KPSS) 2011 KPSS: Bir problemin çözülmesinde geçmiş öğrenmelerin ve problemlerin bileşenleri arasındaki ilişkilerin görülmesinin en fazla önem taşıdığı öğrenme türü kavrama yoluyla öğrenmedir. e) Yaratıcı (Üretici) Düşünme (Wertheimer): Wertheimer e göre iki tür problem çözme yolu vardır: B türü çözümler (yakınsak): Anlamadan ezberlemeye dönüktür. Orijinallikten ve içgörüden uzaktır. Kolayca unutulabilir. A türü çözümler (ıraksak): Gestalt ilkelerine dayalıdır. Orijinaldir, sezgiseldir (içgörüseldir). Çözüm başkası tarafından değil, birey tarafından bulunur, kolaylıkla genellenebilir ve uzun süre hatırlanabilir. Bu tür çözümler üretici (yaratıcı) çözümlerdir. Yaratıcı düşünme: Varlıklar ve olaylar arasında yeni ve orijinal ilişkiler kurma ve çözüm üretme esasına dayanan düşünmedir. Bilimlerde, güzel sanatlarda ve artistik faaliyetlerde bu düşünme önemli rol oynar. Yaratıcı düşünmeyi engelleyen faktörler ise şunlardır: Duygusal engeller (utangaçlık, yanlış anlaşılma korkusu, aşırı öz eleştiri), Kültürel engeller (toplumdaki değerler ve gelenekler), Algısal engeller (algılamayla oluşan şartlanmalar) Geçmiş deneyimlerin etkisi (Alışkanlıklar- Zihinsel kurulum: Problemlerin hep aynı davranış kalıplarıyla, yöntemlerle, alışkanlıklarla çözmektir.) İşleve takılma: Nesneleri alışılagelen işlevleri dışında kullanmamaktır. Mesela; bıçak kesmek için yapılmıştır. Birçok insan bıçağı tornavida olarak düşünemez

23 C) BİLİŞSEL AĞIRLIKLI DAVRANIŞÇI KURAMLAR 1. Sosyal Öğrenme Kuramı (Gözlem-Model Yoluyla Öğrenme) (Bandura) 2. Amaçlı Davranışçılık Kuramı (İşaret-Gestalt- Beklenti Kuramı) (Tolman) 1. SOSYAL ÖĞRENME KURAMI (GÖZLEM- MODEL ALMA ÖĞRENMESİ) (BANDURA) Sosyal Öğrenme Kuramının Temel İlkeleri Davranış öğrenilebilir ancak hemen gösterilmeyebilir. Öğrenilen davranış uygun koşullar oluştuğunda sergilenir. Öğrenme her zaman pekiştirece bağlı değildir. Pekiştireç sadece performansı artıran etkendir. İnsan, uyarıcılara karşı tepki veren pasif ve basit bir organizma değildir. İnsan, aktif ve bilinçli eylemleri ile öğrenir. Sosyal öğrenmede temel faktör, bireyin başkalarını gözlemleyerek öğrenmesidir (Dolaylı öğrenme) KPSS: ablasının tırnakları kesilirken canı yandığı için ağladığını gören Taylan, sıra kendisine geldiğinde tırnaklarını kestirmemek için uzun süre direnmiştir. Birlikte öğrenme ortamında öğrenen ile öğretenlerin etkileşim içinde olması gerekmektedir. Öğrenen bireye, gözlem, taklit etme ve zihinsel fonksiyonlar geliştirmede fırsatlar sağlanmalıdır. Öğrenmenin etkiliği, öğrenenin modeli taklit etme kabiliyetine bağlıdır. Sosyal Öğrenme Süreçleri a) Dikkat etme: Bireyin modelin davranışlarını dikkatli bir biçimde inceleyip doğru olarak algılaması gerekir. Yani model alınan davranışa dikkatin odaklanmasıdır. Mesela; Atakan TV deki bir karate müsabakasını dikkatlice izlemektedir. b) Hatırda tutma: Birey dikkatle gözlemlediği davranışları görsel veya sözel sembollere dönüştürüp kodlar ve belleğinde saklar. Bu sayede bilgi hatırlanır. Yani bireyin, gözlediği davranışları göz önünde canlandırması, hatırlamasıdır. Mesela; Atakan okulda bir arkadaşıyla tartıştığında TV deki karate hareketleri aklına gelir. c) Davranışı ortaya koyma (Davranışa dönüştürme, uygulama): Model alınan davranışın uygulanması (tekrarlanması) yani davranışa dönüştürme sürecidir. Fakat birey öz yeterlilik kapasitesine sahip değilse bu davranış ortaya çıkmayabilir. Mesela; Atakan TV deki karate hareketlerini aklına getirip tartıştığı arkadaşı üzerinde bu hareketleri denemesi. d) Güdülenme süreci: Bandura öğrenme ile performansı birbirinden ayırmıştır. Öğrenilen bir davranış hemen performansa dönüştürülemeyebilir. İnsanlar; yeni davranışları gözlem yoluyla öğrenebilirler. Fakat onları yapmaya güdüleninceye veya ihtiyaç duyuncaya kadar performans olarak göstermezler. Yani güdülenme öğrenilenleri performansa dönüştürmeyi sağlayan süreçtir KPSS: Can, ablası oyun hamuruyla arabalar yaparken onu izler. Ablası gibi, önce arabanın tekerleklerini ve gövdesini yapmaya, sonra da bunları dikkatlice birleştirmeye çalışır. Ablasının oyun hamurundan yaptığı renk renk arabaları kendisi de yapmak ister ancak hamurlara sadece kabaca şekiller verebilir. Can uygulama aşamasında zorluk yaşamıştır. Sosyal Öğrenme Kuramı nın Temel Kavramları a) Pekiştirme: Bandura ya göre pekiştirme üç türlüdür. a1) İçsel Pekiştirme: Pekiştirme bireyin kendisi tarafından, kendisine yönelik yapılıyorsa buna içten pekiştirme denir. Bu pekiştirmede birey başkalarının tepkilerine aldırmadan kendi kişisel standartlarına ulaşmak için çaba harcar KPSS: Kreşte arkadaşına vuran Hasan, öğretmenin verdiği oturma cezasına aldırmamış Oh, iyi ki de vurdum o da benimle alay etmişti, ona günün gösterdim, çok iyi oldu. diyerek rahatladığını hissetmesi. a2) Dolaylı Pekiştirme: Davranışı pekiştirilen modeli izleyen birey, modelin davranışını yapma olasılığı artar. Mesela; bir futbol takımında iyi oynayan bir oyuncuya prim verilmesi sonucu, takımdaki diğer oyuncuların da daha iyi oynamaya çalışması. a3) Doğrudan pekiştirme: Birey bir kişiyi model aldıktan sonra onun yaptığı davranışı bizzat kendisi de yapar ve hemen arkasından model aldığı davranış için pekiştireç alırsa bu doğrudan pekiştirme olur. b) Dolaylı Ceza: Modelin yapmış olduğu davranış sonunda almış olduğu cezanın gözlemlenmesi, gözleyenin o davranışı yapma eğilimini azaltır veya ortadan kaldırır. Mesela; sınıfta yaptığı hatalı bir davranıştan dolayı teneffüse çıkamayan arkadaşını gören Ceren, o hatalı davranışı yapmama eğiliminde olacaktır KPSS: Cemil, otomobiliyle yol alırken kısa bir süre önce kendisini sollayarak geçen araç sürücüsünün bir polis ekibi tarafından durdurulduğunu ve sürücüye ceza yazılmakta olduğunu görür. Bu durum, Cemil'in yolun kalan kısmında otomobilini sürerken hız sınırını aşmamaya özel bir gayret göstermesine neden olur. c) Dolaylı Güdülenme: Gözlenen davranış, değer verilen bir ürünle sonuçlanırsa gözleyen kişi o davranışı yapmak için istek duyar. Mesela; öğretmen adayı arkadaşının, çok çalışıp KPSS sonucu atandığını gören Ahmet, kendisinin de çok çalışmaya istekli olması. d) Dolaylı Duygusallık: Birçok duygu gözlem yoluyla kazanılır. Birçok insan kendileri doğrudan bir yaşantı geçirmediği halde (zarar görmediği halde) bazı şeylerden korkar. Sebebi ise söz konusu duygulara, korkulara sahip modellerin gözlemlenmesidir. Model alınan kişiler birtakım davranışlarıyla gözleyen kişiye birçok mesaj verir ve gözlemci dolaylı yaşantı kazanarak aynı korkulara sahip olur. Mesela; arkadaşının köpek tarafından ısırılması sonucu arkadaşının çığlık atmasını ve ağlamasını gözlemleyen birey köpekten korkmaya başlayabilir

24 Sosyal Öğrenmeyi Etkileyen Faktörler a) Modelin özellikleri b) Model alınan davranışın özellikleri c) Gözlemcinin özellikleri a) Modelin özellikleri: Modelin, gözleyen bireye olan benzerliği (yaşı, cinsiyeti, yaşam tarzı, kişiliği), sosyal statüsü, saygınlığı (prestiji), modelin davranışının sonuçları (pekiştirilmesi veya cezalandırılması), modelin sergilediği davranışla ilgili uzmanlığı. Model ile Gözleyen Arasındaki Etkileşim Özellikleri Modelin Statüsü Kişiden; Yüksek Eşit Eşit Düşük Gözlemle nen Sonuç Sonuç bilinmiyor Sonucu olumlu Sonuç olumsuz Sonuç olumlu veya olumsuz Taklit Edilme Durumu Yüksek Yüksek Taklit edilmez Yok denecek kadar az Örnek Reklâmlarda kullanılan ünlü kişiler Sınıfta başarılı öğrenciyi diğerlerinin taklit etmesi Sınıfta ceza alan bir öğrencinin yaptığı davranışı diğer öğrencilerin yapmaması Küçük kardeşini izleyen büyük kardeşin tepkisi 2013 KPSS: Reklam sektöründe; modelin, gözlemci tercihleri üzerindeki etkisi göz önünde bulundurularak otomobil, gıda ve temizlik maddeleri gibi ürünlerin tanıtımında beğenilen ve sevilen kişilerin yer alması statü özellikleriyle açıklanır. b) Model alınan davranışın özellikleri: Her davranışı birey model almaz. Birey, kendince uygun olduğunu düşündüğü ve ödülle sonuçlanacak davranışları daha çok model alır. Değerli sonuçlar gözlemciyi güdüler. Davranışın basit, işlevsel (işe yarar) ve gözlenebilir olması model almayı artıran diğer etkenlerdir. c) Gözlemcinin özellikleri: Bunlar altı tanedir. c1) Karşılıklı belirleyicilik: Öğrenmeyi; birey, çevre ve davranış olarak üç temel faktör birlikte oluşturur. Bu üç etken karşılıklı olarak birbirlerini etkilemekte ve bu etkileşimler bireyin sonraki davranışlarını etkilemektedir. Yani birey, sosyal çevrelerini davranışları aracılığıyla etkilemekte, değiştirmekte, aynı zamanda çevrede yer alan diğer insanların davranışlarından da etkilenmektedir. c2) Sembolleştirme kapasitesi: İnsanlar dünyada gördüklerini zihinlerinde sembolleştirirler. Semboller insanların zihninde dünyadaki gördüklerinin temsilcileridir. Bu sayede insanlar, geçmişi zihinlerinde tutabilmekte, geleceği zihinlerinde tasarlayabilmekte ve sembolleştirebilmektedir. Sembolleştirme kapasitesi yüksek olan bireyler, sosyal öğrenme konusunda daha başarılıdırlar. c3) Öngörü (Geleceği düşünme) kapasitesi: Gelecek için plan yapabilme kapasitesidir. İnsanlar gelecekte başkalarının kendilerine nasıl davranacaklarını tahmin edebilmeli, hedef belirleyebilmeli ve geleceği planlayabilmelidir. c4) Dolaylı öğrenme kapasitesi: İnsanlar başkalarının davranışlarını ve o davranışların sonuçlarını gözlemleyerek öğrenmeyi gerçekleştirir ve bu ona büyük bir avantaj sağlar. Çünkü maliyeti düşüktür. Başkalarının hatalarını görmek yoluyla aynı hataları yapmadan doğrulara az zararla ve daha hızlı ulaşabilir. Bu nedenle, dolaylı öğrenme kapasitesi yüksek bireyler sosyal öğrenmeyi daha iyi gerçekleştirir. c5) Öz düzenleme kapasitesi: İnsanların içsel standartlar oluşturma, kendi davranışlarını kontrol etme ve düzenleme kapasiteleridir. İnsanların davranışlarını kendi koyduğu kurallara uygun biçime getirip uygulayabilme potansiyelleridir. Beslenme, eğlence, dinlenme ve çalışma gibi alışkanlıklar bu tiptendir KPSS: Yalçın, üniversite sınavına planlı ve programlı çalışarak hazırlanmıştır. Bu plana göre, belli zamanlarda ders çalışmış, haftada bir gün spor yapmış ve bazen sinemaya, tiyatroya gitmiştir. Üniversite sınav sonuçlarına göre de istediği programa yerleşmiştir. Bu durum sosyal öğrenmede öz düzenleme ile açıklanır KPSS: Yasemin, coğrafya dersinin sınavlarından sürekli düşük not almaktadır. Başarılı arkadaşlarının bu dersi nasıl çalıştıklarını gözlemleyen Yasemin, birkaç arkadaşını gözlemledikten sonra kendisi için uygun olan çalışma yöntemlerini, araçlarını ve uygun çalışma zamanını saptayarak işe koyulur ve sonunda hedeflediği başarıya ulaşır. Sosyal öğrenmeye göre Yasemin in bu başarısı öz düzenleme kapasitesiyle açıklanır. c6) Öz yargılama (Yansıtma) kapasitesi: İnsanların kendileri hakkında düşünme, yargıda bulunma ve kendilerini değerlendirme kapasitesidir. Yani insanların kendi davranışlarını yargılayıp çeşitli sonuçlar (ders alma gibi) çıkarabilme kapasitesidir. Öz yeterlik: İnsanın kendinin farkında olması, kapasitesi ile yapacağı iş arasında değerlendirme yapması, bireylerin bir davranışı yapıp yapamayacakları ile ilgili olarak kendilerini yargılayarak ulaştıkları sonuç öz yeterlik kavramıyla açıklanır. Kısacası bireyin kendi yeteneklerini nasıl algıladığıdır. Öz yeterlik inancı yüksek olan bireyler, kendilerine güven duyarlar KPSS: Deniz, mantık dersinden korkmakta ve bu dersten başarısız olacağını düşünmektedir. Buna rağmen dersi dinlemeye ve anlamaya çalışmaktadır. Deniz bir gün derste öğretmeninin sorduğu sorulara üst üste birkaç kez doğru cevap verdikten sonra ders onun için zevkli bir hâle dönüşmüş, başarısında artış olmuştur. Deniz in mantık dersinde başarılı olacağına inanmaya başlaması öz yeterlik algısındaki bir değişiklik olduğunu gösterir

25 2. AMAÇLI DAVRANIŞÇILIK KURAMI (İŞARET-GESTALT KURAMI) (TOLMAN) Tolman a göre davranış bir amaca yöneliktir. Davranış amaç doğrultusunda çevre koşullarına göre değiştirilebilir. Davranışçılardan farklı olarak öğrenme koşullanma sürecinden ziyade, zihinsel süreçler yoluyla çevreyi keşfetme ve uyarıcıları anlamlı hale getirme (bütün hale getirme) sürecidir. Öğrenmeyi uyarıcı-uyarıcı ilişkisi olarak ele alır. Davranışçılardan farklı olarak insanı hayvanlardan farklı olarak sadece uyarıcılara tepki veren pasif bir varlık olarak değil, aktif bir varlık olarak ele alır. Molar (Bütüncül davranış): Davranışçıların davranışı anlamak için davranışı küçük davranış birimlerine bölmek gerekir fikrine karşı çıkarak, davranışın bütününe (molar davranışa) odaklanılması gerektiğini belirtir. Çünkü davranışı küçük parçalara ayırmaya çalışmak onun anlamını kaybettirmektedir (Gestalt görüşüne benzerliği). Örtük (Gizil) Öğrenme: Bilinçsizce, farkında olmadan ve istemeden edinilen öğrenmelerdir. Buna göre, bazı öğrenmeler öğrenme amacı olmadan, hatta kişi farkında olmadan gerçekleşir. Gizil öğrenme, zihinsel imge veya bilişsel harita olarak depolanır. Organizma ilgili bir problemle karşılaştığı zaman bu haritalara başvurur KPSS: ev işi yaparken bir yandan yüksek sesle ders çalışan psikoloji öğrencisi kızının söylediklerini işiten bir ev hanımı, birkaç gün sonra izlediği bir yarışma programında sorulan Tepkisel koşullanma ile şu isimlerden hangisini eşleştirirsiniz? sorusuna doğru yanıt verdiğini fark etmesi örtük öğrenmedir. Gizil sönme: Önceden pekiştirilen bir davranışın pekiştirilmemesi sonucu değil, artık pekiştirilmediğinin gözlenmesi sonucunda ortaya çıkan durumdur. Mesela; eski okulunda öğretmenin sadece parmak kaldıran öğrencilere söz verdiğini gözlemleyen Demet, derste söz almak için hep parmak kaldırmaya başlamıştır. Fakat yeni okulunda öğretmenin parmak kaldırmayan öğrencilere de söz verdiğini gözlemleyen Demet, artık söz almak için parmak kaldırmamaya başlamıştır. Demet, pekiştirilmediği için değil pekiştirilmeyen davranışları gözlemlediği için sönme gerçekleşmiştir. İşaret (Yer) öğrenme: Organizma gözlemleyerek bazı olayların-davranışların, belirli başka olaylaradavranışlara yol açtığını veya bir işaretin diğer bir işarete götürdüğünü anlar ve bunları kullanarak amacına ulaşır. Organizma bu kazandığı bilgiyi birbirinden ayrı, bağımsız birimler halinde değil, organize edilmiş bilgi halinde saklar. Organizmanın çevreye ilişkin zihninde oluşturduğu organize edilmiş bu bilgilere bilişsel harita denir. Organizma yer öğrenme sürecinde bu haritadan yararlanır. Mesela; gözümüzü kapattığımızda evimizin odası ve içindeki eşyaları hayal edebilir hatta gözümüz kapalı olarak odamızda dolaşabiliriz. Zihnimizde bulunan bu bilgiler yer öğrenmesi (bilişsel haritalar sayesinde) ile oluşan bilgilerdir. Bilişsel harita oluşturma süreci genellikle gizli öğrenme ile açığa çıkar. Yani organizma bilişsel haritaları özel bir çaba harcamadan oluşturur ve gerektiğinde bu haritaları kullanır KPSS: Üniversiteye yeni başlayan bir öğrenci üst sınıftaki bir arkadaşından, oldukça büyük olan yerleşkeyi kendisine tanıtmasını ister. Arkadaşı birkaç önemli yeri gösterdikten sonra, Yerleşkede bir süre yaşadıktan sonra gerektiğinde aradığın her yeri elinle koymuş gibi bulabildiğini görüp şaşıracaksın. der. Arkadaşının bu öğrenciye söyledikleri, yer öğrenmenin önemli bir bölümünün farkına varılmadan gerçekleştiğini gösterir. Organizma bilişsel haritalarını kullanarak kendisini en kısa şekilde amaca ulaştıran yolu seçmesine en az çaba ilkesi denir. Mesela; bir yere giden bireyin bilişsel haritalarını kullanarak en kestirme yolu bulması. Öğrenme Türleri a) Kateksis: Organizmanın içinde bulunduğu kültürel özelliklere bağlı olarak belli dürtü durumlarıyla, belli nesneleri ilişkilendirme eğiliminin öğrenilmesidir. Mesela; İtalyanlar açlığını makarna ya da pizza ile giderme eğiliminde olabilir. Organizmanın belli dürtü durumlarında belli nesnelerden kaçınmayı öğrenmesine Olumsuz Kateksis denir. Mesela; bir Müslümanın açlığını gidermek için domuz eti yememesi. b) Eşdeğer İnançlar: Alt amaç, ana (asıl) amaçla aynı etkiye sahip olduğunda, alt amaç eşdeğer inanç oluşturur. Bu durum, uyarıcı-tepki kuramlarında ikincil pekiştirme kavramına çok benzemekle birlikte, bu öğrenme çeşidi fizyolojik dürtülerden ziyade sosyal dürtülerin tatmini ile ilişkilidir. Mesela; yüksek not alma sevgi ve saygı ihtiyacını doyurur. c) Alan Beklentileri (uyarıcı-uyarıcı öğrenmesi): Organizmanın kendisini neyin nereye götüreceğini öğrenmesidir. Belli bir işaret gördüğünde onu belli bir diğer işaretin izleyeceğini bekler. Bu öğrenmeye uyarıcı-uyarıcı öğrenmesi denir. Mesela; zil çalması dersin başlaması ya da bitmesi için bir işarettir. d) Alan-Biliş Yolları: Bir problem çözme stratejisi olarak belli durumlarda algısal alanı düzenleme eğilimidir. Problem çözme stratejisinde önemli olan nokta, bir problemi çözmede etkin olan bir stratejinin gelecekte benzer durumlarda da kullanılmasıdır. e) Dürtü (güdü) Ayırımları: Bu öğrenme türü organizmanın kendi dürtü durumunu analiz etmesini ve buna uygun davranışta bulunmasını içerir. Mesela; suya ihtiyaç duyan birisinin davranışı ile yiyeceğe ihtiyaç duyan birisinin davranışı farklı olacaktır. f) Hareket Biçimleri: Hareket biçimini öğrenme, bir eksiği gidermeye yöneliktir. g) Açık öğrenme: Organizmanın giderilmesi gereken ihtiyaçlarıyla doğrudan ilişkili olan davranışları öğrenmesidir

26 D) DİĞER ÖĞRENME KURAMLARI 1. YAŞAM ALANI KURAMI Temsilcisi Kurt Lewin dir. Lewin e göre; davranışın üzerinde o davranışı gerektiren birçok unsur (bireyin psikolojik durumu, fizyolojik durumu, fizik ve sosyal çevresel faktörler) kişinin yaşam alanını oluşturur. Dolayısıyla bu unsurlar bütünsel olarak incelenmeden davranışları anlamlandırmak mümkün değildir. Yaşam alanı kişinin bilinçli olarak farkında olduklarından oluşabileceği gibi, bilincinde olmadığı faktörlerden de etkilenebilir. Lewin e göre yaşam alanı belli bir bireyin, belli bir zamandaki davranışını etkileyen olguların ya da gerçeklerin toplamıdır KPSS: Bireyi ve onun içinde bulunduğu durumu anlayabilmek için bütün durumu yani öğrencinin ailesini, okulunu ve doğal çevresini de göz önünde bulundurmak gerekir. Bu görüş Alan kuramının görüşlerini yansıtır. 2. DİZİSEL ÖĞRENME Dizisel öğrenme; bir listeyi oluşturan maddeleri, sunulduğu ardışık sıra ile hatırlamayı öğrenmektir. Başka bir ifadeyle dizisel öğrenme; sözcükleri ya da devimsel davranışları verilen dizilere uygun olarak öğrenme ve anımsamadır. Yani ögelerin, uyarıcıların sırasıyla, ardışık biçimde öğrenilmesini ifade eder KPSS: Dizisel öğrenme; bir listeyi oluşturan maddeleri, sunulduğu ardışık sıra ile hatırlamayı öğrenmektir. Buna göre aşağıdakilerden hangisi, dizisel öğrenme örneklerinden biri değildir? A) Alfabe öğrenme B) Şiir C) Tekerleme D) İl plakaları E) İsim öğrenme 3. HÜMANİST (İNSANCIL) KURAM Önemli temsilcileri; Rogers, Maslow ve Combs tur. Hümanistler insanın özünde iyi olduğunu ve her insanın doğuştan getirdiği bu iyi potansiyelle çevresindekilerle işbirliğine yatkın, yapıcı ve güvenilir bir etkileşime girdiğini ve bu şekilde gelişimini sürdürdüğünü savunur. Hümanist yaklaşımının temel ilkeleri Hümanist yaklaşıma göre her insanda doğal bir öğrenme isteği vardır. Bu nedenle öğrenene çevresini keşfetme olanağı sunulmalıdır. Hümanist yaklaşım bireysel farklılıklara önem verir ve bundan dolayı öğrenilecek konunun öğrenenin ilgi, beklenti ve ihtiyaçlarına uygun olması gerekir. Hümanist yaklaşıma göre öğrenme, bireyin kendisi tarafından başlatıldığında ve onun ilgilerine, ihtiyaçlarına yönelik olduğunda anlamlıdır. Hümanist yaklaşım öğrenme ortamlarının demokratik olması gerektiğini savunur. Yani öğrenme sürecinde bireyin kendini gerçekleştirmesine yönelik özgürce seçimler yapabileceği, baskı ve tehdit içermeyen demokratik ortamlar oluşturulmalıdır. Hümanist yaklaşıma göre eğitimde ve öğrenmede öğrenmeyi öğretmek temel alınmalıdır. Yani bir davranışın veya bilginin öğrenilmesinden çok öğrenme sürecinin öğrenilmesi esas olmalıdır. Hümanist yaklaşıma göre insanın davranışları kendi öznel gerçeği tarafından belirlenmektedir. Yani birey uyarıcıları kendine özgü bir biçimde algılayıp yorumlar ve bu çerçevede tepkide bulunur. Dolayısıyla bireyin davranışlarını anlayıp açıklayabilmek için o bireyin iç dünyasını (öznel yaşantı alanını: Fenomen alan) bilmek gerekir. Hümanist yaklaşım bireysel özgürlüğe önem verir. Hümanist yaklaşım öğrenci merkezli eğitimi savunur. Hümanist yaklaşıma göre birey çevrenin isteklerine göre değil, kendilerini gerçekleştirme eğilimlerine göre eğitim görmelidir. Hümanist yaklaşımın temelini benlik kavramı oluşturur. Benlik gelişimi bireyin kendisini, farklılıklarını algılaması ve değerlerini hissetmesi sürecidir. Kişinin kendisini değerlendirme sürecidir. a) Rogers ve Benlik Kuramı Teröpatik Öğrenme Kuramı İnsan gelişme ve kendini geliştirme gizil gücüne sahiptir. Bireyler çevrenin isteklerine ve beklentilerine göre değil, kendilerini gerçekleştirme eğilimlerine göre eğitim almalıdır. Yani her birey ilgi, yetenek ve özelliklerine göre ve özgür bir ortamda eğitim almalıdır KPSS: İlköğretim öğrencisi Fatma, babasına sınıf öğretmeninin, arkadaşlarının ve kendisinin istek, ilgi ve ihtiyaçlarına dikkat ettiğini ve yardımcı olmaya çalıştığını söyler. Sınıf öğretmeni burada insancıl yaklaşıma uygun davranmıştır. Eğitimde öğrenmeyi öğretmek temel alınmalıdır. Her insanın doğuştan getirdiği bir özbeni vardır. Bu özben iyiye yönelik ve güzeldir. Her insanın amacı mutlu olmaktır. Mutlu olan insan topluma faydalı olur. Bireyin mutlu olması, dünyayı kendi algılayış biçimine göre (fenomen alan), ilgi ve becerilerine göre yetiştirilmesine bağlıdır. Bireyi yalnızca dıştan değil içten de anlamak gerekir. Böylece bireyin iç dünyasını çözümlemeyi de ön planda tutmaktadır (Fenomenoloji)

27 2012 KPSS: İsmet Öğretmen derste su içen bir öğrenciyi gördüğünde onu uyarmış ve bu davranışı doğru bulmadığını belirtmiştir. Kemal Öğretmen ise aynı durumda öğrencinin su içmesinin sorun olmadığını düşünerek hiç tepki vermemiştir. İki öğretmenin de aynı uyarıcıya farklı davranışları, kendi öznel gerçeklikleriyle açıklayabiliriz. Benliğin Yapısı 1-) Özben (Gerçek benlik): Benliğin merkezini oluşturur. Biyolojik kökenli gerçek içsel yaşantıların kaynağıdır. İnsanların tümü özbenleri açısından bazı yönleri ile birbirlerine benzerlerken bazı yönleri ile de birbirlerinden ayrılmaktadırlar. Yeme, içme cinsel gereksinmeler gibi fizyolojik özellikler, sevilme, güven duyma, başarılı olma gibi psikolojik özellikler açısından tüm insanlar birbirlerine benzerlerken, müzik, resim, sözel yetenekleri gibi kişisel güçler açısından da birbirlerinden farklıdır. Özben, yapı olarak iyi ye yöneliktir. Kötü olarak nitelendirilen tutum, düşünce ve davranışlar temel ihtiyaçların doyurulmaması ve engellenmesi sonucu oluşur. 2-) Benlik bilinci (Benlik tasarımı): Kişinin kendisi hakkındaki düşünceleri ve algılamalarıdır. Benlik tasarımı kişinin kendi görüşüne göre özelliklerinin, yeteneklerinin, duygu, düşünce, inanç ve tutumlarının dinamik bir görüntüsüdür. Benlik tasarımı dinamik bir yapıya sahiptir, yani kişinin yaşantılarına bağlı olarak değişebilir. Kişinin benlik tasarımı gerçek yaşantılarına uygun olduğu sürece kişi kendisiyle uyumludur. b) Maslow ve İhtiyaçlar Hiyerarşisi Maslow her insanın değerli, kendine özgü, duyarlı ve iyiye yönelik bir özbene sahip olduğunu savunur. Olanaklar sağlandığında, her insanın doğuştan getirdiği gizil güçlerinin farkına varacağını ve eninde sonunda kendini gerçekleştireceğini savunur. Maslow, insan güdülerinin evrensel bir hiyerarşisinin bulunduğunu savunur. Bu ihtiyaçlar hiyerarşisine göre, en alt basamaktaki ihtiyaç kısmen de olsa, giderildikten sonra bir üst basamaktaki ihtiyaç ortaya çıkar. O da giderildiğinde bir üst basamaktaki ihtiyaç ortaya çıkar. Yani bir üst düzeydeki ihtiyacın ortaya çıkabilmesi için, bir alt düzeydeki ihtiyacın giderilmesi gereklidir. Kendini gerçekleştirme güdüsü, diğer ihtiyaçlar giderilmişse ortaya çıkar. Uyarı: Maslow, 1990 yılı sonralarında ihtiyaçlar hiyerarşisine; bilişsel, estetik ve tümüyle insan olma ihtiyaçlarını eklemiştir. Bu ihtiyaçlardan ilk 4 ü temel ihtiyaçlar (hayatta kalma ihtiyaçları), son 4 ihtiyaç ise üst düzey (gelişimsel) ihtiyaçlardır. MASLOW İHTİYAÇLAR HİYERARŞİSİ 3-) İdeal Benlik: Bireyin olmak istediklerine ilişkin görüşleri onun ideal benliğini oluşturur. İdeal benlik bireyin sahip olmak istediği özellikleri anlatır. 4-) Benlik saygısı (özsaygı): Benlik bilinci ile ideal benlik arasındaki fark bize bireyin benlik saygısı hakkında bilgi verir. Eğer bu fark yüksekse benlik saygısı düşük, bu fark az ise benlik saygısı yüksektir. Benlik Gelişimi ve Eğitim İlişkisi Kişinin olumlu benlik bilinci geliştirebilmesi için koşulsuz sevgi/kabul temel şarttır. Koşulsuz sevgi, birey ne yaparsa yapsın, onun sevgiye ve saygıya layık olduğunu kabul eden anlayıştır. Anne-babalar ve öğretmenler çocukları anlamalı, onları kendi öznel yaşantıları içinde ve kendi dünyalarında bir bütün olarak değerlendirmelidir. Anne-babalar ve öğretmenler çocukları yargılamamalı, cezalandırmamalıdır ve çocuklarına empatik bir tavırla yaklaşmalıdırlar. Koşulsuz sevgiyle büyüyen kişilerin benlik anlayışları güçlü ve olumlu olur. Rogers e göre sağlıklı bir öğrenme ortamı demek; koşulsuz saygı, empatik anlayış, güven, saydamlık/içtenlik, dürüstlük, ödüllendirme ve demokratik bir sınıf ortamı demektir KPSS: Oya Hanım tiyatroyu çok sever ve fırsat bulduğunda sık sık tiyatroya gider. Son zamanlarda işlerinin yoğunluğundan yeni bir oyuna gidememiştir. Bu yüzden, uzun zamandır tiyatroya gidememenin eksikliğini hissetmekte ve tiyatroya gitmenin bir fırsatını kollamaktadır. Oya Hanım ın tiyatroya gitme ihtiyacı estetik ihtiyaçtır KPSS: Üçüncü sınıfa devam eden Ali, okulun rehber öğretmenine, Öğretmenimiz sınıfta daha çok belli arkadaşlarımızla ilgileniyor. Beni görmezden geliyor. Ben de okula gelmek istemiyorum. diyerek duygularını paylaşmıştır. Ali'nin okula gitmek istememesinin nedeni ait olma ile ilgilidir

EDİMSEL KOŞULLANMA. Doç. Dr. Tülin ŞENER

EDİMSEL KOŞULLANMA. Doç. Dr. Tülin ŞENER EDİMSEL KOŞULLANMA Doç. Dr. Tülin ŞENER Skinner (1904-1990) Programlı öğretimin kurucusu olarak bilinir. Skinner in görüşlerine dayalı olarak geliştirilen davranışı biçimlendirme yaklaşımı otistik ve zihinsel

Detaylı

Edimsel Koşullama ÖĞRENMEDE ÖDÜL VE CEZANIN ROLÜ. Doç.Dr.Hacer HARLAK

Edimsel Koşullama ÖĞRENMEDE ÖDÜL VE CEZANIN ROLÜ. Doç.Dr.Hacer HARLAK Edimsel Koşullama ÖĞRENMEDE ÖDÜL VE CEZANIN ROLÜ Edimsel Koşullama Davranış ile sonuç arasında bağlantı kurmayı öğrenmedir. Pekiştirilen (memnun edici sonuçlara yol açan) davranışlar güçlenir, cezalandırılan

Detaylı

Eğitim: İstendik davranış değiştirme ya da oluşturma. Öğrenme: Bireyin kendi yaşantısı yoluyla davranışlarında meydana gelen değişmeye denir.

Eğitim: İstendik davranış değiştirme ya da oluşturma. Öğrenme: Bireyin kendi yaşantısı yoluyla davranışlarında meydana gelen değişmeye denir. Eğitim: İstendik davranış değiştirme ya da oluşturma sürecidir. Formal eğitim: Eğitimin kasıtlı olarak okullarda yapılanına denir. İnformal eğitim: Gelişi güzel bir biçimde bireyin içinde yaşadığı çevre

Detaylı

- 1 - Uyarı: Ġçdürtü, içgüdü, refleks, büyüme ve olgunlaģma sonucu meydana gelen davranış değişiklikleri öğrenme değildir.

- 1 - Uyarı: Ġçdürtü, içgüdü, refleks, büyüme ve olgunlaģma sonucu meydana gelen davranış değişiklikleri öğrenme değildir. [Bu dosyada yer alanlar 2011 KPSS Eğitim Bilimlerine yönelik bilgilerdir. Söz konusu bilgiler KMS-KPSS de çıkmış sorular dikkate alınarak hazırlanmıştır. KPSS de çıkan sorularda dikkate alınarak konunun

Detaylı

1. ÜNİTE İÇİNDEKİLER EĞİTİM PSİKOLOJİSİ / 1

1. ÜNİTE İÇİNDEKİLER EĞİTİM PSİKOLOJİSİ / 1 İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... iii YAZARLAR HAKKINDA... iv 1. ÜNİTE EĞİTİM PSİKOLOJİSİ / 1 Giriş... 2 Eğitim Psikolojisi ve Öğretmen... 3 Eğitim Psikolojisi... 3 Bilim... 6 Psikoloji... 8 Davranış... 9 Eğitim...

Detaylı

Değerlendirme. Psikolojiye Giriş. Haftalık okuma raporları. Arasınav (%30) Final (%35) Haftalık okuma raporları (%15) Kitap inceleme (%20)

Değerlendirme. Psikolojiye Giriş. Haftalık okuma raporları. Arasınav (%30) Final (%35) Haftalık okuma raporları (%15) Kitap inceleme (%20) Değerlendirme Arasınav (%30) Final (%35) Psikolojiye Giriş Temeller, Bölüm 2: Skinner Ders 4 Haftalık okuma raporları (%15) Kitap inceleme (%20) Deneye katılım 2 Değerlendirme Arasınav (%30) Final (%35)

Detaylı

BİTİŞİKLİK KURAMI. Hzl: ELİF ŞİRİNGÜL ASLIHAN AKBAĞ

BİTİŞİKLİK KURAMI. Hzl: ELİF ŞİRİNGÜL ASLIHAN AKBAĞ BİTİŞİKLİK KURAMI Hzl: ELİF ŞİRİNGÜL ASLIHAN AKBAĞ JOHN BROADUS WATSON (1889-1958) Güney Carolina, Greenvilel'de yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Watson, katılık ölçüsünde dindar bir anne

Detaylı

Öğrenme, Örgütsel Öğrenme

Öğrenme, Örgütsel Öğrenme Öğrenme, Örgütsel Öğrenme Öğrenme: Kişide istediği sonuca ulaşmak amacıyla hareket etmesini engelleyecek çeşitli eksiklikleri tamamlamasını sağlayacak bir süreç Hayatın her sürecinde öğrenme İşyerinde

Detaylı

ÖĞRENME KLASİK VE EDİMSEL KOŞULLAMA

ÖĞRENME KLASİK VE EDİMSEL KOŞULLAMA ÖĞRENME KLASİK VE EDİMSEL KOŞULLAMA Öğrenmede Temel Kavramlar Öğrenme, deneyim yoluyla yeni ve kalıcı bilgi ya da davranış edinme süreci olarak tanımlanabilir. Yiyecek/acı gibi olayları beklemeyi ve bu

Detaylı

ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ. Hata ve önerilerinizi lütfen bildiriniz! Mail: civelek.murat@gmail.com. Web Site: http://www.rehberlik.biz.

ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ. Hata ve önerilerinizi lütfen bildiriniz! Mail: civelek.murat@gmail.com. Web Site: http://www.rehberlik.biz. [Bu dosyada yer alanlar 2015 KPSS Eğitim Bilimlerine yönelik bilgilerdir. Söz konusu bilgiler KMS-KPSS de çıkmış sorular dikkate alınarak hazırlanmıştır. KPSS de çıkan sorular temele alınarak, konuların

Detaylı

ÖĞRENME. Temel Kavramlar

ÖĞRENME. Temel Kavramlar ÖĞRENME Temel Kavramlar Öğrenme nedir? Davranışlarda göreli olarak kalıcı değişimlere yolaçan deneyimlerdir. Olgunlaşma sonucu davranışların değişmesi öğrenme sayılmaz. Davranışta kısa süreli ufak değişiklikler

Detaylı

EĞİTİM-ÖĞRENME-ÖĞRETİM İLİŞKİSİ VE TEMEL KAVRAMLAR

EĞİTİM-ÖĞRENME-ÖĞRETİM İLİŞKİSİ VE TEMEL KAVRAMLAR EĞİTİM-ÖĞRENME-ÖĞRETİM İLİŞKİSİ VE TEMEL KAVRAMLAR EĞİTİM VE ÖĞRENME İLİŞKİSİ Eğitim: İstendik davranış değiştirme ya da oluşturma sürecidir. Öğrenme: Bireyin kendi yaşantısı yoluyla davranışlarında meydana

Detaylı

KPSS KONU ANLATIMI. Web: http://www.rehberlik.biz.tr Mail: civelek.murat@gmail.com

KPSS KONU ANLATIMI. Web: http://www.rehberlik.biz.tr Mail: civelek.murat@gmail.com KPSS KONU ANLATIMI Web: http://www.rehberlik.biz.tr Mail: civelek.murat@gmail.com 2. ÜNİTE ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER KPSS de bu bölümden her yıl ortalama 1-2 soru gelmektedir. Bu bölümdeki sorular

Detaylı

ÖĞRENME KURAMLARI. Davranışçı Kuram Bilişsel Kuram Duyuşsal Kuram

ÖĞRENME KURAMLARI. Davranışçı Kuram Bilişsel Kuram Duyuşsal Kuram ÖĞRENME KURAMLARI Davranışçı Kuram Bilişsel Kuram Duyuşsal Kuram DAVRANIġÇI KURAMLAR Davranışçı kuramlar, öğrenmenin uyarıcı ile davranış arasında bir bağ kurularak geliştiğini ve pekiştirme yoluyla davranış

Detaylı

Eğitimin Psikolojik Temelleri

Eğitimin Psikolojik Temelleri Eğitimin Psikolojik Temelleri Eğitim sürecinin daima iki boyutu olmuştur. Bunlardan birincisi yukarıda değindiğimiz toplumsal ya da sosyal boyut, diğeri ise bireysel boyuttur. Eğitim ne kadar sosyal amaçlarla

Detaylı

KPSS. Eğitim Bilimleri. ezberbozan. serisi. KPSS Ders Notları. özetlenmiş içerik pratik bilgiler kritik notlar ilgi çekici görseller

KPSS. Eğitim Bilimleri. ezberbozan. serisi. KPSS Ders Notları. özetlenmiş içerik pratik bilgiler kritik notlar ilgi çekici görseller KPSS Eğitim Bilimleri ezberbozan serisi özetlenmiş içerik pratik bilgiler kritik notlar ilgi çekici görseller EDİTÖR: Savaş Doğan KPSS DERS NTLARI ÖĞRENME PSİKLJİSİ ISBN 978-605-364-931-1 Kitap içeriğinin

Detaylı

Psikoloji biliminin konusu gözlenebilir davranışlardır.

Psikoloji biliminin konusu gözlenebilir davranışlardır. Davranışçı Yaklaşım Bu yaklaşıma göre; Psikoloji biliminin konusu gözlenebilir davranışlardır. Duygu, düşünce, güdü gibi özellikler gözlenip ölçülemediği için bilimsel olarak araştırılamaz ancak uyaranlar

Detaylı

ÖĞRENME. Temel Kavramlar. Doç.Dr.Hacer HARLAK

ÖĞRENME. Temel Kavramlar. Doç.Dr.Hacer HARLAK ÖĞRENME Temel Kavramlar Öğrenme nedir? Davranışlarda göreli olarak kalıcı değişimlere yolaçan deneyimlerdir. Olgunlaşma sonucu davranışların değişmesi öğrenme sayılmaz. Davranışta kısa süreli ufak değişiklikler

Detaylı

30 GÜNDE EĞİTİM BİLİMLERİ

30 GÜNDE EĞİTİM BİLİMLERİ KPSS KONU LÜĞÜ 30 DE EĞİTİM BİLİMLERİ PSİKOLOJİSİ ISBN: 978-605-2329-00-9 Bu kitabın basım, yayın ve satış hakları Kısayol Yayıncılık a aittir. Anılan kuruluşun izni alınmadan yayınların tümü ya da herhangi

Detaylı

2011-2012 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI PSİKOLOJİ DERSİ 10. SINIFLAR I. DÖNEM II. ORTAK YAZILI SINAVI

2011-2012 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI PSİKOLOJİ DERSİ 10. SINIFLAR I. DÖNEM II. ORTAK YAZILI SINAVI Adı: 2011-2012 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI A GRUBU AAA ADI SOYADI: SINIFI: NO: 08.01.2011 AAA Soyadı: PSİKOLOJİ DERSİ 10. SINIFLAR PUAN 2010 2011 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI.11.A SINIFI SOSYOLOJİ DERSİ 1.DÖNEM 2.YAZILI

Detaylı

Gelişim Psikolojisinde Temel Kavramlar ve Gelişimi Etkileyen Faktörler

Gelişim Psikolojisinde Temel Kavramlar ve Gelişimi Etkileyen Faktörler Gelişim Psikolojisinde Temel Kavramlar ve Gelişimi Etkileyen Faktörler 1 1. Gelişim ve Değişim Gelişim, organizmanın doğum öncesi dönemden başlayarak (döllenme) bedensel, zihinsel, duygusal, sosyal yönden

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Test 11 (Bitişiklik Kuramı)...94. Test 12 (Bilişsel - Davranışçı Kuramlar)...97. Test 13 (Bilişsel - Davranışçı Kuramlar)...

İÇİNDEKİLER. Test 11 (Bitişiklik Kuramı)...94. Test 12 (Bilişsel - Davranışçı Kuramlar)...97. Test 13 (Bilişsel - Davranışçı Kuramlar)... III İÇİNDEKİLER GELİŞİM PSİKOLOJİSİ Test 1 (Psikolojiye Giriş)... 1 Test 2 (Gelişim Psikolojisine Giriş)... 3 Test 3 (Gelişim Psikolojisine Giriş)... 7 Test 4 (Bilişsel Gelişim)...11 Test 5 (Bilişsel Gelişim)...15

Detaylı

BÖLÜM I GELİŞİM İÇİNDEKİLER 1. ÜNİTE 2. ÜNİTE. ÖNSÖZ... v YAZARLAR HAKKINDA... vii

BÖLÜM I GELİŞİM İÇİNDEKİLER 1. ÜNİTE 2. ÜNİTE. ÖNSÖZ... v YAZARLAR HAKKINDA... vii İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... v YAZARLAR HAKKINDA... vii BÖLÜM I GELİŞİM 1. ÜNİTE GELİŞİMLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR, GELİŞİMİN TEMEL İLKELERİ VE GELİŞİMİ ETKİLEYEN ETMENLER... 1 GELİŞİM İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR...

Detaylı

Kişinin çevresiyle etkileşimi sırasında kişide ve çevrede oluşan gözlenebilir ve ölçülebilir değişikliklere davranış denir.

Kişinin çevresiyle etkileşimi sırasında kişide ve çevrede oluşan gözlenebilir ve ölçülebilir değişikliklere davranış denir. DAVRANIŞ PROBLEMLERİ VE ÇÖZÜMLERİ Özel Eğitim Öğretmeni Seyyar KILIÇ Davranış Nedir? Kişinin çevresiyle etkileşimi sırasında kişide ve çevrede oluşan gözlenebilir ve ölçülebilir değişikliklere davranış

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...III ÜNİTE: 1. PSİKOLOJİ VE GELİŞİM PSİKOLOJİSİ15

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...III ÜNİTE: 1. PSİKOLOJİ VE GELİŞİM PSİKOLOJİSİ15 İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...III ÜNİTE: 1. PSİKOLOJİ VE GELİŞİM PSİKOLOJİSİ15 Bilimin Anlamı ve Özellikleri...17 Psikoloji...18 Gelişim Psikolojisi...25 Öğrenme Psikolojisi...26 Psikolojide Araştırma Yöntemleri...26

Detaylı

Program Geliştirme ve Öğretim. Yard. Doç. Dr. Çiğdem HÜRSEN

Program Geliştirme ve Öğretim. Yard. Doç. Dr. Çiğdem HÜRSEN Program Geliştirme ve Öğretim Yard. Doç. Dr. Çiğdem HÜRSEN Temel Kavramlar Eğitim: Eğitim, bireyin doğumundan ölümüne kadar süre gelen bir süreçtir. Bu süreçte bireylere çeşitli bilgi, beceri, tutum ve

Detaylı

MOTİVASYON. Yrd. Doç. Dr. Ayşegül Bayraktar

MOTİVASYON. Yrd. Doç. Dr. Ayşegül Bayraktar MOTİVASYON Yrd. Doç. Dr. Ayşegül Bayraktar Güdü: Bilişsel, duyuşsal ve davranışsal değişkenleri organize ederek davranışın yönünü belirlemektedir. Motivasyon(güdülenme):Okuldaki öğrenci davranışlarının

Detaylı

SINIF YÖNETİMİNİN TEMELLERİ

SINIF YÖNETİMİNİN TEMELLERİ SINIF YÖNETİMİNİN TEMELLERİ Yrd. Doç. Dr. Çetin ERDOĞAN cerdogan@yildiz.edu.tr Sınıf Nedir? Ders yapılır Yaşanır Zaman geçirilir Oyun oynanır Sınıf, bireysel ya da grupla öğrenme yaşantılarının gerçekleştiği

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ...III

İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ...III İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ...III Ünite:I Eğitim Psikolojisinde Bilimsel Araştırma Yöntem ve Teknikleri 13 Psikoloji ve Eğitim Psikolojisi 15 Eğitim Psikolojisi ve Bilim 17 Eğitim Psikolojisi ve Bilimsel Araştırma

Detaylı

ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ. soru KPSS 2017 EĞİTİM BİLİMLERİ. önce biz sorduk. Eğitimde

ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ. soru KPSS 2017 EĞİTİM BİLİMLERİ. önce biz sorduk. Eğitimde KPSS 2017 önce biz sorduk 80 Soruda 62 soru EĞİTİM BİLİMLERİ ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ konu anlatımlı pratik bilgiler sınavlara en yakın özgün sorular ve açıklamaları çıkmış sorular ve açıklamaları Eğitimde

Detaylı

Davranışlarımızdan birçoğu öğrenilmiş davranışlardır.

Davranışlarımızdan birçoğu öğrenilmiş davranışlardır. 1 ÖĞRENME-TEMEL KAVRAMLAR-ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER Öğrenme Bütün canlılar yaşamlarını (kalım) devam ettirebilmek için çevrelerine uyum kurmak zorundadırlar. Yani çevreye uyum kurulduğu sürece yaşam

Detaylı

Okula o gün kırmızı çizgili gömleğinizle gittiniz. Arkadaşlarınız size çok yakıştığını söyledi. Sonraki davranışınız ne olurdu?

Okula o gün kırmızı çizgili gömleğinizle gittiniz. Arkadaşlarınız size çok yakıştığını söyledi. Sonraki davranışınız ne olurdu? EDİMSEL KOŞULLANMA (SKINNER) Giriş Edimsel Koşullanma İlkeleri Edimsel Koşullanma Süreci Edimsel Koşullanmada Temel Kavramlar Pekiştireçler Klasik ve Edimsel Koşullanma Arasındaki Farklar Eğitsel Sonuçlar

Detaylı

BÖLÜM 2 1.5. Organizma ve Çevre İlişkileri 1.5.1. Organizma, Davranış ve Zihinsel Süreçler. 1.5.2. Çevre. 1.5.3. Fizik Çevrenin Organizmayı Etkilemesi

BÖLÜM 2 1.5. Organizma ve Çevre İlişkileri 1.5.1. Organizma, Davranış ve Zihinsel Süreçler. 1.5.2. Çevre. 1.5.3. Fizik Çevrenin Organizmayı Etkilemesi BÖLÜM 2 1.5. Organizma ve Çevre İlişkileri 1.5.1. Organizma, Davranış ve Zihinsel Süreçler İnsan davranışının temelini oluşturan zihinsel süreçleri açıklamadan önce davranış terimini iyi anlamamız gerekir.

Detaylı

UYGULAMALI DAVRANIŞ ANALİZİ. UDA nın Kökenleri

UYGULAMALI DAVRANIŞ ANALİZİ. UDA nın Kökenleri UYGULAMALI DAVRANIŞ ANALİZİ UDA nın Kökenleri Bilişsel açıklamalar Wertheimer Algılanan şeyler arasındaki ilişkiler algılanan şeylerden daha önemlidir. Neyin görüldüğü ve duyulduğu görülen veya duyulan

Detaylı

Davranışçı Öğrenme Kuramları

Davranışçı Öğrenme Kuramları Davranışçı Öğrenme Kuramları 1 Ünitenin Ana Hatları 9.1. Erik Erikson Psikososyal Gelişim Kuramı 9.1.1.Temel güvene karşı güvensizlik ( 0-18 ay) 9.1.2. Özerkliğe karşı şüphe ve utanç (18 ay 3 yaş) 9.1.3.

Detaylı

MOTİVASYON Motivasyon, Davranışı başlatan, yön veren, devam ettiren veya belli bir davranışın tercih edilmesini sağlayan güç.

MOTİVASYON Motivasyon, Davranışı başlatan, yön veren, devam ettiren veya belli bir davranışın tercih edilmesini sağlayan güç. MOTİVASYON Hareketlerimizin kaynağı Güdü (Motivasyon) Motivasyon, Davranışı başlatan, yön veren, devam ettiren veya belli bir davranışın tercih edilmesini sağlayan güç Bireyin harekete geçmesi için etkilenmesi

Detaylı

ÜNİTE PSİKOLOJİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER GELİŞİM PSİKOLOJİSİ I

ÜNİTE PSİKOLOJİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER GELİŞİM PSİKOLOJİSİ I HEDEFLER İÇİNDEKİLER GELİŞİM PSİKOLOJİSİ I Gelişim Psikolojisinin Alanı Gelişim Psikolojisinin Temel Kavramları Gelişimi Etkileyen Faktörler Gelişimin Temel İlkeleri Fiziksel Gelişim Alanı PSİKOLOJİ Bu

Detaylı

ZİHİN ENGELLİLER VE EĞİTİMİ ÖZELLİKLERİ

ZİHİN ENGELLİLER VE EĞİTİMİ ÖZELLİKLERİ ZİHİN ENGELLİLER VE EĞİTİMİ ÖZELLİKLERİ Demografik ve Sosyal Özellikler Cinsiyet: Erkeklerde kızlara göre daha sıklıkla görülmektedir. Etnik özellikler: Bazı etnik gruplara ait çocukların zihinsel yetersizlik

Detaylı

ÖĞRENMENIN DOĞASI Gülay ÇENGEL

ÖĞRENMENIN DOĞASI Gülay ÇENGEL ÖĞRENMENIN DOĞASI Gülay ÇENGEL 154-158 Kaynak II; Eğitim Psikolojisi Yazar;B.YEŞİLYAPRAK Hazırlayan; Gülay ÇENGEL 2005-2006 Ders Sor.; Doç. Dr. Nasip DEMİRKUŞ, 1-Önce Soruları Tıklayın Yanıtlamaya Çalışın.

Detaylı

ĠNSAN NASIL ÖĞRENĠR?

ĠNSAN NASIL ÖĞRENĠR? ĠNSAN NASIL ÖĞRENĠR? Mustafa SÖZBİLİR Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi OFMAE Bölümü Kimya Eğitimi Anabilim Dalı sozbilir@atauni.edu.tr Ġnsan vs Hayvan İnsan altı varlıkların büyük

Detaylı

O Psiko-motor gelişim farklı değişikliklere uğrasa da bireyin tüm yaşamı boyunca devam eden bir süreçtir.

O Psiko-motor gelişim farklı değişikliklere uğrasa da bireyin tüm yaşamı boyunca devam eden bir süreçtir. PSİKOMOTOR GELİŞİM O Psiko-motor gelişim, fiziksel büyüme ve merkezi sinir sisteminin gelişimine paralel olarak organizmanın isteme bağlı hareketlilik kazanması olarak tanımlanır. O Psiko-motor gelişim

Detaylı

Tam Öğrenme Kuramı -2-

Tam Öğrenme Kuramı -2- Tam Öğrenme Modeli Tam Öğrenme Kuramı Okulda öğrenme (Tam öğrenme) kuramı, başarıyı normal dağılım eğrisinden üçgen dağılıma götüren ya da okuldaki % 20 oranındaki beklendik başarıyı % 75 ile % 90'a hatta

Detaylı

1.Giriş İÇİNDEKİLER. Önsöz... xxv Teşekkür... xxvii Çeviri Eser İçin Önsöz... xxix İkinci Baskı İçin Önsöz... xxx.

1.Giriş İÇİNDEKİLER. Önsöz... xxv Teşekkür... xxvii Çeviri Eser İçin Önsöz... xxix İkinci Baskı İçin Önsöz... xxx. Öğrenme ve Bellek İÇİNDEKİLER Önsöz... xxv Teşekkür... xxvii Çeviri Eser İçin Önsöz... xxix İkinci Baskı İçin Önsöz... xxx 1.Giriş Öğrenme Çalışmalarının Kökenleri... 4 Epistemoloji Felsefesi... 4 Evrim...

Detaylı

ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ. kpss SORU. Önce biz sorduk. Güncellenmiş Yeni Baskı. Eğitim Bilimleri. 80 Soruda 64

ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ. kpss SORU. Önce biz sorduk. Güncellenmiş Yeni Baskı. Eğitim Bilimleri. 80 Soruda 64 Önce biz sorduk kpss 2 0 1 8 80 Soruda 64 SORU Güncellenmiş Yeni Baskı Eğitim Bilimleri ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ Konu Anlatımı Pratik Bilgiler Sınavlara En Yakın Özgün Sorular ve Açıklamaları Çıkmış Sorular

Detaylı

İçindekiler KISIM 1 BÖLÜM 1 KISIM 2 BÖLÜM 3 BÖLÜM 2

İçindekiler KISIM 1 BÖLÜM 1 KISIM 2 BÖLÜM 3 BÖLÜM 2 İçindekiler KISIM 1 İNSAN ÖĞRENMESİNE GİRİŞ BÖLÜM 1 Öğrenme Yaklaşımları 1 Öğrenmenin Önemi 2 Öğrenmeyi Tanımlama 4 Öğrenmenin Ne Zaman Oluştuğunu Belirlemek 4 Araştırma, İlkeler ve Kuramlar 5 Zaman İçinde

Detaylı

boarding school lunchtime Dr. Abdullah ATLİ

boarding school lunchtime Dr. Abdullah ATLİ Fizyoloji ve psikoloji alanındaki çalışmaları ile psikofizyoloji ve deneysel psikoloji alanlarını derinden etkiledi. Bu nedenle her iki bilim dalının kurucularından sayılır. Pavlov laboratuvarda mide üzerine

Detaylı

Birey ve Çevre (1-Genel)

Birey ve Çevre (1-Genel) Birey ve Çevre (1-Genel) Prof. Dr. Turgut Göksu PA GBF Öğretim Üyesi tgoksu@hotmail.com Turgut Göksu 1 DAVRANIŞ NEDİR? İnsanların (ve hayvanların) gözlenebilen veya herhangi bir yolla ölçülebilen hareketlerine

Detaylı

KLASİK (TEPKİSEL) KOŞULLANMA-(Pavlov) nötr(ilişkisiz) koşullu uyarıcı Nötr(ilişkisiz) Uyarıcı:

KLASİK (TEPKİSEL) KOŞULLANMA-(Pavlov) nötr(ilişkisiz) koşullu uyarıcı Nötr(ilişkisiz) Uyarıcı: KLASİK (TEPKİSEL) KOŞULLANMA-(Pavlov) Başlangıçta nötr(ilişkisiz) olan bir uyarıcının geçirilen yaşantılar sonucu koşullu uyarıcı haline gelmesi durumuna klasik(tepkisel) koşullanma denir. Nötr(ilişkisiz)

Detaylı

BİLGİSAYAR DESTEKLİ ÖĞRETİM. TemplatesWise.com

BİLGİSAYAR DESTEKLİ ÖĞRETİM. TemplatesWise.com BİLGİSAYAR DESTEKLİ ÖĞRETİM 1 TemplatesWise.com Konular Eğitim Öğretim Bilgisayarın Eğitimde Kullanma Amaçları Bilgisayar Destekli Eğitim Bilgisayar Destekli Öğretim Bilgisayar Destekli Öğretimin Kuramsal

Detaylı

Öğrenme nedir? Büyüme ve yaşa atfedilmeyecek yaşantılar sonucunda davranış ve tutumlarda meydana gelen nispeten kalıcı etkisi uzun süre

Öğrenme nedir? Büyüme ve yaşa atfedilmeyecek yaşantılar sonucunda davranış ve tutumlarda meydana gelen nispeten kalıcı etkisi uzun süre Öğrenme nedir? Büyüme ve yaşa atfedilmeyecek yaşantılar sonucunda davranış ve tutumlarda meydana gelen nispeten kalıcı etkisi uzun süre değişimlerdir. Öğrenmede değişen ne???? İnsan ve hayvan arasında

Detaylı

kpss eğitim bilimleri Türkiye nin En Çok Satan Ders Notları ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ Hakan Araz ogretiakademi

kpss eğitim bilimleri Türkiye nin En Çok Satan Ders Notları ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ Hakan Araz ogretiakademi ) ) 2014 kpss eğitim bilimleri Türkiye nin En Çok Satan Ders Notları ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ Hakan Araz ogretiyoruz serisi ogretiakademi ) ogretiakademi Hakan ARAZ Eğitim Bilimleri Öğrenme Psikolojisi ISBN

Detaylı

ADIM ADIM YGS LYS Adım DAVRANIŞ 2

ADIM ADIM YGS LYS Adım DAVRANIŞ 2 ADIM ADIM YGS LYS 187. Adım DAVRANIŞ 2 SONRADAN KAZANILMIŞ DAVRANIŞLAR (ÖĞRENİLMİŞ DAVRANIŞLAR) Deneyim sonucu kazanılan davranışlardır. Bu davranışlar aynı türün farklı bireylerinde farklı sonuçlar doğurabilir.

Detaylı

ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ TARAMA-1 (UĞUR YILMAZER)

ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ TARAMA-1 (UĞUR YILMAZER) 1. Bir öğrenci öğretmenin bütün çabalarına rağmen matematik dersinden asla geçemeyeceğine inanmakta ve bu dersi öğrenmek için hiçbir etkinlikte bulunmamaktadır. Bu durum aşağıdakilerden hangisiyle ifade

Detaylı

ÖĞRENMEDE DAVRANIŞSAL YAKLAŞIMLAR Sevim Çiftçi

ÖĞRENMEDE DAVRANIŞSAL YAKLAŞIMLAR Sevim Çiftçi ÖĞRENMEDE DAVRANIŞSAL YAKLAŞIMLAR Sevim Çiftçi 183-202 Kaynak II; Eğitim Psikolojisi Yazar;B.YEŞİLYAPRAK Hazırlayan; Sevim ÇİFTÇİ 2005-2006 Slaytları Yeniden Düzenleyen; Doç. Dr. Nasip DEMİRKUŞ Ders Sor.;

Detaylı

KPSS KONU ANLATIMI. Web: http://www.rehberlik.biz.tr Mail: civelek.murat@gmail.com

KPSS KONU ANLATIMI. Web: http://www.rehberlik.biz.tr Mail: civelek.murat@gmail.com KPSS KONU ANLATIMI Web: http://www.rehberlik.biz.tr Mail: civelek.murat@gmail.com 3. ÜNİTE ÖĞRENME KURAMLARI BÖLÜM:1 DAVRANIŞÇI KURAMLAR KPSS de bu bölümden her yıl ortalama 5-8 arası soru gelmektedir.

Detaylı

EDIMSEL KOŞULLANMA ELİF GÖKALP TAŞ EMEL DOKUR MERMERDAŞ

EDIMSEL KOŞULLANMA ELİF GÖKALP TAŞ EMEL DOKUR MERMERDAŞ EDIMSEL KOŞULLANMA ELİF GÖKALP TAŞ EMEL DOKUR MERMERDAŞ Camilerin etrafında güvercin ve kumruların toplanması, kuşların dindar olduğunu mu gösterir? Nasrettin Hoca, eşeğine nasıl okuma öğretti? EDİMSEL

Detaylı

MODELLERDEN ÖĞRENME Enver CANER

MODELLERDEN ÖĞRENME Enver CANER MODELLERDEN ÖĞRENME Enver CANER 224-235 Kaynak II; Eğitim Psikolojisi Yazar;B.YEŞİLYAPRAK Hazırlayan;Enver CANER 2005-2006 Ders Sor.; Doç. Dr. Nasip DEMİRKUŞ, 1-Önce Soruları Tıklayın Yanıtlamaya Çalışın.

Detaylı

ALGI VE ALGISAL ÖRGÜTLEME YASALARI

ALGI VE ALGISAL ÖRGÜTLEME YASALARI ALGI VE ALGISAL ÖRGÜTLEME YASALARI Çevredeki nesneleri ve olayları, tanıma, kavrama ve anlama, etiketleme ve tepki vermeye hazırlanma gibi işlemlerdir. ALGI Duyu organlarıyla gelen bilginin anlamlandırılmasıdır.

Detaylı

Hedef Davranışlar. Eğitim Programının birinci boyutudur. Öğrencilere kazandırılması planlanan niteliklerdir (davranışlar).

Hedef Davranışlar. Eğitim Programının birinci boyutudur. Öğrencilere kazandırılması planlanan niteliklerdir (davranışlar). Hedef Davranışlar Eğitim Programının birinci boyutudur. Öğrencilere kazandırılması planlanan niteliklerdir (davranışlar). Bu nitelikler bilişsel, duyuşsal ve psikomotordur. 2 aşamada ele alınmaktadır.

Detaylı

Soru-2: Buna göre Emre, Kohlberg in ahlak gelişim kuramında hangi evrede yer almaktadır?

Soru-2: Buna göre Emre, Kohlberg in ahlak gelişim kuramında hangi evrede yer almaktadır? Edimsel Koşullanma Hedef ve Kanımlar 1. Olumlu ve olumsuz pekiştireçleri ayırt eder 2. Cezanın olumsuz etkilerini kavrar 3. Skinner in ceza yerine önerdiği seçenekleri bilir 4. Pekiştirme tarifelerinin

Detaylı

4 GİRİŞ BİLİŞ NEDİR?

4 GİRİŞ BİLİŞ NEDİR? Bilişsel Öğrenme 2 Öğrenme kuramları, araştırmacılar tarafından öğrenme olgusunu açıklamak üzere ortaya konulmuş açıklamalardır. Bir öğrenme kuramı, organizmanın davranışlarında meydana gelen ve hastalık,

Detaylı

REHBERLİK VE İLETİŞİM 2

REHBERLİK VE İLETİŞİM 2 REHBERLİK VE İLETİŞİM 2 Yrd. Doç Dr. M. İsmail Bağdatlı mismailbagdatli@yahoo.com İletişim, Davranış değişikliği meydana getirmek üzere düşünce, bilgi, duygu, tutum ve becerilerin paylaşılması sürecidir.

Detaylı

DAVRANIŞ BİLİMLERİ DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN İNCELENDİĞİ SİSTEMLER

DAVRANIŞ BİLİMLERİ DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN İNCELENDİĞİ SİSTEMLER DAVRANIŞ BİLİMLERİ DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN İNCELENDİĞİ SİSTEMLER Doç. Dr. Mahmut AKBOLAT Davranış Bilimleri I. Fizyobiyolojik Sistem A Biyolojik Yaklaşım II. Psikolojik Sistem B. Davranışçı Yaklaşım C. Gestalt

Detaylı

Eğitim bilimlerinde birbiri ile karışan kavramlar.

Eğitim bilimlerinde birbiri ile karışan kavramlar. Eğitim bilimlerinde birbiri ile karışan kavramlar. Kaçma Koşullanması - Kaçınma Koşullanması Farkı Kaçma koşullanması kaçınma koşullanması arasındaki farkı bilmek KPSS denemelerinde ve sınavda arkadaşlara

Detaylı

Öğrenmeye Bilişsel Yaklaşım

Öğrenmeye Bilişsel Yaklaşım Öğrenmeye Bilişsel Yaklaşım Öğrenmeye Bilişsel Yaklaşımlar Bireyin algılama, hatırlama ve düşünme gibi bilişsel süreçlerine ağırlık veren bir bakış açısı. Bilişsel öğrenme: Doğrudan gözlenemeyen zihinsel

Detaylı

önce biz sorduk KPSS Soruda 62 soru EĞİTİM BİLİMLERİ ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ Tamamı Çözümlü 20 DENEME Eğitimde

önce biz sorduk KPSS Soruda 62 soru EĞİTİM BİLİMLERİ ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ Tamamı Çözümlü 20 DENEME Eğitimde KPSS 2017 önce biz sorduk 80 Soruda 62 soru EĞİTİM BİLİMLERİ ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ Tamamı Çözümlü 20 DENEME Eğitimde 30. yıl Komisyon KPSS ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ TAMAMI ÇÖZÜMLÜ 20 DENEME ISBN- 978-605-318-733-2

Detaylı

KPSS KONU ANLATIMI. Web: http://www.rehberlik.biz.tr Mail: civelek.murat@gmail.com

KPSS KONU ANLATIMI. Web: http://www.rehberlik.biz.tr Mail: civelek.murat@gmail.com KPSS KONU ANLATIMI Web: http://www.rehberlik.biz.tr Mail: civelek.murat@gmail.com 3. ÜNİTE ÖĞRENME KURAMLARI BÖLÜM:1 DAVRANIŞÇI KURAMLAR ÖĞRENME KURAMLARI DAVRANIŞÇI KURAMLAR BİLİŞSEL KURAMLAR BİLİŞSEL

Detaylı

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ Psikolojik Danışma ve Rehberlik RPD 201 Not II Uz. Gizem ÖNERİ UZUN Eğitimde Rehberlik *Rehberlik, bireyin en verimli bir şekilde gelişmesini ve doyum verici

Detaylı

BİTİŞİKLİK VE BAĞDAŞIMCILIK KURAMLARI. John Broadus Watson Edwin Ray Guthrie Edward Lee Thorndike

BİTİŞİKLİK VE BAĞDAŞIMCILIK KURAMLARI. John Broadus Watson Edwin Ray Guthrie Edward Lee Thorndike BİTİŞİKLİK VE BAĞDAŞIMCILIK KURAMLARI John Broadus Watson Edwin Ray Guthrie Edward Lee Thorndike Hedef ve Kazanımlar Watson ın psikoloji bilimine katkılarını kavrayabilme. Watson ın görüşlerini eğitim

Detaylı

İNSAN NASIL ÖĞRENİR?

İNSAN NASIL ÖĞRENİR? İNSAN NASIL ÖĞRENİR? Mustafa SÖZBİLİR Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi OFMAE Bölümü Kimya Eğitimi Anabilim Dalı sozbilir@atauni.edu.tr İnsan öğrenir! Biyolojik bir varlık olarak dünyaya

Detaylı

İÇİNDEKİLER. BÖLÜM 1 EĞİTİM PSİKOLOJİSİ: ÖĞRETİM İÇİN YAPILANMA Prof. Dr. Ayşen Bakioğlu - Dilek Pekince EĞİTİM ve PSİKOLOJİ... 3 İYİ ÖĞRETMEN...

İÇİNDEKİLER. BÖLÜM 1 EĞİTİM PSİKOLOJİSİ: ÖĞRETİM İÇİN YAPILANMA Prof. Dr. Ayşen Bakioğlu - Dilek Pekince EĞİTİM ve PSİKOLOJİ... 3 İYİ ÖĞRETMEN... İÇİNDEKİLER BÖLÜM 1 EĞİTİM PSİKOLOJİSİ: ÖĞRETİM İÇİN YAPILANMA Prof. Dr. Ayşen Bakioğlu - Dilek Pekince EĞİTİM ve PSİKOLOJİ... 3 İYİ ÖĞRETMEN... 6 Yansıtıcı Öğretmen... 8 İyi Öğretmenden Sahip Olması Beklenen

Detaylı

EĞİTİM PSİKOLOJİSİ KISA ÖZET KOLAYAOF

EĞİTİM PSİKOLOJİSİ KISA ÖZET KOLAYAOF EĞİTİM PSİKOLOJİSİ KISA ÖZET KOLAYAOF 2 Kolayaof.com 0 362 2338723 Sayfa 2 İÇİNDEKİLER 1. ÜNİTE- EĞİTİM VE PSİKOLOJİ İLİŞKİSİ: EĞİTİM PSİKOLOJİSİ.... 4 2. ÜNİTE-GELİŞİMİN TEMELLERİ........7 3. ÜNİTE-FİZİKSEL

Detaylı

GİRNE AMERİKAN ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ OKUL ÖNCESİ ÖĞRETMENLİĞİ AKTS

GİRNE AMERİKAN ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ OKUL ÖNCESİ ÖĞRETMENLİĞİ AKTS GİRNE AMERİKAN ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ OKUL ÖNCESİ ÖĞRETMENLİĞİ AKTS Dersin Adı Psikolojiye Giriş Dersin Kodu OKÖ105 Dersin Türü Zorunlu Dersin Seviyesi Lisans Dersin AKTS kredisi 4 Haftalık Ders

Detaylı

Psikomotor Gelişim ve Oyun

Psikomotor Gelişim ve Oyun Psikomotor Gelişim ve Oyun Oyun? Çocuğun, kendini, diğer insanları, doğayı ve nesneleri tanıma etkinliğidir. Çocuğun kendi deneyimleriyle öğrenme yoludur. Düşünülmeden, eğlence amacıyla yapılan hareketlerdir.

Detaylı

REHBERLİK NEDİR? Bahsedilen rehberlik tanımlarının ortak yönleri ise:

REHBERLİK NEDİR? Bahsedilen rehberlik tanımlarının ortak yönleri ise: REHBERLİK SÜREÇLERİ REHBERLİK NEDİR? Bireye kendini anlaması, çevredeki olanakları tanıması ve doğru kararlar vererek özünü gerçekleştirebilmesi için yapılan sistematik ve profesyonel yardım sürecidir

Detaylı

Wertheimer, Köhler ve Kofka tarafından geliştirilmiş bir yaklaşımdır. Gestalt psikolojisi, bilişsel süreçler içerisinde özellikle "algı" ve "algısal

Wertheimer, Köhler ve Kofka tarafından geliştirilmiş bir yaklaşımdır. Gestalt psikolojisi, bilişsel süreçler içerisinde özellikle algı ve algısal Gestalt Psikoloji Wertheimer, Köhler ve Kofka tarafından geliştirilmiş bir yaklaşımdır. Gestalt psikolojisi, bilişsel süreçler içerisinde özellikle "algı" ve "algısal örgütlenme" konularında yoğunlaşmış

Detaylı

Adım Adım Başarıya...

Adım Adım Başarıya... Adım Adım Başarıya... Sevgili Gençler, Etkili çalışma yöntemleri ve bunların uygulanması kısa vadede okul başarınızı arttırıcı bir faktördür. Uzun vadede ise yaşamda başarılı bir kişi olmanızı sağlar.

Detaylı

Geçen Haftadan Ne Öğrendik?

Geçen Haftadan Ne Öğrendik? Kibrit yakmaktan hoşlanan bir çocuğa çok fazla kibrit verilmiş ve kibrit yakmaktan bıkması sağlanmaya çalışılmıştır. Bu durumda kibrit yakma alışkanlığı yok edilirken aşağıdaki öğrenme kuramcılarının hangisinin

Detaylı

GAZİANTEP LİSESİ REHBERLİK SERVİSİ

GAZİANTEP LİSESİ REHBERLİK SERVİSİ GAZİANTEP LİSESİ REHBERLİK SERVİSİ Konsantrasyon Sorunu Ders çalışmak yerine başka şeyler yapmak istiyorum, Kitabı elime alıyorum fakat kapağını bir türlü açamıyorum diyorsanız konsantrasyon sorununuz

Detaylı

Bana göre; öğrenemeyen öğrenci yoktur. Herkes öğrenebilir Tüm bilgiler okulda öğrenilebilir Hedeflenen başarı %70-%90 arasındadır.

Bana göre; öğrenemeyen öğrenci yoktur. Herkes öğrenebilir Tüm bilgiler okulda öğrenilebilir Hedeflenen başarı %70-%90 arasındadır. Bana göre; öğrenemeyen öğrenci yoktur. Herkes öğrenebilir Tüm bilgiler okulda öğrenilebilir Hedeflenen başarı %70-%90 arasındadır. Öğrenme bölümlere ayrılır Öğrenme gerçekleşmediyse ek süre ve ek öğrenme

Detaylı

Türkiye de obezite. (Kaynak: TÜİK)

Türkiye de obezite. (Kaynak: TÜİK) Türkiye de obezite WHO Yetişkinlerde obezite oranları E %21.7 K %34.0 Toplam %27.8 (2008 rakamları) 15 ve daha yukarı yaştaki nüfusun %16,9 u obez ve %33 ü fazla kiloludur. (2009 2010 arasındaki dönemde

Detaylı

DAVRANIŞ BİLİMLERİ ÖĞRENME VE ÖĞRENME TEORİLERİ

DAVRANIŞ BİLİMLERİ ÖĞRENME VE ÖĞRENME TEORİLERİ DAVRANIŞ BİLİMLERİ ÖĞRENME VE ÖĞRENME TEORİLERİ Doç. Dr. Mahmut AKBOLAT * Öğrenme Kuramı : Bir çok kapsamlı araştırma sonucuna dayalı olarak insanların NASIL ÖĞRENDİĞİNİ açıklamak üzere oluşturulmuş çeşitli

Detaylı

Öğrenci hakkında varsayımlar; Öğretmen hakkında varsayımlar; İyi bir öğretim programında bulunması gereken özellikler;

Öğrenci hakkında varsayımlar; Öğretmen hakkında varsayımlar; İyi bir öğretim programında bulunması gereken özellikler; Dersi iyi planlamak ve etkili sunmak öğrenci başarısını artırmanın ve sınıf düzenini sağlamanın yanında öğretmenin kendine olan güveninin de artmasını sağlar. Öğrenci hakkında varsayımlar; 1. Öğrenci saygılı

Detaylı

Öğretim Tasarım ve Teknolojisi Sistemi - ASSURE Modelİ

Öğretim Tasarım ve Teknolojisi Sistemi - ASSURE Modelİ Öğretim Tasarım ve Teknolojisi Sistemi - ASSURE Modelİ Bir dersin hazırlığına nereden ve nasıl başlarsınız? Ne öğretmek istiyorum? Hangi hedefe ulaşmak istiyorum? Sınıfın konu hakkında ön öğrenmeleri nedir?

Detaylı

kpss eğitim bilimleri ĞRENCİNİN D ERS D EFTERİ ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ Editör: Savaş Doğan Yazarlar: Komisyon Kolay oku Hızlı düşün Kalıcı öğren

kpss eğitim bilimleri ĞRENCİNİN D ERS D EFTERİ ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ Editör: Savaş Doğan Yazarlar: Komisyon Kolay oku Hızlı düşün Kalıcı öğren kpss eğitim bilimleri Ö ĞRENCİNİN D ERS D EFTERİ ÖĞRENME PSİKLJİSİ Kolay oku Editör: Savaş Doğan Yazarlar: Komisyon Hızlı düşün Kalıcı öğren EDİTÖR: Savaş Doğan ÖĞRENCİNİN DERS DEFTERİ ÖĞRENME PSİKLJİSİ

Detaylı

MERSİN HALK SAĞLIĞI MÜDÜRLÜĞÜ ÇEKÜSH ŞUBESİ ÇOCUK GELİŞİMCİ DAMLA ATAMER

MERSİN HALK SAĞLIĞI MÜDÜRLÜĞÜ ÇEKÜSH ŞUBESİ ÇOCUK GELİŞİMCİ DAMLA ATAMER MERSİN HALK SAĞLIĞI MÜDÜRLÜĞÜ ÇEKÜSH ŞUBESİ ÇOCUK GELİŞİMCİ DAMLA ATAMER BEBEKLİK DÖNEMİNDE (0 3 YAŞ) ERKEN TANI İÇİN KRİTİK DÖNEMLER Bebeklik dönemi, gelişimin en hızlı ilerlediği dönemdir. Çevrelerine

Detaylı

TÜKETİCİ DAVRANIŞLARI SORU VE CEVAPLARI

TÜKETİCİ DAVRANIŞLARI SORU VE CEVAPLARI TÜKETİCİ DAVRANIŞLARI SORU VE CEVAPLARI 2014-2015 1 ) Güdülenme süreci aşağıdakilerden hangisinde doğru olarak sıralanmıştır? İhtiyaç - Dürtü - Davranış - Güdü Güdü - Dürtü - İhtiyaç - Davranış Davranış

Detaylı

ZİHİNSEL ENGELLİ ÇOCUKLAR

ZİHİNSEL ENGELLİ ÇOCUKLAR ZİHİNSEL ENGELLİ ÇOCUKLAR 1)ÖZELLİKLERİ 2)KARŞILAŞMA SIKLIĞI 3)TÜRKİYE VE DÜNYADA YAPILAN FAALİYETLER 4)EĞİTİMLERİ 5)AİLEYE VE ÖĞRETMENLERE ÖNERİLER ÖZELLİKLERİ MOTOR GELİŞİM ÖZELLİKLERİ ZİHİNSEL GELİŞİM

Detaylı

KPSS/1-EB-CÖ/ Bir öğretim programında hedefler ve kazanımlara yer verilmesinin en önemli amacı aşağıdakilerden hangisidir?

KPSS/1-EB-CÖ/ Bir öğretim programında hedefler ve kazanımlara yer verilmesinin en önemli amacı aşağıdakilerden hangisidir? 82. Belgin öğretmen öğrencilerinden, Nasıl bir okul düşlerdiniz? sorusuna karşılık olarak özgün ve yaratıcı fikir, öneri ve değerlendirmeleri açıkça ve akıllarına ilk geldiği şekilde söylemelerini ister.

Detaylı

YETENEK ÖLÇÜMÜ VE YÖNLENDİRME. Y. Doç.Dr. R. Sürhat MÜNİROĞLU

YETENEK ÖLÇÜMÜ VE YÖNLENDİRME. Y. Doç.Dr. R. Sürhat MÜNİROĞLU YETENEK ÖLÇÜMÜ VE YÖNLENDİRME Y. Doç.Dr. R. Sürhat MÜNİROĞLU Giriş Parklarda, sokak aralarında oyun oynayan çocuklar içerisinden hangi çocuklar sporcu olacak? Hangi çocuklar ay-yıldızlı formayı giyecek?

Detaylı

Psikoloji davranışın ve zihinsel süreçlerin bilimsel çalışmasıdır. Sadece insanların

Psikoloji davranışın ve zihinsel süreçlerin bilimsel çalışmasıdır. Sadece insanların TEMEL PSİKOLOJİ DERSİ KONU ÖZETLERİ 1. Bölüm: Psikolojiye Giriş Psikoloji davranışın ve zihinsel süreçlerin bilimsel çalışmasıdır. Sadece insanların ne yaptıklarını değil, aynı zamanda onların düşüncelerini,

Detaylı

EĞİTİMİN PSİKOLOJİK TEMELLERİ

EĞİTİMİN PSİKOLOJİK TEMELLERİ EĞİTİMİN PSİKOLOJİK TEMELLERİ EĞİTİMİN PSİKOLOJİK TEMELLERİ Psikoloji insan ve hayvan davranışlarını açıklamaya çalışan bir bilimdir. Eğitim ise bireyde davranış değişikliği meydana getirmenin ilke ve

Detaylı

Komisyon KPSS ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ TAMAMI ÇÖZÜMLÜ 20 DENEME. E-ileti: pegem@pegem.net ISBN- 978-605-318-343-3

Komisyon KPSS ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ TAMAMI ÇÖZÜMLÜ 20 DENEME. E-ileti: pegem@pegem.net ISBN- 978-605-318-343-3 Komisyon KPSS ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ TAMAMI ÇÖZÜMLÜ 20 DENEME ISBN- 978-605-318-343-3 Kitapta yer alan bölümlerin tüm sorumluluğu yazarına aittir. Pegem Akademi Bu kitabın basım, yayın ve satış hakları Pegem

Detaylı

EĞİTİM PSİKOLOJİSİ İÇİNDEKİLER 2.1.2016 EĞİTİM-ÖĞRENME İLİŞKİSİ ÖĞRETME KURAM VE YAKLAŞIMLARI TEMEL KAVRAMLAR A. DOĞUŞTAN GELEN DAVRANIŞLAR

EĞİTİM PSİKOLOJİSİ İÇİNDEKİLER 2.1.2016 EĞİTİM-ÖĞRENME İLİŞKİSİ ÖĞRETME KURAM VE YAKLAŞIMLARI TEMEL KAVRAMLAR A. DOĞUŞTAN GELEN DAVRANIŞLAR İÇİNDEKİLER *EĞİTİM-ÖĞRENME İLİŞKİSİ ve TEMEL KAVRAMLAR: Yaşantı, davranış vb. temel kavramlar, öğrenme ve öğretme ilişkisi, öğrenmeyi etkileyen faktörler vb. EĞİTİM PSİKOLOJİSİ *BİTİŞİKLİK KURAMLARI:

Detaylı

SINIF REHBERLĠĞĠ PROGRAMI. Prof. Dr. Serap NAZLI

SINIF REHBERLĠĞĠ PROGRAMI. Prof. Dr. Serap NAZLI SINIF REHBERLĠĞĠ PROGRAMI Prof. Dr. Serap NAZLI Tam Öğrenme Modeli Tam öğrenme modeli, bütün öğrencilerin okullarda öğretileni öğrenebilecekleri varsayımına dayanır. Bloom işin başından beri olumlu öğrenme

Detaylı

Örnek öğrenmeler söyleyin? Niçin?

Örnek öğrenmeler söyleyin? Niçin? Örnek öğrenmeler söyleyin? Niçin? Öğrenmede değişen ne???? İnsanlar ve hayvanların öğrenmelerindeki farklar? Öğrenme??? Büyüme ve yaşa atfedilmeyecek yaşantılar sonucunda davranış ve tutumlarda meydana

Detaylı

KENDİNİ GELİŞTİRME ve KENDİ KENDİNE (ÖZ) YÖNETİM

KENDİNİ GELİŞTİRME ve KENDİ KENDİNE (ÖZ) YÖNETİM KENDİNİ GELİŞTİRME ve KENDİ KENDİNE (ÖZ) YÖNETİM 1. ÖĞRENME VE KİŞİSEL ÖĞRENME GEREKLERİ Öğrenme, bir değişim aracı, ya da değişimin sonucunda varılan bir olgudur. İnsanın öğrenmesini tanımlamak zordur;

Detaylı

GÜDÜLENME. Doç.Dr. Hacer HARLAK - Psikolojiye Giriş I

GÜDÜLENME. Doç.Dr. Hacer HARLAK - Psikolojiye Giriş I GÜDÜLENME Dersin konuları Güdülenme ile ilişkili kavramlar Güdülenme kuramları Biyolojik kuramlar İçgüdü Dürtü-azaltma Uyarılma Psikososyal Kuramlar Özendirici Bilişsel Biyopsikososyal kuram Maslow un

Detaylı